Don't wanna be here? Send us removal request.
Text
resulullah süper bir insandı, ben o kadar değilim, resulullah yolda ebu bekir’i görse ‘es selamu aleyküm ya sıddık’ derdi, ben yolda ebu bekir’i görsem tanımam. resulullah asla yalan söylemezdi; ben annem ölürken hiç ağlamadım. ben annem ölürken çok ağladım çünkü annem gırtlağından hırıltılar çıkarırken nasıl terliyordu, görmeliydiniz. resulullah azrail’i yolda görse tanırdı; ben azrail’i annemin yanında görseydim ona bir çift lafım olurdu, derdim ki şimdi yani af edersin ama o sıktığın annemin gırtlağı. resulullah olsa ona bunları söylesem o bana gülümserdi; o bana gülümserdi ben ona derdim ki, anam babam yoluna feda olsun ey allah’ın resulü; fakat şu koca melek, annemin gırtlağını sıkıyor, bir şeyler yapamaz mıyız? resulullah orada olsaydı annemin elini tutardı derdi ki ‘kızım ha gayret!’; ben orada olsaydım annemin elini tutardım ve derdim ki ‘anneciğim ölmesen…’ ben oradaydım annemin elini tuttum ve dedim ki ‘anneciğim seni ben…’; annem döndü bana bir baktı o bakışı görmeliydiniz resulullah o bakışı görseydi merhametten ağlardı; ben o bakışı gördüm haşyetten bayılacaktım ama annem elimden tuttu. ne tuhaf, anneler ölürken bile çocuklarının anneler ölürken bile çocuklarının ellerini bırakmıyor ne tuhaf… resulullah çok şanslı bir insan annesi öldüğünde o küçücüktü; benim annem öldüğünde ben küçücük değildim, zaten şanslı birisi de değilimdir, filmlerim iş yapmaz. annem daha yeni öldü fazla uzaklaşmış olamaz! olamaz dedim annem son nefesini alıp da vermeyince verse de ben alsam onu, içim ferahlasa, siz de görseniz resulullah tutsa annemin elinden birlikte geçseler çölü nasıl olsa resulullah da ölü annem de ölü.
0 notes
Text
Kim?
Rengarenk dünyada bir adam gezer,
Ne zengin ne fakir ne mümin ne zındık,
Hiçbir gerçeğe dalkavukluk etmez,
Hiçbir yasayı tanımaz…
Cesur ve üzgün…
Bu alacalı dünyada kimdir bu adam ?
2 notes
·
View notes
Text
Harold Pinter'in Dağ Dili adlı oyunu.
ı.
bir hapishane duvarı kuyrukta kadınlar. yaşlı kadın elini ovalamakta. dizleri dibinde bir sepet. bir koluyla ona sarılmış bir genç kadın. bir çavuş, peşinden de bir subay girer. çavuş genç kadını işaret ederek;çavuş: adın?genç kadın: adlarımızı vermiştik.çavuş: adın?genç kadın: adlarımızı vermiştik.çavuş: adın?subay (çavuşa): kes bu boku. (genç kadına) herhangi bir şikayet?genç kadın: ısırıldı.subay: kim? duraksama kim? kim ısırıldı?genç kadın: eli parçalandı. bakın. ısırıldı eli. işte kan.çavuş (genç kadına): adın ne senin?subay: sen kapa çeneni yaşlı kadına yönelir: ne oldu eline? biri mi ısırdı?kadın usulca kaldırır elini. subay gözler: kim yaptı bunu? kim ısırdı?genç kadın: bir dobermann. subay: hangisi?duraksama hangisi?duraksama çavuş!çavuş ileri çıkar.çavuş: emret komutanım!subay: bu kadının eline bak. sanırım başparmak kopmak üzere.(yaşlı kadına): kim yaptı bunu?yaşlı kadın dik dik bakar subaya.kim yaptı bunu?genç kadın: büyük bir köpek.subay: adı neydi?duraksama neydi adı?duraksama şimdi bakın her köpeğin bir adı vardır. adları çağrılınca gelirler. adları ana babaları tarafından verilmiştir ve bu onların adıdır, anlıyor musunuz onların adı! ısırmadan önce adları söylenir onların. resmi usul böyledir. ilk önce isimleri söylenir, sonra ısırırlar. onun adı neydi? eğer köpeklerimizden birinin, adı söylenmeden bu kadını ısırdığını söylüyorsanız, o köpeği vurdurtacağım!sessizlik.şimdi dikkat! sessizlik ve dikkat!çavuş!çavuş: emret komutanım!subay: herhangi bir şikayet? kimsenin şikayeti var mı?genç kadın: bize bu sabah dokuzda burada olmamız söylendi.çavuş: doğru. çok doğru. bu sabah dokuzda. tam tamına doğru. şikayetin nedir?genç kadın: sabah dokuzda buradaydık. şimdi saat beş. burda sekiz saattir ayakta dikiliyorum. karda. adamlarınız dobermanlarla bizi korkuttu. biri de bu kadının elini ısırdı.subay: adı neydi bu köpeğin?kadın ona bakar.genç kadın: adını bilmiyorum.çavuş: izninizle komutanım?subay: devam et.çavuş: sizin kocalarınız, oğullarınız, babalarınız, sizin burda görmek için beklediğiniz bu adamlar bok çukurudurlar. onlar devletin düşmanıdır. onlar bok çukurudur.subay kadınlara yönelir.subay: şimdi dinleyin. sizler dağ insanlarısınız. beni duyuyor musunuz? sizin diliniz öldü. yasaklandı. burda dağ dilini kullanmanıza izin yok. dilinizi erkeklerinizle de konuşamazsınız. izin yok. anlıyor musunuz? onu konuşamazsınız. yasadışı o. yalnızca devletin dilini konuşabilirsiniz. burda yalnızca buna izin var. dağ dilini burda konuşmaya kalkışırsanız fena halde cezalandırılacaksınız. bu bir emirdir. kanun böyle. sizin diliniz yasak. diliniz ölü. dilinizi hiç kimse kullanamaz. sizin diliniz artık yok. herhangi bir sorusu olan?genç kadın: dağ dili konuşmam ben.sessizlik, subay ve çavuş yavaşça çevrelerler onu.çavuş kadının kıçına el atar.çavuş: senin konuştuğun dil ne? ne dili konuşursun sen kıçınla?subay: çavuş bu kadınlar, henüz suç işlemiş değiller. unutma!çavuş: ama bu kadınların günahsız olduğunu söylemiyorsunuz değil mi komutanım?subay: yoo, hayır... bunu söylemiyorum.çavuş: bu dopdolu. onunla çalkalıyor.subay: dağ dili konuşmuyor ama o.kadın çavuşun elinden öteye yürür ve yüzünü iki adama döner.genç kadın: benim adım sara johnson. kocamı görmeye geldim. bu benim hakkım. nerde o?subay: bana kağıtlarını göster.kadın bir parça kağıt uzatır ona. subay inceler ve çavuşa döner.subay: kocası dağlı değil. o takımdan değil.��avuş: bu da öyle. s...ğimin entelektüeline benziyor.subay: ama kıçını salladığını söylemiştin onun.çavuş: en kıyak entelektüeller sallar.sahne tümden kararır.
ıı.
ziyaretçi odasıoturan bir mahkum. sepetiyle oturan yaşlı kadın. gardiyan kadının ardında dikiliyor. mahkum ve kadın çok belirgin bir köy aksanıyla konuşurlar.sessizlik.yaşlı kadın: ekmek getirmişem.gardiyan copuyla dürteler onu.gardiyan: yasak. dil yasak.kadın ona bakar. gardiyan coplar.yasak o. (mahkuma) ona devlet diliyle konuşmasını söyle.tutuklu: onu bilmez.sessizlik.onu konuşamaz.sessizlik.yaşlı kadın: elma getirmişem.gardiyan coplar ve bağırır.gardiyan: yasak! yasak, yasak, yasak!hay allah. (mahkuma) ne dediğimi anlamıyor mu?mahkum: hayır.gardiyan: anlamıyor ha?kadına yönelir.anlamıyorsun?kadın dik dik bakar.mahkum: yaşlı o, anlamaz.gardiyan: kimin suçu bu?güler.benim değil, bunu söyleyebilirim. ve sana başka bir şey söyleyeyim. bir karım ve üç çocuğum var. ve sizler hepiniz bok yığınısınız.sessizlik.mahkum: bir karım ve üç çocuğum var.gardiyan:senin neyin?sessizlik.neyin var senin?sessizlik.bana ne söyledin? neyin var senin?sessizlik.senin neyin var?telefonu kaldırır ve tek numara çevirir.çavuş? ben mavi odadayım... evet...rapor etmek zorunda olduğumu düşündüm, çavuş...sanırım burada benimle dalga geçen biri var.ışıklar yarılanır. figürler kıpırtısız.efekt girer: banttan sesler duyulur.
yaşlı kadınin sesi: beben seni bekliyor.mahkumun sesi: elin ısırılmış.yaşlı kadının sesi: herkes seni bekliyor.mahkumun sesi: anamın elini ısırmışlar.yaşlı kadının sesi: eve döndüğünde bir güzel ağırlayacağız seni. herkes seni bekliyor. onlar hep seni bekliyor. onlar hep seni görmeyi bekliyor.ışıklar artar. çavuş girer.çavuş: hani o dalgacı?sahne tümden kararır.
ııı.
karanlıkta seslerçavuşun sesi: kim bu s...ğimin karısı? bu s...ğimin karısı burda ne yapıyor?ikinci gardiyanın sesi: şunun karısı.ışıklar artar.bir koridor.gardiyan ve çavuşun kollarından tuttuğu gözleri bağli bir adam. genç kadın onlardan belli bir uzaklıkta, onlara bakar.çavuş: nedir bu, bataklık gülü soylu bayan için bir kabul töreni mi? lanet olası şampanya nerde? bataklık gülü soylu bayanın allahın belası şampanyasını kim aldı.genç kadının yanına gider.merhaba bayan. afedersin. korkarım ufak bir yönetim hatası. sizi yanlış kapıdan göndermişler. inanılmaz bir şey. biri bunun hesabını verecek. her neyse, sizin için ne yapabilirim sevgili bayan, genellikle filmlerde sordukları gibi?..ışıklar yarılanır. figürler kıpırtısız.banttan sesler.
adamın sesi: senin uyumanı izliyorum. ve sonra gözlerin açılıyor. bana bakıyorsun ve gülümsüyorsun.genç kadının sesi: gülümsüyorsun. gözlerimi açtığımda yanımda seni görüyorum ve gülümsüyorum.adamın sesi: bir gölün üzerindeyiz.genç kadının sesi: mevsim bahar.adamın sesi: sana sarılıyorum. ısıtıyorum seni.genç kadının sesi: gözlerimi açtığımda yanımda seni görüyorum ve gülümsüyorum.ışıklar artar. gözleri bağlı adam yere yığılır. genç kadın çığlık atar.genç kadın: charley!çavuş parmaklarını çıtlatır. gardiyan gözleri bağlı adamı dışarı sürükler.çavuş: evet, yanlış kapıya gelmişsiniz. kompüterden olmalı, çifte fıtığı var. fakat sana bir şey söyleyeceğim. burdaki hayatın gerçek yüzü hakkında bir bilgi istiyorsan eğer, yağmur dışında her hafta salı günü bu ofise gelen bir herifimiz var. konusunda müthiş uzmandır. o gönlerden birinde ona tıklatıver, seni iyi edecektir. adı dokes, joseph dokes.genç kadın: onunla düzüşürsem her şey düzelecek mi?çavuş: kuşkusuz. no problem.genç kadın: teşekkür ederim.sahne tümden kararır.
ıv.
ziyaretçi odası gardiyan, yaşlı kadın, mahkum.sessizlik.mahkumun yüzü kanlı. titreyerek oturur.kadın kıpırtısız. gardiyan pencereden dışarı bakıyor.döner ve ikisine birden bakar.gardiyan: ha, söylemeyi unuttum. kuralları değiştirdiler. kadın konuşabilir. kadın kendi dilinde konuşabilir. ikinci bir emre kadar.mahkum: konuşabilir mi?gardiyan: evet. ikinci bir emre kadar. yeni kurallar .duraksama mahkum: anne konuşabilirsin. duraksama mahkum: anne, sana söylüyorum. anlıyor musun? konuşabiliriz. benimle bizim dilimizde konuşabilirsin.kadın kıpırtısız. konuşabilirsin. duraksama anne, beni duyamıyor musun? seninle kendi dilimizde konuşuyorum. duraksama beni duyuyor musun?duraksama bu bizim dilimiz. duraksama beni duyamıyor musun? beni duymuyor musun?kadın yanıtlamaz.anne?gardiyan: ona kendi dilinde konuşabileceğini söyle. yeni kurallar. ikinci bir emre kadar.mahkum: anne?kadın yanıtlamaz. kıpırtısız oturur.mahkumun titremesi artar. iskemleden dizleri üstüne düşer, soluk soluğadır ve şiddetle çırpınır.çavuş odaya girer ve yerde çırpınan mahkumla ilgilenir.çavuş (gardiyana): şuna bakın. sen bildiğin yolda onlara yardım elini uzat, onlar seni siktir etsin.sahne tümden kararır.
0 notes
Text
Simurg.
Rivayet olunur ki, kuşların hükümdarı olan Simurg ( Zümrüd-ü Anka ya da batıda bilinen adıyla Phoenix ), Bilgi Ağacı'nın dallarında yaşar ve her şeyi bilirmiş.Bu kuşun özelliği gözyaşlarının şifalı olması ve yanarak kül olmak suretiyle ölmesi, sonra kendi küllerinden yeniden dirilmesidir.....
Kuşlar Simurg'a inanır ve onun kendilerini kurtaracağını düşünürmüş. Kuşlar dünyasında her şey ters gittikçe onlar da Simurg'u bekler dururlarmış. Ne var ki, Simurg ortada görünmedikçe kuşkulanır olmuşlar ve sonunda umudu kesmişler.Derken bir gün uzak bir ülkede bir kuş sürüsü Simurg'un kanadından bir tüy bulmuş. Simurg'un var olduğunu anlayan dünyadaki tüm kuşlar toplanmışlar ve hep birlikte Simurg'un huzuruna gidip yardım istemeye karar vermişler.
Ancak Simurg'un yuvası, etekleri bulutların üzerinde olan Kaf Dağı'nın tepesindeymiş. Oraya varmak için ise yedi dipsiz vadiyi aşmak gerekirmiş, hepsi birbirinden çetin yedi vadi... İstek, aşk, marifet, istisna, tevhid, hayret ve yokluk vadileri...
Kuşlar, hep birlikte göğe doğru uçmaya başlamışlar. İsteği ve sebatı az olanlar, dünyevi şeylere takılanlar yolda birer birer dökülmüşler. Yorulanlar ve düşenler olmuş...
"Aşk denizi"nden geçmişler önce...". "Ayrılık vadisi"nden uçmuşlar...". "Hırs ovası"nı aşıp, "kıskançlık gölü"ne sapmışlar... Kuşların kimi "Aşk denizi"ne dalmış, kimi "Ayrılık vadisi"nde kopmuş sürüden... Kimi hırslanıp düşmüş ovaya, kimi kıskanıp batmış göle...
Önce Bülbül geri dönmüş, güle olan aşkını hatırlayıp;Papağan o güzelim tüylerini bahane etmiş (oysa tüyleri yüzünden kafese kapatılırmış);Kartal, yükseklerdeki krallığını bırakamamış;Baykuş yıkıntılarını özlemiş;Balıkçıl kuşu bataklığını.
Yedi vadi üzerinden uçtukça sayıları gittikçe azalmış. Ve nihayet beş vadiden geçtikten sonra gelen Altıncı Vadi "şaşkınlık" ve sonuncusu Yedinci Vadi "yokoluş"ta bütün kuşlar umutlarını yitirmiş... Kaf Dağı'na vardıklarında geriye otuz kuş kalmış.
Sonunda sırrı, sözcükler çözmüş: Farsça "si", "otuz" demektir... murg" ise "kuş"...Simurg'un yuvasını bulunca ögrenmişler ki; "Simurg - otuz kuş" demekmiş.Onların hepsi Simurg'muş. Her biri de Simurg'muş. 30 kuş, anlar ki, aradıkları sultan, kendileridir ve gerçek yolculuk, kendine yapılan yolculuktur.
Simurg Anka'yı beklemekten vazgeçerek, şaşkınlık ve yokoluşu da yaşadıktan sonra bile uçmayı sürdürerek, kendi küllerimiz üzerinden yeniden doğabilmek için kendimizi yakmadıkça, her birimiz birer Simurg olmayı göze almadıkça bataklığımızda, tüneklerimizde ve kafeslerimizde yaşamaktan kurtulamayacağız. Şimdi kendi gökyüzünde uçmak zamanıdır...
3 notes
·
View notes
Text
Merhaba.
Yalnızlığın, işsizliğin dibine vurduğum şu günlerde ‘neden herhangi bir sosyal platformdan mahrum kalayım ki?’ şiarıyla açtığım bu hesapta tamamen kendimi tatmin amaçlı yazılar yazacağım. belki bu defa anonim olmayı becerebilirim. tekrardan Merhaba.
0 notes