Text
Bir karar vermeliydim. Ya seninle kalıp her gün biraz daha tükenecektim. Ya da doğru bildiğim yolda tek başıma yürüyecektim.Ve aslında bana kalsa senden asla gidemezdim. Ama sen o kadar yanlış yaptın ki sonunda mecburen yalnızlığı seçtim.
15 notes
·
View notes
Text
Ben umut nedir bilmezdim. Elimden kimse tutmazdı benim, ya da kimse saçımı okşayıp sevmezdi beni.. eksiktim, yarımdım ama ne olursa olsun güclüydüm. Tek başıma da olsa her zaman ayağa kalkmayı başarırdım.
Sabah olmıyacak dediğim cok geceler oldu, boğazımın dügümlendiği konuşamadığım, yeter bile diyecek gücüm olmadığı zamanlar oldu. Allaha yalvardığım, devam edebilmek icin bir işaret istediğim, evet artık bitti dediğim an oldu.
İşte o bitti dediginiz gercekten hayatınızdan vazgeçebilecek noktaya geldiginiz zaman umudunuz ortaya çıkıyormuş. Ben de böyle öğrendim.
Hayatıma bir güneş doğdu, biri beni kendimden bile daha çok sevdi. O saçım okşandı, ellerim tutuldu, en önemlisi düştüğümde bile beni kaldıran bir insan karşıma çıktı.
Diyeceğim şu ki sizin inancınız kalmadığında bile çark sizin icinde bir gün dönebiliyormuş.
Ne olur vazgeçmeyin...
-Aygız
219 notes
·
View notes
Text
Hepimizin hikayesi benzer. Biri geldi, beklemiyorduk zaten. İstemeden sevdik, aşık olduk. Gezdik, dolaştık. El ele tutuştuk, öpüştük. Uzun mesajlaşmalar yaşadık. Geç saatlere kadar çenemiz durmadı. Hayaller kurduk, olmadı. Diledik, tutmadı. İlgi istedik, merak edilmek istedik, daha çok sevilmek istedik. Olmadı. Sorsalar hakettik, sormadılar yalnız hissettik. Biz kalplerimizi istemeden kırdık, sorsalar hepimiz masumduk. Fakat gerçek şu ki; sevdiklerimizi en çok biz, bizi en çok sevdiklerimiz kırdı. İşte biz hayatlarımızın ağzına tam böyle sıçtık.
“20:29”
78 notes
·
View notes
Text

Her gece seni düşünerek uyurken, yolda yürürken anılarımız canlanırken; beni bu kadar değersiz görmenin sebebi neden? Zamanında beni çok sevdiğini hiç bırakmıcağını söylerken şimdiki yabancılık neden?
Sildim artık seni.. İçimde sana dair, seni hatırlatan ne varsa attım artık. Beni umursamadığına değil, sende zerre kadar değerim olmadığına kırıldım. Bu kadarmışım ben.. Bu kadar..
Teşekkür ederim ama bana gerçek değerimi bir mesajda gösterdiğin için. Ben hala doğum günün yaklaşıyor diye düşünürken senin o mesajın bile yetti seni içimden söküp atmam için. Biliyor musun? Ben sensizde yaşıyorum. Sensizde nefes alıyorum. Sensizde yürüyebiliyorum. Ama sen inşallah benim yokluğumda boğulursun. Umarım aklına anılarımız düştüğünde kalbinde ince bir sızı olur. Çünkü zamanında ben o sızıyı hiç durduramadım. Hala da öyle. Canım acıya acıya atıyorum seni içimden.
Hoşça kal bir daha hiç gelmeyecek adam. Kendine iyi bak. Kızgınlığımı hoşgör sen önemseme. Gece yatarken üstünü ört olur mu? Hasta olma hastalığını çok ağır geçirirsin sen, üzülürüm. Gerçi ne umrunda bu yazılanlar ne de haberin var bunlardan öyle değil mi? Ben sadece buraya içimi döküyorum sense.. Neyse önemi yok artık.
4 notes
·
View notes
Text
Binlerce anı var zihninde, binlerce kelime , binlerce hayal kırıklığı , binlerce mutluluk ,binlerce acı ,binlerce unutulmaya yüz tutmuş yaşanmışlık. Binlerce dökülmüş gözyaşı var gözlerinde, binlerce ağlayamadığın düğüm boğazında. İstemeden ya da isteyerek ettiğin binlerce veda var içinde, binlerce vazgeçiş, binlerce fazla fazla edemediğin veda. Binlerce cümle var söyleyemediğin dilinde, binlerce söylediğin kelime. Binlerce hata var ,binlerce günah ve binlerce doğru. Yolun sonuna geldiğini hissediyorsun şimdi. Yeterince yol yürüdüğünü, yorulduğunu, gücünün kalmadığını, bilerek ve bilmeyerek yaptığın herşeyin üstüne yıkıldığını. Hepsi oldu.Hepsini yaşadın.Yaşayacak çok şeyinin kalmadığını düşündüğünde bile yaşamak için bir müziğe,bir kitaba, bir filme, denize, sokakta yürürken yanından geçen insanların parfüm kokularına, yağmurdan sonra kokan toprağa, annenin diktiği nergis kokusuna, yürürken gördüğün en sevdiğin çiçek olan güllere, inanmayı güvenmeyi bıraktığın insanlara bile tutundun. İçinde hep sevdin bu dünyayı ama çoğunlukla sevemedin de. Hep bir eksikti bu dünya sana. En küçük yaşlarda başlamıştın bu garip eksikliği, yabancılığı hissetmeye. Ait olamadığın yere ait olmak isteyip ait olamayandın sen. Hata yaptın diye başkasının da sana hata yapmasını acıyla kabul de ettin. Başkaları rahat etsin diye kendi rahatından da vazgeçtin. Yeri geldi başkalarını kendin için hiçe de saydın, yeri geldi başkaları için kendini. İkisini de sevdin. Kendin için kalpsiz gibi görünmeyi de, başkaları için hiç birşey yokmuş gibi göstermeyi de. Eksiklerini gösterdin.Kimi zaman hayal kırıklığına uğrasan da göstermek bile yetti bazen.Ama biliyorum hep kendi kendini topladın.Hep kendinle doldurdun o eksiklikleri. Seni topladığını düşünen herkes dağıttı seni.Dağıttığını sananlarsa topladı.Kötü şeyler hep olur, acı şeyler hep olur, mutlu şeyler hep olur, pişmanlıklar hep olur, herşey yıkılır ama herşey yeniden başlayadabilir. Nedenler küçük gelebilir, büyük gelebilir.Ölüme de aşık olabilirsin ,yaşamaya da. Herşeye aşık olabilirsin baktığında. Bir insana, bir çiçeğe ,bir şarkıya , görünmeyene ve görünene. Herşeyden nefrette edebilirsin. Bir şarkıdan, bir insandan ,bir kitaptan.Çünkü bu yaşam herkese farklı yollar sunar.Farkı insanlar , farklı şehirler , farklı sokaklar, farklı acılar ve mutluluklar. Kendine de aşık olabilirsin nefret ederken kendinden. Çok anının olması mı? Yoksa boş yaşamak mı daha iyi olurdu? Diye düşünüyorum hep. Bunca acı, bunca mutluluk, bunca pişmanlık hepsi yaşanmamış olsaydı nasıl biri olurdum diyorum kendime.Bomboş olurdun diyo içimdeki ses. Boş bir sayfa tertemiz beyaz.
73 notes
·
View notes
Text
Madem gelecektin
Madem gelecektin, neden bu hale getirdin beni, kendini, gerek var mıydı? Böyle kara kara düşünmeme, bu süreçte kendinin de benim de üzülmeme… gerek var mıydı?
Madem gelecektin, neden gittin? Belki sıkıldın bir şeylerden, belki de benden sıkıldın o zamanlar gidesin geldi, hatalar oldu neden o zaman tolere etmedik de şimdi etmeye çalışıyoruz?
Madem gelecektin, neden durduk yere birbirimizi özlettin? Konuşmadık, hatta nefret ettin sen benden ama ben hiç etmedim. Her ihtiyacın olduğunda burada olduğumu belli ettim sana. Twitter olsun burası olsun.. hep.
Madem gelecektin, neden aramıza durduk yere bir mesafe koydun? Bir an samimi, bir an birbirimize küs iki insana dönüştük..
Madem gelecektin, neden kırdın beni? Ortadan ayırıp iki parçaya dönüştürdün. Sonra neden bir anda eskisi gibi olmamı bekledin? Bir anda nasıl olabilirdim? Neden kötü davrandın bana neden? Ne istedin benden? Kalbimden, gururumdan…
En kötüsü de bu ya, geldin bana ben senin gibi gurursuz değilim dedin. Evet, ben gurursuzun tekiyim ama her şeyi bu aşk için yaptım.
Madem gelecektin, neden senden nefret etmem için her şeyi yaptın? Tabi, ben etmedim. Nasıl etmedim hala bilmiyorum hatta. İlişkin varmış gibi yaptın, benimle konuşunca ihanet ettiğini söyledin (kime bilmesem de) gurursuzsun sen dedin, konser alanında kovalandım, neden bir dur demedin bana? Neden tutmadın kolumdan “Kal.” demedin? Neden? Hadi orada kal diyemedin arkadaşların vardı. Neden whatsapptan her yerden engelledin beni? Oysaki ben o konsere senin için gelmiştim. Gazapizm, peh. Hiç de sevmem. Sırf sen oradasın diye geldim. Saçlarımı elli saat yaptım, kıyafet seçerken kırk takla attım beni yakışıklı gör diye. Yaklaşık yarım saat bile kalamadım orada. Git dendi, gittim. Sonra Alsancak’a gittim. Oturdum. Ağladım, zırladım. Kardeşim yanımda oldu o an ama nafile. Bir katkısı olmadı acıma. Günlerce, haftalarca, aylarca unutmadım o anı. Ne zaman adım atmak istesem o günü bana söylediğin şeyleri getirdim aklıma. İstemesem de.
Sonra yoluma bakmak istedim. Bir şeyler denedim, yeni insanlar, yeni arkadaşlıklar. Yalan yok arkadaşlıklarım güzel oldu gülüp eğlendik. Tam iyileşiyordum, en azından yara bandıyla üstünü kapatıyordum. Geldin yine açtın o yarayı. Tam yolun yarısına gelmiştim ben Ayşegül. Tam. Sen bana seslendin arkadan, “Oğuz” dedin. Döndüm baktım arkama. Kayıtsız kalamadım sesine. Duymazdan gelip yürüyebilirdim yolumda ama yapamadım. Çünkü bir türlü senden nefret edemedim ama çok kırıldım. Senden nefret etmemi başaramadın ama kırma işlemini çok iyi yaptın. İlişkin varmış gibi davransan da gene nefret edemedim senden. Sen dönünce bir sürü insan bıraktım ardımda. Düşünmek istedim ama bir yandan da düşünmek istemedim. Arkadaşlarım bile ağzıma sıçtı onları da bir kenarı bıraktım, şimdilik.
O yoldan geri dönmek için tam bir adım attım, arkadan bir ses çağırdı beni. “Yapma başa döneceksin gene, yapma” diye. Bu sefer geri adım attım yine. Aynanda sen seslendin “Güven bana” dedin. Sonra sana doğru adım attım. Yine arkamdaki ses bir şeyler söyledi bana. Beynimle kalbim arasındaki bir savaştı bu farkındayım.
En sonunda hayatımda bir ilki yaşadım. Sinir krizi geçirdim. Çok kötü bir şeymiş. Elim ayağım boşaldı, ağzım burnum uyuştu, ellerimle bir şey kavrayamaz hale geldim. Gözüm karıncalandı gibi oldu. Kalkamadım işte yerimden.
Peki ne değişti? Kendimi üzmem dışında hiçbir şey. Herkes kendini düşündü ve yoluna devam etti.
Bense, insanları üzmemek için delirdim. Kendimi üzeyim de insanlar üzülmesin diye her boku yaptım ama sadece kendim üzüldüm. Kendi halime ben üzüldüm. Kimse bana üzülmedi. Herkes kendini düşündü.
Yanına geldiğimde kesin kesin konuşacaktım seninle niyetim buydu ama yapamadım. Seni görünce gene kanım damarlarımdan sıcacık aktı garip bir şekilde. Konuşamadım adam akıllı. Sana sarılmak istemedim. Çünkü biliyorum, ben sana bir daha sarılırsam bir daha unutamazdım. Başa sarardım. O yüzden sarılmadım sana ilk baş. Sonra üşüdün, dayanamadım. Sırtını sıvazladım. Çünkü biliyorum sarılırsam ağlayacaktım ve asla bir daha unutamayacaktım. Sonra sen sarıldın, derin bir yutkundum tuttum kendimi. İyi geldi gelmesine ama ileride bu benim için çok kötü olacak. Çünkü yine gideceksin, belki de ben gideceğim bilmiyorum belki de anlaşarak gideceğiz ama kesin bir şey var biz yine biteceğiz. Eskisi gibi hiçbir şeyi tolere edemeyiz artık. En ufak kavgada birbirimize sorun çıkarırız biz. Denemek istiyorum ama çok korkuyorum Ayşegül.
Ben sende takılı kalmış gibi hissediyorum kendimi. Sezen Aksu’nun şarkısı gibi işte. Ben sende tutuklu kaldım kendi hayatımdan çaldım. Harbiden de öyle. Senin için çevremdeki herkesten vazgeçtim şu anda düşünmek için izin istedim ama fark ettim de düşünemiyorum da ben.
Madem gelecektin, neden bunları yaşattın bana? Bize. Yazının başında da sordum sana yine soruyorum. Neden?
Madem gelecektin, yoluma bakmam için her şeyi neden yaptın? Sonra yoluma tam bakmaya başlarken bir anda çat diye neden geldin?
Madem gelecektin, neden vize haftamı denk getirdin? Yemin ediyorum delirdim ya. Ne vizelere çalıştım, ne de kendime. Hiçbir şey yapamadım.
Madem gelecektin, neden beni hissizleştirdin, umursamaz bir adam haline getirdin, neden gamsız birine dönüştürdün beni, neden içimdeki çocuğu söktün aldın benden? Neden?
Madem gelecektin,
Neden gittin?
31 notes
·
View notes
Text
Sevebilir misin beni, olduğum gibi. Hiçbir kurala, sınıra, beni bana hapsetmeden, değiştirmeye, benzeştirmeye, çözümlemeye çalışmadan, yargılamadan, sorgulamadan, tanımlamadan, başı sonu belli olmayan bir sonsuzluklar coğrafyasında, sevebilir misin beni, olduğum gibi. Anlam veremediğin hallerim, sözlerim, tavırlarımla, Yersiz hüzünlerim, suskunluklarım, kıskançlıklarım la, Sebepsiz duygusallıklarım, pişmanlıklarım, özlemlerimle, kabına sığmaz coşkularım, isyanlarım, en deli çılgınlıklarımla Kırılganlığım, inatçılığım, gururum ve arzularımla, sevebilir misin beni, olduğum gibi. Yanlışlarım, yetersizliklerim, güçsüzlüklerim var. Aştığım, aşamadığım, aşmaya çalıştığım sıra dağlar var önümde. Kırmaya çalıştığım zincirlerim var ruhumda, yüreğimi daraltan, nefessiz bırakan.. Dipsiz kuyularım, göstermeye çekindiğim yaralarım, derinlere attığım korkularım var. Sevebilir misin beni, olduğum gibi. Hayallerim var benim; büyük, küçük, rengarenk. Umutlarım var; imkanlı, imkansız. Düşlerim var hadsiz hesapsız. İçimde bir çocuk var; saf ve alabildiğine günahsız. Bütün maskeleri çıkarıp, ruhumu özgür bırakabilecek miyim yanında. Sevebilir misin beni, bütün doğrularım ve yanlışlarımla...
333 notes
·
View notes
Text
Yoruldum ama bu farklı bir yorgunluk. Hayata karşı yetişemedigimi hissediyorum. Insanlarin peşinden koşmak, onlar için birseyler yapmak yada onlar yerine düşünmek, yolda tek başına bir yaşlı amca, teyze ya da yalnız üzgün bir çocuk gördüğümde bile onun yerine üzülmek, acaba ne onu bu hale getirdi diye düşünmek, sanki herkese herşeye yetişebilecekmişim gibi elimin kolumun herkese dokunmasını istemem beni yoruyor artık.
Oturup nefeslenmek istiyorum, bazen düşünmemeyi, beynimi çıkarıp bir köşeye koymayı ya da günlerce yorganı kafama kadar çekip uyumayı, herşeyden kaçmayı..
Hangisi beni bu yorgunluktan kurtarır bilmiyorum ama benim ara vermeye ihtiyacım var. Ne kadar koşturursam koşturayım yada kime yardım edersem edeyim gün sonunda yine tek başıma kalıyorum. Yaslıyacağım ne bir omuz, sarılacağımm ne bir beden var yanımda.
Ben olmasam da bu devran dönüyor bir şekilde, ben olmasam da insanlar hayatına devam ediyor, etmek zorunda. O yüzden biraz ara vermek en çok da bana fayda edecek gibi..
-Aygız
115 notes
·
View notes
Text
Birisinin hüngür hüngür ağlayarak kurduğu bir cümlenin, hiç kimsenin gönlüne değmemesi kadar canım yandı o gece. Sonra, gırtlağımda yüklemi olmayan bir cümle ile eve döndüm. İnsan aptal olduğunu öğrenince eve döner hep.
Canımdan kaç can gitti saymadım o gece. Kendimin en kıyısında ve kendimin en ücrasında gaseyanlarımın çaresizliğiyle koştum. Kendimden kaçtım, bendeki senden,göğüs kafesimin içindeki o mezarlıktan kaçtım. Dizlerimin üzerine çöktüm sonra. Yol bitti. Yol bitince eve döner insan hep
Ciğerlerimi tükürdüm bilmediğim bir şehrin hiç bilmediğim bir caddesinin kaldırımında o gece. Teselli etmek için uzanan her eli itekleyip senin boşluğuna sarıldım. Yanılgılarımı ve yenilgilerimi koydum yanıma. En güzel sana yenildim ben. İlk yenildiği yerden eve döner insan hep.
Celladıma, omuzundaki gülün hatrına gülümsemenin ne demek olduğunu öğrendim o gece. Beni, bir çok kere vurdular çok kez düştüm, ama beni düşüren şeyin senin çelmen oluşunu hazmedemedim. Gırtlağımdaki o cümleyi yuttum. Anlaşılmadığını gördüğü yerin kıyısından eve döner insan hep.
Etimi kemiğimden söküp, canımı yaktım, tarumar ettim, attım seni içimden o gece. Ertesi sabah, dışarı çıktım. Sokak köpeklerini sevdim, çiçekleri kokladım, demli bir çay içtim. Her şey yerli yerindeydi, ben evimde değildim. Hayat yeterince ince davrandığında, eve döner insan hep.
En kuytularımdan vuruldum, cinnetlerimi ve cinayetlerimi kustum sokaklara o gece. Ayaklarımda milyonlarca yıldır yürünmemiş yolla, sana gelmiştim. Kapı dışarı ettin beni. Seni öldürdüm zihnimde acımadan. En güzel sen yaktın canımı. Canının yandığı ilk yerden, eve döner insan hep.
Üzerimdeki beyaz gömleğin kan revan olduğunu gördüm o gece. Zihnimde kaç kere vurdum seni, kaç kere öldürdüm kaç kere diriltip kaç kere sevdim hatırlamadan korkuyu zapt ettim. Gamzelerin ve sen, göğsümde yedi bıçak ve sonsuz sızı. Umudunu kestiği ilk yerden, eve döner insan hep.
Kapısında yıllarca beklediğim evden geriye dönerken, bir başkasının kapıyı ilk çaldığı anda eve girişini görmüş kadar canım yandı o gece. Sonra bir patikada kendimi bulup, düzlükte tekrar kaybettim. Birçok kere veda ettim, gidemedim. İstenmediği ilk yerden, eve dönmeli insan hep.
En babasız evlerin, yetim kalmış odalarında çiçekler büyütmüş kadınlar kadar canım yandı o gece. Kaburgalarıma saplanmış en paslı hançerleri söküp, geceye yürüdüm korkusuz. Ellerinin beyazlığını aradım kuytularda, yoktu. Tutacak bir el bulamadığı ilk yerden, eve döner insan hep.
Aynalar yolumu kesti o gece kaçtım, kurtulamadım. Gölgem gibi benimleydin. Ben seni unutup unutup tekrar hatırladım her seferinde ve bu en güzel mağlubiyetim oldu. Bir sabah yastığımda bir tutam saçın vardı, kimseye anlatamadım. Konuşacak kimse kalmadığında, eve döner insan hep.
Bir çocuğun, herkesin salıncakta sallandığı yerde, mendil satması kadar canım yandı o gece. Sonra göğsüme, kınına hayran kaldığım bir hançeri saplayıp tam yedi kere çevirdim. Herkes gitti, sen kaldın. Ben yoktum orda, sen vardın o gece. Bir acıyı ev bilince, eve döner insan hep.
Göğsümü yumrukladım defalarca yutkunmak, ağlamak için, ağlayamadım o gece. Ben, senin yokuşlarında son sürat sana doğru koşarken vuruldum, adım dahi atmadın, dönüp bir kere bakmadın. Bir çiçek, cehennemde de çiçekti, darılmadım. Kendini suçladığı ilk yerden, eve döner insan hep.
Dünya bir ağrıydı göğsümde, göğsümü kanattım o gece. Sabahlara kadar, ağladım. Bilmediğim şehirlerin sokağında öksüz kaldım. Kaçtım, kaçtıkça yakalandım kendime. Herkes vardı sen yoktun, babam beni terk etti sen yoktun, annem öldü sen yoktun. Kimsesiz kalınca eve döner insan hep.
~@gregorsamsamsi
184 notes
·
View notes
Text
Yıllar sonra gelen güncelleme amına koyim evet 3000 lira maaş içinmiş... :(
Sabahın köründe kalkıp derse geldim umarım bu çektiğim eziyetler 3000 tl maaş için değildir.
4 notes
·
View notes
Text
Onu hiç tanıma fırsatı bulamamışsanız eğer ya da çok az vakit geçirebildiyseniz kimi özlediğinizi bilmeden özlemektir belki de. Ailenizdeki insanlar size bakıp gözlerinizi, konuşmanızı, kızgın anınızda verdiğiniz tepkileri, saçınızın rengini ona benzettiğinde, ondan size miras özelliklerinizle onu sevmenin, tanımanın nasıl bir şey olacağını düşünmek ve bunun sizde yarattığı yarı hüzünlü yarı coşkulu bir duyguyu anlamlandırmaya çalışmak gibidir.Sizi siz yapan şeylerin ne kadarının onda da olduğunu kestirmeye çalışırken eski bir resmine bakıp kimi zaman gurur duymak ve bazen de yanınızda olamayışına hayıflanmayla karışık bir kızgınlık duyma halinin göz yaşlarınızla birbirine karışmasıdır. Çünkü yanınızda olmasa da, yeterince vakit geçiremeseniz de o sizin her zaman en önemli parçanız, bir tanecik babanızdır.Ve sizin onu onun da sizi hep çok seveceğini bilirsiniz burada olmasa bile.
#BabalarGününüzKutluOlsun

5 notes
·
View notes
Text
Ben hiç kavgadan kaçan biri olmadım ama ne yaparsan yap değişmeyeceğinden emin olma vazgeçişi diye bir şey var.
10K notes
·
View notes
Text
Paranız yoksa edebinizle balenciaga ayakkabınız olmadan yaşayın ortalık çakma balenciagadan geçilmiyor
1 note
·
View note
Text
Sabahın köründe kalkıp yürüyüş yapacak kadar seviyor musunuz hayatı
1 note
·
View note
Photo


Deniz Gezmiş: “Biz yine çok iyi biliriz ki; Türkiye Kurtuluş Savaşı'nı yapmak için Samsun'a çıkanlara İstanbul örfi idaresince ve mahkemelerince idam cezası verilmiştir. Ve yine bilmekteyiz ki; Kurtuluş Savaşı yapıldığı sırada İstanbul'da bulunanlar, bunları yapanlara eşkıya demiştir.”
4K notes
·
View notes