Aile kavramına ve çocuklarla ilgili her şeye muazzam bir değer biçer. Renkleri ve dekorasyonu çok sever. Hayal kurar. Mesela tüm dünyayı, bir elinde fotoğraf makinası, bir elinde sevgili eşinin eli ile gezmek ister. Dua eder. Çok okur, çok izler. Yazabilir ve arada fotoğraf çekebilir. Çünkü kendini ifade etmeyi sevmiştir. Anlaşılmayı sevmiştir.
Don't wanna be here? Send us removal request.
Photo
Bir konu üzerinde sağlıklı fikir alışverişi yapmak, kaliteden ödün vermeden tartışmak her yiğidin harcı değil biliyorum ama bunu saygı çerçevesinin dışına taşırıp; işi abartıp, hakaret ve şiddet boyutuna ulaştıran insanları anlamakta gerçekten zorluk çekiyorum. Bu tür insanları şaşkınlıkla izliyorum bir süredir: Bir mesele mi var ortada, herkes bilirkişi, herkes uzman kesiliyor bir anda. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi oluvermek, dinlemeden anlamaya çalışmak, seninle aynı fikirde değilse karalamak, yerden yere vurmak, ana avrat küfretmek ne kadar kolay yurdum insanı için. Epeydir bloģa yazmak geliyor içimden de vakit bulamıyorum bu ara yoğunluktan. Sabah okuduğum bir haberle, henüz başladığım kitabın konuları tevafuken çakışınca yazmak şart oldu dedim içimden. Henüz okumaya başladığım, Doç. Dr. Sinan Canan'ın"Kimsenin Bilemeyeceği Şeyler" isimli kitabında yer alan "Celbedilmiş Toplumsal Söz Yitimi" konu başlığından hareketle bloğa yeni bir yazı ekledim. Biraz psikoloji, biraz nöroloji, biraz da sosyoloji. Okumak isteyenler için blog linki instaprofilde!
1 note
·
View note
Photo
Nasıl diyordu o şarkıda: "Geçip giden zamanları bir yerlerde bulsam." Bazılarına göre eski-püskü, ıvır-zıvır belki ama benim için öyle değil. Geçip giden zamanlara ait hikayelere tanıklık eden, buram buram yaşanmışlık kokan eşyaları seviyorum vesselâm. #oldiesbutgoldies #vintagelover #antique
1 note
·
View note
Photo
Yeni güne "Bismillah." Hayatı bahşedene, umutları yeşertene, kapkaranlık geceden aydınlığa eriştirene kainatın zerrâtı adedince şükürler olsun...
2 notes
·
View notes
Photo
Sana yazıyorum yine uzaktaki yakınım, canımın iç köşesi, hasretliğim... "Özlüyorum" diyorsun, özlememek mümkün mü? Dünya bunca gurbetlik diyârı iken, özlememek mümkün mü? "Hasret uzun bir yol; kışım - yazım da sen..." diyor kulağımdaki ses... Neden bazı sesler, sözler, gözler en çok biz? Yürekten yüreğe akıveren yol ne kadar da derin, ne kadar da mânidar...
0 notes
Photo
"Hele seni özlemenin bir kokusu var / Bütün çiçeklere değişmem / Bir ışığı var, bir rengi var seni özlemenin / Anlatılmaz..."
0 notes
Photo
Amin Maalouf beni kendisiyle tanıştıran ilk kitabı “Uzaktan Aşk” isimli librettosuydu. Hemen ardından “Semerkant”ı büyük bir keyifle okumuştum. Son birkaç gündür de “Afrikalı Leo”yu okuyorum. Maalouf’un yazarlıktaki ustalığından mıdır yoksa kitapta anlatılanın gerçek bir yaşam öyküsünden çıkarılmış düşsel bir yaşamöyküsü olmasından mıdır bilinmez ancak daha ilk sayfalarından itibaren büyük bir merakla okutuyor kendini. Meraklısına: ‘Doğu’yu Batı’ya anlatan yazar’ olarak tanınan Amin Maalouf (ya da Emin Maluf), Beyrut doğumlu, Arap kökenli Hristiyan bir gazeteci-yazardır. 1976’dan beri Fransa’da yaşamaktadır ve tüm kitaplarını Fransızca yazmaktadır. 1993 yılında Fransa’nın en ünlü Edebiyat Ödülleri’nden Goncourt Akademisi Edebiyat Ödülüne ve Afrikalı Leo’yu yayınlandığı yıl olan 1986’da da Fransız – Arap Dostluk Ödülü’ne layık görülmüştür. #özlemçelebininkitapları
0 notes
Photo
" Ne yap biliyor musun? Hayatta kısa devreler yok. Sen ne yap biliyor musun? Elde ettiğin her şeyi emeğinle elde et ve bundan gurur duy. Ne yap biliyor musun? Insanları zaman kaybı olarak görme, onları anlamaya ve onlarla anlaşmaya çalış. Kendini bilmek için daima sorular sor kendine, zihninde ve ruhunda kendine kurduğun tuzakları sorgula. Aldığın her nefeste kâinatın sahibine şükret ve sana bağışlanmış olanı kardeşlerinden, dostlarından, başka insanlardan esirgeme." Insanın kendi emeğinin karşılığını görmesi ne güzeldir. Anlayabilmek için dinlemek birini, ona bir çift kulak ve bir çift gözle yârenlik etmek ne güzeldir.. Ne güzeldir kendini bilmek, mâhiyetini kulluğunun; gücünün sınırlarını, acizliğini... Paylaşmak ne güzeldir hayati kalbimizde yer edinenlerle... Sevdiklerimizle keyfi bol bir pazar olsun inşâAllah, es-selâm! #özlemçelebininkaleminden
0 notes
Photo
Insan hayatı bir ucundan diğer ucuna nasıl değişir? Gençliğinde sosyalist, ilk yetişkinliğinde bohem ve anarşist, ardından zengin bir aristokrat olup en-nihâye nasıl dervişliğe ve şeyhliğe ulaşabilir? "Şeyh Tosun Bekir Bayraktaroğlu’nun hayat hikâyesini birkaç cümleyle özetlemek gerçekten çok zor. Seksen altı yıl gibi nispeten uzun bir zaman dilimine bile sığmakta zorlanan bu bereketli ve enerjik hayatı Şeyh Tosun Efendi’nin leziz anlatımından okurken, hakikatin çağrısına kapılmanın anlamı üzerine düşünüyor; bir sanatçı ruhun, şöhretinin ve sanatının zirvesindeyken manevi bir arayışla nasıl çırpınmaya başladığına şahitlik ediyoruz. Son derece samimi, sıcak, akıcı ve okuru bir kez yakaladı mı artık bırakmayan bir hikâye… Doğu’dan Batı’ya, sonra tekrar Batı’dan Doğu’ya uzanan bir ruh macerası… Her kula nasip olmayacak bir hayat ve her okura nasip olası bir kitap: Amerika’da Bir Türk." Daha ilk sayfalarından itibaren içine çeken, keyifle kendini okutan bu ibret verici hayat hikâyesini bizlerle buluşturan #sufikitap ekibine şükran dolu teşekkürlerimi sunuyorum. Vakt-i şerifler hâyr olsun inşâAllah.. Keyfi bol bir haftasonu dilerim, es-selâm! #özlemçelebininkitapları
0 notes
Photo
Bir kadın, bir gün kucağındaki çocuğu ile birlikte bir mağaranın önünden geçerken içeriden gelen bir ses duyar. Bu ses ona : “ Içeri gir ve ne istersen al, ama en önemli olanı unutma. Ayrıca, sen çıktıktan sonra kapının bir daha asla açılmayacağını da dikkate almalısın. Ancak bu fırsatı kaçırma, ama yine de en önemli şeyi unutma” diyordu. Kadın mağaraya girer ve büyük bir servetle karşılaşır. Masanın üzerindeki altın ve mücevherleri görünce şaşkına döner ve çocuğunu yere bırakarak hemen büyük bir hırsla masanın üzerindekileri toplamaya başlar. Bu sırada o esrarengiz ses yine duyulur : "Yalnız sekiz dakikan var!" Sekiz dakika çabuk geçer, kadın toplamış olduğu kıymetli taşlar ve altınlarla birlikte mağaranın dışına koşar ve kapı kendiliğinden kapanır... Bu sırada çocuğunu içerde unutmuş olduğunun farkına varır, ama kapı bir daha açılmamak üzere kapanmış bulunmaktadır. Aynı şey çoğu zaman bizim başımıza da gelir. Bu dünyada yaklaşık 80 yıllık ömrümüz vardır ve bir ses daima bize: "Sakın en önemli şeyi unutma!" der gibidir. Önemli olanlar manevi değerler, inançlar, dikkatli olmak ve hayattır. Ancak kazanç hırsı, zenginlik, maddi şeyler bizi öylesine büyüler ki, çoğu zaman en önemli şeyleri bir köşede bırakırız. Böylece zamanımızı bu tür şeylerle tüketir ve en önemli olan şeyi; “Ruhun hazinesini" bir köşede unuturuz. Asla aklımızdan çıkarmamamız gerekir ki bu dünyadaki yaşam çok çabuk geçer ve ölüm beklenmedik bir zamanda bizi yakalar. Ve hayatın kapısı bizim için ebediyen kapanmış olacağından son pişmanlık bir fayda vermez. Çünkü biz en önemli şeyleri unutmuş oluruz.. Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyururlar: "Ölüp de pişman olmayan yoktur; mutlaka herkes nedâmet duyar: Muhsin (İyi yolda) olan hayrını daha çok artırmadığı için pişman olur, nedâmet duyar. Kötü yolda olan da nefsini kötülükten çekip almadığına pişman olur, nedâmet duyar.” Hayırlı Cuma. Es-selam! #birkıssadanbinhisse #özlemçelebininhikayeleri
0 notes
Photo
Sene-i devriyemi barındıran, cânım Kasım ayı. Hoşgeldin, sefâ getirdin. Rabbim seni de ömrümüz için hayırlı ve güzel eylesin, hiç ummadığımız kapılardan sevinelim seninle! Yaklaşırken bir milâdî yılın daha sonuna, güzel kalplerle, iki cihânda sürecek dostluklar ve yârenliklerle dolmuş olsun heybemiz. Çayın demini aldığı gibi demlensin muhabbetlerimiz, ziyâdeleşsin keyiflerimiz... Artsın şükrümüz, tatlansın ömrümüz, paklansın kalplerimiz inşâAllah... Ikindinin ve pazarın hayrından nasiplenelim a-dostlar, es-selâm!
0 notes
Photo
Pencerenin pazen perdesinin bir çiçeği de ben olaydım... #yineyenidencumalıkızık
1 note
·
View note
Photo
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl! #29Ekim #cumhuriyetbayramı #kutluolsun #92.yıl
0 notes
Photo
Dün. Eve dönüş yolundayız. Haftanın ilk iş gününü kazasız belasız tamamlamanın sürûru içerisinde yol alıyoruz. Servis şoförü amcayla yine bir muhabbet konusu bulmuşuz. Diyor ki bana"Hocam, insanları anlayamıyorum çoğu zaman. Üç günlük dünyada neyin kavgasını ediyorlar? Kim, ne götürebilmiş ki bu dünyadan? Nedir bu açgözlülük?" Bu sabah yeniden karıştırıyorum Cibran'ın "Ermiş"ini. Gözüm o satırları arıyor. İşte oradalar: " Bolluğu yeryüzünün armağanlarını birbirinize alıp vermekte bulacak, hoşnut olacaksınız. Ancak sevgiyle ve müşfik bir adaletle yapılmazsa bu alışveriş, kimilerini açgözlülüğe sürükler, kimilerini de açlığa. (...) Malınızdan mülkünüzden verdiğinizde pek fazla bir şey vermiş sayılmazsınız. Gerçekten vermek kendinden (⚠) vermektir. Çünkü mal mülk, bir gün gerekeceği endişesiyle alıkoyup sakladığınız şeylerden başka nedir? Yokluk korkusu yoksunluğun bizzat kendisi değil midir? Kuyunuz suyla doluyken çekilen susuz kalma korkusu değil midir asıl giderilemez susuzluk? (...) Bir de aza sahip olup hepsini verenler vardır. Bunlar yaşama ve yaşamın cömertliğine inananlardır ki sandıkları hiç boş kalmaz." Ve bir ayet-i kerime'nin ihtarı ile büsbütün irkildi yüreğim: "Ey İnsan! Seni yaratan, şekillendirip ölçülü yapan, dilediği bir biçimde seni cömert Rabbine karşı seni ne aldattı?" (İnfitâr Suresi - 6. Ayet-i Keirme) Cibran'ın söylediğinden bir ufak farkla şöyle dua etmek geliyor içimden: "Ey Rabbimiz! Ey Rabbimiz! Bizleri, kendi lütfundan verdiğin nimetlere karşı cimrilik ederek yüz çevirenlerden değil, Senin cömertliğine inanarak sandıkları dolup taşanlardan eyle. . Amin. " Fotoğrafa gelince: Bilemediğim herhangi bir zamanda, insanların sahip olmak için kendini paraladığı (!) ve ismine de"para" denilen, şimdilerde antikacılarda arz-ı endâm eyleyen bu metaller objektifime poz verirken Barış Manço'nun bir şarkısıydı zihnimde çalınan: " Yaz Dostum! Kimse göçmez bu dünyadan mal ile..." Vakt-i şerifler hayr olsun inşâAllah. Es-Selâm! #özlemçelebininkaleminden
0 notes
Photo
Bebesini göğsüne bastırmış bir kadın dedi ki, bize çocuklardan söz et. O da dedi ki, “Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil. Onlar sizin sayenizde gelir ama sizden değildir. Sizinle birlikte olsalar da size ait değildir. Onlara sevginizi verebilirsiniz ama düşüncelerinizi değil. Zira kendi düşünceleri var onların. Bedenlerini barındırabilirsiniz ama ruhlarını değil. Onlar gibi olmaya çabalayabilirsiniz, ama onları kendinize benzetmeye çalışmayın.” ‘Doğu’nun Nietzsche’si’ olarak adlandırılan Lübnanlı filozof Cibran’ın en ünlü eseri “The Prophet”- in (Türkçeye çevirisi olan) “Ermiş” isimli kitabından bu cümleler. İncecik bir kitap olmasına rağmen, her bir cümlesinden yüzlerce mânâlar çıkarılabilecek, birbirinden kıymetli nasihatler ve saptamalarla dolu. Okurken insan bir kez, bir kez daha düşünüyor. İşte, yine kitapta evliliğe dair yer alan bölümden bir kesit daha: El Mitra tekrar konuştu ve dedi ki: "Ya evlilik üstadım?" El Mustafa da şöyle yanıt verdi: “Birlikte doğdunuz ve sonsuza kadar birlikte olacaksınız.” (Sanıyorum ki burada, eş olacak kimselerin ezelden tayin edildiğine dair bir gönderme yapıyor Cibran) “Fakat bırakın mesafeler olsun birlikteliğinizde. Birbirinizi sevin ama aşkı pranga eylemeyin. Aynı müzikle titreseler de aynı duran telleri gibi lavtanın. Yüreklerinizi verin, fakat teslim etmeyin birbirinizin eline. Birlikte durun ama yapışmayın birbirinize. Çünkü ayrı durur tapınağın sütunları. Hem birbirinin gölgesinde büyümez meşeyle selvi.” Velhasılı, bir kez okumayla anlaşılamayacak bir kitap "Ermiş". Ancak her okuyuşta bambaşka bir anlam dünyasına yolculuk vaad ediyor okuyucusuna. Hafta başı hayırlı olsun, hayırla sürsün, hayırlar getirsin dilerim! #özlemçelebininkitapları
1 note
·
View note
Photo
Bugün hayatınızdaki güzelliklerden birine çevirin yüzünüzü. Anne babanızın, eşinizin yahut yavrularınızın yüzüne yeniden bakın. Bakın ama, her zamankinden farklı olsun bu bakışınız... Hanenize doğan güneşin perdeyi aşarak odanızı aydınlatışına, alabildiğiniz rahat nefesi farkedin. Ağzınızdaki lokmayı hızlıca değil, lezzetine vararak çiğneyin bu kez. Çiçeklerinizi seyredin; gökyüzünü, bir insan yüzünü seyredalın bugün. Güzel bir şeye bakın, ardındaki kudreti, yaratılışındaki ustalığı, sanatı ve planlamadaki mükemmeliği farkedin, hayran olun ve şükredin sahip olduğunuz güzelliklere bir kez daha.. Gözümüzün iliştiği her şeye gönül gözüyle bakabilmek, gördüğümüzün ardındaki güzellikleri farkedebilecek basirete sahip olabilmek duasıyla, hayırlı hafta sonları ahâli! #özlemçelebininkaleminden
1 note
·
View note
Photo
Today's #throwback .. #onceuponatime in #Rome at #spanishstairs.. Es-selâm sevgili okuyucu, nasılsın bugün? Yeni müzikler, yeni tınılar, yeni sesler keşfetmeyi seviyor musun? Cevabın evet ise bloğumda tam da senlik yeni bir yazı var! Putumayo World Music isimli müzik şirketinden bahsettim daha önce keşfedememiş olanlarınız için. Kendileri, Folk Muzik olarak bilinen -yani dünya ülkelerinin kendi müzik anlayışlarını ve ülkelerine has özelliklerini barındıran (bir nevi halk muzigi de denilebilir) türüne ait birçok başarılı albüme sahip bir müzik organizasyonu. Mesela Latin Amerika'dan tut da Ortadoğu'ya kadar birbirinden güzel müzikleri derlemişler.. Ne iyi etmişler... Hemen her coğrafyaya ait albümlero var, muhakkak begeneceğin, iyi ki keşfetmişim dediğin sanatçılar bulacağına eminim🙆 Hazır sonbahar tüm güzelliğiyle sürüp giderken, hava yağmurlu ve gök kapalıyken, al eline sıcak bir fincan içecek, youtube a gir ve Putumayo World Music yaz.. Ve düşlerinde gezin usulca.. Mesela ben, tam da şuanda, en çok yanında olmak istediğim insanla, o çok sevdiğim Roma sokaklarında ufak bir gezintiye çoktan çıktım bile! (Rome, Italy)
1 note
·
View note
Photo
Okula başlayacak olmanın en heyecanlı kısımlarından biri yepisyeni kırtasiye malzemelerinin sahibi olmaktır. Bir kırtasiye-sever olarak her zamanki gibi ben de ziyadesiyle istifade ettim bu durumdan 😄 Bizim zamanımızda envai çeşidi bulunurdu. Hele kokulu silgiler vardı ki benzeri bir kokuyu duyduğum an mavi önlüklü, beyaz yakalı günlerime ışınlanıveririm hâlâ... Okul günleri güzeldi vesselam, tek derdimiz hiddetinden korktuğumuz öğretmenler, sıkıcı ve zorlayan dersler, yetişmeyen ödevler ve bitmek bilmeyen oyunlarımızı annelerimizin "Yetrr artık bıkmadın mı, saat kaç oldu?" çıkışmalarıyla bitirmek ya da gözümüz arkada kala kala terketmek zorunda oluşumuzmuş. Çocuklukta muzdarip olduğumuz bu ve benzeri dertlerden kurtulmak için büyümeyi ne çok isterdik. Halbuki öyle değilmiş, bize büyükler büyümenin çok da matah bir şey olmadığını söylediklerinde anlayamazdık. Bu da diğer bir çok şey gibi "büyüyünce anlarsın"lardan biriymiş... Sabah sabah nostalji yaptım sevgili okuyucu; ancak, okula yeni başlayacak olan tüm kuzulara Rabbimizdan muvaffakiyet dilemekti bu fotoğrafın maksatı. Onların o masum sevinçlerini, heyecanlarını; kirlenmemiş dünyalarına düşen yansımalarını izlemek öyle keyifli ki.. Dilerim tüm anneler ve öğretmenler onlardaki bu hâlleri keyifle temâşâ ederler.. En-nihaye bitiriyorum cümlelerimi: Rabbim tüm öğretmenlere, okul kuzularına ve ailelerine yeni öğretim yılını hayırlı ve muvaffak eylesin. Okul serüvenine ucundan bucaģından değen tüm yetişkinlere sabır, selâmet ve mukâvemet ihsân etsin Rabbim, zira zordur okul döneminde çocuklarla uğraşmak ancak bir o kadar da keyiflidir de.. Bizler keyfini aliyyül âlâ mertebesinde sürenlerden olalım inşâAllah.. Vakt-i şerifler hâyr ola!
0 notes