Tumgik
#yelken ingilizce anlamı
nesrin-c · 4 years
Text
68 kuşağı bir destan’dır...
1971 darbesinde Sansaryan Han’daki işkenceler sırasında polisler önemli bir
delil buldu; devrimcilerin hemen çoğunda aynı tip mavi ya da kırmızı külot
vardı.
Sordular; “bu donların anlamı ne; mavi ile kırmızının farkı ne; bunlar THKO’nun
rütbeleri mi?”
İşkencedeki sporcu gençler gülmemek için kendini zor tuttu, “bunlar” dediler;
“ODTÜ Spor Kulübü’nün donları!”
Futbolu severlerdi kuşkusuz…
Devrimci Öğrenciler Birliği’nin tümü Beşiktaşlı’ydı. Çarşı’nın devrimciliği
nereden geliyor sanıyorsunuz?
68’lilerden futbol takımı kurulsa Deniz Gezmiş ilk 11’e mutlaka alınırdı.
Deniz’in ayrılmaz parçası Cihan Alptekin de…
Mahir Çayan ise kesin teknik direktör; çok sevdiği futboldan iki bacağına takılan
platin çubukları nedeniyle erkenden koptu.
Deniz Gezmiş sahada kesin hakemi kandırmaya çalışırdı. Onun mizahçı yönü
bilenmeden Deniz Gezmiş portresi yazılabilir mi? Beyaz at üstünde ODTÜ yurdunda
kız arkadaşına serenat yapan bir romantikti o. İdam edildiğinde henüz 25 yaşındaydı.
Aşkı da yaşadılar doyasıya…
Sevgilisini son bir kez daha görmek için saklandığı evden çıkan ODTÜ’lü Koray
Doğan, sırtından yediği polis kurşunuyla sevgilisinin evinin önünde can verdi.
O da 25 yaşındaydı.
O kuşak 1 kişiyi bile öldürmedi; ama tam 43 can verdiler.
Oysa…
Okul koridorlarında gazoz kapağıyla futbol oynayan bir kuşaktı onlar.
Sanmayın ki fasulyesine poker ya da blöflü pişti oynamadılar?
Sanmayın ki kolalı votka içmediler? Ya da rakı?
Emel Sayın konserine gitmediklerini mi düşünüyorsunuz?
Muhammed Ali, Joe Frazier’e yenildiğinde üzülmediklerini mi sanıyorsunuz?
Ya da hiç küfür etmediklerini mi? En güzelini de bir ağız dolusuyla Deniz Gezmiş
ederdi. Ve yine Deniz Gezmiş her fırsatta en sevdiği türküyü söylemez miydi: “Ne
ağlarsın benim zülfü siyahım/ Bu da gelir bu da geçer ağlama/ Göklere erişti
feryadım ahım/Bu da gelir bu da geçer ağlama…”
68 Kuşağı...
Arkadaşım dert yandı:
“Oğluma yatarken hikaye yerine bazı biyografiler anlatıyorum. Picasso, Maradona,
Beethoven, Che, John Lennon, Marilyn Monroe gibi.
Geçen hafta nereden duydu ise Fransız İhtilali’ni anlatmamı istedi?
Anlattım. Ama anlatırken korktum! Aklıma Adnan Cemgil ve oğlu Sinan geldi.
Korktum.”
Adnan- Nazife Cemgil çifti öğretmendi. 1940’lar başında DTCF’deki üniversite
mücadelesinin önde gelen aydınlarıydılar.
Adnan Cemgil işsiz kaldı; hapis yattı, sürgüne yollandı.
Oğulları Sinan Cemgil o zorlu yıllarda 1944’te doğdu.
Sinan Cemgil meraklıydı; babasına-annesine hep sorular sordu. Onlar da
oğullarının anlayacağı bir dille anlattılar.
Nitelikli bir kültür ortamında yetişen Sinan çok başarılı öğrenci oldu.
İngilizce, Fransızca , İspanyolca, İtalyanca öğrendi. Arkadaşlarına Dante’den
İtalyanca dizeler okurdu.
Ünlü Amerikalı artist Clark Gable’nin taklidini yapıp herkesi güldürecek kadar
espriliydi.
ODTÜ Mimarlık’ta öğrenci iken devrimci mücadeleye katıldı. Teorik derinliğiyle
öğrenci liderlerinden oldu.
ODTÜ’de “Hoca” deme adetini Sinan Cemgil başlattı. “Hoca” derlerdi arkadaşları
bilgisinden ötürü
Köylüleri, toprak ağalarına karşı ayaklandırmak amacıyla gittiği Nurhak
Dağları’nda Jandarma tarafından öldürüldü. Sırt çantasından 4 kitap, bir de kuru
soğan çıktı. Yirmi yedi yaşındaydı.
Bir yaşındaki oğluna, 21 yaşında öldürülen arkadaşı Taylan Özgür’ün adını
vermişti.
Oğlunun cesedini almaya giden anne Nazife Cemgil, tabut başındaki meraklı
köylülere seslendi: "Bu oğlum Sinan. Bunlar da onun arkadaşları (Kadir Manga ve
Alpaslan Özdoğan), kardeşleri. Onlar da oğullarım. Bu çocuklar, bu oğullar;
ülkeyi, halkı, sizleri sevdiler. Başka bir istekleri yoktu. Her biri birer
dehaydı. Her biri üstün zekalı güzel çocuklardı. Dileselerdi, düzenin adamları
olsalardı, şimdi burada cansız yatmazlardı. Birer milyoner olurlardı. Ama onlar,
halkı, sizleri sevdiler. Sizin sorunlarınızı omuzladılar."
Arkadaşım yakın tarihin bu acı olaylarını bilen biri.
Üniversite öğrencilerine son yapılanlar arkadaşımı da korkutmuştu; nedeni biricik oğluydu.
Oğlunun Sinan Cemgil’le aynı kaderi paylaşmasından korktu ve tarihsel gerçekleri
anlatıp anlatmama kararsızlığına düştü.
Ona Edip Cansever’in şirini okudum:
“Utancı bilerek yaşamak korkunç/ Daha korkuncu da var: utancı bilerekten
yaşatmak…”
ŞAİRDİLER..
Size 68’lileri anlatmalıyım:
Mahir Çayan’ın şair olduğunu bilir misiniz; “Güneşi batmayan bir ada/Ben ne
şuralıyım, ne buralıyım/Adalıyım… Adalıyım.”
Eşi Gülten Çayan atletti; 400 metrede milli takım seviyesinde bir koşucuydu.
Yakın arkadaşı erkekler 400 metre koşan atlet ise bugünün tanınmış gazetecisi
Osman Saffet Arolat’tı.
Hüseyin Cevahir edebiyat eleştirmenliğine Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde
başladı. Şiir de yazdı. Tunceli Alevi Dedesi torunu Hüseyin Cevahir,
Rolling Stones dinlemeyi de çok severdi. SBF’nin en çalışkan öğrencisiydi;
“devrimci başarılı olmalıdır” diyordu hep arkadaşlarına.
Dürbünlü silahla hedef alınarak öldürüldüğünde 26 yaşındaydı.
SBF’nin efsanevi hocalarından Prof. Dr. Tarık Zafer Tunaya, derslerinden hep tam
not alan Cihan Alptekin’i yakından tanımak için evine davet etti. “Laz uşağı”
Cihan yaşasaydı belki önemli anayasa profesörlerinden biri olacaktı.
Öldürüldüğünde 25 yaşındaydı.
Tunceli’de yakalanıp işkenceyle öldürülen İbrahim Kaypakkaya’nın elinden;
Varlık, Papirüs, Soyut, Türk Dili gibi edebiyat dergileri düşmezdi.
Türk dilinin yapısını, sözcük hazinesini, şiirdeki gücünü ve müzikalitesini
araştıran şair Kaypakkaya öldürüldüğünde sadece 24 yaşındaydı.
DİLLERİNDEKİ ŞARKI; IMAGINE
Delikanlıydılar. İdealisttiler. Devrimciydiler.
Bozulmamış saf bir kuşaktı onlar.
Kızıldere’de katledilen Kazım Özüdoğru gibi, “halka inmeyi” ayakkabı boyacılığı
yapmak sanıyorlardı. İşten atılan Çorumlu belediye işçileri için yürüdüler.
Kürtler için de yürüdüler; Kürtçe slogan atıp, Kürtçe şiirler okudular.
Varto Depremi nedeniyle kan bağışı kampanyası düzenlediler. Azgın Zap Suyu’na köprü inşa ettiler.
Pancar, tütün, fındık, haşhaş mitingleri yaptılar. Tam bağımsızlık için “Mustafa
Kemal Yürüyüşü” düzenleyip Samsun’dan Ankara’ya yürüdüler. Atatürk heykelleri
tahrip edilmesin diye geceler boyu nöbet tuttular.
68’li kızlar da vardı bu eylemlerde; hem de mini etekleriyle.
Hippiler yok muydu? “Özel okullara hayır” yürüyüşünde, uzun saçlı genç
üniversiteli, sarışın kız arkadaşıyla hem sarmaş dolaş yürüyor hem de slogan
atıyordu. O hippi; Kızıldere katliamından tek sağ kurtulan Ertuğrul Kürkçü’ydü.
Hayalleri vardı; dillerinde ise John Lennon’un “Imagine” şarkısı...
SBF’NİN DANS PARTİLERİ..
Mahkemedeki savunmaları sırasında, Mevlana resmi çizip altına
“Ben İnsanım” yazıp, hakime gönderecek kadar bu ülke değerlerine inanan bir kuşaktı.
Resimden, edebiyattan gelmişlerdi.
Ellerinden kitap düşmedi hiç. Nice yazarlar çıkarmaları boşuna değil. ODTÜ
İnşaat’tan “Balık Memet” yani yazar Mehmet Eroğlu’nu okumayanınız var mı?
Dans da ettiler: SBF yatılı öğrencilerinin Salı ve Cuma akşamları 18.45-20.00
arası dans partileri vardı.
Carmina Burana’nın Türkiye’deki ilk bale gösteriminde harikalar yaratan balet
Aydın Erol unutulabilir mi? Ya da; onca işkenceye rağmen cezaevinin soğuk
koğuşunda bale yapan 20 yaşındaki balerin kız Ayşe Emel Mestçi?
Anadolu türkülerini, Dadaloğlu’ndan Aşık Veysel’e şehre getiren 68’liler değil
mi?
Tiyatro da yaptılar; Uluslararası Üniversite Tiyatroları Festivali’nde üçüncü
oldular.
FKF ilk başkanı İzzet Polat Ararat’ın DTCF tiyatro bölümü öğrencisi olması tesadüf mü?
ODTÜ Sosyalist Kültür Kulübü üyeleri Ali Artun ve Yılmaz Aysan’ın bugünün
tanınmış sanat galerisi Nev’in sahipleri olması, o dönem birikiminin ürünü değil
mi?
Dağcılık kulüplerini üniversitelerde ilk kimler kurdu sanıyorsunuz? Türkiye’de
bu sporun gelişiminde 68’li Fikret Gürbüz, Tuncer Gürdil, Uçmaz Sungur, Sönmez
Targan ve nicelerinin katkıları unutulabilir mi?
Ardı ardına şampiyon olan efsanevi İTÜ basketbol takımının temelini TMTF İkinci
Başkanı Cavit Savcı atmadı mı?
Maratoncu Mehmet Yurdadön ülkeye madalyalar kazandırmadı mı?
ODTÜ’lü Ömer Gürcan cezaevine sokulmasaydı, idam edilen babası
Fethi Gürcan gibi ülkemizi binicilikte birincilik kürsüsüne çıkarır mıydı?
SBF’nin tanınmış milli güreşçileri Necati Sağır, Mustafa Aynur aynı zamanda
THKP-C’li değil miydi?
Bugün judo ve karate de madalya alanlar, bu sporun gelişmesinde büyük emeği olan
Murat Özdabak’ı anımsar mı? Peki ya boksörler milli sporcu Taşkın Konuralp’in
adını duymuş mudur?
ODTÜ Motor Kulübü’nün kurucularından Tayfur Cinemre motosikletiyle kimleri
taşımadı ki; Ulaş Bardakçı, Yusuf Aslan, Cihan Alptekin…
Fenerbahçe takımında yelken yapan Taner Türkantöz Mahir Çayan’ın en yakın
yoldaşıydı.
Hangisini yazayım?
68 kuşağı bu özellikleriyle neden anlatılmaz?
Oysa…
Toplumsal bir gelecek hayali kuranlar bu mirası her yönüyle bilmelidir.
HALA 68’Lİ BİR DEVRİMCİ:
YAŞAR YILMAZ
İstanbul Teknik Üniversitesi inşaat bölümü öğrencisiydi.
İTÜ Öğrenci Birliği başkanlığını Harun Karadeniz’den sonra devraldı.
Hakkari’ye “Zap Suyu üzerine Devrimci Gençlik Köprüsü” yapmaya giden 84
devrimciden biriydi. Deniz Gezmiş’in yakın yoldaşıydı.
Devletin ceberut baskısından her 68’li gibi o da nasibini aldı:
1971 darbesinde Ziverbey Köşkü ve Harbiye’de ağır işkencelerden geçti.
Yaşadıkları; 2,5 yıl cezaevi arkadaşlığı yaptığı Yılmaz Güney tarafından yazılan
“Sanık” adlı öyküye konu oldu. Mahkemedeki savunmasını ise “Söz Sanığın” adlı
kitabında kendi yazdı.
Maltepe ve Selimiye cezaevlerin de 5,5 yıl yattı. Hapisten sonra hep “sakıncalı” oldu; ekmeğini taştan çıkardı.
Sonra bir gün karar verdi; mühendisliği bıraktı; “ülkeme hizmet etmeliyim” diye
düşündü.
Anadolu topraklarını 2,5 yıl karış karış dolaştı.
Unutulmaya yüz tutmuş, sahipsiz bırakılmış, 115 antik kentteki 119 antik
tiyatroyu inceledi. “Anadolu Antik Tiyatroları” adıyla kitaplaştırdı.
Bu çalışma Kültür Bakanlığı’nı heyecanlandırmadı.
Fakat Avusturya Kültür Bakanlığı, Yaşar Yılmaz’ı Salzburg’taki Mozart
Üniversitesi “Antik Çağda Akustik ve Ses Dağılımı” konusunda konuşma yapmaya
çağırdı.
Çünkü bugüne kadar bilinmeyen 2 önemli bulgu keşfetmişti.
İlki sesin iletilmesiydi: Sahnedeki oyuncu, şarkıcı, konuşmacı ya da müzik
aletinden çıkan sesin 20-25 bin kişilik açık hava tiyatrosunun en uzak
basamaktaki izleyiciye kadar gidebilmesini, o dönemin mühendisleri orta yola
“sırtlı koltuklar” yerleştirerek sağlamışlardı. Ses, koltuğun sırtlığına çarpıp
yukarı basamağa kadar çıkabiliyordu.
İkinci buluş ise bugüne kadar düşünüldüğü gibi ilk tiyatro Antik Yunan uygarlığı
döneminde değil, Erken Dönem medeniyetleri döneminde yapılmıştı ve ilk açık hava tiyatroları taş değil ahşaptı.
HIRSIZLARIN PEŞİNDE BİR 68’Lİ..
68’li devrimci Yaşar Yılmaz antik tiyatrolar çalışmasını bitirdikten sonra
köşesine mi çekildi. Hayır.
5 yıl önce, Anadolu’dan yağmalanan tarihi eserlerin ve kültürel varlıkların
peşine düştü. ABD, İngiltere, Avusturya, Almanya, Danimarka, Rusya, ve
Yunanistan’a gitti. Yüzlerce müze gezdi.
Türkiye’den kaçırılan 40 bin eseri buldu ve fotoğraflarını çekerek belgeledi.
Neler bulmadı ki:
Paris Louvre Müzesi: Mağnesia'daki ünlü mermer tapınak kabartmaları, Asos'dan
sökülen tapınak parçaları ve yüzlerce dev boyutlu mermer, bronz heykeller.
Hitit, Urartu, Bizans, Selçuklu, Osmanlı eserleri.
Londra British Museum: Ksantos'dan (Eşen-Antalya) Nereitler anıtı, Knidos'tan
(Datça) 600 civarında büyük boy heykel, Mozeleum (Bodrum'daki ünlü, dünyanın 7. harikasının mermer süslemeleri ve heykelleri).
New York Metropolitan Müzesi: Sardes'ten (Salihli) sütun ve diğer eserler,
Bergama'dan büyük bronz heykel, Priyene, Milet ve Efes'ten heykeller, mermer
lahitler, Kültepe'den (Kayseri) Sümer-Asur dönemi eserleri.
Boston Müzesi: Asos eserleri
Washngton Dumborton Oaks Müzesi: Antakya mozaikleri ve Bizans eserleri.
Baltimore Müzesi: Antakya mozaik koleksiyonu.
Ch icago Sanat Müzesi: Selçuklu- Osmanlı eserleri.
Chicago Üniversitesi Şark Eserleri Enstitüsü Müzesi: Alişar eserleri.
Los Angeles Getty Villa : Burdur- Antalya yöresinden Kremna mermer kadın
heykelleri.Viyana Ephesus Müzesi : 50 m 'ye yakın mermer duvar frizleri Efes'ten
giden binlerce eser.
Berlin Alte Müzesi : Priyene, Milet'ten mermer heykeller.
Berlin Pergamon (Bergama) Müzesi : Büyüktapınak, Milet ve Priyene'den
tapınaklar, Zincirli'den Hitit tapınağı, Hattuşaş'dan heykeller, 33 metreye 14
metrelik dev boyutlu Milet pazaryeri giriş duvarı ve Selçuklu dönemi camilerine
ait eserler.
Tübingen Üniversite Müzesi: Antakya'dan heykel ve Troya eserleri.
Danimarka Ulusal Müzesi: Troya eserleri.
Kopenhag David Müzesi: Selçuklu eserleri, Konya'dan türbe sandukası, Cizre
Camii'nin ünlü tokmağı başta olmak üzere 14 ve 16. yüzyıl çini koleksiyonu.
Daha sırada 60 bin eser var.
Yaşar Yılmaz çalışmalarını sürdürüyor.
Evet, 68 kuşağı yazmakla bitmeyecek bir destandır...
Soner YALÇIN
Tumblr media
95 notes · View notes
i-mag-blr · 6 years
Text
YELKENLİ NEDİR, YELKENLİ ÇEŞİTLERİ VE DETAYLI BİLGİLER,
YELKENLİ NEDİR, YELKENLİ ÇEŞİTLERİ VE DETAYLI BİLGİLER,
Alm. Segelschiff, Segelboot (n), Segler (m), Fr. Voillier (m), İng. Sailboat, sailing -ship. Rüzgâr gücünden faydalanıp yol almak üzere direklerine kalın bez gerilen su aracı, gemi. Gerilen beze yelken adı verilir. İnsanlar binlerce yıldır çeşitli vâsıtalar yaparak denizlerden, göllerden akarsulardan istifâde etmişlerdir. Nuh aleyhisselâmın tufanda, kendisine inananlarla gemiye binerek…
View On WordPress
0 notes
otantiktas · 7 years
Text
New Post has been published on Otantik Taş Doğal Taşlar & Değerli Taş Takı Online Satış
New Post has been published on http://www.otantiktas.com/damla-kehribar-tesbih-3.html
DOĞAL DAMLA KEHRİBAR TESBİH
kehribar tesbih , neolitik çağlardan beri renk ve doğal güzelliği ile takdir edilen fosilleşmiş ağaç reçinesidir . [2]
Kehribar Taşı Tesbih
Eskiçaralıktan günümüze bir değerli taş olarak değer verilen çok sayıdaki amber, çeşitli dekoratif nesneler haline getirilmiştir. [3] Amber kuyumculukta kullanılır . Ayrıca halk tıbbında bir şifa maddesi olarak da kullanılmaktadır.
Kehribarın kimyasal bileşenlerine dayanılarak tanımlanan beş sınıf amber vardır. Yumuşak, yapışkan bir ağaç reçinesinden kaynaklandığı için kehribar bazen hayvan ve bitki materyali kapanımlar olarak içerir. [4] Kömür damarlarında oluşan kehribarın reçineit olarak da adlandırılır ve ambrite terimi, Yeni Zelanda kömür damarları içinde bulunan küflere uygulanır. [5]
LÜTFEN GERÇEKMİDİR DİYE SORMAYIN YILLARDIR KALİTEMİZ BELLİ OTANTİK TAŞ KESİNLİKLE PLASTİK SIKMA VS.ÜRÜN SATMAZ!!
OTANTİK TAŞ KALİTESİ VE FARKI İLE %100 DOĞAL 1.KALİTE HAS DAMLA RUSYA KALİNİNGRAD AĞAÇ FOSİLLİ KEHRİBAR TAŞI TESBİH;KOLEKSİYON SEVERLER VE SEVDİKLERİNİZ İÇİN EŞSİZ BİR TESBİH;ÜRÜNÜMÜZ TEK PARÇA OLUP SATILDIĞINDA REYONUMUZDAN KALKAR;
ÜRÜN AĞIRLIK : 17 GR PÜSKÜL DAHİL:23 GR
TANE ÇAPI :ARPA KESİM 8X12X33 MM
İMAME DAHİL BOY: 23 CM
İMAME BOY : 3CM Amber İngilizce kelimesi, Ortanca Latin ambar ve Orta Fransızca ambre yoluyla Arapça’anbar عنبر [6] ‘dan türetilmektedir ( Orta Doğu ambar [7] ile aynı ] [7] . Sözcük 14. yüzyılda Orta İngilizce’de şu an amberris ( ambre gris veya “gri kehribar”) olarak bilinen ve sperm balinasından türetilen katı mumlu bir maddeye atıfta bulunarak kabul edildi. Romence dillerinde kelimenin anlamı, 13. yüzyılın sonlarından itibaren Baltık kehribarına (fosil reçine) uzatıldı. Başlangıçta beyaz veya sarı amber ( ambre jaune ) olarak anılan bu anlam, 15. yüzyılın başında İngilizcedir. Amberris kullanımı azaldığında, bu sözcüğün asıl anlamı oldu. [6]
İki madde (“sarı amber” ve “gri kehribar”) her ikisi de plajlarda yıkanmış olduğu için ilişkilendirildi ya da kafası karışık oldu. Amberris sudan daha az yoğun ve kayarken, kehribar yüzen çok yoğun, taştan daha az yoğun olsa da. [8]
Kehribar, Latin electrum ve Eski Yunanca ἤλεκτρον ( ēlektron ) klasik isimleri “beaming Sun ” anlamına gelen ἠλέκτωρ ( ēlektōr ) terimine bağlıdır. [9] [10] Efsaneye göre, Helios oğlu Phaëton öldürüldüğünde , yas kızkardeşleri kavak ağacına dönüştü ve gözyaşları elektron kehribar haline geldi. [11]
Amber, Theophrastus tarafından M.Ö. 4. yüzyılda ve yine “On the Ocean” adlı eserinin kaybolduğu Pytheas tarafından (M.Ö. 330’da) tartışılır, ancak The History of the Natural History’ye göre (aynı zamanda ne olduğu), The Elder adlı Pliny tarafından atıfta bulunulmuştur. Germania isminin bilinen en eski anıtı ): [12]
Pytheas, Almanya’nın bir halkı olan Gutones’un, Mentonomon adlı bir Okyanus kıyısına, altı bin stada uzanan topraklarda yaşadıklarını söylüyor; Bir günde bu topraklardan gelen yelken, kıyılarında kehribarın ilkbaharda dalgalar tarafından atıldığı Abalus Adasıdır, somut bir biçimde denizin boşaltılmasıdır; Ayrıca, sakinlerin bu kehribarı yakıt olarak kullandıkları ve komşularından Teutones’a sattığı gibi .
Doğal Fosilli Kehribar
Daha önce [13] Pliny, İskit kıyılarından Balcia’ya Balta adını verdiği ve Yunanlı bir fantastik seyahat kitabının yazarı Lampsacus’un Xenophon tarafından yayımlanan üç günlük yelkenli büyük bir adaya Pytheas tarafından Basilia adı verildiğini söylüyor . Genellikle Abalus ile aynı olduğu anlaşılır. Kehribardan yola çıkarak , ada tarihsel olarak kuzey Avrupa’daki en zengin kehribar kaynakları olan Heligoland , Zelanda , Gdansk Körfezi , Sambia Yarımadası veya Curonian Lagünü’nin kıyılarında olabilir. Baltık ile Akdeniz’i birbirine bağlayan kehribar ticaret yollarının (” Amber Yolu ” olarak bilinir) iyi bulunduğu ticaret yolu varsayılmaktadır. Pliny, açık bir şekilde Almanların Pannonia’ya kehribar ihraç ettiğini ve Venedik tarafından daha fazla yurtdışında ticaretinin yapıldığını bildirmektedir. Güney İtalya’nın antik İtalik halkları amber çalışıyorlardı, en önemli örnekler Siritide Ulusal Arkeoloji Müzesinde Matera’ya sergilendi. Amber, Antik Dönem’de Miken’de olduğu gibi Akdeniz’in tarih öncesi dönemlerinde de Sicilya yataklarından gelir.
Pliny ayrıca kehribarın “güneş ışınları tarafından üretilen sıvı” olduğuna göre Nicias’ın görüşünü ve bu ışınların güneşin oluşma anında, toprağın üstündeki en büyük güce çarpıp, Üzerine okyanusun gelgitleri tarafından taşınan ve Almanya kıyılarında atılan yumuşak bir ter. ” Pliny, hangi kehribarın “Güneş tarafından üretildiğine” yönelik hayali açıklamalar yanında, yerli succinum ( succinum , sucus “suyundan”) ismini kullanarak ağaç reçinesindeki kökeninin bilincinde olan görüşleri de belirtiyor . [14] “Amber, kirazdan sakız ve sıradan çamdan gelen reçine gibi çam cinsine ait ağaçlar tarafından boşaltılan bir kemik iliğinden üretilir ve başlangıçta önemli miktarda ortaya çıkan ve giderek sertleşen bir sıvıdır. […] Atalarımız da, bir ağacın meyvesuydu ve bu nedenle ona ‘succinum’ ismini verdi ve çam ağacının bir ağacının üretildiğine dair büyük bir kanıttı. Sürdüğünde çam benzeri bir koku yayması ve ateşlendiğinde, meşale-çam ağacının kokusu ve görünüşüyle yanması. ”
Ayrıca, kehribarın Mısır’da ve Hindistan’da da bulunduğu ve hatta kehribarın elektrostatik özelliklerine atıfta bulunarak “Suriye’de kadınlar bu maddenin iplikçiklerini attılar ve harpaksın adını verdiler” Yaprakları çektiği ortamdan ona doğru, saman ve dokuların açık saçması yönünden [ἁρπάζω’dan “çekilmek”).
Pliny Alman kehribar adının glæsum olduğunu söylüyor : “Bu nedenle Romalılar Germanicus Cæsar’ın bu kısımlarda filoya komuta ettiğinde bu adalardan birine, barbarlar tarafından Austeravia olarak bilinen Glæsaria adını verdi”. Bu, kayıtlı ” Old High German glas” ve Old English glær “amber” (cf cam ) için onaylandı . Orta Düşük Almanca’da amber berne, ahır, börnstēn olarak biliniyordu . Düşük Alman terimi, 18. yüzyılda da Yüksek Almada egemen hale geldi, böylece modern Hollandalı Bernstein ve Hollandalı Hollandalı barnsteen oldu .
Amber için Baltık Litvanyaca terimi gintaralar ve Letonya dzintars’tır . Onlar ve Slav jantarı veya Macar gyanta (‘reçine’), Fenike jainitar’dan (“deniz reçine”) kaynaklandığı düşünülmektedir . [ Citation needed ]
On dokuzuncu yüzyılın başlarında, Kuzey Amerika’dan kehribarın ilk raporları, Trenton yakınlarındaki Camwand’taki Crosswicks Creek’de ve Woodbury yakınlarındaki New Jersey’deki keşiflerden geldi. [3]
  Kehribar Tesbih
Efsaneler Baltık kehribarının kökenleri, bir balıkçı olan Kastytis’e aşık olan denizin kraliçesi olan Juratė hakkındaki Litvanya efsanesine ilişkindir. Sürümlerden birine göre, kıskanç babası kehribar sarayı yok ederek ve onu deniz köpük haline getirerek kızını cezalandırdı. Juratė’nın sarayının parçaları hala Baltık kıyısında bulunabilir. Ayrıca bkz. Jūratė ve Kastytis .
Kompozisyon ve oluşum Amber, bileşimde heterojen olup, çözünmeyen bir bitümlü madde ile ilişkili olarak alkol , eter ve kloroformda az çok çözünen birkaç reçineli cismi kapsar. Amber, laboratuvar ailesinde çeşitli öncüllerin serbest radikal polimerizasyonu ile makromoleküldür , örn. Iletişim asit, cummunol ve biformendir. [15] [16] Bu labdanes, polimerizasyon için organik iskelete üç alken grubu yerleştiren diterpenler ( C20H32 ) ve trienlerdir . Kehribar yıllar boyunca olgunlaştıkça, izomerizasyon reaksiyonları, çapraz bağlama ve siklizasyon gibi daha fazla polimerizasyon meydana gelir .
200 ° C’nin (392 ° F) üzerinde ısınan kehribar bozulmaya uğramış, kahverengi bir yağ ortaya çıkar ve “kehribar renkli fon” veya “kehribar rengi” olarak bilinen siyah bir kalıntı bırakır; Terebentin yağında veya keten tohumu yağı içinde çözüldüğünde “kehribar verniği” veya “amber lak” oluşturur . [15]
Oluşumu Üstte kalan tortu tarafından üretilen yüksek basınç ve sıcaklıklardan kaynaklanan moleküler polimerizasyon, reçineyi ilk olarak copal hale getirir. Sürekli ısı ve basınç, terpenlerden uzaklaşır ve kehribar oluşumuyla sonuçlanır. [17]
Bunun gerçekleşmesi için, reçinenin bozunmaya dirençli olması gerekir. Çoğu ağaç, reçine üretir, ancak çoğu durumda bu depo fiziksel ve biyolojik süreçlerle parçalanır. Güneş ışığına, yağmura, mikroorganizmalara (bakteri ve mantar gibi) maruz kalma ve aşırı sıcaklıklar reçineyi parçalama eğilimindedir. Reçinenin kehribar rengini alacak kadar uzun süre hayatta kalabilmesi için, bu kuvvetlere dirençli olması veya onları dışlayan koşullar altında üretilmesi gerekir. [18]
Bitkisel köken Avrupa’daki fosil reçineleri, ünlü Baltık amberleri ve Agathis grubunu andıran iki kategoriye ayrılıyor. Kuzey Amerika’da yaşayan Sciadopityaceae familyasından fasülye reçineler olarak düşünülürken , Amerika ve Afrika’daki fosil reçineler Hymenaea çağdaş üreme ile yakından ilişkilidir [19] . [20]
Damla Kehribar Tesbih
Kapsayıcılar
Kapanımlarla baltık kehribar Canlı ağaçlardaki reçinenin anormallik gelişimi ( süksinoz ) amber oluşumuna neden olabilir. [21] Özellikle reçine zemine düştüğünde kirlilik sıkça görülür, bu nedenle malzeme cilalama dışında işe yaramaz. Böyle pembe kehribarın adı firniss .
Diğer maddelerin bu şekilde dahil edilmesi, amberin beklenmedik bir renk göstermesine neden olabilir. Piritler mavimsi bir renk verebilir . Kemikli kehribar bulutlu opaklığını reçinenin içindeki çok sayıda küçük kabarcığa borçludur . [22] Ancak, sözde siyah kehribar gerçekten bir jet türüdür.
Koyu renkte bulanık ve hatta opak kehribar renginde, yüksek enerjili, yüksek kontrastlı, yüksek çözünürlüklü X-ışını kullanarak inklüzyonlar görüntülenebilir. [23]
Ekstraksiyon ve işleme Dağıtım ve madencilik
Amber madeni “Primorskoje”, Jantarny, Kaliningrad Oblast, Rusya Amber genel olarak Cretaceous yaşındaki ya da daha küçük kayaçlar halinde küresel olarak dağıtılır. Tarihsel olarak Prusya’daki Königsberg’in batısında yer alan Samland kıyıları, dünyanın önde gelen kehribar rengi kaynağıydı . Kehribar yataklarından ilk bahsedilenler burada 12. yüzyıla kadar uzanıyor. [24] Dünyanın ekstre edilebilir kehribarının yaklaşık% 90’ı hala 1946 yılında Rusya’nın Kaliningrad Oblastı olan bölgede bulunuyor . [25]
Deniz tabanından koparılmış kehribar parçaları dalgalar tarafından atılır ve elle toplanır, tarama yapılır ya da dalış yapılır. Diğer yerlerde amber hem açık işler hem de yeraltı galerilerinde mayınlı. Sonra mavi toprak nodülleri çıkarılmalı ve kum ve su içeren döner fıçılarda yapılabilecek opak bir kabuk temizlenmelidir. Erozyon, bu kabuğu denizden giyilen kehribardan temizler. [22]
Kehribar
Dominik Cumhuriyeti’nden mavi kehribar Karayip kehribar , özellikle Dominik mavisi kehribar , çan çukuruyla mayınlı olup, tünel çökmesi riskinden dolayı tehlikelidir. [26]
Tedavi Boru ve diğer sigara içme aletleri imal etmek için soluk kehribar kullanan Viyana kehribar fabrikaları, torna tezgahına çevirip beyazlatma, su ya da çürük taş ve yağ ile lehçe. Son parlaklık pazen ile sürtünme ile verilir. [22]
Bir yağ banyosunda yavaşça ısıtıldığında kehribar yumuşak ve esnek hale gelir. İki kehribar parçası, keten tohumu yağı ile yüzeyler bulaştırılarak ısıtılır ve daha sonra sıcakken bir araya getirilerek birleştirilebilir. Bulutlu kehribar bir yağ banyosunda açıklığa kavuşabilir, çünkü yağ bulutun neden olduğu gözenekleri doldurur. Eskiden atılmış veya sadece cila için kullanılan küçük parçalar şimdi “ambroid” ya da “preslenmiş kehribar” oluşumunda geniş çapta kullanılmaktadır. [22]
Parçalar havanın dışlanmasıyla dikkatli bir şekilde ısıtılır ve yoğun bir hidrolik basınç ile eşit bir kütle halinde sıkıştırılır, yumuşatılmış kehribar bir metal plakadaki deliklerden geçirilir. Ürün, ucuz takı ve sigara için eşyaların üretimi için yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu kahverengi preslenmiş, kutuplanmış ışıkta mükemmel parazit renkleri verir. Amber sıklıkla copal ve kauri zamkı gibi diğer reçinelerin yanı sıra selüloit ve camla taklit edilmiştir . Baltık kehribar bazen yapay olarak renklendirilir, ancak “gerçek kehribar” olarak da adlandırılır. [22]
Görünüm Amber çeşitli renklerde oluşur. Amber rengiyle ilişkilendirilen her zamanki sarı-turuncu-kahverengi yanı sıra, kehribar rengi solgun bir limon sarısından beyazımsı renkten kahverengiye ve neredeyse siyah renklere kadar değişebilir. Diğer nadir renkler arasında kırmızı kehribar (bazen “kiraz kehribar” olarak bilinir), yeşil kehribar ve hatta mavi kehribar bulunur , bu da nadiren aranır.
Kehribar Taş Tesbih
Sarı amber, daimi yeşil ağaçlardan sert, yarı şeffaf, sarı, turuncu veya kahverengi bir fosil reçinesidir. İranlılara, kahraba ya da kahraba olarak Arapça giren kah-ruba (kah “saman” artı rubay’den “elektrik özelliklerine atıfta bulunarak” çekici soygun “dan söz ederler) (daha sonra elektrik için Arapça kelime haline gelen) , كهرباء kahrabā ‘ ), Avrupa’da da amber olarak anıldı (Eski Fransız ve Orta İngilizce ambre). Baltık Denizi’nin güney kıyısında bulunan sarı kehribar, ticaret yoluyla Orta Doğu ve Batı Avrupa’ya ulaştı. Sahildeki edinimi, sarı amberin ambergris ile aynı terime getirilmesinin bir nedeni olabilir. Dahası, amber gibi, reçine bir tütsü olarak yakılabilir. Bununla birlikte, reçinenin en popüler kullanımı süsleme için-kolayca kesilip cilalanmıştı- güzel takılara dönüşebilirdi. En çok değer verilen kehribarın çoğu, çok bulutlu, sarı ve opak kehribarın aksine şeffaftır. Opak kehribar birçok kabarcıklar içerir. Bu tür kehribar “kehribar kehribar” olarak bilinir. [27]
Tüm Dominik kehribarının floresan olmasına rağmen, en nadir Dominik kehribar rengi mavi kehribar rengidir. Doğal güneş ışığında ve kısmen ya da tamamen ultraviyole ışık kaynağında maviye dönüşür . Uzun dalga UV ışınlarında neredeyse beyaz olan çok güçlü bir yansıma vardır. Yılda sadece 100 kg (220 lb) bulunur, bu da değerli ve pahalı hale getirir. [28]
Bazen kehribar, yaralı ağaçların kanalları ve haznelerinden sızdığı gibi, damla ve sarkıt türlerini korur. [22] Ağacın yüzeyine sızmasına ek olarak, kehribar reçine de orjinal olarak ağaçların içi boş oyuklara veya çatlaklara aktığını ve böylece düzensiz formdaki kehribar parçalarının oluşumuna neden olduğunu düşünüyor.
Has Damla Kehribar
Sınıflandırma Amber birkaç formda sınıflandırılabilir. En temelde, fosilleşme potansiyeline sahip iki tür bitki reçinesi vardır. Kozalaklı ağaçlar ve angiospermler tarafından üretilen terpenoidler, izopren (C5H8) birimlerinden oluşan halka yapılarından oluşur. [2] Fenolik reçineler günümüzde sadece angiospermlerle üretilmektedir ve işlevsel kullanımlara yönelmektedir. Yok olmuş medullosanlar üçüncü bir reçine üretti; bu reçine genellikle damarlarında kehribar renginde bulundu. [2] Reçinelerin bileşimi oldukça değişkendir; Her tür, piroliz-gaz kromatografisi-kütle spektrometrisi kullanılarak tanımlanabilen eşsiz bir kimyasal karışımı üretir. [2] Amberleri beş sınıfa ayırmak için genel kimyasal ve yapısal kompozisyon kullanılır. [29] [30] Üretim yöntemine göre kehribar değerli taşların ayrı bir sınıflandırması da vardır.
Sınıf I Bu sınıf en çok bol miktarda. İletişim veya ozik asitler gibi labdatrien karboksilik asitler içerir. [29] Ayrıca üç alt sınıfa ayrılmıştır. Sınıf Ia ve Ib, düzenli labdanoid diterpenleri (örn., Iletişim asitleri, communol, biformen’ler) kullanırken, Ic, enantio labdanoidleri (ozik asit, ozol, enantio biformenes) kullanır. [31]
Ben Succinite (= ‘normal’ Baltic rengi amber) ve Glessit içerir . [30] Bir iletişim asit tabanı bulun. Ayrıca çok süksinik asit içerirler. [29]
Kuru damıtma sukkinik asit üzerinde baltık kehribar randımanı oluşur, oran% 3-8 arasında değişir ve soluk opak veya kemikli çeşitlerde en iyisi olur. Kehribar rengi yanan koku veren aromatik ve tahriş edici duman esas olarak bu asitten kaynaklanmaktadır. Baltık kehribar, sukinik asit verimi ile ayırt edilir, bu nedenle sukinit adı. Succinite, diğer fosil reçinelerinden çok daha büyük olan 2 ile 3 arasında bir sertliğe sahiptir. Özgül ağırlığı 1.05 ila 1.10 arasında değişir. [15] Belirli bir karbonil absorpsiyon tepe noktası nedeniyle IR spektroskopisi ile diğer amberlerden ayırt edilebilir. IR spektroskopisi amber bir numunenin göreli yaşını tespit edebilir. [ Doğrulama gereklidir ] Süksinik asit kehribarın orijinal bir bileşeni olmayabilir, aksine, abiyetik asitin bozunma ürünü olabilir. [32]
Kehribar Taşı Tesbih
Ib Sınıf Ia kehribar rengi gibi, bunlar iletişim asitine dayanıyor; Bununla birlikte, süksinik asit içermezler . [29]
Ic Bu sınıf esas olarak enzio-labdatrienon asitler, örneğin ozik ve zanzibarik asitler üzerine kuruludur. [29] En tanıdık temsilcisi Dominik amberidir. [2]
Dominik kehribar kendini çoğunlukla şeffaf ve çoğunlukla daha yüksek miktarda fosil içerikleri ile Baltık amberinden ayırır. Bu, uzun süredir yok olan tropik bir ormanın ekosisteminin detaylı yeniden inşasını sağlamıştır. [33] Soyu tükenmiş Hymenaea protera türünden reçine, Dominik kehribarının kaynağı ve muhtemelen tropik bölgelerde bulunan en amber rengidir. ” Süksinit ” değil ” retinit ” ‘dir. [34]
Sınıf II Bu keresteler, cadinene gibi seskiterpenoid bazlı reçinelerden oluşur. [29]
Sınıf III Bu kehribarlar polistrenlerdir . [29]
Sınıf IV Sınıf IV çöp kutusunun bir parçası; Kehribarları polimerize olmaz, fakat esas olarak seden esaslı seskiterpenoidlerden oluşur. [29]
Sınıf V Sınıf V reçineleri çam veya çam relatifi ile üretilmiş olarak kabul edilir. Bunlar, diterpinoid reçineler ve n -alkil bileşikleri karışımını içerir. Onların türü mineralleri, yüksek kat izoleli copalittir . [30]
Jeolojik kayıt
Belirsiz inklüzyon sayısına sahip tipik kehribar numune En eski kehribar, Üst Karbonifer dönemine ( 320 milyon yıl önce ) geri geldi. [2] [35] Kimyasal bileşimi, amberin yapımcılarına uymasını zorlaştırıyor ; çiçekli bitkiler tarafından üretilen reçinelere en çok benziyor; Bununla birlikte, Cretaceous’a kadar hiçbir çiçekli bitki fosili bulunmamakta ve Üst Kretase kadar yaygın değildirler . Amber, 150 milyon yıl önce , böceklerle birlikte bulunduğu zaman, Karbonifer’den sonra, Erken Kretase’de bolca bulunur [2] . Arthropod inklüzyonlarına sahip en eski kehribar Levant’tan, Lübnan’dan ve Ürdün’den gelir. Yaklaşık 125-135 milyon yıllık olan bu kehribar, bilimsel açıdan en değerli olan ve en eski örneklemi alınan ekosistemlerden bazılarının kanıtı olarak düşünülür . [36]
Lübnan’da Lübnanlı bir paleontolog ve entomolog Dany Azar tarafından [37] , 450’den fazla Alt Kretase kehribar mostrası keşfedildi. Bu mostralar arasında, 20 karasal eklembacaklıların yakın geçmişteki en eski temsilcilerinden oluşan biyolojik inklüzyonlar ortaya çıkmıştır. Geçmişte Lübnan’da da Jurassic amber bulunmuştur. Ürdün kehribarında en eski zorapteranlar , klerit böcekleri , umenokoleid roaches ve achiliid planthoppers da dahil olmak üzere son zamanlarda birçok dikkat çekici böcek ve örümcek keşfedildi . [36]
Baltık kehribar veya süksinit (tarihsel olarak Prusya kehribar rengi olarak belgelenmiştir [15] ) Prusya’daki Sambiya Alt Oligosen tabakalarında (tarihsel kaynaklarda Glaesaria olarak da anılır) meydana gelen deniz glokonitik kumu, mavi toprak diye bilinen düzensiz nodüller olarak bulunur . [15] 1945’ten sonra Königsberg’ün etrafındaki bu toprak, amberin sistematik olarak mayınlandığı Kaliningrad Oblastına döndü. [38]
0 notes
otantiktas · 8 years
Text
New Post has been published on Otantik Taş Doğal Taşlar & Değerli Taş Takı Online Satış
New Post has been published on http://www.otantiktas.com/dogal-kehribar-tasi-2.html
DOĞAL KEHRİBAR TAŞI BİLEKLİK
Amber , neolitik çağlardan beri renk ve doğal güzelliği ile takdir edilen fosilleşmiş ağaç reçinesidir . [2] Eskiçaralıktan günümüze bir değerli taş olarak değer verilen çok sayıdaki amber, çeşitli dekoratif nesneler haline getirilmiştir. Amber, parfümlerde, halk tıbbında iyileştirici bir madde olarak ve mücevherat olarak kullanılan bir üründür.
Kehribarın kimyasal bileşenlerine dayanılarak tanımlanan beş sınıf amber vardır. Yumuşak, yapışkan bir ağaç reçinesinden kaynaklandığı için kehribar bazen hayvan ve bitki materyali kapanımlar olarak içerir. [4] Kömür damarlarında oluşan kehribarın reçineit olarak da adlandırılır ve ambrite terimi, Yeni Zelanda kömür damarları içinde bulunan küflere uygulanır. [5]
Kehribar Taşı Bileklik
13 Dış bağlantılar Tarihçe ve isimler Amber İngilizce kelimesi, Ortanca Latin ambar ve Orta Fransızca ambre yoluyla Arapça’anbar عنبر [6] ‘dan türetilmektedir ( Orta Doğu ambar [7] ile aynı ] [7] . Sözcük 14. yüzyılda Orta İngilizce’de şu an amberris ( ambre gris veya “gri kehribar”) olarak bilinen ve sperm balinasından türetilen katı mumlu bir maddeye atıfta bulunarak kabul edildi. Romence dillerinde kelimenin anlamı, 13. yüzyılın sonlarından itibaren Baltık kehribarına (fosil reçine) uzatıldı. Başlangıçta beyaz veya sarı amber ( ambre jaune ) olarak anılan bu anlam, 15. yüzyılın başında İngilizcedir. Amberris kullanımı azaldığında, bu sözcüğün asıl anlamı oldu. [6]
İki madde (“sarı amber” ve “gri kehribar”) her ikisi de plajlarda yıkanmış olduğu için ilişkilendirildi ya da kafası karışık oldu. Amberris sudan daha az yoğun ve kayarken, kehribar yüzen çok yoğun, taştan daha az yoğun olsa da. [8]
Kehribar, Latin electrum ve Eski Yunanca ἤλεκτρον ( ēlektron ) klasik isimleri “beaming Sun ” anlamına gelen ἠλέκτωρ ( ēlektōr ) terimine bağlıdır. [9] [10] Efsaneye göre, Helios oğlu Phaëton öldürüldüğünde , yas kızkardeşleri kavak ağacına dönüştü ve gözyaşları elektron kehribar haline geldi. [11]
OTANTİK TAŞ KALİTESİ VE FARKI İLE 925 AYAR GÜMÜŞ EL İŞÇİLİĞİ 1.KALİTE HAS DAMLA RUSYA KALİNİNGRAD KEHRİBAR TAŞI  KELEPÇE BİLEKLİK ÜRÜNÜMÜZ SADE VE ÇOK ŞIK SEVDİKLERİNİZ İÇİN FANTASTİK DOĞAL BİR HEDİYE.ÜRÜNÜMÜZ TEK PARÇA OLUP SATILDIĞINDA REYONUMUZDAN KALKAR…
Amber, Theophrastus tarafından M.Ö. 4. yüzyılda ve yine “On the Ocean” adlı eserinin kaybolduğu Pytheas tarafından (M.Ö. 330’da) tartışılır, ancak The History of the Natural History’ye göre (aynı zamanda ne olduğu), The Elder adlı Pliny tarafından atıfta bulunulmuştur. Germania isminin bilinen en eski anıtı ): [12]
Pytheas, Almanya’nın bir halkı olan Gutones’un, Mentonomon adlı bir Okyanus kıyısına, altı bin stada uzanan topraklarda yaşadıklarını söylüyor; Bir günde bu topraklardan gelen yelken, kıyılarında kehribarın ilkbaharda dalgalar tarafından atıldığı Abalus Adasıdır, somut bir biçimde denizin boşaltılmasıdır; Ayrıca, sakinlerin bu kehribarı yakıt olarak kullandıkları ve komşularından Teutones’a sattığı gibi .
Daha önce [13] Pliny, İskit kıyılarından Balcia’ya Balta adını verdiği ve Yunanlı bir fantastik seyahat kitabının yazarı Lampsacus’un Xenophon tarafından yayımlanan üç günlük yelkenli büyük bir adaya Pytheas tarafından Basilia adı verildiğini söylüyor . Genellikle Abalus ile aynı olduğu anlaşılır. Kehribardan yola çıkarak , ada tarihsel olarak kuzey Avrupa’daki en zengin kehribar kaynakları olan Heligoland , Zelanda , Gdansk Körfezi , Sambia Yarımadası veya Curonian Lagünü’nin kıyılarında olabilir. Baltık ile Akdeniz’i birbirine bağlayan kehribar ticaret yollarının (” Amber Yolu ” olarak bilinir) iyi bulunduğu ticaret yolu varsayılmaktadır.
Kehribar Taş Bileklik
  Pliny, açık bir şekilde Almanların Pannonia’ya kehribar ihraç ettiğini ve Venedik tarafından daha fazla yurtdışında ticaretinin yapıldığını bildirmektedir. Güney İtalya’nın antik İtalik halkları amber çalışıyorlardı, en önemli örnekler Siritide Ulusal Arkeoloji Müzesinde Matera’ya sergilendi. Amber, Antik Dönem’de Miken’de olduğu gibi Akdeniz’in tarih öncesi dönemlerinde de Sicilya yataklarından gelir.
Pliny ayrıca kehribarın “güneş ışınları tarafından üretilen sıvı” olduğuna göre Nicias’ın görüşünü ve bu ışınların güneşin oluşma anında, toprağın üstündeki en büyük güce çarpıp, Üzerine okyanusun gelgitleri tarafından taşınan ve Almanya kıyılarında atılan yumuşak bir ter. ” Pliny, hangi kehribarın “Güneş tarafından üretildiğine” yönelik hayali açıklamalar yanında, yerli succinum ( succinum , sucus “suyundan”) ismini kullanarak ağaç reçinesindeki kökeninin bilincinde olan görüşleri de belirtiyor . [14] “Amber, kirazdan sakız ve sıradan çamdan gelen reçine gibi çam cinsine ait ağaçlar tarafından boşaltılan bir kemik iliğinden üretilir ve başlangıçta önemli miktarda ortaya çıkan ve giderek sertleşen bir sıvıdır. […] Atalarımız da, bir ağacın meyvesuydu ve bu nedenle ona ‘succinum’ ismini verdi ve çam ağacının bir ağacının üretildiğine dair büyük bir kanıttı. Sürdüğünde çam benzeri bir koku yayması ve ateşlendiğinde, meşale-çam ağacının kokusu ve görünüşüyle yanması. ”
Ayrıca, kehribarın Mısır’da ve Hindistan’da da bulunduğu ve hatta kehribarın elektrostatik özelliklerine atıfta bulunarak “Suriye’de kadınlar bu maddenin iplikçiklerini attılar ve harpaksın adını verdiler” Yaprakları çektiği ortamdan ona doğru, saman ve dokuların açık saçması yönünden [ἁρπάζω’dan “çekilmek”).
Pliny Alman kehribar adının glæsum olduğunu söylüyor : “Bu nedenle Romalılar Germanicus Cæsar’ın bu kısımlarda filoya komuta ettiğinde bu adalardan birine, barbarlar tarafından Austeravia olarak bilinen Glæsaria adını verdi”. Bu, kayıtlı ” Old High German glas” ve Old English glær “amber” (cf cam ) için onaylandı . Orta Düşük Almanca’da amber berne, ahır, börnstēn olarak biliniyordu . Düşük Alman terimi, 18. yüzyılda da Yüksek Almada egemen hale geldi, böylece modern Hollandalı Bernstein’ın yanı sıra Hollandaca Hollandaca barnsteen de oldu .
Amber için Baltık Litvanyaca terimi gintaralar ve Letonya dzintars’tır . Onlar ve Slav jantarı veya Macar gyanta (‘reçine’), Fenike jainitar’dan (“deniz reçine”) kaynaklandığı düşünülmektedir . [ Citation needed ]
On dokuzuncu yüzyılın başlarında, Kuzey Amerika’dan kehribarın ilk raporları, Trenton yakınlarındaki Camwand’taki Crosswicks Creek’de ve Woodbury yakınlarındaki New Jersey’deki keşiflerden geldi. [3]
Efsaneler Baltık kehribarının kökenleri, bir balıkçı olan Kastytis’e aşık olan denizin kraliçesi olan Juratė hakkındaki Litvanya efsanesine ilişkindir. Sürümlerden birine göre, kıskanç babası kehribar sarayı yok ederek ve onu deniz köpük haline getirerek kızını cezalandırdı. Juratė’nın sarayının parçaları hala Baltık kıyısında bulunabilir. Ayrıca bkz. Jūratė ve Kastytis .
Kehribar Gümüş Bileklik
Kompozisyon ve oluşum Amber, bileşimde heterojen olup, çözünmeyen bir bitümlü madde ile ilişkili olarak alkol , eter ve kloroformda az çok çözünen birkaç reçineli cismi kapsar. Amber, laboratuvar ailesinde çeşitli öncüllerin serbest radikal polimerizasyonu ile makromoleküldür , örn. Iletişim asit, cummunol ve biformendir. [15] [16] Bu labdanes, polimerizasyon için organik iskelete üç alken grubu yerleştiren diterpenler ( C20H32 ) ve trienlerdir . Kehribar yıllar boyunca olgunlaştıkça, izomerizasyon reaksiyonları, çapraz bağlama ve siklizasyon gibi daha fazla polimerizasyon meydana gelir .
200 ° C’nin (392 ° F) üzerinde ısınan kehribar bozulmaya uğramış, kahverengi bir yağ ortaya çıkar ve “kehribar renkli fon” veya “kehribar rengi” olarak bilinen siyah bir kalıntı bırakır; Terebentin yağında veya keten tohumu yağı içinde çözüldüğünde “kehribar verniği” veya “amber lak” oluşturur . [15]
Oluşumu Üstte kalan tortu tarafından üretilen yüksek basınç ve sıcaklıklardan kaynaklanan moleküler polimerizasyon, reçineyi ilk olarak copal hale getirir. Sürekli ısı ve basınç, terpenlerden uzaklaşır ve kehribar oluşumuyla sonuçlanır. [17]
Bunun gerçekleşmesi için, reçinenin bozunmaya dirençli olması gerekir. Çoğu ağaç, reçine üretir, ancak çoğu durumda bu depo fiziksel ve biyolojik süreçlerle parçalanır. Güneş ışığına, yağmura, mikroorganizmalara (bakteri ve mantar gibi) maruz kalma ve aşırı sıcaklıklar reçine parçalanma eğilimindedir. Reçinenin kehribar rengini alacak kadar uzun süre hayatta kalabilmesi için, bu kuvvetlere dirençli olması veya onları dışlayan koşullar altında üretilmesi gerekir. [18]
Bitkisel köken Avrupa’daki fosil reçineleri, ünlü Baltık amberleri ve Agathis grubunu andıran iki kategoriye ayrılıyor. Kuzey Amerika’da yaşayan Sciadopityaceae familyasından fasülye reçineler olarak düşünülürken , Amerika ve Afrika’daki fosil reçineler Hymenaea çağdaş üreme ile yakından ilişkilidir [19] . [20]
Kapsayıcılar
Kapanımlarla baltık kehribar Canlı ağaçlardaki reçinenin anormallik gelişimi ( süksinoz ) amber oluşumuna neden olabilir. [21] Özellikle reçine zemine düştüğünde kirlilikler sıkça görülür, bu nedenle cila verimi haricinde malzeme gereksiz olabilir. Böyle pembe kehribarın adı firniss .
Diğer maddelerin bu şekilde dahil edilmesi, amberin beklenmedik bir renk göstermesine neden olabilir. Piritler mavimsi bir renk verebilir . Kemikli kehribar bulutlu opaklığını reçinenin içindeki çok sayıda küçük kabarcığa borçludur . [22] Ancak, sözde siyah kehribar gerçekten bir jet türüdür.
Koyu renkte bulanık ve hatta opak kehribar renginde, yüksek enerjili, yüksek kontrastlı, yüksek çözünürlüklü X-ışını kullanarak inklüzyonlar görüntülenebilir. [23]
Amber Taşı Bileklik
Ekstraksiyon ve işleme Dağıtım ve madencilik
Amber madeni “Primorskoje”, Jantarny, Kaliningrad Oblast, Rusya Amber genel olarak Cretaceous yaşındaki ya da daha küçük kayaçlar halinde küresel olarak dağıtılır. Tarihsel olarak Prusya’daki Königsberg’in batısında yer alan Samland kıyıları, dünyanın önde gelen kehribar rengi kaynağıydı . Kehribar yataklarından ilk bahsedilenler burada 12. yüzyıla kadar uzanıyor. [24] Dünyanın ekstre edilebilir kehribarının yaklaşık% 90’ı hala 1946 yılında Rusya’nın Kaliningrad Oblastı olan bölgede bulunuyor . [25]
Deniz tabanından koparılmış kehribar parçaları dalgalar tarafından atılır ve elle toplanır, tarama yapılır ya da dalış yapılır. Diğer yerlerde amber hem açık işler hem de yeraltı galerilerinde mayınlı. Sonra mavi toprak nodülleri çıkarılmalı ve kum ve su içeren döner fıçılarda yapılabilecek opak bir kabuk temizlenmelidir. Erozyon, bu kabuğu denizden giyilen kehribardan temizler. [22] Dominik Cumhuriyeti’nden mavi kehribar Karayip kehribar , özellikle Dominik mavisi kehribar , çan çukuruyla mayınlı olup, tünel çökmesi riskinden dolayı tehlikelidir. [26]
Tedavi Boru ve diğer sigara içme aletleri imal etmek için soluk kehribar kullanan Viyana kehribar fabrikaları, torna tezgahına çevirip beyazlatma, su ya da çürük taş ve yağ ile lehçe. Son parlaklık pazen ile sürtünme ile verilir. [22]
Bir yağ banyosunda yavaşça ısıtıldığında kehribar yumuşak ve esnek hale gelir. İki kehribar parçası, keten tohumu yağı ile yüzeyler bulaştırılarak ısıtılır ve daha sonra sıcakken bir araya getirilerek birleştirilebilir. Bulutlu kehribar bir yağ banyosunda açıklığa kavuşabilir, çünkü yağ bulutun neden olduğu gözenekleri doldurur. Eskiden atılmış veya sadece cila için kullanılan küçük parçalar şimdi “ambroid” veya “preslenmiş kehribar” oluşumunda geniş çapta kullanılmaktadır. [22]
Parçalar havanın dışlanmasıyla dikkatli bir şekilde ısıtılır ve yoğun bir hidrolik basınç ile eşit bir kütle halinde sıkıştırılır, yumuşatılmış kehribar bir metal plakadaki deliklerden geçirilir. Ürün, ucuz takı ve sigara için eşyaların üretimi için yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu kahverengi preslenmiş, kutuplanmış ışıkta mükemmel parazit renkleri verir. Amber sıklıkla copal ve kauri zamkı gibi diğer reçinelerin yanı sıra selüloit ve camla taklit edilmiştir . Baltık kehribar bazen yapay olarak renklendirilir, ancak “gerçek kehribar” olarak da adlandırılır. [22]
Görünüm Amber çeşitli renklerde oluşur. Amber rengiyle ilişkilendirilen her zamanki sarı-turuncu-kahverengi yanı sıra, kehribar rengi solgun bir limon sarısından beyazımsı renkten kahverengiye ve neredeyse siyah renklere kadar değişebilir. Diğer nadir renkler arasında kırmızı kehribar (bazen “kiraz kehribar” olarak bilinir), yeşil kehribar ve hatta mavi kehribar bulunur , bu da nadiren aranır.
Sarı amber, daimi yeşil ağaçlardan sert, yarı şeffaf, sarı, turuncu veya kahverengi bir fosil reçinesidir. İranlılara, kahraba ya da kahraba olarak Arapça giren kah-ruba (kah “saman” artı rubay’den “elektrik özelliklerine atıfta bulunarak” çekici soygun “dan söz ederler) (daha sonra elektrik için Arapça kelime haline gelen) , كهرباء kahrabā ‘ ), Avrupa’da da amber olarak anıldı (Eski Fransız ve Orta İngilizce ambre). Baltık Denizi’nin güney kıyısında bulunan sarı kehribar, ticaret yoluyla Orta Doğu ve Batı Avrupa’ya ulaştı. Sahildeki edinimi, sarı amberin ambergris ile aynı terime getirilmesinin bir nedeni olabilir. Dahası, amber gibi, reçine bir tütsü olarak yakılabilir. Bununla birlikte, reçinenin en popüler kullanımı süsleme için-kolayca kesilip cilalanmıştı; güzel takılara dönüşebilirdi.
Kehribar Doğal Bileklik
  En çok değer verilen kehribarın çoğu, çok bulutlu, sarı ve opak kehribarın aksine şeffaftır. Opak kehribar birçok kabarcıklar içerir. Bu tür kehribar “kehribar kehribar” olarak bilinir. [27]
Tüm Dominik kehribarının floresan olmasına rağmen, en nadir Dominik kehribar rengi mavi kehribar rengidir. Doğal güneş ışığında ve kısmen veya tamamen mor ötesi ışık kaynağında maviye dönüşür . Uzun dalga UV ışınlarında neredeyse beyaz olan çok güçlü bir yansıma vardır. Yılda sadece 100 kg (220 lb) bulunur, bu da değerli ve pahalı hale getirir. [28]
Bazen kehribar, yaralı ağaçların kanalları ve haznelerinden sızdığı gibi, damla ve sarkıt türlerini korur. [22] Ağacın yüzeyine sızmasına ek olarak, kehribar reçine de orjinal olarak ağaçların içi boş oyuklara veya çatlaklara aktığını ve böylece düzensiz formdaki kehribar parçalarının oluşumuna neden olduğunu düşünüyor.
Sınıflandırma Amber birkaç formda sınıflandırılabilir. En temelde, fosilleşme potansiyeline sahip iki tür bitki reçinesi vardır. Kozalaklı ağaçlar ve angiospermler tarafından üretilen terpenoidler, izopren (C5H8) birimlerinden oluşan halka yapılarından oluşur. [2] Fenolik reçineler günümüzde sadece angiospermlerle üretilmektedir ve işlevsel kullanımlara yönelmektedir. Yok olmuş medullosanlar üçüncü bir reçine üretti; bu reçine genellikle damarlarında kehribar renginde bulundu. [2] Reçinelerin bileşimi oldukça değişkendir; Her tür, piroliz-gaz kromatografisi-kütle spektrometrisi kullanılarak tanımlanabilen eşsiz bir kimyasal karışımı üretir. [2] Amberleri beş sınıfa ayırmak için genel kimyasal ve yapısal kompozisyon kullanılır. [29] [30] Üretim yöntemine göre kehribar değerli taşların ayrı bir sınıflandırması da vardır.
Sınıf I Bu sınıf en çok bol miktarda. İletişim veya ozik asitler gibi labdatrien karboksilik asitler içerir. [29] Ayrıca üç alt sınıfa ayrılmıştır. Sınıf Ia ve Ib, düzenli labdanoid diterpenleri (örn., Iletişim asitleri, communol, biformen’ler) kullanırken, Ic, enantio labdanoidleri (ozik asit, ozol, enantio biformenes) kullanır. [31]
Ben Succinite (= ‘normal’ Baltic rengi amber) ve Glessit içerir . [30] Bir iletişim asit tabanı bulun. Ayrıca çok süksinik asit içerirler. [29]
Kuru damıtma sukkinik asit üzerinde baltık kehribar randımanı oluşur, oran% 3-8 arasında değişir ve soluk opak veya kemikli çeşitlerde en iyisi olur. Kehribar rengi yanan koku veren aromatik ve tahriş edici duman esas olarak bu asitten kaynaklanmaktadır. Baltık kehribar, sukinik asit verimi ile ayırt edilir, bu nedenle sukinit adı. Succinite, diğer fosil reçinelerinden çok daha büyük olan 2 ile 3 arasında bir sertliğe sahiptir. Özgül ağırlığı 1.05 ila 1.10 arasında değişir. [15] Belirli bir karbonil absorpsiyon tepe noktası nedeniyle IR spektroskopisi ile diğer amberlerden ayırt edilebilir. IR spektroskopisi amber bir numunenin göreli yaşını tespit edebilir. [ Doğrulama gereklidir ] Süksinik asit kehribarın orijinal bir bileşeni olmayabilir, aksine, abiyetik asitin bozunma ürünü olabilir. [32]
Ib Sınıf Ia kehribar rengi gibi, bunlar iletişim asitine dayanıyor; Bununla birlikte, süksinik asit içermezler . [29]
Ic Bu sınıf esas olarak enzio-labdatrienon asitler, örneğin ozik ve zanzibarik asitler üzerine kuruludur. [29] En tanıdık temsilcisi Dominik amberidir. [2]
Dominik kehribar kendini çoğunlukla şeffaf ve çoğunlukla daha yüksek miktarda fosil içerikleri ile Baltık amberinden ayırır. Bu, uzun süredir yok olan tropik bir ormanın ekosisteminin detaylı yeniden inşasını sağlamıştır. [33] Soyu tükenmiş Hymenaea protera türünden reçine, Dominik kehribarının kaynağı ve muhtemelen tropik bölgelerde bulunan en amber rengidir. ” Süksinit ” değil ” retinit ” ‘dir. [34]
  Kehribar Gümüş Bileklik
Jeolojik kayıt
Belirsiz inklüzyon sayısına sahip tipik kehribar numune En eski kehribar, Üst Karbonifer dönemine ( 320 milyon yıl önce ) geri geldi. [2] [35] Kimyasal bileşimi, amberin üreticisine uymasını zorlaştırıyor ; çiçekli bitkiler tarafından üretilen reçinelere en çok benziyor; Bununla birlikte, Cretaceous’a kadar hiçbir çiçekli bitki fosili bulunmamakta ve Üst Kretase kadar yaygın değildirler . Amber, 150 milyon yıl önce , böceklerle birlikte bulunduğu zaman, Karbonifer’den sonra, Erken Kretase’de bolca bulunur [2] . Arthropod inklüzyonlarına sahip en eski kehribar Levant’tan, Lübnan’dan ve Ürdün’den gelir. Yaklaşık 125-135 milyon yıllık olan bu kehribar, bilimsel açıdan en değerli şey olarak kabul ediliyor ve en eski örneklenmiş ekosistemlerden bazılarının kanıtını sağlamıştır . [36]
Lübnan’da Lübnanlı bir paleontolog ve entomolog Dany Azar tarafından [37] , 450’den fazla Alt Kretase kehribar mostrası keşfedildi. Bu mostralar arasında, 20 karasal eklembacaklıların yakın geçmişteki en eski temsilcilerinden oluşan biyolojik inklüzyonlar ortaya çıkmıştır. Geçmişte Lübnan’da da Jurassic amber bulunmuştur. Ürdün kehribarında en eski zorapteranlar , klerit böcekleri , umenokoleid roaches ve achiliid planthoppers da dahil olmak üzere son zamanlarda birçok göze çarpan böcek ve örümcek keşfedildi . [36]
Baltık kehribar veya süksinit (tarihsel olarak Prusya kehribar rengi olarak belgelenmiştir [15] ) Prusya’daki Sambiya Alt Oligosen tabakalarında (tarihsel kaynaklarda Glaesaria olarak da anılır) meydana gelen deniz glokonitik kumu, mavi toprak diye bilinen düzensiz nodüller olarak bulunur . [15] 1945’ten sonra Königsberg’ün etrafındaki bu toprak, amberin sistematik olarak mayınlandığı Kaliningrad Oblastına döndü. [38]
Bununla birlikte, kısmen eski Eosen çökellerinden türetilmiştir ve buzul kayması gibi sonraki oluşumlarda da türev bir faz olarak görülür. Bol bir floranın kalıntıları, reçine henüz taze iken kehribar içinde sıkışan kapanımlar olarak ortaya çıkmaktadır ve bu da Doğu Asya’nın florası ve Kuzey Amerika’nın güneyi ile olan ilişkileri göstermektedir. Heinrich Göppert , Baltık ormanları Pinites’in sarımsı kahverengimsi çamını adlandırdı ancak odun, mevcut cinsinkinden farklı görünmediğinden , Pinus succinifera olarak da adlandırılmaktadır . Bununla birlikte, amberin üretiminin tek bir türle sınırlı olduğu imkansızdır; Ve aslında, farklı cinslere ait çok sayıda kozalak sarısı kereviz florasında temsil edilmektedir. [22]
Paleontolojik önemi Amber, organizmaların fosfolibin giderilemeyen kısımlarını koruyan benzersiz bir koruma modudur; Bu nedenle ekosistemlerin yanı sıra organizmaların yeniden inşasında da faydalıdır; [39] Bununla birlikte, reçinenin kimyasal bileşimi, reçine üreticisinin filogenetik afinitesinin yeniden yapılandırılmasında sınırlı bir yarar sağlar. [2]
Kehribar Bileklik
Amber bazen salgılanırken reçineye yakalanan hayvanlar veya bitki maddeleri içerir. Böcekler, örümcekler ve hatta ağları, annelidleri, kurbağaları, [40] kabuklular, bakteri ve amip bezleri, [41] deniz mikrofosiller, [42] ağaç, çiçek ve meyve, saç, tüyler [4] ve diğer küçük organizmalar Amberler 130 milyon yıl öncesine aittir. [2]
Ağustos 2012’de kehribar renginde korunmuş iki akar maddenin içinde bulunan en eski hayvan olarak tespit edildi; Akarlar 230 milyon yıllıktır ve Kuzeydoğu İtalya’da keşfedilmiştir. [43]
Kullan
Altamira Solutreansı – MHNT Amber, tarih öncesi ( Solutrean ) mücevherat ve süs eşyalarının üretiminde ve ayrıca halk tıbbında kullanılmıştır. Amber parfümlerde bir bileşen olarak kullanılmıştır.
Takı Amber, taş devrinden beri, 13.000 yıl öncesinden beri kullanılmaktadır. [2] Amber süsleri Miken mezarlarında ve Avrupa’da başka yerlerde bulunmuştur. [44] Günümüze kadar sigara ve cam üfleme ağızlıklarının imalatında kullanılır. [45] [46] Amber’in kültür ve gelenek içindeki yeri, ona bir turizm değeri sunmaktadır; Palanga Amber Müzesi , fosilleşmiş reçineye ithaf edilmiştir.
Tarihi tıbbi kullanımlar Amber, sözde iyileştirme özellikleri nedeniyle halk tıbbında uzun süredir kullanılmaktadır. [47] Ortaçağ’dan başlayarak yirminci yüzyılın başlarına kadar çeşitli tedaviler için eski Yunan’daki Hipokrat döneminden kehribar ve ekstraktlar kullanılmıştır. [ Citation needed ]
Kehribar ve kehribar parfüm kokusu
Litvanya kehribar mücevheratı Eski Çin’de , büyük şenlikler sırasında kehribar rengi yaymak alışılmıştı. Kehribar doğru koşullar altında ısıtılırsa, kehribar rengi yağ üretilir ve geçmişte nitrik asit ile özenle birleştirilerek “yapay misk” yaratılır – bu da tuhaf bir misk kokusu olan bir reçine. [48] Kehribar yanarken karakteristik bir “çam kokusu” kokusu vermesine rağmen, parfüm gibi modern ürünler, fosilleşmiş kehribarın çok az koku üretmesi nedeniyle normal amber kullanmazlar. Parfümerlerde “kehribar” olarak adlandırılan kokular, fosilin zengin altın sıcaklığını taklit etmek için sıklıkla yaratılır ve patentlenir [49] [50] . [51]
Kehribar’ın modern isminin, ambarın anlamı olan ambar Arapça sözcüğünden geldiği düşünülmektedir . [52] [53] Amberris, sperm balinalarının bağırsaklarında oluşturulan mumlu aromatik maddedir ve hem antik çağlarda hem de modern parfümlerde kullanılırdı.
“Amber” parfümleri, labdanum, benzoin reçinesi , copal (kendisi tütsü üretiminde kullanılan bir ağaç reçine türü), vanilya, Dammara reçinesi ve / veya sentetik malzemeler kombinasyonları kullanılarak oluşturulabilir. [48]Amber, dünyanın en eski ve en çok aranan hazinelerinden biri; zaman ve renk bakımından korunan, zamanla korunan, insanlık için kıyılarda yıkanan, güzellikteki bir tılsımla, korumayla ve yenilenen “Deniz Altınlığı” ndan biridir. Güneş damlaları, tanrıların gözyaşları, sertleştirilmiş bal ve güneş ışığı olarak tasvir edilmiştir ve günümüzde en eski kültürlerde olduğu gibi İstenildiği gibi, Taş Devri’nin renklerin hoşa gittiği sıcaklık için çokça kullanılmıştır. , Süsleme değeri ve sihirli ve tıbbi özellikleri.
Kehribar Taş Bileklik
Amber, ne bir kristal ne de bir mineral olmakla birlikte, doğanın biyolojik bir ürünü olan yoğun bir prehistorik ormanlarda yaşayan ağaçlardan sızan ve milyonlarca yılda fosilleşmiş koruyucu bir reçine olan küçük bir organik güzellik sınıfına aittir. Metafiziksel dünyada enerjik ve şifa verici özellikleri ve muhteşem Yaşam Gücü için çok değerlidir. Amber, altın yapısında sonsuza kadar ertelenen, bir zamanlar yaşayan böcekler, organizmalar ve bitki maddesinin yanı sıra güneşe ve toprağa güçlü bir bağ sağlar. Eski bilgeliğe uymakta ve geçmiş yaşam hatırlama için güçlü bir araç olabilir veya bir atadan aşağıya geçen genetik dersler ve deneyimlerin hatırlanması için teşvik edici olabilir. Aile kalıplarını temizlemek ve kişinin seçme ayrıcalığını başlatmak için yararlıdır. [Fernie, 322] [Simmons, Ahsian, 24] [www.gemselect.com] [Lembo, 60] [Hall, 51] [Eason, 82]
Amber, negatif ya da durgun enerjileri emerek ve onu net, pozitif enerjiye dönüştürerek, fiziksel bedenden ağrı çekmek ve zihin ve ruhtan kurtulma yeteneği ile değer verilen doğal bir temizleyicidir. Bu, vücudun kendi mekanizmalarını kendiliğinden iyileştirmeye teşvik eder. Canlılığı arttırır ve doku yenilenmesine yardımcı olur. Amber, özellikle Sacral ve Solar Plexus Çakralarını temizlemek ve yeniden etkinleştirmek için idealdir ve içinde bulunduğu ortamı temizlemek için mükemmel bir araçtır. Sağlığa ve esenliğe elverişli parlak, yatıştırıcı bir enerji yayar ve iyileşme, depresyonun hafifletilmesi veya keder sürecinde çalışılması bakımından muhteşemdir. Amber ayrıca negatif enerjilere karşı koruyucu bir kalkan sağlar ve kişinin hayatından veya ilişkilerinden toksisiteyi gidermek için çağrılabilir. [Melody, 107-108] Hall En, 79] [101 Salon, 26] [Ahsian, 24] [Raphaell, 136-137]
Amber’in ilk keşiflerinden binlerce yıl önce, kıyılarda çalkantılı denizlerle yıkanan bu sarı-altın maddenin güzel ve benzersiz olduğu, dokunuşa ve hafifliğe sıcak olduğu kabul edildi. Küçük çaba ile oyuldu, ovulduktan sonra elektrik yüklendi ve kolayca ateşlendi. Kapanımlarının nadir olması ve sözde sihirli ve tıbbi güçleri Bahtiyar, tuz ve metal ticareti için Baltık bölgesinin ilk ihracat mallarından biri oldu. Tarih öncesi ticaret yolları bu Kehribar ticareti ile tanımlandı ve Kuzeydeki kıyı bölgelerinden Baltık Denizi’nden Akdeniz’e kadar uzanan iç koridor Amber Yolu olarak anıldı. Bin yıl boyunca, “kuzeyin altın” olarak adlandırılan bu önemli hammadde, Vistula ve Dinyeper nehirleri vasıtasıyla İtalya, Yunanistan, Karadeniz, Suriye, Mısır ve ötesi üzerinden karayolu ile taşınmıştır. [En.wikipedia.org]
Amber güneşle birleşti ve damlacık şekli, birçok Norveç, Yunan ve Litvanya mitolojisinde gözyaşlarına doğal bir bağlantı oluşturdu. Yalnız ya da kederli bir mücevher olarak kabul edildi ve o kadar mükemmel bir şekilde hayatını koruduğu için cenaze törenlerinde ölüleri onurlandırmak için kullanıldı ve ölü dünyada ruhun korunması için mezar mezarlarına yerleştirildi. Amber, geleneksel olarak çocuklar için koruyucu bir taş olarak bilinirdi ve tarih boyunca boncuklar gibi dolaşıyordu ve boynunun çevresine yerleştirerek onları zarardan korumak ve diş çıkarma acısını azaltmak için kullanıyordu.
  Doğal Kehribar Bileklik
Tıbbi olarak toz haline getirilmiş ve su, yağ ya da bal ile karıştırılmış ve iksir olarak kulla- nılmış ya da sağırlık ve zayıf görme, ateş ve mide sıkıntısı, astım, gut, romatizma, yaralar ve enfeksiyonlar, epilepsi ve plakların iyileştirilmesi için bir merhem haline getirilmiştir. . Yandığında, Amber’in dumanının kötü ruhları ve büyüleri savuşturduğu düşünülmüş ve denizciler deniz yılanlarını ve derin tehlikeleri uzaklaştırmak için gemilerde yaktılar. Tütsü olarak, stres yumuşattı ve mikroplara filtre uygulayıp doğum sırasında sıkça kullanılan bir bölgeyi dezenfekte ettiğine inanılıyordu. [Museumcatalogues.getty.edu] [Megemont, 22-23] [Lembo, 61] [Mella, 72] [101 Hall, 26] [academic.emporia.edu ]]
Antik çağlarda, Amber, başta üretildiği düşünülen , soyu tükenmiş Pinitler süksinifer ağaçlarından elde edilen birkaç suş , ya da “meyve suyu” ile bilinen birçok isimle biliniyordu. Yaşlı Pliny, çam kökenlerini, ovuşturulduğunda ve ateşlendiğinde çam kokusu yaydığı, meşale-çam ağacının kokusu ve görünüşüyle yanmasıyla kanıtlandığını kanıtladı. Amber için Yunanca terim, güneşe atıfta bulunan bir söz olan elektrondu ve sürtünmeye maruz kaldığında küçük maddeleri kendi başına çekmek yeteneği nedeniyle Amber’e verildi. “Elektron” ve “elektrik” sözcüğümüzün köküdür. Modern adı olan “amber”, anbar’dan , ambargos için Arapça sözcükten , sanki kıyılarda da yıkanmış sperm balinasından boşaltılan benzer bir renkte materyalden geldiği düşünülmektedir ve Parfüm yapımında kullanılır. [Fernie, 322-323 [en.wikipedia.org] [akademik.emporia.edu] [Megemont, 21-22] [Simmons, 23]
Amber, birkaç ağaç reçinesinden (çoğunlukla soyu tükenmiş bir Çam türü veya bazı bölgelerde yok olan Hymenaea türleri), bitki materyalleri, uçucu bir yağ ve süksinik asitten oluşan bir hidrokarbon karışımıdır. Amber, bitki damar sisteminde dolaşan sıvı olan ağaç özünden değil, bitkinin epitel hücrelerinden salınan aromatik, yarı katı bir reçineden reçineden oluşur. Böceklerin ve mantarların yol açtığı hastalık ve yaralanmaları gidermek, kırık dalları iyileştirmek veya hızlı büyümenin yarattığı stresden kurtulmak için bir koruma mekanizması olarak üretilmektedir. Eski ormanların reçineleri ağaçların iç fissürlerini doldurdular, dış kabuğa damladı ve süzüldü, böcekleri, örümcekleri, annelidleri ve diğer küçük organizmaları, ağaç ve bitki parçaları, tüyleri ve hatta saçlarını sıktılar. Daha sonra uçucu bileşenlerini kaybederek sertleşmeye başladılar ve zamanla ormanlar düştü ve nehirler tarafından tortularla gömülüp okyanus tabanının bir parçası haline gelen kıyı bölgelerine taşındı ya da başka jeolojik olaylarla başka yerlere yerleştirildi. [Fernie, 322, 328] [akademik.emporia.edu] [en.wikipeida.org] [www.madehow.com] [www.mindat.org] [www.gemdat.org]
Amberleşmek için, fosil reçineler ikinci bir polimerizasyon periyodu geçirmek zorundaydılar; burada moleküller daha büyük moleküller oluşturmak için birbirleriyle bağlantılıydı; çözünmez hale gelmeden önce birkaç on binlerce yıldan milyonlarca yıl sürecek bir süreç. Çoğu Amber 30 ila 90 milyon yaşındadır, ancak bazıları bir milyonun biraz altındadır ve şimdiye kadar bulunmuş en eski Amber 320 milyon yaşındadır. Copal, Mesoamerican bölgede belirgin olan Protium copal ağacından ağaç reçinesine verilen addır ve genelde polimerizasyon ve sertleşmenin bir ara safhasında, yüzlerce ila binlerce yıllık genç ağacın reçineleridir. Tütsü amaçlı, tütsü amaçlı, tütsü, ince cilalar ve yüzyıllarca kullanılmaktadır ancak bazen yanıltıcı olarak “kehribar” ya da “genç kehribar” olarak pazarlanmaktadır. Kolombiya ve Madagaskar’taki reçineler, otantik Amber olarak kabul edilemeyecek kadar gençlerdir. Kopolal, alkol veya aseton gibi bir damla organik çözücü uygulandığında yapışkan hale gelirse veya kısa dalga UV ışığında çok az renk değişikliği gösterdiğinde sıklıkla tespit edilebilir. Alıcılar, mükemmel korunmuş modern böceklerle çevrili sahte Amber’den sakınmalıdır. Amber’de 1000’den fazla nesli tükenmiş hayvan türü ve çeşitli bitki maddeleri tespit edildi, ancak bütün örnekler genellikle müzelerde olağanüstü bir şekilde benzersizdi ve oldukça pahallı. [Academic.emporia.edu] [en.wikipeida.org] [www.madehow.com] [www.mindat.org] [www.gemdat.org]
0 notes