#Şule Öncü
Explore tagged Tumblr posts
yorgunherakles · 2 years ago
Text
öfke bir şeylerin yolunda gitmediğinin habercisidir. nefretse yoldan çoktan çıkmış olmanın bir sonucu.
şule öncü - zaaf
41 notes · View notes
pepetheking · 6 months ago
Text
Tumblr media
Bazılarımız daha narsist 
#bookstagram #reading #narsist #okumak #kitapkurdu #fyp
6 notes · View notes
oguzatayinruhu · 2 months ago
Text
Tumblr media
#70
Hepimiz Narsistiz, Şule Öncü
Okunup üzerine hem kendi adımıza hem de ötekinin üzerimizdeki etkisi adına düşünülmesi gereken bi kitap, bence.
7 notes · View notes
arkeolog · 1 year ago
Text
Erkeğin ilişkiden kaçma nedenlerinden biri de kadının romantizmi yanlış anlamış olması. Romantizm prensini bulmuş prenses gibi hissetmek değildir. Sevgi ilişkisinde tensel ve ruhsal temasın yarattığı duygusal yoğunluktur. Nerede, ne koşulda olunursa olunsun, iki kişilik alternatif bir evren kurabilmek ve o evrende hazzı, tutkuyu, doğayı, zamanın akışını birlikte duyumsayabilmektir. Çocukken masa altlarına kurduğumuz çadırlardaki gibi bir evrendir bu. Orada yakınlık, denklik ve heyecan veren suç ortaklığı vardır. Prenseslik ise ilişkinin denkliğini bozar, heyecanı protokolle sabote eder, istek ve ihtiyaçlarını karşılama hattında prensesi pasif ve edilgin kılar. Prenses olma güzel kardeşim. -Şule Öncü
8 notes · View notes
buyukakin · 1 year ago
Text
Tumblr media
Yatıyorum Bir Şey Diyor Musun?
Şule Öncü suleoncu.com
Kitap Açıklaması_
ÖNCE KENDİNİ” SEVEMEZ İNSAN. SEVMEYE ÖTEKİNDEN, BİLMEYE KENDİNDEN BAŞLAR.
YATIYORUM BİR ŞEY DİYOR MUSUN, ilişkilerin bir türlü oldurulamadığı, bireylerin birbirlerini tanıyamadığı, ilişki normlarının sürekli değiştiği günümüzde, ilişkisi olan ya da olmayan her okura ilişki kurmak ve sürdürmek adına rehberlik edecek zihin açıcı bir el kitabı.
Klinik Psikolog Şule Öncü, yakınlık, tutku, bağlanma, aşk, ayrılık, aldatma, cinsellik, sosyal medya ve çevrimiçi ilişkiler, kadın/erkek olmak, ilişkilere zarar veren tutumlar başlıkları altında, “İlişki nedir, gerekli midir, bizi nasıl belirler, ilişkiden ve partnerden neler beklenebilir, yakınlık ya da ilişki sakınımı nasıl gelişir ve üstesinden nasıl gelinir?” sorularının yanıtlarını yalın, akıcı, derinlikli bir dille aktarırken, ilişkiyi belirleyen pek çok konuda okura önerilerde bulunuyor.
(Tanıtım Bülteninden)
1 note · View note
mymiliblog · 4 years ago
Text
Tumblr media
1 note · View note
psikozen-blog · 7 years ago
Photo
Tumblr media
3 notes · View notes
ezgihoscan · 7 years ago
Photo
Tumblr media
Şule Öncü
25 notes · View notes
bozkirveyagmur · 5 years ago
Text
Kediye bir nesneyi parmağınızla işaret ettiğinizde, işaret ettiğiniz şeye değil parmağınıza bakar. Çünkü kedide kullandığınız sembolik dilin karşılığı yoktur. Soyut düşünemeyen biriyle kavramsal konuştuğunuzda yaptığı şey de parmağınıza bakmak olur.
Şule Öncü, Psikeart, Beklenti
158 notes · View notes
arnavudi · 5 years ago
Link
Ülkemizdeki başörtüsü mücadelesinin öncü isimlerinden Şule YÜKSEL ŞENLER ablamız ebediyete irtihal etti.
Yüce Rabbimiz Rahmetiyle Muamele Eylesin... 
1 note · View note
yorgunherakles · 2 years ago
Quote
"değersizlik" dediğin, karşılanmayan sevgi ve onay ihtiyacın yüzünden hissettiğin utançtır aslında.
şule öncü - zaaf
27 notes · View notes
edebiyatsoylesileri · 4 years ago
Text
Şükran Kurdakul / Nesnellik, yapıt incelendikten sonra varılan sonuçtur
Tumblr media
İlk kez 1971'de yayımlanan Şükran Kurdakul'un Şairler ve Yazarlar Sözlüğü, 1999 yılına kadar her basımda genişletilerek altı kez basıldı. Sözlüğün dörd��ncü basımının ardından, Kurdakul, şair ve yazarların seçimindeki ölçütler ve diğer eleştirilerle ilgili soruları yanıtlamıştı.
Oya Adalı - Sayın Şükran Kurdakul, Şairler ve Yazarlar Sözlüğü adlı yapıtınız bugünlerde dördüncü baskısını yaptı. Sizinle, bu kitabınızla ilgili olarak konuşmak istiyoruz. Kitabınızdaki biyografilere baktığımızda, bunların eski - yeni, yaşayan - yaşamayan, edebiyatla ilgili olan - edebiyatla ilgili olmayan yazarları kapsadığını görürüz. Kitabınıza aldığınız yazar ve şairler için nasıl bir seçme ölçütü kullandınız? - Şimdi eskileri dönemlerine, yapıtlarıyla etkilerini göz önünde tutarak aldım. Onlar zaten edebiyat tarihlerinde, ansiklopedilerde bu türden sözlüklerde bulunan kişiliklerdi. Bu nedenle Dede Korkut'tan XIX. yüzyılın sonlarına kadar uzanan dönemde seçim açısından pek bir sıkıntım olmadı. Bir araştırma kitabı olmadığı için genel yargılarla yetinmek olasıydı. Çağdaş edebiyatçıların seçiminde üç - dört ölçütü benimsedim. Birinci ölçüt, yine yazarın ya da şairin yapıtlarıyla dönemi içinde hareket uyandırması. İkinci ölçüt verimliliği, sürekliliğiydi. Şimdi burada diyelim yedi - sekiz kitabı çıkmış bir yazarın niye sözlükte bulunmadığı gibi bir soruyu yanıtlamak da bana düşüyor.
Nesnel davrandım, görüşlerini paylaşmadığım Emine Işınsu’ya da yerverdim
O. A. - Kerime Nadir, Esat Mahmut Karakurt ve son zamanlarda epey satan Şule Yüksel Şenler'in kitabınıza alınmamasını nasıl açıklıyorsunuz? - Sorunuzun ilk bölümünde adı geçen romancıları kimi edebiyat tarihçileri, "aşk ve serüven romancıları " olarak nitelemişlerdir. Bizim edebiyatımızda bu tür roman, deyim yerindeyse, geleneğini Saffet Nezihi'nin kitaplarına bağlayabiliriz. Bu yazarın özellikle Zavallı Necdet adlı romanı İkinci Meşrutiyet öncesinden Cumhuriyet dönemine kadar okur bulmuştur. Genel çizgileriyle aynı yapı ve içerik özellikleri gösteren bu roman türünün öteki çalışanlarından Mükerrem Kâmil Su ile Muazzez Tahsin Berkant'a yer vermekle yetindim. Şule Yüksel Şenler (Kars), bunu da ben ekleyeyim, Münevver Ayaşlı'yı izliyorum. Onunla aynı dünya görüşünde olduğunu söyleyebileceğimiz Emine Işınsu'ya (Okçu) yer vermekle bu anlayış karşısında nesnel olduğumu gösterdiğimi söyleyebilirim. Kitabınız edebiyatı belli dönemleri içinde ele alan bir kitap değil, genel olarak şair ve yazarları tanıtıyor. Bu nedenle bu yazarların kitabınızda bulunması gerekmez mi? - Sözlüğün birinci basımını ancak 767 şair ve yazar oluşturuyordu. Bu sayı ikincide 815, üçüncüde 1078, dördüncüde 1143'e ulaştı. Sözlük genişleme olanağını buldukça öne sürdüğünüz gelişmeler daha fazla göz önünde tutulabilir. Ama şu nokta üzerinde durulmasını istemek de benim hakkım. Dede Korkut'tan günümüze 767 yazar ve şairi kapsayan birinci baskıda dahi Berna Moran'dan Atilla Özkırımlı'ya, Şerif Hûlusi'den Kemal Sülker'e, Emin Türk Eliçin'den Emin Özdemir'e kadar alanlarında ün yapmış yazarlara yer verilmiştir. Yusuf Çotuksöken - Edebiyat dışı alanlarda aldığınız biyografilerin ölçütü nedir? - Çağdaşlaşma süreci içinde düşün yaşamımıza birinci dereceden katkısı olan yazarlar arasında dil, tarih, felsefe ve toplumbilim alanlarında çalışan kişilikler var. Basında yazar olarak çalışanlar var. Ben gene birinci basımdan itibaren diyelim tarih ve felsefede Yusuf Akçora, Agop Dilaçar, vb. Başkalarının yanı sıra Cumhuriyet döneminin yetiştirdiği dilbilimcilerden Berke Vardar, Özcan Başkan, Doğan Aksan gibi alanlarında ün yapmış kişiliklere de yer verdim. Bu seçimde de sözlüğün oylumu açısından eksik bıraktıklarım olabilir, atladıklarım da olabilir. O. A. - Önay Sözer, Ertuğrul Özkök, İlber Ortaylı'nın alınmaması oylumla açıklanabilir mi? - Benim demek istediğim şuydu: Önce çağdaşlaştırmak süreci içinde yapıtlarıyla gelişmeye katkısı olduğu kabul edilen, "ilk felsefe dergisini çıkaran", "ilk toplumbilim kitabını çıkaran" gibi kişiliklere karşı görevi yapmak gereği, sonra ötekiler. Yapılan eleştiriler içinde Nâzım Hikmet'in bir şiirinde adı geçti diye Kemal Ahmet gibi dönemi içinde de ilgi uyandırmamış bir yazarın bulunmadığı da vardır. Sorun bir kişiye bağlı olan bir çalışmanın yapısında görülebilecek aksaklıkların saptanmasıdır. Önay Sözer, A dergisinden (1956) bu yana ilgiyle izlediğim bir yazar. Yazko'nun roman yarışmasında yargıcılar kurulu üyesi iken Öteki adlı romanına oy vermekten onur duyduğum bir yazar. Ama son yıl şimdi Avrupa'da bulunduğu için kendisiyle ilişki kuramadım. İlber Ortaylı ise Kültür Ansiklopedisi'nde birlikte çalıştığım, geleceğine güvendiğimiz tarihçilerden biri. Ertuğrul Özkök toplumbilimdeki çalışmalarıyla sözlükte bulunan Önder Şenyapılı gibi yeri olması gereken yazarlardan. Tek kişinin çabasına bağlı olan çalışmalarda bu atlamalar eleştirilerle her baskıda biraz daha azaltılabilir.
Edebiyat sosyolojisine katkıda bulunmayı öngördüm
Y. Ç . - Yaşayan yazarların yaşamöyküleri, çok eski tarihlerde kalmaktadır. Sözgelimi Halûk Aker hakkındaki bilgi 1972 yılına kadar geliyor. Ömer Asım Aksoy'un Türk Dil Kurumu genel yazmanlığından hiç söz edilmiyor. Sormak istediğimiz şu: Biyografileri derlerken hangi kaynaklardan yararlandınız? Kimi yazarların yaşamöyküleri hakkında oldukça geniş bilgi verilirken (sözgelimi Rıfat Ilgaz) bazı yazarların yaşamöyküleri (sözgelimi Afet Ilgaz) kısa tutulmuş. - Sözlüğün birinci basımını hazırlamadan önce yaşayan şair ve yazarlarımıza özel mektuplar yazdım. Birçoğu yanıtlama inceliğini gösterdiler. Daha sonra da bu tür çalışmayı sürdürdüm. İstanbul'dakilere telefon ederek bilgi aldım. Bizde biliyorsunuz sözlük çalışması bir yönüyle tezkirecilik geleneğine dayanır. II. Meşrutiyet döneminde Bursalı Mehmet Tahir Bey, İbn-ül Emin Mahmut Kemal, Cumhuriyet'te Murat Uraz yapıtlarıyla bir anlamda bu geleneği sürdürdüler. Ben incelediğim yazarların yaşamöykülerini saptarken onların yaşantılarındaki olağanüstülüklerin üzerinde fazlaca durarak edebiyat sosyolojisine katkıda bulunmayı öngördüm. (Bu, Ömer Asım Aksoy'un Türk Dil Kurumu'nun genel yazmanlığını vermemenin gerekçesi değildir.) Yaşamlarındaki ayrıntı noksanlığı yolundaki eleştirilerinizi sözlük ele aldığı yazarların değerleriyle yanıtlar. Y. Ç. - Afet Ilgaz'la Rıfat Ilgaz'ın biyografilerini bu bağlamda nasıl değerlendiriyorsunuz? - Rıfat Ilgaz bir öncü. Biliyorsunuz 1940 edebiyat hareketinin toplumcu gerçekçi şiir kanalında yenilik ve kendine özgü bir estetik yaratan şairlerinden biri. Ayrıca tek parti döneminden bu yana şiir kitapları, oyunları, Marko Paşa gibi Cumhuriyet döneminin dergilerinden birini çıkaranlarla birlikte çalışması, ayrıca yapıtlarıyla siyasal iktidara tavır alması nedeniyle onu aşkın ceza davası görmesi. Bütün bunlar elbette ki Rıfat Ilgaz'ın yaşamöyküsünün zenginlikleridir. Ben, bunları görüp yazmazsam toplumsal olgunun gelecekte tarihe yansımasına gizli bir sansür koymuş olurum. Birkaç edebiyat ödülü aldığını bildiğim Afet Muhteremoğlu (Ilgaz) ise yaşamı öğretmenlikle geçmiş ve öğretmenlikle süren bir yazar. O. A. - Gelelim biyografilerde yer alan yorumlara: Bazı biyografilerde yorumlar size ait, bazılarında alıntılarla verilmiş, bazılarında ise dolaylı bir anlatım (sözgelimi Bilge Karasu"... usta bir anlatımcı olarak kabul edildi." s. 360) kullanılmıştır. Bazı şair ve yazarlar hakkında ise hiç yorum yapılmamış (sözgelimi: Arif Nihat Asya, Sezai Karakoç, Rasim Özdenören gibi). Böyle yaparken bir ilkeniz var mıydı? - Doğaldır ki sözlüğe aldığım 1143 yazarın yapıtlarını tek tek okumaya olanağım yok. Yapıtlarını okuduğum yazarların kimileriyle fazladan ilgilenmişsem, onların üzerinde genel yargılar verme olanağını buluyorum. Belli yapıtlarını okuyup üzerinde durmadığım yazarlar için verilen yargıları denetleme değerlendirme olanağına sahibim. Bir de hiç okuma olanağı bulamadıklarım var. Bir de, toplumun yüzyıllarından beri değer vermede birleştiği adamlar karşısındaki tavrım var. Bu tavır günümüz için de geçerlidir elbet. Adlarını saydığımız yazarlar belli edebiyat çevrelerinde ilgiyle karşılanmış, kimilerinin kitaplarına sayısız değerlendirme yazıları yazılmıştır. Bu yazılarda öne sürülen yargıları paylaşmıyorsam, bu yargıları bölümlerine yansıtmamakla nesnel kaldığımı sanıyorum. Aksi halde Necip Fazıl Kısakürek'le de az uğraşmam gerekirdi. Bunu yapmadım. Necip Fazıl'a verilen yer, 60 satırdır (Yaşar Kemal 83, Melih Cevdet Anday 57 satır). Arif Nihat Asya'ya gelince, hece ile şiir yazdığı dönemde, yaşları 15 - 18 olan Yedi Gün şairlerinden daha zayıf düzeyde bir şair olduğundan, sözlük ölçeğinde bunun gerekçesini veremeyeceğim için şair kişiliğinin üzerinde durmamayı yeğledim. Ama kişiliğini kendi açılarından değerlendiren incelemelerini gösterdim. Aynı şekilde Karakoç için de üç kaynak gösterdiğimi belirtmeliyim.
Genel yargı vermeyi sağlayacak noktaların üzerinde duruyorum
O. A. - Bazı şair ve yazarlar hakkında yorumlar ise çok eskilerde kalmış. Sözgelimi "Ferit Edgü'de 70'li yıllardaki ürünlerinde de bu genel özellik değişmedi." (s. 228) deniyor. Oysa Edgü bu tarihten sonra yazdığı yapıtlarıyla da yankı uyandırmış, hattâ ödül almıştır. Edgü'nün 1970'ten sonra dört kitabı çıkmıştır. Hüseyin Cöntürk'ün nesnel eleştiri kuramına katkılarından söz edilmediği gibi Tahsin Yücel'in eleştirmenliği de belirtilmemiştir. Yorumları dolaylı - dolaysız vermede ya da hiçbir yorum yapmamada neleri göz önünde bulundurdunuz? Bunu açıklar mısınız? - Cöntürk'ü o kadar unuttuk ki. Edgü'nün son yıllarda öyküleri, ”O” ve kimi yazılarından oluşan kitapları çıktı. “O” üzerinde bir değerlendirme yapmanın gerekliliğini kabul ediyorum. Öyküleri ve yazıları için daha önce vermiş olduğum yargıları geçerli saymış olmalıyım. Tahsin Yücel konusundaki uyarınız da doğrudur. Nitekim Bülent Ecevit bölümünde şairin bir şiirini değerlendirdiği gerekçesiyle, Yazının Sınırları (1982) kitabını kaynak gösterdiğime göre, bu yönüne değinmiş olmam gerekirdi. Y. Ç. - Böyle bir kitap hazırlarken, yazar öznellikten (duygusal ve düşünsel öznellikten) ne kadar uzaklaşabilir? Uzaklaşmalı mıdır? - Öznellik - nesnellik konusunun bu konuşmanın sınırlarını aşacak nitelikte olduğunu biliyoruz. Geçende Cumhuriyet Gazetesi'nde Melih Cevdet Anday Şairler ve Yazarlar Sözlüğü üzerindeki düşüncelerini belirtirken bu konuya da değindi. En tehlikeli olanın da nesnel görünüp öznel davranmak olduğunu yazdı. Haklıydı Melih Cevdet. Sözlük ölçeğinde eğer siyasal bir amacınız yoksa, gizli bir sansür yapmayacaksanız bu tehlike çok az. Kaynaklara başvurarak, kendi içinde bir nesnellik yaratabiliyorsunuz. İki sorun var. Birincisi yazarın yaşamöyküsüne ilişkin nesnellik. Örneğin Mehmet Akif Ersoy'la ilgili maddeyi yazarken "1925'te Mısır'a gitti, orada on yıl kaldı" demişseniz, bu bilgi nesnel değildir. Çünkü nedensellik ilkesi göz önünde tutulmamıştır. Şair, Kahire'deki üniversiteden büyük para aldığı için mi on yıl Mısır'da kalmıştır? Sağlığı Türkiye'de yaşamasına engel mi olmaktadır? Yoksa "Türk Arap'sız yaşayamaz" dizesindeki, yazdığı gereksinmeden ötürü mü? Bunların okurun soracağı sorular olarak havada kalmaması için sözlük hazırlayıcısı nesnel ise Cumhuriyet'ten sonraki yenilikler karşısında Mehmet Akif'in aldığı tavrı belirtmek zorundadır. Aynı şekilde Sait Faik Abasıyanık'ın sonradan, Birtakım İnsanlar adıyla yayınlanan Medar-ı Maişet Motoru romanının ad değiştirmesinin nedenini de sözlük hazırlayıcısının belirtmesi nesnellik açısından gereklidir. Yorumlara gelince bu nokta elbette ki somut ölçütlerle değerlendirilebilecek bir iş değil. Okuyacaksınız, sözlük hazırlayanın filanca romancı karşısındaki tavrını anlayacaksınız. Ben az önce belirttiğim gibi okuduğum yazarlara yaklaşırken, daha çok genel yargılar verme olanağını sağlayacak noktalar üzerinde duruyorum sözlükte.
 Yazarın tüm yapıtları incelenmeden, analiz edilmeden biyografi yazımında nesnellik olmaz
O. A. - Öznellik sorunu sizin şair olmanız açısından da ele alınabilir. Her şairin şiir anlayışı kendi şiiriyle belirlenirse, öbür şairleri yorumlamada bu belirlemenin etkisi olmuyor mu? - Sanmıyorum. Çünkü basılmış olan Çağdaş Türk Edebiyatı - Meşrutiyet Dönemi kitabımda incelediğim kimi şairlerin dünya görüşleri benim dünya görüşüme karşıt felsefeye bağlı olduğu halde onların Türk şiirine dil ve yapı olarak kazandırdıklarını değerlendirdiğim ortadadır. Önümüzdeki dönemde basılacak olan Cumhuriyet Dönemi'nde Ahmet Hamdi ve Nâzım Hikmet sonrası 40 şairimize yaklaşırken kullandığım ölçütler de daha belirgin olarak gösterir bunu. Meraklısı bu dergide yayınlanan Ahmet Hamdi Tanpınar, Ahmet Muhip Dıranas, Behçet Necatigil üzerine çıkan inceleme yazılarına bakabilir. Şunu demek istiyorum: Eğer bir şair üzerine başkalarına başvurmadan yargı vermişsem bu yargılarım büyük boyutlu çalışmalardan kaynaklanmıştır. Nesnelliği ben şairin ortaya koyduğu yapıtları tek tek incelemeden, analizlerden sonra varılacak bir sonuç olarak kabul ediyorum. Bu görüşümü sözlükte Ahmet Hamdi, Cemal Süreya maddeleri vb. doğrular. Y. Ç. - Böyle büyük çaplı bir çalışmayı, her baskısında biraz daha genişleterek yürütmeniz doğrusu herkesin göze alamayacağı bir iştir. Her şeyden önce kutlanması gerekir. Ayrıca bize bu konuşma olanağını verdiğiniz için de teşekkür ederiz. (Oya Adalı - Yusuf Çotuksöken / Çağdaş Eleştiri dergisi / Mayıs 1985 / Arşiv çalışması, dizgi: Ferruh Yazıcı)
0 notes
umutkaran-blog1 · 5 years ago
Text
KADIN OLMANIN GÜNAHI
    Herkese merhaba. Bugün ‘‘Kadın Olmanın Günahı’’ adlı belgeseli yorumlayacağım. Bu belgesel Türkiye’deki feminizm tarihine ışık tutmaktadır. Türkiye’deki çoğu feministin bile bilmediği Nezihe Muhiddin’in kadın mücadelesindeki rolünü anlatan bir belgeseldir.
    Nezihe Muhiddin 19 yaşında feminist makaleler yazmaya başladı. Türkiye Cumhuriyetin de Kadınların oy hakları için mücadele etmiştir. Türkiye tarihinin ilk ve tek kadın partisini kurmuştur. Belgesel ilk feminist hareketlerin başlangıcı ile başlayıp Nezihe Muhiddin hanımın ölümü ile bitiyor. Osmanlı İmparatorluğun da ki ilk ciddi feminist hareketler 19. Yüzyılın ortalarında gerçekleşti. 20. Yüzyılın başlarında ise ilk kadın dergileri ortaya çıktı. Bu dergileri Yunan, Ermeni ve Türk kadınları tarafından yayımlanan dergilerdi. (1) Bu kadınlar Fransız dergilerini okudular. Fransa’da ki gelişmeleri takip ettiler. 19.yüzyıla geldiğimizde Kadınların feminizm ilgisi artmaktaydı. Aynı zamanda Nezihe Muhiddin rol modeli bir kadın dergisi için öncü yazarlardandır.
    Fakat Osmanlı’da gerçekleşen 1908 devrimi ile birlikte kadınlar daha fazla özgürlük kazanmaya başladı. Bu devrimden önce kadınların kıyafetlerine müdahaleler ediliyordu. Bu devrimden sonra kadınlar etek giydi ve yüzlerindeki peçeleri açtılar ve yüzlerini göstermeye başladılar.
     Bu dönemde 1. Dünya savaşı başladı ve erkekler savaşa gittiği için kadınlar erkeklerin yaptığı işleri yapmaya başladılar ve daha sonra Kurtuluş savaşı başladı. Kadınlar bu savaşa destek verdiler ve 1923’te Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasında önemli rol oynadılar. Kadınlar bu dönemde parti kurmak istediler fakat yetkililer izin vermedi. Cumhuriyet kadının siyasal parti kurmasına izin vermedi fakat bunun yerine kadın derneklerinin kurulmasına izin verdiler. (2)
     Kadınlar Cumhuriyetin ilk yıllarında siyasete katılamıyorlar ve oy kullanamıyorlardı. Bu yüzden feministler bu yıllarda erkeklere ihtiyaç duydular. Cumhuriyet tarihinde bir ilk olarak feminizm için Kenan Bey aday oldu. Fakat medyadaki kargaşalardan dolayı Kenan Bey adaylığı geri çekmek zorunda kaldı. 1930 yılındaki belediye seçimlerinde kadınlar oy haklarını kazandılar.
    Nezihe Muhiddin Türkiye Kadınlar Birliğinin yöneticilerinden biri olmasına rağmen politika girmedi. Yıl 1935’ e geldiğinde ise Cumhuriyetin yöneticileri bireysel bir birliğin ulusal güvenlik için tehlikeli olacağını söyleyip Kadın Birliği’ni kapattılar. Daha sonra ilerleyen yıllarda kadınlar susturuldu. Şiddete maruz kaldılar sustular. İşten çıkarıldılar sustular. Ve bunun gibi birçok olay yaşadılar.
     Nezihe Hanım 1958’te vefat etti. Tek başınaydı ölürken yanında kimsesi yoktu ve Nezihe Hanım gibi kadın hakları için hayatı boyunca mücadele eden bir kadın günümüzde de ne yazık ki hatırlanmıyor. Yorumlamamı burada bitireceğim. Kendinize iyi bakın. Hoşça kalın.
 Kaynakça:
(1) Lokanta, Çağla / Toktaş, Şule (2010), Türkiye'de Feminizmin Dalgaları: Kemalist, İslamcı ve Kürt kadın hareketlerinin küreselleşme çağında: Balkan ve Yakın Doğu Araştırmaları Dergisi, Vol. 12, No. 1, sayfa 41.
(2)  Ibid,s.44
0 notes
abdullahkaradeniz · 5 years ago
Photo
Tumblr media
Hayatı boyunca öncü bir mücadele sergileyen, ömrünü inancı ve idealine vakfeden Şule Yüksel Şenler Hanımefendi vefat etti. Rabbim sabırlar versin mekanı cennet bahçelerinden bir bahçe olsun https://www.instagram.com/p/B1tw-hTnCCsC_qAqvUWWnM2lcOhIBoVQqnWSLY0/?igshid=16drl96vgitl4
0 notes
murad-vi · 5 years ago
Text
Tumblr media
Özellikle HUZUR SOKAĞI romanı ile milyonların gönlünde yer edinen,
Başörtü mücadelesinin öncü mücahidelerinden,
ŞULE YÜKSEL ŞENLER Ablamız Hakka yürüdü.
Cenab-ı Allah rahmet eylesin
Mekanı cennet olsun...
0 notes
ezgihoscan · 7 years ago
Photo
Tumblr media
Yatıyorum Bir Şey Diyor Musun, Şule Öncü | Beginners filminden alıntıdır aynı zamanda. | #suleoncu #beginners #yatiyorumbirseydiyormusun #psikoloji #okumahalleri #1kitap1fotograf #kitap #kendimenot
31 notes · View notes