SEVDİKLERİNİZE ZAMAN AYIRIN; ZAMAN SİZİ SEVDİKLERİNİZDEN AYIRMADAN!!!
“Evliliğimizin onun hayatta olduğu on iki yıllık bölümünde onu sadece üç kez gördüğümün farkındasın değil mi?”
“Biz böyleyizdir işte.”
“Yani sen ve baban mı?”
Gözünde canlanan anılara dalmış bir halde belli belirsiz başını oynattı.
“Bronx’ta büyüdüğüm dairenin dört odası vardı. Yemek yediğimiz küçük bir mutfak, küçük bir oturma odası ve iki küçük yatak odası. Dört kişiydik. Annem, babam, büyükannem ve ben. Nasıldı biliyor musun? Neredeyse hepimiz ayrı odalarda otururduk. Annemle büyükannemin oturma odasında birlikte televizyon seyrettiği anlar hariç tabii. Hatta babam mutfaktayken ben yatak odalarından birinde olurdum.”
Önce güldü, sonra sanki babasının o alaycı sesini duymuşçasına birden sustu.
“Mıknatıslı küçük oyuncak köpekleri bilir misin? Hani yüz yüze getirince birbirlerini çeken, ters çevirince de iten oyuncak köpekler vardı ya. Benim ailem de onlara benziyordu. Birbirine ters şekilde durdukları için evin farklı köşelerine dağılan, birbirlerinden mümkün olduğunca uzaklaşmaya çabalayan dört küçük köpek.”
Bizimkiler otururken para kazanıyorsa ailesi ile aynı şehirde bile yaşasa ayrı eve çıkabilir ya bence çıkılmalı da dedim. Annem ve teyzem biz batı mıyız? Diye tepki gösterdi. Para kazanıyor ya isterse kendi evini tutabilir illa aile evinde yaşamak zorunda değil. Ayıp olacak bir hususu da yok bence. Aileyi sevmiyor değiliz ki işini halledebilecek ve yalnız kalmaya gocunmayacak, işini görecek maddi güvencesi varsa herkes eve çıkabilir.