#öyle daha güzel olacak
Explore tagged Tumblr posts
Text
Düşüncelerimi ve bakış açımı değiştirmeliyim
12 notes
·
View notes
Text
Bu dönem okul sınavlarında sıctım sanırım bütün derslerde test cözdüm umarım ortalamam düsmez a
#abartisiz hic derse katıldığımı hatırlamıyorum bu dönem#ya test cözdüm ya kütüphaneye cıktım ya uyudum#yks okuldan daha önemli ama genel ortalamam düsmesin#gercekten#bugün bi matematik dinleyim dedim o türev ne öyle a#esit ağırlık sınıfında olmaktan nefret ediyorm son iki sınav en azından#of öyle#hayat yasamaya değer her sey cok güzel olacak
2 notes
·
View notes
Text
Eniştem Teyzemi Doyuramıyormuş! (Erkan 22 Y., Mersin)
Merhaba, ben Erkan, 22 yaşında üniversite öğrencisiyim. Sizlere teyzemle olan ilişkimden bahsetmek istiyorum. O zamanlar ben 17 yaşındaydım ve teyzem de 29 yaşındaydı. Kendisi evin küçüğü, esmer güzeli bir kadındır. Teyzem şuan 34 yaşında, 6 yıldır evli, 3 yaşında da dünyalar tatlısı bir kızı var.
Dediğim gibi, ozaman 17 yaşındaydım. Aylardan Hazirandı ve okullar yeni kapanmış, biz de Mersin'deki yazlığımıza geçmiştik. Teyzem de yeni evlenmiş, eniştemle birlikte bize hem ziyaret, hemde bir haftalık tatil niyetiyle gelmişlerdi. Oldum olası teyzeme hayrandım, çok güzel vücudu, sexy bacaklarıyla beni benden alırdı. Teyzemi düşünerek sürekli 31 çekerdim. Teyzemler geldiğinde öğlen saatleriydi. Selamlaşma faslından sonra oturduk ve sohbet etmeye başladık. Ben yüzmeden yeni geldiğim için üstümde sadece şort mayo vardı. Badi yaptığım içinde kaslı bir vücuda sahibim. Teyzem bana, "Erkan çok yakışıklı olmuşsun, kasların süper, buralarda kız bırakmazsın sen şimdi!" dedi. Teyzem de minicik bir elbiseyle gelmiş, o sexy bacaklarıyla beni deli etmişti.
Teyzeme teşekkür ettim ve "Senin kadar güzelini bulamam teyze!" diyerek ona iltifat ettim. Teyzemin çok hoşuna gitmişti. Tabi benim de çok hoşuma gitmiş ve sikim hafiften kalkmaya başlamıştı. Ben, "Duşa giriyorum!" diyerek salondan ayrıldım ve banyonun yolunu tuttum. Amacım banyoya girip 31 çekip rahatlamaktı, çünkü teyzemi o şekilde gördükçe sikime daha fazla sahip çıkamayarak herkese belli edebilirdim. Banyoya girer girmez hemen şortumu indirip 31 çekmeye başladım. Daha birkaç dakika geçmişti ki, aniden banyonun kapısı açıldı ve ben elimde sikim 31 çekerken teyzemle birbirimize baka kaldık. Heyecandan kapıyı kilitlemeyi unutmuşum. Teyzem pis pis gülerek, "Pardon!" deyip banyodan çıktı ve kapıyı kapattı. Rezil olmuştum ve kendime çok kızmıştım.
Sonra düşündüm de, hadi ben kapıyı kilitlemeyi unuttum, ama herkesin içinde banyoya gittiğimi söylediğim halde, teyzem niye kapıyı bile tıklatmadan daldı banyoya diye kafama takıldı. İşin içinden bir türlü çıkamıyordum. 31 çekmeyi bıraktım, ki zaten heves meves kalmamıştı. Duşa girip yıkanıp çıktım. Salona geçtiğimde sofra hazırlanıyordu. Teyzem bana bakarak sürekli gülüyordu. Ben utancımdan kıpkırmızı olmuş halde geçtim köşeye oturdum. Eniştem Murat yanıma geldi ve sohbet etmeye başladık. Konu kızlardan açılınca, eniştem bana, "Sevgilin var mı? Yada sürekli takıldığın biri?" diye sorunca, teyzem gülerek araya girdi ve "Yoktur onun bir kız arkadaşı!" dedi. Yani, (Bir kız arkadaşı olsaydı 31 çekmezdi!) demeye getirip bana laf çakıyordu.
Yemek yedikten sonra, teyzem, "Hadi Erkan sahile gidelim, hem güneşlenir, hemde yüzeriz!" dedi. Teyzeme, "Tamam!" dedim ve enişteme de, "Sen gelmiyor musun?" diye sordum. Eniştem, "Yok, ben iyiyim böyle, siz gidin!" dedi. Teyzemle yalnız gidecektik ve ben az önce yaşanan olaylardan dolayı utanç içerisindeydim. Sahil eve biraz uzaktı ve yürüyerek gidiyorduk. Yolda dayanamadım ve "Teyze beni öyle gördüğün için kusura bakma!" dedim. Teyzem kahkaha attı ve "Gençsin, olur böyle şeyler!" dedi ve gözleriyle sikimi işaret ederek, "Hem o neydi öyle, hortum gibiydi!" dedi. Teyzemin bu söylediğine şok olmuştum, "Anlamadım teyze?" dedim. Teyzem de, "Enişteninkiyle kıyasla seninki hortum gibi, seninle olacak kızlar çok şanslı!" dedi.
Aman Tanrım, neler konuşuyordu teyzem! Ben bu sözlerin karşında neye uğradığımı şaşırdım ve sikimi kontrol edemez duruma geldim. Havluyla sikimi saklayarak sahile vardık. Ordan iki şezlong kiraladık ve güneşlenmeye başladık. Teyzem üstündeki deniz kıyafetini çıkardı ve bikinisiyle şezlonga uzandı. Çantasından güneş kremi çıkardı ve yüzüne kollarına sürmeye başladı. Sonra da yüzüstü döndü ve kremi bana uzatarak, "Hadi, teyzene biraz yardımcı ol bakayım!" dedi. Ben ayağa kalkmak istemiyordum, çünkü sikim şortumu yırtacak derecede kalkmış ve üstünü havluyla gizlemiştim, her ne kadar indirmeye uğraşsam da, teyzemi bikinisiyle gördükçe deli oluyordum.
Teyzem yüzünü bana döndürüp, "Hadisene!" deyince, havlunun altından elimi şorta sokup sikimi düzeltip ayağa kalktım. Her ne kadar düzeltmeye çalışsam da çok belli oluyordu. Teyzem beni o şekilde görünce yine kahkaha atmaya başladı. Ben ise utancımdan tekrar yerime geçtim oturdum. Teyzem, "Tamam tamam, özür dilerim, olur böyle şeyler, gençsin!" diyerek benim gönlümü almaya çalışıyordu. Sonra, "Hadi gel!" dedi. Utancımdan biraz inmiş olan sikimle kalkıp teyzemin yanına gittim ve sırtına krem sürmeye başladım. Ben sürdükçe teyzem, "Biraz aşağıya... biraz daha..." diyerek iyice beline kadar indirdi beni.
Teyzemin götü çok güzeldi ve ellerim onun yakınlarında gezdikçe deli oluyordum. Teyzem, "Hadi biraz bacaklarıma, oradan da baldırlarıma doğru sür!" dedi. Ben, "Teyze oralara kendin de sürebilirsin!" dedim. Çünkü yıllarca hayalini kurduğum, öpüp yalamak istediğim bacaklarına elimi sürdüğüm andan itibaren kontrolümü feci şekilde kaybedebilirdim. Teyzem de, "Hadi ikiletme beni, sana ne diyorsam onu yap!" dedi. Ama bunu emir kipiyle söyledi. Ben de, "Benden günah gitti!" dedim. Evet bunu yanlışıkla sesli olarak söylemiştim. Elime krem sürmeyi unutarak elimi bacaklarına attım. Teyzem gülmeye başladı ve "Krem süreceksin şapşal!" dedi. Ses çıkarmadım ve elime azıcık krem döküp sürmeye, hatta okşamaya devam ettim. Artık çekinmeyi bıraktım ve hayalini kurduğum bacakları okşamaya başladım.
Teyzemin kısık bir sesle, "Biraz yukarı, baldırlarıma doğru!" dedi. Dediğini yaptım ve biraz üstüne çıkarak, ellerimi baldırlarında gezdirmeye, çaktırmadan da arada göt yanaklarına götürerek dokunmaya başladım. Teyzem bu dokunmalarım sonrası hafiften kıvranmaya başlayıca teyzeme baktım ve dudaklarını ısırırken gördüm. Bu beni daha çok cesaretlendirdi ve artık elimi iyice götüne, hatta amına bile sürmeye başladım. Teyzem artık inlemeye başlamıştı. Az sonra bana, "Seni rahatlatmamı ister misin?" dedi. Ben, "Ne tür bir rahatlama?" diye sorunca birden kalktı ve beni elimden tutarak denize götürdü.
İyice açıldık. Bana yaklaşıp ellerini boynuma koydu, bacaklarını da belime doladı ve amını sikimin üzerine getirdi. Dudaklarımız az kalsın birbirine değecekti. Kucağımda teyzemi taşıyarak zorda olsa suya düşmemeye çalışıyordum. Az sonra olan oldu be boşaldım. Boşaldığım gözlerimden belli olmuştu ki, "Rahatladın mı?" diye sordu. Başımı oynatarak, "Evet!" dedim. Teyzem de, "Ama ben rahatlamadım, ben ne olacağım?" deyince kalbim güm güm atmaya ve sikim tekrar kabarmaya başladı. Ben duyduğum bu söz karşında dilimi yutmuş şekilde sessiz sessiz duruyorken, teyzem heyecanlı bir ses tonuyla, "Nasıl yapalım? Otele gidelim, gelirken bir otel gördüm sanki. Oraya gideriz, hem saat daha 3, zamanımız var!" dedi. Ben dilimi yutmuş gibiydim. Teyzem, "Hadisene, ne anlatıyorum ben burada?" deyince kendime geldim.
Hızlıca denizden çıkıp kurulandık. Teyzem de bir çırpıda deniz kıyafetini giydi ve elimi tutup peşinden sürükledi beni. Ben halen yaşadıklarımın şokundaydım. Yolda teyzem, "Bu yaşadıklarımız aramızda kalacak, kimse bilmeyecek, tamam mı?" dedi. Ben de, "Tamam teyze!" deyince, "Teyze yok! Bugün senin teyzen değilim, sevgilinim!" dedi. Bahsettiği otele varmıştık. "Sen dışarıda bekle, ben bize bir oda ayarlayım!" dedi. Birkaç dakika sonra da anahtarla geldi ve yine elimden tutarak odaya çıktık.
Odaya girer girmez teyzem kapıyı kapattı ve dudaklarıma yapıştı. Sömürerek dudaklarımı, boynumu, kaslı gögüslerimi öpüyor, kokluyordu. Ben de artık daha fazla dayanamadım ve teyzemi yatağa fırlatıp üstündekini bir çırpıda soyup, bikinisi üstündeyken vücudunu öpmeye başladım. Teyzem sürekli, "Erkeğim, aşkım!" diyordu bana. Ben şortumu indirdim, teyzem de bikinisinin üst tarıfını çıkardı. O muhteşem memeleri gözlerimin önündeydi, hemen yumuldum, öpüp yalamaya başladım. Teyzem de elini sikime atıp sıvazlamaya başladı. Uzunca bir süre sadece yiyiştik. Teyzem bikinisinin altını da çıkarınca ikimiz de çırılçıplak kaldık.
Teyzem hemen beni sırt üstü yatırdı ve sikimi ağzına aldı. "Ben böyle yarak görmedim!" diyerek sikimi yalayıp yutuyordu. Ben de gözlerimi kapatmış halde aldığım zevkin doruklarını yaşıyordum. Teyzem sikimden ağzını çekti ve direk üstüme çıkarak sikimi ateş gibi yanan amının içine yavaşca sokmaya başladı. Daha önce bir kızla öpüşmüş ve sakso çektirmiştim, ama ilk defa biriyle sikişiyordum ve o kişide hayallerimi süsleyen teyzemdi. Artık teyzem sikimin tamamını içine almış ve kucağımda zıplamaya başlamıştı. Ama öyle bir çığlık atıyordu ki anlatamam. Ben de ellerimi teyzemin beline atarak rahatça zıplamasını sağlıyordum...
Teyzemin zıplarken yorulduğunu fark edince, pozisyon değiştirmek için onu kucağımda tutarak altıma aldım ve amına seri şekilde pompalamaya başladım. Teyzem de hemen bacaklarını elime doladı ve altımda inlemeye başladı. Gözlerinden aldığı zevki okuyabiliyordum. Teyzem altımda inlerken o kadar güzeldi ki, dudaklarını öpmeye doyamıyordum. Teyzem fazla dayanamadı ve titreyerek orgazm oldu. Ben de kendimi tutamadım ve yanlışlıkla içine boşaldım. İkimiz de nefes nefeseydik.
Üstünde biraz kalıp, amından çıkıp yatağa devrildim. Teyzem yanıma yanaştı. Başını göğsüme koyup, elleriyle vücudumu okşarken, bacaklarını da üstüme daha doğrusu sikime doğru atarak bacaklarını sürtmeye başladı. Halen yaşadıklarımıza inanıyordum, içimde biraz da korkuyla karışık pişmanlık vardı. "Ne yaptık biz!" dediğimde, teyzem, "İkimizin de istediği şeyi yaptık!" diyerek göğsüme küçük öpücükler kondurmaya başladı. O an telefonu çaldı. Arayan eniştemdi. Telefonu açtı ve bana bakarak, "Efendim hayatım?" dedi. Ama sanki ona değil de bana demiş gibiydi. Eniştemin sesini duyuyordum, teyzeme, "Ne yaptınız, yüzdünüz mü?" deyince, teyzem, "Evet, Erkan'la çok eğleniyoruz, Erkan bir yerden bahsetti, çok güzelmiş, oraya da uğrayacağız, biraz geç geliriz!" dedi. Eniştem de, "Peki tamam!" dedi.
Teyzem telefonu kapattı ve "Mal herif boynuzlanmayı hak etti!" dedi. Ben teyzemin bacaklarını okşarken, "Hayırdır teyze, mutlu değil misin?" dedim. Teyzem, "Yok! Enişten beni sikemiyor, evlediğimizden beri ilk defa beni sen orgazm ettin!" dedi. Teyzemin adına çok üzüldüm. Bu kadar güzel bir kadın, ama doğru dürüst sikeni yoktu. "Yazık olmuş sana teyze!" deyince, "Evet, ama bundan sonra beni orgazm edecek, beni güzelce sikecek biri var artık! Senin kaslı vücudunu sabah öyle görünce o kadar çok arzuladım ki seni, senin de beni arzuladığını çoktan biliyordum, sana bilerek frikik verdim ve banyoda 31 çekmeni ümit ederek seni bastım!" dedi. O an teyzemin içine boşaldığım aklıma gelmişti. "Teyze, içine boşaldım, sorun olmaz mı?" deyince, "Yok olmaz, doğum kontrol hapı kullanıyorum, ama bundan sonra sürekli kondom kullanırsın, ne olur ne olmaz!" dedi.
Ben, "Bundan sonra mı?" deyince, "Ne yani, bu kadar mı zannettin şapşal? Seni kimseye bırakmam, artık sen benimsin, ben de senin! Fırsat buldukca beni sikeceksin!" dedi. Ben de, "Seve seve!" diyerek dudaklarına yapıştım. Biraz daha öpüşüp elleştikten sonra teyzem yine kıvama gelmiş ve sikim de tekrar iş başı yapmak için hazırdı. Ama bu sefer hızlı davranmayıp zevkini çıkararak sikecektim teyzemi. Hemen ayaklarına yumuldum, ayaklarını çpüp yaladıktan sonra ayaklarını sikime sürterek sikimi iyice kendine getirdim. Sonra bacaklarına yumuldum, yalayarak yukarı çıktım ve elimi amına attım. Amının sıcaklığını hissedebiliyordum. Teyzem eliyle başımı amına bastırdı. Bu amını yalamam için bir işaretti. Daha önce hiç am yalamamıştım. Yavaş hareketlerle dilimi amında gezdirmeye başladım. Teyzem yine inlemeye başlamıştı. Çok tuzlu ve ekşi bir tadı vardı amının, kokusu da biraz değişikti. Ne yalan söyleyim, çok hoşuma gitmemişti, o yüzden yalamayı bırakıp, teyzeme, "Domal!" dedim. O da hemen domaldı.
Sikimi arkadan amına sürtmeye başladım. Teyzem, "Hadi sok artık!" diye kıvranıyor, eriyip bitiyordu. Tek hamlede girdim amına ve seri şekilde pompalayarak 10-15 dakika kadar siktim teyzemin amını. Sonra pørnølarda gördüğüm gibi 66 pozisyonuna geçip, bir bacağını kaldırdım ve amına girdim tekrar. Daha girer girmez teyzem yine orgazm oldu. Bir 10 dakika da öyle sikip bu sefer biraz da olsa kendimi tuttum ve boşalırken sikimi amından çıkarttım. Döllerimin birazı içinde kaçtysa da, çoğu amının üzerine gitti. Bu benim üçüncü boşalmamdı ve hiç alışkın olmadığımdan çok yorulmuştum. Sikişmeye son verdik, akşama kadar sadece birbirimizi elleyip öpmeye devam ettik.
Akşam eve geldiğimizde hiçbir şey yaşanmamış gibi davranıyorduk. Teyzemi tatil boyunca siktim ve aradan 5 yıl geçmesine rağmen halen her fırsatta sikiyorum. Kimse bizden şüphelenmedi, çünkü süphe uyandıracak birşey yoktu, herkesin gözünde biz teyze yeğendik!
[Erkan]
169 notes
·
View notes
Text
veda 2023.
galiba bu yazım biraz uzun olacak. bu yılda bana uzun geldi herhalde ondan. hemen hemen yılın başında ani bir kararla çok uzun seneler çalıştığım işyerinden istifa ettim. birden bire oldu diyemem. sürekli bir gel git vardı aklımda 2022'nin son aylarında başlamıştı ama hiç sonrasını düşünmeden bıraktım. çünkü kafam hiç rahat değildi. hiç. bedenimi saymıyorum bile. iyice kafayı sıyırmıştım iş iş iş diye diye. iyi mi oldu? evet. çok iyi oldu. gerçekten şu an devam ediyor olsaydım hiçbir zaman bu kararı alma cesaretinde bulunamazdım. sonrasında ise beni blogdan bilenler bilir köyde bi tadilata giriştik nisanın başından eylüle kadar uzanan bir tadilat serüveniydi. ev hariç her tarafı yıktırıp. duvarlar. evin dış cephesi. evin çatısı. veranda. kümes. kuzuluk. odunluk. havuz. yaptırdık. her şeyde büyük emeklerim var. şimdi böyle söyleyince biraz şımarıklık yapıyor gibi olurum ama gerçekten öyle. ustalardan önce kalkıp ustalardan sonra bırakıyordum işi. bakmayın bana çok uzun bir süre kurumsal bir firmada çalıştım ve babamın işi dolayısıyla çocukluğum hep doğularda geçti. çimentonun harcın nasıl karıldığını geçtim mala bile tutmadı hiç elim. başlarda biraz garipsedim ama sonrasında ufak tefek diye diye en son havuzun fayanslarını döşerken buldum kendimi. ondan diyorum çok emeğim var diye. çok şükür halimize. köyde ise sadece peyzaj kaldı onuda bu baharda yaptıracağız nasipse. yılın büyük bir kısmı bu şekilde geçti benim için. arabamda nasibini aldı tabii bu süre zarfında yetmeyince demir, çıta odunu çimentolar, alçılar her şeyi taşıdım. arada bi hakkını helal et diyorum. Eskişehir dışına çıktım birkaç kez. Afyonkarahisar, İstanbul, Bursa, Kütahya şehirlerine gittim. üç tane kursa katıldım. yolcu ve yük belgelerimi tamamladım. motosiklet ve otobüs ehliyet aldım. heralde en çok kitap okuduğum yıl bu yıldı. birçok yeni müzikler keşfettim keza aldığım plaklarda o şekilde. bir sürü kedi besledim. köpek besledim. doğum günümde alınan kuluçka makinasından civciv çıkartıp yetiştirip tavuk yapıp yumurta almaya başladım. tabii bunu duyan köyün yarısından çoğuna makinaya yumurta koyup civciv çıkarttım. çayırda uçurtma uçurdum. birçok güzel yemek yaptım. birçok tarif öğrendim. daha çok mutfakta zaman geçirdim. geçen aylarda bir işe başlamıştım ve aşırı yorucu olduğunu söylemiştim. ilk etapta deneyim ön plandaydı ama yılıp bıraktım. Eskişehir Büyükşehir belediyesinin otobüs şoförlüğüne başvurdum sonrasında mülakatlardan geçtim haber bekliyorum inşallah 2024 ilk ayında bu haber gelir bana. bu süre zarfında boş kalmamak adı altında çok güzel bir mutfakta çalışıyorum. çalışma şartları biraz zorluyor beni ama çok alıştım. hatta bugün bana kadro teklifi bile geldi ama geri çevirdim. yılın büyük bir kısmı sadece bir şey üstüne geçtiği için oradan buradan konuşamıyorum ama şunları da eklemek isterim elbette. insanız. duygularımız biraz daha ön planda. baktığım zaman üzüntülerim daha ağır basıyor. hayal kırıklıklarım çok fazla. açıp bak buram yaralıda diyemiyorum ama körü körüne bir şeylere inanmak adı altında kandığım birçok şey oldu. şimdi böyle yazdığıma bakmayın normalde zaten böyle pat pat anlatamam bir şeyleri ama geçti. geçecek her şey biliyorum. her şey geride kalacak ve evet diyeceğim başardım. sadece gönül ilişkisi değil aile kavramında da düşünelim bunu. ve gelelim 2024 den beklentilerime. en başa en başa düzenli olarak namaz kılmayı koyuyorum. buna niyetliyim inşallah. ikinci sıraya ise bana gelecek olan iş haberini koyuyorum. üçüncü ise bütün insanlık için diliyorum. savaşın olmadığı insanları ötekileştirmeden ırk cinsiyet ayrımı yapmadan insanın insan olduğu için kucak açtığı sağlıklı ve mutlu bir dünya diliyorum. inşallah diyelim. Amin. 2023'den en sevdiğim karelerle bu yazımı sonlandırayım. sevgiyle Tumblr ailesi.
188 notes
·
View notes
Text
Bu yıl öyle bir yıl ki, bu yıl benim karar yılım. Ama hem ailemin maddi durumu, hem ülkenin durumu, hem benim psikolojik durumum yüzünden her şey o kadar çelişiyor ki. Ne yapmam gerektiğini bilemiyorum. Kafam çok karışık. Zamanımda daralıyor maalesef. Lütfen bunu okuyan herkes bana yardım için fikrini paylaşabilir mi?
Ben çocukluktan beri ne okumak istediğimi hiçbir zaman bilen bir çocuk olmadım. Ailem, kızların özellikle bu devirde üniversite okuması gerektiğine inanan bir aile ve haklılar da. Kuzenlerim çocukluktan beri tıpın peşinden koşuyordu. Bense hiçbir zaman tıp istemedim. Ama ne istediğimi de bilmiyordum. Daha çok zamanım var, bulurum dedim. Ama mezun oldum, sınava girdim ama buna rağmen hala ne istediğimi bilmiyorum.
Meslek lisesi okuyup staj gördüğüm için ve doğru düzgün ders bile görmediğim için sınava hazırlanmamıştım. Ve puanım bazı 2 yıllık bölümlere yetse de öyle çok güzel bir puan değildi haliyle. O yüzden ailem bir yıl daha kal dedi. Normalde onları dinlemezdim ama ne istediğimi daha çözemediğim için kabul ettim.
Şimdi ise zamanım daralıyor. Önümde seçenekler var ama ben ne yapmak istediğimi hala bilemiyorum. Ailemin okumam konusunda ısrarcı olduğunu biliyorum. Çalışmasam bile okumamı istiyorlar. Ama ben o kadar okuduktan sonra evde oturmayı da kendime yediremem açıkçası. Her şey zaten burada karışıyor.
Önümdeki ilk seçenek normal bir insan gibi 4 yıllık bir bölüm okuyup mezun olup çalışmak. İkinci seçeneğim 2 yıllık rastgele kısa bir bölüm okuyup sadece üniversite diploması alarak hayatıma okuduğum bölümden alakasız bir işte çalışarak devam etmek. Üçüncü seçeneğim ebem sikilene kadar ders çalışıp 6 yıllık üniversite okumak ki, bunu seçersem bölümüm kesinlikle hukuk olacak ve eğer bunu yaparsam da savcı yada hakim olma hayalim var.
Üniversite seçeneklerim bunlar. Ama şöyle bir şey de var ki ülkenin durumu ortada. Milyonlarca işsiz var. Bu durumda kim niye beni bu ülkede üniversite mezunu olarak işe alır? Bu çok kafamı kurcalıyor. Çünkü ben üniversite okuduktan sonra işsiz kalırsam bunu kaldıramam, intihar ederim hiç düşünmeden. Çünkü hepimiz biliyoruz ki bu ülkede zengin değilsen yada üstlerden tanıdığın yoksa hiç şansın yoktur.
Bir yandan da üniversite okuyarak gençliğimi mahvetmek istemiyorum. Ne alaka diyeceksiniz ama ben üniversiteye gidersem hayatımın ne kadar kötü bir şekilde değişeceğini biliyorum. Ailemin durumu ortada. Eğer burslu okumasam hiç şansımız yok. Sosyalleşmek benim için zor olur. Tek başıma zorlanırım. Derslere ise yetişebilir miyim, çalışabilir miyim bilemiyorum. Bunun gençliğimi mahvetme olasılığı çok yüksek.
Bir yandan da şöyle bir seçeneğimiz var. Üniversite okumayıp çalışmak. Direkt iş hayatına atılmak. Meslek lisesinde aldığım belgelerle bir işe girip çalışmak. İlla o olmak zorunda değil. Bir markette, fast food dükkanında, mağazada falan da çalışmak uyar bana. Ki bugünlerde bir iş başvurusunda bulundum. Çok iyi bir iş ve alacağım cevap benim hayatımın gidişatını belirleyecek. Umarım kabul olur. Daha önce bir çalışma tecrübem olmadığı için bilemiyorum ama kabul olursa hayatım tamamen değişecek.
Ama eğer kabul olmasa da ya çalışma yada üniversite seçenekleri kalıyor. Ama kafam o kadar karışık ki. Zamanım daralıyor. Eğer üniversite seçersem, kaç yıllık seçeceğime bağlı olarak çalışmaya başlamalıyım çünkü buna geç bile kaldım. Ama eğer üniversite okumayacaksam bir işe girip çalışacağım. Çünkü aile evinde hiçbir şey yapmadan durmak gerçek bir eziyet.
Ne istediğimi bilmiyorum. Ne yapacağımı bilemiyorum. Herkes farklı bir şey söylüyor. Şartlar apayrı. İstediğimi yapabilecek miyim, onu bile bilmiyorum. Herkesin her konuda bir bilgisi var. Akrabalar ve ailem beynimi sikiyor. Kulaklarımı kapatamıyorum. Yok olmak istiyorum. Ne yapmak istediğini bilen insanları görünce o kadar özeniyorum ki. Hayalleri var, çabalama sebepleri var. Çok şanslılar ve farkında değiller.
#ay benim gece senin#geceye not#kitaplar#geceyedair#gelmemeyegidenadam#kitap alintilari#uykusuz geceler#3391kilometre#3391km#beyza alkoç#0 km#0 kilometre#egenin izmiri#egenin incisi#karantina#mahşerinbinlerceatlısı#mahşerindörtatlısı#keşfet#writers on tumblr#artists on tumblr#tumblr girls#ösym#yks2025
24 notes
·
View notes
Text
Akşamüzeri bir arkadaşımla şiirlerden bahsediyorduk, hayatımda okuduğum en güzel şiirin The Love Song of J. Alfred Prufrock olduğunu söyleyiverdim. Aslında şiir seven biri değilim, şiir sevmeyen bir insanın bir şiiri bu kadar çok sevebilmesini de garipsiyorum. Altı dönem üst üste gördüğüm Prose & Poetry dersinde tahammül edemeyeceğim kadar fazla şiire maruz kaldım, kimisi sayfalarca sürüyordu, kimisi kitap formunda basılacak kadar uzundu. The Love Song of J. Alfred Prufrock da uzun bir şiir olmasına rağmen bana çok kısa gelir hep. Sevdiğimiz şeyler daima olduğundan daha uzun sürsün istiyoruz ya, ondan galiba. Hatta şiirin kendisi de bir kısmında tam olarak bu histen bahsediyor, aşağıya iliştireceğim.
İlk dizesi belki size “ne var ki bunda bu kadar kalbini bırakacak” hissi yaratacak kadar basit gelebilir:
“Let us go then, you and I.”
“Gidelim öyleyse, sen ve ben.”
Günlük dilde en çok kullanılan ifadelerden biri olan “let’s go”daki “us”ı açıp, devamında “you and I” diye hususileştirmesi bana dünyanın en romantik şeylerinden biri gibi geliyor, kalbimi bırakıyorum ne yapayım? “Sen ve ben”; “biz” öznesinin en büyüleyici formu sanki. Tam ifade edemiyorum, edemeyeceğim ama birisinin kendisini ve karşısındaki insanı “sen ve ben” diyerek benimseyebilmesi bana “seni seviyorum” cümlesinden daha büyük bir sevgi göstergesi gibi geliyor. Fazla özel, fazla güç gösterici. O yüzden belki de dünyanın yan yana gelmiş en basit üç kelimesi de olsalar, beni aşırı komplike duygulara sürüklüyor ki ben ne duygusalım ne de romantik yapıda bir insan. Bilmiyorum işte, bilmiyorum apayrı, depderin bir anlamı var sanki “sen ve ben”in. İlla ki “ne ifade eteye çalıştığını anladım ben” diyeniniz çıkacaktır, umarım.
“For I have known them all already, known them all
Have known the evenings, mornings, afternoons,
I have measured out my life with coffee spoons.”
“Çünkü bilmişimdir onları, bilmişimdir hepsini—
Bilmişimdir akşamları, sabahları, öğleden sonraları.
Ölçmüşümdür hayatımı kahve kaşıklarıyla.”
Şiirin en, en ama en sevdiğim kısmı burası çünkü beni peş peşe iki üç kere tokatlamışlığı var. Hani bazı insanlar vardır; “ne olacak ya zaten ölüp gideceğiz” der ve her andan keyif almaya çalışır ama bazı insanlar vardır; “ne olacak ya zaten ölüp gideceğiz” diye düşündüğü için karamsarlığa teslim olup hiççi bir tutum sergiler - ben çok ikisinin arasında kalmış bir insanım. Bir tarafa daha yakın olsam zincirlerimden kurtulacağım gibi hissettsem de yıllardır yerimden bir santim bile kımıldayamıyorum. O yüzden bu üç dize bana çok benziyor, hem de tek yumurta ikizimmiş kadar. Hem hayatın ölçülebilirliğini, yani kısıtlılığını hatırlatıyor hem de aslında kahve kaşıklarıyla ölçülmeye kalkışıldığında son derece uzun olduğunu. Küçükken siz de yapar mıydınız bilmiyorum ama ben çikolatalı pudingim çabuk bitmesin diye çay kaşığıyla yemeyi tercih ederdim, aynı mantıkla - veya mantıksızlıkla, hayat çabuk bitmesin veya boşa gitmiş algısı oluşturmasın diye onu kahve kaşıklarıyla ölçmek gibi.
Bu gece uyumadan önce herkes, bütün ismini bildiklerim ve bilmediklerim kahve kaşıklarıyla ölçülebilir olan hayatlarını, “sen ve ben” diyecekleri kadar sahiplendikleri insanlarla geçirsinler diye dileyeceğim. Öyle geçirirsiniz, geçiririz umarım. Bana oturup bunları düşündüren götekoduğum Eliot’a da hamdüsenalar olsun. Sen de bi’ siktir git Waste Land falan sev değil mi? Sanki daima bacaklarımdan yukarı tırmanan bir şey gibisin Alfred Prufrock.
25 notes
·
View notes
Text
Ghostlanan mailler, En iyi bulaşık deterjanları, Indüksiyonlu Ocaklar, Tayl*r Sw*ft Konserleri, Kapıda Unutulan Anahtar, Kabuslar ve Tuhaf Hobiler Gün boyu önemli bi mail bekledim, başka işlere ve derse odaklanamadım hiç. Android telefona bi kez daha sinirlendim çünkü telefonun tuş kilidini açınca mail bildirimlerini gösteriyor, yüzde doksan böyle. E ne anladım ben bu işten? Eski iPhone’umu sırf bildirimleri için yedekte kullanıyorum. Artık mail de gelmez zaten. Günümü boşa geçirdiğimle kaldım. Brain dumping, oversharing, binge watching… Hangisini yapıcam acaba derken yavaştan dumpingi başlatıyorum sanırım.
Ben o maili beklerken New York Times’ın en iyi bulaşık makinesi deterjanıyla beni heyecanlandırması(!!) peki… Çamaşır deterjanı haberi olsaydı ilgimi çekerdi çünkü yeni bi marka arıyorum.
Yeni başlayan guiltyi pleasure’ım masterchef izlemek. Sanırım en son 5 sene önce falan ilk batch’i izlemiştim. Ama kurduğum set-up çok güzel. Arkada bana eşlik ediyor aslında, daha doğrusu önde. Danilo’nun Türkçesi ilerlemiş."Hahahah minik fare” gibi tepkiler veriyorum, Türkçe konuşan yabancıları havuç yiyen tavşanlar kadar tatlı bulurum. Ama o kadar sene burada kalıp da “eveddd-ı bu etapda birincisi” demesi ne olacak? Tamlayan eklerinin gözü yaşlı.
En yakın arkadaşlarımdan birisi bu ayın başında Amerika’dan Polonya’ya ******affedersiniz****** “Tayl*r Sw*ft” konseri için geleceğim dedi. Bileti falan da aldı. Arada bir yerde buluşuruz, ben oradan Hollanda’ya gelirim, yeter ki görüşelim dedi. Ben de bu yüzden alumnasında olduğum programın İsveç’teki General Assembly’sine kaydolmadım. Sonra arkadaşım vizesiyle ilgili bir sorun çıktığını ve amerikada kalması gerektiğini söyledi, bileti sattı ve gelmedi. Ve hayatımın seneler sonra en boş ve mümkün ağustosunu yaşarken GA’ya gidemedim. Seneye Kasım’da Mısır’da olacakmış ama Mısırlıların organizyonel yönlerine o kadar güvenmiyorum ki… Ölmeden önce bir GA’a katılmak bucket listemde. Çok first world problems gibi oldu. Derdimiz bu olsun, zaten ağustosu hiç verimli geçiremedim akademik anlamda, işler nasıl yetişecek bilmiyorum ama bi şekilde yetişeceğine inancım tam nedensefkffkfl.
Bu arada bu Taylor Swift olayı neymiş arkadaş. Konser turunun İngiltere’ye katkısı 500 milyon pound olacağı için hükümet bazı finansal açıklamaları yapmayı konser turu sonrasına erteliyor diye bir şeyler okudum, nerede okuduğumu hatırlamıyorum ama kafamdaki kaynaklar sıralamasında çok da güvenilir olmayan bir kaynak diye yer etmiş.
Kalkıp yemek yapmam lazım, buzluktan tavuk çıkarmıştım onu marine edeceğim. Sonra da fırına. Çünkü indüksiyonlu ocak pişmanlıktır. Çok kötü çok.. Soğanlar ölmüyor mesela, burada soğanı öldürmek diye bir konsept yok, diri diri kalıyor ya da yanıyor. Zaten üç soğanı iki ay kullanıyordum artık hiç kullananıyorum.
Geçen gün dersten sonra ormana yürüyüşe gittik ve bir arkadaşım indüksiyonlu ocağın çalışmasındaki fizik kurallarını anlattı. Böyle anlarda çok mutlu oluyorum, dersten sonra ormanda yürüyelim mi diyen ve yürüyüşte de böyle şeyler anlatan arkadaşlarım olduğu için yani. Diğer bi arkadaşımın da maymuncuk kilidi açmak gibi bir hobisi var, bir gün tren beklerken şak diye kocaman bir kilit ve çeşitli aletler çıkartıp bana öğretmeye başladı hahaha harikaydıdjdkdkd. Herkes kapısına bacasına dikkat etsin.
Gece rüyamda birisi evimin kapısını açmaya çalışıyordu ve ben de arkadan kapatmaya çalışıyordum. Çok korkarak uyandım. Her şeyin olduğu gibi bunun da bi sebebi var. Artık ben de mantıklı, makul ve rasyonel bir insan olmanın kırıntısı kalmadığı için geçen gece eve dönüp anahtarı kapıda unutmuşum. Ve ben duştayken kapı deli gibi çalmaya ve yumruklanmaya başladı. Saat 12’ye geliyor. Ben kapıyı açacak hale gelene kadar susmadılar. Aklım çıktı tabii ki. Ama sağolsunlar, öyle uyumak istemezdim. Tabii Dutch değillerdi, Güney Avrupalılardı sanırım. Beni etkilemiş işte bu olay bi şekilde. Yaptığım diğer leylalıkları bi anlatsam… Neyse olur böyle şeyler diyip omuzlarımdan öpüyorum kendimi. Pazar günü çok gitmek istediğim bi şehre ve etkinliğe gideceğiz. Ama sonra dizimi kırıp oturmam ve çalışmam lazım artık. Her şey çok karışık ve giderek daha da karışık hale geliyor. Evet, dumping ve oversharing bittiğine göre sırada yemek hazırlarken overthinking var. Sonra da cycling, çünkü biliyorsunuz yağmurda, çamurda, karda ve de fırtınada o bisikleti her gün sürmezsem bu ülkede yaşıyor olmanın hakkını veremem.
-the.end.-
29 notes
·
View notes
Text
Vallahi ne diyeceğimi bilemiyorum zaten o yüzden de geç bir veda bu ama hayat çok karışık şu sıra ve ben sadece bekliyorum başka bir şey de yapamam maalesef bu yüzden de kendimi unutacak şekilde davranıyorum. Bazen böyledir, her şey üst üste gelir ve eğer sen her şey aynı şekilde devam ediyormuş gibi davranıp kimseye bir şey söylemeyen, yansıtmayan birisiysen işte ancak böyle bir yazı belki biraz yardımcın olabilir içinde tuttuklarına o yüzden en azından seninle ilgili kısmı yazmak istedim çünkü tekrar hissiz olmak istemiyorum. Son gün bile yanına geldiğimde beni görünce hareketlenip, rahatladın bu çok önemliydi benim için. O gün iyi ki bu fotoğrafı çekmişim sanki bana veda ediyor gibiydin sevmem için böyle durdun. Kimseyi yarı yolda bırakamam, kimseyi bana güvendiği için pişman edemem seni uyutmalarına izin vermememin nedeni de buydu, iyi ki çok acı çekmiyordun. Yalan yok günler sonra sabah mesaj gelince başka bir nedenden dolayı heyecanlanmıştım ama sonra bunu gördüm. Sonra da almak istemezseniz belediyeye verilecek yazdıkları için gittim adamlara kızdım ama meğer insanlar bunu yapıyormuş ve taslak mesajmış ne bileyim. Doğrudur, insanlar bunu yapıyordur. Hiçbir zaman öyle biri olamayacağım sen zaten bunu biliyorsun ama sanırım moda bu yani öyle insanların geçerliliği daha fazla. Hayata sadece profesyonel açıdan bakmak. Bana göre değil. Belki de biraz da kendi içimi rahatlatmak için sanırım gece bile aydınlık olacak çok güzel bir mezar yaptırıyorum sana. Yani bilmiyorum eğer seni makineye bağlı yaşatmaya çalışarak istemeyerek de olsa fazladan acı çekmene sebep olduysam çok özür dilerim, Allah affetsin, herkes kabul etmişti uyutulmanı ama benim kedim olduğun için izin veremezdim belki de bencillik ettim, bilmiyorum. Görüşmek üzere.
18 notes
·
View notes
Text
Bazen hayatta öyle anlar gelir ki, içindeki tüm korkulara rağmen bir kez daha inanmak istersin. Defalarca haklı çıktığın, seni koruyan o düşünceyi bir kenara bırakıp, "Belki bu kez farklı olacak" dersin. Belki bu kez her şey güzel olacak, her şey değişecek diye umarsın. Ama sonra, beklemediğin bir anda, gerçek yüzünü gösterir. Tekrar haklı çıkarsın, yine yanılmadığını anlarsın. Ve o an, bir kez daha hayallerinin kırıldığını görmek, insanın en derin yaralarından biri olur. Bu haklılık, ruhunu ağır bir hüzne boğar, çünkü bu sefer de bir umut uğruna kendini kandırmanın acısını hissedersin. Ve bu acı, belki de daha önce hiç hissetmediğin kadar derin bir şekilde canını yakar.
✧☽✧
33 notes
·
View notes
Text
... neler yazacaktım neler yazdım..
evde yalnızım bir tuhaf hissediyorum. kızlar şu an semalarda bir saat sonra izmir'de olacaklar. çok enerjik ve mutlu gittiler ve iki hafta yoklar :( dün gece beraber otururken "anne biz yokken canın çok sıkılır mı" diye sordu english teacher yok ya dedim ben takılırım kendimce sıkıntı yok :) küçük kızçemin sınavına çok az kaldı ve onu evde yalnız bırakmak istemiyorum o yüzden sadece o okulda ve dershanede iken gitmek durumundayım derneğe. evdeki işlerimi halletmeyi seviyorum yalnızken onları hallederim bayram geliyor temizlik de olmuş olur. evde biraz içime dönerim, kendimi dinlerim (hiç dinlemiyormuşum gibi) ben bu yalnızlığı fırsata çevirebilirim ve bundan hoşnut da olurum. çoğu zaman bu evde birgün tamamen yalnız yaşayacağımı da düşünürüm ki bu çok mümkün. kızlar atanır ya da yuva kurarsa, küçük kızçem üniversite okumaya başka şehre giderse yalnız yaşamak kaçınılmaz olur. elhamdülillah kendimi her şart ve koşulda ortama adapte edebilen ve hayatın olumlu olumsuz getirilerine karşı beyin olarak hazırlıklı olan biriyim. olumsuz da düşünmem hiç kendime bunu kodlamam, ne olacaksa o andaki ruha karışmayı ondan mutlu olmayı becerebilmeyi öngörmeye çalışır aklım. gelecek ile ilgili de plan yapmam hiç zamanında kurduklarım elimden alındığı için. Allah ne verirse, neyi nasip ederse o olacak ve bunun içinde benim gayretim ve duam da vardır bunu bilirim. şükretmeye, yaşamımın zorluklarından çok verilen nimetlerin farkındalığında olmaya çabalıyorum şükür ve teslimiyet için bu şart. dünyayı çok iyi tanıdım, ona ve insanlara çok fazla bağlanır bel bağlarsam yarıda öylece bırakacağını bilirim. o yüzden an'da, an'da olanlarla, an'ın getirdikleri ve gelecek için de duayla şu hayatı O'nun da yardımıyla yaşamaya çalışıyorum. ne yazacaktım konu nerelere geldi hep böyle oluyor zaten. bugün için evi temizleme ve market alışverişi yapma planım var. derneğe bugün ve yarın gitmeyeceğim. yarın iki arkadaşımı yatıya çağırdım ve cuma günü inşallah bizden derneğe geçeceğiz genel merkezden misafirlerimiz var seminer ve toplantı olacak. Allah hayatı kolay ve insanca yaşayabilecek kabiliyet versin hepimize. insanız, yanlış yaparız, hataya düşeriz farkeder telafi ederiz ve yolumuza yine devam etmekle yükümlüyüz. acılarımız, sevinçlerimiz, kaygılarımız ve daha birçok duygu bizim birer parçamız yeter ki hepsini makul seviyelerde yaşayalım itidalli olalım ve bu hayatta kalbim için en çok dilediğim istediğim ve çoğunlukla öyle hissettiğim ve insanlar için de en çok sahip olsunlar istediğim merhamet duygusunu diliyorum, dileniyorum herkes için. merhametin olduğu bir kalpte kötülük barınmaz, barınamaz çünkü. Allah yumuşak sekinet dolu bir kalp, selim bir ruh, hayırla açılan kapılar, güzel bir yaşam, uzun, hayırlı, sağlıklı, salih bir ömürden sonra hakka yaraşır bir ölüm nasip etsin hepimize. amin.
("plan yapmam" dan kasıt bugün ve yarını içeren rutin işler güçler, güncel konular vs'den ziyade gelecekle ilgili, geleceğe ait hayal, istek vs tüm mevzular. ben asla programsız, plansız yaşayamayan biriyim zaten. anlatmaya çalıştığım konu daha, geniş ve kapsamlı geleceğe dair planlardan uzak durduğum)
*uzun yazmayı çok seven biri olarak okuyacaklara sabır dilerim ve okuyanlara dua 🤍
46 notes
·
View notes
Note
Gelecekte ki çocuğuna neler demek istersin
bak güzel kızım, insan olmayı becerebildikten sonra hayat olabildiğince güzel. hayatı bir futbol müsabakası gibi düşün. futbol, aslında çok basit bir oyundur. ama zor olan futbolu basit oynamaktır. gayen mutluluğun olsun. unutma ki, hesabına iş örüp güdenler olacak, seni aptal yerine koyanlar, sana tepeden bakanlar olacak, dinine, ırkına dil uzatanlar olacak, baban bunların hepsini yaşadı ve yaşayacak. bunlara karşı nasıl bir bilinçte olacağını iyi kavra. nerede aptal olacağını biliyorsan yeterince zekisindir, bunu aklından hiç çıkarma. unutma ki; sana ait olan hiçbir şey seni bırakmaz. seni bırakıp giden her daim sana ait olmayandır. bu gerçeğin altına sığın. yıllar geçecek, beklentilerin yükselecek. belki ileride babanı bile beğenmeyeceksin, çevren senin için mutluluğun bir lamborghini markası olduğuna inandıracak belki. ama yeri geldiğinde asıl mutluluğun lamborghininin, pahalı kıyafetlerin, revulation rujların, vogue dergilerin değil de basit bir kaçak çayın da olabileceğini iyi idrak et. bütün bu arzuların, temennilerin, heveslerin hepsi senden vücut bulacak. bir başkasının hebâ etmesine müsaade etme, hatta benim bile. hayatı bir öğretmen olarak kurgularsak şâyet, hayattaki gayen öğretmeninden aferin almak olmasın. olup olabilecek her şeyi sorgula. her günün akşamında, "bugün öğretmeninden aferin aldın mı?" demek yerine, "bugün öğretmenine güzel bir soru sordun mu?" diye seni tembihleyen dağ gibi bir baban olacak, bunu unutma. son olarak, hep mutlu yaşanmaz, öyle yaşama da, ama ağlayarak geldiğin bu dünyadan gülümseyerek ayrılabileceğin bir hikâyen olsun. seni annenden daha çok seviyorum, baban. :)
75 notes
·
View notes
Text
Kendimi Zorla Üvey Abime Siktirdim! (İrem 18 Y., Adana)
Merhaba, ben İrem, 18 yaşındayım. 1.68 boyunda, siyah saçlı ve beyaz tenliyim. Herkes bana çok güzel olduğumu söyler, hatta beni Merve isimli sanatçıya çok benzetirler. Annemi hiç tanımıyordum, ben daha bebek iken trafik kazasında kaybetmişiz. Babam da benimle kala kalmış, bir süre sonra başkasıyla tekrar evlenmişti. Üvey annem Selda aslında tek tanıdığım annemdi. Onu da hiç üvey olarak görmezdim, bana anne sevgisini yaşatmıştı. Babamla evlendiklerinde bir oğlu vardı, adı Kerem. Benden 10 yaş büyüktür kendileri. Kerem abimle çok yakınız ve o benim ilk aşkım. Bana hep 'prensesim' diye seslenirdi ve bu benim çok hoşuma giderdi.
Yaşım 16 olduğunda cinsel yönden de isteklerim artmaya başlamış ve üvey abime karşı artık farklı duydular beslemeye başlamıştım. Abimle ne zaman yanyana gelsek, ne bileyim film izlemek olur, yada şakalaşmak olur, şakadan dalaşmak olur, birbirimizi gıdıklamak olur, sürekli ellerini bacaklarımda hissederdim. Arada sırada durduk yere gelip beni yanaklarımdan öperdi. Belki bilerek yada bilmeyerek beni sever ve okşardı. Bizimkiler de bu kadar yakın olmamızı normal olarak karşılardı, çünkü normal abi-kardeş gibi büyümüştük. Beni azdıran da abimle yaşadığım bu olaylardı.
Sınıf ve aynı zamanda en yakın arkadaşım Didem, okuldan biriyle çıkmaya başlamıştı. Bana sürekli aralarında geçen ilişkinden bahseder, "Bugün öpüştük..." yada, "Amımı ellettim!" gibi özelini anlatırdı. Ben de ona bir ara, dershaneden biriyle çıkarken birkaç kez onunla öpüşüp, sakso çektiğimden bahsetmiştim. Didem bir gün beni kenara çekip, "Onunla yattım!" dedi. Ben, "Anlamadım, nasıl yattın? deyince, "Kızım anla işte, götümü verdim!" dedi. Ben de, "Hemen anlat!" deyince, en ince detayına kadar herşeyi anlattı. Önce çok ağrılar çektiğini, ama sonra çok zevk aldığını söyledi. Sonra bana, "Sen de denemelisin, pişman olmayacaksın!" dedi. O gün aklıma koydum ve götümü biricik üvey abim Kerem'e verecektim. Üvey abim 26 yaşında, üniversiteden yeni mezun ve yaşıtları gibi işsizler tayfasına mensup biriydi ve halen bizimle yaşıyordu. Ama eve gidip direkt abime, "Götümü sik!" diyemeceğimden, sürekli planlar yapmaya başladım. Önce onu iyice azdırırıp kıvama getirmem gerekliydi.
Eve gittim. Kerem abim evde tek başına TV izliyordu. Sırt çantamı yere attım, eteğimi yukarı doğru katladım ve direk üstüne atlayıp, "Canım abicimmm!" deyip onu gıdıklamaya başladım. Eteğim sürekli açılıyor ve külodum ortaya çıkıyordu. Kerem abim beni yere düşürüp üstüme çıktı ve tek zayıf noktam olan göbeğimi gıdıklayarak beni güldürmeye çalışıyordu. Ben de bacaklarımı iyice açtım, artık tamamen altında kalmıştım. Abim durumu farketmişti, "Yeter, yoruldum!" deyip geri çekildi. Eteğim tamamen açık şekilde halen yerde uzanıyordum. Bana, "Hadi kalk üstünü değiştir, herşeyin ortada!" diye kızdı. Koltuğa otururken sikini düzeltirken yakaladım kendisini. İlk adımı atmıştım.
İçeri gittim ve en kısa şortumu giydim ve geri döndüm. Yanına uzanıp bacaklarımı kucağına attım. Aslında bunu sürekli yapardım, yeni birşey değildi, o da arasıra ellerini ayaklarıma koyar okşardı. Bu sefer hiç kıpırdamıyor, gözlerini TV'den ayırmıyordu. Ama ben nedenini biliyordum, bacaklarımın altında sürekli hareketlenen yarağını hissediyordum. Bana, "Hadi abine su getir bakayım!" diyerek bacaklarımı yere attı. "Peki!" dedim ve mutfağa su almaya gittim. Geldiğimde odada yoktu. "Abiii, suuu!" diye seslendim. O da banyodan, "Bırak oraya, birazdan gelir içerim!" diye seslendi. Hemen yavaş ve sesiz adımlarla banyonun önüne gidip kulağımı dayadım (Bizim banyonun kapısı baya eskiydi, gerçi evdeki bütün kapılar öyle, hiç birinin kilidi bile yoktu!) ve dinlemeye başladım. Kerem abim telefonundan pørnø açmış olacak ki, az da olsa kadın inleme seslerini duyar gibiydim. Sanırım içeride otuzbir çekiyordu.
Ben hemen odama geçtim. Kendi kendime (Aferin kız sana, bu gidişle çok beklemeden götünü siktireceksin!) diyordum. Acaba onu daha fazla azdırmak için başka ne yapabilirim diye düşünürken, dış kapı açıldı ve annem eve geldi. Normalde annemle babam akşam 7 gibi evde olur, ben de 4-5 arası evde olurdum. Kerem abimse sürekli evde zaten. Hayallerim yıkılmıştı. Anneme, "Hayırdır, erkencisin?" dedim. O da, "Bugün öyle oldu, işim erken bitti!" diye cevap verdi. O akşam öyle geçmişti.
Ertesi gün okuldan sonra koşarak eve gittim. Evden içeri girdim. Kerem abimi bulamayınca çok üzülmüştüm. O sırada banyodan gelen su sesini duyunca, içerde duş aldığını fark ettim. Hemen banyo kapısını açtım. Kerem abim, "Oha, kim o?" deyince, "Abi benim, çok sıkıştım, altıma işeyeceğim!" diyerek içeri girdim. Külodumu ayak bileklerime indirip, eteğimi yukarı sıyırdım ve klozete oturdum. Kerem abimin duşa kabinin içinde sadece omuzlarından yukarısı gözüküyordu, aşağısı buzlu camdı. Zaten o da, "Çabuk ol!" dedi ve sırtını döndü.
İçimden (Ne yapabilirim?) diye düşünürken aklıma bir fikir geldi. Ayak bileklerimde duran külodumu tamamen çıkardım, yerde bırakıp çıktım ve kapının önünde beklemeye başladım. Amacım, duştan çıkarken külodumu yerde görmesini sağlamaktı, ben de hemen girip (Külodumu unutmuşum!) diyerek yerden alacaktım. Suyun sesi kesildi ve duşa kabinin kapısının açıldığını duydum. İçimden 10'a kadar sayıp içeri daldım. Ama içeride gördüğüm manzara karşınında donup kaldım, Kerem abim donumu yerden almış ve kokluyordu. Beni görünce hemen indirdi elini ve "Ne yapıyorsun sen?" diye bağırdı. Ben parmağımla halen elinde duran külotumu işaret edince, külotu bana doğru fırtlattı ve "Hemen çık!" dedi.
Benimse çıkmaya hiç niyetim yoktu. Ona doğru birkaç adım attım ve "Külodumu mu kokluyordun sen?" dedim. Utancından kızardı ve "Sana çık dedim!" diye bağırdı. Artık çok azmıştım, amım ıslanmaya başlamıştı ve ayaklarım geri adım atmıyordu. Ona iyice yaklaştım ve "Sorun değil, hatta çok sevindim!" diyerek eline külodumu tutuşturdum. Hemen sonra da diğer elini tutup eteğimin altından amıma götürüp, "İstersen bunu kokla!" dedim. Her şey o kadar hızlı gerçekleşmişti ki, günlerce plan yapsam bu kadar olmazdı. Parmakları amıma değince amım iyice sulanmıştı. Fakat hemen elini çekip, "Ne yapıyorsun sen? Delirdin mi?" dedi. Ben de, "Evet, delirdim. Senin için deliriyorum, anlasana be, kaç gündür yapmadığım şey kalmadı! (Elimi havludan belli olan kalkık yarağına götürerek) Hem sen de istiyorsun, biliyorum!" dedim.
Kerem abim, "Olmaz, biz kardeşiz!" deyince, "Üveyyy!" dedim hemen. O da, "Üvey müvey, birlikte büyüdük!" dedi. Ben de, "Tabi tabi! Peki o beni okşamalar, öpmeler neydi? Hatta beni koklayarak öpüyordun beee! Hadi saklama, beni istiyorsun, ben de seni çok istiyorum!" dedim ve elini zorla amıma götürdüm. O bu sefer sesiz kaldı ve elini amımdan çekmedi. Ben de belindeki havlusunu indirdim ve onun muhteşem yarağıyla göz göze geldim. Kocamandı. Elimi attım ve ilk defa bir yarağı elleyip okşamaya başladım. Bir yandanda dudaklarını öpmeye başladım. İlk başta öpücüklerime karşılık vermiyordu, ama sonradan dayanamadı ve çılgınca öpüşmeye başladık. Hemen kucağına atlayıp, ayaklarımı belime doladım. Yarağı amıma değiyordu ve bu durum beni çıldırtmıştı.
Kucağında beni öperek odama götürdü. Beni yatağa uzatıp, bir çırpıda okul gömleğimin önünü düğmelerini kopartarak açtı. Sütyenimin üstünden taşan memelerimi öpmeye başladı. Sonra yavaş yavaş aşağılara inip, göbeğimi, bacaklarımı ve ayaklarımı öpmeye başladı. Ben de hemen gömleğimi ve sütyenimi çıkardım. Kerem abim bacaklarımdan yukarıya yönelmiş, eteğimin altından amımı öpmeye ve yalamaya başlamıştı. Aldığım zevk inanılmazdı. Çok geçmeden inleye inleye orgazm oldum. Onun da yüzü benim zevk sularımla sırılsıklam olmuştu. Gömleğimi alıp ağzını yüzünü silerken, ben de o ara eteğimi çıkarıp kenara attım.
Rahatça yalaması için bacaklarımı ayırıp amımı ona sunduğumda, Kerem abim, "Bu yaptığımız yanlış, durmalıyız!" dedi. Ama benim durmaya hiç niyetim yoktu, hiç birşey söylemeden yataktan imdim ve önüne çömelip yarağını ağzıma alıp saksoya başladım. Sakso konusunda tecrübeliydim ve ona hayatının en iyi saksosunu çekiyordum. Aslında götümü siktirecektim, ama o kadar zevk alıyordum ki, acı çekmek istemedim. Bu nedenle ona bakireliğimi bozdurmaya karar verdim. Kendi isteğiyle yapmazdı, bunu biliyordum. O yüzden onu göğsünden itip onu yatağa yatırdım. Üstüne çıkıp, amımı yarağına sürtmeye başlayınca, "Bakire değil misin?" diye sordu. Ben cevap vermeden, yarağını elimle amımın girişine yerleştirip üstüne orturdum. Aman Tanrım! Gözlerimin önü kararmış, canım çok acımış ve çığlık atmıştım. Kerem abim beni üzerinden kaldırıp yana attı ve yarağını kanlar içinde görünce, "Ne yaptın sen!?!" dedi. Ben de, "Artık karın oldum!" dedim.
Amımdan bacaklarıma kan süzülüyordu. Çekmecemden ıslak mendil aldım ve sildim kan olan yerleri. Kerem abim hala yatakta buz keşmiş duruyordu. Onun yarağındaki kanı da ıslak mendille temizledim ve "Olan oldu, artık seninim!" deyip tekrar üzerine çıkıp, dudaklarına yapıştım. Kerem abim de artık hiç birşeyi umursamıyor, beni delice öpüyordu. Biraz öpüştükten sonra beni altına aldı ve yarağını amıma yavaşca sokup beni sikmeye başladı. Artık istediğimi almıştım ve üvey abimin altında inleye inleye kendimi ona siktiriyordum. Beni sadece o pozisyonda yaklaşık 10 dakika sikip göbeğime boşaldı. Biraz dinlendikten sonra tekrar öpüşmeye başladık. Ben ona, "Artık senin sevgilinim, beni sürekli sikmeni istiyorum aşkım!" dedim. O da, "Tamam aşkım!" diyerek heryerimi öpüyordu. Beni domaltarak, amımı bir posta daha sikti. Sonra sırayla duşa girdik. Ben duştan çıktığımda annem de gelmişti...
Son iki senedir neredeyse her gün beni sikti ve halen sikmeye devam ediyor!
[İrem]
196 notes
·
View notes
Text
aslının aynısı 2
biri amımı sikerken diğeri götüme sokmaya başladı avukat hanımı sikende geldi ağzı boş kalmasın deyip ağzıma verdi diğer adamda avukat hanımı domaltıp kalçasına sert tokatlar atarak sikmeye başladı ben artık bitmiştim orgazm üzerine orgazm oluyordum amım götüm birde ağzım ilk defa aynı anda sikiliyordu ağzıma veren bu orgazm ı tattı artık hep sikeriz orospumuz avukat hanım bir tane daha bulur Handan Didem avukat ve bulacağı karıyla birlikte değişe değişe sikişiriz olmazmı avukat hanım dedi ben hallederim diye cevap verdi telefon çalmaya başladı amımı siken çıktı telefon u açtı konuştu kapatırken emredersiniz komutanım dedi belli ki askerdi elbiseleri alıp çıktı diğerleri de giyinmek için elbiselerini topladı biz avukat hanım ile kala kaldık beni ilk siken ilçe emniyet müdürüymüş diğerleri ilk telefon gelip giden jandarma komutanı patron dedikleri adam avukat hanımın eski kocasının ortağı diğer kişi işe ilçede bulunan mağazaların sahibiymiş avukat hanım banyo yapıp çıkalım dedi birlikte banyo yapıp çıktık arabada yarın da sikişmek istermisin diye sordu güldüm olur dedim sabah erkenden noteri aç çay demle saat 9 da ben gelir seni alırım dedi evime bıraktı kocam olacak şerefsize hiç bakmıyordum yemek söylemiş ben direkt olarak yatak odasına gittim yattım uyudum ertesi gün avukat hanım dediği gibi yaptım saat 9 da geldi bana Didem aslının aynısıdır kaşesini ve numaratörü al il merkezine git noterler Birliğinde Hasan Hüseyin bey gideceğin yeri sana tarif edecek dedi ben hazırlanırken avukat hanım ben de kaymakam ile görüşeceğim seni otogar a bırakayım dedi birlikte araca binip yola çıktık bu sefer başka bir eve gidiyorduk dün güzel sikiştin bugün de senden aynı performansı bekliyorum dedi çok lüks bir villanın bahçesine girdik tripleks bir villaydı içeri girdik kapıyı kapatınca avukat hanım kim var kim yok diye seslendi kimse ses vermedi mutfağa gidip 2 bira ve leblebi getirmiş ilk defa içecektim tadını hiç beğenmedim içmedim bir araç geldi park edip eve girdiler aman Allahım eşimin amcası ve amcasının kaynı kahraman bey di gelenler amca bey korkma kızım sen o salağa çok bile sadık kaldın merak etme artık biz seni doyururuz bol da para veririz dedi bu arada avukat hanım soyunmuş kahraman bey in sikini yalamaya başlamıştı amca ben diyebildim beni öyle bir öpmeye başladı ki ister istemez karşılık verdim ömrümde hiç bu kadar güzel öpüşen birini daha görmedim çok sevgilim oldu evlenmeden önce hepsiylede öpüştük seviştik ama arkadan ve ağzımdan başka bir yerimi siktirmeden kocamla evlendim Vedat bey derdim amca ya o zamana kadar Vedat beni ben Vedat ı soydum eğilip sikini ağzıma aldım kocamın sikinin yanında bu resmen kazma sapıydı rahat 25 cm vardı 69 pozisyonuna geçtik o kadar sevişmeyi iyi biliyordu ki diliyle beni orgazm etmeyi başardı. Didem şarıl şarıl akıyor kız suyun hiç mi sikmedi bu şerefsiz seni bu ne kız dedi doğruldum sikinin üzerine oturdum offf harika bir sikiş başlıyordu 10 15 dakika bu pozisyonda sikiştik sonra bir sandalya çekti oturdu beni sırtım yüzüne gelecek şekilde sikinin üzerine oturttu zıplamaya başladı bu arada kalçama tokat atıyordu canım yanıyordu ama zevk inlemelerim ve küfürlü konuşması beni daha çok sikilmek istiyordum 3 kez orgazm oldum kahraman bey benim önüme geldi sikini ağzıma verdi domaldım arkamdan Vedat bey önümde kaynı kahraman bey beni sikiyordu avukat hanım eğilip ellerini memelerime dilini amıma attı o zamana kadar tüm orgazmları bitirdim avukat hanımın emmeleri beni titreterek resmen bağırarak boşalmaya başladım . Avukat hanım altımdan çıktı telefon etti biz villadayız bekliyoruz dedi demek ki sikecek adamlar gelecekti Vedat amımdan çıktı götüme sokmaya başladı 3 dakika geçmeden götüme bütün döllerini boşalttı kahraman bey arkama geçti amımı yalamaya başladı o yaladıkça götümdeki döller amıma doğru akıyor o dölleride yalıyordu birden beni sikinin üzerine oturttu zıplamaya başladı bende tekrar zıplamaya başladım birden beni kucakladı oturttu sikinin üzerine bu sefer amım döllerle buluştu beni bıraktı kalktı altımdan avukat hanımı öpüp ben onlar gelmeden gideyim dedi giyinip çıktı
77 notes
·
View notes
Text
galiba işte bu kadar çok tatlı yersem 8471739492 kilo olacağım. şaka şaka yediğimiz kadar koşturuyoruz. hatta bir şey anlatayım mı size? açık mutfak ayrı tatlı mutfağı ayrı bu çalıştığım yerde bir tane şef abla var geçenlerde incirli Kazandibi vermişti yemekte ama verirken de hiç incirli falan demedi dese bana almazdım. neyse yedim yemeğimi tatlıya sıra geldi incirlerin hepsini çıkartıp öyle yedim aşağıya inerkende gördü beni niye yemedin incirlerini dedi bende dedim ki hayatımda yediğim en kötü tatlı olabilir. tabii bunu deyince bi baktı yüzüme şaka şaka dememe rağmen biraz pot kırmış gibi oldum. bu şefte iki gün izinliydi göremedim. bugün gelir gelmez Emre ben çok düşündüm söylediğin sözü dedi ee dedim ondan mı gelmediniz yoksa işe? yaaani biraz etki etti bu kadar kötü tatlı yapıyorsam eğer burada işim ne diye iki gün kafa izni aldım dedi. sonra dedim ki kendi kendime belki de Emre’nin damak zevki yok diye düşünüp öylelikle geldim dedi. tabii işin şakasında. bugünde tatlı yok sana diye takıldı bana ama harbiden tatlı rafında tatlı yoktu he olsun canınız sağolsun dedim yemeğimi yerken yukarıya kadar favorim olan ama adını bilmediğim o ıslak keke benzeyen tatlıdan getirip koydu masaya. aşırı güzel he. yemeğe sırf tatlı için çıkıyor gibiyim. bir tane daha bir şey anlatayım uzun olacak yazı biraz ama. benim mutfağımda 9-5 çalışan bir tane daha şefim var. geçen hafta çok denk gelemedik onunla bu hafta sabahçı olduğum için hep beraberdik. bu şefimin adı Cahide. ve ben her defasında bu şefime cavide diyorum :) o kadar utanıyorum ki derken. istemsizce kalıyor aklımda cavide diye neden neden neden. yemin ederim bir yemek hazır olduğunda lan acaba cavide miydi cahide miydi diye geçirip içimden her defasında cavide şefim diyorum. arada bir tehdit ediyor beni döverim seni, sana farklı bir isimle seslenirim (emoş) falan diye görürsün o zaman diye. ama en sevdiğim şefim bu cavide şefim şaka şaka cahide şefim. çok tatlı birisi. günler böyle geçiyor yani. sevgiyle.
180 notes
·
View notes
Text
öyle güzel söyledin ki öyle güzel baktın ki inanmamak aklıma bile gelmedi
"TEŞEKKÜR EDERİM.. AŞKI BANA BIRAKTIĞIN İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM SANA."
Aşk: elde etmek değildir bayan. Elde avuçta neyse vermektir.
"yanlış bir otobüse binip yanlış bir şehirde ineceğim, bir duyguyu yanlış yaşadığımı düşüneceğim; doğru aşk yoktur, aşk doğru değildir diyeceğim, o şehirde enlemesine bir meydan olacak, orada bir adam, kardan bir adam kendini daha önce de yaşamış sayacak."
#“Bir nevi kimya ki âlimi yoktur tecrübe ettikçe biriken cahilliktir aşk.”#Zaman varken hayatın tadını çıkarın. Bir gün her şey bitecek.
24 notes
·
View notes
Note
Senin düzenli olarak hevesinin oldugu bir ssy var mi nagi ya da son zamanlarda en cok neye heves ediyorsun
Aşko benim hayatım öyle bir ters yüz oldu ki yemin ederim şu an yazsam asıl bu kurgu dersiniz. En son hatırladığım şey Zeynep’le hgoi yazma kampında olduğumuz ve her şeyin harika gittiği, süper planlar yaptığımız, kitabı çok büyük keyifle güzel güzel yazdığım… sonra imza için kocaeline gittik, otele girdik odaların hazırlandığını söyleyip bize çay ikram ettiler sonra birden her şey bozuldu. İstanbul’a nasıl döndüğümüzü bile hatırlamıyorum. Babamın hastalığı aklımı başımdan aldı insan böyle anlarda gerçekten şuurunu kaybediyormuş onu yaşadım. Hem inanamıyorum ne oldu, ne olacak diye düşünüyorum hem de her şey nasıl böyle olur diye düşünüyorum. Yıllardır planladığım her şeyin bir anda anlamsızlaşması duvara toslamaktan daha beter hissettirdi. Hiç bu kadar köşeye sıkışmamıştım. Yani öyle heves falan bir şey kalmadı ben de. Başına gelmeden anlamak mümkün değil ama gerçekten sağlıktan önemli bir şey yok özellikle de çok sevdiğiniz bir insan söz konusu olduğunda. Son zamanlarda istediğim tek şey babamın iyi olması ve bugünlerin üzerinden atlayıp geçtiğim başka bir köprü işte olması.
123 notes
·
View notes