#Çalışma Hayatım
Explore tagged Tumblr posts
Text
yapamamak
herkesin yapması ama senin yapamaman
gelen sinir
sen ne kötü şeysin...
#hayaller#hayattan alıntı#hayal kırıklığı#hayata dair#hayat işte#hayatın gerçekleri#hayat#bunaldım#bunalım#yapamıyorum#yapamam#çabalamak#ders çalışmak#çalışma#bu ne şimdi#bu benim hayatım#imdat gerçekten#imdat
7 notes
·
View notes
Text
Hızlı bir hafta başlangıcı yapıyoruz. Uykudan taviz verdiğim için pişmanlık yaşıyorum. Ama uykusuz olunca daha tetikte oluyoruz sanırım odaklanma sorunu yaşamadım.
Sadece işleri son dakikaya bırakma huyu bende olmadığı için işler çok komik ilerliyor.
2 notes
·
View notes
Text
Bu yıl öyle bir yıl ki, bu yıl benim karar yılım. Ama hem ailemin maddi durumu, hem ülkenin durumu, hem benim psikolojik durumum yüzünden her şey o kadar çelişiyor ki. Ne yapmam gerektiğini bilemiyorum. Kafam çok karışık. Zamanımda daralıyor maalesef. Lütfen bunu okuyan herkes bana yardım için fikrini paylaşabilir mi?
Ben çocukluktan beri ne okumak istediğimi hiçbir zaman bilen bir çocuk olmadım. Ailem, kızların özellikle bu devirde üniversite okuması gerektiğine inanan bir aile ve haklılar da. Kuzenlerim çocukluktan beri tıpın peşinden koşuyordu. Bense hiçbir zaman tıp istemedim. Ama ne istediğimi de bilmiyordum. Daha çok zamanım var, bulurum dedim. Ama mezun oldum, sınava girdim ama buna rağmen hala ne istediğimi bilmiyorum.
Meslek lisesi okuyup staj gördüğüm için ve doğru düzgün ders bile görmediğim için sınava hazırlanmamıştım. Ve puanım bazı 2 yıllık bölümlere yetse de öyle çok güzel bir puan değildi haliyle. O yüzden ailem bir yıl daha kal dedi. Normalde onları dinlemezdim ama ne istediğimi daha çözemediğim için kabul ettim.
Şimdi ise zamanım daralıyor. Önümde seçenekler var ama ben ne yapmak istediğimi hala bilemiyorum. Ailemin okumam konusunda ısrarcı olduğunu biliyorum. Çalışmasam bile okumamı istiyorlar. Ama ben o kadar okuduktan sonra evde oturmayı da kendime yediremem açıkçası. Her şey zaten burada karışıyor.
Önümdeki ilk seçenek normal bir insan gibi 4 yıllık bir bölüm okuyup mezun olup çalışmak. İkinci seçeneğim 2 yıllık rastgele kısa bir bölüm okuyup sadece üniversite diploması alarak hayatıma okuduğum bölümden alakasız bir işte çalışarak devam etmek. Üçüncü seçeneğim ebem sikilene kadar ders çalışıp 6 yıllık üniversite okumak ki, bunu seçersem bölümüm kesinlikle hukuk olacak ve eğer bunu yaparsam da savcı yada hakim olma hayalim var.
Üniversite seçeneklerim bunlar. Ama şöyle bir şey de var ki ülkenin durumu ortada. Milyonlarca işsiz var. Bu durumda kim niye beni bu ülkede üniversite mezunu olarak işe alır? Bu çok kafamı kurcalıyor. Çünkü ben üniversite okuduktan sonra işsiz kalırsam bunu kaldıramam, intihar ederim hiç düşünmeden. Çünkü hepimiz biliyoruz ki bu ülkede zengin değilsen yada üstlerden tanıdığın yoksa hiç şansın yoktur.
Bir yandan da üniversite okuyarak gençliğimi mahvetmek istemiyorum. Ne alaka diyeceksiniz ama ben üniversiteye gidersem hayatımın ne kadar kötü bir şekilde değişeceğini biliyorum. Ailemin durumu ortada. Eğer burslu okumasam hiç şansımız yok. Sosyalleşmek benim için zor olur. Tek başıma zorlanırım. Derslere ise yetişebilir miyim, çalışabilir miyim bilemiyorum. Bunun gençliğimi mahvetme olasılığı çok yüksek.
Bir yandan da şöyle bir seçeneğimiz var. Üniversite okumayıp çalışmak. Direkt iş hayatına atılmak. Meslek lisesinde aldığım belgelerle bir işe girip çalışmak. İlla o olmak zorunda değil. Bir markette, fast food dükkanında, mağazada falan da çalışmak uyar bana. Ki bugünlerde bir iş başvurusunda bulundum. Çok iyi bir iş ve alacağım cevap benim hayatımın gidişatını belirleyecek. Umarım kabul olur. Daha önce bir çalışma tecrübem olmadığı için bilemiyorum ama kabul olursa hayatım tamamen değişecek.
Ama eğer kabul olmasa da ya çalışma yada üniversite seçenekleri kalıyor. Ama kafam o kadar karışık ki. Zamanım daralıyor. Eğer üniversite seçersem, kaç yıllık seçeceğime bağlı olarak çalışmaya başlamalıyım çünkü buna geç bile kaldım. Ama eğer üniversite okumayacaksam bir işe girip çalışacağım. Çünkü aile evinde hiçbir şey yapmadan durmak gerçek bir eziyet.
Ne istediğimi bilmiyorum. Ne yapacağımı bilemiyorum. Herkes farklı bir şey söylüyor. Şartlar apayrı. İstediğimi yapabilecek miyim, onu bile bilmiyorum. Herkesin her konuda bir bilgisi var. Akrabalar ve ailem beynimi sikiyor. Kulaklarımı kapatamıyorum. Yok olmak istiyorum. Ne yapmak istediğini bilen insanları görünce o kadar özeniyorum ki. Hayalleri var, çabalama sebepleri var. Çok şanslılar ve farkında değiller.
#ay benim gece senin#geceye not#kitaplar#geceyedair#gelmemeyegidenadam#kitap alintilari#uykusuz geceler#3391kilometre#3391km#beyza alkoç#0 km#0 kilometre#egenin izmiri#egenin incisi#karantina#mahşerinbinlerceatlısı#mahşerindörtatlısı#keşfet#writers on tumblr#artists on tumblr#tumblr girls#ösym#yks2025
24 notes
·
View notes
Text
Bugün dışarıda bir şeyler yiyelim dedik kardeşimle ve gittiğimiz mekanda ikinci dereceden kuzenimizle karşılaştık. Biraz hoşbeşten sonra masamıza geçmiştik ki bizimle sohbet etmek için yanımıza geldi. Laf lafı açınca yakında ailecek Frankfurt’a taşınacaklarını öğrendik. Kendisi 39 yaşında, evli ve iki çocuğu var. Hayatında yapacağı bu yeni açılımı öğrenmek bende derin bir başarısızlık hissi uyandırdı. Sanki herkesin erişmeye çalıştığı nihai hedef yurtdışında bir hayat kurmakmış da ben bunu becerememişim gibi hissettim. Beceremediğim kısmı gerçek aslında, bir şeyler gitmedi planladığım gibi ve yapamadım. Bunu kabul ettiğimi ve kendimi affettiğimi düşünüyordum ama görülen o ki etmemişim.
Kuzene hislerini sorduğumuzda 15 yıl aralıksız çalıştığını, dün işten ayrıldığı için de kendini çok garip hissettiğini söyledi. On beş yıl. Hayatının bu dönemini kıskanırken biraz da ardındaki emeği görmek için çaba gösterdik kardeşimle. Ben de mezun olduğum gibi çalışmaya başlamış ve bunu sürdürmüş olsam 12 yıllık bir çalışma hayatım olurdu. Fakat tam zamanlıları saydığım zaman dört yıl çalıştım hepi topu. Belki burada yanlış yaptım diye düşündüm sonra. Bir cevap aradım olmamışlığıma, sonra da neden bu denli olmamış hissettiğime.
Aay ay kendimden ne zaman razı olacağım acaba?
22 notes
·
View notes
Text
iş bulamamak ciddi şekilde canımı sıkmaya başladı. evde oturarak tembelliğe? alıştığım söyleniyor. evde oturmaya gerçekten meraklı değilim ama kendi mesleğimle alakalı işte bulamıyorum. kpssye çalışmakta istemiyorum. çünkü kendimi biliyorum. ders çalışma isteğim yok, hırsım yok. sürüklenip duruyorum. atanmak bile sorun olan bu ülkede devlete kapak atayım diye bir düşüncemde yok. ama çok yoruldum. hayatım ne zamana kadar böyle devam edecek? ayrıca içimde hep kötü bir his var. çok dua ediyorum Allah’a işimin rast gitmesi için. Siz de bana dua etseniz olmaz mı? belki duanızın kabul vaktine denk gelirim🥹 işte o zaman dünyalar benim olur
25 notes
·
View notes
Text
inşallah nasipse haftaya -denizli sonrası- izmir’e gidiyoruz. ondan iki hafta sonra tekrar denizli’de olmam gerektiğinden, dedik ki ben ali’yle izmir’de kalayım, denizli’ye de vakti gelince tek başıma gidip geleyim. hem izmir’de iki hafta kalacak olmak, hem de izmir-denizli arası TEK BAŞIMA yolculuk yapacak olmak, Allah’ııım… nasıl duygulandırdı beni anlatamam.
bakın ben o izmir-denizli yolunu 7-8 sene boyunca sayısız kere gittim geldim. tüm bir ergenlikten yetişkinliğe geçiş hikayemi kaplıyor o yol. onca farklı versiyonumla yolculuk ettim o yollarda. cama kafamı yaslayıp, yollara dalıp, binbir farklı düşünce his şarkıyla, hayatım biraz biraz o yolda yaşamak gibi bir şeydi.
şimdi üç yıl aradan sonra bammmbaşka bir versiyonumla tekrar o yolu gidip geleceğim. ve bunun bir daha olacağını düşünmemiştim?? yani hem artık eskişehir’e taşındığım için izmir-denizli arası niye otobüs yolculuğu yapayım’dı hem de lohusalık değişik bir kafa, bir daha tek başıma yolculuk yapacağım zaman herhalde ali beş yaşında falan olur diye düşünmüştüm o anne olduğum ilk zamanlar flvkf
hem o yol ile hasret giderecek olmak, hem de lohusalıkta bir daha gelmeyecekmiş gibi gelen o günlerin (yeniden eskisi gibi tek başına hareket edebildiğin günlerin) geldiğini görmek beni çok duygulandırdı. kendimi annelikle ilgili çok rahatlamış hissediyorum bugün. yorgunluklarım dinmiş, kaybolmuşluk hissim geçmiş gibi hissediyorum. kendimi bugün yeniden eskiden hissettiğim gibi hissediyorum. yani kendimi algılama görme şeklimden bahsediyorum, o ben’i yeniden görüyorum bugün.
ama tabi bunun sadece bu seyahat planıyla ilgisi yok. en başta annemin birkaç gündür burada oluşu bana bu hissi verdi. ali’yi yediriyor, oyun oynuyor, dışarı çıkarıyor, yemek hazırlıyor, ve sayesinde ben uzun uzun odamda yalnız vakit geçirebiliyorum. kitap okuyorum, müzik dinliyorum, bugün spor yaptım mesela, sonra akşamleyin ders çalıştım, kahvemi aldım bilgisayar başına geçtim mumlarımı da yaktım müziğimi de açtım… bu mum kokusu beni geçmişe götürdü. izmir’deki son dönemime, orada da yine tez yazıyor ve sık sık mum yakıyordum çalışma masamda. işte şimdi yine odamdayım, çalışma masamdayım, yine bilgisayarım mumlarım müziğim ve kahvem var, yine kabuğumdayım. sadece bunu sağladığı için anneme çocukluğumdan beri biriktirdiğim, ne yapsam içimden atamadığım bütün kırgınlıklarımın geçtiğini hissettim bugün. illa ki biliyoruz anaların hakkı ödenmez, ama bunu bugün çok daha derinden çok daha keskin hissettim. ayaklarına kapanasım geldi flvk canım anam. ühühü.
7 notes
·
View notes
Text
bazen çankırıya sövüyorum ama çalışma hayatım çok iyi çoğu zsaman sanki tatildeymişim günlerden hangi gün olduğunu unutuyorum
8 notes
·
View notes
Text
Sabah kalktım erkenden. Ders çalışıp konu hazırlamam gerekiyor. Ama soğuk. Bildiğin ev buzzzz. Annem 'kahve içelim mi" dedi. İçimiz ısınsın. Capuçino yaptım ben de. Annem kupa sevmez diye su bardağına hazırladım kendisine. Yanına çikolata da çıkardım. Kötü alışkanlıklarıma sanırım annemi de ortak ediyorum. Üzülmeli miyim bilemedim.
Evet diz üstü ders çalışıyorum. Hareket edesim yok. soğuk. Bazen kanepe üstü, bazen masa başı minder üstü. Bizim lüks içinde ders çalışma lüksümüz yok. Hele benim hiç yok. Mum yak masa hazırla kitap PC falan. Harika ortamlar ama yok öyle şeylere hayatım müsait değil benim. Ben de müsait değilim. Bulduğum yerde oturur çalışır yazar çizer giderim... Köşe başlarında yaşıyorum, uçlarda, kıyılarda, hep kalkacak gibi. Hep gidecek...
Neyse. Kahvem soğudu ben soğuk kahve olmadan kahveme ve dersime döneyim. Eğitimcilik ve hocalığın en güzel tarafı da kendinizi sürekli yenileyip tazelemeniz. Birşeyler anlatacağınızda mesela evvela onların sizin gönlünüze değmesi.
Derslerimde diyorum ki genelde: 'bu bir sesli tefekkür ve muhasebedir. Siz bana eşlik etmiş oluyorsunuz."
16 notes
·
View notes
Text
Karanlığın ortasında yapayalnız kalırken kanlarımla akıttığım mürekkeble yazacak tek bir cümlem bile kalmamıştı. Sanki artık o kadar acımıştı ki, ben acıyı ve özlemi binlerce farklı kombinasyonlarla şekillendirmiştim ki, geriye yazacak tek bir cümlem bile kalmamıştı. Bu tıpkı şey gibiydi, acı devam eder ama ağlamanın kotasını doldurmuşsundur çünkü yıllardır tek yaptığın ağlamaktır; şimdi sallandığın sandalyede ağlamayı beklerken bu defa yapamayacağını ama ondan da öte çalışma masasında oturan gri saçlı bir adamın göz yaşlarını silmek için orada olmayacağını bilirsin. Ve bu aynaya bakma anıdır. Çünkü uzun zamandır gözyaşlarını öyle güzel silmişlerdir ki, artık acının neye benzediğini unutmuşsundur ve bu tıpkı kör olmak gibi; kendine körleşmenin anlamını buraya sunacağım. Başından beri aslında kaçtığım kendi gölgemden ibaretti ve bunu öğrenmek canımı yaktı. Ve hepsiyle yüzleşmek canımı yaktı. Ve suçluluk hissettim çünkü bazı günler seni gerçekten kabul edebiliyordum, istesem de uğruna ağlayamıyordum ve bu beni kahretti. Kelimenin tam anlamıyla dağıldım. Parçalarım her yerde. Ve bir kasırga geliyor sevgilim, beni almak istediğini söylüyor. Ama o gece yatağımın altındaki canavar sadece sevilmek istediğini dedi bana. İşte bu yüzden teslim oluyorum. Hayatım boyunca denedim ama bu sefer büt��n kalbimle bırakıyorum. Çünkü ben, yoruldum. Artık sadece yoruldum. Bu sefer gerçekten yoruldum. Bu sefer gerçekten bittim. Etimi kemiğimi aldığınız yetmedi, bütün ruhumu paramparça ettiniz; her şeyden öte beni diri diri toprağa gömdünüz ve bunu gerçekten hissettim. Üstüme toprak atıldığına gözlerimle şahit oldum. Ama çocuk bağırıyordu, ölmedim, ölmedim, çıkarın beni, ölmedim... Ama sen öldün, dediniz. Ve toprak atmaya devam ettiniz.
Gözlerimi açtığımda aynı kişi değildim.
8 notes
·
View notes
Note
Merhaba,
Bir yol ayrılımdayım ve sana danışmak istedim. Hiç hayatına en başından başlamak istediğin oldu mu? Çok başı değil ama biraz başı. Şimdi bir yoldayken ne kadar emek verirsem vereyim. Ne kadar ekersem ekeyim tüm çiçeklerim solgun. Düzelcek dediğim her an diğer çiçeğim soluyor. Örneğin en basitinden akademik hayatım. Günlerce uykusuz kaldığım derslerim 36 46 40 50. Üstelik yatay geçiş hayalim var. Tüm hayallerimi atmışım gibi hissediyorum. En yakınlarıma kendim gibi davranamıyorum. İnsan hiç en sevdiklerinin yanında kim olduğundan çekinip farklı biri gibi davranır mı o kırılmasın diye ben davranıyorum. Ve her geçen gün kendime çok yabancılaşıyorum. İnsanların duygu durumları her şeyimden önemli. Örneğin çok kötü olayım. Arkadaşım beni görüp üzülmesin diye üzülmüyorum. Sonra yerde çırpınan bir kelebeği görüp saatlerce ağlıyorum. En başa dönmek istiyorum. Nasıl en başa dönerim, nasıl kendim olurum bilmiyorum. Küçükken daha cesurdum sanki şimdi 21 yaşımda, hiçbir şey bilmiyorum. Her şey beni korkutuyor. İnsanlarla arkadaşlık kurmak beni yoruyor belki de insanlar beni olduğum gibi sevmediğinden hep değiştirmek istediğinden bilmiyorum.
merhaba 🌱
öncelikle geç cevap verdiğim için üzgünüm. korkunç bir vize dönemi geçirdim.
mesajını birkaç kez okudum, sanki beş yıl önceki ben yazmışım gibi. ve geldiğim noktayla o zamanki ben arasındaki farkı düşündüm, derin bir huh.
sanırım yirmibir yaşının getirdiği bir şey bu. bu yaşlarda insan kendini yeni yeni keşfetmeye başlıyor ve "nasıl biriyim, ne istiyorum, neden böyleyim, nasıl değişebilirim" gibi sorularla boğuşuyor. yani geçmişe dönüp baktığımda ve mesajını okuduğumda bu buhranların sebebinin bu olduğunu fark ediyorum.
nereden başlayabilirim demişsin. bence bu soruları sorarak çoktan başlamışsın. bu sorularla birlikte bir şeyler değişmeye başlayacak. ama bunun birden olacağını söyleyemem, bu çok uzun ve bir ileri iki geri gittiğin bir yol. benimle kıyaslaman için söylemiyorum, herkes kendi yolunu farklı şekillerde biçimlendiriyor ve yüzleştiği süreçler bambaşka ama mesela ben de bu soruları sorarken dgs düşünüyordum, sonra başka başka sınavlara girdim. soruların sonunda bunların hiçbirini istemediğimi fark ettim ve şu an bambaşka bir alandayım. yani bu ilk soruna cevap olsun; hayatıma en başından başlamak istedim ve şu an yirmialtı yaşında üniversite ikinci sınıfım henüz 🫠 sınavların hakkında konuşmak istersen özelden de yazabilirsin. belki çalışma yöntemin hakkında konuşabiliriz.
duygularını bastırma konusuna gelirsek. sanırım en zoru bu. tam beş altı yıldır üstesinden gelmeye çalıştığım bir şey. ağlayamayan birisinden şimdi en azından bazı insanların yanında ağlayabilen bir insana yavaş yavaş dönüştüm. sanırım bu tarz şeyleri gözlem yapa yapa değiştirebiliyor insan. mesela bir arkadaşın senin yanında ağlayabiliyor mu, insanlar başka insanları düşünmeden nasıl duygularını yaşayabiliyor vs vs. sürekli bunları gözlemledim. karşımdaki insan ağladığında ne kadar normal karşılayabiliyorsam başka insanlar da benim duygularımı normal karşılayabilir. ve insanız. her şey çok olağan ve normal. ben de sen de bu olağanlığın içine dahiliz. hayatın içindeki ayrık otu değiliz. bizim de herkes gibi yaşamı deneyimleme hakkımız var. (burada ne demek istediğimi anladığından eminim.)
bu cümlelerin çoğunu hâlâ kendime de yazıyorum. umarım yanlış anlayacağın bir cümlem yoktur. ne zaman istersen özelden ya da anonimden yazabilirsin. hayatı güzelliklerle ve hissederek yaşamanı dilerim 🌸
2 notes
·
View notes
Text
Kızların İngilizce hocasını beklerken bir hanım geldi yanımıza ve bizimle konuşmaya başladı. İşaret dili öğrenmeye gelen bir kuran kursu ögreticisiymiş. Kızlara işaret diliyle bir kaç bişey öğretti sonra laf lafı açtı benim çalışmadığımı(?) öğrenince çok yazık etmişsin okul okumuşsun neden çalışmıyorsun dedi. Ben de kızlarımla ilgileniyorum dedim. Daha da açıklama yapmama fırsat bırakmadan çalışmanın öneminden falan bahsetti, sustum. Bazen vicdan azabı duyuyorum çalışma hayatım olmalı mı diye. İlla para mı kazanmam lazım? Param bi şekilde geliyor. Ben boş da durmuyorum üstelik. Kızlar güzel beslensin, ödev takibatını yapayım, kuran okutturayım, namaz kıldırayım, kitap okutturayım, aman duyusal/bilişsel bir aktivite, beraber oyun oynadık mı, ekranda bir saatten fazla vakit geçirmesinler çocukların ritmine uydum mu, duygusal olarak onları anlayıp regüle ettim mi gibi gibi düşünerek ellerim üstünde yaşıyorken bu yaptığımın değersiz görülmesi beni hayli üzüyor..
Kadına diyemediklerimi buraya ağladım biraz :)
18 notes
·
View notes
Text
Ben dünkü sınavı üzerimden atamıyorum. Bu yıl çalışmadan girdim. Çalışarak girseydim sanırım çıkışta ciddi bir sinir krizi geçirirdim. Buna rağmen sınavın hissettirdiklerinden kurtulamıyorum.
2024 için çalışma gücünü de bulamıyorum. Olmuyor, hayatım takılı kaldı ama yaşım geçiyor. Çözemedim, çözülmüyor Mihriban
20 notes
·
View notes
Text
Burda bolca düşünce akışı ve ders çalışma teması göreceksiniz. Çünkü hayatım bu aralar bundan ibaret. Seslendiremediklerimi, harflendirmeyi tercih ettim. Harflendirmek diye bir kelime muhtemelen yoktur. Ama siz beni anladınız.
7 notes
·
View notes
Text
Dönüş
Tumblr… Buraya 20'lerini bitirmişleri alıyor musunuz? En son 10 yıl önce buralara bir şeyler yazıyordum. Oldukça kötülermiş, biraz önce okudum. Burdaki enerjiyi mi yoksa eski beni mi özlemişim kestiremeden Spotify'a girip arama kutusuna indie yazdım. Çok uzun zamandır indie müzik dinlemiyorum. Çok fazla podcast dinliyorum artık. Çoğunlukla psikoloji, kendimizi keşfetmek vs. üzerine kurulu güzel podcastler. Saçma sapan kişisel gelişim zımbırtıları değil, tamamen bilimsel gerçeklere dayalı olanlar.
Bu sözcükleri iş yerimde, herkesten gizli yazıyorum. Şu an çalıştığımı sanıyorlar. Biri bana bakarsa, ekrana çok dikkatlice bakıp bir yerlere tıklıyorum. Yüzümde düşünceli ve matematiksel hesap yapan bir ifadeyle, arada bir gözlüğümle oynayarak. Bu benim çalışma yüzümdür.
Of… 30 yaşındayım. 10 sene önce buralara unicorn tüyünden şapkalar, sıcak ekmek kokuları gibi naif ve hayalperest şeyler yazardım. Şu an her şey inanamayacağım kadar farklı. Bakalım, bu 10 senede neler olmuş? Okulları bitirdim, iş hayatına girip bir müddet süründüm. Evlendim. Kendisi hayattaki en iyi arkadaşımdır. Sonra sevdiğim bir iş bulup sevdiğim şehre taşındım. Güneye indim. İstanbul'un kaotik lanetinden kurtuldum. Orayı gerçekten hiç sevememiştim. Yaklaşık on bir sene de sevmediğin bir yerde yaşamak için çok uzun bir zaman. Ehliyet aldım. Kolumu dirseğime kadar içine sokmak suretiyle kızgın yağda kazayla yaktım, aylarca iyileşmeyi bekledim. Parmağımı kırdığım oldu. Keman çalmayı ilerlettim, sonra birazdan açıklayacağım sebepten keman çalmaya ara verdim. Resim yapmayı bıraktım. Yazı yazmayı bıraktım. Çok fazla dizi izledim. Filmlere hala uzağım, çok uzun oldukları için sıkılıyorum. Kolaj sanatıyla tanıştım. Hala yapıyorum. Yıllardır istikrarla devam ettiğim tek şey. ( Merak edenler sayfamı kaydırınız). Hala bilim-kurgu ve fantastik edebiyat seviyorum. Geçtiğimiz on sene içinde birçok harika şeyin yanında Dune okudum. Hayatım boyunca hiçbir edebi eserden bu denli etkilenmediğimi belirtmek isterim. Bir ara dövmesini filan yaptırmalıyım. Annemi anlamaya başladım, onu anladıkça ona kızmaya başladım. Üstelik ergenliğimdeki gibi altı boş öfkeler değil. Buna sonra geliriz. İki seans terapi aldım. 22 yıldır görüşmediğim babamla barıştım. İlk adımı benim attığım şu an oldukça tatlı bir ilişkimiz var. Bu ilişkiyi bir sürü kişiden gizliyorum.Çünkü manipüle olmaya yatkın bir bünyem var. Aptal değilim ama oldukça safım. Hayatımda ilk defa kredi çektim. Araba da sürdüğüm anlarda kredimi ve ehliyetimi düşünüp yetişkin olduğuma şaşırıyorum. Hoş bir şey değil tabi, hala yirmilerimdeki hayalperestliğe sahip olmayı isterdim. Şu günlerde oldukça realist olmak zorundayım.
Anne oldum (burası keman çalmaya ara vermek zorunda olduğum yer). Evet, içimde bir insan büyüdü, her yerimi ağrıttı. Yürüyemedim, uyuyamadım, oturamadım, yiyemedim, hatta sıçamadım. Doğurduktan sonra da bunları yapamadım. İki yıl geçti, artık bazen bunları yapabiliyorum. Ama bazen. İsmini Ladin koyduk. "Usama bin Ladin mi öhöhöhöhejeheh" gibi aptal yaklaşımların olacağını bilmemize rağmen (ki oldu). Bir de ön isim koyduk, Mavi. Mavi tek başına mehhh bir isimken Mavi Ladin oldukça anlamlı. Hep doğadan bir isim koymak istemiştim. Mavi Ladin ağacını bilmeyenler için bkz. Google. (Gerçekten de mavi bir çam!)
Annelik… Çok zor. Ama bir canlının gözünün önünde büyümesi ve medeniyet kazanmasını izlemek müthiş bir deneyim. Bu konuya da sonra değineceğiz.
Fırsat buldukça yazmak istiyorum. Çünkü her terapist gibi benim terapistim de (seni bırakmak zorunda olduğum için çok üzgünüm ama sana vereceğim parayla bir koli prima aktif baby 5 numara alabiliyorum) yazmamı istemişti. Yani yazmayı bu kadar seven birinin bir anda bırakmasını o da anlayamadı. Ben de anlayamadım.
Kulağımda hala çok kötü bir indie şarkı çalıyor. And I'm too old for this shit.
13 notes
·
View notes
Note
selamünaleyküm. ilme olan sevdanız ilerlemek için gösterdiğiniz çaba çok hoşuma gidiyor. Rabbim bu yolda sizi muvaffak etsin. bir de sorum olacaktı. çalışma düzeninizden günlük rutinlerinizden bahseder misiniz? bu konuda yardıma ihtiyacım var.
Aleykümselam verahmetullah kardeşim. Rabbim beni zannettiğinizden daha hayrlı kılsın. Hüsnüzannınız için çokça teşekkür ediyorum.
Burada günlük rutinlerimden bahsetsem ortada günlük rutin kalmaz :) Şaka bir yana zannettiğiniz gibi bir çalışma düzenim yok. Ben de istedim düzenli bir şekilde hedefler belirleyip, planlayıcılar kullanayım ama maalesef olmuyor. Stabil bir hayatım olmadığı için de yaptığım planlara birebir uyamıyorum, tabi gelişigüzel de yaşamıyorum mazaallah ama değişmeyen belli başlı hedeflerim var ve çalışmalarım bu hedeflerin çevresinde ilerliyor. Sabahları uyandığımda önceki günüm nasıl geçerse geçsin, gecem gafletle dolu geçse de o günü Allah'ın bana cenneti kazanmak için bir fırsat olarak verdiğini düşünürüm ve günümü değerlendirmek için küçük çaplı hedefler koyarım kendime. Oldu da o gün ani bir şeyler gelişti ve ben planlarıma uyamadım mesela misafir geldi, eski ben olsaydım o günü bomboş geçti sayardım, kitap okumadığım gün benim için bir kayıptı ama artık öyle düşünmüyorum elhamdülillah. Bir müslüman olarak bizim ana gayemiz, yaratılış amacımız Tek olan Allah'a kulluk ve Rabbimiz o kadar merhametli ki O'nun için yaptığımız her şeyi bizden ibadet olarak kabul etmiş. Yani kitap okumamış, derslerime çalışamamış olsam da, gelen misafirim için Allah rızasını kazanmak istediğimden ikram hazırlamam benim için bir ibadettir ve mutfakta geçen o saatlerim benim günümü verimli kılmıştır. O'nun için yapılan hiçbir ameli küçük görmeyelim. Çalışma düzeni ve günlük rutin olarak da mottom şu hadis; “Amellerin Allah Teâlâ’ya en sevimli olanı, az da olsa devamlı yapılanıdır.” (Müslim, Müsâfirîn, 218) bu hadis beni aşşşırı motive ediyor elhamdülillah. Subhanallah bir düşünün, ölünceye kadar her gün az da olsa O'nunla birlikte olmak, Allah'a imanın gereğini her gün bıkmadan, usanmadan devam ettirebilmek.. sebat dediğimiz şey işte bu. Doğru yolda, düzgün bir şekilde yürüdükten sonra, istersen yavaş adımlarla yürü ama ne yap ne et bu yolda yürü ve son nefesini yolda ver, sonuna ulaşamamış olsan bile.. Allah'ın senden istediği süreklilik, mükemmellik değil! Bir günün sonunda düşünelim; bugün işlerimde Allah'ın rızasını gözettim mi? Namazlarımı aksatmadan ve kulluk bilinciyle kıldım mı? Kur'anı tedebbür ederek nasibimi aldım mı? Bir hadis bile olsa, Rasulullah aleyhisselama selam verdim mi? Ve de üzerimde hakkı olanların yani sorumluluğum altında olanların ihtiyaçlarını mükemmel olamasa da gidermek için çabaladım mı? Eğer bu soruların cevabı evet ise ya da " Allahım beni affet ama hayır" ise benim için en verimli gün budur. Kuran ve Sünnetten kopuk bir hayat yaşamadığım her gün benim için bereketli gündür. Hayata bu açıdan baktığımdan beri, kalbim rahat elhamdülillah. Acizane size de şifa olur inşallah.
Kendimi nasıl motive ettiğime gelince; Cennet ve cehennemi tasvir etmek, şu an dünya üzerinde zulüm gören müslümanlarla alakalı bir video izleyip, bir yazı okumak bana yetiyor. Elhamdülillah ki sağlığımız yerinde, ne kadar sorunlar yaşasak da başımızı sokacağımız bir evimiz ve her gün tayin edilen bir rızkımız var. Dinimizi yaşayabileceğimiz bir hayatımız varken biz neyi bekliyoruz ki? Yazın sıcağında sığındığımız gölgeden bile hesaba çekilecekken bu kadar rahatlıkta boş boş oturmamızın bir hesabı olmayacak mı sanıyoruz ya da biliyoruz ama yeterince inanmıyor muyuz? Evet biliyorum müslüman bir gencin aklını çelebilecek, onu oyalayacak binlerce şey var, bir masa başına oturup iki sayfa kitap okumak bile bir olay haline gelebiliyor amenna ama bütün olumsuzluklarla mücadele etmek, çabalamak zorundayız ki bu çaba bile bizim için bir ecir biiznillah. Dünyanın kargaşasından, Kuran ve Sünnetin sekinet dolu ortamına kaçan bir insan da bırakın motivasyon cümlelerini bu ortama kavuşmak için can atar. Başta kendime olmak üzere eğer böyle değilsek nefsimizi bir hesaba çekelim. İmanımızı daima yenileyelim de nasıl bir haldeyiz ki O'nun huzuruna kolayca gidemiyoruz bir düşünelim. Bir de selefin hayatını okumak; ne zaman gaflete düşsem bana şifa olur. O hayatlar, o çekilen sıkıntılara rağmen kazanılan ilimler, mertebeler bize hem örnek hem de şifa biiznillah.
Rabbim türlü türlü entrikalarla dolu olan bu yolda her daim bizimle beraber olsun. O'nun yolunda sebat gösterebilecek bir iman versin. Razı olacağı bir hayat yaşamayı bizlere kolaylaştırsın ve canımızı müslüman olarak alsın. Allahümme amin.. Dua beklerim. Selametle
Not; bu kadar geç döndüğüm için kusuruma bakmayın, okuyunca dönüş yaparsanız birkaç kitap önermek isterim inşaallah.
4 notes
·
View notes