#tamam yasaklansın
Explore tagged Tumblr posts
Text
demagoji yasaklansın!
#yasaklansın ha#tamam yasaklansın#ben yasaklansın dediğimde neredeydiniz#tek başıma mucadele verdim#yazık ya#vallahi yazık#tamam bişey demiyorum#Allah benim cezamı versin zaten#siz mutlu olacaksanız yasaklansın#beni boşverin#ben kimim ki zaten#hep öyle olmadı mı#neyse ya bişey demiyorum
9 notes
·
View notes
Text
bak bi insan bu kadar sevimli olamaz tamam mı böyle bünyemi zayıflatacak kadar sevimli olunmaz benim böyle aklımı durduracak sevimlilik yasaklansın
13 notes
·
View notes
Text
Olayın tamamen islâmi yönünü geçiyorum. Zira islâmi yönden anlattıkça anlamak istemeyen bir topluluk var. Sadece mantık yolu ile bu konuyu ele alalım.- Tamam oy kullanmayalım sen de kullanma, ben de kullanmayayım. Tüm müslümanlar saf dışı olsun. Başımıza çıkan islamdan uzak yöneticiler tüm mültecileri amerikanın kucağına göndersin, yenilikleri durdursun sistem daha çok tağut olsun, çarşaf yasaklansın, başörtü yasaklansın. Din dersi yasaklansın. Medreseler kapansın. Camilerin çoğu kapatılsın. Başımızdaki yönetici bir gün o kızı, başka gün diğer kızı taciz etsin. Müslümanlar mı? Başörtümüze müsaade yok, medreselerimiz yok, kuran okumak yasak, tağut sistem kuvvetlendi ama elhamdülillah şirk işlemedik oy kullanmadık♥ Kudüs mü? Sözel savunucusu bile yok ama elhamdülillah biz oy kullanmadık ❣hastaneler falan mı? 10-20 yıl önceki gibi kapıda beklemekten hastalarımız ölüyor, ama elhamdülillah oy kullanmaktan beriyiz 💘 Kuran mı? Dışarıda falan sesli okuyamıyoruz ama şükürler olsun biz tağutu reddettik 💓 okullarımız mı? Başörtü ile okunmuyor, islami eğitim yok ama ne olacak ? Hamd olsun biz herşeyden beriyiz 💕 Suriyeli kardeşlerimiz mi? Ülkelerine geri döndüler, her gün 300-500 şehit haberi alıyoruz ama elhamdülillah Türkiye'de müslümanlar oy kullanmadı 💖 Çarşafımız mı? Dışarıda tamamen yasak, üzerimizde gördükleri an mahkemelik oluyoruz ama dert etme biz oy kullanmadık ki! 💝 Dini kitaplarımız mı? Çoğunu tahrif ettiler, ama lütfen hiç üzülme; oy kullanmadık mutlu ol 💞 yakında "La ilahe illAllah" demekte yasaklanacakmış, ama problem değil hicret ederiz. Nereye mi? Onu düşünmedim. -@muvasala'-instagramalıntı-
22 notes
·
View notes
Text
RAKI NEDİR...! Dönülmez akşamın ufkundayız azizim...! Arap aklıyla bize akıl vermeye kalkıyorlar ama "alkol" kelimesinin kökeni bile Arapça Peki napalım? Kullanmamak lazım. Hatta, yasaklansın. Rakı ise, özbeöz Türk. "Ne malum?" derseniz. Nerede, ne zaman ve kim tarafından icat edildiği bilinmiyor. Oradan malum...! Eğer, biz Türklerden başka bi milletin icadı olsaydı, yazılı tarihi olurdu, şeceresini bilirdik..! Şampanyanın mucidi Fransız keşiş, Dom Perignon.. 1638'de dünyaya gelmiş mesela... Evliya Çelebi'nin 1635 tarihli seyahatnamesinde "rakı" geçtiğine göre, şampanyadan eski demekki.! Yani...? yanisi şu; Şampanyayı icat eden Dom Perignon, kundakta ana sütü içerken, biz aslan sütü içiyorduk..! Başka "aydınlatıcı" veri var mı.? Vaar..! Memleketi "ampul" yönetiyor ama, elektriğin ampulden önce, rakıya faydası olmuştu. Çünkü, elektriğin icadıyla birlikte "buz" üretildi. Buz üretilince, "rakıya niye buz koymuyoruz azizim?" keşfi yapıldı. Bu tarihi keşif neticesinde, rakının üstüne buz koymak için daha uzun bardağa ihtiyaç oldu. Zahmet edip özel bardak icat etmek zor geldiği için de, pratik Türk zekâsı devreye girdi, “limonata bardağı ne güne duruyor muhterem” keşfi yapıldı. "Asil" dir rakı...! Bakın, 1900'lü yıllardan bir davetiye aktarayım size ; "Muhterem efendim, Teşrin'i saninin 21'inci gününe müsadif Cuma akşamı, Hristo'nun Meyhanesi'nde taam eylemek ve hususi bir eğlence tertip ederek vakit geçirmek istiyoruz. Sizi pek seven cümle dostlarımız teşrif edeceklerdir. Binaenaleyh, icabetiniz bizim içün mücib-i şeref olacaktır. Bu lütfu bizden esirgemeyeceğiniz ümidi ile takdim-i ihtiram eyleriz efendim.Pera sahaflarından Şener Efendi." Nezakettir, zarafettir..! Adab-ı muaşerettir. "Milli"dir..! Hem de Üstelik, AKP'nin "milli"sidir..? Bu arkadaşların döneminde "milli" oldu. Rakıyı "milli içki" olarak tescilleyen Türk Patent Enstitüsü Başkanı, o makama, AKP tarafından atandı... Eşi de, AKP milletvekili...! Ki o milletvekili, Suudi Arabistan Riyad Eğitim Fakültesi İslami İlimler mezunudur iyi mi... Dolayısıyla, "rakı balık Ayvalık" gibi, zincirleme reaksiyonla, AKP'nin "milli"sidir! "Rakı içeceğinize meyve yiyin, kavunun yanına 35'lik salkım açın" filan gibi gayri ciddi yaklaşılamaz ona..! Ciddiyet ister. Fava, pilaki, şakşuka, memleket "meze"lesidir.. Yurtseverdir...! İki tek attın mı " n'olacak bu memleketin hali ?" diye aslaa endişelenmezdin, aksi olsa... Evrim Teorisi'nin kanıtıdır..! fazla kaçırırsan, özüne dönersin, yani maymun olursun... Bilimdir...! Maymun değilsek bile; ne anlamı var onsuz, radika'nın, cibes'in, turp otu'nun, inek miyiz biz? Madem gıcıksın rakıya, niye balık avlıyorsun boşu boşuna? Şerbetle mi yiyeceksin lüferi..? "Fevkalade"dir.. "Aliyül'ala"dır.. ''Kadın'' dır...! 1926'da üretime başladığında, rakılarına şu isimleri koymuştu Tekel, Cumhuriyet'in ilk yıllarında.. "Sevim, Elif, Hanım, Denizkızı, Üzümkızı, Jale" isimlerini taşırlardı... Botoks'tur aynı zamanda. ''Çirkin kadın yoktur, az rakı vardır”..! mesela... En kaknemi bile bir başka görünür gözüne, içilir, güzelleşilir....! Hayatın anahtarıdır. Büst gibi oturan adamın bile çenesini açar. "çilingir" sofrası denmesi, ondan.. Kontörsüz muhabbettir... Kahkahadır...! İçki içen, neler yaptığını hatırlamaz; rakı içen hatırlar..! Acısıyla tatlısıyla hatıraları kaydeden hard disk'tir çünkü... Tıp bazen çaresizdir. O ilaçtır. Dişe de, Gurbete de iyi gelir...! Herkesin gençlik hatası olabilir, önce bira içersin... Sonradan para kazanınca, şarap içmeyi bi matah zannedersin...! Amerika'da kamyon şoförlerinin içtiği viskiye Etiler'de, Reina'da bi kamyon parası ödersin, o ayrı. Kürkçü dükkânıdır Rakı..., Döner dolaşır, gelirsin....! Çocuktur... Ağlarsın... Orhan Gencebay'dır. Entel dantel barlarda dinlemeye utanırsın. Ama hepimiz biliriz ki, ezbere bilirsin... Tatlıses'tir. Realite'dir...! Peynir, Rakı, Kavun, (PRK), örgüttür. Ama, bölücü değil, birleştirici örgüt...! Türk'ü de içer, Kürt'ü de..! Çerkez'i de içer Ermeni'si de..! Laz'ı da içer Yahudi'si de....! Rumlar öyle bi meze yapar ki, AB'ye almasalar da helali hoş olsun, Kıbrıs'ı veresin gelir...! Orhan Veli'dir...! "Şiir yazıyorum, şiir yazıp eskiler alıyorum, eskiler verip musikiler alıyorum, bir de rakı şişesinde balık olsam..!" dır. Şiirdir...! Dönülmez akşamın ufkudur aynı zamanda... Ve..., MUSTAFA KEMAL'dir...Rakı! Rakı içiyordu diye "sarhoş" demeye getiriyorsan eğer.., "sarhoş kafayla kurup yücelttiği bu memleketi, ayık kafayla niye yönetemiyorsun”?... diye sorarlar adama...! Oof, oofff çok uzattım...! Vakit tamam, güneş batmak üzere, bana müsaade, *cümleten şerefe...!*
9 notes
·
View notes
Photo
Büyüközer: 'Felaketin karşısında gerekli sağlık ve güvenlik tedbirlerinin alınması gereklidir' Tüm Dünya'yı etkisi altına alan koronavirüs salgını hakkında açıklamalarda bulunan GİMDES Başkanı Dr. Hüseyin Kami Büyüközer, "Virüs, yaşamak için bitki, hayvan veya bakterilere ihtiyaç duyan cansız bir parazittir. Cansız olmalarının nedeni, canlılığın gereksinimi olarak görülen vücut yapısını (organizasyonu) sürdürebilmelerini sağlayan iç aktiviteden (metabolizmadan) yoksun olmalarıdır. Virüsler, enfekte ettikleri yapının dışındayken bir protein zırh içine hapsolmuş bir genetik malzemeden (RNA veya DNA) ibarettirler. Bir yapıyı enfekte ettiklerinde ise protein zırhları dağılır ve DNA/RNA'dan ibaret olurlar. Organizasyon ve iç aktivite kriterlerini aynı anda ve sürekli olarak sağlamadıkları için cansız olarak kategorize edilirler; ancak birçoklarınca 'canlılığın eşiğindeki cansızlar' olarak değerlendirilirler. Virüslerin sadece proteinden bir kılıfları ve genetik malzemeleri vardır; dolayısıyla canlı bir yapı olmaksızın varlıklarını sürdüremezler. Bu nedenle canlı olmayan yüzeylerde, çoğu zaman kısa sürede (birkaç saat ila birkaç gün içinde) parçalanarak dağılırlar. Antibiyotiklerin virüsler üzerine etkisi yoktur. Virüsler çok küçüktür ve kendiliklerinden metabolizmaları olmaması nedeniyle kendi başlarına üreme yetenekleri yoktur. İçlerine girdikleri yapıları zorlayarak, adeta, yeni virüs üretmek için kullanırlar. Sonrasında da, yapı hücreyi imha ederek hastanın vücudunda hızla çoğalmaya devam ederler." ifadelerine yer verdi. "Rabbimiz bizi açlık ve korku ile imtihan ediyor" "Allah kendi mülkünde, kendi yarattığı kullarını bugüne kadar asude bir şekilde yaşattığı yurtlarında korku ve endişe içerisinde yaşatıyor. Bu bir küresel musibetten başka bir şey olabilir mi?" diyen GİMDES Başkanı, "Kutsal kitabımızda hikmetleri ile anlatılan çeşitli kavimlere, tarihin çeşitli zamanlarında uygulanmış musibetleri okumuyor muyuz? Mühim olan bu musibetlerden ders almak ve yüzümüzün akıyla çıkabilmek Biz mutlaka sizi biraz korku, biraz açlık yahut mala, cana veya mahsullere gelecek noksanlıkla imtihan ederiz. Sen sabredenleri müjdele! Kendilerine yapılan öğütleri unutunca, biz kötülükten men edenleri kurtardık ve zalimleri, Allah'a karşı gelmelerinden ötürü şiddetli azaba uğrattık. Biz de açık seçik mûcizeler olmak üzere onların üzerine tûfan, çekirge, haşarat, kurbağalar ve kan gönderdik. Yine de büyüklük tasladılar ve günahkâr bir kavim olmakta direndiler" ifadelerini kullandı. "Gerekli sağlık ve güvenlik tedbirlerini almalıyz" Virüs gelecek diye nefes almaktan korktuklarını belirten Dr. Büyüközer, "Virüs gelecek diye nefes almaktan dahi korkuyoruz. Hâlbuki korkunun, ecele bir faydası olmayacağını neden bilmiyor gibi davranıyoruz? Bir felaketin bir tehdidin karşısında gerekli sağlık ve güvenlik tedbirlerini alacağız muhakkak, ancak tesirini ve yardımını Allah'tan talep edeceğiz. Aşırı telaşın yerine Müslümanca muhasebemizi yapmalıyız, geçmişte yaptığımız yanlışlarımızı hatırlamalı güzelce bir nasuh tövbesi yapmalıyız. Bundan sonramız için yeni bir yol haritası yapmalıyız. Ümmet için dualar yapmalıyız. Ümmet için kalıcı hizmetlerin yapılmasında öncüler olmalıyız..Rabbimiz bizi sıratı müstakimde sabit durmayı nasip buyursun.Her türlü felaketlerden bizi muhafaza buyursun." dedi. "Ağaçtan düşen bir yaprak bile, ilâhî kaderle düşer" Ağaçtan düşen bir yaprağın bile, ilâhî kaderle düştüğü, Kuran'ı Kerim'de beyan edildiğini ifade eden Dr. Büyüközer, "Allah elbette dünyada da cezalandırır. Cezalandırdığını ve kıyamete kadar da cezalandıracağını Kuran'ı Kerimi'nde bildiriyor. Hayatta en çok korkulan ve ilâhî bir tehdit olarak bilinen büyük olaylar; tufanlar, kasırgalar, depremler, kıtlıklar, yıldırımlar, düşman işgalleri ve bulaşıcı hastalıklar ilâhî birer gazap tecellileridir. 'Tabiat olayları' olarak görülen bu tip olaylar, gelişigüzel olmayıp birçok sebep ve hikmetlere bağlıdır. Bu tip acı hâdiseler, insanların isyanları ve günahları sebebiyle meydana gelir. Ve ilâhî nizamın bir emri ile tahakkuk safhasına girer. Allah, zalim değildir. Fakat bu felâketlerin, kulların hak etmesiyle zuhur ettiği bir gerçektir. İlâhî nizama ve yaradılış esaslarına karşı koyanların, Allah'ın ilâhî intikamının acı tatbikatı ile karşılaşmaları kaçınılmazdır." dedi. "Tüm planların üzerinden Allah'ında bir planı vardır" Dr. Büyüközer şöyle devam etti: "ABD'nin bir planı var deniyor, AB'nin bir planı var deniyor, Çin'in bir planı var deniyor, Rusya'nın bir planı var deniyor. Herkesin bir planı varsa hepsinin üzerinde Allah'ın da bir planı olamaz mı?. O'nun planı var şimdi önümüzde. Hepimiz tutukluyuz bu yüzden O'nun mülkünde. Başkanlıktan, bakanlara, diyanetten müftülüklere bu planda adeta gardiyanlık görevini sadakatle yürütüyorlar. Talimat üstüne talimat yayınlıyorlar. İkinci bir emre kadar, Camiler kapansın, Cuma namazları kılınmasın, insanlar birbirine sarmaş dolaş olmasın, tokalaşmasın, aralarında en az 1 metre mesafe olsun, uzaktan baksınlar birbirlerine, sokaklarda dolaşmasınlar, her türlü toplantılar yasaklansın, herkes evde otursun. Bu talimatlara uymanın vatandaşlık görevi olduğu aksi davrananların adeta vatan haini olacağı şiddetle vurgulanıyor. Tamam! bu görev şuuruna karşı değiliz. Ama ister istemez soruyor insan; alkollü içkiler koronavirüs kadar tehlikeli değil mi? Alımda satımda almış başını giden faizcilik koronavirüs kadar tehlikeli değil mi? Sapkın ilişkileri uygulayan, yayan şahısların serbestçe dolaşmaları koronavirüs kadar tehlikeli değil mi?, Fuhuş yuvaları koronavirüs kadar tehlikeli değil mi?, Sigara koronavirüs kadar tehlikeli değil mi?, Genetik yapıları değiştirilmiş ürünleri tükettirmek koronavirüs kadar tehlikeli değil mi?, MSG'li ürünlerin zararlı oldukları bilindiği halde üretimine izin vermek koronavirüs kadar tehlikeli değil mi?, Rabbimizin haram ve necis olduğunu beyan ettiği hayvanın katkı maddelerini içeren ilaçları, aşıları tükettirmek korona kadar tehlikeli değil mi?. Bu ve daha birçok sorular cevapsız kalıyorken ve bu illetler sebebi ile yılda 10 binlerce insanımız ölürken, koronavirüs için kopartılan bu yaygara, çıkartılan ayyuka kusura bakmayın insana ciddiyet duygusu vermiyor. Biliyorum Kral çıplak diyen insanlar sevilmez. Ama sevilmese de her devirde kral çıplak diyecek doğrucu Davutlar çıkmaya devam edecektir." "Ümmet için kalıcı hizmetlerin yapılmasında öncüler olmalıyız" Dr. Büyüközer son olarak şunları kaydetti: "Allah'ın önceki ümmetler için uyguladığı yasası, bu toplumlar için de aynen vuku bulur ve bunları da benzer bir akıbetle karşı karşıya bırakır. Peygamberlerin helâk olan kavimlerine uygulandığı gibi, peygamber bulunmayan toplumlar da isyankârlıkta aşırıya gidip artık cezalandırılmayı hak edince, öncelikle büyük helakin habercisi niteliğinde bazı küçük cezalarla uyarılırlar. Bu cezalar, A‘râf suresinde de belirtildiği gibi öncelikle bugünkü imtihanımız koronavirüs! Şu hale bakın tesettürlüsü, tesettürsüzü hanım efendiler; sakallısı, sakalsızı beyler, genci ihtiyarı marketlere hücum ettik, rafları bir gece ve bir gündüzde talan ettik. Bir felaketin bir tehdidin karşısında gerekli sağlık ve güvenlik tedbirlerini alacağız muhakkak, ancak faydasını Allah'tan talep edeceğiz." #urfahaber #urfayazar #urfa #sanliurfa #urfagündemi #urfasondakika #haber #sondakikahaber #haberler
0 notes
Photo
Rakı Nedir? (Hiç böyle güzel anlatılmışını okumamıştım..!) RAKI...! Dönülmez akşamın ufkundayız azizim...! Arap aklıyla bize akıl vermeye kalkıyorlar ama "alkol" kelimesinin kökeni bile Arapça Peki napalım? Kullanmamak lazım. Hatta, yasaklansın. Rakı ise, özbeöz Türk. "Ne malum?" derseniz. Nerede, ne zaman ve kim tarafından icat edildiği bilinmiyor. Oradan malum...! Eğer, biz Türklerden başka bi milletin icadı olsaydı, yazılı tarihi olurdu, şeceresini bilirdik..! Şampanyanın mucidi Fransız keşiş, Dom Perignon.. 1638'de dünyaya gelmiş mesela... Evliya Çelebi'nin 1635 tarihli seyahatnamesinde "rakı" geçtiğine göre, şampanyadan eski demekki.! Yani...? yanisi şu; Şampanyayı icat eden Dom Perignon, kundakta ana sütü içerken, biz aslan sütü içiyorduk..! Başka "aydınlatıcı" veri var mı.? Vaar..! Memleketi "ampul" yönetiyor ama, elektriğin ampulden önce, rakıya faydası olmuştu. Çünkü, elektriğin icadıyla birlikte "buz" üretildi. Buz üretilince, "rakıya niye buz koymuyoruz azizim?" keşfi yapıldı. Bu tarihi keşif neticesinde, rakının üstüne buz koymak için daha uzun bardağa ihtiyaç oldu. Zahmet edip özel bardak icat etmek zor geldiği için de, pratik Türk zekâsı devreye girdi, " limonata bardağı ne güne duruyor muhterem " keşfi yapıldı. "Asil"dir rakı...! Bakın, 1900'lü yıllardan bir davetiye aktarayım size ; "Muhterem efendim, Teşrin'i saninin 21'inci gününe müsadif Cuma akşamı, Hristo'nun Meyhanesi'nde taam eylemek ve hususi bir eğlence tertip ederek vakit geçirmek istiyoruz. Sizi pek seven cümle dostlarımız teşrif edeceklerdir. Binaenaleyh, icabetiniz bizim içün mücib-i şeref olacaktır. Bu lütfu bizden esirgemeyeceğiniz ümidi ile takdim-i ihtiram eyleriz efendim.Pera sahaflarından Şener Efendi." Nezakettir, zarafettir..! Adab-ı muaşerettir."Milli"dir..! Hem de Üstelik, AKP'nin "milli"sidir..? Bu arkadaşların döneminde "milli" oldu. Rakıyı "milli içki" olarak tescilleyen Türk Patent Enstitüsü Başkanı, o makama, AKP tarafından atandı... Eşi de, AKP milletvekili...! Ki o milletvekili, Suudi Arabistan Riyad Eğitim Fakültesi İslami İlimler mezunudur iyi mi... Dolayısıyla, "rakı balık Ayvalık" gibi, zincirleme reaksiyonla, AKP'nin "milli"sidir! "Rakı içeceğinize meyve yiyin, kavunun yanına 35'lik salkım açın" filan gibi gayri ciddi yaklaşılamaz ona..! Ciddiyet ister. Fava, pilaki, şakşuka, memleket "meze"lesidir.. Yurtseverdir...! İki tek attın mı " n'olacak bu memleketin hali ?" diye aslaa endişelenmezdin, aksi olsa... Evrim Teorisi'nin kanıtıdır..! fazla kaçırırsan, özüne dönersin, yani maymun olursun... Bilimdir...! Maymun değilsek bile; ne anlamı var onsuz, radika'nın, cibes'in, turp otu'nun, inek miyiz biz? Madem gıcıksın rakıya, niye balık avlıyorsun boşu boşuna? Şerbetle mi yiyeceksin lüferi..? "Fevkalade"dir.. "Aliyül'ala"dır.. ''Kadın'' dır...! 1926'da üretime başladığında, rakılarına şu isimleri koymuştu Tekel, Cumhuriyet'in ilk yıllarında.. "Sevim, Elif, Hanım, Denizkızı, Üzümkızı, Jale" isimlerini taşırlardı... Botoks'tur aynı zamanda. ''Çirkin kadın yoktur, az rakı vardır..!'' mesela... En kaknemi bile bir başka görünür gözüne, içilir, güzelleşilir....! Hayatın anahtarıdır. Büst gibi oturan adamın bile çenesini açar. "çilingir" sofrası denmesi, ondan.. Kontörsüz muhabbettir... Kahkahadır...! İçki içen, neler yaptığını hatırlamaz; rakı içen hatırlar..! Acısıyla tatlısıyla hatıraları kaydeden hard disk'tir çünkü... Tıp bazen çaresizdir. O ilaçtır. Dişe de, Gurbete de iyi gelir...! Herkesin gençlik hatası olabilir, önce bira içersin... Sonradan para kazanınca, şarap içmeyi bi matah zannedersin...! Amerika'da kamyon şoförlerinin içtiği viskiye Etiler'de, Reina'da bi kamyon parası ödersin, o ayrı. Kürkçü dükkânıdır Rakı..., Döner dolaşır, gelirsin....! Çocuktur... Ağlarsın... Orhan Gencebay'dır. Entel dantel barlarda dinlemeye utanırsın. Ama hepimiz biliriz ki, ezbere bilirsin... Tatlıses'tir. Realite'dir...! Peynir, Rakı, Kavun, (PRK), örgüttür. Ama, bölücü değil, birleştirici örgüt...! Türk'ü de içer, Kürt'ü de..! Çerkez'i de içer Ermeni'si de..! Laz'ı da içer Yahudi'si de....! Rumlar öyle bi meze yapar ki, AB'ye almasalar da helali hoş olsun, Kıbrıs'ı veresin gelir...! Orhan Veli'dir...! "Şiir yazıyorum, şiir yazıp eskiler alıyorum, eskiler verip musikiler alıyorum, bir de rakı şişesinde balık olsam..!"dır. Şiirdir...! Dönülmez akşamın ufkudur aynı zamanda... Ve..., Mustafa Kemal'dir...Rakı! Rakı içiyordu diye " sarhoş " demeye getiriyorsan eğer.., "sarhoş kafayla kurup yücelttiği bu memleketi, ayık kafayla niye yönetemiyorsun..? " diye sorarlar adama...! Oof, oofff çok uzattım...! Vakit tamam, güneş batmak üzere, bana müsaade, *cümleten şerefe...!*
0 notes
Text
Gizli milliyetçilerden misiniz?
Ben öyleyim. İtiraf ediyorum. Adımı da yazmıyorum ya lan buraya onun rahatlığıyla her boku söyleyebiliyorum.
Evet gizli milliyetçi olduğumu anladım. Ama rahatlamayın lan yine bu Mavi Türk'ünüz ırkçılık felan yapmıcak. Doğamda yok çünkü. Anca goygoy.
Sesli düşündüklerimi yazıyorum lan buraya. Ondan yani bu rahatlık.
Almanya'da, Fransa'da kimler yaşıyor sizce? İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra buralarda artış gösteren nüfus kime ait?
İranlılar, Türkler, Kürtler, Afganlar...
Peki özellikle İranlılar, Türkler ve Kürtler niye buralarda? Hadi batı Almanya işçi alımı mevzusuyla yardırmış onu geç, ya diğerleri?
Ülkelerine mücadele ederken, tutsak düşmemek ya da ölmemek için Avrupa'ya gelen insanlar.
Kim bunlar? İran'ın en aydın insanları
Kim bunlar? Türkiye'nin en aydın insanları
Kim bunlar? Tüm Kürt diyarının en aydın insanları
Ülkelerinde bokum bir rejim sürüp giderken onlar buradalar. İranlılar 'İdam yasaklansın' diye her gün sokaklarda. Humeyni'nin kurduğu İslam diktatörlüğü bir şey dinlemiyor lakin. Ülkede muhalif kalmadı. Faşist Almanya dönemi gibi herkes 'memnun'u oynuyor.
İranlıların en güzelleri şimdi Avrupadalar, buraları daha 'demokratik' gösteriyorlar.
Türkün de en güzeli burada. Gazetecisinden akademisyenine. Napıyorlar burada? Önceden napmışlardı? Misal Nazım niye ülkesini terketmişti? Ahmet Kaya neden Fransa'dan özlem dolu şarkılar yazmıştı?
Neden bu ülke bu insanları öldükten sonra insan yerine koydu?
Ülkelerinin güzelleşmesi için uğraşanlar, başka diyarlarda yaşamak zorunda bırakıldı.
Şimdi o ülkelerin ağzına sıçıp sıvıyorlar.
Gelelim milliyetçilik meselesine. Ben bu diyara gelmeden önce 'Proleter komünistin vatanı olmaz' felan diyip duruyordum. Geldikten sonra da öyle vatan özlemi çekmedim -hoş nasıl çekesin burada Türkten çok birşey yok- Ama milliyetçilik meselem şuradan geldi.
Her gördüğüm şey hakkında 'Keşke Türkiye'de de böyle olsaydı' demeye başladım. Keşke parlamento böyle olsaydı, keşke gece kadınlar böyle rahat olabilseydi, keşke serbestçe mitingler yapılabilseydi, keşke sosyal haklar olsaydı bizim oralarda, keşke keşke keşke...
Ulan tamam buralar emperyalist, buralar kapitalizmin en yüksek aşamasında, buralar sömürgeci alçak falan. Ama işte insan diyarındaki kötülüğün yanında buna söz kelam geçiremiyor.
Umarım bir gün, Avrupayı güzelleştirenler, gelirler ve kendi diyarlarını da güzelleştirirler.
Her diyar güzel, yaşanabilir olsun diye çalışırlar.
Umarım.
0 notes
Text
İsmini vermek istemeyen anonim (evet vermiştin zorla da olsa ama unuttum ben, yaşlılık işte idare et hem ismin nr önemi var :) ) Uzun zamandır yoktum. Keyfim yoktu. Hala da var olduğu söylenemez. Yaşamaya çalışıyoruz bir şekilde. Girip bakıyor musun ara sıra ya da umudu kestin girmiyor musun artık bilmiyorum ama ben yine de anlatayım. Otur da dinle. 2016 herkes için olduğu gibi benim için de kötü bir yıldı. Yalktım gemileri, hayallerimin peşinde koşmak için. Lakin taş üstüne taş koydular, yanımda olacaklarını söyleyenler, önce mırın kırın etmeye başladı, sonra yan çizdiler. Sonra da sessiz sedasız terk edip gittiler ve bok gibi yalnız bıraktılar. Sonra dedim ki, kimseden sana fayda yok, kalk ve yürümeye devam et. Hayallerini askıya al. Çiz yolunu. Çizdim ben de yeni yolumu. Lakin yolum engelliydi. Önce sevgilim sessiz sedasız gitti. Sonra çalıştığım iş yeri dolandırıcı çıktı. Çıktım iş aramak külfetli, zahmetli ve yorucu idi. Muhasebeci erkeklerin derdi, işyerlerinin kadın araması. Erkeklere muhasebecilik yasaklansın bence. Okumasın erkekler muhasebe. Boşa zaman kaybı. Neyse ne diyordum. He iş arıyordum. CV vermekten nefret ettim. İzmit in her yerinde cv im var ama arayan soran yok. Paralar suyunu çekiyor, bense yavaş yavaş deliriyordum. Oturdum İzmit'in nezih (!) Kafelerinden birine, işkurun sitesine girip öylece gezinirken umutsuzca, eski müşterilerimden birinin eleman aradığını gördüm. Vaktim yoktu, hemen aradım. Dedi, gel. Dedim, tamam. İş buldum anonim. Gittim, konuştum. Çalışmaya başladım. Başta sadece muhasebecilik yapıyordum. Çünkü konuşmamız öyleydi. Lakin hangi işveren sözünde durmuş ki, bu da dursun. Satışa çıktım. Artık satış elemanlığı yapıyorum. Benim kaderim yalnızlık. Burada da yalnız kaldım, her işe koşturuyorum.
Neyse anonim. Bir de zayıfladım. Aşırı derecede 1.5 senede, yaklaşık 20 kilo verdim. 70 kilodan düştüm 53 kiloya. Kilo kaybım durdu. Lakin artmıyor. Zayıflığım için hastaneye gittim. Bir sürü tahlil yaptılar anonim. Nefret ediyorum tahlil yaptırmaktan. En nefret ettiğim de MR. Midem bulanıyor içirdikleri sudan. Neyse bir sürü tahlilin sonucunda, zayıflığımın nedenini bulamadılar. Sadece prostatım büyümüş biraz, bir de koa bulgularına rastlanmış. Korku boku bana sigarayı bıraktım.
Öyle geçiyor günler anonim. Mektubuma burada son verirken, küçüklerin ellerinden, büyüklerin gözlerinden öperim.
1 note
·
View note