#Özgürlük yolu
Explore tagged Tumblr posts
Text
Özgürlük Yolu Projesinde Sona Geliniyor
Giresun’un yaşanabilir bir şehir olması ve vatandaşların keyifli vakit geçirebilmeleri için gerçekleştirdiği projelerden biri olan Özgürlük Yolu Projesi’nde son aşamaya gelindi. Kale’nin kuzey yönünde yer alan ve yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çeken bölgenin, daha modern ve çekici bir görünüm kazanması amacıyla hazırlanan proje hızla ilerliyor. DOKAP desteğiyle yürütülen ‘Özgürlük Yolu…
View On WordPress
0 notes
Text
"Kendi yolunu bulan bir insan, en sonunda yalnız kalır. Çünkü onun yolu, onu diğer insanların yollarından ayırır. Ama bu yalnızlık, gerçek benliğini bulmanın bedelidir. Ve bu, en yüksek özgürlük ve mutluluktur."
-Demian, Hermann Hesse
891 notes
·
View notes
Text
PASİF GELİR - GOLD
Pasif gelir elde etme yolculuğunuzda size rehberlik edecek yepyeni bir kaynakla tanışın: www.pasifgelirhazirla.com. Bu platform, mali bağımsızlığınıza giden yolda atacağınız adımları kolaylaştırmak için tasarlandı. Uzmanlaşmış içerikleri ve güncel bilgileriyle, pasif gelir fırsatlarını keşfetmeniz için ihtiyacınız olan tüm bilgileri sunuyor. Hangi yöntemlerin en etkili olduğunu öğrenerek, para kazanma stratejilerinizi güçlendirebilirsiniz.
Pasif Gelir
Pasif gelir, çalışmadan elde edilen gelir anlamına gelir. Yani, bir kez yapılan bir yatırım veya emek sonrasında düzenli olarak gelir sağlamak demektir. Bu tür bir gelir yaratmanın birçok yolu vardır ve bu yollar, zamanla birikim sağlamanın yanı sıra, finansal özgürlük kazanmanıza da yardımcı olabilir.
Pasif gelir kaynakları, genellikle yatırımlar, mülk sahipliği veya bir hizmetin sürekli sunulması ile bağlantılıdır. Örneğin, hisse senedi yatırımları, kira gelirleri veya dijital ürün satışları, pasif gelir elde etmenin popüler yollarındandır. Bu gelir türü, zaman yönetimi açısından da avantajlıdır; çünkü aktif bir işte olduğu gibi sürekli olarak zaman harcamanızı gerektirmeden para kazanabilirsiniz.
Bu süreçte, başlangıçta biraz zaman ve çaba harcamak gerekli olsa da, doğru stratejilerle oluşturulmuş bir pasif gelir akışı, uzun vadede güvenilir bir gelir kaynağı gibi çalışabilir. Pasif gelir yaratmak için gereken adımlar, araştırma yapmak, doğru fırsatları tespit etmek ve bu fırsatlardan faydalanmak şeklinde sıralanabilir. Örneğin:
Hisse senedi veya gayrimenkul yatırımları yapmak
Dijital içerik hazırlamak ve satmak
Online kurslar veya e-kitaplar aracılığıyla bilgi paylaşmak
Pasif gelir, yalnızca ekonomik açıdan değil, aynı zamanda yaşam kalitesi açısından da önemli bir fırsat sunar. Daha fazla zaman kazanmanızı ve hobilerinize veya kişisel gelişiminize yönelmenize olanak tanır. Dolayısıyla, pasif gelir kaynaklarına yönelmek, birçok kişi için cazip bir seçenek haline gelmiştir.
Para Kazanma
Pasif gelir elde etmenin birçok yolu bulunmaktadır. Bu yöntemler, aktif olarak çalışmadan belirli bir gelir akışı sağlamak adına tasarlanmıştır. Özellikle, pasif gelir blogu oluşturarak, bilgi ve deneyimlerinizi hedef kitlenizle paylaşabilirsiniz. Peki, para kazanma yolları nelerdir? İşte bazı etkili yöntemler:
1. Yatırım Gelirleri
Hisse senetleri, gayrimenkul veya tahvillere yapılan yatırımlar, uzun vadede düzenli bir pasif gelir kaynağı olabilir. Yatırımlarınızın getiri sağlayabilmesi için dikkatli bir analiz yapmanız önemlidir.
2. Online Kurslar ve E-kitaplar
Uzman olduğunuz bir konuda online kurslar veya e-kitaplar oluşturarak, bu içerikleri satabilir ve sürekli olarak gelir elde edebilirsiniz. Bu yöntem, başlangıçta emek gerektirse de, zamanla size düzenli bir gelir sağlayacaktır.
3. Affiliate Marketing
Bir ürün veya hizmeti tanıtıp, satışlardan komisyon kazanarak pasif gelir elde edebilirsiniz. Para kazanma sürecinde, blogunuzdaki içeriklerin SEO uyumlu olması, daha fazla okuyucu ve dolayısıyla daha fazla satış anlamına gelir.
4. Reklam Gelirleri
Blogunuza reklam alarak pasif gelir elde etmenin bir diğer yolu ise, tıklama başına gelir veya görüntüleme başına gelir sistemlerine katılmaktır. Böylece, blogunuzun trafiğinden faydalanarak ek gelir elde edebilirsiniz.
Unutmayın ki pasif gelir elde etmek için öncelikle bir temelin olması gerekmektedir. Aktif olarak zaman ayırarak oluşturduğunuz kaynaklar, ilerleyen dönemlerde size sürekli gelir kazandıracaktır.
Pasif Gelir Blogu
Pasif gelir blogu oluşturmak, hem bilgilerinizi paylaşmak hem de para kazanma fırsatlarını değerlendirmek için harika bir yoldur. Bu tür bir blog, okuyucularınıza pasif gelir kaynakları hakkında bilgi sunarak onların bu alanda bilinçlenmelerine yardımcı olur. Ayrıca, blogunuzdan elde edeceğiniz gelir ile kendi pasif gelir akışınızı da oluşturabilirsiniz.
Pasif Gelir İçin İçerik Fikirleri
Pasif gelir blogunuzda ele alabileceğiniz bazı içerik fikirleri şunlardır:
Yatırım yapmanın yolları ve en iyi yöntemler
Dijital ürünler oluşturmanın önemi ve nasıl yapılacağı
Online kurslar aracılığıyla pasif gelir elde etme stratejileri
Blog yazarlığı ve bunun getirebileceği gelir fırsatları
Pasif gelir elde etmek için kullanılabilecek uygulamalar ve araçlar
446 notes
·
View notes
Text
Cumhuriyet’in 100 Yılına 100 Sevinçli Cümle - Haydar Ergülen 1 Cumhuriyet sizi böyle kadınlı-erkekli bir arada gördüğü için çok sevinçli! 2 Birinci yüz yılında Cumhuriyet’in varlığı bizi çok sevindirdi, üzdüğü de oldu, ama üzdüğünden çok sevindirdi. Şimdi ikinci yüz yılında sıra bizde, ne sırası mı, Cumhuriyet’i sevindirme sırası elbette! 3 Cumhuriyet’i sevindirmek de Cumhuriyet’le sevinmek kadar kolay ve doğal. Bunun için “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” bireyler olmak yeterli. 4 20. yüzyıl büyük devrimler yüzyılı oldu. Önce 1917 Ekim Devrimi, sonra 1923 Cumhuriyet Devrimi, Çin Köylü Devrimi, Küba Devrimi. Cumhuriyet bize devrim sevincini yaşattı. 5 Devrimleri ancak romantikler yapar, Cumhuriyet’i de romantikler kurar, romantikler, yani hülyalılar! Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusunun, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bu denli çok sevilmesinin nedenlerinden biri de romantik ve hülyalı oluşudur. 6 Cumhuriyet’i düşünmek de sevinçtir Atatürk’ü düşünmek de. Düşüncesizler bunu bilmedikleri için bu kadar mutsuzlar! 7 İlhan Berk’in dizesindeki şu sevince bakın: “Cumhuriyet’in ilk günleri gibiydi yüzün.” 8 Keşke 100 yıl sonra da bu dizenin aydınlığı, temizliği ve ışığıyla, onun ilk günleri gibi sevinçli olabilseydik! 9 Nâzım Hikmet’in Kuvayı Milliye Destanı’nda, hani Paşa’yı “sarışın bir kurd”a benzettiği o müthiş destanda “dağlarda tek tek ateşler yanıyordu” dizesindeki sevinçle ürperiyoruz hâlâ! 10 Coğrafyanın kader olmadığını göstermek için verdi kısacık ömrünü kurtuluşa! Rumeli’si, Anadolu’su ve Mezopotamya’sıyla bu yurt, Ortadoğu’ya komşu olsa da Ortadoğulu olmasın istedi Gazi. Yüzünü hep aydınlığa, çağdaşlığa çevirdi, son yıllara dek hayli sevindik, Yahya Kemal’in “Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik” dizesindeki çocuklar gibi şendik. Çocuklarımızın da yine yeniden şen olacağına, sevineceğine inanıyoruz, çünkü “bu memlekette de bir gün sabah olacak”tır yeniden! 11 Cumhuriyet sevinci tam da “Gerçekçi ol, imkânsızı iste!” sözünün gerçekleşmiş hâlidir. 12 Stefan Zweig’ın Yıldızın Parladığı Anlar kitabında karşılığını bulan anlardan biri olarak yıldızlı bir sevinçtir Cumhuriyet. 13 Cumhuriyet en çok da bir “kadın devrimi” olmanın sevincidir. 14 Cumhuriyet, ülkenin kurucusunun o ülkenin en centilmen insanı olmasının sevincidir. 15 Cumhuriyet, ülkenin en ünlü halk ozanının, gözlerinin olmasa da gönlünün açılmasının sevincidir. 16 Cumhuriyet tam da 100. yılında ulusal kadın voleybol takımının ona şampiyonlukla teşekkür etmesinin sevincidir, olmasaydı olmazlardı çünkü! 17 Cumhuriyet bir yaz sevinci olarak, yaz denizlerine kadınlı-erkekli dalmanın sevincidir. 18 Cumhuriyet karatahtaya yazılan ilk hecenin Türkçe sevincidir. 19 Cumhuriyet “Çok şükür çok şükür bugünleri de gördük” demenin yüz yıldır sevincidir. 20 Cumhuriyet, yolu geleceğe açık, yüreği sevgiye açık, saçları özgürlüğe açık genç kızların taze sevincidir.
21 Cumhuriyet bale yapan mini mini hanımların el ele tutuşmuş sevincidir. 22 Cumhuriyet, ülkenin kurucusunu yitirdiği 10 Kasım 1938’den bu yana, tam 85 yıldır her 10 Kasım sabahı saat 9’u 5 geçe saygıyla ayağa kalkmak ve o büyük devrimciyi özlemle anmaktır. 23 Cumhuriyet eşitliğin sevincidir, sevinci de eşit paylaşmaktır. 24 Cumhuriyet, kadını yok sayan, ikinci sınıf sayan toplumların ne yazık ki bilmediği, duymadığı bir neşenin sevincidir. 25 Cumhuriyet düğününde babasıyla dans eden bir genç kızın sevincidir. 26 Cumhuriyet “Benzemez kimse sana” şarkısına gözleri parlayarak katılmanın sevincidir. 27 Cumhuriyet ilk öpüşmenin unutulmaz sevincidir. 28 Cumhuriyet ilk kitabını imzalayan genç yazarın sevincidir. 29 Cumhuriyet üniversitede okumak için büyük kente gelen genç kızların, delikanlıların özgürlük sevincidir. 30 Cumhuriyet “Kimsesizlerin kimsesi” olmanın sevincidir. 31 Cumhuriyet her çocuğun Ata’sını görmeye Anıt Kabir’e gitmesinin sevincidir. 32 Cumhuriyet dünyanın en güzel kentlerinden birinin denizlerinde yol alan vapurlarda olmanın mavi sevincidir. 33 Cumhuriyet “İzmir’in dağlarında çiçekler” açmasının sevincidir. 34 Cumhuriyet “Sarı saçlım mavi gözlüm nerdesin?” özleminin sevincidir. 35 Cumhuriyet adını taşıyan meyhanede iki kadeh parlatmanın sevincidir. 36 Cumhuriyet, Cumhuriyet Bayramlarında iki dirhem bir çekirdek giyinip kutlamaya gitmenin sevincidir. 37 Cumhuriyet, Cumhuriyet’in yanlışlarını, eksiklerini özgürce tartışma sevincidir. 38 Cumhuriyet, Aydınlanma sevincidir. 39 Cumhuriyet, kızlı-oğlanlı köy çocuklarının onlara hem bilgi hem beceri kazandıran Köy Enstitüleri’nde yetişmesinin sevincidir. 40 Cumhuriyet, zeybek oynamayı erkek tekelinden kurtarıp kadını da katmanın ve adını “Tarcan Zeybeği” koymanın sevincidir. 41 Cumhuriyet, bir zamanlar Bomonti bahçelerinde ailece bira içmenin sevincidir.
42 Cumhuriyet kadın pilotun anonsunu duyunca daha güvenli yolculuk yapacağını hissetmenin sevincidir. 43 Cumhuriyet kadın şairlerin, erkek şairlerden daha iyi şiir yazmasının sevincidir. 44 Cumhuriyet, dinin asla devlet işlerine karıştırılmamasının ve “Türkiye laiktir, laik kalacak” demenin sevincidir. 45 Cumhuriyet İdil Biret’i, Suna Kan’ı, Fazıl Say’ı yetiştirmenin sevincidir. 46 Cumhuriyet Yaşar Kemal’in destansı sevincidir. 47 Cumhuriyet Orhan Pamuk’un Türkçeyi bir edebiyat dili olarak dünyaya tanıtmasının güzel sevincidir. 48 “Cumhuriyet sevinci, insanın kendisine yakışanı giymesidir.” (Düzgün) 49 Cumhuriyet “Annemin aldığı kırmızı rugan ayakkabılarım ve içinde dantelli beyaz çoraplarımla ilk kez dışarı çıkıyor olmanın kız çocuksu heyecanıdır.” (Tuğçe) 50 “Cumhuriyet başının göğe bakmasının sevincidir.” (Şükran) 51 “Cumhuriyet nefes alıp vermek kadar kıymetli ve anlamlı bir sevinç.” (Kıymet) 52 Cumhuriyet sevinci “Bir Cumhuriyet kadını olarak, Cumhuriyet’in bu topraklara kazandırdığı bütün değerlerin yaşatıldığını ve yaşatılacağını iliklerine kadar hissetmektir.” (Hülya) 53 Cumhuriyet sevinci “göklere yazılmış bir destanın aydınlık yüzünü gururla okşamaktır.” (Ecem Fulya) 54 “Evlatlarımızın geleceğe umutla bakması, yitirdiklerimizin toprağa huzurla kavuşmasıdır Cumhuriyet sevinci.” (Mehtap) 55 “Bağımsızlığın ilk adımının, hayalinin peşinden koşmak olduğunu hissetmektir Cumhuriyet sevinci.” (Muhammet) 56 “Sevgilinin aşkına karşılık vermesidir Cumhuriyet sevinci.” (Hilal) 57 “Umut ekilen toprağı kucaklayan güneştir Cumhuriyet sevinci.” (Sema) 58 “Cumhuriyet sevinci, insanın kendi kaderine terk edilmemesi demek.” (Esin) 59 “Cumhuriyet, özgürlüğü için bedel ödemiş bu milletin şölenidir.” (Gönül / Sevda) 60 “Hür doğdum hür yaşarım/ kime ne kime ne/ köle miyim sana ben/ sana ne sana ne?” şarkısını söylemenin sevincidir. 61 Bir köylü çocuğunun devletin okullarında parasız okuyup önce mühendis, ardından başbakan ve cumhurbaşkanı olup, kendine yakıştırdığı Çoban Sülü lakabıyla gurur duymasıdır. 62 Defterine kırık dökük harflerle “Ali, Ayşe’yi seviyo” yazan Ali’nin sevincidir. 63 Yazlıklarda, sitelerde yaşanan ilk yaz aşklarıdır.
64 Kasaba meydanındaki Atatürk’ün önünden geçerken onun sana gülümsediğini hissetmektir. 65 Başöğretmenin Atatürk olduğunu hiç unutmadan, önünden her geçişte durup selam vermenin çocuk sevincidir Cumhuriyet. 66 Uzak kasabalara, dağ köylerine atanan gencecik öğretmen kızların kendilerini Çalıkuşu gibi hissetmesidir Cumhuriyet. 67 Aziz Sancar’la Nobel, Nuri Bilge Ceylan’la Altın Aslan, Semih Kaplanoğlu’yla Altın Ayı kazanmanın sevincidir Cumhuriyet. 68 Kadınların toplum içinde yüksek sesle gülmesinin ayıp olduğunu söyleyen gericilere inat, ağız dolusu kahkahayla gülmenin sevincidir Cumhuriyet. 69 “’Gök yakut bulutun karnında/ ebemkuşağı direnişidir’ Cumhuriyet sevinci.” (Dilek) 70 Ülkenin bağımsızlığını her şeyin üstünde gören iki şairi, Mehmet Âkif Ersoy ve Tevfik Fikret’i farklılıklarıyla sevmek, saygıyla anmaktır Cumhuriyet. 71 Mehmet Âkif Ersoy’un bağımsızlığa ve özgürlüğe armağan ettiği “İstiklal Marşı”mızda, “Ben ezelden beridir hür yaşadım hür yaşarım/ hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım” dizelerini hiç unutmamak ve “kadının yeri evidir” diyen zihniyetin yüzüne çarpmaktır Cumhuriyet. 72 Dünyanın sadece insanlara değil, hayvanlara da ait olduğunu bilmenin sevincidir Cumhuriyet. Kedilere, köpeklere, kuşlara bir parça yiyeceği, bir kap suyu çok görmemektir. 73 Halide Edip Adıvar’ın, nam-ı diğer Halide Onbaşı’nın bu ülkenin kadın yazarlarının direniş öncüsü olduğunu bilmenin ve kadınlara bu cesaretin ondan geldiğini anlamanın sevincidir Cumhuriyet. 74 Suat Derviş, Sevim Burak, Leyla Erbil, Adalet Ağaoğlu, Tomris Uyar, Füruzan, Sevgi Soysal, Tezer Özlü, Pınar Kür, Sevinç Çokum, Ayşe Kulin, İnci Aral, Ayla Kutlu, Erendiz Atasü, Buket Uzuner, Latife Tekin ve daha pek çok kadın yazarın varlığından onur duymaktır Cumhuriyet. 75 62 yıllık ömrünün 22,5 yılını hapishanelerde geçirmesine karşın “Memleketimi seviyorum, hapisanelerinde yattım” diyen Nâzım Hikmet gibi bir şairimiz olmasının sevincidir Cumhuriyet. 76 Ahmet Hamdi Tanpınar, Abdülhak Şinasi Hisar, Sait Faik, Sabahattin Ali, Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Kemal Tahir, Peyami Safa, Aziz Nesin, Tarık Buğra, Fakir Baykurt, Oğuz Atay, Bilge Karasu, Vüs’at O. Bener gibi dünya yazarlarını Türkçe okuyabilmenin sevincidir Cumhuriyet. 77 Daha 1940’larda irticaya dikkat çeken ve “Tehlikenin farkında mısınız?” diye uyaran Orhan Veli gibi Garip bir şairimiz olmasının uzun sevincidir Cumhuriyet. 78 Türkmen ulusu Yunus Emre’nin izinde ve Türkçesinin güzelliğinde şiir yazmaya özenmektir Cumhuriyet. 79 Yahya Kemal, Ahmet Hâşim, Nâzım Hikmet, Necip Fazıl, Orhan Veli, Melih Cevdet Anday, Oktay Rifat, Ahmed Arif, Rıfat Ilgaz, İlhan Berk, Cahit Külebi, Ece Ayhan, Dağlarca, Can Yücel, Gülten Akın, Behçet Necatigil, Âsaf Hâlet Çelebi, Metin Eloğlu, Özdemir Asaf, Sennur Sezer, Cemal Süreya, Turgut Uyar, Sezai Karakoç, Edip Cansever, Ülkü Tamer, Ceyhun Atuf Kansu, Hasan Hüseyin, Cahit Zarifoğlu, Metin Altıok, Arkadaş Z. Özger, Sina Akyol, Nilgün Marmara, Didem Madak, Ahmet Erhan, Behçet Aysan, küçük İskender, Ergin Günçe’yi Türkçe okumanın sevincidir Cumhuriyet. 80 İlhan Berk’in “Elma kokan bir Türkçeyle konuştuğun içindi” dizesini sevinçle parlatıp teşekkür etmektir Cumhuriyet. 81 Çoksesli, çok renkli bir toplum yaratma düşü için çabalama sevincidir Cumhuriyet. 82 Can Yücel’in demesiyle Rengahenk bir ülkenin gökkuşağı sevincidir Cumhuriyet: Mavidir, kırmızıdır, turuncudur, yeşildir, mordur, sarıdır, eflatundur, beyazdır... 83 Ege’deyken Anadolu’yu, Anadolu’da Rumeli’yi, Rumeli’de Akdeniz’i, Akdeniz’de Güneydoğu’yu, Güneydoğu’da Karadeniz’i özlemektir Cumhuriyet.
84 Kimsenin milliyetinden, dilinden, dininden, mezhebinden, renginden, cinsiyetinden ötürü ötekileştirilmemesinin adıdır Cumhuriyet. 85 Ormanlarını, zeytinliklerini, sularını, ağaçlarını, meralarını, bağlarını bahçelerini, ovalarını yaylalarını korumak için öne atılan köylü kadınların direnişidir Cumhuriyet. 86 Her köşesinden bambaşka şarkılar, türküler duyulan, semaların, semahların dönüldüğü, horon tepildiği, kadın-erkek el ele gönül gönüle omuz omuza halayların çekildiği bir şölen sevincidir Cumhuriyet. 87 Üç yanı denizle, dört yanı iyilikle, her yanı özgürlükle çevrili bir ütopyadır Cumhuriyet. 88 “Güneş ufuktan şimdi doğar” demeden, güneş daha doğmadan güneş gibi doğandır Cumhuriyet. 89 Yasaklanan festivallere, dinletilere inat hep bir ağızdan söylenen bir itiraz şarkısıdır Cumhuriyet. 90 Türkiye’yi bir Ortadoğu ülkesine dönüştürmek, yurttaşlık bilincinin yerine kulluğu getirmek, Cumhuriyeti dinsel bir yönetime çevirmek isteyenlere biat etmemek, boyun eğmemektir Cumhuriyet. 91 Hep oğlanlar kızlara mı söyleyecek, kızların da oğlanlara “seni seviyorum” demesidir Cumhuriyet. 92 İkinci yüz yılında tam demokrasiyle, özgürlüklerle, devrimci ve halkçı bir buluşmaya hazırlanmaktır Cumhuriyet. 93 Her sabah otobüs şoförünü, tanıdığın tanımadığın herkesi, hayvanları, ağaçları, yeryüzünü “günaydın” diye selamlamanın sevincidir Cumhuriyet. 94 Cumhuriyet şeker fabrikalarıdır, Sümerbank’tır, Beykoz Kundura Fabrikası’dır, Paşabahçe fabrikalarıdır. 95 Cumhuriyet 23 Nisan’dır, 19 Mayıs’tır, 30 Ağustos’tur, 29 Ekim’dir, Cumhuriyet bir bayram sevincidir. 96 Cumhuriyet eleştiridir, özeleştiridir, “Ben yanmasam sen yanmasan biz yanmasak/ nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa” diyebilmektir. 97 Cumhuriyet tüm yurttaşların farklılıklarıyla, özgünlükleriyle, barış içinde, özgürce bir arada yaşamasının sevincidir. 98 Değerlerini, erdemlerini en az on kuşaktır paylaşan yurttaşların özgüvenidir Cumhuriyet. 99 Cumhuriyet bugün benim doğum günüm demektir. Cumhuriyet’te doğdu, Cumhuriyet’te yaşadı denilsin sevincidir. 100 Cumhuriyet, Nâzım Hikmet’in “Davet”idir. “Dörtnala gelip Uzak Asya’dan Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket bizim. Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak ve ipek bir halıya benziyen toprak, bu cehennem, bu cennet bizim. Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın, yok edin insanın insana kulluğunu, bu dâvet bizim... Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine, bu hasret bizim...” - Haydar Ergülen, Cumhuriyet’in 100 Yılına 100 Sevinçli Cümle (100. Yıl Cumhuriyet Alfabesi) - Fotoğraf: Mustafa Kemal Atatürk, 29 Ekim 1925, Ankara'da düzenlenen Cumhuriyet kutlamaları (Cemal Işıksel)
#Haydar Ergülen#Cumhuriyet’in 100 Yılına 100 Sevinçli Cümle#29 Ekim#29 Ekim Cumhuriyet Bayramı#29 Ekim 1923#Cumhuriyet Bayramı#Cumhuriyet#Atatürk#Mustafa Kemal Atatürk#Türkiye#Yürekbalı#Kutlama#100. Yıl Cumhuriyet Alfabesi#Sevinç#Cemal Işıksel#Cumhuriyet'in İlanı#Cumhuriyet'in ilanı#cumhuriyetin ilanı#Ankara#Bayram#Millî Bayram#Milli Bayram#Nâzım Hikmet
26 notes
·
View notes
Text
Aristippos (M.Ö. 435-355), mutluluğa götüren en güvenli yolu özgürlük olarak kabul etmekte, yalnızca kendine dayanan, kimseye bağlı olmayan kişilerin gerçek mutluluğa ulaşacaklarını belirtmektedir.
8 notes
·
View notes
Text
Sevgili ,
Birini hem çok sevip hem tutku hissederken bir yandan da özgürlüğü istemek bir çelişki. Galiba sen, her zaman özgürlüğü daha çok istedin. Kimse seni hayallerindeki gibi sevmediyse, sebebi budur belki. Ama biliyor musun? Hayatın bu çatışmaları, insanı en çok tanımlayan şeylerdir.
Her sabah aynı yatakta uyanmak, her gün aynı suratlara bakmak, aynı sesleri duymak... Bu döngüde, kendi iç sesini kaybedersin. Özgürlüğün peşine düştüğünde, kimse seni anlamaz. “Neyin eksik?” diye sorarlar. Anlayamazlar, senin içindeki o bitmek bilmeyen boşluğu, o sürekli devinimi. Her seferinde kaçmak istersin, ama zincirler hep ayağında. Aşk dediğin, bir tutsaklık mı yoksa?
Belki de bu yüzden, hayallerindeki gibi bir sevgiye hiç ulaşamadın. Her seferinde bir adım geri attın, her seferinde biraz daha kendini kaybettin. Özgürlük mü sevdiklerin, yoksa sevdiklerinden kaçış mı? Bu sorunun cevabını bulmak, kendi iç dünyanda kaybolmaktan geçiyor.
İçindeki boşluğu doldurmanın tek yolu, belki de o özgürlüğü yakalamaktır. Ama özgürlük, pahalı bir bedelle gelir. Yalnızlık... Herkesin kaçtığı, senin ise kucakladığın o yalnızlık. Belki de seni hayallerindeki gibi sevmeyenler, senin bu karanlık yanını göremedi. Görselerdi, belki de korkarlardı. Belki de bu yüzden, kendi karanlığında yalnız yürüyorsun.
Yeraltında kaybolanlar, hep böyle mi hisseder? Kaos, öfke, tiksinti... Bu duygular seni tanımlar, seni sen yapar. Belki de bu yüzden, kimse seni tam olarak anlayamaz. Senin özgürlüğün, başkalarının kabusu olabilir. Ama bu senin gerçeğin, senin hayatın.
Birini sevmek, tutkuyla bağlanmak... Bunlar güzel şeyler. Ama özgürlük, her zaman daha çekici. Hayatın çelişkisi burada yatıyor işte. Sevgi ve özgürlük arasında sıkışıp kalmış bir ruh, her zaman bir çıkış yolu arar. Senin yolun ise, kendi karanlığında kaybolmaktan geçiyor.
Kim bilir, belki de bir gün, kendi karanlığında gerçekten özgür olacaksın. Ama o zamana kadar, bu çelişkiyle yaşamaya devam edeceksin. Çünkü hayat, tam da bu çelişkilerle güzel. Ve sen, bu çelişkilerde kendini bulacaksın.
Sevgiyle,
...
10 notes
·
View notes
Text
Kitapların iyileştirici etkisi: Bibliyoterapi Nedir?
Psikoterapi her ne kadar fiyatlarından dolayı lüks olarak görülse de bireylerin problem çözme becerilerini arttırması ve hayatın yoğun temposunda dinlenebilecekleri bir alan yaratmasından kaynaklı bir ihtiyaçtır. Ancak ekonomik durumlardan ya da sosyal baskılardan dolayı toplumumuzun büyük bir kısmı terapiye karşı önyargılı. Peki iyi hissetmenin yolu sadece terapi ile mi sınırlı?
Aslında hayır değil. Kitaplarla terapi olarak açıklanan bibliyoterapi doğru kişilerin doğru kitaplarla bir araya gelmesi ile gerçekleşir. Süreç bir uzman eşliğinde ilerleyebileceği gibi birey tek başına da bu konu üzerinde çalışabilir. Kitabı okuyan kişi olaylar zincirini, karakterlerin yapılarını ve problemlerle nasıl başa çıktıklarını inceler ve düşünür.
Ayrıca uzmanlar tarafından yazılmış olan birçok kendine yardım kitapları mevcuttur. En çok okunanlardan Dr. David D. Burns / İyi Hissetmek kitabı örnek verilebilir. Yapılan araştırmalarda doktorlar İyi Hissetmek okuma terapisinin en az bütün bir terapi süreci ya da antidepresan tedavisi kadar etkili olduğunu gözlemlemiştir. Bu durum şaşırtıcıdır çünkü kitapların maliyeti bir terapi veya ilaç tedavisinden çok daha kolay karşılanabilecek seviyededir.
Günlük hayatta bireyin ruh halini desteklese de elbette ciddi sorunlarda yeterli olmayabilir. Bu nedenle kendinizi iyi hissetmiyorsanız mutlaka bir uzmana danışmanız öneriliyor.
Araştırmalara göre stres üzerinde etkili olan bu yöntem bireylerin daha az yalnız hissetmelerini sağlıyor, anksiyeteye iyi geliyor ve kişileri sakinleştiriyor. Her yaş için kullanılabilen bibliyoterapi empatiyi destekliyor ve bireylerin bakış açılarını genişletiyor.
Kitap seçerken öncelikle okuma seviyenize uygun olması oldukça önemli çünkü düzeyinizin üstünde olan bir kitabı okumak sizi zorlayabilir ve devamlılık olmazsa olmazdır. İlginizi çeken bir kitabın seçilmesi de aynı şekilde devamlılığınıza katkıda bulunacaktır.
Ancak tabii ki tedavi yöntemleri her insanda aynı şekilde işlemez. Bireysel farklılıklar göz ardı edilmemelidir.
Yine de göz gezdirmek isterseniz sizlere önerebileceğim şu kitapları inceleyerek başlayabilirsiniz:
Doğan Cüceloğlu -Gerçek Özgürlük
David Burns -İyi Hissetmek
Richard Bach – Martı Jonathan Livingstone
Charles Duigg -Alışkanlıkların Gücü
KAYNAK:
Dr. David D. Burns/ İyi Hissetmek
3 notes
·
View notes
Text
"Hep bir çıkış yolu bulmaya çalışıyoruz. Bundan kurtulma şansınız yok. Her ülkeye ya da yalnızca bir ülkeye girmenizi sağlayan bir pasaportunuz da olsa bir şey fark etmez. Dünya kadar eski bir deyişe göre, özgürlük insanın içindedir."
34 notes
·
View notes
Text
“ hep çıkış yolu bulmaya çalışıyoruz. ,
ama dünya kadar eski bir deyişe göre ,
“ özgürlük insanın içindedir .!”
11 notes
·
View notes
Text
youtube
bir sabah uyandım gökyüzü masmavi ve kuşlar sonra kalktım; hafif bir kahvaltı, yollar da çoktan dolmuş. okul yolu çiçek dolu. bahardan hangi ay? sonra birden her yer karardı, güneşimi almaz olmuştum. baktım yukarıda uçak var, on tonluk bombalarla kentin etrafındalar... özgürlük için, demokrasi için, haklarımız için kuşatıldım! bak kardeşim yanında insan var. bak kardeşim yanımda insan var. kurtarsana beni! bir sabah uyandım gökyüzü masmavi ve kuşlar
3 notes
·
View notes
Text
"Kendi yolunu bulan bir insan, en sonunda yalnız kalır. Çünkü onun yolu, onu diğer insanların yollarından ayırır. Ama bu yalnızlık, gerçek benliğini bulmanın bedelidir. Ve bu, en yüksek özgürlük ve mutluluktur."
4 notes
·
View notes
Text
🎯 Hücreler 🎯
Tıka basa tüm hücrelerimde hissedercesine sevmemiş olmalıyım ki
Yüreğimden dökülenler ele veriyor beni,
Tıkılmışız hücrelerimize özgürlük sevdamız enkaz altında,
Yüzüme bakabilir misin?
Göz yaşlarımdan döküyorum seni
Güzelliğinden soyunan ağaçların mevsimi geldi,
Soğukta yaşayacaklar kendi yalnızlıklarını,
Yalnızlıklarını yalnız kendileri bilecek,
Dokunma duygusundan yoksun insanlar yine göremeyecekler seni
Ben hep senin gözlerinle uyanırım güne,
Saçların ile dolanırım rüzgara,
Kıvrım kıvrım sözcükleri sokarım duyguyla en kuytu yerlere
Bakışları donmuş bir vitrin müdavini,
Kapalı hücrelerinin kapıları, dünya dışarı,
Daldan dala tırmanan bir ateş adına
Yanıp kül düşüşü gibi dağılırım
Yürekli bir ateşin karşısında yele tutulan kül şimdilik bozgunda
Yüz yıl önce olduğu gibi yine anka kuşu gibi anka bir diyardan doğacak güneş gibi
Ölümden önceki yüzlere bakıyorum
Yüreklerine kavgayı çizdiklerini görünce,
Hücrelerini kapattıklarını düşünmüyorum,
Bir tek pencereleri kalır gözlerinde
Mavi bir göğe hasret umut topluyor gençler yeniden
Darmadağın edilmiş bir düzenin içinde
Kalabalık omuzlar arasında çizdiğim yolu, geri dönüp bulamıyorum!
Önder Karaçay
#önderkaraçay#mobbingbank#önder karaçay#mobbing bank#insan#atatürk#devrim#mahşer tufanı#zulüm#türk fırtınası#hücreler
2 notes
·
View notes
Text
Hakikat Tahrif Edilirken
Değişken bir tahakkümün orta yerinde herkesin bir ötekisine düşman addedildiği bir saha, bir zeminde hakikat tahrip ediliyor. Düpedüz, doğrudan bir cendere refakatinde ol iletişim işleri başkanlığının gözetiminde vurgular / bildirimler hepten o hakikatin tahribatını var ediyor. Devletli erkanı, baş efendiden başlayarak kurulan oyunun yenisi hep daha derin hep daha kalıcı bir yıkım hüzmesini var ediyor. Yıkım katara eklenirken, ayrıcalıklı kast, zümreler bina edilirken, onlar feraha erirken kalan için bir yara verme halinin aralıksız bir halde yinelendiği bir zemin projeksiyonu güncelleniyor. Her şey güllük gülistanlıktır diye söze başlanırken var edilen çöl gözlerden ırak bir biçimde zannediliyor. Normallerini zayi etmiş olagelen bir yerde hayatın un ufak edilip devlet / sermaye eline oyuncak edilmesine devam ediliyor. Erk, muktedir, iktidar tahayyülünde arsızlığı ele alıp vurdumduymaz bir hali kesintisiz devam ettirerek, her şeyi tarumar eden, belirgin bir biçimde mahpusluk hal istemini hayat diye sabitimiz kılan bir devinim var ediliyor. Bu hali sorgulayan mavi veya beyaz yakalı emekçi, vasıflı ya da vasıfsız kodlu işçi, herhangi ama herhangi bir sıradan o yurttaş iktidar elinde düşman belleniyor. Bu ötekidir denilerek hedef kılınıyor aralıksız bir biçimde. Hakikat sorgulanmasın denilerek biyopolitik bir denetim, gözetim ve tahakküm iş bu ülkenin yegane istikameti haline dönüştürülüyor.
Tahakkümü var eden siyasal merci, makam ve liderliğin sunduğu perspektifin her nasıl bir biçimde Kürd özgürlük mücadelesini, siyasal aksiyonunu hedef kıldığı daha yepyeni Kobane kumpas davası sürecinde var edilenlerden ortaya çıkabilir pekala. Doksanlı yıllar ve öncesindeki zorba Evren rejiminin var ettiklerinden, kuruluş tarihine, 1915-1920 süreci arasında memleketin yıkıcı / yok ediciliğinde bir biçimde kullanışlı addedilen bir halkın topyekun yeniden tornadan geçirilmesinin bir kere daha hürriyetinden o geçmişin, geçemeyen karanlığında hizaya çekilip, sindirilip de susturulan ötekileri gibi onların da payına aynısının düşürülmesinin azap verici serüveni bugünleri belirginleştirir. Birbirinde buluşan, birbirini tamamlayan bir sınama halinin Kürd, Alevi, Ezidi, Mıhellemi, Arapları bulmasının yolu ve yönüdür mesele. İktidar pratiklerini kullanışlı addettiği ötekisine hıncı savunarak bütünleşik bir biçimde hayatı kuşatmak var edilendir. Halkların Eşitlik ve Demokratik Partisi, Dem Partinin öncesinin iktidar eliyle mahpus kılındığı zeminde ol Kobane davasının ardından çıkagelen ülke imgesi zaten başlı başına nasıl bir cenderenin imal edildiğini görünür kılar. Suçsuzlukları kanıtlanmış, sadece siyasi beyanları yüzünden hınçla linç ettirilen, yılları mahpuslukla geçen Kışanak, Tuncel, Ata ve hatta Tuğluk için tahliyelere karşılık itirazlar var edilir. Madun siyasetin hedef kıldığı insanların ki en sonuncusu Aysel Tuğluk’un bir insanın yaşayabileceği acıları aşan bir sınamaya tabi tutulması, annesinin cenazesine “Ermeni” yakıştırması yapılarak defnedilmesi sırasında olmadık işkencelerin var edildiği bir zeminde, demans olmasının dahi hiçbir önemi yok kılınır. O kadar afaki acının yaşatıldığı bir insanın canı da üç otuz kuruşluk iktidardan çok daha değerli olduğu anlaşılır kılınmaz.
Sibel Yükler’in T24’teki haberidir: “Kobani davasında savcılık, Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği tahliye kararlarına itiraz etti.
6-8 Ekim 2014 tarihlerindeki Kobani olayları nedeniyle eski HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın da aralarında olduğu 108 sanıklı Kobani davasında dün karar açıklandı. Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi, 47 ayrı suçtan yargılanan yargılanan Selahattin Demirtaş'a toplam 42 yıl, Figen Yüksekdağ'a ise 30 yıl 3 ay hapis cezası verilmesine hükmetti.
Mahkeme, yargılanan 24 sanığa toplamda 407 yıl 7 ay hapis cezası verdi. Davada, Gültan Kışanak ve Sebahat Tuncel'in aralarında yer aldığı 5 tahliye, 12 beraat, 13 tutukluluğa devam kararı verilirken, firari 72 sanık hakkındaki dosya da ayrıldı.
Ancak mahkeme savcısının bugün tahliye kararlarına itiraz ettiği öğrenildi. Savcılık itirazında, “Sanıklar hakkında verilen tahliye kararının gözden geçirilerek ayrı ayrı tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkarılması" talep edildi.
Mahkeme kararının ardından, eski Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Gültan Kışanak, HDP ve DBP'nin eski eş genel başkanlarından Sebahat Tuncel ile diğer siyasetçiler Ayla Akat Ata, Meryem Adıbelli ve Ayşe Yağcı tutuklu oldukları cezaevinden dün gece tahliye edilmişti.
Ne olmuştu?
Davada, 7,5 yıldır cezaevinde olan ve azami tutukluluk süresini 6 ay önce dolduran Gültan Kışanak'a ise "örgüt üyeliği" suçundan ise 12 yıl hapis cezası verildi, ancak tutuklulukta geçirdiği süre göz önüne alınarak tahliyesine hükmedildi.
Sebahat Tuncel'e "örgüt üyeliği" suçundan 12 yıl hapis cezası veren mahkeme; Ayla Akat Ata'ya da aynı suçtan 9 yıl 9 ay hapis ceza verirken, iki isminde de tahliyesine karar verdi.
Yasin Börü ve diğer tüm ölümlere beraat
6-8 Ekim 2014 tarihlerinde yaşanan olaylarda farklı kentlerde resmi kaynaklara göre, 37 kişi hayatını kaybetmiş, 326'sı kolluk kuvveti olmak üzere toplamda 761 kişi de yaralanmıştı. Davada 36 sanığa Yasin Börü’nün de olduğu 6 kişinin ölümüne yol açtıklarına ilişkin suçlamalardan beraat kararı verildi.
Davada beraat eden isimlerin tamamı şöyle: Altan Tan, Ayhan Bilgen, Aysel Tuğluk, Bircan Yorulmaz, Gülser Yıldırım, İbrahim Binici, Sırrı Süreyya Önder, Can Memiş, Gülfer Akkaya, Berfin Özgü Köse, Emine Beyza Üstün, Sibel Akdeniz.”
Topyekun bir tahakküm çemberi içerisinde ötekisine / öyle sanılana düşmanlığın her nasıl aralıksız var edildiğine bir örnektir, savcılık itirazı. Tutsaklıkları boyunca hayatlarından bir şeyler eksiltilen, canları çalınan, yaslarına dahi müsamaha gösterilmeyip, en küçük bir telafi için vakit harcanmadan, özür dilenmeden Tuğluk, Kışanak, Tuncel gibi davadan salıverilen insanların özgürlüklerinin yeniden ellerinden alınması talep olunur. Normallik, ılımlılık, normalleşme, siyaseten üslup değişikliği vesaire diye cümleler kurulurken kurucu hizip ile bugünün devletinin yegane sahibi biziz biz diyenler arasında olan biten yeniden Kürd halkına, onlarla birlikte hareket eden Mezopotamya halklarının tamamına karşıtlık olarak var edilendir. Neydi ki normalleşme? Sahiden neye yarar onca lafazanlık bunca kötülük arşıalaya çıkarken? Tümüyle doğrudan bir tehdit dili, eylemi, tahakkümün en keskin sureti ve baş efendinin işaretlemesi doğrultusunda verilmiş olagelen bir kadük yargı kararının akıbeti bambaşka acıları yeniden var etmek midir, nereye kadar?
Medyascope’tan aktaralım: “AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, 26. Dönem Adli Yargı ve 16. Dönem İdari Yargı Kura Töreni’nde, Kobani davası kararlarına ilişkin ilk kez konuştu. Erdoğan, eski HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş’a 42 yıl ve Figen Yüksekdağ’a 30 yıl 3 ay hapis cezası verilen kararlarla yüreklere su serpildiğini söyledi.
“6-8 Ekim hadisesi 37 insanımızın vahşice öldürüldüğü bir terör kalkışması”
Erdoğan, yargılamaya konu olan olaylar hakkında “6-8 Ekim hadisesi asla bir protesto gösterisi değil, 37 insanımızın vahşice öldürüldüğü bir terör kalkışmasıdır” dedi. HDP’li siyasetçilerin 6-8 Ekim 2014 tarihinde yaşanan olaylarda 16 yaşındaki Yasin Börü’nün de arasında bulunduğu kişilerin ölümüne ilişkin suçlamalardan beraat etmesine değinmeyen Erdoğan şöyle devam etti:
“Suriye’deki gelişmeleri bahane eden bölücü örgüt unsurları doğrudan devletimizin bekasını hedef alan bir isyan girişiminde bulunmuştur. Bu isyan girişiminde 37 insanımız şehir eşkiyaları tarafından katledilmiştir. Ülkemizin 35 ili, 96 ilçesi ve 131 yerleşim biriminde sokaklar dükkanlar ve okullar ateşe verilmiş, masumların kanı akıtılmıştır. Bölücü canilerin katlettiği insanlar arasında ihtiyaç sahiplerine kurban eti dağıtan 16 yaşındaki Yasin Börü ve arkadaşları da vardır. 6-8 Ekim olaylarını kışkırtanlar yönlendirenler azmettirenler milletimize böyle bir acıyı yaşatanlar bellidir, hukuk elbette bunlardan hesap sormak zorundadır.”
“Mahkeme kararıyla ilgili haddi aşan yorumları tasvip etmiyoruz”
Erdoğan, Kobani davası kararlarına gösterilen tepkileri tasvip etmediklerini söyledi:
“Siyasi dava denilerek terör kalkışmasının aklanmaya çalışılması her şeyden önce hukuka ve demokrasiye hakarettir. 6-8 Ekim olaylarını kimse mazur ve meşru gösteremez. Mahkeme kararıyla ilgili haddi aşan yorumları tasvip etmiyoruz. Karar kayıplarının acısıyla son 10 yıldır Kerbela’ya dönmüş yüreklere su serpmiş, adaletin tecellisine olan inancı yeniden güçlendirmiştir. İsyan girişiminden 10 yıl sonra, geç de olsa hakkın yerini bulduğunu görüyor, bundan da mağdurlar ve demokrasimiz adına memnuniyet duyuyoruz. Sokaklarını kan gölüne çevirerek bu ülkede siyaset yapılmayacağını artık herkesin anlamasını ümit ediyoruz.”
Her şeyin punduna getirildiğinde nasıl da iktidar için kullanışlı bir aparata dönüştürülüp, sonuna kadar sömürüldüğünü bir kere daha görürüz. Tümüyle o güdümlü yargının dahi bir biçimde ayrıştırdığı, tutsak edilmiş siyasilerin bütün ol can kayıplarında herhangi bir sorumluluğu yoktur hükmüne rağmen halen baş efendi kendi doğrusunu zikretmeye devam eder. Başta da dediğimiz gibi, değişken bir tahakkümün orta yerinde herkesin bir ötekisine düşman addedildiği bir saha, bir zeminde hakikat tahrip ediliyor. Normalleşme, ılımlılık, hataların telafisi, yeniden yurttaşın sözünün dinleneceği zikredilen bir zamanda, yeniden Kürd halkının savunageldiği değerler, siyaset, barışa dair söylem ve eylemlerin yekunu, Kobane gibi hedef kılınmak isteniyor. Bu uğurda, asırdır var edilmiş fecaat ötesi yanlışlarda ısrarın devam olunacağı bir kere daha baş efendi eliyle teyit ediliyor. Daha ötesi olmadığı malumken, kalkıp hak gasplarına itirazların reddiyesi için cephe açılmaya çalışılıyor. Malum ırkçı hizbin başı bir siyasi çetenin lideri kalkıp milyonların iradesi olan bir temsilin ivedilikle kapatılmasını talep edebiliyor. Dahası kendi içlerindeki malumun ötesi bir ismin o ithamname kısmını kaleme aldığı gizliden değil açıktan zikrediliyor. Bu düşmanlaştırma miti devam olunurken hakikatin her ne olduğu unutturulmaya çabalanıyor. Gültan Kışanak’ın dediği gibi tahliyeye değil (bu ülkenin) özgürlük ve barışa ihtiyacı olduğuna aymak için daha kaç sınama gerekiyor. Bütünüyle korku / yıkıcılık / kin ve nefretle atılan adımlar karşısında kaç “Kobane” sınavı ülkede var edilecektir, düşünür müsünüz?
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2024
Görsel: Mezopotamya Ajansı via Bianet
#mesel#yara#kürd sorunu#hakikat#hak#hukuk#müdahale#kobane#kumpas#siyasa#demirtaş#özgürlük#fikriyat#mücadele#adalet neydi?#devlet#t.c.#siyasal islam#biyopolitika#yıldırı#kör karanlık#geleceksizlik#hiddet#kin
3 notes
·
View notes
Text
Melih Cevdet Anday /
ZORUNLULUK – ÖZGÜRLÜK
"Bayılırım özgürlüğe… Basılı kağıtlarda, duvarlarda özgürlük isteğini duyuran vurgusözleri (sloganları) gördükçe, toplumumuzun çağdaşlaştığını, bireylerimizin tek tek bilinçlendiğini, geleneklerin, dışardan bindirme buyrukların etkisinden sıyrıldığını düşünüp kıvanıyorum. Özgürlük kavramı moderndir, insanlık oldum olası özgürlük ardında koşmuş değildir. Dahası, özgürlük, istenecek bir şey de olmamıştır her zaman. Geleneklere uyarak yaşamak daha rahat ettirmiştir kişiyi. Düşünüp karar vermek yorucudur. Bakın, kendinizi şöyle iyice bir yoklayın, inançlarımızın çoğu (düşüncelerimiz demiyorum çünkü kendimize özgü düşüncelerimiz olup olmadığı belli değildir) dışardan verilmiştir, bunlar nerdeyse bütün toplumsal-töresel görüşleri kapsar. Onlardan biri sarsılacak olursa, başkaldırırız, özgürlük isteriz. Sözgelişi dinler konusunda böyle olmuştur çoğun, tarihteki din kavgaları, sömürgelerdeki kimi çatışmalar bunu gösterir. Eski zamanlardaki, istilacılara karşı açılan yurdu savunma savaşları da, bugünkü anlamda “yurt’ kavramından doğmamıştır; eski toplumlar, yaşama biçimlerini korumak için giriyorlardı bu savaşlara. Yaşama biçimlerini korumak ise düpedüz geleneği sürdürmek demektir. Geleneğin egemen olduğu yerde özgürlük isteği doğamaz. Ya da zenginliklerini arttırmak isteyen büyük krallar arasında oluyordu savaşlar. Şeref kazanmak için kahramanlık etmek bireylerin tutkusu durumuna getiriliyordu. Kısaca söylemek gerekirse, eski zamanlarda birey, kendi üstünde, kendi dışında var olduğuna birtakım güçlerin buyruğundaydı. Giriştiği işlere zorunlu olarak girişiyordu, şu yolu ya da bu yolu seçme özgürlüğü yoktu. Gerçekte böyle bir şeyi düşünmek bile saçmaydı. Düşünmek, kendi başına karar vermek gibi şeyler çok sonra çıktı ortaya. Yukarda “modern” sözcüğünü bunun için kullandım. ‹nsan zorunluluk altında mıdır, zorunluluk kurallarına göre mi davranıyor, yoksa özgür müdür, gideceği yolu, yapacağı işi, tutumunu, davranışı gerçekten kendisi mi seçer?"
#melih cevdet anday#yazar#kitap#edebiyat#kitapalıntıları#kitapalıntısı#şair#özgürlük#zorunluluk#insan#insanlık#insanlar#varoluşçuluk#keşfet
5 notes
·
View notes
Text
53 YIL ÖNCE BUGÜN!
1970 yılının 15 ve 16 Haziran günleri, Türkiye’de işçi sınıfının direnişi tarihine dönüm noktası olarak geçti.
53 yıl önce bugün işçiler, örgütlülüklerini engellemek isteyen sermaye sınıfına unutulmayacak bir ders verdi.
16 Haziran 1970 tarihli Cumhuriyet gazetesinde Kemal Türkler’in bu çağrısı yayımlandı.
GÜN ÖRGÜTLENME GÜNÜDÜR!
İşçi sınıfı, 53 yıl önce örgütlenme hakkını savunmak için direnmiş ve geri almıştı!
Bugün tarikat ve cemaatlerin ülkenin her hücresine sızdığı, neoliberal politikalarla gericiliğin el ele verdiği, emekçilerin iktidar ile işbirliği halindeki sermaye sınıfı tarafından açlık sınırının altında yaşamaya mahkûm edildiği, eşitsizliğin toplumun tüm alanlarına nüfuz ettiği bir dönemde, bu karanlık tablonun bir sınıf sorunu olduğu çok açıktır.
Dincilik ve etnikçilik odaklı siyaset, sınıf siyasetini geri plana iterken halkın gerçek sorunlarının da üstü örtülmektedir.
Bu ortamda işçi sınıfının eşitlik, özgürlük ve aydınlanma mücadelesi için hızla örgütlenmesi şarttır. Direnişi güçlü kılmanın tek yolu budur.
Direnme ruhunu azimle yaşatmak, 15-16 Haziran Direnişi’ne omuz verenleri anmanın en anlamlı yoludur!
10 notes
·
View notes
Text
Yorulduysan, Bunaldıysan, Tükendiysen Oku!
Zamanı Geldi Artık Rabbine Yönel!
Unutma! Her şey geçer, ömür de geçer, bütün tartışmalar biter, bütün gündemler değişir, bütün ünvanlar, koltuklar, makamlar geride kalır, bütün telaşlar son bulur, hayat sensiz de akıp gider. Ne yaparsan yap kimseyi razı edemezsin muhakkak bir eksiğin bulunur. Sen Allah’ı razı etmeye bak! Çünkü O seni asla yalnız bırakmaz. Ve sakın Unutma! Allah kuluna şah damarından daha yakındır (Kaf, 16).
***
Korkma!
Korkular ruhunu kuşattığında, üzüntüler kalbini ele geçirdiğinde, huzursuzluk yüreğine çöktüğünde, imtihanlar üstüne üstüne geldiğinde, endişe ve kaygılar seni bunalttığında, tüm benliğinle de ki: “Allah'ın bizim için yazdıklarından başka, başımıza hiç bir şey gelmez” (Tevbe, 51).
***
Ümidini kaybetme!
Belalardan, musibetlerden, hastalıklardan, rızık darlığından, kaybetmekten, yıkılmaktan, acı çekmekten değil, yalnızca Allah’tan kork! Çünkü: “Kim Allah'tan korkarsa Allah ona (her darlıktan) muhakkak bir çıkış yolu gösterir. Ona hiç beklemediği yerden rızık verir. Ona her işinde muhakkak bir kolaylık sağlar. Onun günahlarını örter. Ve kim Allah’a tevekkül ederse Allah ona yeter” (Talak, 2-5).
***
Yalnızca Allah’a yönel!
Üzüldüğünde, hastalandığında, rızkın azaldığında, kalbin daraldığında, evinde huzur kalmadığında, çocuklarına söz geçiremediğinde, eşinle anlaşamadığında, sıkıntılar bitmek tükenmek bilmediğinde, yalnızca Allah'a yönel! Çünkü: “Seni bütün sıkıntılardan ancak Allah kurtarır” (Enam, 64).
***
Nankörlük yapma!
Allah'ın seni kaç kez uçurumun kenarından aldığını, kaç beladan kurtardığını, kaç darlıktan genişliğe kavuşturduğunu, kaç sıkıntıdan ferahlığa çıkardığını, kaç hastalığına şifa verdiğini asla unutma! Rabbine karşı nankör olma! Çünkü her dara düştüğünde yalvarıp yakardığın Rabbin buyuruyor ki: “İnsana bir zarar dokunduğunda, yatarken, otururken veya ayaktayken bize sürekli yalvarır durur. Fakat o sıkıntıyı kendisinden kaldırınca sanki bize hiç yalvarmamış gibi çekip gider” (Yunus, 12).
***
Dertlerini yalnızca Allah’a söyle!
Dertlerini herkese anlatma! Sana hiçbir faydası dokunmayacak insanlara yaşadığın imtihanlardan dolayı sızlanıp durma! Hastalandığında sana şifa veremeyen, dara düştüğünde rızkını artıramayan, sıkıldığında kalbini genişletemeyen kullara el açıp durma! Eğer bir yardıma, bir desteğe ve bir dosta ihtiyacın varsa hemen Allah’a yönel! Çünkü: “Senin için Allah'tan başka ne bir dost ne de bir yardımcı vardır” (Bakara, 107).
***
Kafanda kurup durma!
Geçmişe takılıp bu gününü zayi etme! Çünkü artık onu geri getiremezsin! Geçmişe dair ancak iki şey yapabilirsin. Birisi geçmiş günahlarına tevbe diğeri ise geçmişteki nimetlere şükürdür. Gelecekle ilgili de endişe ve kaygıya kapılma! Olmamış olayları kafanda kurup durma! Çünkü yarına bile çıkacağın belli değildir. Sen elindeki vakti değerlendir. “Bir işi bitirince hemen başka bir işe koyul ve yalnızca Rabbine yönel!” (İnşirah, 7/8).
***
Kimseye eyvallah etme!
Kim ne derse desin sen Allah’ın ne dediğine bak! Kim ne yaparsa yapsın sen Allah’ın emrettiğini yap! Kimsenin planına, stratejisine, fitnesine, tuzağına, tehdidine eyvallah etme! Bil ki, işin sonunda Allah ne derse o olur. Çünkü: “Yaşatan da O’dur. Öldüren de O'dur. O, bir işin olmasını istedi mi, ona sadece ‘ol!’ der ve o da olur” (Mü'min, 68)
***
Ezberle! Tekrar et ve rahatla!
Ne zaman bunalsan, ne zaman dara düşsen, ne zaman kalbin sıkışsa şu ayetleri ezberle ve tekrar et: “Benim dostum ancak âlemlerin Rabbidir. Beni yaratan da O’dur, doğru yola eriştiren de O'dur. Beni yediren de O’dur, içiren de O'dur. Hasta olduğumda bana şifa veren de O’dur. Beni öldürecek, sonra da diriltecek olan da O'dur. Rabbim! Bana hikmet ver ve beni iyiler arasına kat” (Şuara, 77-83).
***
“Emrolunduğun gibi dosdoğru ol!”
Bil ki, şu hayatta en büyük özgürlük, bir yaprağın bile kendisinden izinsiz yere düşmeyeceği o büyük iradeye teslim olup, “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol!” (Hud, 112) ilahi prensibi gereği düz, sade, hesapsız ve cesurca yaşamaktır. Çünkü evhamlı bir kalp, korkak bir yürek ve dengeci bir zihinle hedefine ulaşan görülmemiştir...
Dr. Abdulaziz KIRANŞAL
Müslüman Şahsiyet Akademisi
4 notes
·
View notes