#16 Ekim Hangi gün
Explore tagged Tumblr posts
Text
19 Ekim Cumartesi Maç Programı
Futbolseverler için heyecan dolu bir gün daha kapıda! Süper Lig ve Avrupa’nın önde gelen liglerinde birbirinden zorlu karşılaşmalar bugün sahne alacak. Peki, bugün hangi takımlar karşı karşıya gelecek ve maçlar saat kaçta başlayacak? İşte detaylı maç programı: SÜPER LİG 13:30 Kayserispor – Gaziantep FK 16:00 Trabzonspor – Başakşehir FK 19:00 Eyüpspor – Göztepe 19:00 Antalyaspor –…
#19 Ekim#Bayern Münih#Bundesliga#Futbol#Galatasaray#Kayserispor#La Liga#maç programı#Premier Lig#Real Madrid#Süper Lig#Serie A#TFF 1. Lig#Tottenham
0 notes
Text
SATÜRN #5
9 Ekim 2019
Bugün sınıfça anlaşıp öğle yemeğini birlikte yemeğe karar verdik. Herkes bir gün önceden yiyecekleri hazırlamıştı. Ben içecekleri almakla görevliydim. İki poşet içecekle okula gittim. Öğle arası herkese servis yaptıktan sonra kendi tabağımı sırama koydum ve meyve suyu almak için yemekleri koyduğumuz masaya gittim fakat içecekler orada yoktu.
"Lan buradaki litrelik meyve suyumu hangi aç köpek aldı!?"
"Ay ben almıştım ya, sorry."
Satürn'ün sesini duyunca gülerek ona doğru döndüm.
"Poponu kaydır oraya geliyorum."
"Seve seve yavrum."
Masama koyduğum tabağımı aldıktan sonra Satürn'ün yanına gidip oturdum ve bardağımı ona uzattım.
"Doldur be usta, doldur. Bu gece yalnızlığıma içiyorum."
Satürn söylediklerime ve tavırlarıma gülerken meyve suyunu bardağıma doldurdu.
"Pei, vakit yaratabildiğim bir an sinemaya gidelim mi? Sadece ikimiz."
"Tamam olur. Hangi filme gidicez peki?"
"Joker diye düşünmüştüm ama başka bir şey istersen ona gideriz."
"Sen şaka mı yapıyorsun? Joker varken başka filme mi gidilir sence? Tamam o zaman anlaştık. En kısa zamanda gidiyoruz."
"Bu yıl seninle aynı sınıfta olduğum için mutluyum. Beni cidden güldürebilen nadir insanlardansın. Seninle konuşmak falan baya iyi geliyor."
"Asıl ben senin gibi biriyle bu sene tanıştığım için çok mutluyum."
Sinemaya gideceğimiz gün neler yapsak diye konuşurken litrelik içeceği tek başımıza bitirince bütün sınıf bize sinirle bakmıştı. Onlara içecek bırakmadık diye bize baya söylenselerde bizim umrumuzda olmadı. Ders saatine kadar sadece oturup Satürnle sohbet etmiştim. Arada kahküllerimi düzeltip gülümsüyordu. O bana her dokunduğunda ben gözlerinin içine bakıp orada kayboluyordum.
16 Ekim 2019
Sanırım Satürn'e olan ilgim fark edilmeye başladı. Son günlerde herkes Satürnle uğraşıyor. Geçen gün deli gibi ağladı mesela, moralini düzeltmek için yanına gidecektim fakat engel oldular. Kâhkülleri uzadığı için yanıma makasla gelip kısaltmamı istediğinde makası elinden aldılar ve beni ittirerek ondan uzaklaştırdılar. Kendim için aldığım ikili kolyeyi Satürn çok beğendiğinde bir anda herkes çok beğendiğini söylemeye başladı. Çekiliş ayağına "ay ve satürn" çift kolyemden satürnü alıp ona verdim.
"Bu kolyeyi her takığında yanında olduğumu hisset." diyerek verdim kolyeyi. Olaylar bundan sonra daha çok arttı.
Bugün hoca sınıfa geldiğinde birkaç kişi "Hocam Satürn evlenecekmiş." diye bağırıp bana baktı. Satürn ne olduğuna anlam vermeye çalışırken bir onlara bir bana bakıyordu. Onların bakışlarından anladım bir boklar döndüğünü. Tenefüste ise ben kitap okurken "Satürn aşkımı çok seviyorum." diyerek bana bakmışlar, sıra arkadaşım söyledi. Tamam artık ben kesinlikle eminim. Satürn'ün iyiliği için kendimi ondan uzak tutmak zorundayım. Ne kadar uzaklaşırsam o kadar iyi olacak onun için. Belki bir anda ondan uzaklaştığım için bana çok kırılacak ama bunu yapmak zorundayım. Umarım ona daha fazla zarar gelmez.
1 note
·
View note
Text
Merhaba Sevgilim..
Saat şu anda tam 18.24, yanına koşa koşa geliyorum ve sen tüm bu planlamadan habersizsin. 10 gün kafamda kurdum, durdum. Anneme anlattım, izinler planlamalar. Hediyeni çoktan aldım sen bilmeden. Şimdi sadede gelelim. :))
Senden önce aralık ayını bu kadar sevebileceğimi bilmezdim. Belki gelmesen bu ay bana acı getirecekti. Acısı geçmeyen derin bir yara ile yaşıyormuş gibi yapacaktım. Sonra sen geldin, seninle doğdum. Bu sebeple buradayız, dediğin gibi yaralar kurudu, kabuk bağladı. Bak şimdi kabukların düştüğü yerdeyiz. İz var mı diye sorsan, yaralandığımı bile hatırlamıyorum sayende. Evet seninle gerçek anlamda yeniden doğdum.
Şimdilerde düşünüyorum da insanın doğum gününü seçebilme şansı olmalı. Mesela bana sorsan, 7 nisan benim için sadece bana bir kilo çilek getirdiğin için değerli ama doğum günümü sorsan 14 Ekim derim. :)
Sen o gün sadece sohbet etmeye gelmedin aslında, sen beni hapsolduğum korkunç karanlıktan aydınlığa kavuşturdun. Gözlerim seninle açıldı. O zaman bu doğum günü değil de ne? Ben de 16 Aralıkta tüm benliğinle beni sımsıkı sarışına şahit oldum. 16 Aralık kollarında hayat bulduğum bir anı saklıyor içerisinde. Elimden tuttun, bırakmadın. Söyle bana bu doğmak istemek değil de ne? :)
Şimdi kimliklerimizde ne yazarsa yazsın, kim hangi tarihte kutlarsa kutlasın doğum günlerimizi benim için senin doğum günün bugün. Sen de kutlamak istersen 14 Ekimde kutla isterim, 7 nisan için çileklerimi beklerim ama. :))
Ah bu arada hediye demişken, sana unutulmaz bir an bırakmak istedim. İşte bunun için buradayız, bak Galata'nın dibinde aşkımı haykırıyorum sana kelime kelime. Elimde olsa bana ilk geldiğin o an elimde yüzükle teklifimi tereddüt etmeden yapardım. O anı geriye alıp bunu başarmayı isterdim. Ne yazık ki günü geçmişe alamıyoruz.
Şimdi kaldır yüzünü bir bak Galata'ya, Galata'nın her bir taşı, içerisindeki her bir kum tanesi şahidim olsun ki seni ömrüm boyunca ve hatta sonsuzlukta dahi gönlümün en güzel köşesinde ağırlayacağım. Seni hep ve çok, en çok, herkesten çok ben sevip aşkla bakacağım. :)
Bir de zamanı geri alamayıp anı kaçırmaktan bahsettim evet ama benim doğum günümde yapılamıyorsa bu teklif, neden doğum günü bulmuşken ve bu doğum günün bize özelken gerçekleşmesin? Yüzünü dön sevgilim, gözlerin gözlerimin içine baksın. Sana hayatımın sorusunu, en doğru anda ve bu kez elimde yüzükle sormak için yanındayım. :)
Doğum günün kutlu olsun aşk. 🖤
16.12.2021
3 notes
·
View notes
Text
2020
1. En son elini tuttuğun kişi kim? Kız kardeşim 2. Çekingen misin yoksa atılgan mı?Ortamda herkes yeniyse atılgan 3. Kimi dört gözle bekliyorsun? Kimseyi 4. İnsanlarla kolay anlaşır mısın? Evet 6. Ne tür insanlar seni cezbeder? Düşünebilen 7. İki ay sonra bir ilişki içinde olacağını düşünüyor musun?Bilmiyorum 8. Aklındaki karşı cins kim? Hayali karakterlerdeyiz bu aralar 10. En son koyu bir muhabbet ettiğin kişi kim? Hatırlamıyorum 11. En son attığın mesajda ne yazdın? Umarım sonsuza kadar ayrılmayız aşkım seni çok seviyorum 12. Şu an en çok sevdiğin 5 şarkı nedir? Karı şarkıları playlisti var o 13. İnsanların saçınla oynamasından hoşlanır mısın? Evet 14. Tesadüflere ve mucizelere inanır mısın? Noup 15. En son öptüğün kişiyi tekrar öper miydin? Sanmıyorum 16. Bu yaz güzel şeyler yaşadın mı? Hatırlamıyorum pek 17. Sence diğer gezegenlerde yaşam var mı?Evet 18. İlk aşkınla hala konuşuyor musun?Evet 19. Köpük banyosundan hoşlanıyor musun?EVET 20. Komşularını seviyor musun?Tanımıyorum bile ama beni çok seven ablalar var 21. Kötü huyların nelerdir? Küçümsüyorum kendim ile ilgil iher şeyi 22. Nereye seyahat etmek isterdin?Fransa güzel gibi 23. Güven problemin var mı? Yup 24. Günlük yaptığın işlerden en sevdiğin kısım hangisi? Uyumak 25. Vücudunda en rahatsız olduğun yer neresi?Kulaklarımı geriye atabilirim 26. Uyandığında ilk ne yaparsın? İntihar etmemek için nedenleri sıralarım 27. Vücudunun daha parlak mı yoksa daha soluk olmasını mı isterdin?Solayım 28. Yanında en rahat olduğun kişi kim?Bu aralar yok gibi öyle biri 29. Ayrıldığınız için pişman olduğunu söyleyen eski sevgillin oldu mu?;))) 30. Hiç evlenmek istedin mi? Gençtik istedik 31. Saçların bir at kuyruğuna yetecek kadar uzun mu?Noup 32. Hangi sanatçıları üçlü bir grup yapardın?Bono dktt 33. Adını çenenle heceler misin? :( 34. Spor yapıyor musun? Neler yapıyorsun? Yapıyoz bişiler 35. Televizyonsuz yaşamayı mı yoksa müziksiz yaşamayı mı tercih ederdin?Televizyon gidebilir 36. Daha önce hiç birini beğendin ve onunla konuştun mu?Evet 37. Garip bir sessizlik anında ne söylersin?Bana bir şeyler anlatmak ister misin 38. Hayalindeki kızı/erkeği tanımla Elizabeth 39. En sevdiğin alışveriş mağazaları hangileri? Steam 40. Liseden sonra ne yapacaksın? Evde oturuyorum 41. Sence herkes ikinci bir şansı hak eder mi? Noup 42. Eğer sen aşırı derecede sessiz olsaydın bu ne anlama gelirdi?Durgunum 43. Yabancılara gülümser misin?Her zaman 44. Uzay boşluğuna çıkmak mı okyanusun dibine inmek mi? Okyanus 45. Sabahları seni yataktan aniden ne kaldırır?Beni aniden kaldırabilecek bir şey yok hayatımda 46. Hangi konularda paranoyaksın?Hiç bir konuda değilim 47. Hiç sarhoş oldun mu?Evet 48. Son zamanlarda kimsenin anlamasını istemediğin bir şeyler yaptın mı?Hayır 49. En son giydiğin ceketin rengi ne?Siyah 50. Hiç birini diledin mi?Evet 51. Kendinde değiştirmeyi dilediğin bir şey var mı? İstikrarım ama hallediyorum onu 52. En sevdiğin makyaj markası? :( 53. En sevdiğin mağaza?:( 54. En sevdiğin blog?:( 55. En sevdiğin yemek?Emin değilim ama Pizza sanırım 56. En sevdiğin renk?Pembe 57. En son ne yedin? Tavuk 58. Bu sabah ilk ne yedin?Tavuk 59. Hiç bir yarışmayı kazandın mı? Ne yarışmasıydı?Evet robotyapma yarışmasıydı 60. Hiç uzaklaştırıldın mı ya da kovuldun mu? Neden?Evet 5-6 kere genelde idare ile sorunlar yüzünden 61. Hiç tutuklandın mı? Neden?Hayır ama polisler ırkçı olmasa muhtemelen tutuklanırdım 62. Hiç aşık oldun mu?Evet 63. İlk öpüşmenin hikayesini anlatır mısın?Kız arkadaşımı şuraya bak diye kandırıp öptüm 64. Şu an aç mısın?Evet 65. Tumblrdaki arkadaşlarını gerçek arkadaşlarından daha çok seviyor musun?:( 66. Facebook mu Twitter mı?Facebook sanırım 67. Twitter mı Tumblr mı?Twitter sanırım 68. Şu an televizyon izliyor musun?Hayır 69. En yakın arkadaşlarının isimleri?Selim melim işte 70. Bir şey için can atıyor musun? Nedir?Yok öyle heveslendiğim bir şey 71. Havlunun rengi ne? Pembe, Yeşil 72. Kaç tane yastıkla uyuyorsun?4 73. Oyuncak hayvanlarla uyuyor musun?Evet 74. En sevdiğin hayvan?Maymun 75. En sevdiğin dondurma tadı?Bal Badem 76. Çikolata mı Vanilya mı?Çikolata 77. En sevdiğin tv show?DW özel yeri sanırım bilmiyorum 78. En sevdiğin film?Fight Clup 79. Bugün ilk ve son konuştuğun kişi kim?Hatırlamıyorum ilk kim muhtemelen Azra 80. Nefret ettiğin birinin adı?Nefret ettiğim insan kalmadı 81. Sevdiğin birinin adı?İkra 82. Şu an yüzüne yumruk atmak istediğin biri var mı?Noup 83. Biriyle kavgalı mısın?Noup 84. Bronzlaştın mı?Noup 85. Evcil hayvanın var mı?Hayır 86. Hızlı yazıyor musun?Evet 87. Geçmişte yaşadığın bir şeyden pişman mısın? Neyden? Keşke vize olayını halledebilseydim 88. Geçmişten birini özledin mi?Evet 89. Ateş başında bir partiye katıldın mı?Evet 90. Hiç birinin kalbini kırdın mı? Nasıl?Kötü kötü 91. Şu an seni rahatsız eden bir şey var mı?Evet 92. En son kimin önünde ağladın?Annem 93. Çocukluğunda lakabın neydi?Maraz ali 94. Wii oynar mısın?:( 95. Çin yemklerini seviyor musun?Evet 96. Adını değişirir miydin?Evet 97. Burcun ne?Başak 98. Seni ne mutlu eder?Aşk 99. En sevdiğin söz nedir? Bilmiyorum hiç 100. 1 milyona kadar sayabilir misin?Evet 101. Söylediğin en aptalca yalan nedir?Sevgilimde kalma şeysi 102. Kapı kapalı mı uyursun açık mı?Kapalı 103. Yaz mı kış mı?Kış 104. Gece mi gündüz mü?Gece 105. En sevdiğin ay nedir?Eylül/Ekim 106. Vejetaryen misin?Hayır 107. Bitter mi sütlü mü beyaz çikolata mı?Bitter 108. Bugün güzel bir gün mü?Eh normaldi 109. En sevdiğin dize nedir?Yarayla alay eder yaralanmamış olan 110. Sana en yakın kitabı al,17.Sayfayı aç ve ilk satırda ne yazdığını söyle.Niye hem seni istemeye gelenlere daha güzel görünürsün
-S
22 notes
·
View notes
Text
2019 Biterken
31 Aralık 2018 pazartesi akşamı evde oturup gece yarısını beklerken ve diğer taraftan Zeki Müren şarkıları dinleyerek, müthiş gece manzarasını seyrederken bu yıl için 19 tane hedef yazmıştım. Geçen yılların aksine bu yıl değerlendirmemi o 19 hedef üzerinden yapacağım.
Çayınızı, kahvenizi, ıhlamurunuzu artık ne içmeyi seviyorsanız alıp gelebilirsiniz. Çünkü gerçekten uzun olacak.
Bir de şey: sıradan bir hayat yaşayan, kendini ara sıra Heidi olarak gören bir kızın, sıradan bir yıl değerlendirme yazısını okuyacaksınız. Bunun yerine daha faydalı işler yapabilirsiniz. Değerli vakitlerinizi çalıp bu günaha ortak olmak istemem. Bu yazı sadece kendimi rahatlatmak için yazılmıştır.
Başlıyorum.
1. Çok çok çok oku. Güzel oku.
3. sınıf stajının, teorik derslerden bir anda pratiğe geçmeninin vermiş olduğu bunaltıyla okumayı neredeyse unuttuğum bir yılın ardından yazmışım bu hedefi. Hayatımın belirli dönemlerinde gece gündüz, yemeden içmeden kesilip sürekli kitap okuduğum dönemler olduğu gibi elime ne alırsam alayım okumayı bir türlü beceremediğim dönemlerde oldu. Aramızda kalsın Ekim ayında elime bilmem kaçıncı kez aldığım Franz Kafka Davayı daha dün gece bitirdim. Aslında bu maddeyi yazarken hedefim okumayı sürekli bir alışkanlığım haline getirebilmekti. Mesela günümün belirli kısımları yollarda geçiyor neden okumayım ya da gece yatmadan önce mutlaka üç sayfa neden okumayım? yılın ilk yarısında müthiş bir keyifle benden beklenmeyecek bir yükselişle harika kitaplar okudum ve yılın ikinci yarısı ise okuma yaptığım saatler gece uyumadan önceye, stajda dinlenme arasına ve toplu taşımada geçen sürelerle sınırlı kaldı. Yine de harika kitaplar okudum.
2. Kendine daha çok güven.
Uzun zamandır yıllık hedefler koyuyorum kendime ve önceki yıllık yazılarımdan hatırlayanlar olacaktır. Başımın belası ve yıllık hedeflerimin vazgeçilmezidir kendisi. Ve mutlu haber: 2020 için böyle bir madde yazmıyorum, çünkü bu maddenin üzerine kocaman bir çizgi çekmiş bulunmaktayım. Kendimi hatalarımla ve kusurlarımla sevmeyi öğrendiğim o belirsiz andan beridir bu konuyla olan savaşım bitti. Üzerinde çok yazmak dahi istemediğim çünkü kendimi hiç uğruna üzdüğüm zamanları hatırlayıp eğlenebiliyorum artık. Arada bir yaptığım gibi eski günlüklerimi aldım ve okudum. Döktüğüm gözyaşlarına mı yanayım, üzüldüğüm şeylere mi, umutsuzluğa düştüğüm bomboş şeylere mi? Geçen yılda yazmıştım bunu, günlüklerimi okudukça şöyle bir istek geliyor içime: Sıcacık bir el gibi o zamanlara uzanıp kendime sıkıca sarılabilmek ve üzme kendini bu kadar, hiçbirini hatırlamayacaksın sonra diyebilmek. İnsanın kendisine dolu dolu, heyecanla her halimle seviyorum kendimi, hatlarımı, pişmanlıklarımı, kusurlarımı diyebilmesi öyle güzel bir özgürlük ki tarifi yok.
3. Manevi anlamda kendini besle.
Bu alanda kendimi geliştirmek için birbirinden farklı şeyler denedim. Ve yine en iyi yöntemi kişinin kendisini tanıyarak bulabileceğini gördüm. insan kendini bu alanda nasıl besler bilemiyorum fakat şuna emin oldum ki ne zaman ruhum aç kalsa tüm vücut işleyişim ve hatta gündelik hayatım bu durumdan kötü etkileniyor. En basitinden kendime ısmarladığım sinema ve yemek, düşüncelerimle birlikte bir yerde oturup içtiğim bir fincan kahve, hiç bir şey düşünmeden gözlerimi dikip baktığım pencere ve aklıma gelmeyen diğer şeylerle ruhumu olabildiğine beslemeye çalıştım. Buna da tik atabiliriz.
4. Dinginleş. Sakinleş.
Kendine güvenmekten sonra başımın bir diğer belası. Koşmaktan yoruldum temalı onlarca post attım. Bu problemi nasıl anlatsam bilemiyorum. Kafanızın içinde koşan yüzlerce at düşünün. Hepsi farklı yönlere doğru koşuyorlar ve gerçekten çılgınca koşuyorlar. Bu problem bana doğru nefes almam gerektiğini öğretti. Çözüm bu diyemem. Fakat beynimdeki atlar ortaya çıktığında bir kenara çekilip derin derin nefesler almaya çalışıyorum. Yıl boyunca bunu denedim. Başka da bir çözüm yok. bir dakika kaliteli nefes almak. mis gibi çözüm.
5.Kendini mutlu hissedeceğin kadar kadar kilo ver.
Bu maddeye güzel bir random gülüş atmak istiyorum. jshdjhsDjhsdhsdhsdkhDS. Buram buram yüzeysellik kokan bu maddenin üzerini daha şubat ayındandayken çizdim çünkü gerçekçi olmadığına karar verdim. Kilo ile mutluluğu eşleştirmek rahatsız etti beni aslında. Sonra dedim ki ben bu maddeyi sağlıklı beslenmeye çevireyim. Önce yine yavaştan paketli gıdaları kestim. Sonra yine bir anda, 1 eylülde rafine şekeri bırakma kararı aldım. O gün bugündür rafine şeker olmadan beslenmeye çalışıyorum. deliler gibi erimedim fakat vücudum müthiş inceldi. Ama yine, her şeyden önemlisi mutluyum, gecenin bir yarısı gelen çikolata yeme krizlerim olmuyor, ya da uykudan uyanınca bir anda şeker yeme ihtiyacım. Bunu kimseye inandıramıyorum ama ruhi olarak da iyi geliyor, nasıl anlatsam: Mesela aşırı hızlı duygu değişimlerini yaşamıyorum artık ve bana kalırsa en müthiş şey bu benim için. Ha bir de ben rafine şekeri bıraktığımdan beri evde kendi ekmeğimizi yapmaya annemleri de ikna ettim. Yaklaşık dört aydır mis gibi ev ekmeği yiyoruz.
6. Eleştirilere karşı sakin kal.
Kendimi eğitmek istediğim bir başka konuydu. Sanırım başardım. Konuşmadan önce içimden üçe kadar sayınca ağzımın ucuna gelen her şey geri gidiyor.
7. Hayır kelimesini doğru kullan.
Hayır gelemem bugün işlerim var diyebilmek benim için dünyanın en zor işlerinden biriydi. Son durumu şöyle özetlemek isterim: geçenlerde annem bana ‘’her şeye hayır deme artık, biraz dur düşün’’ diyerek sitem etti. Dengeyi ucundan kaçırmış olabiliriz.
8. Önceliklerine önem ver.
Bu maddeyi neden yazdım bilmiyorum. Ajanda kullanmaya başladığımdan beri her günümü ve haftamı yaklaşık olarak planlamaya çalışıyorum ve bunu yaparken önceliklere dikkat ediyorum. Aslında bu maddeyi ertelemeyi bırak olmalıydı. Ertelemekten tamamen kurtulduğum söylenemez fakat gerçekten iyi seviyedeyim.
9. Herkesi mutlu etmek zorunda olmadığını unutma.
Bu mükemmel madde, sen bir pizza değilsin herkesi mutlu edemezsin sözü yüzünden tüm ciddiyetini kaybediyor. Bu konu hakkında çok konuşmak istemiyorum. Sanırım hayır diyebilmek, önceliğe önem vermek maddelerinde gösterdiğim üstün başarılarım dolaylı olarak bu maddeyi de etkiledi. Çevremdeki kişileri sevgiden boğduğum doğrudur fakat herkesi mutlu edebilme hevesimden bir hayli uzağım artık. Çünkü gerçekten yoruluyorum ve bazen kendimi de sevmem gerekiyor.
10. Bu madde sır.
11. 365 gün boyunca kendi fotoğrafını çek.
ilk üç ay devam ettiğim bu mükemmel hedef 4. ayda sonsuza kadar durdu. Çünkü sıkıldım jdhskhsak.
12. Mümkün olduğunca sağlıklı beslen.
5. maddede açıkladığım gibi bu maddeye dolu dolu bir başardım yazmak istiyorum. Umarım devamlı olur.
13. Mutlu olabildiğin şeyleri yapmaya çalış.
Bu da her yıl hedeflerim arasında olan bir maddeydi. Ve mutluluğu genelde insanlara bağlardım. Bu yıl tek başıma da harika ve mutlu günler yaşayabildim. Mutluluk olayıyla olan kavgam sanırım bu yıl bitti. Hatta ara sıra gelen blog ismini de mi değiştirsem hissini de yazmasam olmaz. mutluluğun sürekli bir hedef olarak gösterilmesinden biraz bıktım galiba. Yaşadığım hayat engelli koşu gibi bir şey ve ne zaman, hangi zorlukta, nasıl bir engelin geleceğini kestiremiyorum. Şu bitsin mutlu olacağım, buna ulaşayım mutlu olacağım gibi sözleri görmek bir yana duymaya dahi katlanamıyorum. Yok böyle bir şey yok. Hatta belki hiçbir zaman mutlu da olmayabiliriz. Böyle de bir gerçek var. Önemli olan güzel görebilmek her zaman ve her yerde.
14. Kendini bir konuda gerçekten geliştir.
Bu dönem okulda bir ödevimiz vardı. Personal Growth Project. Benim projem fotoğrafçılık konusunda kendimi geliştirmekti. Hatta bu uzun projenin sunumunu geçen hafta bir video çekerek yaptım. Elimde uzun çalışmalar sonucu çekebildiğim ve bastırdığım 54 fotoğrafım var. Bakıp bakıp mutlu oluyorum. her birinin başka emeği ve hikayesi var.
15.Bu madde sır.
16.Sabah saatlerini değerlendir.
Kesin ve net olarak bu maddeyi burada bitirmek istiyorum. Ben, işim olmadığı sürece kesinlikle sabah insanı değilim. Keyfim yoksa ve mutsuzsam akşama kadar panda gibi yatabilirim. Tamamen keyfime bağlı bir mesele. en azından artık bunu anladım. Bundan sonra sabah insanı olmalıyım, eyvah sabahlarım verimsiz geçiyor diyerek kendime acı vermeyi bırakıyorum. Yok olmuyor.
17. Korkularının üzerine git.
Bu madde altında tek tek ne yaptım hatırlamıyorum fakat sanıyorum ki kendine güvenmek ve sevmek konusunda attığım her adım aslında bu maddeyle aşırı ilgili.
18. Daha çok su iç.
Komik bir madde ama son derece önemli. Sanırım başarılı oldum.
19. Doğa ile daha çok içe içe ol.
Elimden geldiğince üzerinde çalıştığım bir başka konu. Doğada daha çok zaman geçirmek dışında doğal olanı ve doğayı korumak adına da güzel şeyler gerçekleştirdim. Kendi deodorantımı yaparak başladığım yolculuğa şampuan kullanmayı bırakarak devam ettim. Sirkey ve karbonat en yakın arkadaşlarım oldular. Önce kendi ekmeğimizi sonra kendi sirkemizi yapmaya başladık. Her sabah bir kaşık ev yapımı misler gibi elma sirkesi içmek keyfini anlatamam mesela. Doğada ve doğal olanla ne kadar çok vakit geçirirsem o kadar sakin, o kadar mutlu, keyifli ve hayat dolu oluyorum. Bana yaşama gücü veren bir şey varsa o da dokunduğum ağaçlar, kokladığım çiçekler ve incelemeye doyamadığım bulutlardır.
Tüm bu maddelerin dışında arkadaşlarımla harika zamanlar geçirdiğim, ders çalışarak sabahladığım, gelecek kaygısına düşüp üzüldüğüm, sabah uyanırken ağlayıp, eve dans ederek girdiğim, gece yatağa mutlulukla atladığım yüzlerce gün geçirdim. Her yeni güne başlarken tek hedefim, gelecekte bu günü hatırlamaya değecek kadar güzel anılar biriktirerek o günü geçirmekti. Anılara, anlara çok değer veriyorum. Kısacası bu yıl da bitmek üzere, yeni yıl ajandam önümde. Bu yazı sonrası açıp yeni hedefleri yazmam gerek. Düşünerek, tadını çıkararak.
Yazının bu bölümüne kadar gelenlere güzel kokulu dağ çiçekleri gönderiyorum. Yılın sonunda insanın kendi yılını gözden geçirirken, bir başkasının yazdıkları çok da umrunda olmuyor bazen. En başından beri bir üniversite günlüğü tutmak amacıyla başladığım bu blogda, yıllık değerlendirmelerimi topluca görebilmek ilginç bir rahatlama hissi veriyor bana. Bu yazının tek yazılış amacı budur. İçimi rahatlatmak.
69 notes
·
View notes
Text
4 Kasım bugün televizyonda neler var? Kanalların yayın akışı…
4 Kasım bugün televizyonda neler var? Birbirinden iddialı dizi, film ve programların yayınlandığı Pazar akşamı yayın akışı nasıl? Hangi kanalda, saat kaçta, neler yayınlanacak? Kanalların yayın akışı haberimizde…
31 Ekim bugün televizyonda neler var? Kanalların yayın akışı…
Kanal D
09:45MAGAZİN D PAZAR 13:00SON MODA 14:00ŞULE İLE VİTRİNDEKİLER 15:00İKİZLER MEMO-CAN 18:45KANAL D HABER HAFTA SONU 20:00BİR LİTRE GÖZYAŞI 23:45MUHTEŞEM İKİLİ
FOX TV
08:30İLKER KARAGÖZ İLE… 11:15KADIN – TEKRAR 13:30MERVE YILDIRIM İLE BENDEN… 15:30BİZİM HİKAYE – TEKRAR 19:00GÜLBİN TOSUN İLE… 20:00SAVAŞÇI
Show TV
10:00PAZAR SÜRPRİZİ 13:00LEZZET YOLCULUĞU 14:00GÜLPERİ 18:45SHOW ANA HABER 20:00KARATE KID 23:00SUİKASTÇİ
Star TV
10:00ÖZLEM DENİZMEN İLE KADINCA 12:00VAHE İLE EVDEKİ MUTLULUK 13:30SÖZ / TKR 16:00ERKENCİ KUŞ 18:45STAR ANA HABER 20:00EYVAH DÜŞÜYORUM 22:15AÇLIK OYUNLARI; ALAYCI KUŞ 2
ATV
10:00NİHAT HATİPOĞLU İLE KURAN 11:15DİZİ TV 12:15AŞK VE MAVİ 15:15BİR ZAMANLAR ÇUKUROVA 18:40ATV HABER 19:00ATV ANA HABER BÜLTENİ 20:00AĞLAMA ANNE
TRT 1
09:20DİRİLİŞ “ERTUĞRUL” 11:50ENİNE BOYUNA 13:001’DE BUGÜN 13:101 GÜN KALA 13:40KALK GİDELİM 17:453’TE 3 TARİH 19:00ANA HABER 20:00ELİMİ BIRAKMA 23:50MEHMETÇİK KUTLU ZAFER
TV8
10:30JET SOSYETE 12:45KIZIM 15:30MASTERCHEF TÜRKİYE 17:15HÜKÜMET KADIN 20:00O SES TÜRKİYE
TNT
11:00MUTFAKTA KİM VAR? 12:30ÇOK GEZENTİ 13:45SAHRAP’LA ANADOLU LEZZETLERİ 14:45GÜNEŞİ BEKLERKEN 16:15AKASYA DURAĞI 18:45KELİME OYUNU 20:15YUSUF YUSUF 22:15POYRAZ KARAYEL
NTV
11:00ÖZEL AKVARYUMLAR 11:50OLAĞANÜSTÜ MAKİNELER 12:40TAMİRAT-TADİLAT 13:30TAMİRAT-TADİLAT 14:20İNSAN AVI 15:10ALASKA: SON SINIR 16:00ED STAFFORD İLE… 16:50ED STAFFORD 17:40ED STAFFORD 18:30ED STAFFORD 19:20ED STAFFORD 20:10DÜNYANIN EN GÜÇLÜ ADAMI 21:05DÜNYANIN EN GÜÇLÜ ADAMI 21:55ED STAFFORD İLE… 22:45ED STAFFORD İLE… 23:35ED STAFFORD İLE…
TLC
10:20KALABALIK AİLE 11:10GELİNLİĞE EVET DE-BİRLEŞİK… 11:40GELİNLİĞE EVET DE-BİRLEŞİK… 12:05EVLİLİĞE 90 GÜN 13:00DOĞAYA KAÇIŞ 13:30DOĞAYA KAÇIŞ 13:55DOĞAYA KAÇIŞ 14:25DOĞAYA KAÇIŞ 14:50HARABEDEN HARİKAYA 15:45HAYALİMDEKİ EV 16:40HAYALİMDEKİ EV 17:35HAYALİMDEKİ EV 18:30HAYALİMDEKİ EV 19:30HAYALİMDEKİ EV 20:30EMLAKÇI KARDEŞLER 21:30EMLAKÇI KARDEŞLER 22:30KAN BAĞLARI 23:25KAN BAĞLARI
Kanal 7
10:15BAŞKENT KULİSİ 11:50DİZİ İKİMİZİN YERİNE 15:20DÜNYAYI GEZİYORUM 16:10DİZİ İKİMİZİN YERİNE 18:00KANAL 7 HAFTA SONU HABERLERİ 19:00DİZİ “HZ. YUSUF” 20:30DİZİ AH KALBİM 22:20TÜRK FİLMİ
TRT 3
11:00ŞAMPİYONLARIN İZİNDE 11:35TAKVİM YAPRAKLARI 11:40ZOR YOLLARDA 4X4 12:00SPOR BAHANE 13:00SPOR BÜLTENİ 13:55İSTANBUL BBSK – FENERBAHÇE 16:00SPOR HAFTASONU 17:50TAKVİM YAPRAKLARI 17:55HAVA DURUMU 18:00SPOR BÜLTENİ 19:00SPOR HAFTASONU “DAKİKA-SKOR” 20:45STADYUM 23:30HAFTA BİTERKEN
The post 4 Kasım bugün televizyonda neler var? Kanalların yayın akışı… appeared first on Magazin Haberleri.
from WordPress https://www.magazinhaberleri.com/4-kasim-bugun-televizyonda-neler-var-kanallarin-yayin-akisi/ http://ifttt.com/images/no_image_card.png
1 note
·
View note
Text
DANTE’nin İZMİR’İ (1) – Talat Ulusoy
DANTE’nin İZMİR’İ (1)
“Ey şair; ey sazının hürriyet ve intikam sesleriyle dünyanın haksızlıklarını, fenalıklarını telin eden büyük muganni (şiiri nağmeli okuyan)…”
Böyle başlar 1 Kasım 1922’de Ahenk gazetesinde iki sayfa sekiz sütun üstüne verilen uzun başyazı! Başlık: “Dante’ye”dir. Yazının altında Mehmet Şevki imzası vardır, yanına düşülen tarih, 14 Mayıs 1338’dir (1922). Demek ki ilk o tarihte yayınlanmıştır bu yazı ve tekrar yayınlanmaktadır. Niye?
Ne gibi bir amaç güdülmektedir bu tekrar ile?
Ahenk, muhafazakâr ve ılımlı olarak tanınan bir gazetedir. 1895 Yılında kurulan gazete, geçmişinde ne İttihat Terakki, ne de Hürriyet İtilaf yanlısı olur. Ama yazıda; biten savaşa, yaşanan acılara, acıları yaşatanlara Dante’nin “İlahi Komedya”daki cehennem tasvirlerinde gezerek savaşa lanetler okunmaktadır.
Milyondan fazla Osmanlı vatandaşının cephelerde, milyondan fazla Osmanlı vatandaşının da sürgün yollarında ve çöllerde ölümüne neden olanlaradır okunan lanet.
Yazar yaşatılan acıların hesabını sorar; şimdi nerededir o savaş baronları, cehennemin hangi katındadır kan içiciler, iktidar hastaları, altın ve sefa düşkünleri?..
İlk yayınlandığından bir gün sonra İzmir’e Yunanistan kuvvetleri çıkacaktır, ancak bunun sözü geçmez tekrar edilen yazıda.
Peki, Kasım 1922’de tekrar yayınlanan yazı 1919’daki çerçeveyle sınırlı okunabilir ve yorumlanabilir mi? 1919-22 Arasında öyle olaylar yaşanmıştır ki İzmir’de, yazının yeniden yayınlanması ancak bu yaşananlarla açıklanabilir.
** ** **
13 Eylül günü alevler teslim edilen İzmir, son iki ayda çok büyük acılar yaşamıştır. İzmir’i İzmir yapan canlı sosyal hayat biter. Sanayi ve ticaret söner. Şehrin en güzel yerleri, yapıları 18 Eylül’e kadar yanar, kül olur. Bunun dünyaca bilinen adı “Büyük İzmir Yangını”dır. Niye büyük?
“Şehrimiz İstatistik Müdüriyeti’nce elde edilen malumata göre İzmir’de mevcut 42.945 haneden hariki hasıl (yangın) esnasında 14.004 hane muhterik (yanmış) olarak 28.941 hane elyevm (halen) mevcut olan(dır) dükkân ve mağaza miktarı da 9.696 adettir. Bunların 6.410 adedi İslamlara, 1648’i Rumlara ve mütebakisi Musevilerle ecnebilere aittir.” (Yrd. Doç. Dr. Turan Akkoyun, “Atatürk Devri İzmir Basını ve Kamuoyu Üzerindeki Tesiri”; http://www.atam.gov.tr)
Yangının esas zararı İzmir’in malına değildir, canınadır. 9 Ekim günü son gemi de rıhtımda denize dökülüp boğulmadan kalan, çaresiz bekleşenleri alıp götürdüğünde, İzmir bütün Hıristiyan İzmirlilerden “kurtulmuş!” olur; İzmir’i İzmir yapan İşçi sınıfından, İzmir’i İzmir yapan ince sanatların hünerli ellerinden, ticaret ve sanayi burjuvazisinden … Neden?
Nedeni şudur: Onlar Hristiyan’dır, çoluk-çocuk Hristiyanlardan kurtulmak “farz”dır ve İzmir’e verilen en büyük zarar budur. Bu zararı hiçbir “kurtuluş” telafi edemez, edememiştir.
“Farz”dır, çünkü 23 Nisan 1920’de Ankara’da Meclis açılmadan, 16 Nisan günü Müftü Börekçizade Rıfat Efendi’den alınan fetvaya göre, İzmirli Hıristiyan vatandaşlar Yunan kuvvetleriyle “El ele vererek İslâmları toptan yok etmeye, mallarını yağmalamaya ve kadınlarına tecavüze, Müslüman halkın bütün kutsal inançlarına hakarete kalkışmışlardır …”
“Kurtuluş Savaşı” (ya da İstiklâl Harbi), çoluk-çocuk bütün İzmirli Hristiyanları “düşman” ilân eden bu fetvaya dayanır, ordu komutanı ve vali Ferik Nurettin Paşa bunun gereğini yapar ve;
“Gerek İzmirli ve gerekse memleket içlerinden gelmiş olan Rum ve Ermeni ailelerin Türkiye dışına gitmeleri hakkındaki izin 30 Eylül 1922 akşamına kadar geçerlidir. 30 Eylül akşamından sonra toplumun huzur ve sükununu ve askeri güvenliği (sağlamak için) kalacak olanların savaş bölgesi dışına yollanacakları ”[1]nı duyurduğu, Ahenk, gazetesinde 18 Eylül 1922 tarih ve 5 numara ile yayınlanan sıkıyönetim bildirisi ile; çocuk, kadın, yaşlı demeden bu Anadolu içlerinden İzmir’e sürülenlerle birlikte İzmirli Hıristiyan vatandaşlara yurtlarını terk etmelerini emreder.
18-45 yaş arası Hristiyan erkeklerin esir kamplarına yollanacağı da aynı bildiri emridir.
0 notes
Photo
Biraz pitoresk amaçla yolculuk ediyoruz bugün. Vaktimizin büyük bir bölümünü, inceliğin ve konforun görünür olmasına izin veren Kazdağları’ndaki @nadaskazdaglari ‘na ayırıyoruz. Tüm zaman nosyonumuzu kaybettiğimiz, asla hangi günde olduğumuzu bilemediğimiz tablo gibi bir manzaranın içindeyiz Nadas’ta. Kesme taş duvarlı, geniş balkonlu “Nadas X” suit odamızın duvarlarındaki boyadan yontulmuş tablolar odaya parıltılar yayıyor. Süslemeler, hoş renkler ve detaylar bütün olarak çok etkileyici geliyor gözümüze... Kocaman ve derin bir kompozisyonun içindeyiz sanki. Her yerin kendine has bir kalemi vardır ya hani, burası da doğala özdeş aroma gibi bizim için♥️ Nadas’ta bütün gün dağlarda, göknarlarının arasında evvelsi gün gördüklerimizden daha fazla ağaçlar görerek geçiyor. Böyle bir günden sonra ne yapılır? Akşam yemeği yenir elbet. Doğal malzemeler kullanılarak sunum ve lezzette öne çıkan bir mutfakları var. Önümüze gelen kahvaltılardan ve yemeklerden tadınca “iyi ki gelmişiz” diyoruz. Armut püreli dana bonfile, kuzu incik, ev yapımı reçeller, gün batımında da “Sarıkız” kokteylleri hem göze hem damağa zevk! Bir kez daha yetenekli şeflerini selamlıyoruz buradan🤩 24-26 Eylül tarihlerinde değerli Kürşat Başar’ın müzik enstantaneleri ile özel bir hafta sonu etkinliği düzenliyorlar. 8-11 Ekim tarihlerinde de Kundalini Yoga inzivaları var. Yani dememiz o ki; Nadas’ta odalar da yemekler de manzara da etkinlikler de her daim öne çıkıyor. Romantik atmosferi belleğimizde yerini koruyor her daim burası. 24-200 metrekare arasında değişen farklı tipte konaklama birimleri bulunuyor. Odalara gelen güzel kokular eşliğinde, 24-26 Eylül tarihlerindeki özel etkinlikleri için 3 gün kalmalı, 2 kişi kahvaltı-akşam yemeği dahil (akşam yemeğinde Caeli şarapları eşliğinde) fiyatlarını oteli arayarak öğrenebilirsiniz. İletişim için: 0 286 752 11 17 ��� Villalarda evcil dostlarımız kabul ediliyor. +16 yaş ve üzeri konsepte sahip. 🔍 Konumundan, lezzetinden ve enerjisinden emin olduğumuz yeme-içme önerileri: Hasanaki, Filinta ve Gordo. Özellikle zaman ayırın dediklerimiz: Şahindere Kanyonu, Tahtakuşlar köyü, Antandros Antik Kenti, Troya Müzesi, Adatepe, Hasanboğuldu ve Taş Köprü. (Nadas Kazdağları) https://www.instagram.com/p/CTypD5YMvXu/?utm_medium=tumblr
1 note
·
View note
Text
Tonguç gözüyle
Seçimin yapıldığı 24 Haziran, efsane eğitimcimiz İsmail Hakkı Tonguç’un da ölüm yıl dönümüydü...
Onu 1950’lerde verdiği şu enfes demokrasi dersiyle anıyoruz:
“Demokrasinin iki çeşidi vardır. Biri zor ve gerçek olanı, öbürü de kolayı, oyun olanı. Topraksızı topraklandırmadan, işçinin durumunu sağlama bağlamadan, halkı esaslı bir eğitimden geçirmeden olmaz birincisi, köklü değişiklikler ister. Bu, zor demokrasidir ama gerçek demokrasidir.
İkincisi kâğıt ve sandık demokrasisidir. Okuma yazma bilsin bilmesin, toprağı, işi olsun olmasın, halk bir sandığa elindeki kâğıdı atar. Böylece kendi kendini yönetmiş sayılır. Bu oyundur, kolaydır.
Amerika bu demokrasiyi yayıyor işte. Biz demokrasinin kolayını seçtik, çok şeyler göreceğiz daha...”
PATATES
Mart ayında 500 bin ton patates depolarda bekliyor, üretici 10 - 15 kuruşa müşteri bulamıyordu. Haziranda ne oldu? Patates 6 lira oldu. Peki neden? CHP Niğde Milletvekili Fethi Gürer anlatıyor:
- Geçen yıl 41 ilde uygulamaya başlanan lisanslı depoculuk uygulamasına Niğde alınmadı.Niğde’de patates eylül, ekim aylarında hasat edildikten sonra ocak, şubat, mart ve nisan aylarında satışa sunulmak üzere depolara konulur.
Ancak bu yıl havalar sıcak gittiği için ve yetersiz depolama yüzünden patates çillendi ve çürüdü. O yüzden Adana’da çıkan yazlık patates tarlada 2 liraya satılıyor. Manava 5 - 6 liraya geliyor. Depolama tesisleri yeterli olsa...
Patatesi işleyen tesisler kurulmuş olsa, bu sıkıntılar yaşanmayacaktı. Soğanda benzer bir durum var. Sıkıntı tarımın ihmal edilmesinden kaynaklanıyor.
SAT
Seçime üç gün kala çarpıcı bir satış kararı daha ortaya çıktı. Abdülmecit ve Abdülhamit dönemlerinde inşa edilen yapıların da dahil olduğu 16 tarihi bina satışa çıkarıldı. Mimarlar Odası Ankara Başkanı Tezcan Candan, “Ankara’da Sağlık Bakanlığı ve Hıfzıssıhha Enstitüsü ile İstanbul’da Kabataş Erkek Lisesi, Siyami Ersek Göğüs Hastanesi, Haydarpaşa Lisesi (Tıbbiyeyi Şahane) ve Heybeliada Sanatoryumu bu satış listesinde yer alıyor” dedi.
Bu binalara bugün yarın “Boşaltın” emri gidecek...
Anılar yakında kafe, otel, lokanta, AVM vs. olacak!
CHP’nin içinden...
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 1 Kasım 2015 seçimi öncesi başarısız olursa istifa edeceğini söylemiş, hangi hallerde kendisini başarısız sayacağı sorusuna:
- Eğer bir önceki seçimden daha az oy alırsam başarısızım, cevabını vermişti.
Kılıçdaroğlu 7 Haziran’da yüzde 25, 1 Kasım’ da yüzde 25.3 oy aldı ve kendisini başarılı sayarak yola devam etti. Bu seçimde aldığı oy ise yüzde 22.7... Oysa birkaç hafta önce seçimde yüzde 60 oy alacaklarını söylüyordu!
Muharrem İnce ise aldığı oyun da ötesinde bir liderlik becerisi ortaya koydu. Partililerce liderliğe yakın görünüyor. Parti içinde bu yönde bir hareketlenme bekleniyor. Tabii Kemal Bey ve ekibi de “9 ay sonra yerel seçim var, aman suyu dalgalandırmayalım” diyerek dalgayı zapt etmeye çalışacaklar...
Ki bilmiyoruz faydası olur mu?
ÇUBUK
Diyabet hastalarının kullandığı kan ölçer çubuklar vardır.
Diyabet hastaları günde bir iki kez kan ölçmek zorundadır.
Bu çubukların 50 adedi 45 liralık kutuda satılıyor.
Bu meblağın 20 lirasını devlet ödüyor
25 lirasını ise vatandaş ödemek zorunda kalıyor. Ağır yük...
2 notes
·
View notes
Photo
BORSA İSTANBUL’UN TATİL GÜNLERİ . ÖZELLİKLE BAYRAM YAKLAŞIRKEN HANGİ GÜN SATSAM PARAYI ÇEKEBİLİRİM SORULARI ARTIYOR. DETAYLI AÇIKLAMA AŞAĞIDA YER ALMAKTADIR. (instagram hesabında) 👉🏾Demokrasi ve Milli Birlik Günü - 15 Temmuz 2021 Perşembe 15 Temmuz 2021 Perşembe seans yapılmayacaktır. 13 Temmuz 2021 Salı tarihli işlemlerin takası 16 Temmuz 2021 Cuma günü gerçekleştirilecektir. 14 Temmuz 2021 Çar tarihli işlemlerin takası 26 Temmuz 2021 Ptesi tarihinde gerçekleştirilecektir. 👉🏾👉🏾👉🏾👉🏾👉🏾👉🏾👉🏾Kurban Bayramı- 19 Temmuz 2021 Pazartesi (Arife - Yarım Gün) 20 Temmuz 2021 Salı 21 Temmuz 2021 Çar 22 Temmuz 2021 Per 23 Temmuz 2021 Cuma 19 Temmuz 2021 Pazartesi yarım gün seans yapılacaktır. 20 Temmuz 2021 Salı 21 Temmuz 2021 Çar 22 Temmuz 2021 Per 23 Temmuz 2021 Cuma seans yapılmayacaktır. 16 Temmuz 2021 Cuma ve 19 Temmuz 2021 Ptesi tarihli işlemlerin takası 27 Temmuz 2021 Salı tarihinde gerçekleşecektir. ⚠️⚠️Yani 16 Temmuzda ve 19 Temmuzda yaptığınız satışın parasını 27 Temmuzda alabilirsiniz.⚠️⚠️ 👉🏾Zafer Bayramı- 30 Ağustos 2021 Pazartesi 30 Ağustos 2021 Pazartesi seans yapılmayacaktır. 26 Ağustos 2021 Per tarihli işlemlerin takası 31 Ağustos 2021 Salı tarihinde gerçekleştirilecektir. 27 Ağustos 2021 Cuma tarihli işlemlerin takası 1 Eylül 2021 Çar tarihinde gerçekleştirilecektir. 👉🏾Cumhuriyet Bayramı - 28 Ekim 2021 Perşembe (yarım gün) 29 Ekim 2021 Cuma 28 Ekim 2021 Perşembe yarım gün seans yapılacaktır. 29 Ekim 2021 Cuma seans yapılmayacaktır. 26 Ekim 2021 Salı tarihli işlemlerin takası 1 Kasım 2021 Ptesi tarihinde gerçekleştirilecektir. 27 Ekim 2021 Çarşamba ve 28 Ekim 2021 Perşembe tarihli işlemlerin takası 2 Kasım 2021 Salı tarihinde gerçekleştirilecektir. #hisse #borsa #marmaris #alanya #hissesenedianalizi #hissesenedi #borsaistanbul #finans #ekonomi #bayram (Marmaris) https://www.instagram.com/p/CQvDJ46r-Gj/?utm_medium=tumblr
0 notes
Text
Büyük Ülke Sadece Laf!
Kelimenin tam karşılığı olarak ‘tükenmişlik’ bu sathı mahallin her gününde kendini biraz daha görünür kılıyor. Biçimlendirilen, güncelliği sağlama alınmış devlet aklı / zikri tüm o eylemlerinin sıradan yurttaşın hayatında bıraktığı iz artık tükenmişlik olarak kalıcı bir hal kazanıyor. Hayatlar hedefe konulurken, tümden ve topyekun bir cerahat güncellenirken iş bu menzilde, sıradanın güncesinde kalıcı yıkımlar dur durak nedir bilinmeksizin yeniden ve yeniden imal olunuyor. Bunca afaki olup, güncellenmiş olan tahakküm aparatlarının her durumda hemen her eylemden sonra biriken cüruf, cürmün biz sıradanların hayatında var ettiği zorlayıcılığı, eksiltmeyi anlatır tükenmişlik.
Büyük ülke, müreffeh halk, yıkımlar, sarsılmaz liderlikler, herkese ve her bir işe yetiştiği zikredilen muktedir olma halleri ve daha nice fasarya / nutkun ardından çıka gelen koca bir moloz yığınını işaret edendir yılgınlık. Bir fasit döngüye mahkumken her günü, yıkım halinin, zulmün ve feci bir biçimde çürümenin el aldığı / yol bulduğu / belirlediği bir saha ve yerde sıradanın payına düşürülenlerdir yılgınlık. Hayat bu sahnede perişan kılınandır. Cürümler, yıkımlar, yıldırı hamleleri aralıksız kılınırken hayatın meseli, müşterek bahis eksikli kılınır. Yıkım, yıldırı her güne içkin kılınandır. Cerahatin atbaşı gittiği her anında apayrı bir tahakküm halinin denk getirildiği bir sahada hayat nicedir.
Müştereklerimiz yağmalanıyor. Bütünüyle hanedanlığa dönüşmüş bir muktedirin hemen tüm taifesiyle birlikte kurduğu düzenek / hayat akışını zehirliyor. Fakirlik, tabelalardaki o dolar, şu euro, bu pound vs. emtianın yükselişinden değil deli dumrul gibi her haltta çıka gelen vergilendirmelerden, aralıksız sarayın masrafları için icat edilmiş aksiyonlara uzana duran bir fasit döngüde müştereklerimiz talan ediliyor. Yılgınlığı fırsat görüp, üç otuzluk, tam da o kadar olan tazminat haklarının gasbından, neden olduğunu elbette hepimizin de çok iyi bildiği cihatçı çetelerle dışarılara açılmış savaşların finansörlüğüne hayatlarımız un ufak ediliyor. Müştereklerimiz olan her şeyin / her durumun / edimin biteviye kılınmış bir öğütme dahilinde sıradana karşıtlıkla var edildiği her tahakküm hepimize bir mesajı taşır. Bir ülkeden çıkışın, bir ülke tanımının zayi olunuşunun kesintisizliği artık afakidir.
Tekinsiz, cerahatle hemhal, her gün insanları yoksun kılınıp, yoksullaştırılırken halen en olmadık lafların dillendirildiği, büyük ve güçlü mottosunun kesintisiz eklendiği yerde ol olmakta olan biyopolitik bir deney sahasının varlığıdır. Çürüme aralıksız, çaresizlik tam ve eksiksiz, düzenin herkesi bir cendereye sıkıştırması duraksamaksızın, borçlandırma ve o borç yükü için pandemi sürecinin ortasında dahi hayatları üç otuz kuruş kılarak sermaye için ölümlerin var edildiği, herkesin istatistik kılındığı bir yerdir mesele. Hayatlarımızın bir biçimde borçlarımız kadar var edildiği / önemsendiği bir düzlemde hiçbir şey rastgele değildir. Bugünün ülkesinin o dününden hiçbir farkı olmayan bir cerahat sarmalı halinin ne mübalağa, ne de önemsiz olduğu yaşama düşürülen gölgelerden barizdir. Tüm bu kara, kapkaranlık güncellik ol yılgınlığı imal eder. Nereye, hangi yaraya, hangi soruna, nerede ve ne şekilde güncellenen yıkıma odaklanırsanız bir başkasının var edildiği sahnede her birimiz için uygun görülen cerahatin ta kendisine yem olmaktır. Daha nereye kadar!
Bianet’ten aktaralım: “İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi, Ekim ayı iş cinayetleri raporunu İzmit't İnsan Hakları Park'ında açıkladı.
“İş cinayetlerine, salgına, işsizliğe, açlığa ve güvencesiz çalışmaya karşı direniş ve dayanışma yaşatır” yazılı pankartın açıldığı basın açıklamasında, ekim ayı iş cinayetleri raporunu İSİG Kocaeli temsilcisi Selçuk Karstarlı okudu.
Meclis’te görüşülmeye başlanan torba yasanın işçilere dönük önemli bir saldırı olduğunu belirten Karstarlı, 25 yaş altı ve 50 yaş üstü işçilerin belirli süreli iş sözleşmeleriyle geçici olarak çalışmasının uygulanmaya çalışıldığını ifade etti.
2020 yılının ilk 10 ayında 1734 işçinin hayatını kaybettiğini belirten Karstarlı, Türkiye’de koronavirüsün tespit edildiği 11 Mart’tan bugüne kadar en az 325 işçinin virüs nedeniyle hayatını kaybettiğini belirtti.
Karstarlı, ekim ayında 207 işçinin çalışırken yaşamını yitirdiğini söyledi ve iş cinayetlerini sıraladı:
*8'i çocuk, 14'ü kadın, 9'u Suriyeli, 1'i Afganistanlı, 1'i Özbekistanlı ve 1'i Türkmenistanlı olmak üzere 12'si göçmen ve 10'u sendikalı işçiydi.
*En çok yaşanan ölüm sebepleri: 51 işçi Covid-19, 36 işçi ezilme/göçük, 35 işçi trafik/servis kazası, 18 işçi yüksekten düşme, 13 işçi kalp krizi, 12 işçi elektrik çarpması, 12 işçi şiddet ve 7 işçi boğulma nedeniyle hayatını kaybetti.
*Ölümlerin en çok meydana geldiği işkolları: 40 işçiyi inşaat, 38 işçiyi tarım, 32 işçiyi sağlık, 20 işçiyi ticaret/büro, 13 işçiyi taşımacılık, 10 işçiyi metal, 8 işçiyi belediye/genel işler, 7 işçiyi tekstil, 6 işçiyi tersane/gemi, 5 işçiyi maden ve 5 işçiyi enerji işkolunda çalışırken kaybettik
*İş cinayetleri en çok sanayileşmiş şehirlerde gerçekleşti: 21 işçi İstanbul, 16 işçi İzmir, 9 işçi Şanlıurfa, 8 işçi Antalya, 7 işçi Ankara, 7 işçi Gaziantep, 7 işçi Kayseri, 6 işçi Aydın, 6 işçi Denizli, 6 işçi Diyarbakır, 6 işçi Muğla ve 6 işçi Tekirdağ'da hayatını kaybetti.
Karstarlı, salgına ilişkin alınması gereken talepleri de şöyle sıraladı:
*Covid-19 sağlık emekçileri için meslek hastalığı, diğer işkollarında çalışan işçiler için ise iş kazası olarak tanınmalıdır.
*İşyerlerinde başta üretim alanları olmak üzere ulaşım, beslenme, barınma gibi tüm alanlarda işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri alınmalıdır.
*Kronik hastalığı olan ve belli bir yaşın üzerindeki tüm işçiler (kamu-özel) bu süreçte idari-ücretli izne çıkarılmalıdır.
*İşten atmalar yasaklanmalı ve 1168 TL değil tam ücret ödenmelidir.
*Çalışma saatleri, ücretlerde kesintiye gitmeden azaltılmalıdır.
*İşçilere ücretsiz-yaygın testler yapılmalı, vakaların arttığı işyerlerinde üretime ara verilmelidir.
*Evden çalışan işçilerin çalışma saatleri düzenlenmeli ve iş için yaptıkları harcamalar karşılanmalıdır.”
Karstarlı, Kocaeli’de yaşanan iş cinayetlerine ilişkin de şunları söyledi:
*Kocaeli’de Ekim ayında en az 5 işçi, ilk on ayda 70 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti.
*Kocaeli Türkiye’nin en önemli sanayi bölgelerinden birisidir ve bu yüzden çok tehlikeli sınıftaki işyerlerinde çalışanların sayısı birçok kentten daha yüksektir.
*Kocaeli’de birçok işyerinde gerekli işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri alınmamakta, gerekli denetimler yapılmamaktadır. Bu yüzden ülke nüfusunun yüzde 2,17’si şehrimizde yaşarken iş cinayetlerinin yüzde 4,35’i burada meydana gelmektedir.
*İşçi sağlığı iş güvenliğinin olmazsa olmazı iş güvencesi hakkı da yok sayılmaktadır. Örneğin Kocaeli’de sendikalaştıkları için Özer Elektrik, HSK Systemair ve Baldur Süspansiyon işçileri işten çıkarılmaktadır, ki ayrıca pandemi döneminde işten atmalar yasaklanmıştı.
*Kocaeli’nde işyerlerinde kronik hastalıkları olan ve ileri yaşta çalışanlar gibi risk grubundaki işçilerin sayısı oldukça fazladır. Bu yüzden salgın önlemlerinin hızla alınması zaruridir.”
Düzenin var ettiği / böbürlene böbürlene büyük ülke nidaları / tahayyülleri ortalıklarda var edilirken olmakta olan sıradan insanın hayatının zehirlenmesi, epey hallice insanın da hayatından edilmesidir. Düzenin oluşturduğu normalleşmenin aralıksız 1 Haziran’dan bu yana güncelleye geldiği yegane şey yukarıdaki yıkım halinin sıradana sunulmasıdır. Artık ötesi / berisi kalmayan bir cüretle, süreğen bir halde hayat hakkının patronajın insafına terk edildiği bir zeminde, mesele yalın bir biçimde hayat ne olacaktır sorusundadır. Bütün bütün perişanlığın vaat olmaktan öteye hakikat olarak emekçiye pay edilmesi bir yanda, o düzenin devamlılığı adına sunulan her eylem / pratiğin madun siyasetin sunduğu her anın, dönemecin sıradana karşıtlıkla hemhal halleri karşımızdadır. Bütün ülkenin sessizliği tam kapasite korumasının yanında, ölümlerin devamlılığı sağlama alınırken, rızkın da çokça dillendirilen kul hakkının gasbı da var edilirken hayattan geriye ne kalacaktır düşünüyor musunuz?
BirGün Gazetesi’nde Burcu Cansu imzalı haberdir: “Covid-19’a karşı mücadele kapsamında test sayısı tüm dünyada artırılırken Türkiye tüm diğer önlemleri almakta olduğu gibi bu konuda da farklı bir yol izliyor. Sağlık çalışanlarına bile rutin test yapılmayan ülkede şimdi de hekimlere, test sayısını azaltarak ilaç tedavisini yoğunlaştırma baskısı yapıldığı iddia edildi. Başhekimler ve il sağlık müdürlükleri aracılığıyla hekimlere, “Covid- 19 polikliniğine bulaş korkusuyla gelenlere ve Covid-19 testi yapılmasına karşın henüz test sonucu çıkmamış yurttaşlarda hemen ‘hidroksiklorokin’ tedavisine başlayın” talimatı verildiği ileri sürüldü.
Başhekimlerin, hekimlerin Whatsapp gruplarına test oranlarının düşürülmesi ve ilaç başlama oranlarını artırması için çok sayıda mesaj gönderdiği öğrenildi.
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur baskının kabul edilemez olduğunu kaydetti: “Dünya Sağlık Örgütü, hidroksiklorokini tedavi rehberinden çıkardı ama Türkiye’de ciddi yan etkileri olduğu bilinen bu ilacı ısrarla kullanılmaya devam ediyor. Hangi ilacın verilmesi gerektiğine karar verecek olan hekimdir. Hekim özerkliğine müdahale ediliyor. Bu müdahalenin kaynağı Sağlık Bakanı. Sağlık Bakanı hakkında gerekli işlemin yapılması gerekiyor bu da üye olduğu tabip odası ve bizim üzerimize düşüyor.”
TTB Covid-19 İzleme Kurulu üyesi Doç. Dr. Osman Elbek de hasta yoğunluğunun artığına dikkat çekerek süreci şöyle özetledi: “Hekimin reçetesine müdahale kabul edilemez. Hekim olarak bulgular doğrultusunda ilaca başlıyorum. Bir kapanma sürecine gidilmezse tedavi ile salgını önlemek mümkün değil. Herkese ilaç vererek salgını önleyemeyiz.”
Bursa Tabip Odası Başkanı Alpaslan Türkkan, Bursa’da hekimlere baskı yapıldığı, tedavilerine ve reçetelerine karışıldığını belirtti. Türkkan, gereksiz ilaç yazmayı reddeden bir meslektaşlarının, başhekim yardımcısı tarafından tehdit edildiğini belirterek şunları söyledi: “Başhekim yardımcısı hekime bu ilacı kapıdan giren herkese yazmak zorunda olduğunu söylemiş. ‘Ben senin amirinim. Yazmak zorundasın. Yazmazsan hakkında işlem yaparım. Bunu Sağlık Müdürü böyle istiyor’ demiş. Konu üzerine Yönetim Kurulumuzun yaptığı olağanüstü toplantıda başhekim yardımcısı hakkında soruşturma açma kararı alındı. Soruşturmanın sağlıklı yürütülmesi için kişi ve yer bilgisi vermeyeceğiz.”
Sekizinci aynı geçmiş olan Covid19 pandemi sürecinin ortasında çıkagelen her tanıklık, kare kare sunulan her edimle / kanıtlanmış her biçimde örtbas edilmeye devam olunan ol hakikatle bir kez daha memleketin kaderine terk edildiği ortaya çıkar. Onca aydır doğru düzgün bir biçimde sıradan yurttaşın hayat hakkına müdahil olunup, onun muhafazasını var edemeyen bir devletli karşımızdadır bir kez daha. Normalleşme süreci olarak anılan aslı cehennemi bir sürü bağışıklığına çıkagelen bir tahayyülün ortasında hayatların açıkta ve alenen kendi haline terk edilmesi ifşa olunandır. Devletin var ettiği her istikamet açık ve doğrudan ortaya çıkarttığı her edim ile Covid19 pandemisinin sonlanması bir yana bir biçimde memleketteki yaşam hakkını dönüştürmek, aranıp da bulunamamış ola gelen bir başka fırsat olarak görülmesinin yıkımı var edilir.
Sekizinci ayında bir menzilde doğru düzgün bir tek müdahale, bir tek olumlama söz konusu edilip, sıradan hayatların hakkı ola gelen sağlığın tesis edilmediği yer midir büyük ülke! Ölümler birbiri ardına çıkagelen tüm o yıkım hallerinin ortasında nedir ki büyük ülke! Masallara sıkıştırılmış, lebalep anlatılanla hakikat arasındaki uçurumun dipsizliği ortaya çıkarken, muktedir oyunları ile yaşatılanlar arasındaki kötülük fasit döngüsü hep yeniden imal edilirken neresidir büyük o büyük ülke! Aşı çalışmalarında bir tek ilerleme için yayınlanan haberin ardından maske kullanmaktan bile özenle imtina edenlerin arasında hayatın ucuz bir mesel olmadığını dahası karantinanın elzemliliğini sorgulama gailesine düşmeyenler eliyle midir büyük ülke! Sekizinci ayındaki bir pandemi hayatı aleni bir biçimde zehirlemeye devam diyen muktedir sayesinde her sıradan için sınavın ta kendisi kılınıyor bunlarla mıdır büyük ülke! Cürüm, cüruf, yıkım üçlüsünün ortasında bir menzil var ediliyor. Ne büyük, ne kutlu, ne de kimselerin kıskandığı bir yer hakikatin ta kendisi kılınıyor. Bunca cerahatin, bu kadar bet / fecinin arasında sıradanın hayat hakkı alaşağı edilirken, çürüten, tüketen, zorlayan, kuşatan ve ezen bir devlet varken sözün özü sıradanın müşterekleri çalınırken / yıkılırken / yok edilirken büyük ülke sadece lafta kalandır, lafazanlık ile sınırlı olandır, anlıyor musunuz?
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2020
Görseller: Ozan KÖSE – AFP – Getty Images v/CNBC
#devlet nedir#yıkım#yıldırı#tahakküm etme#söz hakkı#meram#mesele#çürüme#çürüten#su çürüdü#kokuşma#insan hakları#insan nedir#yara#yok etme#isig#emek mücadelesi#kıdem#tazminat#haklarımız#sağlık#sistem#devlet102#politik#metin#mesel#yorum#covid19#madun siyaset#anlama
0 notes
Photo
YANGIN!
Yunan İstihbarat elemanı Savvas Kalenderidis… Ana dili gibi Türkçe ve Kürtçe konuşan bir isim. Türkiye’de çıkan birçok orman yangınının arkasında bu şahsın bulunduğu biliniyor. PKK’lılar ile çok yakın ilişkisi var. Öcalan Kenya’da Yunan Konsolosluğu’nda yakalandığında yanında Kalenderis vardı. Kalenderis Türkiye’de rahat rahat çalışan bir ajan. Kendine Türkiye vatandaşlarından eleman devşiren, Karadeniz’de Pontus çalışması yapan, gençleri alıp Yunanistan’a eğitim için götüren bir isim. Yılmaz Özdil ‘MİT YASASI’ başlıklı yazısında;
“1997’de Kırıkkale’de mühimmat fabrikası havaya uçtu, ortalık savaş alanına döndü, üç kişi hayatını kaybetti, bu patlamanın arkasında Kalenderidis’in olduğundan herkes adı gibi emindi, ancak, somut veri bulunamadı, suçüstü yapılamadı.” Diye yazdı.
Kalenderidis’in çok becerikli bir istihbarat elemanı olduğu açık(mı?) da, ÜLKEMİZDEKİ İSTİHBARAT ZAAFINA NE DİYECEĞİZ? Bu şahıs her yönüyle deşifre olmuş ama ülkemize girip çıkmaya devam etmiş. Birçok orman yangınında parmağı olduğu bilinen Kalenderidis, yakalanacağı zaman FETÖ’nün ajanlarının haberdar etmeleri neticesinde Yunanistan’a kaçıyor.
*** ***
Bu yıl ülkemizde sürekli orman yangını faciası yaşadık. Kimi rant için dendi, kimi maden için… Bilmiyoruz. Çünkü hükümet edenlere güven sıfır. O kadar çok yalan söylüyorlar, o kadar kirliler ki, her açıklama arkasında birçok soru işareti bırakıyor. Hatay ve diğer yangınları PKK üstlendi. İyi isim bulmuşlar… Ateşin çocukları… Yani, şeytanın çocukları... Yunan istihbaratının eğitim verdiği PKK’lı alçaklar tarafından çok orman yakıldı.
*** ***
Jandarma NATO’ya bağlı değildi. PKK ile en iyi mücadeleyi Jandarma verdi. İnsana dayalı istihbaratı çok iyiydi. Güneydoğu üzerinde emeli olanlar bu durumdan çok rahatsızdı. Jandarma’yı İçişleri Bakanlığı’na bağlayın dediler. Ergenekon ve türevi kumpaslarla;
PKK ile mücadele eden, PKK���yı sıfırlama noktasına getirip Öcalan’ın teslim edilmesini sağlayan kim varsa içeri attılar. Haysiyet cellatlığı da yapıp en aşağılık suçlamalarla CİA’nın önüne attılar. Tıpkı NATO’ya bağlı olmayan Ege Ordu Komutanlığına bağlı askerlere yaptıkları gibi.. Sahi, hızını alamayan Almanya da daha yeni; ‘Ege Ordu Komutanlığı’nı kapatın’ deme cüretini göstermişti değil mi? Jandarma kır polisi yapıldı. Bilgi kaynakları(insan) yok edildi. Birçok vakanın altında Jandarma’ya yapılan operasyonların doğurduğu güvenlik açığı olma ihtimali çok yüksek. İstihbarat ağı oluşturmak yıllar alır. Ve o ağ ne yazık ki yok edildi.
Ülkemizde 7.5 milyon sığınmacı var. Üzerine El Kaide, İŞİD, Taliban… Ne ararsan var… Her an patlamaya hazır bir bomba üzerinde oturuyoruz.
Serbest gazeteciler(!)… Araştırmacı akademikler(!)… Sanat tarihçileri(!)… Öğrenci değişim programıyla ülkemize gönderilenlerden özel yetiştirilenler… Yani, yabancı istihbarat elemanları… Ülkemiz ajan kaynıyor. Türkiye ajanlar için en tehlikesiz ülkedir. AJAN CENNETİ…
*** ***
Bu tablodan idrak etmemiz gereken gerçek şudur;
Ülkemizde iç savaş çıkarmak için her türlü malzeme mevcuttur. Bir istihbarat elemanı, yumuşak karnımız olan bir noktadan fitili ateşleyebilir mi? Ateşleyebilir gibi görünüyor. Ekonomi batmış… Ülke karpuz gibi ikiye bölünmüş.. Kurtuluş Savaşı yapmadık diyerek masumlaştırdıkları düşman, AB kimliği ile üzerimize abanmış. ABD Güneyimizde Kürdistan(Büyük İsrail’in) Devleti’nin Suriye parçasını kuruyor. Büyük İsrail Devleti için hedef olan Hatay, bir plan gereği sığınmacılar ile doldurulmuş. Hangi verilen sözden cesaret aldıklarını bilmediğimiz Suriyeliler sınır illerimizde aldıkları evleri Türklere kiraya vermiyor. Ne yazık ki bu gerçek bir şaka değildir(!)..
Parayla vatandaşlık satıldığına göre, bu ortamda kim bilir kimler ‘fırsat bu fırsat deyip’ vatandaşlık aldı, alıyor… Bu millet için cehennem kuranlar ile ortaklık yapanlaradır sözüm… Gün gelir yaktığınız ateş kendi ateşiniz olur. TARİH İNSANLIĞA BU GERÇEĞİ HAYKIRIYOR.
Zahide UÇAR 16 EKİM 2020
0 notes
Text
Emirates’in Uçuş Ağı 85 Şehre Ulaşacak https://ift.tt/32V7Cdz
Emirates, 11 Eylül’den itibaren Moskova’ya yolcu hizmetlerinin yeniden başlamasıyla küresel ağını 85 şehre çıkarmış olacak.
Emirates, 11 Eylül’den itibaren haftada iki uçuşla Moskova Domodedovo Havalimanı’na (DME) yolcu hizmetlerini yeniden başlatacak. Moskova’ya uçuşların yeniden başlaması, havayolunun Avrupa’daki genişleyen ağını 26 şehre çıkararak Emirates’in küresel yolcularına Avrupa’ya daha fazla seyahat seçeneği ve Rusya’daki yolculara Dubai üzerinden Orta Doğu, Asya Pasifik ve Afrika’ya yeni bağlantılar sunacak.
Emirates, seyahat taleplerini karşılamak için yolcu operasyonlarının sorumluluğunu sürdürmek amacıyla uluslararası ve yerel yetkililerle yakın bir şekilde çalışıyor.Uçuş ağı bağlantısını kademeli olarak yeniden kuran Emirates, yolcularının, mürettebatının ve topluluklarının sağlık ve güvenliğine daima öncelik veriyor. Moskova’nın eklenmesiyle birlikte Eylül ayında Emirates’in küresel ağı 85 şehre ulaşacak.
Moskova’ya uçuşlar Cuma ve Cumartesi günleri olmak üzere haftada iki kez gerçekleştirilecek. Cuma günleri, Emirates’in EK 133 sefer sayılı uçuşu Dubai’den 10:10’da kalkacak ve yerel saatle 14:25’te Moskova’ya varacak. EK 134 sefer sayılı dönüş uçuşu, Moskova’dan 17:35’te kalkacak ve yerel saatle 23:35’te Dubai’ye varacak. Cumartesi günleri, Emirates’in EK 131 sefer sayılı uçuşu Dubai’den 16:15’te kalkacak ve yerel saatle 20:30’da Moskova’ya varacak. EK 132 sefer sayılı dönüş uçuşu, Moskova’dan 23:20’de kalkacak ve ertesi gün yerel saatle 05:30’da Dubai’ye varacak.
Emirates’in Boeing 777-300ER ile gerçekleştirilecek olan uçuşları için emirates.com.tr üzerinden veya seyahat acenteleri aracılığıyla rezervasyon yapılabilir. Yolcular ayrıca, Emirates’in çok sayıda bölgesel noktaya erişim imkanı sunan Rusya’daki ortak uçuş iş ortağı S7 Airlines ile uçuş bağlantılarının keyfini çıkarabilirler.
Dubai uluslararası iş ve eğlence amaçlı ziyaretçilere kapılarını yeniden açarken, yolcular şehre seyahat edebilir veya seyahatleri sırasında şehirde bir mola verebilirler. . Seyahat edenlerin, ziyaretçilerin ve toplumun güvenliğini koruma amacıyla, hangi ülkeden geldikleri fark etmeksizin Dubai’ye (ve BAE’ye) gelen BAE vatandaşlarının, BAE’de ikamet edenlerin, turistlerin ve burada aktarma yapan tüm yolcuların COVID-19 PCR testi yaptırması zorunludur.
İstikamet Dubai: Güneşli plajları, kültürel miras etkinlikleri ve birinci sınıf konaklama ve eğlence tesisleriyle, Dubai en popüler küresel şehirlerden biridir. 2019 yılında şehir 16,7 milyon ziyaretçiyi ağırlamış ve yüzlerce küresel toplantı ve fuarın yanı sıra spor ve eğlence etkinliklerine ev sahipliği yapmıştır. Dubai, ziyaretçilerin sağlık ve güvenliğini sağlamak amacıyla aldığı kapsamlı ve etkili tedbirler ile Dünya Seyahat ve Turizm Konseyinden (WTTC) Güvenli Seyahat damgası alan dünyanın ilk şehirlerinden biri olmuştur.
Esneklik ve güvence: Emirates’in rezervasyon politikaları, yolculara seyahat planlarında esneklik ve güven sunar. 30 Kasım 2020 tarihinde veya öncesinde seyahat etmek üzere 30 Eylül 2020 tarihine kadar bir Emirates bileti satın alan yolcular, COVID-19 ile ilgili beklenmedik uçuş veya seyahat kısıtlamaları nedeniyle seyahat planlarını değiştirmek zorunda kalmaları durumunda ya da Flex ve Flex plus tarifesi üzerinden rezervasyon yaptıkları takdirde seyahat esnekliği sunan rezervasyon koşullarından ve seçeneklerinden yararlanabilirler. Daha fazla bilgi için buraya tıklayın.
COVID-19 ile ilgili masraflar için ücretsiz, küresel teminat: Yolcular, seyahatleri sırasında kendilerine COVID-19 tanısı konması halinde, havayolunun COVID-19 ile ilgili tıbbi masrafları ücretsiz karşılamayı taahhüt etmesi sayesinde artık güvenle seyahat ediyorlar. Bu teminat 31 Ekim 2020 tarihine (ilk uçuş 31 Ekim 2020 tarihinde veya öncesinde tamamlanmış olmalıdır) kadar Emirates’le uçan yolcular için geçerlidir. Yolcular, seyahatlerinin ilk uçuşunu gerçekleştirdikleri andan itibaren 31 gün süreyle faydalanmaktadır. Bu uygulama ile Emirates yolcuları Emirates ile uçtukları şehre vardıktan sonra başka bir şehre seyahat etseler bile, bu teminatın güvencesinden yararlanmaya devam etmektedirler. Daha fazla bilgiye aşağıdaki adresten ulaşabilirsiniz: https://www.emirates.com/tr/turkish/help/covid19-cover/ .
Sağlık ve güvenlik: Emirates, seyahatlerinin her adımında yolcuların ve çalışanlarının gerek yerde gerekse havada güvenliklerini sağlamak amacıyla tüm yolculara maskeler, eldivenler, el dezenfektanı ve antibakteriyel mendiller içeren ücretsiz hijyen kitlerinin dağıtılması da dahil olmak üzere kapsamlı bir dizi tedbiri uygulamaya koymuştur. Bu tedbirler ve her uçuşta sunulan hizmetler hakkında daha fazla bilgi almak için aşağıdaki adresi ziyaret ediniz: https://www.emirates.com/tr/turkish/help/your-safety/ .
Turist giriş şartları: Uluslararası ziyaretçilerin Dubai’ye giriş koşulları hakkında daha fazla bilgi almak için aşağıdaki adresi ziyaret ediniz: https://www.emirates.com/tr/turkish/help/flying-to-and-from-dubai/
Dubai’de ikamet edenler en son seyahat koşullarını aşağıdaki adresten kontrol edebilirler: https://www.emirates.com/tr/turkish/help/flying-to-and-from-dubai/
The post Emirates’in Uçuş Ağı 85 Şehre Ulaşacak first appeared on Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri.
from Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri https://ift.tt/3inQB2b via IFTTT
0 notes
Text
Aykut Çelikbaş - Spartathlon’un Türk Çocuğu
Kral Leonidas Heykeli’ne ulaştığında Aykut, Spartathlon 2016
Nottingham’da bir evde, karşısında oturan adama: “Macaristan’dan onca yolu buraya, benim için geldin demek. Spartathlon yüzünden mi?” diye sordu 90 yaşındaki John Foden. Macar yönetmen ve ultramaraton koşucusu Simony Balazs, “Evet” diye yanıt verdi. Foden pek anlam verememiş olmalı ki “Peki neden?” diye sordu tekrar. Balazs’in cevabı ise çok netti: “Çünkü sen bir efsane yarattın.” 1982 yılında John Foden İngiliz Kraliyet Hava Kuvvetleri’nde albaydı. Hem antik Yunan tarihine hem de uzun mesafe koşuya merakı vardı. ‘Tarihin babası’ Heredot’un M.Ö. 490 yılındaki ünlü Maraton Savaşı’yla ilgili yazdıklarını okurken bir konu aklına takılmıştı. Heredot’a göre Persler tarafından sıkıştırılan Atinalı generaller Pheidippides adındaki bir koşucuyu Spartalılardan yardım istemek üzere görevlendiriyor; sabahın ilk ışığıyla yola çıkan Pheidippides ertesi gün güneş batmadan Sparta’ya varıyordu. Atina ile Sparta arasındaki yaklaşık 250 kilometrelik mesafeyi gerçekten 36 saatte koşmak mümkün müydü? Kendisi de bir uzun mesafe koşucusu olan John Foden bunu denemeye karar verdi. Tarihçilere danışarak o zamanki olası rota belirlendi ve 8 Ekim 1982 sabahı John Foden, kendisi gibi İngiliz ordusu mensubu dört arkadaşıyla birlikte Atina’dan start aldı. Foden ve arkadaşı Sholten 36 saat limiti içinde kalarak, sonraki yıllarda Sparta’ya varan her koşucu gibi acıdan, yorgunluktan ve mutluluktan ağlayarak Kral Leonidas heykelinin ayaklarına kapanmayı başardı. İnsanoğlunun gerçekten bu mesafeyi bu sürelerde koşabileceğini ispatlamış ve bir hayali gerçeğe dönüştürmüşlerdi. 1982’te Foden ve arkadaşlarının yaptığı bu deneme koşusundan sonra, 1983 yılında ilk resmi ‘Uluslararası Açık Spartathlon Yarışı’ (Open International Spartathlon Race) düzenlenecek ve Atina ile Sparta arasında 246 km uzunluğundaki bu zorlu ultramaraton yarışı, her yıl Eylül ayının sonunda yüzlerce gönüllünün desteğiyle, 50’den fazla ülkeden yaklaşık 400 koşucuya ev sahipliği yapacak, birçok efsanevi hikâyenin başlangıcı olacaktı. Ultramaraton dünyasında Spartathlon’un farklı bir yeri bulunur. Kaliforniya’nın ‘Ölüm Vadisi’ çölünde 50 dereceye varan sıcaklıklarda koşulan ve dünyanın en zor yarışlarından biri olarak kabul edilen 135 mil (217 km) uzunluğundaki Badwater Ultramaraton’unu 10 kez bitiren ve iki kez kazanan Dean Karnazes, üç denemesinde yalnız bir kez finişe ulaşabildiği Spartathlon’u şöyle tanımlar: “Fiziksel gücün ve zihinsel dayanıklılığın ötesinde tinsel bir boyuta inmeniz gerekiyor; Spartathlon'u bitirebilmek için insan ruhunun özgücünü kullanmak zorundasınız.” Türkiye’nin Spartathlon yolculuğu ise 2014 yılında Aykut Çelikbaş ile başlayacaktı. 2013’te, Mont Blanc dağı eteklerinde koşulan 171 km’lik UTMB yarışını başarıyla tamamladıktan sonra her fırsatta karşısına çıkan ve imkansız gibi görünen bu tarihi yarışı yeni yıl planlarına dahil edecekti. Ne var ki Spartathlon her isteyenin katılabileceği bir yarış değildi. 100 km’yi 10 saat altında koşmak veya 24 saat içinde 180 km’den fazla koşmak gibi zorlu ön koşulu vardı. Organizasyon komitesi, katılacakların daha önce birçok zorlu uzun mesafe yarışını tecrübe etmiş bir koşucu olmasını istiyordu. Daha önce katıldığı yarışları değerlendirilmesi için komiteye gönderen Aykut artık sonucu bekleyecekti. 2014’ün Şubat ayında aldığı bir e-posta ile yarışa tüm dünyadan davet edilen 400 koşucudan biri olduğunu öğrendiğinde, bunun hayatında yapacağı en zor şey olabileceğinin farkındaydı ama bu şansı asla geri tepmeyecekti. 1976 yılında doğan Aykut, zaten spora meraklı bir çocuktu. Basketbol dışında masa tenisi, futbol, bisiklet, yüzme gibi birçok spor dalı ile uğraşmış, kısacası sporun içinde büyümüştü. Sabahtan akşama kadar basketbol maçı yaparak geçirdiği yaz tatillerinde, büyük maçlarda oynamanın veya olimpiyatlarda yarışmanın nasıl bir şey olduğunu düşlerdi. Üniversite yıllarından sonra ise sporu daha çok izleyici olarka takip etmeye başlamıştı. Spordan uzak geçen 10 senenin ardından, 33 yaşına geldiği 2009 yılının ilk yarısında, gayet anlamsız bulduğu ve fazla kilolarından kurtulana dek katlanmayı düşündüğü bir spora, koşuya başlamaya karar verecekti. İlk koşmaya başladığında 500 metreden fazla koşamaz bir haldeyken yaklaşık 8 hafta sonra çok yavaş da olsa 5 km koşabilecek duruma gelebilmişti. Koştuğu parkurun tamamı olan 8 km’lik mesafeyi bitirdiğinde bunu yeterli görüp “koşu kariyerini” bitirmeyi bile düşünmüştü Aykut. Çünkü insanların nasıl olup da bunun 5 katından fazlasını koşarak maraton bitirdiklerini aklı almamıştı. O yıllarda Türkiye’de koşu şimdiki gibi popüler değildi. Ne koşan bir tanıdığı ne de koşu grupları vardı. Biraz araştırmaya karar verdikten sonra internette daha önce koşmamış kişileri maraton koşar hale getirebilecek bazı programlar olduğunu gördü̈. Bu programlardan birini denemeye karar verdi ve sürünerek de olsa 16 km’yi tamamladığı bir gün, ilk maratonuna; Avrasya Maratonu’na kayıt yaptırdı. Aslında ilk maratonunu 4,5 saatte bitirdikten sonra kendi deyimiyle bu ‘anlamsız sporu’ bırakmayı planlıyordu. Maratona kısa sürede hazırlandığı için sakatlanmıştı. Zaten bundan daha fazlası ne olabilirdi ki? Ancak bir süre sonra sakatlık ve acılar geçmeye başlayınca fikirleri değişmeye başladı ve içindeki koşma heyecanı onu araştırmaya yöneltti. Okudukça bazı insanların yüzlerce kilometreler uzunluğunda ultramaratonlar koştuğunu öğrendi. İşte hakkında öğrendiklerini beyninin kabul edemediği Spartathlon’u ilk olarak bu dönemde keşfetti Aykut. Daha 500 metre bile koşamadığı günler çok da uzakta değilken; yalnızca 5 yıl sonra Atina’dan Sparta’ya doğru yola çıkacaktı. Aynı John Foden’ın 1982 yılında yaptığı gibi. Spartathlon’u efsanevi yapan şey sadece tarihi geçmişi ve mesafesi değildi. Eylül ayında koşuluyor olsa da ortalama sıcaklığın 30 dereceye ulaştığı, deniz seviyesinden başlayıp 160. km’de 1150 metre irtifada bir zirveye tırmandığınız bir yarıştı bu. Ayak ve bacaklarda büyük tahribatlara yol açacak çoğunluğu asfalt zeminin üzerinde geçen 246 km’lik yolculuğun 36 saat içerisinde bitirmek zorunda olunması, üstelik 75 kontrol aşamasının her birinde sıkı zaman limitlerinin olması işin en zor tarafıydı. Yaptığı başvurunun kabul edildiğini öğrendiğinde yarışa 7 aylık süre vardı. Yıllardır hayalini kurduğu bu yarış için derhal bir planlama yaptı. Haftalık 170 km’yi bulan uzun antrenman blokları, yüzme, bisiklet, güç antrenmanları gibi fiziksel hazırlıkların yanı sıra yarışı bitirmesinde en az mesafeler kadar önemli olan zihinsel hazırlıkları da yapmalıydı. Birçok kitap ve yarış raporu okudu. Beslenme planından zaman limitlerine kadar ince hesaplar yapılmıştı. Birçok sene katılma hakkını kazananların sadece yarısının, hatta bazen daha da azının, bitirebildiği bu yarışı zayıf yanlarını suratına çarpacak çok iyi bir fırsat olarak görüyordu. 26 Eylül 2014 günü sabah tam 07:00’de 380 kişi ile birlikte 246 km uzaktaki Kral Leonidas heykeline ulaşmak için alkışlar arasında yola çıktılar. İlk kilometreler yağ gibi akıyordu sanki. Kısa süre sonra bir ilkokulun önünde sıraya dizilmiş, gelen koşucuları alkışlayan öğrencilerin arasından geçtiler. Henüz güneş çok ısıtmaya başlamamıştı. 246 kilometrelik mesafe neredeyse üst üste altı maraton koşmak demekti. 42. km’yi planladığı süre olan 3:45’de geçtiğinde bundan tam 5 yıl önce Avrasya Maratonu’nu 4.5 saatte bitirebildiği aklına gelmişti. Aradan geçen zamanda vücudunu ve zihnini bu yarışta olmaya hazırlayabilmiş olmak ona güç vermişti. 55 km biterken bacakları yavaş yavaş mesafenin etkisini hissetmeye başlamıştı. Beyni ise daha önünde neredeyse 200 km olduğunu kulağına fısıldıyordu. Bu tür yarışlar fiziksel olduğu kadar büyük bir zihinsel mücadele de gerektiriyordu. Böylece yarış sonuna kadar sürecek bir oyun başlayacaktı. Acılara ve beyninin onu dibe çeken olumsuz düşüncelerine karşı pozitif düşünceler bulma oyunu. 65 km’den sonra işler tekrar yoluna giriyor ve 80 km istasyonuna ulaşıyordu. Birkaç saat sonra havanın kararması ile yaklaşık 12 saat sürecek gece etabı başlıyordu. Spartathlon araç trafiğine açık yollarda koşulduğu için müzik dinlemek ve kulaklık kullanmak yasaktı. Gecenin sessizliğinde yoluna devam ederken kafasına takılan Queen’in ‘I Want to Break Free’ şarkısını defalarca tekrar ederek yarışın orta noktasına ulaşıyordu. Saatler gece yarısını geçtikten sonra dağ tırmanışına doğru ilerlerken işin zor bölümü başlamak üzereydi çünkü 155 km civarlarında, 19 saattir gerçek yemek koyamadığı midesi isyan ediyor ve defalarca boşaltmak zorunda kalıyordu. Tüm acıların birbirine karıştığı anlarda planlarına ve tempo hesaplamalarına sadık kalmak istese de bitkin vücuduna söz geçirmek hiç kolay değildi. Bulabildiği en küçük pozitif düşünceye tutunmaya çalışarak devam etmeye çalışıyordu. Önündeki istasyona ulaştığında onu sıcak çorba ile bekleyen destek ekibini düşünmek onu motive etmişti. Kilometreler artık çok yavaş ilerliyordu. 183, 198, 210 km… 27 saattir yüksek devirde çalışan vücudu yürüdüğü anlarda uykuya geçmek istediği için kendini koşmaya zorluyordu. Bazen hangi kilometrede olduğunu bile hatırlayamaz olmuştu. Artık her şey yavaşlamış, metreleri sayar hale gelmişti. Devam etmek için zihni ile savaşırken bir anda aklına hikâyenin kahramanı gelmişti. Atina’nın yardım çağrısını Spartalılara ulaştıran Pheidippides’in o şartlar altında yaptıklarını düşününce son kilometreler için motive olmuştu. Sonunda Sparta kasabasına girdiğinde balkonlardan, kafelerden ve arabalardan tüm halk buraya ulaşmayı başaran koşucuları alkışlıyordu. Kendini Olimpiyat finalinde stadyuma girmeye yaklaşan bir maratoncu gibi hissediyordu. Son kilometrede bisikletli çocuklar ona eşlik ederken, destek ekibinin uzattığı Türk bayrağını eline aldığında sanki tüm acılar bitmişti. Atina’dan ayrıldıktan 33 saat 47 dakika 57 saniye sonra Sparta’daki Leonidas heykeline dokunmuştu Aykut. Son 7 aydır kafasında yüzlerce defa koştuğu bu yarışı hayalini gerçekleştirerek bitirmeyi başarmıştı. Başına zeytin dallarından yapılan bir taç yerleştirilirken kendisine uzatılan çanaktan Evrotas nehrinden gelen sembolik suyu içti. “Bazı yarışlar vardır, koşarsınız ve unutursunuz. Bazı yarışlar vardır, koşarsınız ve uzun süre hafızanızda yer eder. Bir de diğerleri vardır, koşarsınız ve sizi kökten etkileyip hayata bakışınızı değiştirir. Sonuncusunu bulabilmek çok enderdir. Spartathlon deneyimini yaşamak beni değiştirdi. Bu deneyimi yaşadığım ve bu yarışı bitirebildiğim için gurur duyuyorum.’’ Aykut Çelikbaş bu satırları yazdıktan sonra Spartathlon’u 4 kez daha (2015, 2016, 2018, 2019) başarı ile bitirdi ve başka Türk koşucuların Spartathlon’a katılmaları için onlara ilham ve destek verdi. Ultramaraton tecrübelerini bir araya toplayarak Türkiye’nin ilk uzun mesafe koşu kitabı olan Ultra Kitap’ı yazdı. Kişisel blogu (aykutcelikbas.com) ile birikimlerini kendine özgü mütevazi ve bilgili üslubu ile koşuya gönül vermiş insanlara aktarmaya devam ediyor.
0 notes
Text
25 Maddede Hızla Yağ Yakmak
Yağ yakmak herkesin en önemli problemlerinden birisidir. Vücut geliştirme ile ilgilenen sporcular genellikle hacim kazanma döneminin ardından kaslarını daha belirgin hale getirmek ve parçalı bir görünüme sahip olabilmek amacıyla yağ yakıcı antrenman ve diyet programları uygularlar. Bunun dışında zayıflamak, incelmek ve sıkılaşmak isteyen kişiler de yağ yakmak amacıyla farklı yöntemleri denerler. Özellikle gücünüzü ve metabolizma hızını arttırmak için neler yapmanız gerektiğini ya da hangi diyet programlarını uygulayıp hangi besinleri tüketmeniz gerektiğine dair bazı bilgileri bu yazıda bulabilirsiniz. Yağ yakmak konusunda bu amaçla size yardımcı olabilecek 25 maddeyi sıraladık.
1.Yediklerinizin Listesini Tutun
Paketlenmemiş yani doğal ve sağlıklı besinler tükettiğiniz sürece basit bir diyet ile de yağ yakabilrisiniz. Ancak gerçek anlamda yağ yakmak istiyorsanız yediğiniz her lokmayı saymanız gerekiyor. Yağ yakmaya başlamanız için her 1 kilonuz için günde 25 kalori almaya başlamanız gerekiyor. (70 kg=1750 kalori/gün). Hedef kilonuza ulaşmanız için günde her kilonuz başına 2 gr protein, 2 gr karbonhidrat ve 0.8 gr yağ almaya dikkat edin.
2. Ağır Antrenman Yapın
Düşük yağ aldığını dönemlerde birçok sporcu antrenmanlarında daha hafif ağırlıklarla çalışmayı tercih etmektedir. Ancak siz yine de korkmayın ve sadece gücünüzün azalmasına neden olabilecek olan bu tercihi yapmayın ve ağır çalşımaya devam edin. Antrenmanlarınızda bu dönemde düşük tekrar çok set ile devam edebilirsiniz.
3. Daha Fazla Antrenman Yapın
Antrenmanlarınıza kısa ve düşük yoğunlukta hareketler ekleyerek metabolizmanızı hızlandırabilir ve yağ yakımını arttırabilirsiniz. Alternatif olarak bu dönemde programınız el verirse günde sabah ve akşam olmak üzere iki defa antrenman yapmayı deneyebilirsiniz.
4. Ağır ve Hafif Antrenmanlar Yapın
Antrenmanlarınızı split olarak yapıyorsanız ağır günlerde 5 ile 8 tekrar arasında, diğer bir gün ise aynı kasları hafif günlerde 12 ile 15 tekrar arasında çalıştırın. Bu değişken antrenman tarzı özellikle antrenman sonrası toparlanma sürecinizi hızlandırır ve sakatlanmanızı önler.
5. Diyetinizde Doğal Tatlandırıcılar Kullanın
Kas kütlesini arttırmak ya da yağ yakmak için genellikle parates ve pirinç türevlerinin ağırlıklı olduğu diyetler tercih edilir. Ancak bu besinler genellikle tatsız oldukları için bazen canınız farklı şeyler denemek isteyebilir. Bu nedenle pirinç ve patates gibi ürünleri az tuzlu tavuk suyunda haşlayabilir ve yemeklerinize lezzet katabilirsiniz.
6. Tüm Vücut Antrenmanlarını Tercih Edin
Birçok antrenör yağ yakılmak isteniyor split antrenman yerine tüm vücut antrenmanlarının tercih edilmesini öneriyor. Çünkü tüm vücut antrenmanları ile tek günde birçok kas grubunu çalıştırabilirsiniz ve bu nedenle de daha çok kalori yakarsınız. Bununla birlikte de tüm vücut antrenmanlarında tek bir kas grubunun üzerine daha az yük bindirdiğiniz için toparlanma süreciniz de daha hızlı olur ve daha fazla antrenman yapabilir ve kas kütlenizi de arttırabilrisiniz. Bu tür antrenmanlar yağ yakma miktarını arttıracaktır.
7. Belinizi İnceltin
Belinizin daha ince görünmesi için lateral kaslarınızı geliştirebilirsiniz. Bunun için sabahları tek set olacak şekilde yapabilrdiğiniz kadar barfiks çekin ve aynısını gece yatmadan önce de yapın. Bunu bir ay süreyle tekrar ettiğiniz ay sonunda ilk güne göre 8-10 kere daha fazla barfiks çektiğinizi göreceksiniz.
8. Soslarınızı Kendiniz Hazırlayın
Yeşil sebzeler karbonhidrattan sayılmadığı için istediğiniz kadar tüketebilrisiniz. Ancak sebzeleri tek başına tüketmek çoğu zaman pek hoş olmuyor. Bu nedenle sebze tüketmeyi zevkli bir iş haline getirmek için yüksek protein içeren ballı hardal sosunu deneyebilirsiniz. Bunun için yarım su bardağı yağsız yoğurt, 2 yemek kaşığı hardal, yarım yemek kaşığı bal ve 1 yemek kaşığı limon suyunu iyice çırpın ve salatanıza ekleyin. Yaklaşık olarak bu sosta 12 gr protein ve 8 gr karbonhidrat bulunmaktadır.
9. Hareketlenin
Yağ kaybının çoğunluğu yaptığınız diyete bağlı olsa da gün içinde yaptığınız fiziksel aktivitelerde yağ yakımınızı etkilemektedir. Araştırmalara göre gün için antrenman dışında yaptığınız fiziksel hareketler yağ kaybınızın%20'sini oluşturabilir. Gün içindeki fiziksel aktivitelerinizi arttırmak için işe gidip gelirken yürüyebilir, toplu taşıma araçlarına birkaç durak önce binebilir/inebilir ya da akşamları bisiklete binebilirsiniz. Gün içindeki bu tarz basit aktiviteler kardiyo etkisi yaratarak yağ kaybınızı arttırır. Hareket arttıkça yağ yakma performansınız da artacaktır.
10. 8-12 Tekrar Yapmaya Çalışın
Diyet döneminiz içinde ağır çalıştığınızın günlerde 8-12 tekrar yapmaya çalışın. Bu şekilde çalışmanız kaslarınızı ve gücünüzü korur. Yine diyet döneminde olmanız nedeniyle kısıtlı kalori almanıza rağmen kas gelişiminizi maksimuma çıkarır.
11. Back-Off Set Yapın
Antrenman sırasında ağırlığı arttırmak kasların büyüme potansiyelini de arttırdığı birçok araştırmada belirtilmektedir. Antrenmanın son setinden sonra yüksek tekrarlı bir set yapmaya "Back off set" denilmektedir. Bunun için en ağır setinizin %50'sini alın ve 50 ile 100 tekrar yapmaya çalışın. Tek seferde tüm tekrarları yapamadığınız durumlarda mola verebilirsiniz ancak mola süresinin 20 saniyeyi geçmemesine dikkat edin.
12. Antrenmanın Etki Süresini Arttırın
Metabolizma hızınızı belli bir seviyenin üzerine çıkarmanız sonucunda yağ yakma sadece antrenman süresince değil sonrasında da devam eder. Bu nedenle bu dönemde yüksek tekrarlı barbell squat, push-up türü hareketleri tercih edebilirsiniz.
13. Nabzınızı Arttırın
Setler arasında nabızını dolayısıyla da kalp atışlarınızı arttırmanız kalori yakmanıza neden olur. Bu nedenle setinizi bitirdikten sonra oturarak dinlenmek yerine yürüyebilir, bacakları sallayabilir, omuzlarınızı çevirebilirsiniz. Set aralarında esnekliğinizi arttıracak germe hareketlerini de tercih edebilirsiniz. Bu hareketler set için gücünüzü azaltmaz ama metabolizma hızınızı arttırır.
14. Protein Desteğini Arttırın
Kas kütlenizi arttırmak için daha fazla kalori almanız gerekir. Buna da antrenman sonrası aldığınız protein tozu miktarını 2 ölçeğe çıkararak başlayabilirsiniz. Bu şekilde hem daha fazla protein alırsınız hemde karbonhidratların sindirimini kolaylaştırabilirsiniz.
15. Karbonhidrat Alın
Diyet döneminde teoride yağ yakmak için düşük miktarda karbonhidrat tüketmeniz gerektiği söylenir ancak bu doğru değildir. Çünkü karbonhidrat alımıyla birlikte yüksek yoğunluklu antrenmanlar için verimli bir anaerobik enerji kaynağı elde edersiniz. Bu şekilde metabolik hızınızı ve hormon seviyelerinizi daha iyi korursunuz. Bu nedenle düşük değil yeterli miktarda karbonhidrat almaya dikkat edin.
16. Yumurtanın Sarısını Tam Pişirmeyin
Hafif çiğ bırakılan yumurta sarısının uyku halinde kas yapımına yardımcı olduğunu söyleniyor. Geceleri vücudumuz toparlanma döneminde olduğu için bu süreci hızlandırmak için yumurta yiyebilirsiniz. Her ne kadar bilimsel olarak henüz tam olarak kanıtlanmamış olsa da denemeye değer.
17. Kimçiyi Deneyin
Kimçi, mayalanmış kırmızıbiber ve çin lahanasından yapılan geleneksel bir Kore yemeği olup, son derece sağlıklıdır. İçinde ise bağırsak bakterilerini besleyen ve sindirime yardımcı olan prebiyotikler ve termojenik etkisi olan kapsaisin bulunur. Her ne kadar ülkemizde bulmak biraz zor olsa da denenmesi gereken bir öneri.
18. Yağ Yakmak İçin Kendinizi Zorlayın
Journal ıf Sport Medicine and Physical Fitness'ta Ekim 2014'te yayınlanan ve 79 kişi üzerinde yapılan bir deneyde 3 gruba ayrılan denekler üzerindeki deneyimler paylaşıldı. Birinci gruptaki denekler seti kendi istedikleri zaman bitirdi, ikinci gruptaki insanlar güçleri bitene kadar devam etti, üçüncü gruptaki insanlar da 5 ile 20 saniye arasında dinlenme molası vererek seti bitirdi. Birinci gruptaki deneklerin gelişimi çok düşük, ikinci gruptaki denekleriin kas gelişmiş en yüksek ve üçüncü gruptaki deneklerin ise güç kazanımı fazla oldu ve vücut kompozisyonları gelişti. Bu sonuçlara göre kas gelişimi istiyorsanız sonuna kadar gitmeyi deneyin.
19. Kan Akışını Kısıtlayın
Günümüzde de test edilip onaylandığına göre kan akışının kısıtlanarak antrenman yapılması düşük ağırlıklarla çalışılsa dahi set başına 50 ile 80 tekrar yapıldığında etkin bir şekilde kas gelişiminin olmasına neden olmaktadır. Kan akışını kısıtlamak için ise tansiyon aletlerindeki kol bandını kolun omza en yakın kısmına takarak yapabilirsiniz.
20. Doğal Besinleri Tercih Edin
Paketlenmiş ve işlenmiş besinleri tükettiğinizde sadece besinleri değil, besinlerle birllikte hayvanların yetişrilmesinde kullanılan hormonları ve antibiyotikleri de tüketmiş oluyorsunuz. Bu nedenle yüksek besin değerlerini elde edebilmek için özellikle süt ve et ürünlerini organik almaya özen gösterin. Bununla birlikte muz ve avokado gibi kalın kabuklu sebze ve meyveleri tüketmenizde bir sakın yoktur.
21. Yağ Yakmak İçin Sprint Atmaya Başlayın
Kısa bir kardiyo ile metabolizma hızınızı arttırmak isterseniz bir yokuşa doğru ya da eğimi arttırılmış bir koşu bandında tüm gücünüzün %80-90'ı ile koşun. Sprintlerinizin süresinin 5 ile 10 saniye sürmesine dikkat edin. Örneğin 5 farklı ağırlık hareketi yapıyorsanız 5 kere sprint atın ve her birinden sonra da 1 dakika koşun. Yağ yakma hızınızın arttığını siz de hissedeceksiniz.
22. Sindiriminize Yardımcı Olun
Kütle kazanmaya çalıştığınız dönemde daha fazla besin tükettiğiniz için sindirim sisteminizi de daha fazla yoruyorsunuz demektir. Bu nedenle sindirim sisteminizi düzenleyen protease, amylase, lipase ve lactase gibi enzimler tüketerek sindirim sisteminizin hızlandırılmasını sağlayabilirsiniz. Bununla birlikte prebiyotik yoğurtları da tercih edebilirsiniz.
23. Super Setleri Deneyin
2 ya da daha fazla hareketi arka arkaya yapmak "Super Set" olarak adlandırılmaktadır. Bunun için nispeten zayıf olan bir bölgenizi çalıştıran 2 farklı hareket seçin ve bunları farklı bir bölgenizi çalıştıran ağırlık hareketinden sonra yapın. Örneğin bacak çalışıyorsanız, bununla birlikte de bicepslerinizi ve sırtınızı da geliştirmek istiyorsanız bir set squat'tan sonra barfiks çekebilir ya da barbell curl yapabilirsiniz. Mega setlerin yağ yakma üzerinde ciddi etkisi olduğunu unutmayın.
24. Yağ Yakmak İçin Yağ Tüketimine Dikkat Edin
Düşük karbonhidrat diyeti yapıyor ve kilo da veriyor olsanız dahi yağ tüketiminizi kontrol etmelisiniz. Bu şekilde sadece kilo vermenizi sağlayacak kalori kısıtlamasına yardımcı olmuş olmazsanız ayrıca da omga-3 ve omega-6 yağ asitleri dengesini koruyarak, kalp, cilt ve diğer vücut fonksiyonlarını da iyileştirmiş olursunuz. Bazı diyet programlarını uygulamanız bu aşamada yardımcı olabilir. Çok yaygın bir şekilde uygulanan ancak çok zor olan İsveç diyeti bu konuda uygulayabileceğiniz bir alternatif olabilir.
25. Sebzeleri Tercih Edin
Sebze tüketimi yağ kaybetmek istiyorsanız çok önemlidir. Ancak sebzeleri sevmiyorsanız alternatif olarak et yemeklerine karıştırabilir ve o şekilde tüketebilirsiniz. Sonuçta sebzeleri tabakta görmenize gerek yok, tüketmeniz önemlidir. Protein tozu içerken karışımın içine bir avuç çiğ ıspanak koyun ve blenderdan geçirin. Bu şekilde ıspanağın varlığından bile haberiniz olmayacak ancak onu da tüketmiş olacaksınız. Read the full article
0 notes
Text
DÜŞÜNELİM !
İYİ Parti 25 Ekim 2017'de kurulmasaydı, "erken seçim ülkeye ihanettir" diyenler, 2018 Nisan sonunda karar alıp 58 gün içinde "baskın-erken seçime" giderler miydi ?
İYİ Parti olmasaydı, YSK seçimin bitimine 1 saat kala mühürsüz oyları geçerli sayan kararı alır mıydı ?
İYİ Parti olmasaydı, Bahçeli alfabenin bütün harflerini kullanarak bir seçim sistemi icat etmek zorunda kalır mıydı ?
İYİ Parti olmasaydı, Bahçeli Erdoğan'ı koruma memurluğu görevine soyunur muydu ?
İYİ Parti olmasaydı, muhalefette rekabet olur muydu ?
İYİ Parti olmasaydı, 16 yıl sesi yeterince duyulmayan muhalefetin, bugünkü gibi sesi duyulur muydu ?
İYİ Parti olmasaydı, bugün Ankara, İstanbul, Adana, Antalya, belediyeleri hangi partide olurdu ?
İYİ Parti olmasaydı, 1.5 Yıl içinde yaşanan siyasi değişim, "tek adam ve tek partiye mecburiyet" son bulur muydu ?
Bu sonun gelişini farkedenler tedbir olarak, Cumhurbaşkanlığı ve millketvekili seçimlerini birleştirip adeta şapkadan tavşan çıkararak, eşi benzeri olmayan bir seçim ve yönetim sistemini dayattılar.
Kısmen başarılı da oldular, fakat daha fazlasına güçleri yetmedi.
Son soru ;
24 Haziran seçiminde İYİ Parti % 10 değil de, baskın-erken seçim kararı alınmadan önce, araştırmalarda çıktığı gibi % 18-20 oy alarak, 90-100 milletvekiline sahip olsaydı ne olurdu ?
Cevap ;
Gelmekte olan SON 24 Haziran 2018'de gelmiş olurdu.
Son söz ;
Bu eşi benzeri olmayan, ismi bile duyulmayan ucube sistemden, tek adam-tek parti mahkûmiyetinden kurtulmak isteyen herkes, İYİ Parti'ye destek olup güç vermeli.
DİKKAT !
Her konuşmasında ısrarla ve tekrarla, güçlendirilmiş Demokratik Parlâmenter Sistem isteyen tek lider Meral Akşener, tek parti İYİ Parti ! Levent Özeren
0 notes