Photo
Akıncılar kimdir? Görevleri nedir?
İstila edeceğimiz toprakları önceden keşfe çıkan ve gönlüne göre yağmalayan, saf Türk Irkından oluşan özel birliktir. Geçimlerini sadece eşkiyalık ve yağma ile sağlarlar. Kimseden emir almazlar. Sadece savaş zamanı savaşa katılmakla yükümlüdürler. Savaş olmadığı zamanlarda bir çoğu yine yağmacılıkla geçinir ,geri kalanları ise çobanlık yapar. Osmanlı Hakanlarının Akıncılardan tek bir isteği vardır, o da sadece Türk ırkından gelen kadınlarla evlenmeleri ve onlardan çocuk yapmalarıdır. Akıncıların bulunduğu yerde etniklere rastlanmaz. Çünkü kanun böyledir.
Akıncılar düşmanın en çok korktuğu birliklerden biridir. Çünkü onların sağı-solu hiç belli olmaz. Padişahtan izin almaksızın akınlar yapıp düşmanı yıpratma hareketinde bulunurlar. Zaten geçimleri yağmadır. Bu yüzden dara düştüklerinde bir iki köy yağmalayıp kendilerine gelirler. Köyün en güzel kızlarını gecenin zevkleri için kullanırlar. Tatarlar Osmanlı Tiranlarına ganimet göndermeden önce bu görevi Akıncılar yapardı. Sonra ise bu görev Tatarlara kaldı. Kırım Hanlığında Kefe en büyük köle pazarıydı. Hürrem Sultan denilen kevaşe de Tatarların Osmanlı Sarayına bir hediyesidir. Akıncıların bir Mel'unluk örneği daha var ki, Avusturya ile Barış antlaşması sonrası Akıncılar rahat durmayıp Avusturya toprakları içinde köyleri yağmalayıp, güzel kızları köle olarak yanlarına aldıkları bilinir. 1576 yılında Osmanlı Türk İmparatorluğu ile Avusturya arasındaki barış anlaşmasının bozulmasına yol açacaktı bu olay. Lakin antlaşma bozulursa Avusturya daha çok zarar göreceğini düşünerek antlaşmayı bozmaktan vazgeçmiştir.
Nazi Subayların bazıları da Türk tarihini çok iyi bilirlerdi. Bu yüzdendir ki Himmler gibi subaylar SS birliğini kurarken akıncıları örnek aldılar. Onlarda saf Cermen olanları SS'e aldılar. SS'lerin Cermen olmayanlarla evlenmesi yasaktır. Yine SS subaylarının hristiyanlıkla pek alakası yoktur. Eski Cermen inancını benimserler.Akıncılar da öyle müslümanlıkla pek alakası yoktur. Görünürde müslümandırlar. Akıncılar için müslümanlık kafire akın etmekten öteye gelmez. Akıncılar göçebe bozkır kültürünü devam ettirirler. Yine aynı şekilde Hitler'de Osmanlı'nın yetiştirdiği en büyük fevkaddeha olan Tigirkut Atatürk'ü örnek alırdı.
151 notes
·
View notes
Photo
Emperyalizmin başlıca tanımları,
1-)Bir ülkenin topraklarını genişleterek yabancı ülkeleri istila etmesi
2-)Bir ulusun veya toplumun başka bir ulusu vergiye bağlaması (haraç alması)
3-)Bir ülkenin kendine ait olmayan topraklardaki kaynakları sömürmesi
Gördüğünüz gibi tanımlar açık ve net. Asya'nın bozkırlarından çıkıp Avrupa'ya gelip, Roma'yı tarih sahnesinden silen Türklere “Emperyalist değildir” demek, kerhanedeki seks işçisi bakiredir demekle aynı şeydir.
Emperyalist olmazsan toprak genişletemezsin ve dış Türkleri tek bir bayrak altında toplayamazsın. Açık söylüyoruz, biz Emperyalizmi destekliyoruz. Tıpkı babamız ATSIZ'ın dediği gibi “Emperyalizm kutlu bir düşüncedir”.
Bir milletin yükselmesi ise şüphesiz ki emperyalizmden geçer. Neden mi? Sen ona saldırmazsan o sana saldırır. Çünkü acun bir savaş alanıdır. Bir Kaplan bir ceylanı gördüğünde, yahu bu güçsüz ben buna saldırmam, demez. Gider ceylanı avlar ve karnını doyurur. Eğer emperyalist olmazsanız 3.sınıf ülkelerden farkınız kalmaz ve sömürülen olursun.
54 notes
·
View notes
Video
youtube
#tigir:er#türkçülük#turancılık#ırkçılık#racism#savaş#war#tekbayrak#tekmillet#tekdevlet#tongyabgu#yıldırım#timur#yavuz#atatürk#atsız#kapgankağan#alparslan#buminkağan#hülagühan#cengizhan#fatihsultanmehmet#atamangazi#çağrıbey#tuğrulbey#barbar#yokedici#başbuğlar#etnik#temizleyiciler
0 notes
Photo
Dünyadaki pislikleri temizleyen yegane şey savaştır. Savaş sayesinde aşağı olanlar ve üstün olanlar arasında bir çizgi oluşur. En büyük uluslar, en çok savaşan uluslardır. Ulusların karakter yapısı sadece savaşla belirlenebilir. Savaşlar toplumların asıl karakterini ortaya çıkarır. Bunun sonucunda ya onlara saygı duyarsınız ya da onların ne kadar aşağı olduğunu görürsünüz. Şüphesiz ki günümüzde Suriyeli Arapların ne kadar aşağı olduğunu görmüş durumdayız. Bugün ülkesini, vatanını terk eden, yarın bulunduğu yeri vatan diye belleyerek o vatanın kuyusunu kazar. Buna şüphesiz ki Saddam'dan kaçıp Türkiye'ye gelenler ve Çar II.Aleksandr'dan kaçıp esas vatanı Kafkasyayı terkederek Türkiye'ye sığınanlarda dahildir. Kendi vatanlarından kaçarak şimdi bizim vatanımızda bunların yaptıkları hainlikleri çıplak gözle görmemek mümkün değildir.
#tigir:er#türkçülük#turancılık#ırkçılık#racism#başbuğ#savaş#war#atsız#atsızata#barbar#türk#ırkçıtürk
0 notes
Text
TÜRKÇÜLÜK
Türkçülük, Türk milliyetçiliğinin adıdır. Kelimenin sonundaki ek, yerine göre, mensupluk, sevgi, taraftarlık gösteren bir ektir. Türkçülük de Türk sevgisi ve taraftarlığı demek olduğuna göre, kelime, yerinde kullanılmıştır. Başka milletlerin Türk taraftarlığı ve Türk sevgisi bu kelime ile ifade olunamaz. Zaten başka milletlerin Türk”ü sevmesi de gerçekten bir sevgiye değil, geçici bir nezakete, çıkara, siyasi zaruretlere işarettir. Türk”ü, gerçek olarak, Türk”ten başkası sevmez.
Türkçülük bir ülküdür. Ülküler, milletlerin manevi gıdasıdır. Ülküsüz milletlerin en talihlisi dahi silik ve sönük kalmaya mahkumdur. Eğer bu millet talihli de değilse, onun sonucu yenilmek, ezilmek, hatta yok olmaktır.
Ülküler, gerçekle hayalin karışmasından doğmuş olan, düne bakarak yarını arayan, milletlere hız veren ve uğrunda ölünen büyük dileklerdir. Milletler, ölebildikleri kadar yaşama hakkına sahiptirler.
Türkçülük, büyük Türkelinde, Türk uruğunun kayıtsız şartsız hakimiyeti ve bağımsızlığı ile Türklüğün her yönden bütün milletlerden ileri ve üstün olması ülküsüdür.
Bu ülkü, geçmişte, birkaç kere gerçekleşmişti. Büyük Türkçülük ülküsü ve inancı ile yetişen gençlik sayesinde yarın yeniden gerçek olacaktır.
Türkçülük, dün bir kaynaktı; bugün çaydır. Yarın coşkun bir ırmak olacak ve önünde yabancı duygu ve düşüncelerden gelen bütün engeller yıkılacaktır.
Türkçülük, dört kaynaktan geliyor:
1. Kökü çok eski olan ve Türk uruğunun şuuraltında yüzyıllardan beri yaşayan milliyetçilik;
2. Tanzimat”tan sonra, Avrupa”daki milliyetçiliklere benzeyen halkçı bir hareketin bizde de tatbik olunmasını isteyen milliyetçilik hareketi;
3. Devletimizin içindeki yabancı unsurların ihaneti dolayısıyle doğan tepki;
4. Türklerin 200 yıldan beri çektikleri büyük sıkıntılar.
Bu dört kaynaktan gelen düşünceler birbiriyle kaynaşıp yoğrularak bugünkü Türkçülük ortaya çıkmıştır. Türkler, Türkçülük ile güçlenecek, kurtulacak, ilerleyecek, yükselecektir.
Bir millet yükselme iradesini taşımazsa, kendine güveni olmazsa, başkalarını taklitten başka bir şey yapamazsa, geçmişiyle övünmezse, başkalarından üstün olmak istemezse, ülkü için ölümü göze alamazsa, savaştan korkarsa, o millet içinden çürümüş demektir.
Bugün ülküler ve kahramanlar çağında yaşıyoruz. Geçmiş haklara dayanılarak davaların öne atıldığı, hesapların görüldüğü günlerdeyiz. Kan çağlayanları, kılıç şakırtıları ve gülle sesleri içinde yarının neler hazırladığını bilemiyoruz. Bu kasırga arasında, milletlerin yalnız geçmişlerini hatırlayarak milli ülkülerine yapıştıklarını görebiliyoruz. Geçmişi olmayan, yahut olup da unutan, milli ülküsü bulunmayanlar devriliyor.
İnsanlığın tarihinde büyük kasırgalar eskiden zaman zaman gelip geçerdi. Gitgide bu kasırgalar sıklaşıyor. Bu gidişle tarih, ebedi bir kasırgadan ibaret kalacak gibi gözüküyor. Bugün ayakta kalabilmek için eskisi kadar sağlam olmak yetişmiyor. Çok güçlü, çok sağlam, çok sert, çok yürekli olmak gerekiyor. Bunun da bizim için birinci şartı, Türkçülük ülküsüne sıkısıkıya yapışmaktır. Şaşıran, ürken, sapıtan milletleri, tarih bağışlamıyor.
Türkçülük ülküsü bizden amansız bir görev ahlakı istiyor. Subay hiç yorulmadan altı saatlik talimini yaptırırsa, öğretmen bıkmadan öğreticilik işini yaparsa, memur sinirlenmeden halka kolaylık göstermeye devam ederse, doktor her şeyden önce yurttaşlarının sağlığı ile ilgili olursa, öğrenci her şeyden önce dersini bellemeye çalışırsa ve bütün görevlerle rütbeler arasında ne caka, ne gösteriş, ne dalkavukluk, ne de ilgisizlik olmadan bir ahenk kurulursa, aşağıdakiler yukarının buyruğunu ukalalık saymaz, yukarıdakiler de aşağının doğru ihtarlarına kızmazlarsa, bütün karşılıklı işlerde, görüşme ve konuşmalarda ne ikiyüzlülüğe kaçan nezaket, ne de kabalığa kaçan sertlik bulunmazsa, görevin bizden istediği şey yapılmış olur.
Gerçekten Türkçü olmak kolay değildir. Her önüne gelen Türkçü olamayacağı gibi, her Türkçüyüm diyen de Türkçü olamaz.
Her Türkçü, bulunduğu yerin görevini inançla yaparsa, Türkçülük ülküsü sağlamlaşır. Türklük güçlenir.
Türkçülerin ilk işi, görevlerini, arınmış gönül ve inanmış yürek ile yapmaktır.
Nihal ATSIZ, Orkun, 10.sayı, 1 Ekim 1943
0 notes