#uzlaşma
Explore tagged Tumblr posts
rayhaber · 1 month ago
Text
Apple ve Masimo Arasındaki Patent Davası: Tazminat ve İhtimaller
Apple ve Masimo Arasındaki Patent Davası: Sonuçlar ve İhtimaller Teknoloji dünyasının önde gelen isimleri Apple ve Masimo arasında gerçekleşen patent davası, sonuçlarıyla dikkat çekti. ABD’de Federal jüri, Masimo’nun belirli akıllı saat modellerinin Apple’ın tasarım patentlerini ihlal ettiğine hükmetti. Ancak bu davanın sonucu, Apple’ın beklediği tazminatın çok altında, sadece 250 dolarlık…
0 notes
hasanakbal19 · 1 year ago
Text
GÜMRÜK UZLAŞMA YÖNETMELİĞİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK
2 Aralık 2023 CUMARTESİ Resmî Gazete Sayı : 32387 YÖNETMELİK Ticaret Bakanlığından: GÜMRÜK UZLAŞMA YÖNETMELİĞİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK MADDE 1- 27/8/2011 tarihli ve 28038 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Gümrük Uzlaşma Yönetmeliğinin 9 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan “750.000.-” ibareleri “3.000.000.-” şeklinde değiştirilmiştir. MADDE 2- Aynı Yönetmeliğe…
View On WordPress
0 notes
kunyekultursanat · 1 year ago
Text
GÜMRÜK UZLAŞMA YÖNETMELİĞİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK
2 Aralık 2023 CUMARTESİ Resmî Gazete Sayı : 32387 YÖNETMELİK Ticaret Bakanlığından: GÜMRÜK UZLAŞMA YÖNETMELİĞİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK MADDE 1- 27/8/2011 tarihli ve 28038 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Gümrük Uzlaşma Yönetmeliğinin 9 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan “750.000.-” ibareleri “3.000.000.-” şeklinde değiştirilmiştir. MADDE 2- Aynı Yönetmeliğe…
View On WordPress
0 notes
kurumssocial · 7 months ago
Text
Uzlaşma Hakkı ve Kapsamı
Uzlaşma, vergi uyuşmazlıklarının yargı yoluna gidilmeden idare ile mükellefler arasında anlaşma yoluyla çözümlenmesini sağlayan barışçıl bir çözüm yoludur. Vergi hukukunda uzlaşma, gerek vergi idaresi gerekse mükellefler açısından zaman ve emek tasarrufu sağlayan, uyuşmazlıkları kısa sürede sonuca bağlayan etkili bir müessesedir. Gelin uzlaşma hakkının kapsamını ve işleyişini daha yakından…
View On WordPress
0 notes
anayio · 10 months ago
Text
AKİNOZBEY - PLATİN
Tumblr media
Konya Boşanma Avukatı: Hukuki Sorunlarınızı Profesyonel Ellere Bırakın
Boşanma süreci, hem duygusal hem de hukuki açıdan zorlayıcı olabilir. Bu süreçte en büyük destekçiniz ise tecrübeli bir boşanma avukatı olacaktır. Konya'da hizmet veren Av. Akın Özbey, boşanma davalarında uzmanlaşmış ve müvekkillerine profesyonel destek sunmaktadır.
Boşanma Sürecinde Profesyonel Destek
Boşanma sürecinde doğru adımları atmak, haklarınızı korumak ve adil bir sonuca ulaşmak için deneyimli bir avukatın rehberliği büyük önem taşır. Av. Akın Özbey, boşanma sürecinde size adım adım rehberlik eder ve hukuki süreci en iyi şekilde yönetir.
Çözüm Odaklı Hukuk Hizmetleri
Av. Akın Özbey, çiftler arasındaki anlaşmazlıkları hızlı ve etkili bir şekilde çözmek için çaba sarf eder. Taraflar arasında uzlaşma sağlanması halinde anlaşmalı boşanma sürecini yönetirken, uzlaşma sağlanamadığı durumlarda ise dava sürecini profesyonelce yönetir.
Haklarınızı Koruyan Hukuki Danışmanlık
Boşanma sürecinde haklarınızı korumak ve adil bir sonuca ulaşmak için Av. Akın Özbey ile çalışabilirsiniz. Kendisi, müvekkillerinin haklarını koruyan ve adaletin sağlanmasına yardımcı olan bir hukukçu olarak bilinmektedir.
Konya'da Boşanma Avukatı
Konya boşanma avukatı arayışındaysanız, Av. Akın Özbey sizin için doğru adres olabilir. Kendisi, yılların verdiği tecrübe ve uzmanlıkla boşanma davalarında müvekkillerine profesyonel destek sunmaktadır.
Konya boşanma avukatı ile sürecinde profesyonel destek almak için Av. Akın Özbey ile iletişime geçebilir ve hukuki sorunlarınızı çözüme kavuşturabilirsiniz.
858 notes · View notes
vazgectimwagnerden · 9 months ago
Text
Tumblr media
eve dönüş.
.
patti smith dinliyorum: "spell".
sözleri şöyle başlıyor:
Holy! Holy! Holy! Holy! Holy!
şöyle devam ediyor:
Holy! Holy! Holy! Holy! Holy! Holy! Holy! Holy! Holy! Holy!
sonra şöyle:
The world is holy! The soul is holy!
The skin is holy! The nose is holy!
The tongue and cock and hand and asshole holy!
Everything is holy! everybody’s holy! everywhere is holy! everyday is in eternity!
.
patti smith şöyle diyor: dünya kutsaldır, ruh kutsal, ten kutsaldır, burun, dil.. ve diğer cinsel uzuvlar. her şey kutsaldır, ve herkes. sonsuzluk-içinde her gün..
.
öncesinde, muhteşem bir odyolog ile görüşüyorum -odyometristler ile karıştırılmamalılar-. beni dinliyor, türlü testler yapıyor, gözlerimi kapıyor, elektrotlar bağlıyor, denge testleri, göz hareketlerinin takibi... günün sonunda masasının karşısında oturuyorum. -şu çınlama işi ile barışmalısınız diyor. zaten bir savaşta değiliz, çoktan kazandı, ben sadece bir uzlaşma arıyorum diyorum.
bana bir telefon aplikasyonu öneriyor, içinde çeşitli sesler kayıtlı, yağmur sesi, rüzgar sesi, bir derenin akışı, kuşların cıvıltıları, yaprakların hışırtısı... vesaire. ama ben su ile ilgili olanları öneriyorum diyor. bir kulaklıkla gün içinde bu sesleri dinleyebilirsiniz, kulak çınlamanızı yok etmez ama onu duymamayı öğrenebilirsiniz.
bana neden kulaklıkla bu sesleri dinlememi öneriyorsunuz? diyorum.
keşke bana bu seslerin olduğu bir yere gitmemi ve artık orada yaşamamı önerseydiniz.
.
patti smith hala şarkıda sürekli holy diyor... holy. holy. holy.
burada oturuyor ve patti smith'in ismini ve daha ne çok kelimeyi size küçük harflerle yazıyorum.
eve vardığımda eden ahbez dinlemeliyim diyorum. en sevdiğim: monterey.
eden ahbez de isminin başharflerinin küçük harflerle yazılmasını istermiş, hep de öyle yazmış. sadece Tanrı ve Sonsuzluk kelimeleri büyük harfle başlanmayı hak eden kelimelerdir dermiş.
eden ahbez 86 yaşında bir trafik kazasında ölüyor. bunu öğrendiğimde vay canına diyorum. 86 yaşında, ama, bir trafik kazasında ölmek. (acaba radyoda ne çalıyordu.)
.
ve büyük harfler ve küçük harfler hakkında düşünürken şunu da hatırlıyorum:
görkemli kaybedenler'in bir bölümünde leonard cohen'in duasından:
Tanrım! Kangurunun Ayrıntılarını Sen Bilirsin, Mutfakta Oturuyor, Her Kelimeye Büyük Harfle Başlıyor, Ve Senin Sabahında Yaşıyorum-"
.
belki de diyorum büyük ve küçük harflerle bu derece takıntılı olmamalıydık. tüm bu takıntılar bizi, kulaklıktan su sesleri ve yaprak hışırtıları dinlememiz gereken bir noktaya getirdi.
.
patti smith'in şarkısı ise şöyle bitiyor:
holy the supernatural extra brilliant intelligent kindness of the soul!
ruh'un doğaüstü-ihtişamla parlayan aklî nezaketi!
.
isminin baş harflerini küçük harfle yazan bir başkası, e.e. cummings'in -elbette- muhteşem bir şiiri var: "pity this busy monster, manunkind"
şiirin bir yerinde şöyle diyor: "elektronlar bir jileti tanrısallaştırırlar".
şunu duymuşsunuzdur: bir bıçak bir ekmeği asla kes(e)mez. ekmeği ikiye bölemez yani, sadece atomlarını (ve elektronları) sağa sola iter, ikiye ayırır.
atomlarını gerçekten ayırmak için nükleer şiddette bir güce ihtiyacımız vardır, ki bıçak bunu sağlamaz.
yani, bir jilet de, mesela, ten'i kesemez, sadece onun atomlarını ve elektronlarını sağa sola itebilir. yani sanırım, şair burada, bir jiletle intihar etmek asla mümkün değildir diyor. (bu analizimden sıfır alıyorum, bu seneyi tekrar okumam gerekiyor..)
.
patti smith'in şarkısının nakaratı: holy! holy! holy!
eden ahbez bir süre şu hollywood yazısının L harfinin altında yaşamış. yani bunu uydurmuyorum, gerçekten öyle. orada kamp kurmuş. şöyle yüzünü dönüp, holly'nin içindeki harflerden birini seçmiş olmalı. L harfi bana da mantıklı geliyor.
.
artık evdeyim. eden ahbez, monterey diyorum, çok güzel bir şarkı, çok iyi hissettiriyor. zihnimde günün erken saatlerine dönüyorum, odyolog'a diyorum ki bakın ne güzel bir şarkı. sonra cummings'in şiirini gösteriyorum, bakın bu da ne güzel bir şiir. yüzüme bakıyor, garipsememeye çalışıyor. şiiri bilmiyorum, şarkıyı da dinleyeceğim, teşekkürler diyor. siz yine de su ile ilgili olan sesleri tercih edin. kuş cıvıltıları, ağustos böcekleri.. bunlardan uzak durun. L harfinin altındaki sesler diyorum, L harfinin altı bana da mantıklı geliyor.. bunun hakkında düşüneceğim.
33 notes · View notes
dozdar1978 · 3 months ago
Text
Bir gün paşa gibi yaşarım, gerisi ne olursa olsun" diyenleri gördük. Çok sahtekâr bir biçimde, değerlere yaklaşıp hırsızlayanları gördük. Bunu demagojiyle yapanlar kadar, bunun adına sergilenen pratikleri gördük.
Önderlik ve onun uğruna boğuşma büyük bir olaydır. Ben halen kendimi dört dörtlük önder yerine koymuyorum, fakat büyük bir savaş yürütüyorum. Şunu da hemen belirteyim ki, oldukça alçak gönüllü davrandık ve Önderlik olayını geliştirmek için her şeyimizi verdik. Ama biz henüz savaşı bırakmadık. Bize dost, düşman herkes tarafından her şey yapılmak istenmiştir. Ama buna rağmen halen peşinde koştuğumuz savaşım konuları, savaşın kendisi vardır. Ya- dırgamıyorum. Önderlik olayında artık tarih konuşuyor, bir halk konuşuyor; her şey olacak ve sen de buna katlanacaksın, o yeteneği göstereceksin! Artık burada "Kişiliğimin şu ihtiyacı, kişiliğimin şu zorlanması, kişiliğimin şurası-burası" demeyeceksin! Mademki ön- derliğe soyundun, o zaman her şeye hazır olacaks��n! Buna bir kader olarak da yaklaşmayacaksın! Madem sosyalistsin, madem insanın yaratıcılığını esas almışsın, bu konuda bu yüce kavramlara layık olmayı bileceksin! Bunda gözyaşı edebiyatı yapmak, "Ne kadar yo- ruldum, ne kadar yıprandım, bana şöyle yardım, bana böyle yardım et" demeyeceksin! Hayır, kendini düşürmeyeceksin! Ne yapacaksın? Bu sanatın gerekleri neyi istiyorsa, ona ulaşacaksın! Gerekeni ya- pacaksın! Sıkılmadan, yorulmadan, gevşemeden, sürekli artan tempoyla yapacaksın! Mademki savaşın en yoğunu söz konusudur, tam bir savaşçılığı yapacaksın!
Önderlik gerekleri yetenekler elverdiğince yapılmaya çalışılıyor. Karşınızda çok olumladığınız, çok değişik biçimlerde kavramak, benimsemek durumunda olduğunuz bir olay, bir olgu, kişilik yok veya insanın bir sigarasına karşı gösterdiği ilgiyi, yeterliliği bile göstermeme gibi her şeyiyle çelişen bir inkârı yapmanızı gerektiren durumlarla ve kişiyle karşı karşıya değilsiniz. Bunu iyi anlayacaksınız. Ne sizin bağlılıklarınız sizi bu biçimiyle bazı sonuçlardan kurtarabilir ne de karşınızdaki kişi size istediğiniz gibi hareket etme şansını verir. Önderlik olayında buna yer yoktur. Bağlanma kadar, temsilde de buna yer yoktur. İster lehte, ister aleyhte gereken neyse yapmak, sizin de kendinize sahip çıkmanızın doğru tarzıdır. Kapsamı derinliğine çiziliyor, kapsam üstüne kapsam yaşanılıyor, biçim üstüne biçim yaşanılmaya çalışılıyor. Bu sizi çok yakından enterese eder. Buna ulaşmak, yaşamak, mümkünse temsil etmek önemlidir. Her şey biraz özgürce, gönüllüce tayin ediliyor. Gönlü- nüzü, özgürlüğünüzü korumak istiyorsanız ve bunu bir önderlik imkaân dahilinde görüyorsanız, bağlılığınızı, temsilinizi en az yü- rütülen kadar, esasta bağlayıcı olan kadar yürütmek için, kavrama ve uygulama, yeteneğinizi sürekli gözden geçirerek, düzeltecek ve yetkinleştireceksiniz. Bunları da vurguladıktan sonra, mevcut çıkışı biraz daha iyi değerlendirme gücüne kavuşursunuz ve kendiniz için sonuçlar çıkaracaksınız.
Bütün belirtiler, kanıtlar şunu gösteriyor ki, bu büyük direniş genelde ve özelde direniş şehitlerimizin anısını ve vasiyetine bağlı olarak yürütülmekte olan bir savaştır. Bu savaşın bütün yönleriyle, ideolojik-politik, pratik hazırlıkları, her cephede, her alanda bağ- lantılarıyla, büyük fedakârlığıyla, büyük şehitleriyle bu noktaya getirildiği açıktır. Ve bütün PKK olumluluğun bir sentezi, somut bir ifadesidir.
Peki, niye başka bir slogan ardına sığınıp, başka bir çıkış ortaya çıktı? Bu sizi ne kadar ilgilendirir ne kadar sorumlu kılar? Direnişe doğru temelde bağlanma, hiçbir gerekçe yokken inkâr ediliyor. Bunun bu eğilimle, bu çıkışla bağlantısı var. Direnişe gerçekten layık olmanın yapılacak işleri vardır. Basit bir örgütlenme, basit bir siyasi-askeri hazırlık, bu konuda ciddi bir girişim olmadığı gibi, mesele bile yapılmıyor. Bu da başka tellerden çalındığına dair bir işarettir. Düzenle rahatlıkla uzlaşma, düzenin içinde yürüme, yaşamı normal kabul etme, sapmaya doğru ciddi bir belirtidir. Parti doğrul- tusuyla bu oldukça açıklanan, kanıtlanan, ispatlanan doğrultuyla kolay kolay bütünleşmeme, bundaki itirazı saptırmanın etkili olduğunu gösterir. İtiraz ne kadar büyükse, kendini dayatmak ne kadar büyükse, etki altında kalmanın o denli geliştiğini gösterir.
Kendim, özellikle zindan direnişçiliğinin son yıllardaki bazı du- rumlarını zaman zaman düşündüğümde şu sözcükleri sarf ettiğimi bilirim; "Bir sapma gelişiyor veya yanlış anlama var" dedim. Sanırım bu sözlerim belgelenmiştir de. 1982 direnişçiliğinin Önderliği kurtarmak istediği belliydi. En son ne deniliyordu? Bir
savunma hakkı verilirse, fazla şehit vermeye gerek yoktur. PKK'nin adını anma ve savunma, tek şart budur. Gerekirse fazla şehit vermeye gerek yoktur. Bunun için şahadete ulaşılıyor. Özellikle 1984'lerden sonra bu direniş neye büründürüldü? Yaşam koşullarının düzeltilmesine. Artık nasıl gelişti, kimler ne kadar rol oynadı ve önlem alamadı bilemiyorum. Aslında çok iyi niyetli bir talep de olsa, içinde bin bir tehlikeyi barındıran bir talepti. Sanırım düşman bunu değerlendirdi ve tasfiyecilik, sağ çıkış veya bugün kendini karşımıza yepyeni bir yaşam biçimiyle çıkartan önderlikte bunu iyi kavradı veya bizzat oluşturdu.
Büyük zindan şehitlerinin direnişçiliğinde böyle bir talep var mıydı? Hepinize açık söylüyorum ki, yoktu ve siz bu direnişlerde giderek listeyi uzattınız, halen de bu durum vardır. Ben de başlangıçta olabileceğini söyledim. Yani bazı taleplerde bulunula- bilirdi, ama fazla önemsememek gerekirdi. Sonra bir baktık ki, yaşam hakkımız, daha iyi yaşama koşulları adı altında tam bir tuzak! Hem de zindan olayını inkâr etmek, başlı başına büyük bir sapmanın içinde bulunmak oluyordu.
Zindan koşullarında, hedefinde imha olan bir politikada, normal insanca yaşanılır koşulları talep etmek, düşmanı tanımamak demektir. Hangi düşmandan, hangi yaşam hakkını istiyorsun? "Ben hayatımı koyarım ortaya ve isterim" diyorlardı. Hayatını koydun, ne verdi sana? Bu yaşam makbulün müdür? Burada küçük bir reformizme de başlangıç vardır. "Kürtçe konuşma serbest bırakılmalı" talebini biz ileri süremeyiz, siyasi bir talep haline de getiremeyiz. Bizim tüm talebimiz, hatta yaşam hakkı istememiz bir özgürlüktür. Kürtçe de olsa, bunun basit bir gerekçesidir. O dönemin dayatılacak bir talebi değildir. Nitekim bugün düzenin başı Kürtçe serbestliğini de tanıyor, bu özel savaşın yürütülmesinde bir adımdır ve herkes bunun böyle olduğunu da biliyor. Zindan talebinin bu temelde bir çıkışın bir gerekçesi haline getirildiği bilinir.
İyi niyetli olduğunuzu söyleyeceksiniz. Evet, iyi niyetliydiniz, iyi bir talepti de. Kendinizi diğer bütün gerçeklerden koparırsanız iyi bir taleptir. Beni de böyle bir yanılgıya düşürmek için bazı sorular sordular; "Kürtçe serbestisi iyi bir şey değil midir?" dediler. Cevabım şuydu; ondan önce Kürt halkına serbestlik olsun! Kürtlüğünü
kırk yıl T��rkçeyle icra etsin mühim değil! Halkın kendisine serbestlik olduktan sonra, onun konuştuğu dile de elbette serbestlik olur. Diline serbestlik var, kendisine yok! Kürtçe konuşmamıza serbestlik var, ama bütün varlığımıza zincirleme egemenlik var! Bundan ne anladınız? Dikkat edin, sapma nasıl gelişiyor? Sorun böyle ele alınmazsa bir sapma oluyor. Kendisini bir akım olarak yaşatmak isteyen reformizm "Dil serbestisi" sloganıyla ortaya çıkıyor. Parti buna müsaade etmiyor veya bu talepleri de devrim için kullanıyor, o ayrı bir meseledir. İnsan kendisini bir slogana kaptırdı mı ve giderek peş peşe başkalarını sıraladı mı, nerede du- racağını bilmez, reformizme uzanıp gider. Öyle bir noktaya gelinir ki, ihanetin en kötüsüne gidilebilir.
Hatta bu konuda şunu söyledim; "İçeri için elde edilen haklar, dışarıdaki halkın haklarından fazladır. Halk yarı yarıya açtır, gazete ve kitap okuyamaz. Büyük işsizler ordusu vardır. Fakat zin- dandaki yapı bunun çok üstünde bir yaşam düzeyindedir. İnceleme, okuma düzeyi tutturmuştur. O zaman dışarıyı istememeli" dedim. Uğruna savaştığın taleplerin, en önemlilerini ancak içeride elde edebilirsiniz. Buna nasıl ulaşıldı? Başlangıçta çok masumane olan, ama giderek kendini bir tutku haline getiren, bir yaşam tarzı haline getiren yaklaşımlar oluyor ve mevcut çıkışın bununla çok yakından bağlantısı vardır. Bu yaşam tarzıyla çok yakından bağlantısı vardır.
Bu son çıkışın sahibi tip, buradayken askeri ve siyasi çabalarımıza ilgi bile göstermiyordu. Bir yıl gözlemledim. Bir fakirin evine gidip, bir parça ekmek yiyip onunla bir sohbete girmiyordu. Gözünü nerede yaşam standartları biraz fazlaysa oraya dikiyordu. Zor durumda olan bir yoldaşın hal-hatırını sormuyordu. Kendi şahsını yüceltecek, kendine bağlanacak kişi arıyor, düşkün arıyor ve buluyordu. Mutlak anlamda bağlı kişilerle, sabahlara kadar amansız konuşuyor ve ölümüne kendine bağlıyordu. Bugün zindan direnişimizin önderliğini sürdürenler, "Kendisini bize karşı çok sevdirmişti, çok sevmiştik, çok bağlanmıştık" diyor. Emek bizim, çaba bizim; sava- şıyoruz, kan döküyoruz, durmuyoruz ve bir şeyler kazanıyoruz; birazcık emek sarf etmeyen tip, kalkıp bin bir zorlukla yarattığımız emeklere, değerlere sahip çıkıyor, el koyuyordu. Kadroyu ve halkı böyle ele alıyordu. Herkese müthiş egemen olmanın hesapları için
deydi, bana bile egemen olmanın korkunç düzenbazlıkları içindeydi. Özellikle zindanda 1984'ten sonraki yaşam tarzında biraz dönüşümün oluşması ve taleplerin değişmesinde önemli oranda rol oynamıştır.
İkide bir, "Bana fazla yeme-içme, rahat olanaklar sağlanmazsa, ölüm orucuna yatarım" istemlerinde bulunmak büyük bir hatadır. Parti yapısıdır, eğer önderlik bunu söylerse ölümüne yatarlar. Çünkü PKK direnişçiliğinde karar alındı mı, ölümüne yatarlar ve bu büyük bir imkândır da. Bazıları bir şeyleri kurtarmak ve elde etmek iste- diklerinde de bu yapıyı kullanırlar.
Parti kitlesinin direniş eğilimi üzerine bir oyun daha yapılmıştır, bir örgütlenme ve merkez yaratılmıştır. Merkez, gerek oluşum tarzı ve gerek yürütülüş tarzı itibariyle PKK'nin genel önderlik gerçeğiyle uyuşmuyor. Aslında görünüşte bağlıdırlar, halen de öy- ledirler ve hepsi de ölümüne bağlıdırlar. Gelen değerlendirmelerde bunu fark ettikleri için yazıyorlar. "Biz Parti Önderliği'ne ölümüne bağlıyız" diyorlar. Hatta en üst düzeydeki temsilcimiz bile bunu söylüyor; "Biz Parti Önderliği'nin yanlışlarının da militanıyız. Ben Parti Önderliği'nin yanlışlarının da militanlığını yürüteceğime söz veriyorum" diyor. Bunlar, bizim açımızdan çok önemli de değildir. Lakin oluşan merkez, önemli oranda birçok sol partide görüldüğü gibi ve reel-sosyalizmin çözülüşünde ifadesini bulduğu gibi hem bürokratiktir hem de çok liberaldir.
Bu bürokrasi biliyorsunuz ki, reel-sosyalizmde, buna vücut veren partilerde liberalizmi konuşturarak kapitalizme savrulma biçiminde bir sonuca yol açıyorlar. Katı bürokratiktir, kendi halkının bütün tepkisine özgürlükte ne kadar bilinçsiz örgüt olursa olsun, ona karşı ayağa kalkmalarına yol açıyor. Aslında bunun bir küçük karikatürü dayatılmıştır. Bu tipin bununla yakın bağlantısı vardır. Kendi payına en aşırı liberalizmi yaşarken, kitleyi yönlendirme gücü olarak çok katı bir bürokrasiyi dayatmıştır. Öyle ki, bazı küçük belgeler vardır. "Biz Parti Önderliği'ne bir rapor iletmek istiyoruz, merkez yıllardır bu raporu okuduğu halde sunmuyor" diyorlar. Bir kez bu merkezin okumak için yetkisi yoktur. İkincisi, ne olursa olsun saygı gereği bir rapor, bir mektup yazılıyorsa, o iletilecektir. Bana yüzlerce mektup gelmeliydi, meğer ambargo koymuşlar veya merkezden geçmeyen hiçbir şey gönderilemez şeklinde yaklaşıyorlar. Bu bir
merkezdir. Bu neyin merkezidir? Hepsi de merkez adına yapılıyor. Aslında merkez bir yere kadar gereklidir, ama bütün bir kitlenin çeşitli özlem ve taleplerini değişik biçimlerde Önderliğe sunma söz konusu olduğunda, sonuna kadar açık tutacaktır.
Zindana şu yönlü talimatımız vardı; "Ben alayım almayayım, okuyayım okumayayım, bir akım başlatalım; tabandan isteyen herkes yazılı ve sözlü neyi varsa sunsun Önderliğe" demiştik. Bu bir demokrasi olayıdır, işleyişidir. Kesinlikle bastırılmamalıdır. Bir Önderlik gelişirken, onun demokratik karakterde olması için, herkes ulaşmanın araçlarına, imkânlarına kavuşmalıdır. Talimatımızda bu çerçevedeydi. Biz buna başından beri de çok dikkat ediyorduk. Bu ilke işletilmiyor. Merkez veya kitle bilinçli mi bunu yapıyor? Doğru bildiği içindir. Partinin birlik-bütünlüğüne hizmet yaptığına inandığı içindir. Fakat bunu en liberalce ve sonuna kadar bireysel çıkar için kullanmak isteyenler de yapıyor. Kitleye karşı diktatörlük uyguluyor, kendisine karşı müthiş fırsat, imkân ayırıyor! Çok yakından göz- lemlediğimizde, gerekirse kendi kendisini dakikası dakikasına görevsiz bırakıyor, duygusallığa terk ediyor. Her türlü filozofça de- yimleri kendileri kullanıyorlar ve siyaset dışında bambaşka işler yapabiliyorlar. Çuvallarla gönderdiği mektupları var, siyasetle, askeri sanatımızla, siyasi ve örgütsel sanatımızla alakası olmayan içeriklerle doludur. Kendisine bu kadar özgürlük tanıyor, ama kitleden birisine, bir mektup yazma özgürlüğü tanımıyor. Bu diktatörlük değil de nedir? Sözüm ona demokrasicilik yapıyorlarmış! Sözüm ona biz diktatörlük eğilimini ifade ediyormuşuz! Hiçbir hakkı ve yetkisi olmadığı halde, kitleye bu kadar bürokrasi ve dik- tatörlüğü uyguluyor, kendine de bu kadar özgürlük tanıyor! Temelde partinin hiçbir değerine, özellikle onun askeri-siyasi çalışmalarına, örgütsel faaliyetine katkısı şurada kalsın, hırsızlamaktan başka bir çaba içinde olmadığı halde, bu merkezde bunu yaptırıyor.
Cezaevi içinde, adeta ikinci bir cezaevi yaratılmıştır. Öyle anlıyorum ki, önemli bir kesim de böyle bir merkezin sıkıntısını artan oranda duyuyor. Bizzat merkezin içinde yer alanlar sıkıntılarını bana iletiyorlar. "Biz sıkıntılıyız" diyorlar, buraya gelenlerden de bunu görmemek mümkün değildir. Bir aygıttan, bir işleyişten sıkın- tılıdır, ama temelde bunu etkileyen, sıkıntıya boğan bu formasyon
ve işleyiştir. Her yönüyle kendilerine özgürlük tanıyorlar, hem de sınır tanımayan bir özgürlük tanıyorlar. Bu da hem bu kitlenin ve hem de bu merkezin ağı içinde ortaya çıkmıştır. Sanıyorum kitleye şu verildi; "Bazı haklar için direniyorsunuz ve alıyorsunuz. Biraz daha direnin, bir lokma daha fazla olur. Bir ufak özgürlük daha elde edersiniz!" Bu bir avlanma gerekçesi de olabilir. Bu talep giderek bir alışkanlık, bir alışkanlık giderek bir yaşam tarzına dön- üştürülüyor. Bir sahte önderlik böylece vücut buluyor.
Buraya geldiler ve gördük. En ufak bir askeri faaliyete, bir örgüt çalışmasına katılım yoktu. Herhangi siyasi bir çalışmaya ilgi yoktu. Kendisine taban oluşturmak için uğraştı, hem de en düşkün bay ve bayanları bularak, bunu müthiş komplocu bir tarzda ve inanılmaz yöntemlerle, geliştirilmek istenilen Önderliğe karşı kullanmaya çalıştı. Kime el atıyorsa, anında zehirliyor. Çok kısa süre içinde, ancak büyük bir çabayla önleyebileceğimiz tahribatları ortaya çıkıyor. Örgütsel istemleri de böyledir. Zindanı bir tarafa bırakalım, halen dayatıyor ve istemlerle bazı kişileri bize karşı çıkarıyor. Vaz- geçirtemiyoruz, "Bu özgülüktür" diyorlar. Ama özgürlük savaşla kazanılır. Özgür bir ilişki kurmak, bu emeğin sahiplerine yaklaşmak, en yoğunlaşmış olarak askeri faaliyete katkı sağlamak, mutlaka bir şeyler oluşturmakla olur. Peki, bu sırtında yükseldiğin kişilerin emeğine hiçbir katkı sağlamadan, nasıl bu özgürlük hakkını kendinde görüyorsun? Buna sosyalizm anlayışı diyorlar; ama sosyalizmde özgürlük, savaşla ve emekle kazanılır. Onun neresinde olduğunu sorduğumuzda da bizi diktatörlükle suçluyorlar.
Büyük bir saptırmayla karşı karşıyayız. Ne verdi, ne istiyor? Biz onun yakasını bırakmışız, ama o yavuz hırsız misali yakamızı bı- rakmıyor. Paramızı ve silahımızı aldı, çaldı, halen de bizi bırakmıyor. Bu evi biz inşa ettik, her şeyin bu evin etrafından emekle karşılandığı bellidir. Geliyor, giriyor, yiyor, içiyor ve şimdi çıkıyor, hiçbir şey duymuyor, bu sefer de bütün evin kendisine tapulanmasını istiyor! İşte gözü karalık bu kadar! Ne verdi ne istiyor? Ölçüyü kaçırmamak gerekir derken, bunu kast ettik!
Özgürlük anlayışı iyi, sosyalizm anlayışına sahip olmak önemli, ama bunlar savaşla kazanılmaz mı? Özgürlük, ancak uğruna savaşılarak kazanılır. Savaş da en yoğunlaşmış siyaset ve onun
daha da yoğunlaşmış ifadesi olan askerlikle kazanılır. Sen bir fişek sıktın mı? Sen ufak bir siyasi çalışma yaptın mı? Bunlar da örgütü kazanmakla mümkündür. Örgüt; insan bulmak, ilişki kurmakla ve en önemlisi de onları eğitmekle mümkündür. Fazla ilişki kurmayacak, insan bulmayacak, bulup da eğitmeyecek, onların irade ve düşünce birliğini sağlamayacak; tam tersine bir de onları dıştalayacak, onlara en alçakça diktatörlüğü dayatacak, kişiliğine ve emeklerine asla saygılı olmayacak, ondan sonra da sınırsız özgürlüğü, sınırsız yetkiyi isteyecek! Bu tipin yapmak istediği budur. Ölçüler kaçırılsa bile bu kadar kaçırılamazdı.
Bunları söylerken gafil yaklaşmayacağız. Bunda kendi geriliğiniz önemli bir nedendir. Kural-kaideleri, emeğin ölçülerini sağlam bil- memek veya gereklerini yerine getirmemek, bu durumların imkân bulmasında rol oynar. Bir yerde PKK'lilerin ne kadar demokratik, sosyalist karakterini geliştirip geliştirmemesiyle veya ne kadar de- mokratik, sosyalist olup olmamalarıyla yakından bağlantılıdır.
Görüyorsunuz ki, kanıtlanan sapmanın da ötesinde, gözü kara bir gasp, bir darbe, bir komplo gerçeğidir. Zindan bunun için kul- lanılmıştır. Zindan kullanılırken, bazı taktikler, zindan merkezi için, kitlesi için kullanılmıştır. Bazı taktikler vardır, kimine karşı kendisini vazgeçilmez bir sevgi kaynağı haline getirirken, kimisine de evvela kendisine gerekmediği halde, ona bile uzanabilmiştir. Bunlar böylesine bir sahte önderliğin gelişmesi için gereklidir. Yapay taleplerin, sahte taleplerin giderek gündeme gelmesiyle devam eder. Bu kadar yaşam düşkünüdür. Zindandaki yaşamı neye çevirmiştir? Basit talepler uğruna bir savaşıma çekmiştir. "O kadar bilinçli değildi, öyle bir talimat da yoktu" diyebilirsiniz. Politikada böyle düşünülemez. Politika bir bütünlükle kavrama sanatıdır ve içinde de pek bilinçlilik payı aranmaz. Süreçtir, eğilimdir, hatta bazen en gereksiz gibi gözüken biri devrimci eğilime kavuşturulduğu gibi, en devrimci biri de bazen provokasyona koşturulabilir. Bütün bunlar mümkündür. Politika bilimini okursanız, yüzlerce örneğiyle karşılaşırsınız. Politik bilinciniz fazla gelişmeden, kendinizi doğru ve yanılmaz yargı sahipleri olarak görmeyin.
1982 Direnişi doruğu eşittir; iğne ucu kadar bir imkânı bulup ör- gütlenme, siyasileşme, askerleşmedir. Bu çok daha iyi anlaşılıyor
mu? Savaş, her an iğne ucu kadar fırsattır, bulduğunuzda yapacaksınız. Buna hepimiz evet diyor muyuz? 1982 direniş anısına, vasiyetine bağlılık ancak böyle olabilir. Bunda gafil olmak ne demektir? Çok iyi imkânlar olduğu halde, gelişmiş örgüt ve savaş imkânları olduğu halde, bunu elinin tersiyle itmektir, hatta işlemez duruma getirmektir. "Gerilla ikinci plana düşmüş, şehir öne çıkmış" deniyordu. Öne çıkmayı görüyoruz ve kim öne çıkarıyor onu da görüyoruz. Gerilla nasıl ortaya çıktı, gerilla şehri nasıl ortaya çıkarttı? Gerilla kitleyi nasıl ortaya çıkarıyor? Hangi sloganlarla kitleler yürüyor? Bunların hepsini görüyoruz.
Bütün bunları bir tarafa itmeyi planlıyordu. Aslında ne şehre, ne ovaya inancı var; ne gerillaya, ne ufak bir ilişkiye, örgütlenmeye inancı var. Bütün bunları da sözüm ona yeni bir yaşam tarzı olarak dayatıyor. Ekmek elden, su gölden, fırsat bulduğunda da hiçbir hesap vermeden kaçacak! İşte karşı karşıya olduğumuz bir diğer gerçek de budur.
Zindandan gelenlere soruyorum; bu sizin gerçeğiniz midir? Bu tipin altına imzasını attığı "Yaşasın Zindan Direniş Önderliği" slo- ganının gereği midir veya bu sloganının gerekleri bu mudur? Hiçbir savsaklamaya, şu veya bu biçimde gerekçeye, yorumlamaya tabi tutmadan, çok net cevap vermek gerekir. Çok açık ki, bu bir direniş yorumu değil, hele hele direniş şehitlerinin yorumu hiç değildir! 1982 büyük direniş kahramanlarının, şehitlerinin anısı ve mirası hiç mi hiç değildir! Etkilenme vardır, bir çıkış vardır ve fakat partiyi zorlayan sonuçları da vardır
Şehid Kemal Pir🌹
10 notes · View notes
kirlisiyah · 30 days ago
Text
Dogmatik aldatmacalarla değil, Kutsal kitabın temel ilkeleriyle ilgileniyorlardı: Kardeşlik ve adalet. Bu insanların umutları, Hristiyanlığın başlangıcına tipik olan uzlaşma kabul etmezlik ruhuyla tanımlanan bir dizi siyasal devrimde ve dinsel harekette aktif bir yapıya bürünmüştür.
Özgürlükten Kaçış, Erich Fromm
2 notes · View notes
denimbex1986 · 4 months ago
Text
'Time in my palms. The excitement of trying to know someone, someone else or at best myself is inside me. My body is shaking. I am anxious. Time is making my palms sweat. I understand that it is not possible to really know something. I feel deprived. I am trying to build a future for myself from the present. If the time you are in is difficult and your living space is limited, it seems that it is essential to dig the bottom of our lives in order to find the strength to resist and continue. I return again and again, trying to remember the moments that have been nailed to my life. Remembering is to be free, remembering is to forget, remembering is to encounter the reactions you once could not show, remembering is to hold life by the neck, remembering is to throw yourself off a cliff and wake up from your sleep when you are about to hit the ground. Remembering is to cut off life, to cover up what we could not face and to search for a way to continue. Remembering is to show the truth of life in our faces and to obscure what we see. Remembering is to challenge life even though you know you will lose. To remember, to shield oneself against life and fight stubbornly, to take a deep breath and surrender oneself to the peace that beautiful things bring…
To Forget is to Look at the Ashes After the Fire That Once Burned in Your Body Has Gone Out
There is also forgetting. Forgetting is accepting that a part of you has broken away from you. Forgetting is understanding what the part that has broken away from you really is and recognizing it from every aspect. Forgetting is looking at its ashes after the fire that once burned in your body has gone out. Forgetting is not understanding what it is that you are trying to forget or overcome, and if you do not understand, it will not happen. Forgetting is living in the dizziness caused by the feeling of deprivation and loss. Forgetting is cutting life short and ignoring the place where what is worth remembering lies, and that reckoning trips us up over and over again. Forgetting is what allows us to escape being crushed under memories and the pain we have experienced. Forgetting is to survive. Forgetting is covering up what has happened to us in order to overcome it. And forgetting is to face the fact that one day what is truly complete and defined will break away from you…
The Closeness of Two People Who Find Their Lives Strange in the City, With a Loneliness That Is Hard to Break
Starring Andrew Scott and Paul Mescal, Andrew Haigh's All of Us Strangers , who achieved great success with his films Weekend and 45 Years , is adapted from Taichi Yamada's 1987 novel Strangers , which was published by İthaki Publications under the title Yabancilar Bir Yaz ( A Summer with Strangers) with the translation of Nilay Çalşimşek into our language. The touching film, which deals with themes of love, loss, reconciliation with life and confrontation, tells the story of Adam's reconnection with his deceased parents and his developing relationship with his neighbor Harry. Drawing its strength from the profound performances of Andrew Scott and Paul Mescal and receiving praise, the film touchingly reflects the uncanny state that the mourning process brings and can bring. Standing alone in a void of darkness after the loss of his family, Adam does not want to face his reality in order not to break that bond with his childhood. He follows the delusions he sees. He fossilizes himself and his reality in his past, creating a distance between himself and everything around him. The flow of Adam 's life , swimming in his deep darkness of a single person, accelerates after he gets close to Harry . The closeness of two people who live with a loneliness that is hard to break and find their lives in the city strange, causes the truth that Adam cannot face and mourn to emerge. Because pain and the state of not being able to accept pain creates a distance between us and the outside world. Pain is an attack on the individual's relationship with the world. It opens wounds. We feel like we are far from everywhere, we don't belong anywhere. We become alienated from all the relationships we establish. It brings people face to face with their limits. It becomes increasingly difficult for us to make real contact, to see the existence of a person and our own existence. The pain that we cannot confront and mourn does not allow the contact to leave a mark even if a contact is established. However, whether it is important how and in what form it is established or not, every contact gives us a form...
Adam believes in the reality of the contact he has established with his family so much that he easily makes everything around him serve that reality. Because Adam is someone whose right to say goodbye to his family has been taken away from him by life. His body and mind think that he always has a possibility in his life, right next to him, as an escape area, a place of refuge, and a chance to make up for the opportunities he once missed. He cannot see the collapse that others can clearly see. The emotional, physical and mental contact he establishes with Harry gives him a different perspective. Director Andrew Haigh manages to drag the audience into the character's emotional intensity by making a cut at every point where emotions are intense. By making cuts to every feeling, the state of alienation and not being there is felt more clearly. The film finds a way to portray the uncanny state of its characters, who are alienated from the city, by depicting them in closed areas without getting involved in the city. With this choice, the director creates a very convincing area for the coming together of the characters' fragile personalities, isolated from the outside world.
​Adam creates a reality for himself while dealing with the mourning process, and attempts to cope with the emotional weight of trauma and loss. Having lost his parents at a young age, Adam feels the need to relive conversations and feelings that were left unfinished in the past. These imaginary meetings are a reflection of Adam's search for inner peace and acceptance. By creating a fictional reality, he tries to close the unfinished accounts of the past and believes that he has found deep meanings about himself, his family and his new relationships. The encounter with Harry helped Adam see what he really was. His relationship with Harry allows Adam to open up emotionally and heal the wounds of the past. Harry's presence and the love he shows Adam helps Adam accept his losses and take a step forward. This encounter triggers a change in Adam's inner world, allowing him to face the truth and live a more meaningful life. It is possible to say that Harry also has a sense of having a traumatic past, emotional burdens and unresolved issues in his past. Harry's relationship with Adam allows both of them to reveal their wounds and heal together. Harry's traumas help Adam develop emotionally, while also allowing Harry to confront and accept his own pain. The emotional depth of the film increases as both characters are there for each other, prodding each other's realities. It creates an ambiguous relationship between the two characters, but one that can only be understood by each other. Adam and Harry are far from everything, wounded by everything, and perhaps often find themselves uncomfortable being born. But they still take refuge in the conversations between each other as a breathing space for themselves. Or we think this is how it is throughout the film. Because the story always directs its reality according to the feelings of the viewer and the reader of the book. I think this is the greatest power of the text and the film. Whatever we believe in and how much we are ready to feel living with it, living becomes a part of us, apart from being an endeavor. It is difficult to be everywhere and stay with ourselves. Sometimes you just have to stay where you are and enjoy both the truth and the lie... No matter how much I say it, it will be both not enough and incomplete, so I'm going to stop myself here and invite you to play the song The Power Of Love by Frankie Goes To Hollywood, which plays in the movie.
We Are Stuck in the Vortex of Remembering and Forgetting
I don’t know how many stages and ways there are to overcome and overcome grief. But the most difficult part of dealing with grief is when you come across a person, a living being, an object that you can truly connect with. Do you have the courage to see if it is something that will help you move on or not? Dealing with grief is about knowing yourself, understanding yourself, looking at your lies, your truth, your weaknesses and having the courage to stand by yourself despite everything. We remain in limbo in the vortex of remembering and forgetting. Forgetting bends and twists the truth in order not to succumb to its destructiveness. Remembering, on the other hand, imprisons us in the reality of whatever we want to believe. When this happens, we continue our lives by cutting out what we have experienced. Neither inside nor completely outside. Nothing. In any case, we are part of what we call living and we need to be at peace with the idea of ​​savoring it, living every desire and emotion to the fullest and sometimes mixing with each other and sometimes getting away from each other…'
2 notes · View notes
bintisham · 2 years ago
Text
وَاتْلُ مَٓا اُو۫حِيَ اِلَيْكَ مِنْ كِتَابِ رَبِّكَۚ لَا مُبَدِّلَ لِكَلِمَاتِهٖ وَلَنْ تَجِدَ مِنْ دُونِهٖ مُلْتَحَداً 
Rabbinin kitabından sana vahyedileni oku! Onun kelimelerini değiştirecek hiç kimse yoktur. Ondan başka bir sığınak da bulamazsın. (Kehf, 27. Ayet)
--------------------------------------------------------------
Bu uyarı, görünüşte Peygamber'e (s.a) hitap ediyor olmasına rağmen gerçekte kafirlere böyle bir uzlaşma ümidi beslememelerini söylemektedir: "Gönderdiğimiz Rasûlün Kur'an'da herhangi bir değişiklik yapmakla yetkili olmadığını kesinlikle anlamalısınız, çünkü o ancak kendisine vahyolunanı aktarmakla sorumludur. Eğer onu kabul etmek istiyorsanız, Alemlerin Rabbinden vahyolunduğu şekliyle tümünü kabul etmek zorundasınız. 
Eğer inkar etmek istiyorsanız, edebilirsiniz, fakat sizi memnun etmek için onda en ufak bir değişiklik yapılmayacağını anlamalısınız." Bu, kafirlerin sürekli tekrarladıkları şu soruya verilen cevaptır: "Ey Muhammed! Eğer senin davetinin tümüne inanmamız gerektiği konusunda ısrar ediyorsan, onda atalarımızın adet ve inançlarını destekler nitelikte bazı değişiklikler yap ki senin davetini kabul edelim. Bu bir uzlaşma teklifidir ve ancak bu halkımızı bölünmelerden kurtaracaktır." Kafirlerin bu isteğine Kur'an'ın çeşitli yerlerinde değinilmiş ve bu isteğe aynı cevap verilmiştir: "Apaçık ayetlerimiz onlara okunduğunda, bize kavuşmayı ummayanlar derler ki: "Başka bir Kur'an getir veya onda bazı değişiklikler yap' ...." (Yunus: 15) 
İmam Mevdudi Tefhimu’l-Kur’an Kehf Suresi Tefsiri
18 notes · View notes
rayhaber · 1 month ago
Text
Roman Polanski Hakkındaki Cinsel İstismar Davası Düşürüldü
ABD’den kaçan ünlü yönetmen Roman Polanski‘ye yönelik açılan cinsel istismar davalarından biri daha sona erdi. Polanski’nin avukatı Alexander Rufus-Isaacs, yaptığı açıklamada, 1973 yılında Los Angeles’ta gerçekleştiği iddia edilen cinsel istismarla ilgili dava sürecinin, yaz aylarında tarafların karşılıklı anlaşmaya varmasıyla sonuçlandığını ve davanın artık resmen reddedildiğini…
0 notes
etaali · 6 months ago
Text
İmam, Filistin ile ilgili olarak, "Uzlaşma müzakerelerine bel bağlamayın" dedi.
İmam, Filistin halkının eylem alanında hakkını alması ve Siyonist rejimi geri çekilmeye ve zayıflatmaya zorlaması gerektiğine, tüm dünya uluslarının ve Müslüman hükümetlerin özellikle Filistinlilere destek vermesi gerektiğine inanıyordu.
Milletler sahaya çıkarsa ve Filistinliler bizzat harekete ve eyleme geçerse Siyonist rejim geri çekilmek zorunda kalır.
Mescid-i Aksa Tufanı durumunda sahaya girip harekete geçen Filistinliler, düşmanı sahanın kaçış yolu olmayan köşesine ittiler.
2 notes · View notes
mistikyol · 10 months ago
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
ŞANS YILDIZLARINDAN BİRİNİ SEÇ: ŞANS ASLINDA YÜKSELEN TİTREŞİMİNİN SANA GETİRDİKLERİDİR.
BİRİNCİ ŞANS YILDIZI: ŞANSLI RENGİN: MOR VE TONLARI HANGİ KONUDA ŞANS YILDIZIN PARLIYOR?
Maddi konularda
Beğenilme ve takdir görme konularında ŞANSINI YÜKSELTMEK İÇİN NELER YAPMALISIN?
Maddi konularda endişe etmekten uzak durman iyi olacaktır.
Mor ve tonlarını kıyafetlerinde ve dekorasyonda kullanmalısın.
Konfor alanından çıkıp yenilenmek için atılımda bulunabilirsin.
Fazla eşya veya kıyafetlerini dönüşüme sokabilirsin. TİTREŞİMİNİ EN ÇOK YÜKSELTECEK ŞEY NEDİR? Daha önce ilgilenmediğin bir konuda eğitim almak ve kursa gitmek. Geceleri uyumadan önce olumlama dinlemek.
İKİNCİ ŞANS YILDIZI: ŞANSLI RENGİN: SARI VE ALTIN TONLARI HANGİ KONUDA ŞANS YILDIZIN PARLIYOR?
İkili ilişkiler ve ortak yapılan işlerde
Hedeflerine ulaşma yolunda gelen yardımlarda ŞANSINI YÜKSELTMEK İÇİN NELER YAPMALISIN?
İsteklerini açık bir dille ifade edebilirsin.
Daha cesur ve girişken davranma zamanı geldi.
Hedeflerini netleştirip her gün küçük de olsa bir adım at.
Daha güler yüzlü ve pozitif davranmalısın. TİTREŞİMİNİ EN ÇOK YÜKSELTECEK ŞEY NEDİR? Sabahları erken kalkarak günü iyi planlamak ve hiçbir şeyi ertelemeden hareket geçmek.
ÜÇÜNCÜ ŞANS YILDIZI: ŞANSLI RENGİN: PEMBEDEN KIRMIZIYA GİDEN TÜM TONLAR HANGİ KONUDA ŞANS YILDIZIN PARLIYOR?
Kalbinden geçirdiklerine ulaşma konularında
Aşk ve partnerinle uzlaşma konularında ŞANSINI YÜKSELTMEK İÇİN NELER YAPMALISIN?
Geçmişteki ilişkilerinde yaşadığın hayal kırıklıklarını zihninden uzaklaştırabilirsin
Partnerini kendine çağırmak adına meditasyon yapabilirsin.
Her türlü huzursuz ortamdan uzak durmaya gayret etmelisin. TİTREŞİMİNİ EN ÇOK YÜKSELTECEK ŞEY NEDİR? Sosyalleşme adına gelen her türlü daveti değerlendirebilirsin. Yürüyüşe çıkıp keyifle hayatın ritmini hissederken meditasyon dinle.
DÖRDÜNCÜ ŞANS YILDIZI: ŞANSLI RENGİN: GRİ VE SİYAH TONLARI HANGİ KONUDA ŞANS YILDIZIN PARLIYOR?
Adalet ve hesaplaşma konularında
Mekan ve iş değişikliği konularında ŞANSINI YÜKSELTMEK İÇİN NELER YAPMALISIN?
Planlarını ve hedeflerini kendine saklayarak enerjini biriktirmelisin.
Adaletin yerini bulacağını bilerek sakin kalmaya ve gün içinde sakinliğini korumaya dikkat etmelisin. TİTREŞİMİNİ EN ÇOK YÜKSELTECEK ŞEY NEDİR? Evinde birikmiş olan negatif enerjiyi temizlemek ve aynı temizliği kendi enerji alanın için de yapmak. Düzenli meditasyon ve yoga yapmak sana iyi gelecektirç
BEŞİNCİ ŞANS YILDIZI: ŞANSLI RENGİN: YEŞİL VE TONLARI HANGİ KONUDA ŞANS YILDIZIN PARLIYOR?
Huzuru yakalama ve içsel tatmin
Aile ve yakın çevren ile olan ilişkilerinde ŞANSINI YÜKSELTMEK İÇİN NELER YAPMALISIN?
Ruh halini pozitife çevirecek her türlü aktivite içine girebilirsin.
Spora başlayabilir ve daha sağlıklı bir yeme düzenine geçmelisin.
Uykularına dikkat etmelisin. TİTREŞİMİNİ EN ÇOK YÜKSELTECEK ŞEY NEDİR? Doğanın içinde olmak ve topraklanmak titreşimini yükseltmene yardımcı olur. Ayrıca geceleri mum ve tütsü yakarak huzurlu bir ortamda kitap okumak sana iyi gelecektir.
ALTINCI ŞANS YILDIZI: ŞANSLI RENGİN: MAVİ VE İNDİGO MAVİSİ TONLARI HANGİ KONUDA ŞANS YILDIZIN PARLIYOR?
Her türlü ruhsal yeteneğini kullanma- telepati ve durugörü
Sağlık ve şifa bulma konularında ŞANSINI YÜKSELTMEK İÇİN NELER YAPMALISIN? -Sessiz kalıp iç sesini dinleyerek rehberlik alabilirsin. İçinden geçen yönlendirmeleri dinlersen pek çok şey yoluna girecektir.
Ruhsal ve bedensel şifa için niyet ederek meditasyon yapabilirsin.
Enerjini çekenlerden uzak dur. TİTREŞİMİNİ EN ÇOK YÜKSELTECEK ŞEY NEDİR? Ruhsal bilgiler veren kurslara katılmak ve kitaplar okumak huzurlu hissetmene yardım eder.
#mistikyolyoutube #mistikyol #şansyıldızı #şansyıldızlarındabiriniseç #ruhsalmesaj #mistikyolruhsalmesaj #ruhsalgelişim #kişiselgelişim #olumlama #meditasyon #çekimyasası #titreşiminiyükseltmek #didemçiloğlu #cemçiloğlu
3 notes · View notes
baybaykus · 1 year ago
Text
Tumblr media
Film senaryosu değil Türkiye: Savcı, polis, imam, milletvekili herkes işin içinde...
İş insanı Fehmi Öztürk, 2014 yılında Fırat Muşlu ile ortaklık kurdu, 2017 yılında bu ortaklığa son vermek istedi. Ancak ortağı uzlaşmaya yanaşmadı.
Uzlaşma olmayınca eski AKP Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten’in ve Süleymancılar cemaatinden bir imamın bulunduğu 5 kişilik bir heyet görüşme için Öztürk'ü çağırdı.
Silahlı adamlarının gölgesinde yapılan görüşmede, imzalatılan tarihsiz belgeler ve senetlerle Öztürk, 360 milyon dolar değerindeki kentsel dönüşüm ve AVM projesini devretmek zorunda kaldı.
Mal varlığı elinden giden Öztürk hakkını mahkemede aramaya karar verdi, devreye Süleyman Soylu’nun eniştesi Abdulkadir Işık girdi. Öztürk'e mali polislere 1.5 milyon para dağıtılarak davasının kapatılmak istendiğini, kendisinin bu işi çözebileceğini ancak paranın %10'unun gideceğini söyledi.
Bu görüşmeden kısa süre sonra Öztürk öldüresiye dövüldü. 7 saat süren ameliyat sonrası bir gözünde kalıcı görme kaybı oluştu.
Ancak iş burada bitmedi. Öztürk'ü darp eden Cem Özmüş Kartal'da uğradığı silahlı saldırıda yaşamını yitirdi. Özmüş’ün öldürülmesine yardım eden İhsan Boyabat ise etkin pişmanlıktan yararlanmak için İstanbul Anadolu Adliyesi’ne giderken öldürüldü.
Malvarlığı elinden alınan Fehmi Öztürk hakkında dava sürerken, hazırlanan bilirkişi raporunun da sahte olduğu ortaya çıktı. Sahte bilirkişi raporunda imzası olduğu belirtilen Cumhuriyet Savcısı Erkal K. hakkında soruşturma açılması için HSK'ya dosya gönderildi.
Mahkeme, Özütürk’ün mal varlığının iadesine ve imzalatılan senetlerin geçerli olmadığına karar verdi. Ancak, beş kişilik heyet ve Fırat Muşlu bu kararı istinaf mahkemesine taşıdı.
(BirGün - İsmail Arı)
5 notes · View notes
dear-black · 1 year ago
Text
“En büyük kötülük, daha doğrusu tek kötülük, doğal gerçekliklere gelip yapışan toplumsal uzlaşma ve kurgulardır – evet, tüm kurguları kast ediyorum; aileden paraya, dinden devlete kadar hepsini. İnsan, ya erkek doğar ya da kadın. Demek istediğim, insan yetişkin olduğunda erkek ya da kadın olmak üzere doğar; doğal olarak, bir eş olmak için, zengin ya da yoksul olmak için doğmaz, hele Katolik ya da Protestan olmak, İngiliz ya da Portekizli olmak için hiç doğmaz. Toplumsal kurgular sayesinde şu ya da bu olunur. Peki ya bu toplumsal kurgular neden kötüdür? Çünkü bunlar kurgudur, çünkü doğal değillerdir.
Para devletten daha iyi değildir, aile dinlerden daha iyi değildir. Bunların yerine başka kurgular olsaydı, bunlar da o kadar kötü olurdu, çünkü bunlar da yine kurgu olurdu, çünkü bunlar da sırası geldiğinde doğal gerçeklerin üzerine gelip yapışır ve onları boğarlardı. Dolayısıyla, istisnasız tüm kurguların ortadan kaldırılmasını hedefleyen saf anarşist sistemden başka her sistem, tüm diğer sistemler birer kurgudur. Tüm enerjimizi, tüm çabamızı, tüm zekâmızı, bir toplumsal kurgunun yerine bir diğerini yerleştirmeye ya da yerleştirme çabasına adamak bir saçmalıktır, hatta bir suçtur, çünkü bu, toplumu olduğu gibi bırakmayı açıktan açığa hedefleyerek toplumsal bir kargaşa yaratmaktır.
Madem insandaki doğalı ezen ve bastıran toplumsal kurguları adaletsiz buluyoruz, o halde niçin enerjimizi, bu kurguların yerine başkalarını koymakta kullanıyoruz? Aynı enerjiyi bu kurguların tümünü yok etmekte kullanabiliriz.”...
2 notes · View notes
venusunruhu · 2 years ago
Text
Altı liderden beşi kemal bey olsun diyor ama truva atı meral hanım bu dayatmadır deyip kendi adayını dayatıyor. Hem de çok çirkin bir üslupla. Oysa demokrasi bir feragat ve uzlaşma rejimidir. Meral hanımda nezaket, feraset ve vefa eksik.Tıpkı erkek versiyonu tayyip gibi aslında. Artık ikisi de siyasi mevta.Bu saatten sonra ben de alevi ve kürdüm...
6 notes · View notes