#su varisi
Explore tagged Tumblr posts
Text
İstenmeyen varis. Çürük. Deli. Dönmemesi gerekeni geri getiren. Su varisi. İşaretlenmiş günah. Hiçbirinin artık bir önemi kalmamıştı. Sadakatsiz. Artık ben buydum.
9 notes
·
View notes
Text
Benden nefret etmene dayanabilirim ama onu seveceksin diye ödüm kopuyor
7 notes
·
View notes
Text
Suya hükmedecek kadar güçlü fakat daha kalbini kontrol edemiyor
0 notes
Text
Darenimde Darenimm
Benden nefret etmene dayanabilirim ama onu seveceksin diye ödüm kopuyor.
#hgoi#ngkabal#lordlar ve varisler#krallar ve soytarıları#hepimiz gökyüzü olmak istedik#gece yarısı lordu#ateş lordu#su varsi#gökyüzünün varisi
2 notes
·
View notes
Text
O ateş varisiydi ama en çok yanan oydu.
O hava varisiydi ama en çok nefessiz kalan o olmuştu.
Toprak varisi olan oydu ama diri diri gömülende o olmuştu.
Doğru, su varisi olan bendim ama en çok boğulan da ben olmuştum. Gökyüzüne sahip olan bendim ama kendine bir gökyüzü kadar uzak olan bendim.
#lordlar ve varisler#n. g. kabal#daren#egeninincisi#3391kilometre#3391km#aslı arslan#beyaz leke#eftalya atalar#tugay demir çeviker
31 notes
·
View notes
Text
SU VARİSİ NOVA
"O varis," dedi birisi.
"Gözlerinden belli. Delinin varisi."'
9 notes
·
View notes
Text
"Yolunu mu kaybettin su varisi? "
2 notes
·
View notes
Note
merhaba :3
Size Lordlar Ve Varisler için bilgi vermeye geldim
Aslında kitabı okursanız daha iyi olur ve ilginizi çeker ama yine de yazılarınız çok güzel.
Bu kitabımızın ana karakteri Nova.
Nova dünyada en yakın arkadaşı Ayzer ile yaşayan bir genç kız. Onun yaşadığı şehirde 'alfin' adı verilen bir ırkla ilgili efsaneler var. Efsaneye göre Elemantel diye bir diyar vardır ve bu diyarı Lordlar ile Varisler yönetir. Yine efsaneye göre Elemantel den varisler kaçırılmılştır ve alfinler varisler için dünyaya gelecektir.
Burada öncelikle Elemental ile ilgili olarak 4 ayrı krallık vardır. Hava, Ateş, Toprak ve Su. Herkesin burcuna göre bir krallığı vardır ve Krallığına göre güçlere sahiptirler.
Lordlar ve varisler ölümsüzlerdir ve en güçlü sihir gücüne sahip olan onlardır. Eğer birisi bir Lordu ya da varisi öldürmek isterse o da ölür.
Nova Elementale geldikten sonra Su Varisi olduğunu öğrenir ama Su Krallığı Toprak Lordu Amon tarafından yıkılmıştır. Nova sürekli olarak dışlanır ama Hava Lordu Sina ona yardım edip onu sarayına alır.
Nova ölmüş Su Lordu'nu geri getirir ve birlikte Su Krallığını geri getirmeye çalışırlar.
Nova'nın ruh bağı ile bağlı olduğu hayvan düşmüş bir krallığın Lordu olan, orman ruhu kaplan Tayga'dır. Tayga kadim bir hayvandır ve insana dönüşebilir.
Bu İlahi Su Lordu Arın. Bir zamanlar diyarın Kralıydı ve gelmiş geçmiş en güçlü Lordu'du. Arın insanları kanları ile yönetebilir ve Su Krallığına çok sadıktır. Onun için Su Krallığı her şeyden önemlidir.
Şimdi işler biraz karışıyor. Lord Daren'in ondan büyük bir abisi var ismi Lord Evran. Ateş Krallığı'nın Varisi Ariana' ya aşık olan Arın onun Ateş Varisi olduğunu gizledi.
Su Lordu'ndan nefret eden Evran bu bahaneyle Su Krallığının yarısını ve Arın'ın öldürerek onunla birlikte öldü. Arın Su Krallığını sakladığı için savunmasız kalarak öldü.
Onun ruh bağı ile bağlı olduğu hayvan bir deniz kızı olan Adalia'dır.
Devamını yazmamı ister misin?
Merhaba. Çoook teşekkür ederim. Mesajınıza geç cevap verdiğim için kusura bakmayın. Yeni gördüm. Letfen devam edin.
4 notes
·
View notes
Text
Bölüm 63: Jing ile Wei arasındaki savaş çok yakındı
Nangong Wei, harıl harıl çalışan bir karınca kadar endişeliydi. Qingming festivalinden önceki gece Weiyang Sarayı'nda aniden alevler baş göstermişti.
Yüzlerce devriye askerini bir an evvel ve çok uzatmadan yangını kontrol altına alması için gönderdi.
Devasa alevler gece boyunca yanmayı sürdürmüştü. Weiyang Sarayı'nın otuz altı odasının tamamı yanıp küle dönmüştü.
Weiyang Sarayı'nın önceki meclise ait Doğu Sarayı'nı dönüştürülerek yapılmış olması büyük bir şanstı. İnşa edilirken suikastçıların öteki odalara sızıp tahtın varisine suikast düzenlemesinin önüne geçmek için tıpkı Ganquan Sarayı'nda olduğu gibi etrafında büyük boş bir alan bırakılmıştı.
Bu sayede Weiyang Sarayı geriye hiçbir şey kalmayana dek yanmış olsa da diğer saraylar bundan etkilenmemişti.
Baharın başında kuru bir hava olduğundan, geçmişte sıklıkla sarayların içinde yangın çıktığı olaylar yaşanırdı. Fakat Ekselansları Zhenzhen'in Majestelerinin kıymetlisi olduğunu bilmeyen var mıydı?
Nangong Wei gece boyu uğraşmıştı. Ertesi sabah meclisi topladı, ardından bir yudum su içmeden doğrudan danışmanlarıyla karşı önlemleri tartışmak için kendi malikanesine gitti.
Danışmanlar arasında iki karşıt görüş oluşmuştu. Bir taraf bir an evvel Majestelerine durumu bildirmek için bir haberci yollanması ve kendi ihtiyatsızlıklarını itiraf etmeleri, ondan bir karar vermesini istemeleri gerektiğini savunuyordu.
Öteki taraf ise Majesteleri İkinci Prens'i krallığı yönetmesi için seçtiğine göre bu görevi yerine getirmesi gerektiğini savunuyordu.
Eğer yanan saray Weiyang Sarayı değil de sıradan bir saray olsaydı böyle basit bir meseleyi Majestelerine rapor eder miydi? Majesteleri bu raporu gördüğünde onun henüz tahtı devralacak kadar nitelikli olmadığı kanısına varmaz mıydı?
Nangong Jingnu her ne ayrıcalıklı olsa da yalnızca bir Prenses olduğu gerçeğini değiştirmiyordu. İkinci Prens'in önemsiz bir mevzu için bu kadar yaygara çıkarması sadece Majestelerinin gözündeki imajını zedelerdi.
Şu anda yapması gereken asıl şey Weiyang Sarayı'nda çıkan yangının nedenini bulmak, beceriksiz saray hizmetçilerini yakalayıp Yüce Kurul'a iletmek ve meclisin işlerini harika bir düzen içerisinde yerine getirmekti.
Nangong Wei iki tarafın fikrini de mantıklı bulmuştu: Haber göndermek yaptığı hatanın götürüsünü minimuma indirirdi, fakat krallığın varisi olma hakkını kaybettirirdi. Haber göndermez ise de İmparator babası bunun için onu suçlayabilirdi, lakin tahtın varisi olma konumu elinde kalırdı...
Nangong Wei sonuç olarak ikinci fikri benimsedi. Weiyang Sarayı'nın hizmetçilerinden birkaçını ve devriyeden sorumlu askerleri göz altına alıp Yüce Kurul'a gönderdi ve insanları yangının sebebini araştırmaya yolladı.
Meclisin irili ufaklı tüm meselelerini düzgün bir biçimde halletmişti, bu yüzden de İmparator babasının döndüğünde onu suçlamayacağını düşünüyordu.
Fakat Nangong Wei önceki gün Dördüncü Prens Nangong Zhen'den gizli bir mektup aldı: Qingming'den önceki gece ataların mezarları yanmıştı. İmparator babası dağa tek başına çıkarak töreni tamamlamıştı. Nangong Jingnu'nun atı kontrolden çıkmış ve Fuma onun hayatını kurtarmıştı. Çimenli Ovalardaki pislikler bir araya gelerek isyan başlatmıştı. Kuzeyin dokuz vilayeti onları yenememiş ve Yi vilayeti kaybedilmişti...
Nangong Wei'nin gözlerinin önünü bir karanlık kapladı. Sandalyesine çöktü, yarım gün boyunca ruhu çekilmiş gibi öylece kalmıştı.
Aynı gün içinde hem ataların mezarlığı hem de kraliyet ailesinden bir saray yanmıştı. İmparator babası bunun hakkında ne düşünecekti?
Buna ek olarak haberci, "krallığı yöneten" bu Prensi görmezden gelip kendi bildiğini okumuştu. Raporu doğrudan imparatorluk ailesinin avlanma alanlarına götürmüştü...
Bu şekilde İmparator babasına açık bir şekilde yönetimden memnun olmayan bazı yüksek yetkililerin olduğunu söylemiş olmuyor muydu?
Bu geziden döndüğünde İmparator babasının harika bir ruh hali içinde olacağını ve bu dikkatsizliğin fazla üzerine gitmeyeceğini umuyordu. Fakat görünen o ki bu artık imkansızdı.
Nangong Wei gece dahil bir gün boyunca danışmanlarıyla tartıştı lakin hiçbirinin aklına parlak bir fikir gelmemişti.
Bir koruma telaşla içeri daldı, ardından odanın dışında rapor vermek için diz çöktü, "Ekselansları, Majesteleri sizi derhal saraya çağırıyor."
"Ne?! İmparator babam döndü mü? Ne zaman?" Nasıl bu kadar erken gelebilirdi?!
"Bu asker bilmiyor, yalnızca Majestelerinin döndüğünü duydu."
Nangong Wei'nin resmi giysilerini değiştirecek kadar bile vakti yoktu. Süratli bir ata binerek imparatorluk sarayına sürdü.
Nangong Rang yüksekteki koltuğunda oturmaktaydı. Önündeki katlanmış duran üç rapora bakarken yüzünde kasvetli bir ifade vardı.
"İkinci Prens geldiler."
Nangong Wei uzun cübbesinin eteklerini toplayarak uzun ve hızlı adımlarla büyük salona girdi, ardından dizlerinin üzerine çökerek eğildi, "Bu oğul İmparator babamı selamlıyor."
Nangong Rang, önündeki fırçalığı kaldırdığı gibi yere fırlattı, "Vefasız oğul! Ne yaptığına bak!"
Altından yapılmış fırçalık büyük bir gürültüyle büyük salonun zeminine çarptı. Yerdeki sert ve siyah çinilerden birkaçını kırmıştı.
Nangong Wei kendisine doğru kayan fırçalığa baktı. Soğuk terler döküyordu, "Bu oğlun suçu on bin kere öldürülmeyi hak ediyor, İmparator baba, kendi sağlığınıza dikkat edin."
Nangong Rang soğukça homurdandı, "Elindeki tek şey o zeki konuşan çenen! Hayırsız evlat! Bu koca meclisi sana emanet etmek için çektiğim sıkıntıları boşa çıkardın ve bir aydan kısa bir süre içinde bu koca felaket yaşandı!"
Nangong Wang başı aşağı eğik şekilde kenarda dikiliyordu, fakat içinden kıs kıs gülmesine engel olamadı: Qi Yan gerçekten son derece kötücül bir plan yapmıştı, iki numaranın işi bitmişti!
"Bu oğul işlediği suçlarla on bin ölümü hak ediyor. O gün görevini aksatan tüm saray hizmetçileri yakalanıp Yüce Kurul'a gönderildi, elde edilen bilgiler de halka yayılmasını en aza indirmek için anında kilit altına alındı..."
Nangong Rang bir an sessiz kaldı, "Git ve kenarda dur."
"İmparator babama teşekkürler." Nangong Wei sürünerek yerden kalktı, ardından kendi isteğiyle giderek sıranın en arkasına geçti.
Salonda başka kimin olduğunu ancak o zaman görebilmişti. Yetişkin tüm Prensler oradaydı, meclis yetkililerin bile çoğu karşılamaya gelmişti.
Nangong Rang daha yeni yazdığı imparatorluk fermanını Sijiu'ya uzattı. O ise imparatorluk basamaklarının önüne gelerek net ve yüksek bir sesle, "G��ğün isteği ve İmparator'un buyruğuyla, şöyle emredildi: Kraliyet Ailesi bakanı Gongyang Zhong, Ayin Bakanı Guan Da, İmparatorluk Nişanı meclisinin Bakanı Yan Yun görevlerini ihmal ettiler. Onlara emanet ettiğim ağır yükümlülüğü yerine getirmekte başarısız oldular, büyük bir soruna sebebiyet verdiler. An itibarıyla görevden alınacaklar ve Ceza Bakanlığının hapishanesinde göz altına alınarak cezalarına karar verilene kadar bekleyecekler," diye okudu.
Üçü imparatorluk buyruğunu dinledikten sonra sessizce yere diz çökerek İmparatora lütfu için teşekkür ettiler. Kendi istekleriyle siyah ağ şeklindeki keplerini çıkarıp önlerine bıraktılar, ardından korumaların kendilerini göz altına alması için salonun girişine gittiler.
Öz savunma olarak tek bir kelime bile etmemişlerdi. Büyük salonda bu üçüyle yakın olan yetkili sayısı hiç de az değildi, fakat kimse onlara müsamaha gösterilmesini dilemek için öne çıkmamıştı.
Nangong Rang atalarının mezarlarının yanması olayının önemini örtbas etmek için "görevlerini ihmal etme" ifadesini kullanmıştı. Her ne kadar bu konu hakkında bilgileri gizli tutma niyetinde olsa da meclisteki yüksek yetkililerin hepsi çoktan duymuştu.
Hoşgörü gösterilmesi için kimse öne çıkmayınca o üç kişinin de suçlarını kabul etmekten başka şansı kalmamıştı.
Ailelerinin buna dahil edilmemesi zaten bu büyük talihsizliğin içindeki şanstı.
Nangong Rang kaşlarının arasını ovdu, ardından kendini toparlayıp şöyle dedi, "Başka bir meseleyi gündeme sunacağım. Yakın zamanda kuzeyin dokuz vilayetindeki pisliklerin gizlice bir araya toplandığı haberini aldım. Sayısız otlağı ele geçirip mülklerin depolarını ve cephaneliklerini soymuşlar. Yi vilayetinin ardından Qing vilayeti de tehlike altında. Zhenbei Generali Shangguan Wu'ya You vilayetine dönerek askerlerini yollamasını ve isyanı bastırmasını emrettim. Fakat o kabile yerlileri çekirge gibi çoğalıyor. Yetkililer olarak fikir belirtin, herkes bir fikir belirtsin. Birkaç Prens de fikrini söyleyebilir."
Baş Katip Xing Jingfu elinde yeşimden bir plakayla ayağa kalktı, "Majesteleri, bu kulun diyecek bir şeyi var."
"Söyle."
"O kabile yerlilerinin vahşi bir doğası olduğunu bu kul da duymuştu, nereye gitseler sıradan halkı öldürüyorlarmış. Kuzeyin dokuz vilayetinde yaşayan halk korkuyor, tüm ailelerini alıp bu felaketten kaçıyorlarmış. Eğer bu böyle devam ederse kuzeyin dokuz vilayetindeki seksen bir bölge yalnızca içi boşalmış şehirlerden ibaret olacak. Meclisin on yıldan fazla süren emekleri boşa gitmiş olacak. İnşa ettiğimiz kale şehirleri başkalarının olacak. Majestelerinin halkı kuzeye yerleşmeye teşvik için dağıttığı gümüş lianglar da boşa gidecek. O kabile yerlilerinin çoktan zorlu bir güç haline geldiğini konuşmak yerine, Majesteleri bu şansı onların kökünü temelli kazımak için kullanmalı. Yoksa vilayetler kaybedilip krallık büyük bir sarsıntıya uğrayacak."
Nangong Rang bir anlığına sessiz kaldıktan sonra uzun bir iç çekti, "Bizden olmayanların gerçekten de değişik kalpleri var. O zamanlar bu kadar yumuşak kalpli davranmamalıydım. Eğer senin ve Komutan Lu'nun tavsiyesini dinlemiş olsaydım bugün böyle büyük bir felaketle sonuçlanmazdı."
Xing Jingfu İmparatorun çok yakın bir yardımcısıydı, bu yüzden Nangong Rang tahta çıktıktan sonra seviyesini öyle yükseltmişti ki Baş Katip olmuştu.
Komutan'ın tarafına karşı hep çekirdek güç görevi üstlenmişti. Her ne kadar ikisi birbiriyle ateş ve su kadar zıt olsa da, Çimenli Ovaların akıbeti hakkında fikirleri şaşırtıcı şekilde örtüşüyordu.
Lu Quan her zaman kabile yerlilerinin vahşi bir hayat sürdüğünü düşünmüştü. Kaba ve medenileştirmesi zorlardı, bu yüzden de gelecekteki olası sorunları engellemek için derhal onları diri diri gömmeye odaklanmalılardı.
Xing Jingfu onları gruplara ayırıp halatlarla birbirine bağlamayı öne sürdü. Süvari ve okçular onları Luo Nehri'ne atlamaları için kovalayacak ve yaylı tüfek kullanan askerleri ise akıntının yavaş olduğu nehrin aşağısına konuşlanıp hayatta kalan olursa öldürmek için bekleyecekti. Böyle yapmak meclisin insan gücünü koruyacak ve devasa ceset yığınlarından dolayı yayılabilecek bir hastalığın önüne geçecekti.
Nangong Rang onların bu tavsiyesini reddetti, politik ilkelere aykırıydı.
Krallığı her zaman erdemle yönetmişti. Böylesine gaddarca bir şey yapmak halkın desteğini kaybetmesine neden olurdu. Kabile yerlileri hakkındaki fikirlerine katılsa da bunu yapamazdı.
Xing Jingfu, Nangong Rang'ın aklından geçenleri anlamıştı, bu yüzden de onları köle sınıfına almayı, ardından meclis için kale şehirleri inşa etmelerini emretmeyi önerdi. Böylelikle masraftan da kaçınacaklardı...
Kabile yerlilerinin bugünkü haline gelmesi yüzünden Nangong Rang kendini suçtan aklayamazdı, fakat bunda Xing Jingfu ile Lu Quan'ın da parmağı vardı.
Personel Bakanı Deng Hongyuan da öne çıktı. Şöyle bir öneride bulundu, "Majesteleri, hani derler ya, birkaç koyun kaçmış olsa da ağılı tamir etmek için geç değildir. Bu kulun fikrine göre meclis, kuzeydeki dokuz vilayette yaşayan insanları rahatlatmak için birkaç imparatorluk elçisi göndermeli ve çeşitli vilayetlere savunmalarını güçlendirip ordularını kuzeydeki isyanı bastırmak için yollamalarını emretmeli."
Nangong Rang başını salladı, "İki bakan iyi noktalara değindi. Peki ya diğerleri?"
Harp Bakanı Shi Hongzi, ayağa kalkıp şöyle dedi, "Halihazırda meclisin çeşitli çalışma sahalarında gece gündüz talim yapan dört yüz yirmi asker bulunuyor. Başkenti koruyan ve sevk edilmesi tavsiye edilmeyen seksen bin muhafız dışında, her an savaşa hazır üç yüz kırk asker daha var."
Maliye Bakan vekili Wu Lingshan şöyle dedi, "Jingjia sekizinci yıldan itibaren çeşitli bölgelerden orduya katılmak için başvuran toplam insan sayısı, bir milyon sekiz yüz bin. Gerektiği anda orduya katılabilirler."
Xing Jingfu: "Dört bin üç yüz kişilik büyük ordu kabile yerlisi kölelere karşı savaşmaya hazır. Şu an bahar dikimi mevsimindeyiz, asker ailelerinin evlerinde kalıp çiftçilik yapmalarına izin vermek daha iyi olur."
Maliye Bakan vekili Wu Lingshan ellerini birleştirerek eğildi, "Efendi Baş Sekreter haklı."
Nangong Rang'ın yüzündeki ifade hafiften rahatladı, "Diğer sayın bakanlarımın da ordunun kumandanına yönelik bir isim önerisi var mı?"
Uzun zamandır beklemekte olan Nangong Wang öne çıktı, "İmparator baba, bu oğlun bir önerisi var."
"Kim olabilir?"
"Komutan Lu Quan, Efendi Lu."
Nangong Rang aşağı doğru Nangong Wang'a baktı. İfadesinde hiçbir hareketlilik yoktu, yüzüne bakarak ne hissettiğini kimse anlayamazdı, "Sayın bakanım Lu hiç şüphesiz ilk seçenekte yer alıyor, fakat altmışlarına merdiven dayadı. Onu sıkıntıya sokma niyetinde değilim."
"Bu oğul İmparator babamın endişelerini biliyor, ama yine de Efendi Lu'nun bu savaş için en iyi seçenek olduğunu düşünüyor."
"Ah? Sana bunu dedirtenin ne olduğunu açıkla."
"Anlaşıldı. Bu oğul bu savaşın kazanılması gerektiğini düşünüyor. Yapılacak ilk savaşta ve tek seferde kabile yerlisi isyancıları yok etmek en iyisi olacaktır. Ancak o zaman kuzeydeki halk gönül rahatlığıyla evlerine dönebilir. İkinci olarak Komutan Lu, kuzeyi fetheden mareşaldi, yalnızca birkaç ay içinde tüm Çimenli Ovaları yok etmişti. Yıllar geçip yaşlansa da saygınlığı hala önemini koruyor. Ordunun manevi gücü onun sayesinde yerinde olacak, meclisin güçlü ordusuna kanat bahşedilen bir kaplan misali güç katacak."
Nangong Rang başını salladı. İlk başta o da böyle düşünmüştü.
Fakat dönüş yolunda geçirdiği yoğun düşünme sürecinin ardından fikrini değiştirmişti: sonunda Komutanlık mülkünü etkisiz hale getirmişti. Yakında köklerini kazıyabilmeliydi...
Fakat Xing Jingfu ile Üçüncü Prens'in söyledikleri doğruydu: Lu Quan'ın komutanlığı her zaman hızlı ve vahşi olmuştu, öteki Generaller onunla kıyaslanamazdı bile.
Nangong Rang, Nangong Wang'a bir kez daha bakmasına engel olamadı. İki numaranın "beceriksizliği" ile karşılaştırıldığında, üçüncü oğlunun durumu daha iç açıcıydı.
Tam Nangong Rang kararını açıklamak üzereyken, birdenbire bir kişi öne atladı.
Personel Bakan vekili rapor verdi, "Majesteleri, Komutan şu anda başkentte değil. Efendi Komutan'a bir ay önce eski bir hastalığı nüksetmiş. Personel Bakanına bir mektup gönderip Li dağında bahar istirahatine çekilmek için izin istedi, bu da İkinci Prens tarafından onaylanmıştı."
— — —
PDL yazar notu:
İyi bir arkadaşının babası öldürülecek, Baishi Qi Yan'dan yardım isteyecek mi?
Ve bu büyük savaşın sonucu ne olacak olabilir?
Nihayetinde o, Qi Yan mı yoksa Agula mı?
Ve şu anki durumu köklerinden sarsacak olan öteki kişi ne zaman görünecek?
Jingnu'nun annesinin mevcut tek portresi yandı, buna üzülecek mi?
Qi Yan'ın yedek planı ne olabilir?
Lütfen Clear and Muddy Loss of Love'ı takip etmeye devam edin.
0 notes
Text
Orman sessizdi, her zamankinden daha sessizdi. Kuşlar her zamanki şarkılarını söylemiyordu ve rüzgar buz gibi esiyordu, kış yaklaşıyordu ve ormanda avlanacak yalnızca birkaç hayvan kalmıştı. Ağaç dallarından birine oturmuş bekliyordum.
Bir saat geçti, hiçbir şey olmadı.
İki saat.
Sonra nihayet bir çalılığın hışırtısı duyuldu ve işte oradaydı, gece gökyüzü ve ay ışığı kadar güzeldi. Tavşanı ürkütecek bir ses çıkarmamaya dikkat ederek yay ve okumu aldım. Yayın ipini geri çektim, nişan aldım ve oku bıraktım. Havada uçarak tavşana büyük bir gürültüyle çarptı. Tavşan şaşkınlıkla ciyakladı, güzel kahverengi gözleri iri iri açılmış ve şaşkın bir şekilde önümde uzanırken bana bakıyordu. Hızla kendimi yere indirdim, tavşanı yakaladım ve o bölgede daha fazla ürkmemeye dikkat ederek onu omzuma attım.
Zorn Kralı Oberon'un görkemli krallığımız Alfheim'ı ele geçirmesinin üzerinden neredeyse yarım yüzyıl geçmişti. Halkımı lanetledi ve onları büyülerinden mahrum etti, onları yoksulluk ve pislik içinde mahvolmak üzere hapsetti. Alfheim kaynakların, zenginliklerin ve güzel doğal büyülerin krallığıdır. Bu olay gerçekleştiğinde çocuk olmama rağmen, Zorn'un dehşeti ve Alfheim halkına yapılan baskı hakkında nesiller boyu aktarılan hikayeler duymuştum. Zorn'un krallığımıza düşürdüğü baskı ve zulmün karanlık gölgesini asla unutmamamız ve asla affetmememiz söylendi. Tavşanımla köye geri dönerken, krallığımızı geri alıp Zorn'un pençesinden kurtarabileceğimiz bir gün olup olmayacağını merak etmeden duramadım.
Sadece ben, küçük kız kardeşim ve annem vardı, varlığımız kasabanın çok uzağındaki küçük, soğuk bir kulübenin duvarlarıyla sınırlıydı. Yer seçimimizin daha önce bir şatoda yaşamaktan kaynaklanan utançtan mı, tek yatak odalı küçük bir kır evinde sınırlı kalmaktan mı yoksa sadece güvenlikten mi kaynaklandığından emin değilim. Benim için her iki durumda da önemli değildi, o günleri ya da savaşın kendisini hatırlayamayacak kadar gençtim. Babam savaşta halkını savunurken, ülkesi için savaşırken ölmüştü. Saygı duyulan bir yüce lorddu, Alfheim'ın hükümdarlığı sırasında Alfheim'ın sağ elinin kraliçesiydi. Onunla ilgili ilk anım şatomuzun bahçesindeydi; dört yaşımdan büyük olmamalıyım, varlığını hissettiğimde ona doğru koşuyor ve yerine yeni oturan ateş büyüsü becerilerimi sergiliyordum. Alfheimlılar ışığın ve doğanın büyüsünün taşıyıcılarıydı; Alfheim Krallığı'nın eski günlerinde gelişen bir güçtü. İnsanlar arasında özgürce ve doğal bir şekilde akıyor, onların kendilerini çevreleyen doğal dünyayla uyum içinde yaşamalarına olanak sağlıyordu. Binaların çoğu, doğanın büyüsünden yararlanarak, görülmesi gereken harika, güzel, ışıltılı bir şehir yaratacak şekilde inşa edildi. Yüce Lordlar ve onların soyundan gelenler beş güçten dördüne sahipti: gökyüzünü, hareketi ve zihni temsil eden havanın gücü; yaşam kaynağı olan su, büyümeyi ve berraklığı temsil ediyordu; ölümün ve yeniden doğuşun gücünü ateşleyin; toprak, mahsulleri ve doğurganlığı temsil ediyordu; ve son olarak ışığı ve ilahi duyguyu temsil eden ışık. Hiçbir yüce lord ışığın gücüne sahip değildi; yalnızca tahtın gerçek varisi böyle bir güce sahip olabilirdi.
Babamın gitmesiyle ve ailedeki tek avcı olarak sağlamak, avlamak, korumak ve hayatta kalmak benim görevimdi. Babamın haberi ve güzel krallığımızın yıkılışından sonra annem öfkelendi, kırgınlaştı; küçük kız kardeşim olmasaydı neredeyse tüm yaşama isteğini kaybedecekti. Küçük kız kardeşim o zamanlar henüz yeni doğmuştu, dolayısıyla ne yapmam gerektiğini biliyordum. Bana hiçbir zaman dayatılmadı, seslendirilmedi bile henüz biliyordum. Benim için çizilen yolu takip etmekten, benden önceki babamın izinden gitmekten başka seçeneğim yoktu. Anneme dönüşmeyi reddettim, kırgındım, babamın gururunun ve güçlü iradesinin ağırlığını taşıyordum, dolayısıyla Zorn'un yönetiminin bir başka kurbanı olmayı reddediyordum.
Kış yaklaşırken, geceler uzamaya başladı, gecenin sessizliğinde, sakalındaki sessizlikte, tutunduğu huzurda teselli bulduğum ne olursa olsun karanlıkla hiçbir sorunum olmadı. Yıldızlar asla gençliğimdeki gibi parıldamıyordu, yaşlandıkça dünya rengini ve parlaklığını yitiriyordu. Yine de intihara meyilli değildim, her ne kadar geceyi sevsem de o karanlığın içinde gizlenen şeyin soluk tenimle beslenmesini beklemeyecektim.
Arkamda bir varlığın varlığını duydum ve daha arkamı dönmeden yere çivilendim ve keskin bir bıçak boğazıma dayadı. Yayım ellerimden düştü ve küçük bir nefes verdim. Başımı kaldırdığımda, yüzü gölgelerin arasında gizlenmiş gizemli bir figür üzerimde belirdi. "Sen kimsin? Ne istiyorsun?" diye sordum, sesim öfkeden titriyordu. Garip figür başını kaldırdı ve keskin elmacık kemiklerini ve güçlü çene hattını ortaya çıkardı. Gümüş saçlarının arkasına hafifçe gizlenmiş gümüş gözleriyle bana baktı, ifadesi duygusuzdu. Bir Zorn domuzu. Kimliğini anında anladım, kalbim mideme atıyordu. Soğuk gözlerine bakarken korkumu belli etmemeye çalıştım, aklım hızla çalışıyor, bir çıkış yolu bulmaya çalışıyordum. Bu kendi güvenliğim için değil, arkamda bırakacaklarım için korkuydu. Ölmeyi göze alamazdım.
1 note
·
View note
Text
O ateş varisiydi ama en çok yanan da oydu . O hava varisiydi ama en çok nefessiz kalan o olmuştu . Toprak varisi oydu ama diri diri gömülen de o olmuştu. Su varisi olan bendim ama en çok boğulan da ben olmuştum
1 note
·
View note
Text
YENİ DÜNYA DÜZENİNE DOĞRU
Tüm dünyada aşırı milliyetçilik de yükseliş var
Pamdemi, pandemi sonrası ekonomik sıkıntı ve düzensiz göçmenler
Evet Önümüzdeki yıllarda sıcak bir savaşın olma olasılığını bundan bir kaç yıl öncesine kadar daha yüksek görüyorum…
Ancak kazanan her zamanki gibi sermaye olacaktır
Maltus’un nüfus kontrolü/planlama teorisi ne göre hareket ediliyor gibi.. amaç daha kontrol edilebilir toplumlar, devletler yaratmak…
buradaki sorun kontrolün kimde olacağı Yani patron kim olacak?
İklim krizleri kapıda.. buna bağlı olarak kaynak kıtlığı, oluşacak tarım ve su yokluğu kuraklık büyük afetler vs.
gelecek yüzyılın yeni sorunu olacak
önceki yüzyılın bakiyesi petrol ve enerji savaşlarına bu kıt kaynaklara ulaşma / sahip olmada eklenecek hatta bu daha ileri bşr gelecekte baş sorun olarak daha da yoğunlaşılacak
Dünya üzerindeki verimli topraklar üzerinde global tekelci sermayenin oyunları büyük beşeri ilaç üreticileri tarım ilacı hibrit tohum vb konularda üstünlük savaşında… isteğiyle kurakla… Rockefeller gibi global sermayelerin desteklediği tarım vakıfları grennpeace gibi aktivist gruplar bile var
Bunu KÜRESEL GÜÇ başlığında anlatalım
KÜRESEL GÜÇ
Görselde ywr alan eylemi hatırlıyor musunuz? Bu eylemi gerçekleştiren gençler Just Stop Oil isimli aktivist gruba üye. Biraz kazıdım üstünü. Arkasından çıkan renk benim için şaşırtıcı olmadı. Sıkıcı olmamasına özen göstereceğimi bir yazı ile anlatayım. (16 kasım 2022 tarihli yazım)
14 Ekim günü Just Stop Oil adlı gruba üye iki kişi Van Gogh’un Ayçiçekleri tablosuna konserve atarak eylem yaptı.
Eylemin ana teması; Petrol ve gaz üretimine son verilmesi gerektiğini savunmaları. Fakat eylem süresi boyunca herhangi bir devlet, şirket, kurum ismi verilmedi. Öznesi ve faili belirtilmeyen bir eylem yapılmış oldu.
Ufak bir araştırma yaptığınızda just Stop Oil bir grubun Britanya ayağı. (Greenpeace’in MI6 tarafından finanse edilmesini hatırla)
Batılı birçok ülkede farklı isimlerle eylemlerine devam ediyorlar. Yani anlayacağınız neredeyse küresel diyebileceğimiz bir organizasyonun bir ayağını görmüş olduk bu eylemle.
Şimdi madde madde gidelim:
➡️Just Stop Oil grubunu Climate Emergency Fund (İklim Krizi Fonu) finanse ediyor.
➡️Climate Emergency Fund (İklim Krizi Fonu) ‘’enerji dönüşümü’’ konusu üzerinde hızla harekete geçilmesi gerektiğini savunuyor
➡️Climate Emergency Fund (İklim Krizi Fonu) kurucusu kim? Aileen Getty.
➡️Aileen Getty kim? ABD’nin en zengin hanedanlarından Getty hanedanının varislerinden biri.
➡️Getty hanedanı servetlerini neye borçlu? 1942’de kurdukları Getty Oil petrol şirketine
➡️Climate Emergency Fund sadece Just Stop Oil’i değil, başka çevreci gruplara da fon desteği veriyor. Extinction Rebellion gibi.
➡️Petrol devi bir ailenin varisi neden temiz enerji davasına bu kadar finans desteği sağlar?
➡️İklim Krizi fonu'nun wep sitesinde bazı faaliyetler özetlenmiş. Bu faaliyetlere baktığımızda 2019 senesinden sonra 91 örgüte fon desteği verilmiş. 1 milyondan fazla eylemci ile çalışmışlar. 10 milyon insan ile iletişime geçilmiş. 22.000 eylemciye eğitim verilmiş ➡️Medya organlarına 10.000 den fazla özgün içerik üretilmiş. 7 milyon dolar hibe edilmiş. Ve bu rakamları 2022 senesine paralel olacak şekilde artmış olarak hayal edin!
➡️İklim Krizi Fonu bağışçılarına baktığımızda Adam McKay’i de görmek mümkün. Kendisi Don’t Look Up filminin senaristi.
➡️İklim Krizi Fonu'na en çok destek verenlerden bir diğeri Equation Campaign’in kurucuları
➡️Equation Campaign’in kurucuları ve Aileen Getty’nin ortak özellikleri, Rockefeller’lere mensup olmaları!
➡️1870’te Standart Oil şirketi kuruldu. Kurucu kişi John D. Rockefeller. Equation Campaign’in kurucuları ise Rebecca Rockefeller Lambert ve kuzeni Peter Gill Case ➡️Burada sorulması gereken bir soru var. Bu pek hayırsever zenginler, neden bu küresel eylem guruplarına böylesine devasa fonlar ayırıyor? Oldukça basit anlatmaya çalışayım; McKinsey isminde bir yönetim danışmanlığı şirketi var.
Bu şirketin kuruluşu ve kurucuları için ayrıca bir bilgisel yazılır. Şirket 2050 senesine dair bir rapor hazırladı. 2050'de sıfır karbon hedefine ulaşabilmenin koşullarını tespit etti. İlgili rapora göre bu hedefe ulaşabilmek için devletlerin, şirketlerin ve kişilerin enerji ve arazi kullanım sistemlerini değiştirmeleri gerekiyor. Bu değişimin hem rejimsel hem de ekonomik bir takım gereklilikleri var. Ekonomik gerekliliklerinden biri; toplam küresel harcamanın her yıl 3,5 trilyon dolar ayırması gerek Bu mevcut yatırım düzeyinin %60-65 oranında artışa geçmesi demektir. Bu geçişin mali yükü gelişmekte olan ülkeler ve fosil yakıt şirketlerinin üstüne kalacak. Bu bir aksamayı tetikler. Nedir o? Enerji tedariki! Enerji tedariki problemi de fiyat artışına sebep olur. Bu geçişin gündelik hayatlarımıza yansıyan tarafları olacak. Enerji faturalarındaki artış, en masum problemdir. Fosil yakıtlarla çalışan konut ısınma sistemleri ve otomobiller değişmek zorunda kalacak. İnsanların beslenme rejimlerini değiştirmeleri bile gerekecek.
Perdenin ardı ile ilgilenin, Bilmeyenleri Impossible Foods şirketi ile tanıştırmak isterim. Impossible Foods kısaca hayvansal kaynaklı ürünlerin, bitkisel ürünlerle taklit edilmiş hallerini üretmek amacı ile kuruldu. Örnekse etsiz köfte gibi..Bu şirketin yatırım ortaklarından biri Burger King. Fakat bir kişi daha var. Tabi ki Bill Gates. Bu fotografta da sentetik bir burgerin reklamını yapıyor. Beslenme rejimini değiştirmek, sanılan metotlarla yapılmayacak. Çocuklarınız sizden aldıkları harçlıklarla koşa koşa etsiz burger veya pizza tüketmeye gidecek. İç sesinizi duydum. Etli olan ne kadar etli ve sağlıklı? Evet haklısınız. Fakat burada değişen tek şey besinin kendisi değil. Ona bakış ve ondan beklenti de değişmiş olacak. İnsanları gerçeklerle yüzleştirmek, onları matrix'e uyandırmak gibi. Umarım bir parça başarabiliyorumdur.
İKLİM KRİZİ VE KARBON AYAKİZİ SAHTEKARLIĞI
“when the power of love overcomes the love of power, the world will know peace.”
(Sevginin gücü, güce olan sevgiyi yendiğinde dünya barışı tanıyacak.)
BİLGİ KONUŞUR FAKAT BİLGELİK DİNLER
1980'lerden 2000'lerin ortalarına kadar ExxonMobil , küresel ısınmayı sınırlamaya yönelik düzenlemelere karşı çıkarak iklim değişikliğini inkar etmede liderdi ama kendileri 1982 de hazırladıkları iklim raporunda günümüze kadar co2 salınımını biliyordu, tam 421 parça… Exxon bu konuda yalnız değildi Shell de 1988 de sera gazı raporu yayaınladı bu raporda 2030 yılına kadar co2 oranının 4 katına çıkacağını biliyordu ama yalan yayınlar yapıyorlardı güya iklim krizi yalandı hatta bunun için parayla tutulmuş bilim insanları dahi kullanıldı örnek, Mobil 1996 dan 1998 e kadar 12 farklı reklam yayınladı ve bunu 1997 de Kyoto iklim konferansına denk getirdi, amaç burdan çıkabilecek iklim değişikliği mücadele kararlarını sabote etmekti Kyoto protokolü imzalandı kamuoyu yatıştırıldı ancak şirketler işlemlerine devam etti 2006 ya kadar inkarları devam etti 2006 dan sonra ise kabul ettiler ancak ismini KARBON AYAKİZİ koyup suçu inekler ve halka attılar adı bulan ilk şirket ise BP firmasıydı buna greenwashing denir.. BP nin de firma logosunu (hellios) güneşe çevirme nedeni de işte bu greenwashing tir yani gerçeği gizliyorlar %100 yenilenebilir enerji yalanı da budur çünkü alımlarının yatırımlarının %90 ı petrol…
Aslında Hepsi yıllar önce dünya iklimine olacakları biliyorlardı ama devam ettiler
İlginç olan ise şuydu, bir yandan atmosferi kirletip tüm hayatı kalıcı olumsuz şekilde etkilerken diğer yandan çevreci grupları da finanse etmeleri ve daha ilginç olan bu çevreci grupların bunlara çevreci sertifikaları vermeleri (yazının içindeki linki okuyunuz )
Peki neden?
1962 yılındaki LİFE dergisinde Humble ( mütevazi- alçak gönüllü ) Enerji reklamına bakalım… her yıl 7 milyon ton buzu eritebilecek kadar çok enerji üretebilecekleriyle övünüyorlardı
Amaç
1-) dünyada sınırlı rezerv enerji alanlarından sonraki ihtiyaç rezervleri buzulların altındaki yeni maden alanlarının olması 2-) Ülker’in ulusal yapılarının dünya göç hareketlerinin “iklim krizleri ( kuraklık ya da aşırı yağış vb) ile planlanması 4) ekolojik yıkımla daha yönetilebilir topluluklar kurmak 5-) GIDA VE TARIM yeni milenyumun belası bu olacak kontrol edenler kim olacak buna dikkat etmek lazım 6-) insanları toplumsal güçten ayırıp bireysel-tekil bireylere indirgemek… böylece küçültülen ölçekle kontroller, çözümlemeler daha kolay olacaktır
Aklıma bir zamanlar kurşun zararını kabul etmeyen Amerikan rockfeller şirketleri geldi, buna itiraz eden bilim insanlarının ise nasıl itibarsızlaştırıldığı ibret vericidir
Exxon ve Shell’de raporları 👇
Yönetilemez gücü elinde bulunduranlar, bunu korumak için kaosun dozunu yükseltirler Kaosun dozu yükseltildikçe Korku artar Korku, toplumların sindirilme aracıdır Korku ile sinen toplum, gücün yönetilemediğini anlayamaz zira duyuları kapalıdır
Siz ön planda Bill, Jeff, Elon var ama arkada duran şirket BlackRock Inc. Firmasıdır…Bu, New York merkezli Amerikan global yatırım yönetimi şirketidir. 1988'de başlangıçta bir risk yönetimi ve sabit gelir kurumsal varlık yöneticisi olarak kurulan BlackRock, 10 trilyon $'a ulaşan yönetilen varlıklar ile 2023 yılı itibarıyla dünyanın en büyük varlık yöneticisidir.
Türkiye’nin devletiyle 85 milyonluk vatandaşlarıyla şirketleriyle ineğiyle kurduyla kuşuyla ne varsa saçtığı sera gazlarının Toplamının kişi başına düşen karbon ayak izi 5.1 ton… bunu. %55 İ şirketlerin %10 u devletin kalanı da vatandaşın hayvanların vs.. sadece BP nin karbon ayak izi 👣 (Suudi aranko, Exxon mobil, Shell’de aynıdır ) yıllık 320 milyon tondur.. oratalama bir türkün 63 milyon katıdır başka şekilde ifade edelim
dünyadaki bütün karbon emisyonunu %80 inin 57 şirket saçtı… ve hepsi dev petrol ve doğal gaz şirketleri.. mesela bu Şirketler %00,1yani binde 1 lik kesintiye gitse bizim Türkiye’nin 200 bin yılda karbon emisyonuna sağlayacağı katkıya eşittir…
5 notes
·
View notes
Text
#ngkabal#deli su varisi ve hayalbaz ateş lordu#hepimiz gökyüzü olmak istedik#kitap kesitleri#alintı#kitap sözleri#geceyedair
5 notes
·
View notes
Text
"Geciktiğim için üzgünüm," dedi Arın. "Artık tek başına boğulmayacaksın."
Ve ben buna tüm kalbimle inandım.
~Lordlar ve Varisler
#lordlar ve varisler#krallar ve soytarıları#hgoi#arın#nova#daren#su lordu#su varisi#elemental#ngkabal#hepimiz gökyüzü olmak istedik
25 notes
·
View notes
Text
"Yolunu mu kaybettin su varisi"
Ateş Lordu Daren
#lordlar ve varisler#n. g. kabal#daren#3391kilometre#3391km#egeninincisi#aslı arslan#tugay demir çeviker#beyaz leke#eftalya atalar
8 notes
·
View notes