Tumgik
#çok da bok gibi değilim
sinekkapan · 2 months
Text
bir gün bizi de severler belki 😞
6 notes · View notes
girifit · 2 months
Text
ben o kadar yanmışım ki etrafımı ateşe vererek saklamışım kendimi. içimde yanan ateşi, kül olmuş bedenimi. her şeyimi. o kadar kırılmışım ki, o kadar paramparça olmuşum ki. herkesi ve her şeyi kırmışım, paramparça etmişim. saklanmak için. kendimi saklamak için. şimdi, yalnızlığın ve etrafıma ördüğüm duvarların beni getirdiği hâli görsen sen bile ağlarsın hâlime. yana yakıla, yakama paçama yapışırsın. öle öle yürüdüğüm o yolu görsen tutarsın kolumu bırakmazsın. ama ben sırf sen, siz, o, onlar; kimse görmesin diye saklıyorum kendimi. şiirlere sığdırdım ruhumu. sağ çıkıp çıkmayacağımı bilmediğim bir gecenin sabaha kavuşmasını dudağımdan sızan kan eşliğinde izledim. biliyorum geçmez ama. "gidelim" bile diyemiyorum artık. ne sana ne de bir başkasına. kalalım, diyorum. kalalım ve görelim. daha ne kadar ölebileceğimi ve bu ateşin beni daha fazla ne kadar yakabileceğini. öğrenelim. öle öle öğrenelim hayatı. ardından bir sigara yakalım. tutuşalım, bir sigara gibi. rüzgâra karışalım, küller gibi. sönelim, izmarit gibi. ben biliyorum. geç kaldım. çok geç kaldım. ayaklarım koşmama izin vermiyor. nefesim beni yaşatmaya yetmiyor. ben biliyorum. delirmenin eşiğindeyim. ben biliyorum. kalbimdeki sızı, bedenimi kuşatıyor. ben biliyorum. acıyım, acıdan başka bir bok değilim. ben bildiğimden kovuldum dokuz köyün dokuzundan da. ben sustuğumdan masum sandılar beni. ama bildiklerim masumiyeti kana bular. ağzımı açsam kan kusarım. konuşsam zehir saçarım. dilimin kemiği yoktu hiç, hâlâ yok. konuşma, canını yakarım. bir kahve yaptım sana, biraz da sigaram var. gel. iç. ardından siktir git. kaç.
62 notes · View notes
Note
hesabın tesadüfen çıktı karşıma bir bakayım dedim olumsuzlukların içerisinde hayata pozitif yönden bakman,bakabilmen o kadar güzel ki...o konu da özendim sana.Ben hep her şeyin en kötüsünü düşünür sanki o en kötüsünü yaşamışım gibi senaryolar kurar kendimi hazırlarım olaylara.Bende yks çalışıyorum senin gibi temmuzda başlamama rağmen sanki çok yol katedemedim gibi hissediyorum.Okulda da bir sürü sorun yaşadım geçen sene bu sene gidesim dahi gelmiyor.İnsanlarla kıyaslamadan insanların fikrini önemsemeden duramıyorum.Her denilen çok etkiliyor beni.Bir anda sana bunları anlatmamın sebebi seni kendime yakın hissetmemdi,bir nevi içimi döktüm gibi oldu kusura bakma.Zaten uygulamada yeniyim çözmeye çalışıyorum.Umarımm istediğin bölümü kazanırsın.Hep çok mutlu ol🫶🏻🫶🏻🥹
Ow bunu yeni gördüm çok özür dilerim umarım üzerinden pek fazla zaman geçmemiştir. aklıma gelmiyor gelen kutusuna bakmak. Açıkçası ben de her zaman pozitif değilim hatta çoğu zaman hep en kötüsünü düşünürüm. Geçmiş iyi olayları bile ya bu şekilde değil de daha kötü olsaydı diyerekten kendime kafayı yediriyorum. Pozitiflik hayatıma yeni yeni entegre ettiğim bir şey ve eminim biraz çabayla senin için de aynısı olabilir. Bebek adımları ile ilerliyor bu süreç ama sonunda baya yol kat ediyorsun. (İlk pozitifliğini buna inancını kaybetmemekte kullanabilirsin) Okul olayında da seni anlıyorum benim için de bok gibi geçmişti ve gitmek istemiyordum bu yüzden gitmedim de. Ama bu ne kadar iyi oldu bilmiyorum. Senin için umarım bu konuda en iyisi olur. Zaten bir yıllık geçici bir süreç bunu unutma. O insanlar o kadar da önemli değil yakında hayatından tamamen çıkacaklar. Açıkçası yazman beni fazlasıyla sevindirdi ben de seni kendime yakın hissettim 🫀 ayrıca aramıza hoş geldinnn✨✨
6 notes · View notes
rilkeden · 28 days
Text
Umarım başarabilirim içimden geldiği gibi yazmayı. Çünkü yıllar oldu deliler gibi yazmayalı içimi defterlerce satırlarca dökmeyeli, mürekkebim gözyaşımdan akmayalı yıllar oldu. Biliyorum ne bir estetiği vardı ne sanatı ama deliler gibi şairler gibi yazarlar gibi yazıyordum bir kafiyeyi beceriyordum başka bir mahiyeti yoktu. Bir çocukluğun üzerinden on sekiz yıl geçti. bir ağlamanın,bir iç çekmenin, bir anneyi çok acı çekerken görmenin, sevmenin, masumiyetin, saflığın üzerinden tam on sekiz yıl geçti. ben çok düşündüm, ben çok okudum, ben çok ağladım ve ben çok acı çektim. ben çok ama çok aşık oldum. bir daha tekrarlayayım ciddiyetini anlatmak için ben çok aşık oldum. iyi halt mı yedim ne bok yedimse bilmiyorum bu sefer noktalamaya da imlasına da uymuyorum yazmanın edebi kaygılarını siktir ederek yazıyorum. sadece yazmak için sadece yazmak sadece yazmak. tekrarlaya tekralaya sindire sindire. geçmişin muhasebe defterini çok tuttum vergisini çok ödedim cezasını da cefasını da çok çektim bu bedel ödendikten sonra geleceğe geçtim ve ben şimdiye dair hiçbir yol alamadım. o defteri yakmıştım bi ağustos günü, o mezarda ağlamaktan vazgeçtim, bazı şeyleri bıraktım ve bazılarınıysa hiç ama hiç bırakamadım. aynaya sövdüm çokça kalbimi beslemeyi bıraktım mideye geçtim, çöplük ettim. Allah’ı bıraktım ve sonra ona geri döndüm geri bıraktım istikrarsız kul oldum ama onu da meşru zemine oturttum kendimi kandırdım. benim öyle eşsiz bir hayal dünyam yoktu çok karanlıktım çok depresiftim hayal kırıklıklarıyla doluydum üzgündüm acıyı severdim biraz ruh sancısında kıvrandırırdım kendimi. acı çekmeyi yücelttim ve sonra bir gün gerçek bir acı çektim. geçmişin muhasebesi kapanmadı borcu bitmedi. ben bu değilim dediğim her şeyin ta kendisi oldum, dostoyevski okumayı bir bok sandım. kendimi bi bok sandım, ben kendini çokça alçaltıp da en çok bi bok sananların başında gelirdim. şimdi umrumda olan nasıl yazdığım değil yazdım mı, ellerim bir şeye vardı mı bir kalbim kaldı mı, geçmiş kapandı mı, gelecek kaygılı mı içimde özlem var mı? şimdi benim yazmaya ihtiyacım var sunmak için değil tanımak için kendimi.
4 notes · View notes
hayatimyokusta · 9 months
Text
“beni boş ver. konu ben değilim ki. hiçbir zaman da olmadım. asıl sen kimsin? senin heyecanların neler, tutkuların neler, hayal kırıklıkların neler? şu hayatta başın sıkıştığında ilk kimi ararsın? seni karşılıksız seven insan kimdir, ne bok yersen ye seni bağrına basacak insan kimdir? eğer böyle biri varsa bu akşam onu ara, halini hatrını sor bu vesileyle. yoksa sen de bir gün benim gibi yapayalnız kaldığında, ufacık bir şeyi danışmak için bile arayacak kimseyi bulamazsın. bu sözlerimi harcanmış yıllarımın manifestosu olarak kabul edebilirsin. çünkü büyük bir tecrübeyle konuşuyorum, tecrübe ıstıraptır güzelim ve zannettiğinden çok daha fazla ıstırap çektim. istersen sonra yine araşalım, daha 64 dakika bedava konuşma hakkım var çünkü.”
7 notes · View notes
heysenos · 4 months
Text
ESKİ RESİMLER CANLANDI
Bu aralar çok sık yaşıyorum bazı duyguları. Nedenini bilmediğim şekilde bir zamanlar hep hayalini kurduğum kutunun içindeyim ama bu sefer kutunun içinde olmak değil dışında kalmak istiyorum! Gerçekten nankör değilim, sadece hala büyümeye çalışıyorum. kendime ait eski resimlere bakardım eskisen, gördüğüm kareler karşısında duygulanır kimi zaman ağlardım. Neden bilmediğimi şekilde şimdi ailemin eski resimlerine bakıp ağlamaya başladım bu defa duygularım çok farklı ! içinden çıkamadığım şekilde zamanı tutamadığımı fark ettim canımı acıtmaya başladı. Sadece benden değil sevdiğim herkesten bir şeyler alıp götürdüğünü görmek, kendimden daha çok onlara üzülmeye başlamak… Hangisi daha kolaydı ya da hangisi daha kolay bilmiyorum sadece an içinde yaşadığım duyguları biliyorum. canımı acıtıyor, ruhuma bir şeyler batıyor milyonlarca CAN KIRIĞI Neden böyle hissediyorum ? eksik hiçbir şey yok, her şey tamam ama ben bir türlü bütüne ulaşamıyorum.
Duygularım ile yüzleşmekten çok sıkıldım, eskiden yaşadığım her şey yüzleştiğim için oluyor bunlar Avuçlarımın içinde yüzüm, yüzümün içerisinde kaybolmuş bir ifade ve bu ifadenin içindeki o savaş bir yerde devam ediyor. varlığım da bir savaş var yaralanmışım, kan kaybediyorum ama bir şekilde ayakta kalıyorum.
çocukluğumu özledim, o eski masum hallerimi. dışarıdan sorsan masum değildir denecek olan her halimi çok özledim. sevgili annem, babam ve kardeşim yeşillikler içinde, üzerindeki masmavi gökyüzüyle kocaman bir yatak hayal ediyorum. Dördümüz uzanmışız gökyüzünü izleyerek uzun zamandır kurmadığımız o aile birliğini yakalamışız . Çok mutlu, çok huzurlu geleceğe dair umut dolu… sohbetler var, kaygısızca gülüyoruz, kahkahalar atıyoruz hep birlikte. sonra yavaş yavaş geliyor vakit… her birinizden alacağım olan içten öpücüğü alıp uykuya dalıyorum ve en sevdiklerim olarak uykuya siz uğurluyorsunuz … tam bu noktada sonrası, benim için orada kalsın istiyorum. gözümü kapattığım an; benim için son olan olsun.
Her şey çok daha güzel şimdi. tüm kavgalar, eskiden tüm huzursuzluklar, tüm SORUNLAR her şey güzeldi. dışardan bakıldığında ne kadar kötü gözükse de hep bir arada olduğumuz için o kadar güzeldi. şimdi ise her şey bok gibi. Bir de üzerine yalnızım artık ! uyumak istiyorum bana en güzel hikayelerinizi anlatıp uykuya uğurlar mısınız sevgili ailem ?
En güzel rüyalarda buluşmak üzere ….
Tumblr media
2 notes · View notes
dianaa70 · 1 year
Text
Bak yine buradasın. Ne oldu hm? Şimdi neden geldin? Neden yazıyorsun yine? Siktir et yaz geç. Geçmeyecek ama yaz başka yapabildiğim bir bok yok zaten. Sil, baştan yaz. Yapabileceğim çok şey vardı ama hiçbiri işe yaramadı o yüzden sende artık bir tek yazıyorsun. Evet,doğru olan bu işte. Neyse okumanızı istemiyorum. Yine acı çeken ben işte saat 22.38 yine çatıdayım yine canım çok acıyor. Okuma dememe rağmen okuyacaksan eğer lütfen nasılsın diye sorma. Sorsan da doğru cevabı alamazsın zaten. Merak etme, en fazla birkaç saate toparlarım kendimi.
Evet,geldik yine aynı yere. Daha ne kadar böyle acı çekiceksin söylesene. Daha ne kadar kendine acı çektireceksin.Yoruldum lan,yemin ederim çok yoruldum ya. Neden lan neden? Allah'ım çok yoruldum, yemin ederim çok yoruldum. Yapamıyorum,hayır artık yapmak istemiyorum. Boğazım çok acıyor. Düğümlerin hepsini hissediyorum. Keşke açıp gösterebilsem sana. Keşke içimi açıp ne kadar acıdığını gösterebilsem. Keşke kafamda ki o sikik bütün düşüncelerin beni ne kadar zorladığını gösterebilsem sana. Ölmek, kurtuluş. Ama bunu bile beceremeyen korkağın tekiyim. Of, yeter artık. Ben neden normal bir insan değilim? Şu haline bak,ne kadar mutlu görünüyorsun ama ne kadar bitmişsin. Lan ölen bir ruh ne diye acıyı hisseder. İçimde ölü bir ruhu taşıyorum ama niye bu kadar acıyı hissediyorum? Başım çok ağrıyor. Her şeyden uzaklaşmak istiyorum. Ben bu kadar acı çekiyorken mutluymuş gibi davranmak istemiyorum artık. Ben kötü birine dönüşüyorum. Zehirimi akıtıyorum. Canım acıyor. Yemin ederim çok acıyor. Zehirimi akıtıyorum ama ı zehir en çok beni zehirliyor. Ben iyi biriydim,yemin ederim iyi biriydim. Değişiyorum lan, beynim o kadar ani şeyler yapıyor ki. Alışamıyorum,kendime alışamıyorum ben. Bugün bir yeminimi bozdum. Bana bir gün yine yeminimi bozduracaklar. Bugün ilk defa verdiğim bir sözü tutamadım. Artık verdiğim sözleri tutmak istemiyorum. Of,canım acıyor. Ulan çok acıyor lan çok... Nasıl kalkılır demeyeceğim çünkü kalkmak istemiyorum. Biliyorum,her şeyi çok iyi biliyorum. Sadece bütün gerçeklerden kaçsak olmaz mı? Kimim ben? Hangisiyim ben? Kendimi kaybediyorum anlıyor musun? Ben artık kendimi tanıyamıyorum. Kötü biri oluyorum. Gözünün içine baka baka yapıyorum. Bana yaptığının aynısını o'na yapıyorum ama o her seferinde en ağırını yapıyor bana. Kurtuluşa ihtiyacım var. Kaybolmaya değil bulunmamaya. Kendimim ama aksiyim de. Çok karışık.Çok karıştım,her şey çok karıştı. Biliyor musun ben en sevdiğim şeylere hepok uzak kaldım. Mesela gece dışarı çıkmayı çok severim ama gece dışarı çıkamam,mesela basketbol oynamayı çok severim ama uzun süredir oynamıyorum,mesela bilgisayarlarla uğraşamaya bayılırım ama yapamıyorum. Bir sürü şey sevdiğim ama uzak kaldığım bir sürü şey var. Karşımda kocaman bir şehir var. Bir sürü ev bir sürü ışık. Kaç tane ev mutlu,kaç tane evim içinde huzurlu... O cümeleye devam etmeyeceğim. Sanırım bu kadar yazmam yeter,daha yazmak istemiyorum. Artık bazenleri yazmak bile canımı yakıyor. Neyse, gülüyorum şu an. Hep gülerim ben zaten. Ağlasam bile gülerim. Kimse anlamaz o gülüşlerin sahte olduğunu. Siktir et,çok iyiyim şu an .
23 Temmuz Pazar 23:04
12 notes · View notes
defneylehayatadogru · 9 months
Text
O kadar yoruldum ki. Her şeyden o kadar bıktım ki. Mutlu değilim. Yaptığım hiçbir şey bana zevk vermiyor. Sanki sadece yaşamak için gelmişim gibi bu dünyaya. Hayatımda güzel sıfatlara yer kalmadı. Koyacak yer bulamıyorum. Gece kafamı yastığa koyabildiğimde düşünmekten,kalbimin sıkışmasından dolayı uyuyamamaktan bıktım. Kalbimin gelecek kaygısından vb. değilde aşktan sevgiden ne bileyim güzel duygulardan sıkışmasını isterdim. Midemdeki kelebekler öldü. Artık hissedemiyorum. Kimseye de anlatamıyorum derdimi. Herkes dışardan mükemmel bir hayatımın olduğunu düşünsede iç dünyamda yaşadıklarımı kimse görmüyor. Gün geçtikçe tükeniyor gibiyim. Gibisi fazla. Gün geçtikçe tükeniyorum.Bi hedefim yok, bi isteğim yok. Bir şeyleri umursamamak istiyorum ama ben bir şeyleri umursamamayı çok umursuyorum. Öyle yoruldumki. Böyle bir uçağa binsem ve uçağın düşeceğini öğrensem bi bok yapmazmışım gibi. Bomboş ama bi o kadar da doluyum. Saatlerce yatakta uzanıp tavana bakmak istiyorum. Hiçbir şey düşünmeden bunun olmasını istiyorum. İnsanlar bana karşı olan tutumlarının beni ne kadar yıprattığını ve hatta bazen geceleri uyku uyuyamadığımı ya da hayatımdan artık zevk almamaya başladığımı görmüyor. En ufak olaylara bile gülüyorum. Herkes beni mutlu sanıyor ama gerçekten ağlamamak için gülüyorum. Sevilmek istiyorum. Çok sevilmek istiyorum. Bi insanın hayatındaki en sevdiği kişi ben olmak istiyorum. Belki çok bencilce tamam ama istiyorum işte. Çok yakın bir arkadaşım olsun ve ne bok yersem yiyeyim her zaman arkamda dursun istiyorum. O da bi bok yiyince aklına ilk ben geleyim ve birbirimizde bulalım çözümlerimizi istiyorum. Birisi tarafından çok sevilmek istiyorum. Çok sevileyim ve çok seveyim. Midemdeki kelebekleri tekrar yaşatabilecek biri olsun istiyorum. Ailemdeki sorunlar artık çözülsün istiyorum. Bazen çok kötü sonuçlar doğurabileceği düşünülen şeylerin aslında o kadar da kötü olmadığını ve diğer durumun daha boktan hissettirdiği bilinsin istiyorum ailem tarafından. Davranışlarımı aslında hissettiklerimin doğurduğunu bilsinler istiyorum yada bilseler bile anlasınlar istiyorum. Bi küçük sözün bile beni nasıl etkilediğinin farkına varsınlar artık. Çünkü ben çok yoruldum. Boş yaşamak istemiyorum artık. Uyandığımda tekrar uyumayı beklemek istemiyorum ben artık. Ben artık şu siktiğimin hayatından zevk almak istiyorum. Birileri tarafından görülmek,anlaşılmak istiyorum. Allahım lütfen lütfen artık bende gerçekten mutlu olayım. Birisi beni görsün ve bu renksiz hayatımın renkleri olsun.Bu satırlar burada kalsın. Umarım bir kaç ay sonra bu satırları gülerek okuyor olurum.
3 notes · View notes
vesa1re · 10 months
Text
"Bok gibi ortada bıraktın!" Gözyaşları bütün yüzünü ıslatmış, titreyen ellerini yumruk yaparak kontrol etmeye çalışıyordu. "Bok gibi ortada bıraktın beni Baran!" Ona doğru bir adım attı ve göğsüne sıkışmış bir hıçkırıkla sarsıldı. "Ekin," dedi Baran. Ellerini onu yatıştırmak ister gibi havaya kaldırdı ama bu son yaptığının çok ağır olduğunu biliyordu. "Ne Ekin? Ne?" Alamadığı nefesleri arasında konuşmaya çalıştı kız. "Ben orada seni bekledim, saatlerce bekledim Baran. Gelmedin. Yine onun yanındaydın değil mi? İçiyor muydun yoksa? Neredeydin Baran, neden yanımda değildin?" Baran, kalbinin etrafını sardığına emin olduğu bir karanlığı artık katlanamayarak içeriye buyur ederken her zaman yaptığı gibi hırsla yerdeki bir şeye tekme attı. Ekin, yerinde biraz huzursuzca kıpırdansa da ondan korkmamayı uzun süre önce öğrenmişti. "Sikeyim!" diye bağırdı Baran. "Yapamıyorum ben Ekin, olmuyor gerçekten katlanamıyorum." Ağlayamadığından sadece kızaran mavi gözlerini kızın yaşlardan görünmeyen gözlerine çevirdi. "Ben sana aşık değilim ki Ekin, ben seni sevemiyorum, yapamıyorum." Kızın vücudundan tüm güç çekildi, yumruk yaptığı elleri yavaş yavaş açıldı. Bu bir şok değildi, biliyordu zaten sevmediğini ama duymak her zamankinden daha çok acıtmıştı. "Yosun, değil mi?" Kafasını aşağı yukarı salladı bunu sorarken Ekin. Gözlerini kapattı, kapatınca geçer zannetti. Geçmedi. İçindeki kara delik her geçen saniye büyüdü, büyüdü, büyüdü... En sonunda Ekin'i de içine aldı, yuttu. Elbisesinin eteklerinden tutarak kendini yatağının yanına attı, elleriyle yüzünü kapatınca gözyaşları yeniden akmaya başladı. Neye ağlıyordu? Hangisine ağlıyordu? Omzunda bir el hissedince hızla geri çekildi. "Defol git!" Artık nefes almak çok güçtü, artık katlanmak çok güçtü, artık her şey çok güçtü. "Kaç sene bana beni sevmeden dokundun Baran? Kaç sene rol yaptın? Kaç sene kandırdın beni ve ben kaç sene inandım sana?" Baran tepeden kıza bakarken kız, bembeyaz elbisesinin üzerine damlayan rimelin lekeleri gibi hissediyordu. Yutkundu, buna ihtiyacı varmış gibiydi. "Söylesene, hiç sevdin mi sen beni?" Baran gözlerini kaçırınca Ekin tamamen pes etti. Tamamen boşverdi. "Biliyorum," dedi. "Beni aldattığını biliyorum. Bu parti bu yüzdendi, tüm her şey bu yüzdendi. Şimdi git Yosun'un yanına." Elinin tersiyle burnunu sildiğine Baran afallayarak konuştu, "Neyi biliyorsun?" dedi inanamıyor gibi. "Siktir git Baran, anlıyor musun? Siktir git." Yerden kalkmak istiyordu ama o kadar güçsüzdü ki bedeni bunu yapamadı. Kalbinde somut bir ağrı vardı, yüreğinde somut bir acı hissediyordu. Eli kalbinin üzerine gitti, yutkundu ve nefes almayı denedi ama aldığı nefes battı. "Yine de," dedi güçlükle. "Parti devam etmeli." Kalkmak için bir hamle yapamadı çünkü kalbinde müthiş bir ağrı vardı, bir sürü iğneyi kalbine batırıyorlar gibi bir histi. Sol kolu uyuşmaya başladığında kulağındaki zonklama şiddetini arttırdı. Kapının açıldığı ancak bir hayal olabilecek gibi hatırlarken, Baran'ın telaşla çıktığını duydu. Kapı kapandı. Orada öylece kalakaldı, nefesi boğazında takılı kaldı. Baran'a seslenmek istedi ama kaşları çatıldı, kalbindeki ağrı acıdan kıvranacağı kadar çoğalmıştı. Kapı, gıcırdayarak açıldığında hızla geri kapandı. Kimin geldiğine bakmak için bakışlarını biraz yukarı kaldırdığında, önünde bir çift ayak vardı. "Sekiz saat oldu Ekin, senin için süre doldu." Ses fazla tanıdıktı.
3 notes · View notes
aydinoztoprak · 8 months
Text
Bir rögar kapağını çığlıklarla yumruklayan ruhumun sesini her an kulaklarımda duyuyordum Bayan Larisa. Yönünü kaybetmiş bok torbası bedenimin gücü yetse de kurtarsam, iki elimle sımsıkı tutup yerleştirsem göğüs kafesime. Bazen eve döndüğümde sanki biri beni karşılarmış gibi oluyorum. Bilirsiniz, bazen. Bazen sorular sormak istiyor insan. Bilmediği cevaplar olsun istiyor. Bir kâbusun en korkunç sahnesi başlamadan tanıdık bir sadâ onu kurtarsın istiyor.
Her neyse, zamanında romantikleri becerdikleri gibi ben de Bukowski'yi becermeye karar verdim. Buna dört gece önce, saat 02.54'te, 1375'inci sokağın köşesini dönerken, yaslanıp dinlemeye koyulduğum kırık sokak lâmbasının altında karar verdim. Bu gerçekten çok komik ve çok iğrenç olurdu.
Biliyor musunuz; postmodernlerin hepsi megaloman. Bence Bukowski yerine kara mizahtan anlamayan postmodernleri becermeli.
Sarhoş değilim. Yalnızca bazen konuşmak istemiyorum. Ya da tiksintime bir karşılık bulmak istiyorum. Zamanım geldi. Gün doğmadan dönmem gerek. Bilirsiniz, ben, nolursa olsun, eve dönerim.
Mişenka, İblisin uykusuz ikizi.
5 notes · View notes
dizyarasi · 2 years
Text
Rastgele bir numara çevirdim, genç bir kız açtı.
“Pardon devlet memuru musunuz?”
“Sapık mısın?”
“Hayır. memur musunuz?”
“Değilim.”
“Güzel. Ben sapık değilim siz de memur değilsiniz. Peki o zaman bu şehrin en işlek caddesi neresi acaba? Herkesin bir gün mutlaka geçeceği cadde.”
“Ne bileyim, İstiklal Caddesi herhalde. Sen kimsin?”
“Bu hayatta rastgele çevirdiği telefon numaralarında karşısına çıkan seslerden başka kimsesi kalmamış biriyim. Belki de ben senin şuuraltınım.”
“Kaç yaşındasın sen?”
“Beni boş ver. Konu ben değilim ki. Hiçbir zaman da olmadım. Asıl sen kimsin? Senin heyecanların neler, tutkuların neler, hayal kırıklıkların neler? Şu hayatta başın sıkıştığında ilk kimi ararsın? Seni karşılıksız seven insan kimdir, ne bok yersen ye seni bağrına basacak insan kimdir? Eğer böyle biri varsa bu akşam onu ara, halini hatrını sor bu vesileyle. Yoksa sen de bir gün benim gibi yapayalnız kaldığında, ufacık bir şeyi danışmak için bile arayacak kimseyi bulamazsın. Bu sözlerimi harcanmış yıllarımın manifestosu olarak kabul edebilirsin. Çünkü büyük bir tecrübeyle konuşuyorum, tecrübe ıstıraptır güzelim ve zannettiğinden çok daha fazla ıstırap çektim. İstersen sonra yine araşalım, daha 64 dakika bedava konuşma hakkım var çünkü.”
13 notes · View notes
duygusuzbirpanda07 · 1 year
Text
Hayat bazen son bulur,bazen de son bulduğu yerden başlar ikisinden biri mutlaka olur ama ya ikisi birden olursa ya da hiçbiri olmazsa o zaman ya gerçekten ölmüşsündür ya da hayata karşı hep dik durupta artık vazgeçtiğin yerdesindir.
Vazgeçmek de kolay değildir aslında her türlü yolu denersin bir umut bulabilmek için,tutunucak bir dal ararsın ama yoktur o zamanda dersin ki kendim varım..bir süre sonra kendine bile yabancı olursun,neden bu hayatta olduğunu,ne yapmak istediğini unutursun.İnsanlar seni sevsin diye uğraşırsın ama seni sadece kullanırlar sevgini,iyi kalbini,umutlarını ve bir gün oturursun sabaha kadar ağlarsın başkaları sesini duymasın diye sessiz ağlamayı öğrenirsin...artık her şeyi anlarsın yaptığın her şey seni değilde başkalarını mutlu etmek için yaptığını,kendini hiçe sayıp,kendinden vazgeçip,sevdiğin her şeyi unutmak için yaptığını fark edersin istemeden de olsa artık olmadığını fark edersin.
İnsanları mutlu etmekten vazgeçtiğinde kendini tekrar bulmak istersin ama bulamazsın çünkü kim olduğunu unutmuşsundur bile hayat tam olarak böyledir acımasız,adil olmayan,kötü ve iğrençtir.Bazılarımız geç anlar bunu bazılarımızsa çok erken öğrenir.
Bazı şeyleri çok geç anlamak isterdim,kendimi kaybetmemeyi isterdim,umutlarımı,heycanımı,mutluluğumu,eğlencemi kaybetmemek isterdim çok erken öğrendim ben hayatı çocukluğum hiç olmadı bazen hâlâ bok gibi bir çocukluğum olsa da çocuk olmak istiyorum.Anlamazdım çünkü hayatı hep hayal ettiğim dünya olarak bilirdim toz pembe olan o dünya olarak kalsın isterdim,ama o zaman bile içimde bir yerde öyle olmadığını bilirdim dünyanın...Eğer geri dönebilseydim kimseye kendini sevdirmek için kendinden vazgeçme,çünkü bu ileride tek pişmanlığın olucak derdim..Hayat iyi kalbi olan herkes için çok yorucu.
Ama olan hiçbir şeyden pişman değilim eğer bunlar olmasaydı bugün ki ben olamazdım,kendi için en iyisini düşünen biri olamazdım tabi benimde kendime sakladığım acılarım var beni uyutmayan ama ben hallederim her zaman hallettim,her zaman tektim kimseye ihtiyacım olmadı.Size son tavsiyem içinizdeki küçük çocuğu yok saymayın o mükemmel onun hiçbir suçu yok onu hep yaşatın..çünkü o olmazsa sizde olamazsınız içinizdeki çocuk aslında sizi yaşatan kişi o küçük çocuğa kızmayı,darılmayı bırakın ona sarılın o sizsiniz o küçük çocuk en güzel hâliniz çocukluğunuzu yaşatın gidin oyuncak alın,gidin luna parkta eğlenin,gidin kaydıraktan kayın çocukluğunuzda ne eksikse onu kendinize siz verin...
UNUTMAYIN BU HAYATI BAŞKALARI İÇİN DEĞİL KENDİNİZ İÇİN YAŞIYORSUNUZ.
3 notes · View notes
biskuvili-cikolata · 1 year
Text
Tek başıma çıktığımı sandığım yolda yanımda kardeşim olduğu için bu kadar sakinmişim. Dün gitti. Bok gibiyim. Çok yorgun hissediyorum. Sürekli ağlamak istiyorum. Geçeceğini biliyorum çok fazla şey geçti gitti. Bu da geçecek, yasımı yaşamaya izin verecek sürem yok ne yazık ki. Hep böyle oldu. Ama geçecek. Mutluyum kötü değilim. Sadece yas süreci, bi parçam kopmuş gibi hissetmemin sebebi bu. Ama geçecek. Geçecek dimi ?
3 notes · View notes
tugceozdemir · 2 years
Text
Gecenin Şarkısı Geldi..
Ruh halime ve bu hal gereği yazacaklarıma uygun bir şarkı ararken çat diye çıktı karşıma. Tesadüf diyemeyeceğimiz kadar tesadüfi bir şekilde...
Şarkının sözlerini dinlerken düşünüyorum da bir yandan antidepresan kafası nasıl bir şey acaba. Böyle fazla duyar duyar ilerlerken içten içe sanki kanserli hücreler besliyorum gibi geliyor her an patlamaya hazır bomba gibi. Tövbe estağfurullah, sözcükler büyü ya hani, böyle burada aksın gitsin zehri.
Bir de şu kafiyeli konuşma hali... Hani makyaj yapmamış gibi makyaj yapma trendi var ya. Özensiz bir şıklık sanki hiç özenmemişçesine. Ama ölesiye özenmiş, bin tane şey sürmüş suratına. Kimi kandırıyorsun bacım? Ben hayatı öyle yaşayamıyorum işte. Kasıp güzel cümle yazmaya çalışıyormuşçasına kafiyeli olunca cümlelerin sonu, kendime ihanet ediyormuşum gibi geliyor. Özenemiyorum bir şeylere ben, özendiklerimi olduramıyorum. İki elimle düzeltmeye çalıştığım şeyler yerine, düz dursun diye ayağımın ucuyla ittirdiklerim tutuyor hep nedense. Bakmadığım yerlerde yeşeriyor çiçekler, gözüm gibi baktıklarım ise çoktan gübreler.
Neler diyorsunuz Tuğçe hanım, iyi misiniz? Değilim galiba ama en iyi olduğum dönemlerden önce bir böyle olurum gibi. İçimden çıkmaya çalışan bir enerji bir ilham. Tek sorun hepsinin aynı anda çıkmaya çalışması. Bağırsaklarda olması gerekenden daha fazla beklemiş büyük bir bok kütlesi gibi. Mesela "böyle bir cümle yakıştı mı hiç efendim sizin duruşunuza?" diye içimden bir ses yükseldi. Başka bir ses, en az onun kadar bilmiş ,diyor ki "kendimizi bu kadar ciddiye almıyoruz yalnız", bir kaşı havada. "Sen kimsin mübarek ayar vermeye kalkıyorsun?" diyor, ilkinin erkek arkadaşı herhalde. "Sen sus lan gevelek" ,diyor diğeri, "onun ağzı yok mu?" ,"Evet Muhittin" diyor ilki, "ben kendimi savunamıyor muyum?"
Ben de izliyorum bunları dışardan. Mutlaka ama mutlaka birinin içinden gelene, diğerinin bir antitezi var . Stabil değilim, isteğim kendimden, böyle kaya gibi dümdüz her zaman ne istediğini bilen ve tepkiler vermek tam amacına hizmet eden. Yine kafiyelendik bak durup dururken.
İnsan değil misiniz siz hanımefendi, nasıl olacak o her an kaya gibi, her istediği tepkiyi anında olduğu gibi ve en doğru şekilde verebilmek? Benim bildiğim insanlık tam da bunun tersi gibi bir şey değil miydi?
Evet insan olmak belirsizlikler içerisinde, belirsizliklere rağmen dümdüz durabilmeye çalışmak. Galiba huzurlu olmak da, dümdüz durmaya çalışmadan bazen düşebilmek, kalkmaya çalışmadan yerde yatabilmek. Esnemek bazen, düşmeden eğildiği yerden kalkabilmek. Bazense gerçekten dik durabilmek. Hepsini kabul etmek, hepsine olur demek. Tüm duygulara, içindeki tüm seslere kulak vermek. Hepsinin saçını okşamak, omzunu ovalamak. Evet seni de dinliyorum, seni gerçekten çok iyi anlıyorum. Seni pek anlayamadım ama gel anlat biraz daha diyebilmek. Bazen diyememek, anlayamamak. Akışta güzel güzel salınmak. İnsanları boşvermek, hepsinin fabrika ayarını mükemmel kabul edip sonradan puan düşürmek yerine hepsini önce vasat kabul edip sonra gerekirse ve hakederlerse puan yükseltmek...
Bak kanserli hücreler gitti gibi oldu bir anda. Bir ferahlık geldi gibi bana. Oh be, az biraz dinleneyim yattığım yerde :)
2 notes · View notes
1-0lifelife · 4 months
Text
Terk-ediliş
Her geçen gün özlemim artıyor. Her gece Neden¿ diye soruyorum. Neden sevilmeye değer değilim. Neden kolay vazgeçiliyorum.olmuyor… bütün arkadaşlarıma,kardeşime hatta yoldan geçen kediye bile seni anlatmışken bu sonu kabul edemiyorum… şimdi ne onların zihninden seni silebiliyorum nede kendi zihnimden… derler ya uçan kuşa bile seni anlattım… bu misalde çaresiz…
Bu kadar kolay nasıl vazgeçtin benden ¿ hayatım BOK gibi gidiyor… gitmeye devam ediyor. Sende gittin. Beni mutlu eden şeyde gitti. Herkes seni terk eden birinin arkasından bu kadar yas olmaz diyor. Haklılar ama … bazı amaların yeri dolmuyor… Üzerimizden aylar geçti. Yeni hayatına hiç bir şey olmamış gibi devam ediyorsun biliyorum. ‘O’ kızla… bunun düşüncesi bile canımı yakıyor. Her aklıma geldiğinde ağlıyorum.biliyorum geçecek ama bu aralar geçmiyorsun benden de aklımdan da anılarımdan da… sana iyi dileklerde bulunamıyorum da… yoksun yanımda ama aklımdaki senaryolarda seni kıskanmaktan yoruldum .hiç tanımadığım ‘O’ kızdan seni kıskanmaktan yoruldum. Bizden nasıl bu kadar çabuk vazgeçtin tabi biz diye bir şey varmıydı onuda bilmiyorum. Tek bildiğim çok çaba sarfettim…sessiz küçük bir çok savaş verdim ama çok büyük darbe yedim… sen sevgimi ben ise yaşadıklarımı haketmedim.kaybeden ben oldum nasılsa iyiler hep kaybeder ne dersin¿ 1-0
Okurken🎶 formidable 🎶dinle
1 note · View note
nisaa-ttk · 7 months
Text
Yazmayalı uzun zaman olmuş. İlk on üç yaşımda çocuk aklımla yazmıştım buraya. Ben son yazdığımda verdiğim sözlerin hiç birini tutamamışım. İnsan kalabalıkken yalnız kalabilirmiş. Bazı insanlar seviyomuş gibi yapabilirmiş. Bazı insanlar çok güzel seviyomuş gibi yapabilirmiş. İnsanlar bi bildikleri olmasa kimseyi yargılamazlarmış. Siz kimi savunuyorsanız sonunda o kişi sizi haksız çıkarırmış. İlk defa yarı yolda kalmadım,ilk defa terkedilmedim, ilk defa biten bi ilişkiyi sürdürmeye çalışmıyorum, ilk defa bi ilişkinin içinde yalnız değilim. Bazı şeylerin bu kadar normalleşmemesi gerekiyodu. İnsanlar kendi çıkarlarının bittikleri yerde gidermiş. Neden gittikleri için uzun uzun yazılar nedenler aramaya anlam yokmuş. Sadece menfaatleri biter ve giderlermiş. Kimse gerçekten sevmezmiş kimseyi. Odam ilk terkedildiğim sabah gibi kokuyor çünkü biliyorum o da gidicek. Artık belirsizliklerle savaşmıyorum. Biliyorum gidicek. Ben asla akıllanmam bunu da biliyorum. Kendimden yüzlerce kez özür diliyorum. Kendimi nasıl affederim bilmiyorum ama tüm kızgınlığım kendime aslında. Tekrar niye inandım güvendim bilmiyorum. Farklı bi senaryo yaşanmadı. Dün sabah geçmişten biri aradı, ağladı, pişmandı. Dün akşam şimdiden biri aradı, ağladı, ne bok olduğu belli değildi. Tek ortak noktaları gidişleriydi. İkisinin de elinde benden daha iyi bir seçenek kalmamıştı. Kimseye hakkım helal değil, kimseyi affetmiyorum. Umarım kırıldıkları yerden kırılıp, terk ettikleri gibi terkedilirler.
0 notes