#şarlatanlık
Explore tagged Tumblr posts
Text
🎯 Şeytanlık ve Şarlatanlık Medyası 🎯
#önderkaraçay#mobbingbank#önder karaçay#mobbing bank#insan#atatürk#devrim#mahşer tufanı#zulüm#türk fırtınası#kitle imha silahı medya#şeytanlık#şarlatanlık
0 notes
Text
🐺 O kadar basitleşmiş
ve yıpranmışız ki.
Sadece yeme, içme, uyku,
aptalca lüks, pahalı kıyafetler
ve eğlence peşindeyiz.
Hiç kimsenin maneviyata ilgisi yok.
İdealizm kaybolmuş.
Herkes sadece daha fazlasını nasıl kazanacağını düşünüyor.
Şarlatanlık, hırsızlık diz boyu.
İnsanlar har vurup
harman savuruyor.
Bir yandan ülke yangın yeri, diğer yandan herkes vur patlasın çal oynasın. 🤘
![Tumblr media](https://64.media.tumblr.com/f229a3c00b78ca2eb3c94872ddd1c68f/3636cd1c3c0b7ad8-ba/s540x810/458e7fb2d77ce756571bffe75296ac937283d25d.jpg)
10 notes
·
View notes
Text
Kırgız-Kazak kültüründe Albastının iki farklı türüne rastlanmaktadır. Bunlardan biri Sarı Albıstır.
“Sarısaç” olarak da bilinir. Sarışın bir kadın görünümündedir. Kötülükte Kızıl Albıs’a göre biraz dah a düşük seviyededir. Ölümcül değildir. Keçi veya tilki kılığına bürünebilir. Verdiği zararlar Sarıbasmak tabiri ile karşılanır. Sarı giysiler giyer. Sarıhummaya neden olur. Şarlatanlık yönü ağır basar, daha hoppa ve oynaktır. Kandıracağı kişiyi cilvelerle kendisine çeker. Dünyadaki en güzel kadından daha güzel bir görünüşe sahip olabilir. Şehvetli ve açgözlü bir karakterdedir. Oluşturduğu hastalık “Sarı Basmak” tabiriyle ifade edilir.
© Alper Anayurdu
deviantart.com/alperanayurdu behance.net/alperanayurdu tumblr.com/blog/alperanayurduart artstation.com/alper_anayurdu
#digitalart#illüstrasyon#çizim#characterdesign#art#character#alper#anatolia#darkart#darkfantasy#darkmagiciangirl#darkness#fox#history#lilith#mythology#turkish#witch#yellow#turkishmythology#alperanayurdu#alkarısı#anayurdu#albıs#albastı#saralbıs#karakter tasarımı
8 notes
·
View notes
Text
![Tumblr media](https://64.media.tumblr.com/55a03c572923a85a53bb38a7cfbbdba7/854f95ae3b9ec9bf-84/s540x810/875cb735fb96126ec9f64ac7fe1fb45fb9010834.jpg)
O kadar basitleşmiş
ve yıpranmışız ki.
Sadece yeme, içme, uyku,
aptalca lüks, pahalı kıyafetler
ve eğlence peşindeyiz.
Hiç kimsenin maneviyata ilgisi yok.
İdealizm kaybolmuş.
Herkes sadece daha fazlasını nasıl kazanacağını düşünüyor.
Şarlatanlık, hırsızlık diz boyu.
İnsanlar har vurup
harman savuruyor.
Bir yandan ülke yangın yeri, diğer yandan herkes vur patlasın çal oynasın...😞😞
~Grigory Petrov ~
2 notes
·
View notes
Text
![Tumblr media](https://64.media.tumblr.com/55a03c572923a85a53bb38a7cfbbdba7/5190539a10a9a614-ea/s540x810/150d6f9a8fc1e65bda92794da3b3eb152d083542.jpg)
O kadar basitleşmiş
ve yıpranmışız ki.
Sadece yeme, içme, uyku,
aptalca lüks, pahalı kıyafetler
ve eğlence peşindeyiz.
Hiç kimsenin maneviyata ilgisi yok.
İdealizm kaybolmuş.
Herkes sadece daha fazlasını nasıl kazanacağını düşünüyor.
Şarlatanlık, hırsızlık diz boyu.
İnsanlar har vurup
harman savuruyor.
Bir yandan ülke yangın yeri, diğer yandan herkes vur patlasın çal oynasın...😞😞
~Grigory Petrov ~
5 notes
·
View notes
Text
Sanallaşma, mutasyon ve çaresizlik - Haluk Yurtsever
Cattelan'ın "duvara bantlanmış muz" çalışması, 2019 yılında 120 bin dolara alıcı buldu. Öte yandan ABD örneğinde Trump-Musk ikilisi eliyle ABD’de sermaye-devlet ilişkileri yeniden yapılandırılıyor. ABD’nin en büyük sağlık sigorta şirketlerinden birinin CEO’su Brian Thompson 4 Aralık 2024’te New York’ta öldürüldü. Bu üç olay, sınırda kapitalizmin değerde sanallık, siyasette şarlatanlık, halkta…
0 notes
Text
Bir Aralığa Sıkıştık
![Tumblr media](https://64.media.tumblr.com/b8c3d571568192e22205f1e6c33790e3/35d8ad7d099f95fc-e4/s540x810/cac6380e31c26a684246de83071bb218feaed75c.jpg)
Bir aralıkta sıkışıp kaldık. Dönüp dolaşıp batıp çıkıp hep aynı yere, her gün benzeşen belli bir zemine gerisin geriye yollanıyoruz. Mütemadiyen şevkle, aralıksız bir biçimde ataletin bir kenara terk edildiği dakiklik içerisinde şıpın işi, dakikası dakikasına bir hazır olma hal ve isteminde bir cerahate esir ediliyor ülke. Donanımını, yönelimini, aklını fikrini sadece, belirgin bir biçimde teslimiyet üstünden kuran, bedene / akla yönelik tehditlerini bariz bir terör ekseninden güncelleyen, her yurttaşını da denek addeden bir akılla birlikte o döngü, devinim var ediliyor. Kısır döngü içerisinde benzer ezberlerle birlikte mütemadiyen zikre devam olunan hamlelerin yekununda çürümeye yüz tutan bir ülke hakikatinden bir kuple var ediliyor. Her taşın altından apayrı irin çıkıyor. Eşitlik derken esaret, hürriyet derken o istibdat, demokrasi derken otokrat bir düzlemin, despotizmin sınırları belirginleştiriliyor iyice. Bir karabasan sarmalın ta kendisi yeni ülke diye yutturulmaya çabalanıyor. Ne ki her şey o ezber söylemlerin kıyısında can yakıcı yeni sonuçları, küçük kıyametleri arasız var ediyor.
Bir aralıkta sıkışıp kalakaldık. Çürümüşlüğün bendine sığmadan taşarak duran bir aklın her türden hezeyanlarına yem eylendik. Dün Ermeni, Rum, Süryani meseldi, bugün onlar ile birlikte Alevi, Kürdün sorun kılınmasının, mültecilerin handiyse hepsinin tek atımlık bir nefrete kurban görülüp / bilindiği bir düzlemin yaşayanı, tanığıyız. Baş efendi ile o baş faşistin direktifleri doğrultusunda bir gün önce kötü kılınanın, bir gün sonra ehven olarak ilan edilebildiği bir belirsizliğin esirleri ilan edileniz. Cerahat sahibi, bir kötülük temsilini, yesinler birbirlerini de biz iktidarımızı muhafaza edelim derken öne çeken, memleketin en öncül isimleri arasında anan bir tahayyülün yolunun açılabildiği bir zemindeyiz, her halde, hemen her şekilde cürmün insafına terk edilen insanlarız. İstanbul’un orta yerinde, 2007 19 Ocak günü katlettiği Ermeni’nin ardından kimileri için kahraman kılınmış bariz, belirgin bir maşanın, bugün o kötünün sofrasında, mahpus arkadaşı olarak tavsiyeler alıp, akıl bellediği, kendisine yol haritası çıkartabildiği bir garabetlik zamanlardayız. Katillerin insan olduğunun altının çizildiği, kendi yandaşları tarafından mesajların paylaşılabildiği bir dehşetin tanığıyız. Her şey aleni bir biçimde, Ermeni! Hrant Dink katledildikten sonra söylenmiş olagelen “karanlık dehlizlere” terk edilmiş adaleti bildirir bir kere daha, daima. Çürümüşlüğün sahasına demirlemiş olagelen ülkenin, hakkı da hukuku da lağveden bir yere dönüşümün korkunç sureti de cabası.
Bir aralıklara maile sıkıştırıldık. Ajanstan aktaralım: “Mardin Kıllıt Köyü'ndeki Mor Yuhanon Dilimiyo Süryani Kilisesi'nde bir grup toplu meditasyon seansı yaptı. Yoga eğitmeni Seda Deliormanlı'nın düzenlediği seansa Süryani cemaati üyeleri tepki gösterdi. Tepkiler sonrası açıklama yapan Deliorman, "Mor Yuhanon kilisesi ve incittiğim herkesten özür dilerim. Tüm izinleri aldıktan sonra gerçekleştirdiğimiz kısa yoga çalışmasının bir kişiyi dahi rahatsız edeceğini tahmin etseydim asla yapmazdım." dedi.” Tümüyle kendilerinin tapulu malı olarak gördükleri gayrimüslimin haklarını talan edip, üstünde tepinen bir ülkede olması muhtemel ilericilik ancak böyle bir acizlikle çıkagelir, gelmiştir de. Aşağı yukarı on sekizinci yüzyıldan bu yana ayakta kalmayı başarabilen bir tarihsel / bellek mekanı, daha sonrasında da Süryaniler nezdinde, tüm Hristiyanlar için belirli bir kutsallığı barındıran, tıpkı ol Müslüman komşuların yaşattıkları camiler gibi bir Allah’ın evi kılınmış mekanlardan birisi böyle meditasyon, yoga etkinliğine sahne kılınır. Gerisi zaten hep bildik hikayedir. Biz sizlerin rencide olabileceğinizi ne bilelim bahisleri. Kilise kalıtı, çevresinde görevli olanı kandırmakla çıkagelen bir şarlatanlık, sosyal medya üstünden verilen tepkiler olmasa ne Vakıflar genel müdürlüğü, ne Kültür ve Turizm bakanlığından bir karşı hamle, soruşturma hali. İçler acısı olan bir biçimde topraklarından öz yurtlarından silinmek istenen insanların yaşamlarına dair hiçbir bilgiye sahip olmayan bir toplumun var edilebilmiş olmasıdır mesele. Deliorman nam sosyal medya şaklabanı bir zatın dahi kendi isteği doğrultusunda kurabildiği denklemlerle, bir dini mabedin ortasında bir seans meditasyon yapma hakkını kendisinde görebilmesidir mesele. İçler acısı olan azınlık olarak bildirilmeyen Süryani (Asuri, Keldani, Arami) halkının var ettiği, ayakta tutmaya çalıştığı belleğine de büyük bir saygısızlık ancak sosyal medya tepkilerinin birilerinin kulaklarına çalınmasıyla mümkün olur. Dönüp dolaşıp, demokrasiden, eşitlikten, hakkaniyetten bahsederken, medeniyetlerin buluşmasından dem vurulurken ortaya çıkan ucuz tahakkümün, kötülükle hemhal Türklük imgesinin var ettiği o her yerler bizim anlayışının (istediğimizi yaparız!) ifşası dışında elde kalan şey koca bir hiç olur. Kim verecektir ki hesabını!
Bianet’e bağlanalım: “Ardahan'ın Damal ilçesine bağlı Burmadere köyü muhtarı olan Şahismail Göyük görevden alınarak yerine kayyım atandı.
Damal Dernekler Federasyonu’ndan konuya ilişkin yapılan açıklamada, “Geçtiğimiz haftalarda 68 devrimci önderlerini sosyal medyadan paylaştığı için ihbar sonucunda gözaltına alınarak ifadesi alınan Burmadere köyü muhtarımız Şahismail Güyük 26/11/2024’de geçici olarak görevinden alınmıştır. Yerine kayyum atanmıştır” denildi.
Mezopotamya Ajansı’nın haberine göre; görevden alınan muhtar Şahismail Göyük bir televizyon kanalına verdiği röportajda, Damal'da 28 Alevi köy olduğunu ve seçildikten yaklaşık bir buçuk ay sonra muhtarların Ardahan Valiliği'ne çağrıldıklarını ifade etti.
"Dans topluluğu değiliz, kadim bir inancız"
İçişleri Bakanlığı’ndan bir kişinin de toplantıda olduğunu dile getiren Göyük, şöyle konuştu: “Orada bize cemevlerine yardım edeceklerini söylediler, 'Bir maaşlı dede vereceğiz, eksiklerini gidereceğiz, bağlı olacağınız kurum da Kültür Bakanlığı' dediler. Ben de 'Biz dans topluluğu değiliz, Alevi topluluğunun kendi inancı var, çok kadim bir inancız. Kültür Bakanlığı ile ne işimiz var' dedim. 'Biz böyle bir şey istemiyoruz' dedim. 'Biz cemevlerinin ihtiyaçlarını karşılaşıyoruz, bunu kabul etmiyoruz. Biz eşit yurttaş olmak istiyoruz' dedim. 'Nasıl eşit değilsiniz' dedi? '81 ilde bir Alevi vali, cumhuriyet savcısı, emniyet müdürü, kaymakam var mı, biz eşit değiliz' dedim. Tek ben konuştum. Hiçbir muhtar beni desteklemedi. İki ay sonra terörle mücadele beni aldı. Facebook sayfamı çıkarmışlar. Ben de 68 kuşağını anmışım bundan dolayı gözaltına aldılar."
"Alevi olduğum için yargılıyorlar"İfade işlemleri ardından tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edildiğini dile getiren Göyük, “Beni Alevi olduğum için yargılıyorlar. Bugüne kadar karakola düşmedim. Solcuyum ama solcu ve sosyalist olduğum için yargılanmıyorum, Alevi olduğum için yargılanıyorum. İfademde buna yer vermediler” dedi. Göyük, mahkemedeki ifadesi ardından “adli kontrol” şartıyla serbest bırakıldı.
İki gün önce muhtarlık mührü ve evrakları Göyük’ten istenildiği ve kayyım olarak da İlçe Özel İdare Müdürü Yasin Zorlu'yu atadı. Göyük’ün yerine atanan Zorlu’nun MHP’li olduğu öğrenildi.”
Bir yere mıhlanıp bırakıldık. Ezber edilmiş aksanlar, dur durak bilmeyen ön yargılar hiç bitmeyecek olan kırmızıçizgi hassasiyetleri içinde memleketin dönüşümü her gün başka bir batağa çıkartılır. Ülkenin en büyük ikinci inanç topluluğu olagelen Aleviliğin henüz doğrudan bir tanımlamasına nail olmayan, kendi haklarını talep ettiklerinde kulaklarını tıkalı tutmaya / görmezden gelmeye devam diyen bir ülke ilerlemiş midir, sahiden bir gram yol almış mıdır? Tecridin, tehdide dönüştüğü, dahası görünür olunan ilk andan itibaren bir tahakküme esaretin dayatıldığı bir zeminde kim nasıl eşit kalabilir ki? Burmadere Muhtarı, Şahismail Göyük’ün başına getirilmiş olandan yola çıkarsak sahici bir yüzleşme ihtimalini, gerçekten sorun çözümleyebilme istemini kim nasıl var edecek, edebilecektir sahiden? Kayyım darbesini memleketin Bakur Kürdistan’ı bölgesinde olağan bir tahayyüle dönüştürmüş, kendi ektiği mezalimi günbegün güncelleyen bir erk, muktedir, iktidar söz konusuyken muhtarlıklara kadar müdahale edilebilen bir yapının, gerçekten demokratikleşme ile ilgili bir meselesi olabilir mi, kalır mı hiç böyle dertleri!
Soluksuz bir biçimde nefret gemiyi azıya alıyor. Yukarıda birbirlerinden farklı görünen o tahakküm hamleleri, sanki rastlantısal birer vakaymış gibi görünen / eylenen her şeyin bir biçimde devamlılığı sağlama alınıyor. Geri zekalı taklidi yaparak aranızda yaşamaya, olan biteni sormuyormuş gibi yaparak, size sezdirmeden aranızda soluk almaya çabalayan, buna mecbur kılınan insanların anlatmaya çalıştıkları bir şey var. Ermeni’yi, Rum’u, Süryani’yi, Ezidi’yi, Mıhellemi’yi, Yahudi’yi, Arabı, Çerkesi, Pomak’ı, Romanı, Alevi’yi, Agnostik’i şunu ya da bunu, şu ya da bu gruptan olanı, kimlikleriyle yaşamaya çalışanları sevmeyen, bir türlü kendisinden bilmeyenlere insan nasıl anlatılabilir ki? İnsan olma hal / erdem / kapsamının, eşit yurttaşlık, doğrudan adalet, kesintisiz hürriyet, sahici bir masumiyet karinesi, gerçekten gerçek bir ayrı gayrısız halde yurttaşlık için daha kaç sınamaya ihtiyaç vardır ki? Tümüyle geçmişini muhafaza edip, yepyeni yıkımlara yol alan, yön açan, gelecek tahayyülüne girişen bir menzilde Türklüğün kurtuluşu, bunca ağır sınamanın ardından o öteki sanılana saldırılarla mı mümkündür. Geleceksiz, şüphesiz ki karanlığın etkin olduğu bir zorbalık çağının var edeceği uçurum, kırım sahnesinin her nesi, her neresi umut olabilir? Evin sahibi biziz biz, yalnızca biziz diyenler kendi kendinize soruyor musunuz, bu hallerle ne sahibi, ne evi, ne barkı... Her şey çürümenin esiri kılınırken. Her gün simsiyah eliyle zapt edilirken. Her şey karabasana esir edilirken. Sahiden...
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2024
Görsel: Bülent KILIÇ – AFP – Getty Images via NPR
Meramda Paylaşılan Haberler
Bin 700 Yıllık Kilisede Yoga Yaptılar - Gazete Sabro https://www.gazetesabro.org/2024/11/25/bin-700-yillik-kilisede-yoga-yaptilar/
'Alevilere Eşit Yurttaşlık' Diyen Muhtara Kayyım Atandı - Bianet https://bianet.org/haber/alevilere-esit-yurttaslik-diyen-muhtara-kayyim-atandi-302264
#meram#arzihal#karanlık çağ#azınlıklar#hrant dink#azmettirici#kötülük#ırkçılık#bozkurt!#kötülük temsiliyeti#cerahat#yıkıcılık#hayat nereye?#süryaniler#mor yuhanan#merdin#saldırı#alevi#tahakküm#kayyım#demokrasi#eşitlik#yurttaşlık#memleket neresi?#yurt nedir?#hayat101#başka türkiye vardır#sarmal#kör karanlıklar#hürriyet
0 notes
Text
Takiyye, ve Trolluk
İftira, Yalan, Küfür, Hile, Tuzak, Tehdit, Algı, Şarlatanlık, Sahtekarlık, iki yüzlülük, olduğundan faklı görünme, çirkin bir karektersizlik, ve paçozluk, dürüst olmama, kötü olma ve kişiliksizliktir.
#ÖlümsüzSözler
0 notes
Text
Türkiye bildiğimiz gibi "biz ağzınıza s...çmayacağız Erdoğan sıçacak"diyen terbiyeli Memleket partisi sözcüsü kadının kocası kolin şirketinde yöneticiymiş ayrıca gözü yaşlı mağrur başlı kara kaşlı cengiz efendinin Muharrem İnceye finansör olup parti kurduran 5'li çete lideri olduğu söyleniyor kadın bu akşam tv'de doğrulamış belli oldu öfkesinin nedeni tamamen duygusal💰💲Bu arada meral güven mi zuhal giden mi göya kahin bir hanımefendi haşa Tanrıcılık oynuyor seçimlere 5 gün kala bir Cumhurbaşkanı adayı ölecekmiş de 27 nisanda kim olduğunu açıklayacakmış da tövbeler olsun Allahtan başka kimse bilemez şarlatanlık bunlar evet ben de arada durugörüler yaşarım seçimler öncesi gördüm birşeyler hatta bırakın seçim ertelensin dedim ama o iş mayısta olmayacak mayısta 1 deprem olacak yani Kemal Kılıçdaroğluna suikast ihbarları var buna halkı alıştırmak için bu soytarıya rol verdilerse hiç tavsiye etmem halkın sinirleri yeterince gerildi öyle birşey yaptırırlarsa halkı ne suriyeli daeş canileri ne afgan taliban piçleri ne de tecavüzcü pakiler tutamaz eğer Kılıçdaroğluna 1 mermi atılırsa Kılıçdaroğlu ve Chp oyları tavan yapar bizans oyunlarını bırakın fikir jimnastiği yapıyorum polis göndermeyin herkes birgün ölecek Peygamberler bile öldü tek ölümsüz Allahtır Kılıçdaroğlu veya Erdoğan ölürse oylar İnceye gitmez her 2 durumda da Sinan Ogan kazanır ben Allah için dürüst konuşurum 4 adaydan en liyakatlısı ve kariyerinde başarılısı Sinan Ogan geçmişini okurken başım döndü keşke Cumhurbaşkanı adayı olacağına Milletvekili adayı olsaydı gine çünkü öyle donanımlı insanlara ülkemiz ve halkımızın ihtiyacı var sakın meral güven yalancısını öyle konuşturup Kılıçdaroğlunu vurdurmayın İmamoğlunun oylarını çalmaya seçim tekrarlatmaya İmamoğluna siyasi yasak getirmeye benzemez 5'li çete/yeşil sermaye/mafya/sözde milliyetçiler/derin devlet rantçıları/ağar ve çiller aileleri/yabancı istihbaratlar/pyd- pkk-ypg/cıa/Rusya sabrımızı taşırmayın yolunuzu şaşırmayın bükemediğiniz bileği öpüp siktirin gidin eeee hep şirketleriniz ve siz halkımızın çorbasına kan doğrayacağınızı mı sandınız seçimlerde kimse ölmüyor seçimlerden sonra ölen de giden de geri gelmiyor ama doğal ölüm olacak!
instagram
0 notes
Text
Şarlatanlık yapmayın hepbirlikte dua zamanı allahtan başka dua edecek kimsemiz yoktur....
![Tumblr media](https://64.media.tumblr.com/35b02afb34d1c3fd08e48db7a7980db8/39b723f135704307-c6/s540x810/adaafa628873ab5b8871c17aa9674ad474291dfd.jpg)
9 notes
·
View notes
Text
"Bazı taşra kentlerinde evlerin dış görünüşleri en iç karartıcı manastır, en sıkıcı harabe ya da çıplak çorak toprakların alabildiğine uzanıp gitmeleri gibi, insanın ruhuna bütün ağırlığıyla çöker. Bu evler, manastırın sessizliğini, boşluğun kıraç ıssızlığı ve harabelerin mezara özgü hüznüyle birleştirebilirler. Yaşam ve hareket bu evlerde kendini çok az hissettirir, öyle ki yabancı biri, kendi ayak sesini duyarak, pencerenin ardından gözetlemeye başlayan, bir keşiş gibi sert yüzlü bir insanın soğuk boş bakışlarıyla birden karşılaşıncaya kadar, buralarda birilerinin oturduğuna zor inanır. Özellikle Saumur'da bulunan bir ev bütün bu hüzünlü mtelikleri taşımaktadır, bu ev kentin yukarısında, şatoya çıkan yokuşun sonundadır. Son günlerde az kullamlan bu sokak, yazın sıcak kışın soğuk olup, bazı yerleri de karanlık ve gölgelidir.
Birisinin adımları sokağın sert ve her zaman temiz, kuru çakıl taşlarının üzerinde, merakla, tok sesler çıkararak dolaşır Sokağın dar, eğri büğrü oluşu, evlerinin sessizliği, eski kentin bir bölümü olması ve yukarısında bulunan şatonun yüksek duvarları yabancının zihninde alışılmadık bir izlenim bırakır. Orada üç yüz yıl önce yapılmış, hâlâ sağlam, ahşap evler vardır. Her ev kendine özgü bir yapıya sahiptir, onlardaki bu başkalık, Saumur'un antikacı ve sanatçıları çeken bu bölümünün temeldeki garipliğine katkı yapar.
Uçlarında grotesk şekiller oyulmuş devasa kirişlerine, çoğunun siyah kabartmalı birinci katlarına şaşıp kalmadan, duraklamadan bu evlerin önünden geçmek zordur. Bazı yerlerde çapraz kirişler gri mavi taşlarla korunmuşlardır ve bu taşlar, yüksek çatılı, yılların ağırlığıyla beli bükülmüş, bozuk çatı kaplamaları bir güneşin, bir yağmurun sürekli yüklenmeleriyle solmuş bir evin harap duvarlarında mavi bir çizgi oluştururlar. Yıpranmuş, kararmış pencere-çıkıntıları göze çarpar, güzel oymaları zar zor fark edilen bu çıkıntılar, yoksul bir köylü kadın oraya yerleştirdiği kalwerengi karanfil, gül saksılanımı kaldıramayacak kadar zayıfir Sokakta ilerledikçe, kocaman çiviler çakılmış kapılar insanın ilgisini çeker, atalarımız buralarda çağın tutkularım hiyerogliflerle kaydetmişlerdir, bir zamanlar her evde ne olduğu bilinen bu işaretlerin anlamum şimdi hiç kimse çözemez. Bu simgeler, bir Protestan inancım bildirmiş, bir birlik üyesi IV. Harry'yi lanetlemiş ya da önemli biri Belediye Meclisi Üyesi, yasaları uygulayan yüksek memur, görevindeki unutulmuş görkemini kutlayarak nişanlarını sergiler. Fransa'nın tarihi bu evlerde yazılıdır.
Duvarları yıkık dökük, kaba saba, ustasının, içinde ustalığının simgesi olan büyütülmüş bir marangoz rendesinin işlediği bir kulübenin ilerisinde, bir soylunun kocaman konağı yer alır Kapının üzerinde bulunan kemer şeklindeki taşın üstünde, 1789'dan beri ülkeyi sarsıp duran birçok devrimlerde kırılıp dökülmüş armaların bazı kalıntıları hâlâ görülebilir.
Bu sokaktaki evlerin zemin katlarında çalışmalar yapılır, ama aslından bu alçak tavanlı, penceresiz, tezgâhsız, içi dışı çıplak, mağara gibi karanlık odalara pek dükkan denemez. Ortaçağ hayranları bunlarda bütün ilkel basitliğiyle atalarımızın işçiliklerini tanıyacaklardır. Kalın, sağlam kapıları ağır demir parmaklıklı olup iki bölüme ayrılır, üst kısım gün boyu arkaya katlanır, çıngıraklı olan alt kısım da sürekli öne arkaya sallanır. Hava ve gün ışığı, nemli mağaraya, kapının üst bölümünden ya da dükkânın cephesini oluşturan alçak duvarla tavan arasında bırakılmış boşluktan, her sabah kaldırılan kepenkler dirsek hizasına kadar kaldırılıp ağır demir mandallara tutturulduğu zaman girer. Bu duvar, tüccarın mallarını sergilemeye yarar. Buralarda ucuzculuk numaraları, şarlatanlık yoktur. İki üç fıçı tuz ve tuzlu balık, bir iki balya yelken bezi, halatlar, kirişlere asılı bakır teller, duvar boyunca dizilmiş varillerle raflarda duran bezlerden oluşan mallar sergilenir. İçeri girer misiniz? Gençliğin tazeliği içinde, sevimli, derli toplu, beyaz yakalı, kolları kırmızı bir kız, örgüsünü bırakıp annesini ya da babasını çağırmaya gider. Size vardım etmeye isteklerinizi karşılamaya gelen de annesini ya da babasını çağırmaya gider: Size yardım etmeye, isteklerinizi karşılamaya gelen de heyecansız, kibar ya da aldırmaz bir tavırla, artık türüne göre, size iki ya da yirmi bin franklık mal - bu fark etmez- satar."
Honore de Balzac | Eugenie Grandet
#honore de balzac#Eugenie Grandet#yazar#kitap#edebiyat#kitapalıntıları#kitapalıntısı#cumblus kitap#keşfet
9 notes
·
View notes
Note
Ülkemizde neden ebeveynler sanatı çocukları için bir tehtid olarak algılıyor sence ? Sanki sanat "boş beleş" zaman yaratmak için değil zaman öldürmek için varmış gibi yaklaşıldığını düşünüyorum. Herkes çocuğunun daha teknik alanlarda iş yapmasını istiyor ve buna yönlendirmenin ötesinde bir zorlama , itme söz konusu. Çoğu konuda yeteneğimin olduğunu düşünüyorum fakat bunu geliştirmek yerine maalesef körelttim; "boş zamanlarımda" resim çizerken şarkı söyler oldum.
Bunun bana kalırsa iki temel sebebi var: 1)Sanat ve sanatçı algısı 2)Sanatın sunduğu refah vaadi.
Ülkemiz de sanat ve sanatçı özellikle bir şov sektörünün uzantısı olarak algılanarak, yapay ve sahte işler üzerinden kodlanıyor. Bir eğlence aracı olarak düşünülen sanat “gerçek” bir uğraş olarak algılanmıyor maalesef. Özellikle modern sanat işlerini şarlatanlık olarak anlamak, oyunculuğu bir yalan söyleme şekli olarak kodlamak (bkz: “Tiyatro yapma”) ve yanlış bir kanı olarak sanatçının az bir emek harcayarak iş yaptığını düşünmek bu kusurlu algılardan yalnız birkaçıdır.
İkinci olarak da sanat direkt insan tepkilerine dönük bir çabadır, çünkü en nihayetinde bir iletim/iletişim içerir. İnsan tavrının az belirlenmişliği, sanatçının geleceğine dair ki konumunu da belirsiz kılmaktadır. Tamamen ekonomi odaklı bakacaksak eğer, ki bir iş olarak sanat konuşuluyorsa bakılacak ilk şey budur, sana sunabileceği şeylerin barındırdığı yoğun belirsizlik insanların bu sektöre yönelmek isteyenlere karşı çekinceler yaşamasına sebep olur.
6 notes
·
View notes
Photo
Bir Film Bir Kare #275 – There Will Be Blood (2007)
Film Notu : 8/10
Bu filmi az sonra biraz öveceğim ancak hemen öncesinde bazı filmseverler için şerh düşmek istiyorum buraya. Düz, anlaşılır bir hikaye istiyoruz, hızlı akan bir film seviyoruz, filmde sembolizm sevmiyoruz, arka odalara dolanıp oralardan sosyolojik-psikolojik tahliller toparlamak istemiyoruz gibi düşünceleriniz varsa ve böyle filmlerden hoşlanmıyorsanız bence hiç açıp izlemeyin.
Övmeye başrolümüz Daniel Day Lewis ile başlıyorum. Ben bu abimizi daha önce sadece In The Name of Father filminde izlemişim sanırsam. Filmi hatırlıyorum ama Daniel abimizin performansı pek aklımda kalmamış. Hatta sonradan öğrenmeme rağmen aynı kişi olduklarını kabullenmekte zorlandım. Zaten iki film arasında da 14 yıl var. Daniel abimiz de bu sürede biraz yaşlanmış. Konuyu dağıtmayacağım ve bu kısmı kısa keseceğim. Uzun zamandır izlediğim en güzel oyunculuklardan biriydi. Hoş yakın zamanda izlediğim The Joker’de de mest olmuştum ama ona önceden hazırlıklıydım diyebilirim. Daniel abi bu performansıyla Oscar’ı da kapmış tabi. Helali hoş olsun kendisine. Bir de uzun zamandır listemde olan My Left Foot: The Story of Christy Brown filminde de oynuyormuş kendisi. İnşallah yakında onu da izlemek nasip olur.
Gelelim filme. Filmle ilgili çok detaylı görüşler, açıklamalar ve birbirinden farklı bir çok teori ve çıkarım okuyabilirsiniz. Özellikle ekşide bol bol var bunlardan. Geneli aynı şeyler ama herkes kendince yorumlarını yazmış. Ben filmi izlerken hakkında sıfır bilgiyle açtım. Ne filmin ne zaman çekildiğini ne de filmin konusunu biliyordum. Hakkında hiçbir yorum okumamıştım. Film yavaş bir tempoyla açıldı. Hep de öyle devam etti. Film ilk başlarda benim için 6 (puan)seyrinde devam etti esasen. Ancak anlatılan hikayeyi yavaş yavaş kavradım. Filmin temposu hiç artmadı. Aksine her şey aynı devam etti fakat ben giderek yükseldim. Gerek oyunculuklara gerekse senaryoya... En sonunda gönül rahatlığıyla 8 verdim. Eğer şerh düştüğüm sinema seyircisinden değilseniz kesinlikle tavsiye ediyorum bu filmi.
DİKKAT! Burdan sonrası biraz spoiler içerebilir!!!
Bir adam, Daniel abimiz. Filmde de adı Daniel. Kapitalist. İçi para hırsıyla dolu. Petrol dünyasının lideri olma yolunda adım adım ilerliyor bildiği yoldan. Modern insan. Karşısında ise kilise. Nefret ediyor ondan. Sadece ondan değil tüm insanlardan nefret ediyor. Dini şarlatanlık olarak görüyor. Ama onunla yaşıyor, onu kullanıyor, gerektiğinde davası için onu bir araç olarak görüyor. Onun yoluna girmekten çekinmiyor. Daniel abimiz modern insan. Bağını koparmış geçmişten. Tüm kan bağlarından sıyrılmış. Tek başına yalnızlık çekiyor. Onun için üvey kardeşini bulduğunda ona sımsıkı sarılıyor hemen kabulleniyor onu. İnsanın fıtratında olan her şeyi reddetmiş ama yanlızlıktan kavruluyor. Kan arıyor kendine. Onun için kardeşi çok büyük umut. Acılarını dindirme, kaçış yolu. Abimizin bir de oğlu var. Adı H.W. Aslında kan bağının bulunmadığı biri H.W. Evlatlığı. Onu çok seviyor. İçten seviyor. Kendi oğlu yerine koyuyor onu. Her ne kadar iş bağlamak için kullansa da oğlunu içindeki açlığı doyuruyor onunla. Evet onu kullanıyor belki ama kimseyle kan bağının olmadığı o zamanlarda onu kendi soyundan biri gibi görüyor belli ki. Gerçek kan bağını buluncaya kadar onu ölesiye seviyor. Kardeşini bulduktan sonra bu aldatmacadan vazgeçip onu terkediyor. Kardeşini kaybedince ise tekrar kavuşuyor evlatlığına. Eğer birisi H.W. hakkında en ufak bir şey derse dünyaları yakıyor. Çok seviyor onu. Bu sevgi tek bir şeyden kaynaklı. Eksikliklerini dolduruyor onunla. Maddiyatla dolu bu insanın açıkta kalan manevi yanını avutmaya yarayıyorlar oğlu olsun kardeşi olsun. Tamamen maddiyat odaklı yaşayan bu modern insan maneviyata ilişkin konularda belli ki ağır acılar çekiyor. Bunu çoğu zaman kimseye yansıtmıyor. Oğlu iş kurmak istediğindeyse kendince o bağın koptuğuna inanıyor. Çünkü o oğlu veya ortağı değil rakibi olacak. Artık oğlu değil diğer insanlardan biri oluyor H.W. İşte o zaman nasıl nefret ediyorsa diğer insanlardan öyle nefret ediyor H.W’den ve ona kusuyor tüm kinini. Ağzına gelen ne varsa söylüyor. Acımasızca evlatlık olduğunu yüzüne vuruyor ilk defa. Ve kilise... Bir papaz. Adı Eli. Kilisesiyle, diniyle büyük bir insan topluluğuna hitap ediyor. Ayinleriyle etrafındakileri büyülüyor. İki kardeşten parayı seçen değil dini seçen. Ama kilisesi için para toplamaktan asla vazgeçmiyor. Bu durum ona neye mal olursa olsun o paranın peşinden koşmaya devam ediyor. Daniel’den hiçbir farkı yok. Birbirlerinden nefret eden iki kişi. Biri diğerine tepki olarak ortaya çıkmış. İki farklı amaca hizmet eden iki ayrı kutup gibiler sadece. Özleri aynı. Ancak gün dinin ve dindarın günü değil kapitalizmin ve modern insanın günü. Beklenilen oluyor. Kapitalizm dini öldürüyor. Onu öldürdüğünde kendisi yıllardır hayalini kurduğu yerde ama bitik bir durumda. Belki de ölmeye çok yakın bir halde. Kapitalizm kendi kendini öldürmeye mahkum değil de nedir?
----SPOİLER---
Bir adam, bir papaz, bir üvey kardeş, bir evlatlık. Hepsi bu kadar. Fakat hikaye bundan çok daha büyük ve evrensel. 20. Yüzyılın başında Amerika topraklarında keşfedilen ve işlenilebilen petrolle birlikte yeni bir dünya düzeninin kapılarının açılmasıyla bireyin iç dünyasındaki arayış ve otoritenin değişimine ilişkin muhteşem tahlillerin yapıldığı bir film There Will Be Blood. Ben çok sevdim. Umarım siz de seversiniz.
#birfilmbirkare#there will be blood#film#movie#drama#dram#kan dökülecek#daniel day-lewis#paul thomas anderson#paul dano#ciarán hinds
5 notes
·
View notes
Text
![Tumblr media](https://64.media.tumblr.com/7484ddbcca7429b649187e51f480417e/912fd7c8a54627e5-3d/s540x810/385a27785a25aa9f0d214ab0a28e5b51d75a3bd4.jpg)
O kadar basitleşmiş ve yıpranmışız ki.
Sadece yeme, içme, uyku, aptalca lüks, pahalı kıyafetler ve eğlence peşindeyiz.
Hiç kimsenin maneviyata ilgisi yok.
İdealizm kaybolmuş. Herkes sadece daha fazlasını nasıl kazanacağını düşünüyor. Şarlatanlık, hırsızlık diz boyu.
İnsanlar har vurup harman savuruyor.
Bir yandan ülke yangın yeri, diğer yandan herkes vur patlasın çal oynasın...
__Grigory Petrov / İdealist Öğretmen📖
Kalemce
5 notes
·
View notes
Photo
![Tumblr media](https://64.media.tumblr.com/22d07dc6dcf09ac94b812604245022b7/a255ec2d853bd370-a9/s540x810/a058ebbb90333ea7c26f81dca47e253c558c0bd0.jpg)
Kapağına şu fotoyu koyup şarlatanlık ve safsata dolu bir Podcast hazırlayayım diyorum, tutar mı sizce?😂 (Dünya) https://www.instagram.com/p/Cmlb8NetpAl/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes