Text
Gece Tutanakları (18)
18. vaktim gecedir havarilerimse yıldızlar kanıksayamam uyarılmış hislerimi her dönemeçte tenime takılan kancalara kâr etmez emniyet tedbirleri heba olur azade deham akim kalan zangırdamalarım arasında bir kadavraya dönüşürken beynim fallar ezadır ruhuma bilirim ama tütsülenmiştir azalarımın tortusu bundan böyle sadece toprakladır alışverişim
bilmem kime ağıt yakar ağustosböceği ve bilmem hangi kantar tartar demlendirilmiş farazi adaletimi takvasızım ve de fetvasız usta bir çaylağım ki faydasız ağaçkakanlarca sevilir de öpülür gözlerim ben doğarken kulağına salâ okunan çocuk katlime kısas isterim
1 note
·
View note
Text
Gece Tutanakları (17)
17. kar yağınca geceleyin Diyarbekir’e önce çatılar üşür sonra ben marazi bir hava olur soluduğum içimdeki maziyi boğan ha bire depreşir barbar arzularım sendeler rendelenmiş duygularım kaçmayı dener bir kez daha tevkif edilmiş havai düşlerim savamam başımdan artık saçmaları ve suç işlerim mütemadiyen mütemmim cüzlerine karşı hayatımın bir tekerlemeye dönüşür gece gezer durur ellerimde öylece eler parmaklarımı birer birer kar düşürür dilime ve sonra der “yeklo dıklo demmase şemso qutto reppase”
0 notes
Text
Gece Tutanakları (16)
16. durulmamıştı gecenin dağdağası hâla vurmamıştı güneş surlara daha müellifi ben olan hadsiz cürümler bir ip gibi sarıldı boğazıma kurcalanmıştı aklım bir defa taşları kara şehri düşündüm ve bahtları ziftlenmiş çocukları bir de Hareşe’nin oğlu düştü aklıma ki ölüm(ün) sarığını sarmıştı birden kan sıçradı şafaklarına şehrin kırmızı bir aydınlık oldu sabah zaptedemez oldum ayaklarımı yürüdüm şehre uygunsuz adımlarla bir hakikatti artık şehir gecelerde vurulan gündüzlerde gömülendi
0 notes
Text
Gece Tutanakları (15)
15. ne kadar da kolaydı yürümek cehennem patikalarında adım adım bir kızıl alevdi gözlerim askıdaydı bileylenmiş bakışlarım pür ateşti gece hızla kanıyordu saçlarım afetlerin emzirdiği bir çocuktum ki takılmış ağına yangınların bağırtıyordu ruhumu zonklayan kelimeler “keko” diyordum “kam kişt” “mı kişt” diyordu “mı kişt” bunca olan ama bitmeyenden sonra anlayabilir miydim artık neden sardığını kollarıyla bir ahtapotun bir acıyı? Bilal Zilan
14 notes
·
View notes
Text
Gece Tutanakları (14)
14. bir şölendeyim; ulu geniş sanki adanmışım gibi adalelerimi zorluyor şizofrenik acılar yağıyor üzerime acar şıvgınlar boşanırcasına; katı, keskin yer su oluyor, gök su adressiz dalgalar yıkıyor bendimi aciz geçiyorum göllerin arasından mırıldanarak açlık türküsünü geceye bakıp soruyorum kendime nedir farkı bir adanın bir çıkmaz sokaktan? “kesini ses” diyor bir ses anlıyorum ve susuyorum Bilal Zilan
0 notes
Text
Gece Tutanakları
1. bez parçalarıymış gecelerime adını veren 2. vahşiliğin melodisi okşarken kulağımı bir baykuş oluyor ellerim gizlice 3. şah değilim ama mat edildim sipersizim filler akıyor gövdeme sığınılmayacak kadar küçülmüş kaleler 4. parçalanıyor sayfaları kanunların içimde bir Habil can çekişiyor sancı düşüyor yapraklarına ağaçların ölümleri doğumlarımı kör ediyor 5. sonunda sabun köpüğüdür bana düşen kadim bir sırdır saklanan bana bir şeydir bu dokunsam sönecek şehvetlerin gözlerini açtığı odalarda rüyanın Yûsuf'u görmesidir olan 6. tükenmiyor arlanmaz tükenmekliğim içimde diriliyor ölüm tekrar tekrar sarıyor bacaklarımı bir ölü serinliği geceye ayaklarımı uzattığım şu an kanı çekilmiş bir aşk var elimde ve aşk beni yaşıyor sapsarı 7. buna dairdi tüm çabalar gündüzleri geceye çekmek ve geceyi gündüzlere kış ve yaz yaşanmıştı görülmüştü güz ve bahar lâkin işlenmemişti göz bebeklere kan kırmızı mevsimim 8. bizimdir gebe kalmayan geceler çünkü bilmekteyiz gecelerin er yüzü görmediğini ve yine biliriz hüzünbaz düğünlerimiz olduğunu en bilinmeyen köşelerde umutsuz olduğunu bir şeyin ve beklemekte olduğunu bir şeyi 9. ardalanır gece ve gündüz geçilir aktan ve karadan bir an gelir ateş olur ve buz tutar bir zaman hüzün taht kurar bazen bazen de fütursuzca kahkahalar halbuki arınmış bir yaşamaktı bizimkisi gecede yitirmemek sabahı ve gündüzde unutmamak geceyi 10. ellerimde bir kelepçe gibi durdu gece sardı gövdemi halatları yalnızlığın ve aşk sinsice gelip doladı boynuma yağlı urganını huşuyla acılar biriktirdim perçinledim sarımsı sevdaları bir an gizlenemedim acı dipçiklenmelerden çünkü öğretmemişti bana geometri fasit dairelerin olduğunu ve birilerinin içinde dönüp dönüp durduğunu 11. dinamitlenmiş yürekler gördüm genleşen gövdelerinde paramparça alıklaşan çehrelerde beliriyorlardı yaşıyorlarken habersizce ramazanlardan şevvallerin görüleceğine dair umutlar besliyorlardı kocaman yoktu hiç bir cevap atılan tohumlara karşı tarlalarda cinsi mekanlarda vurgulanan ve öylece ihraç edilen kahkahalar vardı bitmez sanılan 12. bu gece beni soludu çiçekler boşaldım geceye tüm arsızlığımla tir tir titredi kılıfsız iskeletim hafif hafakanlar doldu hafızama ağır kargılar dolandı ayaklarıma hiç bir soru sorulmadan bir fitne büyütüldü bana ben de içimdeki imama uydum bir mevlevilik oluyordu halim dönüp dönüp durdum artık görebiliyordum ifritleri nedense yüzler hep çirkindi 13. gece bitmiyor fakat bir gün batıp başka bir gün doğuyor yanına on yedi mumun ekleniyor bir mum daha çabuk çabuk uzuyor alevler ağır ağır yitiyor alevler artık yargıla karar ver kalem kır dâre çek beni kümeslerinde gizli gizli ölünen darağaçları yakılan bu ülkeden kaçır sürgünlere beni mumlar üzerine kur iskemlemi sonra üfle mumları Bilal Zilan * Bu şiir 573 şairden toplam 1.053 adet şiirin katıldığı Antoloji.com'un Eylül 2004 “Editörün Seçimi” yarışmasında “Beş Yıldız”a layık görülmüştü.
0 notes
Photo
Nêribê Axan - Hêni - Dîyarbekir
1 note
·
View note