#taş falı
Explore tagged Tumblr posts
Photo
Türkiye’nin en iyi falcıları geleceğini yorumluyor!
Nar Fal’a ulaşmak için Whatsapp üzerinden bizlere ‘’Merhaba’’ yazmanız yeterli
0534 200 77 77
#online falcılar#online falcı#en iyi falcı#en iyi fal#onlinefal#online fal#meditasyon#onlinetarot#online tarot#online kahve falı#Astroloji#Kızılderiliastrolojisi narfal onlinefal#astrolog#online medyum#yıldızname#rune taş falı#rune#katina falı#katina aşk falı#katina aşk
22 notes
·
View notes
Text
Annem ve kuzenleriyle rakıya çıktık dört kadın. Müzik bir noktadan inanılmaz yükseldi ve fıkır fıkır şarkılar çalmaya başladılar, biz başta sohbetimiz bastırıldı diye bozulduk ama hızlıca adapte olduk. Şarkı falı tutmalar, yerimizde oynamalar derken en sonunda kalktık oynamaya, hatta yan masaları da kaldırdık (bu da bir klasik oldu artık asdfldşg). Sonra arka masadan yaşlı bir adam geldi ve “sizi çok tebrik ediyorum ya! Tebrikler!” dedi ve bana bakarak “vallahi gençlere taş çıkartırsınız!” diye ekledi asdfjdşfşgşh offf amca sen bana niye yaşlı diyorsun şimdi durduk yere??
Anacum da “o genç zaten biz yaşlıyız” diyor ahahah
21 notes
·
View notes
Text
"kurtarılacak olanın o muhteşem sanatını izledik yukarıdan."
(Devrim televizyondan yayımlanmayacak.)
Devrim çomaklarla yapılır. Çocuklarla ve saf kalplerle… Yaşatmak içindir devrim. Masumiyetin devamı için. Haklılar için. Ama üzüldüğüm şey haklıların hakları için kılını bile kıpırdatmaması. Kabullenme seanslarındaki korkunç izdiham. Ancak bilsinler ki hareketsiz haklılık, leştir. Ezilenin ezene karşı büyüdükçe büyüyen sonsuz sadakati, ah! Bunları düşünüyordum istasyonda Zehra’yı beklerken.
Tren de geldi işte. Zehra trene ve bekleyişe anlam katıyordu. İnsanlar trenden inmeye başladı. Zehra da indi. Evet, tanıdım, O’ydu. Çiçekli mor bir eteğin üstüne açık mavi bir gömlek giymişti. Saçları yine yirmi beş yıl öncesi gibi kısa ve bu kısalık onun Tanrıçalara has silahıydı. Yüzündeki kumrallığa eşlik eden çizgiler, içinde günü geldiğinde kullanılmak üzere saklanan kelimeler ve dudağının her iki yanında muhafız gibi duran izler. İzler, Zehra’nın sihirli kılıçlarıydı. Hele bir de gülümsediğinde, yüzü mimik deryası olurdu.
…
Yirmi beş yıl olmuştu görüşmeyeli. Aynı mahallede büyümüştük. Büyük ve boş bir arazi vardı mahallemizde. Orada çeşitli top oyunları, tahtadan silahçılık ve çelik çomak oynardık. O kadar büyüktü ki arazi, sanki dünyanın bütün çocuklarını toplayıp getirsen yine de dolmazdı. Sınırsız düşler tarlası gibiydi. Yıllar sonra orasının bir halı saha büyüklüğünden fazla olmadığını fark etiğimde hayal kırıklığına uğramıştım. Sanırım büyük olan yüreklerimizdi. Geri kalan her şey maketler uygarlığıydı.
Çelik çomak oynadığımız bir gün hava atacağım diye çok sert vurduğum çomakla Zehra’nın alnını kanatmıştım. Hemen gidip babasına söylemişti. Babasının bana doğru sinirli bir Erol Taş prototipiyle geldiğini gördüğümde hayatımın en hızlı dört yüz metresini koşmuştum. Atletizme yazılsaydım eminim ki rekorlar kıran bir koşucu olurdum.
Zehra’yı kızdırmayı seviyordum. Bir dönem fincanla fal bakma furyası vardı. Hareketli fincan falı... İşin içine gizli güçler de karışırdı. “Bilmem ne teyze eğer buradaysan işaret ver!” gibisinden bir şeyler söylenirdi başlanmadan önce. O da işaretini verirdi. Masada kaygan bir kartonun üzerinde kâğıt parçalarına yazılan harfler daire şeklinde sıralanırdı. Biz yaklaşık yedi sekiz kişi hepimiz birden işaret parmaklarımızı fincanın üzerine koyar ve sorular sorardık. Kim kimi seviyor gibi sorular. Cevap şöyle oluşurdu: Fincanın tepesindeki işaret parmağı krallığının baskısıyla fincan harflere doğru hareket ederdi. Tabi ki o göremediğimiz bilmem kim teyzenin ruhu sayesinde olurdu bu ve sonunda bir isim çıkardı ortaya. Benimkine “Esin” çıkmıştı. Hiç konuşmadığım ve bilmediğim bir kızın ismi. O gün Zehra’nın yüzü güz kıyametiydi. …
Beyazlarıma bakıyor. Yüzümdeki hüzün artıklarını inceliyor. Susuyor. Gölgesiyle oynuyor. Az sonra sinsice bir tebessümü kulağından çektiği gibi getirip aramıza koydu. “Bu ne?” dedim içimden. “Tecrübeli bir tebessüm.” dedi o da içinden. Belki de intikam alıyordu. Sarılacak gibi yaptı sonra vazgeçti. Neden trenle gelmeyi tercih etiğini sordum. “Sevdiğim bir kimseye veya bir kente yolculuk yapacaksam trenle yapmalıyım.” dedi. Demek hâlâ seviyordu beni…
Dostluklarımız devam etmişti. Herkes büyüyüp hayatın kucaklayıcı kollarına atıldı. Başka yaşamlar. Başka sözcükler. Başka sarılmalar. Başka oyunlar. Başka kederler… Ama mektuplarla da olsa arada görüş meyi sürdürüyorduk. Sonra telefonlar. Sosyal medya ve dünyayı küçültüp yalnızlığı büyüten daha birçok şey… Herkes herkesi çok rahat bulabiliyordu. Zehra öğretmendi. Daha sonra müdür olmuş. Bu sistemde müdür olmak kolay değil, hele ki muhalifsen. O hep hırslıydı ve başarılı olmak için çok çaba sarf ederdi.
Arabaya bindik ve eve doğru yola koyulduk. Evim kentin dışında bir yamacın dibindeydi. Küçük bir bahçem ve içinde birkaç ağaç vardı. Kediler, tavuklar ve Oscar’a aday olabilecek nitelikte olan yalnızlığımdaki edebi huzur. Daha iner inmez hemen kümesteki civcivlikten yeni terfi etmiş genç tavuklara yöneldi. “Çok tatlılar bunlar!” İlk defa tavuk görmüş gibi davranıyordu. Bir süre Zehra ve tavuklar senfonisini izledim. … Kapitalizm: Metalik kurtlar fabrikası, paslı çiviler kenti, ucu zehirli oklar mağazası, kamaşmalar zamanı, haklıların yüceltilen sessizliği, titreyişin kökü… Ne çok şeyi kapsıyordu kapitalizm. Akıllı telefonlarımız. Onurlu kaybedişlerimiz. Örgütsüz öfkelerimiz… Daha ne çok şey…
Kutsanmış fraksiyonlarımız vardı. Sosyalizm nasıl bir şeydi ki böyle kırk fraksiyona bölünmüştü. “Devrim televizyondan yayımlanmayacak!” sözündeki şifre ve o kaçtıkça kovalanan, bir türlü yakalanamayan güzel günlere olan inanç, aynı sabır ve başarısızlıkla nesilden nesle devam eti. Devirler değişti. Kitle iletişim araçları inanılmaz boyutlara ulaşt��. Ah proletaryam! Neredesin? Yeni sınıflar ortaya çıktı. Ama ne olursa olsun devrim kameralarla değil, çomaklar ve bilyelerle yapılır. Devrim o küçük oyun sahasını uçsuz bucaksızlık makamına yükselten kocaman yüreklerle yapılır.
Muktedir bunu biliyordu ve ilk önce çomaklarımızı, bilyelerimizi alıp yerine plastik duyguları koydu. Sonra kul’eksiyonlar çağını başlatı. Silah satan Tanrılar. Kredi notunu belirleyen Tanrılar: Standart Poor’s, Fitch Ratings ve Moody’s. Dünya bankası. Merkez bankaları. Ay-em-ef. Böylece ütopyanın ütopyası oldu işçi sınıfının iktidarı. Geriye üç beş kişinin alanlarda ölümüne mücadelesi ve dağınık öfke patlamasından başka bir şey kalmadı ve izleyen diğer haklılar yığını. Susmakla kurtulacağını sananlara gelmişti sıra. Köleleştirmeye, yoksullaştırmaya, yok etmeye, öldürmeye çalışan muktedire karşı tek silah olan genel grev kararı verilmediği sürece emekçinin yenilgiler seremonisi devam edecektir. “Burası dünya yahu, burası bu kadar işte!” demişti Onur Ünlü. Evet, burası dünya ama burası bu kadar değil. Hem Zehra da var şimdi.
İnsanın düşlerini emanet edebileceği bir yüzü vardı Zehra’nın. Mutluluk parodisiydi gülüşü. Çocukluğunu çantasında taşıyordu sanki. Arada çıkarıp yüzüne sürüyordu. Yüzünde ışık taşıyan yürüyüşçüler dolaşıyordu… Gelirken bana ait olan dört kitabı da getirmişti yanında. Onun için imzalamamı istedi. “Hiç değişmemişsin!” dedi ve devam eti: “Hiç pes etmiyorsun, delilik bu, dünya kurtarılacak bir yer değil, hatta kurtarılmayı beklemiyor bile. Kurtarılmak umurunda değil dünyanın.”
Zehra da insanları yutan bu tutulmalar çarkına karşıydı ve öfke doluydu. Ama sanırım o da pes etmiş ve her şeyi oluruna veya başkalarının mücadelesine bırakanlardandı. Nasılsa birileri bizim yerimize plastik mermiler-günü geldiğinde gerçek mermiler yiyordu. Nasıl olsa konuşurken sözcüklere kalbini ekleyenler kirpiklerini fırça gibi kullana kullana geleceklerdir karanlığı ışığa boyamak için. Karanlığı ışığa boyamak için vurula vurula dizileceklerdir anımsamalar takvimine. İşte bu yüzden onunla farklı düşünüyorduk.
Kitaplığımdaki kavgayı anlatım. Cezalandırılmış bilgiyi. Zeytin ağaçlarının öyküsünü… Ağaçlara düşman olanlar tüm insanlığa düşmandır. Toprağın kokularını nasıl hissettiğimi anlatım. Toprak çığlıklarını bu kokularla gönderir insanlara. Onun getirip aramıza koyduğu tebessümün yanına uykusuzluğun hafızasını koydum. Birden aklıma gelmişti; çelik çomak oynarken yanağını kanattığım için ilk defa özür diledim ondan. O da babasının beni kovalarken alnındaki yaranın acısını unutarak nasıl gülmekten yerlere yatığını söyledi.
Küçük düşler kumbarasını koydum önüne. Hadi daldır elini ve içinden bir düş çıkar dedim… Düşün içine girip Yıkıklar Ülkesinin sembolü olan Gelincik Köprüsü’nden geçtik. Yukarı doğru tırmandık. Papatyalar patikasından olasılıklar tepesine çıktık. Sözcükleri uçurumdan atıp sessizce henüz içine girilmemiş bir anlama yanaştık. Bulaşıcı boşluğun kollarında saatlerce kurtarılacak olanın o muhteşem sanatını izledik yukarıdan.
3 notes
·
View notes
Text
5'li çete ihaleci gazeteciler fetöcü dişlinin yakınları Cumhurbaşkanı kardeşi yalıda toplanıp Kılıçdaroğlunu ekarte etmenin tuzak planlarını yapmışlar Barış Terkelioğlu mu Pehlivan mı haberi Türkiyenin getirildiği noktaya bak kendi rantlarını kaybetmek istemeyen ballı bir grup onların asistanı sözde gazeteciler gine o grupun maşası siyasetçiler toplumun 100/56'sının seçimini etkilemek peşindeler kardeşim kimsiniz siz o hakkı nerden buluyorsunuz kime dayanıyorsunuz yok Cumhurbaşkanı Erdoğan değil o da arada kandırılıyor öyle bir çark kurulmuş ki bakla falı açsan çözemezsin biliyorum ben kim olduğunu zaten bizim Bülent abiyle iddialaştık o seçim kaybedenlerin 15 mayıs sabahına nasıl çıkacaklarını söyledi ben de naçizane" o dediğin kişi sağ salim kalkar da ....... ne yapacak dedim" hadi canım sen de"dedi ismini verdiğim kişiyi küçümsedi ama ummadık taş baş yarar göreceğiz hadi mi heidi mi neyse! Biz vatandaşız son vermeliyiz bu"ben falancanın yakınıyım ben mafyayım ben ihaleciyim ben derin devletim ben siyasiyim ben cemaâtçi-tarikâtçiyim istediğimi seçtirip devranımı döndürürüm"havalarına,hayır"biz halkız bizim dediğimiz olur sizin Hdp-pkk aldırdığınız yok öyle olsaydı topraklarımızı tank-palet arap/Rus/Alman/Usa falan sattırmazdınız iş ortaklığı yatırım başka arazi mülk satmak ihanettir kiiiimm Kılıçdaroğlu size ümit verseydi sesiniz çıkmaz Kamuran Akkor kraliçem gibi"kaderimdir dedim üzülmedim ki"yapardınız Akşener/Ağırali/Falan başarısız oldular iyisi mi gidin 6'lı masayla anlaşın cebellizi yapıp çöktüğümüz 418 milyar doların yarısını geri ödeyelim helâlleşelim deyin belki kabûl edilir sonuçta siyaset de bir tür kumardır restleşmeyi de pes etmeyi de bilmek gerek sakın seçim zamanı patlama gerginlik ayaklanma yaptırmayın size geri döner halkın nabzını bilmiyorsunuz yok o 15 temmuz gecesi kandırdığınız saf vatandaşlar"haaaahhh Allah belâmı versin ki polis evime gelmezse insan değilim aman ilaç kullandığımdan oruç tutamıyorum birşeyler yiyeyim de şekerim düşmesin götürürler merkeze hırsız-katil arka kapıdan çıkar ben 10 saat sorgulanırım fincancı katırlarına şıııış dersen böyle olur😴
instagram
0 notes
Photo
Fal Çeşitleri Hakkında Bilgiler – 3
Fal Çeşitleri Hakkında Bilgiler
Katina Falı
Katina fal için en önemli nokta element ruhları olarak bilinen kartlardır. Özellikle bu kartlar deste açılmadan kenara ayrılır. Yalnız 35 adet kart vardır ve bunlar baktıran kişinin hayatı hakkında bilgiler verir. Ayrıca 3 farklı açılıma sahiptir. Başka bir deyişle haç açılımı, kart açılımı ve karar açılımı denilir.
İlk olarak haç açılımında tamamen gelecek ile alakalı sorulara cevap verilir. Lakin kişi, buraya iyice odaklanmalıdır. Böylelikle 10 adet kart seçmelidir. Ardından falcı seçtiği kartlara bakar ve yorumlamalar yapar. Geleceğe duyulan merakla böylelikle giderilir. Bununla birlikte ikinci açılım kart açılımıdır. Öncelikle 65 adet karttan 3 tanesi seçilir. İlk kart geçmişi, ikincisi şuanı ve üçüncüsü geleceği temsil eder. Gelgelelim son açılıma. Karar açılımı olarak adlandırılır. İsminden de anlaşıldığı gibi kararsız kalınan konuları cevaplandırır. Bundan dolayı ismi karar açılımıdır. Kısacası 7 kart seçilir ve bu kartlar üzerinde yorumlama yapılır.
Küre Falı
30 asırlık bir tarihe sahiptir. Hatta neredeyse tüm medeniyetler tarafından kullanılmıştır. Bu yüzden oldukça popüler bir fal çeşididir. Üstelik gelecek hakkında fazlasıyla bilgi verir. İlk olarak büyük bir motivasyon ve konsantrasyon gerektirir. Başka bir deyişle büyük bir enerjiye ihtiyaç vardır. Bunun yanında bakılacak zaman dilimi de oldukça önemlidir. Ne yazık ki herhangi bir saatte bakılması pek uygun değildir. Küre falı sert bir zemin üzerinde bakılır. Öyleyse bir masaya ihtiyaç duyulacaktır. Masa üzerinde bakılır ve bundan dolayı bir örtüye de ihtiyaç duyulur. Küre bunun üzerine koyulur. Ardından falcı tüm odağını küre üzerinde toplar.
Zihin tamamen boşaltılmalıdır. Yalnız bu şekilde doğru sonuçlar verecektir. Ne var ki falcının enerjisinin yoğun olması gerekir. Böylelikle harika sonuçlar ortaya çıkaracaktır. Falcının enerjisi ve küre birleştiğin muhteşem sonuçlar doğacaktır. Üstelik evet hayır sorularınıza da küre aracılığıyla cevap alabilirsiniz. Enerjisi az olan bir falcı bakmamalıdır. Yoksa sonuçları pek doğru çıkmayacaktır.
Melek Tarotu
Melek tarotu için 44 adet simgeden oluşan kartlar bulunur. O halde kartlarda yer alan simgelerin her biri farklı anlamlar içerir. Hatta bu tarotta evet hayır açılımı da bulunmaktadır. Bu yüzden istediğiniz soruları sorarak sonucunu öğrenebilirsiniz. Özellikle bu tarot çeşidinde en önemli kısım evet hayır açılımıdır. Merak edilen sorular tek tek sorulur ve cevapları alınır. İlk olarak kişi sorusunu sorar ve ardından kartlar karıştırılıp dizilir. Bununla birlikte sorunun olup olamayacağına dair cevap alınır.
Bir diğer bakımda ise kartlar karıştırılır ve ardından 3 adet kart seçilir. İlk kart geçmiş, ikinci kart şuan ve üçüncü kart geleceği simgeler. Öyleyse bu kartlar bu doğrultuda yorumlanır. Yalnız Melek tarotu sürekli sürekli baktırılamaz. Aradan iki hafta geçmesi gerekir. Sonuçta seçilen tüm kartlar kişinin enerjisini toplayacaktır. Düşüncelere dikkat edilmelidir. Bundan dolayı yalnız sorulan sorular düşünülmelidir. Akla takılan tüm sorulara ve geleceğe dair sorulara böylelikle cevap alınır.
Rune Taş Fal
Vikinglerin kendi alfabesinde yer alan sembollerden ortaya çıkan bir fal çeşididir. Rune taşları ile bakımı yapılır. Bunun yanında hem iş hem de aşk hayatı hakkında bilgi veren bir özelliği vardır. Fakat sadece gelecek hakkında bilgiler verir. Öncelikle bir masanın üzerine örtü serilir. Ancak masanın üzerinde asla hiçbir şey olmamalıdır. Ardından kullanılacak 24 adet rune taş ele alınır. İşlem tamamen falcı tarafından gerçekleştirilir. Fal baktıran kişi bu işlemin ardından aklından bir soru geçirir. Tamamen bu soruya odaklanır ve bu esnada falcı taşları hafifçe masaya atar. Bundan böyle falcı taşların düşüş şekline göre yorumlamalar yapar.
Sadece tek bakım şekli yoktur. O halde diğerine geçelim. Diğer yöntemde siyah bir kesinin içerisine taşlar atılır. Özellikle siyah kese kullanılmalıdır. Sorular sorulur ve bununla birlikte falcı taşları keseden çeker. Çıkan taşların şekillerine göre pek çok yorum yapılır. Son olarak muhteşem etkili bir fal olduğu söylenir. Enerjisinin kuvveti sayesinde pek çok soruya kolayca cevap verir.
Yıldızname
Çok geniş bir içeriğe sahip olan Yıldızname, kişinin tüm hayatını ortaya döker. Üstelik tüm dönüm noktalarını da tek tek söyler. Geçmiş ve geleceğe dair her şey Yıldızname içinde yer alır. Bunun yanında karakter ve kişilik bilgilerini de net bir şekilde verir. Bu yüzde çok popülerdir. Merak edilen tüm sorular öyleyse burada yer alır.
Öncelikle kişinin adı soyadı ve doğum tarihi, doğum saatine ihtiyaç duyulur. Başlamadan önce özellikle bunlar söylenmelidir. Çünkü çıkış noktası buradan başlar. Bunun yanında yıldızların hareketlerinden yola çıkılarak bakılır. O halde asıl önemli kısmın doğum zamanında yıldızların hareketleri olduğu söylenebilir. Konu üzerinde uzman olan pek çok kişi bulunur. Lakin herkes detaylı ve düzgün bir şekilde bakamaz. Çok detaylıdır ve oldukça fazla önerilenlerden biridir. Hatta Osmanlı döneminde de çok yaygın olduğu bilinir. Ancak kökeni Osmanlı döneminden çok daha eskiye dayanır.
0 notes
Text
Medyum Hümeyra
Medyum Hümeyra kimdir ? Hangi Fallara bakar? Tarot falı mı? Su Falı mı? Yoksa Yıldızname mi bakıyor? Taş Falı veya Mum falı bakıyor mu? Merak ettiniz her şeyi cevaplıyoruz.
Medyum Hümeyra kimdir ? Hangi Fallara bakar? Tarot falı mı? Su Falı mı? Yoksa Yıldızname mi bakıyor? Taş Falı veya Mum falı bakıyor mu? Merak ettiniz her şeyi cevaplıyoruz. Adı : Medyum Hümeyra Lakabı : Yok Memleketi : Adana Yaşı : 46 Tecrübesi : 25 YIL İlgi Alanı : Su falı, taş falı ve mum falı Hobileri : Takı Tasarım, Yazı yazmak ve Araştırma yapmak Çalıştığı Yer : Telefon Fal ve Fal…
View On WordPress
#falcı hümeyra#falcı Medyum Hümeyra#Medyum Hümeyra#Medyum Hümeyra hangi fallara bakar#Medyum Hümeyra kimdir?#mum falcısı Medyum Hümeyra#mum falı uzmanı Medyum Hümeyra#online falcı Medyum Hümeyra#Online medyum#su falcısı Medyum Hümeyra#su falı uzmanı Medyum Hümeyra#taş falcısı Medyum Hümeyra#taş falı uzmanı Medyum Hümeyra#telefonda medyum#telefonda Medyum Hümeyra#telefonda online falcı Medyum Hümeyra
0 notes
Text
💥BAKKAL AMCA BİR DİN VER...
▪️Bakkal amca, bir din ver, bana şöyle yüz gram;
İçinde hem komedi, hem de birazcık dram.
Öyle bir din olsun ki; bizi fazla sıkmasın,
Her yerde 'ahlâk' diye, karşımıza çıkmasın...
▪️Ramazan'da otuz gün, vücut girsin bakıma,
Ama bayram gelince, karışmasın rakıma.
Bırakalım insanlar, her tür haltı yesinler,
''Ne yani.. Biz müslüman değil miyiz?'' desinler..
▪️Bir din ver ki; içinde, birazcık kahve falı,
Ve üstünde bir kaşık, sosyetik mevlid balı,
Arasında bir dilim, Kaşar Yaşar olmalı,
Böylece kalplerimiz, hidâyetle (!) dolmalı...
▪️Bir de şu kurbanlıklar, sorun çıkardı biraz,
Neden dersen bütçemiz, bu sene hepten ayaz
Eğer fetvâ verirse, şu senin 'Süper Beyaz',
Belki biz de keseriz, ya bir tavuk, ya bir kaz...
▪️Bakkal amca bir din ver; zorda "Allah" diyelim,
Açılınca kapılar, "Haydi Yallah" diyelim.
Âlimler ehli cümbüş, fetvâlarda varyasyon,
Biraz Budist felsefe, biraz reenkarnasyon...
▪️Bir din ki; insanları, hayallere daldırsın,
Tüm cinsel yasakları, yürürlükten kaldırsın.
Eroslar, Afroditler, sokaklarda çıldırsın,
Ve bu çılgın tanrılar, şeytanları yıldırsın...
▪️Açılsın sahillerde, beş yıldızlı mâbedler,
Diskolarda, ruflarda, yapılsın ibadetler...
Bir din ver ki; her akşam, sofraları kuralım,
Kadehleri duayla, birbirine vuralım...
▪️Ahlak mahlak üstüne, biraz kafa yoralım(!)
Memleketin şu hali, ne olacak soralım.
İlerleyen saatte, dansöz çıksın masaya,
Allah rızası(!) için, pamuk eller kasaya...
▪️Ne kadar yardımsever, olduğumuz görülsün,
Ellerimiz dansöze, merhametle sürülsün.
Cinsiyetler arası, ortak pazar kurulsun,
Böylece irticaya, büyük darbe vurulsun...
▪️Bakkal amca, bir din ver; açık olsun tâvize,
Rahatlatsın bizleri, tatlı baksın fâize.
Madem ki fâiz dedik, hazır girdik damardan,
Bir din ver ki; bizleri, men etmesin kumardan..
▪️Piyangolar, totolar, birer hayır kurumu,
Bazı yobaz kafalar, görsünler bu durumu,
Gece gündüz borsada, hayal kursun alıklar,
Yesinler küçükleri, bazı büyük balıklar...
▪️Bir din ver ki; bıraksın, şu rüşvetin peşini,
Âmir, memur, sekreter, herkes bilsin işini.
Bu bilimsel metodla, çözersek biz bu işi,
Korkarım kalmayacak, zekât verecek kişi...
▪️Lûgatlerden silinsin, artık şeref, şahsiyet,
Dalgalı kura geçsin, edep, hayâ, haysiyet.
Körler ile sağırlar, koltukları kapsınlar,
Ellerinde yağdanlık, birbirine tapsınlar...
▪️Bakkal amca, bir din ver; kaşlarını çatmasın,
Kubbesi, minaresi, aman derim batmasın,
Temizlensin camiler, tabut mabut kalmasın,
Bundan sonra Azrail, kapımızı çalmasın (!)
▪️Dostlarım! Sanmayın ki; taş devrinden gelirim,
Bakkaldan din istenmez, bunu ben de bilirim.
İstedim ki; bu şaka, sizi biraz güldürsün,
Güldürürken, biraz da, gerçeği düşündürsün...
▪️Cengiz Numanoğlu
25 notes
·
View notes
Text
“KAYIP”
“Kayıp aranıyor!”
Başı boğazından kesilerek ayrılmış umudumun gövdesi kaybolmuştur, herkese duyurulur! Oldukça iri gövdesini saran inancım vardı üzerinde, biraz insanlığa, biraz geleceğe çalardı rengi. Uzun ve beyaz parmakları vardı, zarif ve narin kalplere dokunmak üzere yaratılmış. Güçlü ve atletik kolları vardı, yaralı ruhları sarmak için, dövüşmekten taş kesilmişti art niyet ordularıyla sahte gülüşlerin. İnce görünmesine karşın en ağır yüklerini bile taşıyan uzun ve heybetli bacakları vardı. En ağır ihanetleri dahi zorlanmadan taşırdı son zamanlarında olgunluk çağlarının. Yaralı ve çıplak ayaklarında asırlık nasırları, bir bir anlatıyordu daha ilk bakışta, yol boyunca olanları. Kayıp aranıyor! Keskin misk kokusunu arıyorum başı gövdesinden kesilerek ayrılmış umudumun. Yoncanın dördüncü yaprağına koşardım onunla, kaymasın diye yıldızları tutardık gökte, en masum bakışlarımızla. Dualar eder, dilekler tutar ama hiç papatya falı bakmazdık. “Papatyalar ölmez mi?” Diye sorardı, ne vakit elinde papatyalarla bir kenarda oturup tek tek yapraklarını koparanlara baksa. Biliyordum, canhıraş çalışıp, sevdirecekti bu kahır dolu dünyayı bana, böyle başı gövdesinden kesilerek ayrılmasa! Ses etmezdi, boynu bükülürdü ama küsmezdi, bıçak en yakınımdan bile saplansa. Başı boğazından kesilerek ayrılmış umudumun gövdesini arıyorum dostlar! Aynen böyle tarif ettiğim gibiydi işte. Dün geceden beri yok ortalıkta. “Kızamam” diyordu, “Kesseler kanım akmaz!” diyordu sizler için, onlar için, hepimiz için... Sokak sokak aradım, ne bir damla kana, ne bir küçük ize rastladım. Başı, silinmiş çehresiyle ve dökük saçlarıyla atılmış şuradaki çalılığa! Birleştirebilir, hatta belki onarabilirim siz de yardım ederseniz diye arıyorum hala. Başı gövdesinden tek hamlede kesilerek ayrılmış umudumun gövdesini arıyorum. Sicim sicim yaşlarım dökülüyor, çoğu zaman bakmaya tenezzül dahi etmeden yürüyüp gittiğiniz şu taşlara! Oysa ne çok korurdu sizi, bana karşı en çokta! Şimdi kim anlatacak,kim inandıracak beni aslında hepinizin özünde masum olduğunuza? Baktığımda görebildiğim öfkemi kim hapsedecek aynama? Kim sırtıma koyup elini; “Öyle deme, ileride anlayacaktır.” diyecek sizin aslında hiç umurunuz olmadığım anlarda? Kelepçelerinden kurtulur kurtulmaz soluğu yanımda alır şimdi hıncım. Kinim ceketimin yırtık astarından fırlayıp çıkagelir birazdan. Korkuyorum, korkuma ortak olun demiyorum, ne yapacağız onsuz artık diyorum, bakmayın öyle suratıma! Başı gövdesinden kesilerek ayrılmış avukatınızı arıyorum! Kayıp aranıyor! Varlığında umursamadığınız, başını gövdesinden ayırdığınız için çok pişman olacağınız umudumu arıyorum, biriniz, belki çoğunuz görmüştür mutlaka. Ben bakıyorum, siz de bakın, tam şurada dururdu, gözlerimin karasında! Şimdi göremiyorum, baş benim başım, gövdesi yok ortalıkta! #BAYBA
#bayba#yazıyorum#yazılar#denemeler#makale#edebiyat#roman#kısa yazı#tumblers#zaman#saat#hikaye#mart#köşe yazıları
10 notes
·
View notes
Text
Domino Falı Nedir Nasıl Bakılır
Domino falı Günümüzde etkin bir şekilde kullanılan fal çeşitlerinden biri olan domino falı ile ilgili tüm detayları yazımızın devamından okuyabilirsiniz Domino taşlarının tamamının ters çevrilerek ve karıştırıldıktan sonra bakılan bir fal çeşididir. Uygulanışı bakımından biraz farklı olsa da, her domino sayısının farklı bir yorumu vardır. Karıştırılan taşlardan 3 taş ayrılır ve daha sonra bu taşların yüzleri çevrilerek taşların yorumu yapılır. Taşların tüm yorumları yapılır ve daha sonra hepsi yorumlanır. Bu fala Pazartesi ve Cuma günleri de bakılmaması uygun görülmüştür. Ayrıca ayda 1 kere bakılması yeterlidir. Bu falda niyet tutulduğunda sonuç daha net ve iyi olacaktır. Günümüzde birçok kişi tarafından tercih edilen domino falı ile ilgili detayları aktarmaya devam ediyoruz.
Ücretsiz Domino Falına Nasıl Bakılır
Çift-düz ve altı-altıya kadar sıralanan standart bir domino takımı sayesine yorumlar eşliğinde fal
bakılabilmektedir. İlk olarak domino taşlarının noktalı yüzleri alta getirilerek yani kapatılarak karıştırılır. Bu taşların içinden bir adet çekilir. Günümüzdeki bazı domino falcıları en uzak taşları almakta ısrar etse bile, birçoğu elindeki taşlarını şansın etkisine bırakır. Böyle durumlarda falcılarına birleştiği bir duruma göre; bir kişi domino falıyla ayda sadece 1 defa geleceğini öğrenme şansına sahip olmaktadır. Tekrar bu fala bakıldığında ise alınan ve okunan yorumlar anlamsız olacaktır. Bir kişi tek seferde 3 domino taşı ile beraber fala bakabilir. Bir taş çekilip yorumlandığında, noktalı kısmı alta getirilerek diğer domino taşlarıyla karıştırılır ve ikinci taş çekilişi de oradan yapılır. Aynı domino taşı ikinci kez çekildiğinde, ilk yorumun teyidi olarak yorumlanmaktadır. Bu şekilde de aynı taşı 2 defa çeken kişiye, normal 3 taş çekişi hakkının dışında bir hak daha tanınmaktadır. Çağımızda meşhur olmasa da bilen kişiler tarafından kullanılan domino, eski zamanlara dayanan bir faldır. Bu fala bakmak için ilk kural noktaları yere bakacak şekilde domino taşları çevrildikten sonra seçilmiş olmasıdır. Domino falına en fazla meraklı kişiler bakmaktadır. Bu falın sonuçlarında elbette olumsuz durumlara da denk gelebilirsiniz. Gerçek anlamda iyi bir domino falı bakan kişilerden yardım almalı ve ciddi anlamda domino falınıza baktırmanız önerilmektedir. Tecrübelere dayandırılmış ve ciddi bir fal çeşidi arayanlar için sunulan domino falı, sizlere yardımcı olan etkili bir fal çeşididir. Sorduğunuz sorulara ve tutacağınız niyetlere göre farklı cevapları da bu fal ile birlikte görebilirsiniz. Ayrıca kısa zamanda devamlı kullanabileceğiniz fal çeşitleri arasında yerini almıştır. Şans Falı konusuna da göz atabilirsiniz. Read the full article
#dominofalınasılbakılır#dominofalıücretsiz#dominofalınanasılbakılır#dominotaşıfalı#yorumcudominofalı
0 notes
Text
Meditasyon, sabah erken kalkmak, günü birlik tatiller, arkadaşlarla sahilde oturup sohbet etmek, yaz günleri soğuk soda içmek, gece yapılan mutfak/balkon sohbetleri, gece gezmeleri, gece araba/motor sürmek, gökyüzüne bakmak, gökyüzünün fotoğrafını çekmek, çimlere uzanmak, karahindibağa üflemek, düşen kirpikle dilek tutmak, ayın fotoğrafını çekmek, ayı izlemek, yıldızlardan takım yıldızı oluşturmaya çalışmak, kuzenlerle yazlığa gitmek, denize girmek, güneşten yüzde kalan hafif kırmızılık, kitap okumak, kitap karakterlerine aşık olmak, bin turna origamisi yapmaya çalışmak, sahaf gezmek, Ankara antika pazarına gitmek, yağmurda ıslanmak, küçük doğa yürüyüşleri yapmak, ortak izlenmiş kitaplar/filmler hakkında tartışmak,sabah o sokaktaki çöpçüye kolay gelsin demek, nehir kenarında doğal taş aramak, doğal taş koleksiyonu yapmak, tütsü ve mum yakmak, tarot falı bakmak, iskambil falı öğrenmeye çalışmak, 21 oynamak ,kuzenlerle 101 dönmek, saçlarını evde kesmek sonra pişman olup kuaföre gitmek, farkedilmemiş yazarları okumak, hamakta uyumak, deniz havası ile güzel ve mutlu bir sabah kahvaltısı yapmak,cilt bakımı yapmak, makyajsız dolaşmak, tuzlu deniz ve güneş kremi kokusu, vişne ve limon yemek...
1 note
·
View note
Photo
Alanında uzman en iyi online falcıları bünyesinde toplayan, sektörün lider online fal markası olan Nar Fal’a 24 saat kesintisiz ulaşabilirsin!
Nar Fal’a ulaşmak için Whatsapp üzerinden bizlere ‘’Merhaba’’ yazmanız yeterli
0534 200 77 77
#online falcılar#online fal#online falcı#online fal cafe#tarot#tarot falı#tarot falı bak#Tarot Falı Baktır#tarot falcısı#kahve falı#canlı kahve falı#ankara fal cafe#ankara fal#Ankara Falcılar#izmir fal#izmir falcı#istanbul fal#istanbul falcı#rune taş falı#rune#katina falı#katina aşk falı#katina aşk falı nedir#medyum#astrolog#Astroloji#en iyi falcı#en iyi fal#en iyi falcılar
15 notes
·
View notes
Text
“Güz Kıyameti”
(Devrim televizyondan yayımlanmayacak.)
Devrim çomaklarla yapılır. Çocuklarla ve saf kalplerle… Yaşatmak içindir devrim. Masumiyetin devamı için. Haklılar için. Ama üzüldüğüm şey haklıların hakları için kılını bile kıpırdatmaması. Kabullenme seanslarındaki korkunç izdiham. Ancak bilsinler ki hareketsiz haklılık, leştir. Ezilenin ezene karşı büyüdükçe büyüyen sonsuz sadakati, ah! Bunları düşünüyordum istasyonda Zehra’yı beklerken.
Tren de geldi işte. Zehra trene ve bekleyişe anlam katıyordu. İnsanlar trenden inmeye başladı. Zehra da indi. Evet, tanıdım, O’ydu. Çiçekli mor bir eteğin üstüne açık mavi bir gömlek giymişti. Saçları yine yirmi beş yıl öncesi gibi kısa ve bu kısalık onun Tanrıçalara has silahıydı. Yüzündeki kumrallığa eşlik eden çizgiler, içinde günü geldiğinde kullanılmak üzere saklanan kelimeler ve dudağının her iki yanında muhafız gibi duran izler. İzler, Zehra’nın sihirli kılıçlarıydı. Hele bir de gülümsediğinde, yüzü mimik deryası olurdu.
…
Yirmi beş yıl olmuştu görüşmeyeli. Aynı mahallede büyümüştük. Büyük ve boş bir arazi vardı mahallemizde. Orada çeşitli top oyunları, tahtadan silahçılık ve çelik çomak oynardık. O kadar büyüktü ki arazi, sanki dünyanın bütün çocuklarını toplayıp getirsen yine de dolmazdı. Sınırsız düşler tarlası gibiydi. Yıllar sonra orasının bir halı saha büyüklüğünden fazla olmadığını fark ettiğimde hayal kırıklığına uğramıştım. Sanırım büyük olan yüreklerimizdi. Geri kalan her şey maketler uygarlığıydı.
Çelik çomak oynadığımız bir gün hava atacağım diye çok sert vurduğum çomakla Zehra’nın alnını kanatmıştım. Hemen gidip babasına söylemişti. Babasının bana doğru sinirli bir Erol Taş prototipiyle geldiğini gördüğümde hayatımın en hızlı dört yüz metresini koşmuştum. Atletizme yazılsaydım eminim ki rekorlar kıran bir koşucu olurdum. Zehra’yı kızdırmayı seviyordum. Bir dönem fincanla fal bakma furyası vardı. Hareketli fincan falı... İşin içine gizli güçler de karışırdı. “Bilmem ne teyze eğer buradaysan işaret ver!” gibisinden bir şeyler söylenirdi başlanmadan önce. O da işaretini verirdi. Masada kaygan bir kartonun üzerinde kâğıt parçalarına yazılan harfler daire şeklinde sıralanırdı. Biz yaklaşık yedi sekiz kişi hepimiz birden işaret parmaklarımızı fincanın üzerine koyar ve sorular sorardık. Kim kimi seviyor gibi sorular. Cevap şöyle oluşurdu: Fincanın tepesindeki işaret parmağı krallığının baskısıyla fincan harflere doğru hareket ederdi. Tabi ki o göremediğimiz bilmem kim teyzenin ruhu sayesinde olurdu bu ve sonunda bir isim çıkardı ortaya. Benimkine “Esin” çıkmıştı. Hiç konuşmadığım ve bilmediğim bir kızın ismi. O gün Zehra’nın yüzü güz kıyametiydi.
...
Beyazlarıma bakıyor. Yüzümdeki hüzün artıklarını inceliyor. Susuyor. Gölgesiyle oynuyor. Az sonra sinsice bir tebessümü kulağından çektiği gibi getirip aramıza koydu. “Bu ne?” dedim içimden. “Tecrübeli bir tebessüm.” dedi o da içinden. Belki de intikam alıyordu. Sarılacak gibi yaptı sonra vazgeçti. Neden trenle gelmeyi tercih ettiğini sordum. “Sevdiğim bir kimseye veya bir kente yolculuk yapacaksam trenle yapmalıyım.” dedi. Demek hâlâ seviyordu beni… Dostluklarımız devam etmişti. Herkes büyüyüp hayatın kucaklayıcı kollarına atıldı. Başka yaşamlar. Başka sözcükler. Başka sarılmalar. Başka oyunlar. Başka kederler… Ama mektuplarla da olsa arada görüşmeyi sürdürüyorduk. Sonra telefonlar. Sosyal medya ve dünyayı küçültüp yalnızlığı büyüten daha birçok şey… Herkes herkesi çok rahat bulabiliyordu. Zehra öğretmendi. Daha sonra müdür olmuş. Bu sistemde müdür olmak kolay değil, hele ki muhalifsen. O hep hırslıydı ve başarılı olmak için çok çaba sarf ederdi. Arabaya bindik ve eve doğru yola koyulduk. Evim kentin dışında bir yamacın dibindeydi. Küçük bir bahçem ve içinde birkaç ağaç vardı. Kediler, tavuklar ve Oscar’a aday olabilecek nitelikte olan yalnızlığımdaki edebi huzur. Daha iner inmez hemen kümesteki civcivlikten yeni terfi etmiş genç tavuklara yöneldi. “Çok tatlılar bunlar!” İlk defa tavuk görmüş gibi davranıyordu. Bir süre Zehra ve tavuklar senfonisini izledim.
…
Kapitalizm: Metalik kurtlar fabrikası, paslı çiviler kenti, ucu zehirli oklar mağazası, kamaşmalar zamanı, haklıların yüceltilen sessizliği, titreyişin kökü… Ne çok şeyi kapsıyordu kapitalizm. Akıllı telefonlarımız. Onurlu kaybedişlerimiz. Örgütsüz öfkelerimiz… Daha ne çok şey…
Kutsanmış fraksiyonlarımız vardı. Sosyalizm nasıl bir şeydi ki böyle kırk fraksiyona bölünmüştü. “Devrim televizyondan yayımlanmayacak!” sözündeki şifre ve o kaçtıkça kovalanan, bir türlü yakalanamayan güzel günlere olan inanç, aynı sabır ve başarısızlıkla nesilden nesle devam etti. Devirler değişti. Kitle iletişim araçları inanılmaz boyutlara ulaştı. Ah proletaryam! Neredesin? Yeni sınıflar ortaya çıktı. Ama ne olursa olsun devrim kameralarla değil, çomaklar ve bilyelerle yapılır. Devrim o küçük oyun sahasını uçsuz bucaksızlık makamına yükselten kocaman yüreklerle yapılır. Muktedir bunu biliyordu ve ilk önce çomaklarımızı, bilyelerimizi alıp yerine plastik duyguları koydu. Sonra kul’eksiyonlar çağını başlattı. Silah satan Tanrılar. Kredi notunu belirleyen Tanrılar: Standart Poor’s, Fitch Ratings ve Moody’s. Dünya bankası. Merkez bankaları. Ay-em-ef. Böylece ütopyanın ütopyası oldu işçi sınıfının iktidarı. Geriye üç beş kişinin alanlarda ölümüne mücadelesi ve dağınık öfke patlamasından başka bir şey kalmadı ve izleyen diğer haklılar yığını. Susmakla kurtulacağını sananlara gelmişti sıra. Köleleştirmeye, yoksullaştırmaya, yok etmeye, öldürmeye çalışan muktedire karşı tek silah olan genel grev kararı verilmediği sürece emekçinin yenilgiler seremonisi devam edecektir. “Burası dünya yahu, burası bu kadar işte!” demişti Onur Ünlü.
Evet, burası dünya ama burası bu kadar değil.
Hem Zehra da var şimdi.
İnsanın düşlerini emanet edebileceği bir yüzü vardı Zehra’nın. Mutluluk parodisiydi gülüşü. Çocukluğunu çantasında taşıyordu sanki. Arada çıkarıp yüzüne sürüyordu. Yüzünde ışık taşıyan yürüyüşçüler dolaşıyordu… Gelirken bana ait olan dört kitabı da getirmişti yanında. Onun için imzalamamı istedi. “Hiç değişmemişsin!” dedi ve devam etti: “Hiç pes etmiyorsun, delilik bu, dünya kurtarılacak bir yer değil, hatta kurtarılmayı beklemiyor bile. Kurtarılmak umurunda değil dünyanın.” Zehra da insanları yutan bu tutulmalar çarkına karşıydı ve öfke doluydu. Ama sanırım o da pes etmiş ve her şeyi oluruna veya başkalarının mücadelesine bırakanlardandı. Nasılsa birileri bizim yerimize plastik mermiler-günü geldiğinde gerçek mermiler yiyordu. Nasıl olsa konuşurken sözcüklere kalbini ekleyenler kirpiklerini fırça gibi kullana kullana geleceklerdir karanlığı ışığa boyamak için. Karanlığı ışığa boyamak için vurula vurula dizileceklerdir anımsamalar takvimine. İşte bu yüzden onunla farklı düşünüyorduk. Kitaplığımdaki kavgayı anlattım. Cezalandırılmış bilgiyi. Zeytin ağaçlarının öyküsünü… Ağaçlara düşman olanlar tüm insanlığa düşmandır. Toprağın kokularını nasıl hissettiğimi anlattım. Toprak çığlıklarını bu kokularla gönderir insanlara. Onun getirip aramıza koyduğu tebessümün yanına uykusuzluğun hafızasını koydum. Birden aklıma gelmişti; çelik çomak oynarken yanağını kanattığım için ilk defa özür diledim ondan. O da babasının beni kovalarken alnındaki yaranın acısını unutarak nasıl gülmekten yerlere yattığını söyledi.
Küçük düşler kumbarasını koydum önüne. Hadi daldır elini ve içinden bir düş çıkar dedim… Düşün içine girip Yıkıklar Ülkesi’nin sembolü olan Gelincik Köprüsü’nden geçtik. Yukarı doğru tırmandık. Papatyalar patikasından olasılıklar tepesine çıktık. Sözcükleri uçurumdan atıp sessizce henüz içine girilmemiş bir anlama yanaştık. Bulaşıcı boşluğun kollarında saatlerce kurtarılacak olanın o muhteşem sanatını izledik yukarıdan.
5 notes
·
View notes
Photo
RUNE TAŞ FALI HAKKINDA BİLİNMEYENLER 🌸🌸 Rune-taş falı, doğal taşların üzerine rune sembollerinin işlenmesi ve bu taşların kullanılmasıyla bakılan bir faldır. Fala bakılacak taşların boyutu ve cinsi falın metoduna göre farklılık gösterebilir. Taşların üzerine işlenmiş rune sembolleri gelecek ve geçmiş konusunda rehberlik eden bilgiler taşır. Her rune farklı bir anlam ve kehanet yansıtır.🌸 Arayabileceginiz Telefonlarımız : 0312 911 20 01 0312 418 18 27 0542 376 11 88 Whatsapp mesajlaşma numaralarımız : 0539 843 80 88 0539 843 82 88 0533 466 91 88 0530 886 91 88 0533 018 23 88 0537 616 38 88 0533 596 48 88 0533 795 68 88
https://www.ankarafalcafe.com/
0 notes
Text
KEMİK FALINI DUYMUŞ MUYDUNUZ?
Kehanet için kemiklerin kullanımı, binlerce yıldır dünyadaki kültürler tarafından gerçekleştirilmiştir. Birkaç farklı yöntem olsa da, amaç genellikle aynıdır, kemiklerde görüntülenen mesajları kullanarak geleceği tahmin etmek.
Tarihler boyunca birçok gerçek falcı özellikle sezgilerini kullanmak yoluyla bazı materyaller kullanarak fal bakmıştır. Bir falcının gerçek falcı olarak nitelendirilmesinin birincil koşulu sezgilerinin kuvvetli olmasıdır. Bunun yanında bir gerçek falcı dilediği şekilde fal çeşitleri için yardımcı kaynaklar kullanabilir veya durugörü yöntemini seçebilir. Kemikler de çok eski dönemlerden bu yana kullanılan fal materyallerinin arasında sayılır.
KEMİK FALI NEDİR VE NASIL BAKILIR?
Kökenleri antik çağlara kadar dayanan kemik falına hem batı hem de doğu kültürlerinde rastlanmıştır. Doğuda bu fala genellikle yırtıcı hayvanların kemik zarlarına çizilen motiflerle oluşturulan materyal bir miktar yüksekten atılarak bakılır.
Batı medeniyetinde ise bir dilek dileniyor ve gerçek falcı tarafından kemikler yere atılıyordu. Kemiklerin düşme pozisyonuna göre de dileğin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğine dair yorumlar yapılıyordu.
ÇEŞİTLİ KÜLTÜRLERDE KEMİK FALI
Bazı toplumlarda kemikler yakılır ve şamanlar veya rahipler tarafından kullanırdı. Onların kullandığı yöntem yeni kesilmiş bir hayvanın kemiklerinin kullanılmasını içeriyordu. Shang hanedanlığı döneminde Çin’in bazı bölgelerinde, büyük bir öküzün kürek kemiği kullanılırdı. Kemiğin üzerine sorular yazılırdı, ateşe konulurdu ve ısıdan kaynaklanan çatlaklar gerçek falcı tarafından yorumlanırdı.
Keltlerin de bir tilki veya koyunun kemiğini kullanarak benzer bir yöntem kullandıklarına inanılıyor. Ateş yeterince yüksek bir sıcaklığa ulaştığında, kemikte çatlaklar oluşurdu ve bunlar eğitim almış sezgisi güçlü kişilere gizli mesajlar verirdi.
Bazı Moğol kabilelerinde, her bir kemiğin yanlarında farklı işaretler bulunan dört kenarlı kemikler bir kerede yere saçılırdı.
KEMİK FALINDA KEMİK KULLANMAK ŞART MIDIR?
Şayet hayvan kemiklerinin kullanılmasına karşı etik itirazlarınız varsa, onları kullanmak zorunda değilsiniz. Küçük eşyalar veya biblolarla da kemik falı bakılabilir. Esas mesele sezgilerin kullanılması yoluyla fal yorumlamaktır.
Hatta bazı toplumlarda kemik falı kemik sepeti adı altında hazırlanan materyallerle bakılır. Genellikle kemikler, kabuklar, taşlar, madeni paralar, tüyler vb. gibi diğer nesnelerle karıştırılır ve bir sepet, kase veya kese içine yerleştirilir. Daha sonra bir hasırın üzerine ya da sınırları çizilmiş bir daireye saçılırlar ve görüntüler okunur. Bu, bazı Amerikan Hoodoo geleneklerinde ve ayrıca Afrika ve Asya falcılık sistemlerinde bulunan bir uygulamadır. Tüm kehanetlerde olduğu gibi, bu sürecin çoğu sezgiseldir ve bir çizelgede işaretlediğiniz bir şeyden ziyade, evrenden veya zihninizin size sunduğu ilahi olandan gelen mesajları okumakla ilgilidir.
0 notes
Text
Medyum İklim
Medyum İklim kimdir ? Hangi Fallara bakar? Tarot falı mı? Su Falı mı? Yoksa Yıldızname mi bakıyor? Taş Falı veya Mum falı bakıyor mu? Merak ettiniz her şeyi cevaplıyoruz.
Medyum İklim kimdir ? Hangi Fallara bakar? Tarot falı mı? Su Falı mı? Yoksa Yıldızname mi bakıyor? Taş Falı veya Mum falı bakıyor mu? Merak ettiniz her şeyi cevaplıyoruz. Adı : Medyum İklim Lakabı : Yok Memleketi : Bursa Yaşı : 44 Tecrübesi : 25 YIL İlgi Alanı : Tarot falı, Durugörü falı Aşk Falı ve Yıldızname Hobileri : Çiçekler, Sokak hayvanları ve Tarihi yerler gezmek Çalıştığı Yer…
View On WordPress
#ankara en iyi falcı Medyum İklim#aşk falı Medyum İklim#bursa en iyi falcı Medyum İklim#çankırı en iyi falcı Medyum İklim#çorum Medyum İklim en iyi falcı#Falcı#falcı Medyum İklim#izmir en iyi falcı Medyum İklim#Medyum İklim aşk falıMedyum İklim yıldızname#Medyum İklim durugörü falı#Medyum İklim hangi fallara bakar#Medyum İklim kimdir?#Medyum İklim tarot falı#online falcı telefonda Medyum İklim#online Medyum İklim#telefonda Medyum İklim
0 notes