zayiflamahome-blog
Zayıflama Home
2K posts
Don't wanna be here? Send us removal request.
zayiflamahome-blog · 12 years ago
Text
Safran
Özellikleri: ♦ Safran; susam büyüklüğünde sarı bir bitkidir. Yemen’de yetişir. Ziraatı yapılır, bahçelerde değil arazide yetiştirilir. Bir defa ekildiğinde 1015 sene kadar kendiliğinden biter, çiçek açar tohum meyda­na getirir. Kuruyup olgunlaştığı zaman, başak kısmı açıldığında içinden tohumları dökülür. İşte bu to­humlardan safran yağı elde edilir. Sarı, siyah ve kırmızı cinsleri vardır. En iyisi kırmızı olan ve ele yumuşak geleni, posası az olanıdır. Siyah cinsine Habeşî denir, tane bakımından en büyük olanı da budur. Hekimlikte, boyacılıkta ve esans yapımında kullanılır. Faydaları: * Misk, amber, kâfur ve öd kokuları erkeklere mahsus güzel kokanlardır. Zira bunlar güzel kokar fakat renkleri yoktur, safran ve haluk gibi kokular ise kadınlara mahsus kokulardır. Çünkü; bunların renkleri olur, kokuları oLmaz. * Bazı zâtülcenb hastalığına yakalanan kimseler tedavi maksadıyla safran yağı içerler. * Çil, kaşıntı, sivilce ve alaca gibi hastalıklar için yüze ve hastalık olan diğer yerlere sürülerek kulla­nıldığı gibi, içilmesi dahi aynı hastalıklar için fay­dalıdır. * Safranla boyanm��ş elbise giymek cinsel istek ve arzuyu tahrik eder. * Yüzü güzelleştirmek için cilde sürülerek kulla­nılır. * Safran nefsi kuvvetlendirir, gönle ferahlık verir. * Kabızlık yapıcı özelliğe sahiptir. * Damıtılmış yağından bir dirhem (3.2 gram) ka­dar içildiği zaman alaca hastalığına karşı faydalıdır. Üzerine sürülmesi de aynı etkiyi gösterir. * Safran mizaç ve bakımından ödağacının mizaç ve özelliğine yakındır.
Safran
1 note · View note
zayiflamahome-blog · 12 years ago
Text
Ödağacı
Özellikleri: ♦ Hindistan’da yetişen bir ağacın parçalarıdır. Özellikle Keşmir ve Çin’de yetişir. Beyaz ve siyah renkte olanları vardır. Bu bitkiye “Kustı Hindî” de­nildiği gibi, eskiden tüccarların deniz yoluyla Arap ülkelerine getirmelerinden dolayı da “Kustı bahri” denilmiştir. ♦ Beyaz cinsine “Kustı bahrî veya Kustı Aeabı’ denildiği gibi, siyah cinsine de “Kustı Hindi’ denil­diği olmuştur. Hafif bir kokusu vardır ki bu koku zencefil kokusuna yakındır
Faydaları: * Kustı bahri ile ûdı Hindî aynı şeydir, ancak Kustı bahrî, ûdı Hindî’den daha beyaz ve daha tatlı­dır * Ödağacı (Udi Hindî)’nin kökü, dalları ve kabu­ğu hoş kokulu bir ağaçtır. Hekimlikte ve esans ya­pımında kullanılmıştır. * İbni Kayyım de “Tıbbı Nebevisinde şöyle de­miştir * Ödağacı iki kısımdır. Biri tedavide kullanılır ki ona “kust” veya “küst” denilir. Diğeri isegüzel koku yapımında kullanılır ki ona da “elelüvve” denir. Ni­tekim İbni Ömer Hz.’leri güzel koku süründüğü zaman ödağacı kokusunu sade olarak veya öd ile kâfur karıştırılmış koku sürünür, sonra da * Peygamber AleyhisSelâm işte böyle koku sürünürdü derdi
* Yine Peygamber Aleyhisselâm cennet ehlini tavsif ederken * ” … onların tarakları altın ve gümüş, terleri misk, buhurdanlıkları ödağacından, eşleri huriler, ahlakları bir kişinin ahlakı gibi” buyurmuştur. * Bazılarına göre de ödağacından güzel koku elde etmek için ödağacı kesildikten sonra bir sene bo­yunca toprağa gömülür toprak onun faydasız kı­sımlarını yiyip, yok eder, fakat güzel kokulu kısmı kalır, bu kısma toprak bir şey yapmaz. Kabuğu ve kokusuz kısmı kokuşur ve toprağa karışır” * Ödağacının tozunu su ile karıştırdıktan sonra yedi defa ağızdan akıtması veya burundan damlat­ması bademciğe iyi gelir. * Ödağacı tozu hem içilerek ve hem de merhem gibi cilde sürülerek kullanılır. Yalnız başına kulla­nıldığı gibi, başka maddelerle karıştırılarak ta kul­lanılır. Kâfur ile karıştırıldığında birinin diğeri ile ıslâhı gibi tıbbî bir maksat vardır. * Balgamı emer, nezleyi keser. * Şerbet yapılıp içildiği zaman karaciğer ve mide zafiyetine ve bunların üşütülmesmden dolayı mey­dana gelen rahatsızlığa karşı; gün aşın ve dört gün­de bir nöbetle gelen sıtma hastalığına ve zehirlen­meye karşı faydalıdır, * Su veya bal ile macun yapılır ve yüzdeki çilliklere sürülürse giderir. * Mideyi ısıtır, cinsel istek ve arzuyu tahrik eder. * Zehirlenmeye karşı faydalıdır. * Felç hastalığına karşı gayet iyi gelir. * İdrar ve âdet kanamasını çoğaltır.
Ödağacı
0 notes
zayiflamahome-blog · 12 years ago
Text
Nar
Özellikleri: Yaprakları karşılıklı, çiçekleri büyük, hoş kokulu, koyu kırmızı renkte küçük bir ağaç ve bu ağacın kırmızımtırak sert kabuklu meyvesi. Faydaları: * Tatlı narın mizacı sıcak ve rutubetlidir, mide için gayet iyi gelir. Kendisinde hafif kabızlık yapıcı özellik bulunması sebebiyle de mideyi takviye eder. * Boğaz, göğüs ve akciğer için faydalıdır,öksürüğe gayet iyi gelmektedir. * Narsuyu bağırsakları yumuşatıcı olup az da olsa vücuda kıymetli gıda vermektedir. * İnce ve şeffaf olduğu için çabuk çözülür ve mi­dede hafif bir hararet ve gaz meydana getirir, bu se­beple cinsel istek ve arzuyu tahrik eder, ateşli has­talara iyi gelmez. * Enteresan bir özelliği de ekmek ile birlikte ye­nildiği zaman, onu midede çabucak bozulmaktan korur. * Ekşi nar’ın mizacı soğuk ve kuru olup hafif ka­bızlık yapar. Mide iltihabına karşı faydalıdır. Nite­kim Hz. Ali (s.a.) * “Narı etli kısmı ile birlikte yeyiniz! Zira nar mi­deyi tabaklayıp temizler” * demiştir. * Safrayı teskin eder, ishali keser kusmayı da en­geller. Vücuttaki artık maddeleri yumuşatır, karaci­ğerdeki harareti söndürür, organları kuvvetlendirir. * Safradan meydana gelen kalp çarpıntısına,kalpte ve mide gazında meydana gelen ağrılara kar­şı da faydalıdır.
Nar
0 notes
zayiflamahome-blog · 12 years ago
Text
Karabaş otu
Karabaş otu ballıbabagiller ailesinden olup son derece faydalı bir şifalı bitkidir
Karabaş otunun faydaları
• Birçok kanser türüne karsı tedavi edici özelliğe sahip olan karabaş otu tümörlerin büyümesini engeller. • Karabaş otu sayesinde kan dolaşımınızı hızlanır • Alerji tedavilerinde karabaş otu çayı son derece etkilidir • Sinir sistemini kuvvetlendiren karabaş otu, asabi insanların sakin bir yapıya kavuşmasını sağlar • Uykusuzluk sorunu yasayan kişiler aksam yemeğinden sonra içeceği bir bardak karabaş otu çayı sayesinde rahat bir uyku çekerler • Ağrı kesici özelliği olan karabaş otu özellikle migren ağrılarında bir bardak karabaş otu çayı içilmesi halinde son derece fayda sağlayıcı özelliğe sahiptir
• Karabaş otu sayesinde yüksek tansiyon hastalarının tansiyonu olması gereken değere düşer • Mide ve bağırsaklarda gaz birikmesini engeller • Karabaş otu egzamadan kaynaklanan yaralara karsı tedavi edici özellik gösterir. • Karabaş otu çayı sayesinde sigara bırakan birçok insan mevcuttur. • Günde içeceğiniz 1 bardak karabaş otu çayı kanı sulandırıcı ve damarları genişletici etki gösterir
Karabaş otu
1 note · View note
zayiflamahome-blog · 12 years ago
Text
Eriğin Faydaları
Özellikle karaciğer, kalp ve sindirim sistemi dostu olan erik mevsiminde bol bol tüketilmesi gereken oldukça faydalı bir besindir. Erik bünyesinde barındırdığı birçok minerallerin yanı sıra yüksek oranda A, E, C vitaminleri de içerir.
Eriğin faydaları
• Kadınlarda yaşanan düzensiz adet sorunlarını yok eder • Eriğin idrar söktürücü özelliği vardır • Kabızlık rahatsızlığı çekiyorsanız erik bağırsaklarınızı çalıştırarak kabızlık derdinden sizi kurtarır • Erik sayesinde zihin ve beden yorgunluğunuzu yok olur
• Kansızlık sorununuz varsa erik tüketimi kansızlık tedavisi için birebir çözüm getirir • Yüksek ateşi düşürücü özelliği vardır eriğin
Eriğin Faydaları
0 notes
zayiflamahome-blog · 12 years ago
Text
Ispanak
Tam anlamıyla bir kış sebzesi olan ıspanak, kasım ayında pazar ve manavlarda boy göstermeye başlayıp, ta mart ayına, hatta martın sonuna kadar saltanatını sürdürür. Ispanaktan neler yapılmaz ki: ıspanaklı börek, yumurtalı ıspanak, parça etli veya kıymalı ıspanak, ıspanak salatası gibi, türlü türlü yemekler yapılır. Aslında, ıspanak bu kadar kıymetli bir besin mi ki, bu denli çok çeşit yemeğe giriyor? Yoksa, kış kıyamette başka doğru dürüst sebze bulunmadığından mı ıspanağa rağbet çok oluyor? Bu durumu bir irdeleyelim isterseniz.
Dört kişilik hazırlanmış bir tencere ıspanak yemeği için, bir kilo ıspanak almak gereklidir. Ancak alınan bir kilo ıspanağın hepsini yemeyiz. Çünkü, bu ıspanağı ayıklamak gerek. Bir kilo ıspanak ayıklandığında ortalama olarak yüz yetmiş gram fire verir. Geriye sekiz yüz otuz gram ıspanak kalır. Kalan bu ıspanakta, iki yüz on beş kalori mevcuttur. Demek ki bir tabak ıspanak yemeği yendiğinde sadece ıspanaktan, bir bireyin alacağı enerji miktarı elli dört kaloridir. Eğer bu ıspanağı kıyma, soğan, yağ gibi besinlerle birleştirip yemek şeklindeki halini hesaplayacak olursak, o zaman bir tabak ıspanak size ortalama yüz sekiz kalori kazandıracaktır. Bu durumu bir tabak etli kuru fasulye ile kıyaslarsak, ıspanağın pek de kalorili olmadığını görürüz. Çünkü, bir tabak etli kuru fasulyede iki yüz doksan kalori mevcuttur.
Gelelim ıspanaktaki demir miktarına. Hani Temel Reis, başı sıkıştığında ıspanakları yutup, içindeki demir nedeniyle demir gibi oluyor ve önüne geleni çiğneyip geçiyordu ve bu haliyle Süpermen’i çatır çatır çatlatıyordu, bunu gören çocuklar da bol bol ıspanak yiyordu ya. İşte hepimizin severek izlediği Temel Reisin maceraları gibi, ıspanakta yoğun demir vardır inancı da bir masaldır.
Ispanakta demir yok değil, tabii ki var, ama gerçekte sanıldığı kadar fazla değil. Yukarıda sözünü ettiğimiz ıspanak yemeğinden hareket ederek, bir tabak ıspanaktaki demir miktarını söyleyelim. Bir tabak ıspanakta, yani iki yüz on gram ıspanakta, toplam altı buçuk miligram demir mevcuttur. Halbuki aynı miktarda kuru fasulyeyi yediğimizde, on yedi miligram demir almış oluruz. Ya da aynı miktardaki roka salatasıyla bir karşılaştırma yapacak olursak, gene ıspanak solda sıfır kalır, çünkü iki yüz on gram rokadan yapılmış salatada yirmi miligram demir bulunur.
Görüldüğü gibi aslında Temel Reis aldatılmıştır. İyi yürekli Temel Reis, maalesef araştırmacıların yaptığı bir virgül hatasına kurban gitmiştir. Yapılan laboratuvar araştırmalarında, ıspanakta çok miktarda demir bulunduğu sanılmış, ancak daha sonraki araştırmalar bunun böyle olmadığını, yapılan yanlışlığın ise bir virgül hatasından kaynaklandığını ortaya çıkarmıştır. Ama ne yazık ki, Temel Reis için iş işten geçmiş, ikinci araştırma yapılana kadar Temel Reis çoktan ünlü olmuştur.
Gördüğünüz gibi, gerçekte ıspanaktaki demir miktarı çok azdır. Fakat ıspanak yoğun C vitamini içerir. Ayrıca A vitamini açısından da yabana atılmayacak kadar zengindir. Kalsiyum, magnezyum, B2 vitamini, niasin gibi vitamin ve mineraller yönünden de yararlı bir sebze olduğu söylenebilir. Bu söylediklerimize bir örnek verecek olursak, iki yüz on gram ıspanakta yüz altı miligram C vitamini varken, aynı miktardaki kuru fasulyede hiç C vitamini yoktur. A vitamini (beta-karoten) ıspanakta on altı bin sekiz yüz internasyonel ünite iken, kuru fasulyede bu miktar gene sıfırdır.
Görüldüğü gibi ıspanak pek de hoş bir besin değil. Ayrıca kış mevsiminde sebze yönünden pek fazla seçeneğiniz olmadığı için, ıspanağa pek burun kıvırmasanız iyi olur kanısındayız.
Özellikle, kadınların âdet dönemi ve öncesinde magnezyum kayıpları fazla olmaktadır. Bu dönemlerde ıspanak yiyerek bu kayıplarını rahat��a karşılayabilirler.
Ancak burada şunu da belirtmek gerek. Yapılan bir araştırmaya göre, ıspanak pişirildikten sonra tüketilmeli, bir daha ısıtılmamalıymış. Çünkü, ıspanak bir kez daha ısıtılırsa hafif zehirlenmelere yol açabilmekteymiş. Dipnot olarak bu da aklınızın bir köşesinde bulunsun. Özellikle, minik çocuklara ıspanağı tekrar tekrar ısıtıp yedirmenin bir anlamı yoktur. Ispanak hemen hemen dünyanın her yerinde tanınan bir sebzedir. Taze olarak tüketildiği gibi konserve olarak ve dondurulmuş olarak da tüketime sunulmuştur. Ülkemizde de en fazla Marmara ve Ege bölgelerinde yetiştirilmektedir. Ispanağı satın alırken, yaprak kısımlarının yırtık, patlak, zedelenmiş olmamasına dikkat etmek gerekmektedir. Aksi takdirde ıspanaktan alacağınız C vitamininden yeteri kadar faydalanamazsınız. Ayrıca koyu yeşil yapraklı olan ıspanakların tercih edilmesinde sonsuz faydalar vardır.
Herhangi bir hayvan türüne evrimi boyunca yediğinden daha farklı bir beslenme tarzı uygulamanın sağlık sorunları yaratmayacağını düşünmek çılgınlıktır. Son iki yüzyıldır modern dünyamızda bizim de yaptığımız bundan başka bir şey değildir. Bunun bedelini bugün hepimiz ödüyoruz. Örneğin, çok miktarda şeker yemek diabet (şeker hastalığı), diş çürümesi, şişmanlık, hatta kalp hastalıkları riskini artırır. Çünkü insan bedeni bu kadar çok miktarda şeker yemeye alışık değildir.
Bir başka örnek de yiyeceklere gelişigüzel katılan katkı maddeleridir. Bu koruyucu maddeler ve boya maddeleri astıma, egzamaya, hatta çocuklarda hiperaktiviteye (aşırı hareketliliğe) yol açabilir.
Ispanak
0 notes
zayiflamahome-blog · 12 years ago
Text
Melisa çayı
Melisa çayı sinirleri yatıştırır ve de uykusuzluk sorununa karşı rahatlatıcıdır. Melisa Çayının Faydaları
Huzursuz ve asabi olan, uyuyamayanlar ve de kalp problemi yaşayan kişiler için önerilen bir çaydır melisa çayı. Savunma gücünün artmasını sağladığı için gribe ve soğuk algınlıklarına karşı kullanılmaktadır. Yapraklarındaki güzel limona benzer kokusu olan otsu bitkilerden olan melisa çayı psikolojik problemlerin sebep olduğu sıkıntı veren düşüncelerin beyinden uzak tutulmasında da yardımcı bir çaydır. Stresli ve sıkıntılı olduğunuz dönemlerde melisa çayı rahatlık verir. Kasların gevşemesinde de faydalıdır. Sindirim sistemini düzenler, midedeki spazmları çözer.
Melisa çayının kullanım şekli 1 tatlı kaşığı ince doğranmış melisa yapraklarını bir su bardağı sıcak su içerisine atınız ve 10 dakika demleyip süzerek içebilirsiniz. İçerisine bal ilave ederek tatlandırabilirsiniz. Gün içerisinde 2-3 bardak içebilirsiniz. Melisa kaynatılmamalıdır. Melisa bitkisi alırken dikkat edilmesi gerekenler Melisanın yalnızca yaprakları kullanılmalıdır. Yalancı bir melisa türü olan Verbana isimli bitki, melisaya benzemekte olan kokusundan dolayı melisa olarak satılıyor. Melisa çiçeğinin anlattığımız melisa ile alakası bulunmamaktadır.
Melisa çayı
0 notes
zayiflamahome-blog · 12 years ago
Text
Elma sirkesi nasıl yapılır
Elma sirkesini yapmak için uygun olan elma çeşidi şekeri fazla olan kış elmalarıdır. Değişik elma türleri beraber kullanılarak ta sirkeye farklı bir tat kazandırabilirsiniz. Kullanmamanız gereken elma ham ve de ekşi olanıdır. Hijyene çok önem vermelisiniz. Elmaları iyice yıkayınız ve ardından kullanacağınız malzeme ile kavanozları sıcak su ile yıkayınız.
Elmaları ufak parçalara ayırınız ve ardından presleyiniz ya da katı meyve sıkacağı ile sıkıp suyunu çıkarınız. Meyve suyunda bulunana şeker fermantasyona uğrar ve ilk olarak alkole ardından da asetik bakterilerin sebep olduğu fermantasyon ile sirkeye döner.
Sirke yapımındaki iki unsur önem taşır; bakterinin verimli çalışmalarını sağlayacak ısı ile oksijen. Hava ile temasının çok olması için oldukça geniş ağızlı ve derin olmayan bir kavanoz seçiniz.
Elma suyu üstünde boşluk olacak biçimde kavanoza doldurunuz ve ardından meyve sineklerinin geçmeyeceği ama hava alabileceği temiz tülbentle kavanozu kapatınız. Gün içerisinde bir sefer karıştırınız, bu sayede havalanmayı sağlayarak sirkenin oluşumunu hızlandıracaksınız. Oda sıcaklığı 25 dereceyi geçmemeli ve güneş ışığı görmeyeceği loş ortamda saklanmalıdır. Koyulan kap cam veya ahşap olmalıdır, metal kullanmayınız. Sirkenin oluşumunu hızlandırmak için doğal elma sirkesi koyabilirsiniz. Sirkeniz kullandığınız elma çeşidi ile koşullara bağlı olarak 3-6 hafta arasında hazır olacaktır.
Sirke kokusu gelmeye başladığınızda her gün tadıp istenen tat ve de asit derecesi istenilen ayara gelene kadar işlem devam eder.
Elde ettiğiniz sirkenin fermentasyonuna engel olmak için bir iki katlı tülbentten geçirerek süzünüz. Bu sat-yede meyve kalıntılarından arındırmış olacaksınız. Hava almaması için şişelere koyunuz ve güneş almayan ortamda saklayınız. Süzseniz de ev ortamında yapılan sirkede fermantasyon tamamen durmaz, şişede deniz anası gibi düz bir tabaka oluşacaktır. Bu tabaka bakteri atıklarıyla meydana gelir ve sirkenizi kullanacağınızda atınız. Hazırladığınız sirke hazırlara göre bulanık olur. Ancak hazır sirkelerde yüksek ısı kullanıldığından ötürü sirkeye şifai özellik veren enzimler, mineraller, vitaminler, pektin, malik ve de tartarik asitler bakımından fakirliğe uğrarlar ve bir bölümünü ve ya hepsini kaybederler.
Elma sirkesi nasıl yapılır
0 notes
zayiflamahome-blog · 12 years ago
Text
Çölyak Hastalığı Mutlaka Tedavi Edilmeli
TUĞBA YARDIMCI MISIR – İnsanoğlunda en fazla gözlenen ve tıpta yaşam boyu süren Tek Gıda alerjisi çölyak hastalığının mutlaka tedavi edilmesi gerektiği, aksi takdirde bağışıklıkla alakalı birçok hastalığın yanı sıra troid, diyabet hatta bağırsak kanserine dahi yol açabileceği bildirildi.
Karadeniz Teknik Üniversitesi (Ktü) Tıp Fakültesi Çocuk Gastroenteroloji Hepatoloji ve Beslenme Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Murat Çakır, AA muhabirine yaptığı açıklamada, çölyak hastalığının, vücudun glütene karşı hassasiyet göstermesi olduğunu belirterek, protein olan glütenin buğday, arpa, çavdar ve bir dereceye kadar da yulafta bulunduğunu söyledi.
Çölyak hastalığının, bağırsaklarda besin maddelerinin sindirimi ve emiliminin bozulmasına yol açtığını ifade eden Çakır, “Çölyak, ömür boyu süren bir hastalıktır. Ayrıca, tıpta yaşam boyu süren ve insanoğlunda en fazla görülen Tek Gıda alerjisidir” dedi.
Çakır, çölyak hastalığının doğuştan genetik yatkınlığı olan bireylerde yaşamın herhangi bir döneminde ortaya çıkabileceğine dikkati çekerek, “Çölyak, her yaşta karşımıza çıkabilir. Hastalığa bağlı temel bozukluk ince bağırsakta oluşur. Hastalığa dair şikayetler ve bulgular ise tüm organlara ait olabilir. Çölyak, bu nedenle tüm dünyada ciddi tanı alma sorunu yaşanan hastalıklar arasında bulunmaktadır. Bunun için de pediatriden diş hekimine, dahiliyeden cerrahiye kadar tıbbın tüm disiplinleri çölyağı akıllarında bulundurmalılar. Tanı konulmadan önce detaylı inceleme yapılması gerekmektedir” diye konuştu.
“Glütensiz yaşam biçimi uygulanmalı ve sürdürülmelidir”
Çölyak hastalarının basit ama katı diyetle sağlıklı şekilde hayatlarını sürdürebileceklerini anlatan Çakır, şöyle devam etti:
“Hastalık tanısı konan kişiler ekmek, makarna, börek, simit, gofret ve çikolata gibi yiyecekleri tüketemezler. Hastalık durumunda glütensiz yaşam biçimi uygulanmalı ve sürdürülmelidir. Nüfusa oranla gerçekleştirilen çalışmalar, ülkemizde hastalığı taşıyanların yaklaşık yüzde 95′ine henüz tanı konulmadığını gösteriyor. Bu kişiler, kendilerini sağlıklı bilerek yaşıyorlar. Bu tehlikeli bir durum. Çölyaklı kişi erken tanı konulmaz ve uygun tedaviyi almazsa ileride birçok bağışıklıkla alakalı hastalığa açık hale gelir. Tanı ve sonrasında hastalığın takibi olmazsa troid, diyabet hatta bağırsak kanserine dahi yol açabilir.”
Çakır, hastanın tanısı kesinleştirildikten sonra yaşam şeklinde değişikliğe gidildiğini belirterek, “Hastalığın tedavisi için herhangi bir ilaç yok. Hasta çok katı bir diyet uygulamak zorunda. Çölyak, gerekli diyete uyulduğunda tedaviye olumlu cevap veren bir hastalık. Aksi halde çok olumsuz sonuçlar doğurabiliyor. ?Çölyak, ölüme kadar gidebilen ancak sadece diyetle düzelen tek sorundur.
Çölyak Hastalığı Mutlaka Tedavi Edilmeli
0 notes
zayiflamahome-blog · 12 years ago
Text
UV Işınlarını Küçümsemeyin
Güneş ışınlarının parçası olan ultraviyole ışınlarına (UV) uzun süre maruz kalınması göz kapağı cildine, kornea ve göz merceğine zarar verebilir. Gözlerinizi bu zararlı ışınlardan korumanın en sağlıklı yolu UV blokajlı güneş gözlüğü ve geniş kenarlı şapka ile birlikte UV blokajlı kontakt lens kullanmak.
Güneş ışınlarına maruz kalmanın cilt yanıkları ve cilt kanseri gibi birçok sorunun ortaya çıkmasının nedenlerinden biri olduğunu artık hepimiz biliyoruz. Peki, güneş ışınlarının parçası olan ultraviyole ışınlarının gözler üzerindeki olumsuz etkileri konusunda ne kadar bilgi sahibiyiz? Araştırmalar UV ışınlarına uzun süre maruz kalmanın UV ile ilişkili rahatsızlıkların ortaya çıkma riskini arttırdığını gösteriyor. UV ışınları, göz kapaklarına, korneaya ve göz merceğine zarar veriyor.
Profesör Jason J. Nichols Ultraviyole ışınlarının önemine dikkat çekti!
Johnson&Johnson Vision Care tarafından Türkiye’de ilk kez düzenlenen Eye Health Advisor Sempozyumu’nun konuklarından biri de Ohio Eyalet Üniversitesi Optometri Bölümü’nde öğretim görevlisi olan Doktor Jason J. Nichols’tü. Dr. Nichols’ın katılımcılarla paylaştığı konulardan biri de UV ışınları ve kontakt lenslerdi. Sunumunda göz sağlığı açısından kontakt lenslerin ultraviyole ışınları ile etkisinin önemli olduğunu, bazı kontakt lenslerin güneşin UV ışınlarını bloke eden özelliklere sahip olduğunu belirten Dr. Nichols sözlerini şöyle sürdürdü: “Bizler güneş koruyucu şapkalara, gözlüklere ve yağlara ek olarak kontakt lens kullanımını da özellikle önermekteyiz. ACUVUE® markalı kontakt lenslerde UV blokaj etkisi lens metaryallerinin içerisinde yer almaktadır. FDA (Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi)’e göre UV blokajı Sınıf 1 ve Sınıf 2 olarak sınıflandırılmıştır. Kontakt lenslerde bulunan UV blokajı bu iki sınıflamaya göre yapılmaktadır. UV blokaj etkisi, Sınıf 1 olan kontakt lenslerde %90 UVA – %99 UVB; Sınıf 2 olanlarda ise %70 UVA – %95 UVB bloke etme özelliğine sahip lenslerdir
UV Işınlarını Küçümsemeyin
0 notes
zayiflamahome-blog · 12 years ago
Text
Güneş Yanıkları Kanser Riskini Artırıyor
ANIL KURU – Ondokuz Mayıs Üniversitesi (Omü) Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nilgün Şentürk, özellikle çocukluk döneminde maruz kalınan ultraviyole ışınlarının (UV), yaz tatillerinde oluşan ciddi güneş yanıklarının ya da uzun süre dışarıda kalmanın neden olduğu değişikliklerin, ileri yaşlarda kanser gelişimine neden olabileceğini bildirdi.
Şentürk, AA muhabirine yaptığı açıklamada, yaz aylarında deri hastalıklarının sadece kozmetik bir problem olmadığını, aynı zamanda ciddi hastalıklara yol açtığını belirtti.
Yaz aylarında karşılaşılan deri sorunlarının başında güneş ışınlarının deride yarattığı doğrudan veya dolaylı hasarların geldiğini ifade eden Şentürk, “Güneş ışınları D vitamini sağlaması gibi yararlı etkisinin yanında güneş yanığı, ilaca bağlı döküntüler, derinin erken yaşlanması ve deri kanserlerine neden olmakta. Özellikle çocukluk döneminde maruz kalınan UV ışınları, yaz tatillerinde oluşan ciddi güneş yanıkları ya da uzun süre dışarıda kalmanın neden olduğu değişiklikler ileri yaşlarda kanser gelişimine neden olmaktadır” dedi.
Güneş alerjilerine dikkat
Güneş ışınlarına karşı alerjik tepkilerin de gelişebileceğine dikkati çeken Şentürk, “Bu reaksiyonlar kızarıklar, kabarıklık, kaşıntı, su kabarcıkları veya sadece kırmızı lekeler şeklinde olabilir. Deriye temas sonrasında bazı bitkiler, parfümler, deriye sürülen ilaçlar, güneş ürünleri, ağızdan alınan bazı ilaçlar da güneş alerjilerine neden olabilir” diye konuştu.
Korunmak için geniş kenarlı şapka
Prof. Dr. Şentürk, özellikle güneş ışınlarının yoğun olduğu öğle saatlerinde güneşten uzak durulması gerektiğine dikkati çekerek, şunları kaydetti:
“Bol sıvı alımına özen göstermek lazım. İnce ve hafif giysiler tercih edilmeli, geniş kenarlı şapka takılmalı. Kullandığımız gözlük UV filtreli olmalı. Güneşe çıkılacaksa el ve yüz gibi bölgelere en az 30 koruma faktörlü losyonlar kullanılması önerilir. Bu losyonları güneşe çıkmadan 30 dakika önce sürmeli, 2 saatte bir ya da yüzme sonrası yenilenmeli.”
Güneş Yanıkları Kanser Riskini Artırıyor
0 notes
zayiflamahome-blog · 12 years ago
Text
Gebelere Sağlıklı Bir Yaz İçin Öneriler
Yaz aylarında sıcak hava özellikle gebeleri olumsuz etkiliyor. Gebeliğin ilk 3 ve son 3 ayında sıcak havaya bağlı birçok sağlık sorunu gelişebiliyor. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Hakan Yaralı, anne adaylarını bulantı ve kusmaya bağlı sıvı kaybının ve sıcağa bağlı gelişebilecek ödemin yaratacağı sorunlara karşı uyarıyor. Prof Dr. Hakan Yaralı, gebeliğin son 3 ayında ödeme bağlı tansiyonun da yükselebileceğini belirterek “Tansiyonuzun 160/100 mmHG’nin üzerinde olduğu her durumda hekiminize başvurun” diyor.
Türkiye’de her yıl 2 milyona yakın kadın hamile kalıyor. Sağlıklı bir Bebek dünyaya getirmek isteyen tüm anne adayları yaz mevsimine bağlı olarak gelişen sıcaklık farkından olumsuz etkilenebiliyor. Prof. Dr. Hakan Yaralı, aşırı sıcakların gebeleri normal bir insandan çok farklı etkileyebileceği uyarısını yapıyor.
GEBELİK VE SICAK ÇARPMASI
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr.Hakan Yaralı, yazın gelmesi ile hissedilen sıcakların hamileleri daha çok etkilediğine dikkat çekerek gebeler üzerindeki en olumsuz etkisinin sıvı kaybı olduğunu söylüyor: “Özellikle yaz aylarında terle kaybettiğimiz sıvının yerine konulması önem arz eder. Bu nedenle bol sıvı tüketilmesi şarttır. Ayrıca güneşin en etkili olduğu öğle saatlerinde dışarı çıkılmasından mümkün olduğunca kaçınmalıdır. Eğer mutlaka çıkılması gerekiyorsa gölgede durmaya gayret edilmelidir. Açık renkli pamuklu kıyafetlerin giyilmesi de güneşten etkilenmeyi minimumda tutmak için alınacak önlemler arasında yer almaktadır.”
GEBELİĞİN İLK 3 AYINDA YAŞANABİLECEK SORUNLAR
Gebeliğin ilk üç ayında anne adayları bulantı, kusma, halsizlik, yorgunluk gibi şikayetler ile sık olarak karşılaşıyor. Prof. Dr. Hakan Yaralı, “Sıcak havalarda terle kaybettiğimiz vücut sıvısının yanı sıra bulantı nedeniyle yeterli sıvının alınamaması ya da kusma ile alınan sıvının kaybedilmesi sonucu vücutta sıvı ve elektrolit dengesinde bozulma meydana gelebiliyor. Bu nedenle yaz aylarında gebeliğinin erken dönemlerinde ki bayanlar daha dikkatli olmalı ve sıvı alımındaki yetersizlik durumlarında muhakkak sağlık kuruluşuna başvurmalıdırlar” diye belirtiyor.
GEBELİĞİN İKİNCİ 3 AYINDA YAŞANABİLECEK SORUNLAR
Yaz mevsiminde gebeliğin ikinci 3 ayı ise daha rahat geçiriliyor. Ama kural yine değişmiyor. Prof. Dr. Hakan Yaralı, bu dönemde de gebelerin mutlaka artan sıvı kaybını yerine koyması gerektiğini söylüyor.
GEBELİĞİN SON 3 AYINDA TANSİYON YÜKSELEBİLİYOR
Gebelik süresince vücutta özellikle bacaklarda görülebilen ödem, hava sıcaklıklarındaki yükseliş nedeniyle daha da artabiliyor. Ödemin artması durumunda gebelerin özellikle tansiyon takiplerinin yakınen yapılması 140/90 mmHG’nin üzerindeki değerlerde en yakın sağlık kuruluşuna başvurmalarını öneren Prof. Dr. Hakan Yaralı yükselen tansiyonun genellikle gebeliğin son 3 ayında görüldüğünü ifade ediyor. Yüksek tansiyon gebeler için ciddiyetle ele alınması ve müdahale edilmesi gereken bir durum. Prof. Dr. Hakan Yaralı: “Gebelik tansiyonunun bir ileri formu olan gebelik zehirlenmesi denilen yüksek tansiyon, ödem ve böbreklerden protein atılmasının görüldüğü tablonun fark edilmesi ve müdahale edilmesi önemlidir. Bu açıdan gebelik tansiyonu belirlenen hastalar yakın doktor kontrolünde olmalıdır. Bebeğin büyüme ve gelişmesi yakın takip edilmeli kan basıncı 160/100 üzerine çıktığında hasta muhakkak yatırılarak takip edilmelidir. Gebelikte hipertansiyon saptanan 5 hastadan sadece 1 tanesinde tablo kalıcıdır.” diyor.
Prof Dr. Hakan Yaralı, ayrıca, gebeliğin son üç ayında artan hava sıcaklığının erken doğumu tetiklediğine dair kanı bulunmasına rağmen yapılan çalışmalarda sıcak havaların erken doğumu tetiklediğinin kanıtlanmadığına işaret ediyor.
GEBELİK DİYABETİNE DİKKAT!
Gebelikte ortaya çıkan diyabetin tanısı genellikle 24-28. haftalarda yapılan şeker tarama testi ile konuluyor. Gebelik diyabeti tanısı almış hastaların büyük bir kısmında yapılan diyet tedavisi sonrası kan şekeri dengeleniyor. Sorunsuz olarak gebelik sürdürülüyor.
Prof. Dr. Hakan Yaralı, diyet tedavisi ile kan şekerleri düzenlemeyen hastalarda ise insulin tedavisi uygulanarak kan şeker düzeyinin düzenlendiğini belirtiyor ve ekliyor: “Kan şekerleri düzenlenemeyen olgularda iri Bebek, anne karnında bebeğin suyunda artma, Bebek doğduktan sonra bebeğin kan şekerleri düzeninde bozulma ile karşılaşılabilmektedir. Gebelik diyabeti tanısı almış hastaların büyük bir kısmında tablo gebelik sonrası ortadan kalkar ancak bu hastalar ilerleyen yaşlarda şeker hastalığı görülmesine eğilimi olan hastalardır.”
YAZ MEVSİMİNDE GEBELER NASIL BESLENMELİ?
Yaz mevsiminde hem sağlık sorunu olmayan gebelerin hem de diyabet ve yüksek tansiyonu yaşayan gebelerin dengeli beslenmesi öneriliyor. Prof. Dr. Hakan Yaralı, gebelere sağlıklı beslenme önerilerini şöyle sıralıyor: “Gebelikte dengeli beslenme için, artan protein ve mineral ihtiyacının hayvansal ve bitkisel besinlerden dengeli bir biçimde karşılanması önemlidir. Tabi kural olarak az az ama sık öğünlerle beslenme alışkanlıkları düzenlenmeli, mümkün olduğunca katkı maddelerinden arınmış doğal gıdalar tüketilmelidir. Günde 8-12 bardak sıvı alınması gerekmektedir. Tabii ki sıvı kaybının arttığı (kusma, ishal) durumlarda tüketilmesi gereken sıvı miktarı da arttırılmalıdır.”
Gebelere Sağlıklı Bir Yaz İçin Öneriler
0 notes
zayiflamahome-blog · 12 years ago
Text
Sıcak Havalarda Ağır Spor Yapmaktan Kaçının
TUĞBA YARDIMCI MISIR – Sıcaklığın ve nemin yüksek olduğu yaz mevsiminde yapılan ağır sporların, basit sağlık sorunlarının yanı sıra zaman zaman da kalp krizi gibi telafisi olmayan ciddi problemlere neden olabileceği, bunun için de ilk etapta ağır spor yerine egzersize yönelinmesi gerektiği belirtildi.
Karadeniz Teknik Üniversitesi (Ktü) Tıp Fakültesi Temel Tıp Bölümü Anatomi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Kalaycıoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, yaz mevsimi dolayısıyla birçok kişinin kilo verme telaşı yaşadığını ancak bu davranış biçiminin hatalı olduğunu söyledi.
Türkiye’de geniş kitleler tarafından sporun hızlı kilo vermek için adeta mevsimsel yapılan bir aktivide olarak görüldüğünü vurgulayan Kalaycıoğlu, “Spor, sağlıklı yaşamın vazgeçilmez parçasıdır. Bu algıyı iyi benimsemek ve ona göre hareket etmek gerekir. Spor, fiziksel görüntüden ziyade öncelikle sağlıklı olmak için yapılmalıdır” dedi.
Kalaycıoğlu, insanların günlük beslenme düzenleri gibi spor düzenlerinin de olması gerektiğine dikkati çekerek, “Sporu hayat tarzı haline getiren kişi, bahar ya da yaz geldiğinde ani bir kararla ve bilinçsizce spora başlamak durumunda kalmaz. Düzenli olarak spor yaptığı için zaten böyle bir şeye de ihtiyaç duymaz” diye konuştu.
-”Haftada en az 3 gün ve 20 dakika yapılan spor faydalı olur”
Sıcaklık ve nemin ağır spor yapanlar için önemli bir tehdit oluşturduğunu belirten Kalaycıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Özellikle bu dönemde yapılan ağır sporlar çeşitli sağlık sorunlarına yol açabilir. Bunlardan bazıları basit sorunlar ya da zaman zaman kalp krizi gibi çok önemli problemler de olabilir. Özellikle düzenli spor yapmayan, ani bir kararla ağır spora başlayan kişiler, bu açıdan daha da büyük tehdit altında bulunuyor. Bu kişiler işe öncelikle egzersizle başlamalı. Vücut bir süre egzersize alıştırıldıktan sonra spora geçilmeli. Bu iş için de yapılacak en doğru şey kişinin kendisine uygun sporu, spor hekimine danışarak tespit etmesidir.”
Kalaycıoğlu, kişinin sporu hayatının akışına göre değil, hayatını sporun akışına göre yönlendirmesi gerektiğini anlatarak, “Plan ve programlarını da buna göre yapmalı ve sporu aksatmamalıdır. Bilimsel araştırmalar sporun haftada en az 3 gün ve 20 dakika yapıldığı takdirde faydasının olacağını göstermiştir” dedi.
Spor için gün içerisinde ısının düştüğü saatlerin tercih edilmesi geretiğini ifade eden Kalaycıoğlu, sıvı alımına da dikkat edilmesi önerisinde bulundu. haberler
Sıcak Havalarda Ağır Spor Yapmaktan Kaçının
0 notes
zayiflamahome-blog · 12 years ago
Text
Kadın ve Erkek Saçına Özel Yenilikçi Tedavi
Kadın ve erkek için ayrı geliştirilen yeni formül, saçlı deride damarlanmayı artırarak kan dolaşımını hızlandırıyor. Vitamin ve mineral eklemeleri ile saçı besleyen tedavi, klasik PRP işleminden çok daha etkin ve kalıcı sonuç verirken, iki seans halinde uygulananan yöntemin etkisi üç ile altı ay arasında sürüyor.
Erkekler için özel olarak geliştirilen PRP PLUS erkek tipi saç dökülmesine neden olduğu düşünülen 5-Alfa Redüktaz enzimini baskılayıcı katkı maddesi, damarlanmayı artıran ve kan dolaşımını hızlandıran serumlarla zenginleştirildi. Kadınlar için geliştirilen PRP PLUS’ta ise saç sağlığı için vitamin ve minerallar kürü ve damarlanmayı arttırıcı serumlar yer alıyor. PRP PLUS sisteminde hastanın kendi kanı özel bir kite yerleştiriliyor ve özel santrifuj işleminden geçiriliyor ve trombositçe zengin bir plazma elde ediliyor. Elde edilen plazma özel serumlarla destekleniyor.
Transmed Klinik Medikal Direktörü Dr. Melike Külahçı, yeni yöntemin klasik PRP tedavisine göre daha uzun süre etkili olduğunu belirterek, “Saçın ihtiyacı olan tüm vitamin ve mineralleri barındıran PRP PLUS ile saç kökleri daha iyi beslenerek incelen saç telleri kalınlaşıyor, daha canlı ve sağlıklı saçlara kavuşuluyor.” diyor.
PRP PLUS sistemi, saç naklinden üç hafta önce uygulandığında verici alanın güçlenmesini, nakil yapılacak bölgenin ise ekime daha elverişli hale gelmesini sağlıyor. Uygulama saç naklinden sonra yapıldığında ise yeni saçlar, en etkili şekilde beslenerek daha gür ve canlı sonuçlar alınıyor.
Kadın ve Erkek Saçına Özel Yenilikçi Tedavi
0 notes
zayiflamahome-blog · 12 years ago
Text
Ruj Sürme Tekniği
http://www.zayiflamahome.com/guzellik-genel/ruj-surme-teknigi.html
Ruj Sürme Tekniği
Eğer dudaklarınız inceyse ve dudaklarınızın daha dolgun görünmesini istiyorsanız çeşitli uygulamalarla dudaklarınızı kalınlaştırabilirsiniz. Fakat bunu abartmadan yapmak gerekir.Yani bir kalem ucu mesafesinde ve kalemi yatay tutarak dudağımıza sürmeliyiz.Aynı uygulamayı alt dudağa da uygulamak gerekir.Doğallıktan uzaklaşmamak gerekir.Kalemin ruju aynı renkte değilse veya dudaklara şekil vermek için kalınlaştırmışsanız biraz daha koyu bir kalem tercih edebilirsiniz.Ama üzerinden yine sünger aracılığıyla geçmek gerekir.Daha sonra dudak kenarını belirginleştirmek gerekir.Sonra tekrar süngerle cildimizle aynı renk olana kadar dağıtıyoruz.Açık renk bir ruj tercih etmeliyiz. Çünkü açık renk ruj dudaklarımızı daha dolgun ve hacimli gösterir. Önce parlatıcıyla dudağımızı parlatırız. Alt ve üst dudağa aynı uygulamayı yaparız. Eğer isterseniz yoğunluğunu artırabilirsiniz. Önceden kalem sürdüğümüz kısımlara da parlatıcı sürmeliyiz. Böylece dudaklarımız her zamankinden daha dolgun ve daha hacimli görünecektir. Ruj genellikle fırça kullanılarak sürülür. Bunun nedeni daha ince ve daha doğal görünmesini sağlamaktır.Eğer fırça yoksa herkes kendine özel ruju yani klasik rujları kullanabilir.Aynı ruju birkaç kişi kullanacaksa mutlaka fırça kullanmak gerekir.Eğer kişiye özel rujsa herhangi bir sakınca yoktur.Kişi direkt olarak dudağına uygulayabilir.Fakat fırça kullanılarak sürülen rujlar hem daha kalıcı, hem daha ince hem de daha doğal gözükür.İşte bu nedenlerden dolayı fırça tercih edilir.Hangi renk ruj kullanacaksak o renk dudak kalemiyle kontür yapmak gerekir.Hemen dudak bitim noktasında hafif şekilde kalemle geçilir. Daha sonra üst dudak belirginleşir. Kullanılacak kalem rujun renginde olmalıdır.Fakat dudak rengindeki bir kalemle de kontür yapılabilir.Eğer aynı tonda ve renkte kaleme sahip değilsek bu durumda kontür yapıldıktan sonra bir süngerle üzerinden hafifçe geçmek gerekir.Dudak rengi ayarlanabilir.Bundan sonra eğer fırça kullanarak ruj süreceksek göz makyajına uygun bir renk seçilir.Seçtiğimiz rengi fırçayla dudağa uygularız.Uygun renk ve tonda ruju seçtiysek eğer uyumu yakalamış oluruz.Kişi tercihine göre veya dudak yapısına göre parlatıcı da kullanabilir.
Ruj Sürme Tekniği
0 notes
zayiflamahome-blog · 12 years ago
Text
Kaş Kaldırma Estetik Ameliyatı
http://www.zayiflamahome.com/guzellik-genel/kas-kaldirma-estetik-ameliyati.html
Kaş Kaldırma Estetik Ameliyatı
Kaşlar yaşın ilerlemesi ile birlikte dokuları gevşer ve yerçekimine de yenik düşerek aşağıya doğru sarkmaya başlar. Kaşların aşağıya doğru sarkmasıyla kişinin yüzünde yorgun, bitkin, kızgın ve olduğundan daha yaşlı bir ifade oluşur. Yaşlanma ve yerçekiminin etkileri dışında kişi yüz felci veya bazı tümörlere bağlı hastalıklarla da kişinin kaşları aşağıya doğru sarkma gösterir. Bazen kaş sarkmaları hata safhaya çıkarak kişinin göz kapaklarına baskı yapar ve gözünü açık tutabilme, görme yetisini zorlamaya başlar.
Kaş kaldırma ameliyatı tek başına yapılan bir ameliyat mı?
Kaş kaldırma estetiği genelde göz kapağı ameliyatı veya alın germe ameliyatı ile birlikte yapılır. Ancak göz kapaklarınızda sarkma olmadığı, alın bölgesinde bir kırışıklık ya da sarkma durumu olmadığı halde sadece kaşlarınızda sarkma, düşme var ise tek başına kaş kaldırma estetiği de olabilirsiniz. Kaş kaldırma ameliyatında hangi tür anestezi uygulanıyor?
Sadece kaş kaldırma estetiği yaptıracaksanız lokal anestezi uygulaması altında estetik ameliyatınızı olabilirsiniz.
Kaş kaldırma ameliyatı nasıl yapılıyor?
Kaş kaldırma ameliyatı için alnın üstündeki saçlı deriden 1 cm kadar bir kesi yapılıyor ve bu kesinde girilerek, kaşların altındaki dokular yukarı doğru asılıyor. Bu kadar basit bir estetik operasyon olan kaş kaldırma estetiği sonunda pek ağrınız olmuyor ve günlük hayatınıza hemen dönebiliyorsunuz. Ameliyat sonrası 2 gün suyla temas etmemeniz gerekiyor.
Kaş kaldırma ameliyatında iz kalıyor mu?
Kaş kaldırma estetiğinde giriş yeri saçlı deri olduğu için ameliyat izi görünüyor.
Kaş Kaldırma Estetik Ameliyatı
0 notes
zayiflamahome-blog · 12 years ago
Text
En iyi cilt bakım maskeleri
http://www.zayiflamahome.com/guzellik-genel/en-iyi-cilt-bakim-maskeleri.html
En iyi cilt bakım maskeleri
Cildinizin bakımı için hazır satılan birçok cilt bakım maskeleri var. Üstelik cilt tipinizi biliyorsanız, cilt tipinize uygun olan cilt bakım maskelerini seçebilme imkânınız var. Gerek aktarlarda, gerek eczaneler, gerek kozmetik ürünler satan mağazalarda çeşitli cilt tiplerine göre cilt bakım maskeleri bulabilir ve kendi cildinize en uygun cilt maskesini alabilirisiniz.
Örneğin tek kullanımlık paket halinde satılan Sephora Power Mask Hydro Gel Face maskeleri cildinizi hem nemlendiriyor hem de temizliyor. Düzenli olarak bu cilt maskesini kullandığınızda cildinizin renk düzenini dengeliyor.
Bunun yanında Lush’ın Catastrope Cosmetic markasının cilt bakım maskeleri de cilde detoks etkisi yapıyor ve cilt üzerinde bütün sivilce, akne, siyah nokta, pullanma gibi sorunları kökten çözüyor.
Son birkaç yılda çok iyi cilt bakım ürünleri sunmaya başlayan Olay Total Effects maskeleri de cildinizde anti-aging etkisi sağlayarak sadece 1 ayda ışıl ışıl bambaşka bir cilt ortaya çıkarıyor.
Çok yorucu bir tempoda yaşıyorsanız, cildinizdeki günün yorgunluğunu alabilmek için Estee Lauder Stress Relief Face Maskelerini kullanabilirsiniz. Yüzünüzde bir tazelenme görüntüsü vermenin yanında, cilt temizliğinde de oldukça başarılı.
Biraz farklı bir yüz maskesi olan Oriflame Royal Velvet Canlandırıcı Havlu Yüz Maskesi, gençleştirici bir cilt bakım maskesi de diyebiliriz. Zira yaşlanma etkilerini yok etmek için çeşitli serumlar içeriyor ve yüzünüze sadece 10 dakika koymanız yeterli oluyor.
Fiyatı açısından biraz pahalı olan bir cilt maskesi La Mer The Radiant Facial maskeyi ise yüzünüzde 8 dakika tutuyorsunuz ve sadece 8 dakika sonunda verdiğiniz paraya değdiğini görüyorsunuz. Zira tertemiz, canlı bir cilt sahibi oluyorsunuz.
Kil bazlı yüz maskelerini cildinize fayda ettiğine inanıyorsanız, Clinique Deep Cleansing Emergency Maskelerini kullanabilirsiniz. Özellikle yağlı ciltlerin bakımında bu cilt bakım maskesi son derece faydalı.
En iyi cilt bakım maskeleri
0 notes