#sayıyor
Explore tagged Tumblr posts
Text
Sezonun en iddialı oyunlarından müzikal komedi “Cyrano Rock” prömiyer için gün sayıyor
Tiyatro Keyfi’nin uluslararası alana taşıyacağı yeni eseri, Edmond Rostand’ın ölümsüz Cyrano de Bergerac’ından Hakkı Ergök’ün kalemi, Nurkan Renda’nın müziğiyle şekillendirdiği müzikal rock komedi “Cyrano Rock”, 20 Nisan Cumartesi akşamı saat 20.30’da Şişli Tiyatrosu’nda prömiyer yapıyor. Cyrano rolünde Yaşam Boyu Onur Ödüllü Kemal Başar var. Sanatçı aynı zamanda eserin yönetmenliğini de yapıyor. Avangart bir rejiyle sahnelenen ünlü tiyatro klasiğinin Nurkan Renda tarafından yapılan orijinal müzikleri de oyuncular tarafından stüdyoda seslendirildi ve prömiyer günü KRL Müzik etiketiyle tüm müzik kanallarında yayınlanmaya başlıyor. Yazan: Hakkı Ergök Yöneten ve Işık Tasarımı: Kemal Başar Müzik: Nurkan Renda Kostüm Tasarımı: Canan Göknil Kostüm Dikimi: Hatice Çetin Modaevi Mask Tasarımı: Candan Seda Balaban Koreografi: Kerem Kuraner Ekstra Vurmalılar: Hazım Körmükçü Yönetmen Yardımcısı: Zelal Barlas
Oyuncular:
Kemal Başar Zelal Barlas Efe Can Karakaya Zeynep Yaylıcıoğlu
Cyrano Rock Oyun Takvimi:
*20 Nisan 20.30 Şişli Tiyatrosu *25 Nisan 20.30 Ataköy Yunus Emre Kültür Merkezi Müşfik Kenter Sahnesi *15 Mayıs 20.30 Şişli Tiyatrosu *22 Mayıs 20.30 Şişli Tiyatrosu *31 Mayıs 20.30 Şişli Tiyatrosu Eserin biletlerine Biletinial, Biletix, Bubilet ve Tiyatrolar’dan ve Şişli Tiyatrosu gişesinden ulaşılabiliyor. Kamil Hızer / Magazinname.com Instagram: @kamilhizer Magazin X Haberler : Magazin Read the full article
0 notes
Text
Tükeniyoruz zamanın kollarında,
Sözler gün sayıyor namlunun ucunda,
Vakitler hasretleri kovalıyor ardın sıra,
Tıpkı son satırlarına gelinmiş ayrılık masalları gibi,
Tıpkı olmayan biz gibi...
224 notes
·
View notes
Text
Nasıl Yani? (1) (Kerim 31 Y., İzmir)
İsmim Kerim. 31 yaşında, İzmir'in Torbalı ilçesinde yaşayan, 1.80 cm boyunda, 85 kiloda biriyim. Uzun yıllar özel şirketlerde çalıştıktan sonra, iktisat eğitimini aldığım iş üzerine kanalize oldum. Hem şirkette çalışıp, hem de yatırım danışmanlığı yapıp, son üç yılda kripto para borsası, İstanbul borsası, Dow Jones, Nikkei gibi borsaları takip ederek hatırı sayılır bir servet yaptım. Şirketten istifa edip, evime yakın bir büro tutup, düzenimi kurdum. Karıma, "Çalışma!" dememe rağmen, devlet memuru olduğu için işine devam etti. Oğlumuz ortaokula gidiyordu. Geceleri geç saatlere kadar dünya borsalarını izliyor, yatırımlar yapıyor, sonra da neredeyse borsa açılana dek uyuyor, ama muazzam kazanıyordum.
Bir sene sonra, karıma, bir müstakil ev yada villa yaptırmak istediğimi söylediğimde, işlerin o kadar iyi gittiğini bilmediğinden sapıttı. Yeniköy yolunda havuzlu bir villa yaptırıp taşındık. Sırf evden çıkmak için büroyu elimde tuttum. Bu arada karıma işe gidip gelsin diye sıfır bir araba alıp, kendime de son model bir arazi aracı aldım. Taşındıktan sanırım 2 hafta sonra bir Salı günü büronun zili çaldı. Oturduğum yerden kameralara baktım. Bu ani zenginleşme karşısında kanunsuz birilerinin haraç istemesini engellemek için apartman girişinden büronun her odasına kadar gizli kameralar döşetmiştim.
Laptop ekranından baktığımda, kafası önünde bir kadın vardı kap��da. Kim acaba deyip otomata bastım oturduğum yerden. İçeri girip, "Merhaba?" deyince tanıdım. Çıktığımız evin üst dairesinde oturan Elif'ti. "Hoşgeldin Elf!" dedim. Oturttum, soda ikram ettim, çayla falan uğraşamazdım. Sadece bir kez eşimle balkonda alkol alırken yukarıdan kafasını uzatıp, "Afiyet olsun!" dediğinde eşim davet etmiş, bir fabrikada bakım sorumlusu olduğunu öğrendiğim kocasıyla gelip birer kadeh şarap içip gitmişlerdi.
Kısa bir hoşbeşten sonra, Elif ağzındaki baklayı çıkardı, "Senin borsaya yatırım yaptığını duymuştum eşinden, benim biraz babamdan kalan param var, onları Cumhuriyet altını yaptım. Fakat uzun süredir yerinde sayıyor. Bozdurup Dolar aldım, sana versem benim için de yatırım yapar mısın?" dedi. Bugüne dek kimseye bunu yapmamıştım. Akrabalara, yakın arkadaşlara kendimce tüyolar verirdim, ama kimsenin parasını alıp o riske girmemiştim. Uzun süre gözlerim duvardaki dev ekranlarda, zaman zaman masadaki 3 adet (biri özel) laptopta, bu işin risklerini, bir gecede zengin olup bir gecede batanları, bu vebalin altına giremeyeceğimi anlattım.
İşte o an, kocasının kumar sorunu olduğunu, sürekli ganyan ve sayısal oynadığını, çok borçlarının olduğunu anlattı. Zaten taşınmadan önce birkaç kez postacının getirdiği icra tebligatlarına denk gelmiştim. Lanet olsun içimdeki insan sevgisine deyip, "Tamam, getir! Ama kazanç kadar kayıp ta olasılık, unutma!" diye de tembihledim. Gidip yarım saat sonra geldi ve 3.750 Doları masaya koyup, "Aslında 50 tane altın vardı, ama Mehmet'ten ancak bu kadar kaçırabildim, diğerlerini satıp satıp kumarda kaybetti!" dedi ağlamaklı bir sesle...
"Nasıl haber vereceğim sana?" dediğimde, telefon numarasını söyledi, "Whatsaptan yazarsın, olur mu?" diye. "Bak Elif, yarın öbürgün kocan duyar, görür, okur, ne deriz evdekilere?" dedim. "Ne yapalım, açıklarım o zaman gelirse, kötü bir şey yapmıyoruz ki Kerim! Ben sadece hayatımı kurtarmaya, çocuğuma gelecek sağlamaya çalışıyorum!" dedi...
Kadın şanslıydı. Yumurtaları ayrı sepete koyma yoluna gidip, Borsa ve kripto paraya yatırdığım parası, Cuma akşamı piyasaların kapanışında, dört kat değer kazandı. Mesaj attım, "Müsaitsen ara!" diye. İki dakika sonra arayıp, kısık sesle, "Mehmet gece vardiyasına gidecek, içerde uyuyor, ne oldu?" dedi. "Hiiiç, paran dörde katlandı, 15.625 Dolar oldu da onu söylemek istedim!" dedim. "Ciddi olamazsın, 3 günde mi?" dedi, ama sesi titriyordu. Kazanmanın verdiği zafer hissi ve adrenalin iyi bilirdim bu duyguyu...
Eve gittim. Karımla yedik içtik, sohbet, muhabbet, güzel bir sevişme sonrası çalışma odama geçtim. Elif'ten mesaj geldi. "Uyudun mu?" yazmış. Yarım saatten fazla yazıştık. En son Elif, "Hadi ben seni tutmayayım, sen paralarımıza para kat! Öptüm!" yazdı. "Ben de seni öptüm!" yazdım. "Pardon alışkanlık :)" yazdı. Ben de, "Herkesi öpüyor musun böyle :)" yazdım. "Aşk olsun, benden bekler misin?" yazdı. Ben de, "Haa, bana özel öpücükse sorun yok :)" yazdım. "Evet sana özeldi, iyi geceler :) yazdı. Ertesi gün 11:00'de uyandım. Kahvaltı vs. derken, karım oğlana kıyafet alacaklarını, baldızlarımla beraber Gaziemir'e AVM'ye gideceklerini söyledi ve "Beraber gidelim!" dedi. İşlerim olduğunu biliyordu. "Siz halledin!" dedim.
Saat 13:00 gibi Elif'ten mesaj geldi. "Büroda mısın?" diye. Cumartesileri gitmezdim, ama, "Geleceksen giderim!" yazdım. "Geleyim mi?" dedi. "Gel!" yazdım. Yarım saat sonra bürodaydım. Pastaneden birşeyler aldım, tatlı tuzlu. Çay makinasını çalıştırdım. Saat 14:00'de Elif geldi. Tarifim üzerine gidip iki çay koydu. Birşeyler atıştırdık. "Mehmet nerde?" dedim. "Sabah iş çıkışı ganyana gider. İddiasını, sayısalını, ganyanını oynar. 12:00 gibi eve gelir, yemek yer, yatar. Akşam 20:00 gibi uyanır. 23:00'e kadar küfrede küfrede sonuçlara bakar. Bazen üç beş kuruş kazanır havaya girer, ertesi gün iki katını kaybeder küfrede küfrede servise gider!" dedi.
"Eee, bu anlattığın sürelerde ne sana ne de oğluna ayırdığı bir zaman yok?" dedim. "3 yıl önce bu işe girmeden önce öyle değildi. Ama artık maalesef öyle!" dedi. "Ne olacak böyle?" dedim. "Bilmiyorum, ben de bıraktım artık ucunu!" dedi, sonra da, "Eee, ekranlar kapalı?" dedi. "Bugün borsa kapalı, Coinlerde de zaten herşey anlık, istediğimde bakarım, şimdi dikkatim sende! Amaaaaa..." dedim, Kripto para laptopuma bakıp, "Biz burda sohbet ederken 1.875 Dolar daha kazandın!" dedim. Elif, "NASIL YANİ? Ciddi misin?" deyip kalkıp masanın benden tarafına geldi. Ekranı görmek için masaya dirseklerini koyup çenesini avuçlarına koydu.
O an ekrandan ona portfoyünü anlatıyordum. Elimi beline koydum. Kafayı çevirip gülümseyerek bana baktı ben anlatmaya devam ederken. İnce yazlık rengarenk çiçeklerle dolu bol bir etek giymişti. Elimi eteğin altına sokup bacaklarından yukarıya doğru okşadım. "Yapma..." dedi, ama (Devam et!) der gibi. "Pardon!" deyip elimi çektim. Ama pozisyonunu bozmayıp, "Anlatsana biraz daha!" dedi. Anlatmaya başladım yine, ama içimden bir ses (Devam et!) diyordu. Kalçalarına ulaştığımda kalçası istemdışı titredi. Eteğini beline kadar sıyırıp, kalçalarını okşamaya başladım. Normal siyah bir külot vardı. Ben birkaç dakika hafif hafif okşadıktan sonra birden doğruldu ve "Yapma dedim sana!" deyip, çantasını kaptığı gibi kapıyı çarpıp gitti. Hiç endişelenmedim. Kimseye anlatamazdı nasılsa :)
Pazar günü ailemle Güzelbahçe'de muhteşem bir yemek yedik. Pazartesi piyasalar kötü açıldı. Ama yaptığım küçük hamlelerle kayıpları başka kanallarla kapatıp günlük harçlığımı kaptım :) Öğleden sonra saat 15:30 gibi kapının zili çaldı. Elif gelmişti. Açtım kapıyı. "Merhaba!" deyip şirinlik yapıyordu. Bu kez trip sırası bendeydi, "Bak, böyle habersiz gelme, bazen nadiren de olsa iş çıkışı karım uğruyor!" dedim. Suratını asıp, "İstemezsen bir daha gelmem! Mehmet 16:00 - 24:00 çalışıyor da, o servise çıkınca bir uğrayayım dedim!" dedi. "Öyle mi? Ne zaman istersen gel, ama habersiz gelme!" dedim, sonra da, "Bugün haberler kötü!" dedim. "Ciddi misin?" dedi. "Evet!" dedim. "Ne kadar kayıp var?" dedi. "Gel!" dedim. Gelip ekrana bakmaya başladı. Yine aynı pozisyondaydı, yine bol ince siyah fırfırlı bir etek giymişti diz hizasında.
Şaka yaptığımı, küçük de olsa kazancı olduğunu söyledim. Bir elimle ekrandan gösterirken, diğer elimi yine etek altına kaydırdım. Kalçalarını okşayarak ekranda anlatıyordum. İki parmağımı amına doğru indirdim külodunun üstünden. Çok hafif bir, "Immmhhh!" çıktı dudaklarının arasından. Bir dakika kadar külot üstünden okşadıktan sonra parmaklarımla ağ kısmını yana çekip, parmaklarım tenine değdiğinde, parmaklarını prize sokmuş gibi titredi. Sırılsıklamdı amcığı, parmaklarımı hiç içine sokmadan sadece okşuyordum. Elif arada ekrandan birşey gösterip, "Bu ne? Şu ne?" diyordu dudaklarını ısırarak. Anlatıyordum kısaca.
Orta parmağımı amının içine kaydırdığımda gözlerini kapatmış, dudaklarını ısırıyor, burun deliklerinden derin derin soluyordu. Koltuğumu geriye doğru çekip tam arkasına getirdim, eğilip amcığına dilimi sürtüp içine kaydırdım dilimi, parmaklarımla am dudaklarını ayırıp, amını yalamaya başladım. Daha dilim girer girmez titreyerek kasılmaya, "Evet, evet, eveet!" diye inleyerek orgazm olmaya başladı. Hiç kesmeden yalayıp dilimle sikerek, akan am sularını içmeye devam ettim...
Öne çekilip eteğini indirdi ve "Kusura bakma çok doluydum!" dedi. "Önemi yok! Neden doluydun o kadar?" dedim. "Evelki gün kalçalarıma dokunduğun an ıslandım, o andan beri de hiç kurumadı desem yeri var!" dedi. Elinden tutup kucağıma oturttum. Dudaklarını dudaklarıma alıp, kıvırcık kendinden kızıl saçlarını koklayarak, eteğinin altından dizlerinden kalçalarına kadar okşamaya başladım. Tişörtünü çıkartıp, kulak memelerinden yanaklarından boynundan sütyenine kadar indim. Bacaklarını açtırıp, bu kez külodunun içine soktum elimi, amcığını parmaklamaya başladım. Kendi eliyle sütyenini çözdü ve çıkarıp attı. Göğüs uçlarını dilim ve dudaklarımla ezerken, kolumla belinden kavramıştım, iki parmağım amına yarak gibi girip çıkıyordu...
Elif göğüslerini avuçlayıp daha fazla ağzıma bastırarak, "Isır!" dedi. Uçlarından başlayıp altına kadar her santimine küçük ısırıklar atarken, yine kasılıp, "Evet, evet, eveet!" diye inleyerek amcığını parmaklarıma daha çok bastırıyordu. Kafasını geriye doğru atmış, "Ohhh, evet, ohhh, evet!" diyor, her ısırığımda sesi daha çok yükseliyordu. Ardı ardına orgazm oluyordu parmaklarımla...
Birkaç dakika boynuma yattı, boynumu öpüyordu küçük küçük. Ben parmaklarımı çekmemiştim, amı vıcık vıcıktı. Elif ayağa kalkıp eteğiyle külodunu çıkardı ve "Şimdi sikini içimde istiyorum!" dedi. Ben de kalkıp pantolonumu ve boxerimi çıkardım. Masaya ellerini dayayıp, sırtı bana dönük şekilde kucağıma oturdu. Hiç dokunmadan, götünü kıvıra kıvıra amına aldı yarağımı. "Ohhh, çok büyük, ohhh, çok kalın, doldurdun içimi!" diyor, masadan aldığı kuvvetle kalçaları kasıklarıma vura vura oturup kalkıyordu kucağımda...
Ellerimi öne uzatıp göğüslerini avuçladım. Isır dediğine göre acıdan hoşlanıyor, sert sikişmeyi seviyordu. Göğüs uçlarını parmaklarımla eziyor, çekiştiriyordum. "Ohhh, acıyor, ohhh!" diyerek daha hızlı oturup kalkmaya başladı. Bir elimi göğsünden çekip kalçalarını sertçe tokatlamaya başladım. Diğer elim göğüs ucunu koparacakmış gibi çekiştirirken, "Canımı yak, ohhh, canımı yak!" diye diye orgazm oluyordu. Kalçalarında elimin izi çıkmış, resmen parmak uçlarımın değdiği yerlere kan oturmuştu...
Sonunda ben de dayanamadım ve "Geliyorum!" dedim. Hemen yarağımdan inip, "Üzerine boşalacağın bir şey var mı?" dedi. Çekmecede, masanın tozunu silmek için falan bulundurduğum bir rulo kağıt havlu vardı, birkaç yaprak koparıp serdim bacaklarıma. Elif de yarağıma otuzbir çektirip kağıt havlunun üzerine boşalttı döllerimi. İkimiz de temizlendikten sonra kucağıma oturup, "Ben hayatım boyunca toplam bu kadar orgazm olmadım!" dedi ve beni öpücüklere boğdu.
Sonra, "Yakalanmadan gideyim mi ben?" dedi. Ona götünü gösterip, "Moraracak, nasıl açıklayacaksın kocana?" dedim. "Açıklamak zorunda değilim, 6 aydır eli elime değmedi!" dedi giyinirken. Giderken de, "Sabah 9:00'da oğlanı okuluna bırakıyorum, 9:30 gibi burda olurum, gelip sana Çay demlememi ister misin?" dedi. "Tamam!" dedim.
[Kerim]
180 notes
·
View notes
Text
Oğlunuzu Nasıl Bilirsiniz
Oğlunuz başörtülü bir kadına mülayimse, fakat mini etekli bir kadına bakınca libidosu yükseliyorsa bir çırpıda, bunu sizin gözünüzün önünde yapmayacağı için “benim oğlum dürüsttür” diyebiliyorsunuz değil mi sevgili anneler?
Oğlunuz mesela makarnanın içeriğini, vitamin değerini biliyorsa, fakat bir paket makarnayı aş haline getiremiyorsa, yine de “benim oğlum bilgilidir” diyebiliyorsunuz değil mi…
Oğlunuz öğretmenine saygılı, fakat sınıfın en yoksul öğrencisine kabaysa, bu durum oğlunuzun terbiyesinden bir gram bile eksiltmez, sizin oğlunuz pek bi terbiyeli aslında!
Oğlunuzun dili akrabalarınıza karşı incelikten kırılıyorsa, fakat bir komiye, bir kasiyere küstahlaşabiliyorsa, üzerinde durmaya değmez böyle şeylerin, oğlunuz kibardır sizin…
Oğlunuz sevgilisini incitiyorsa, “yiğitçe, delikanlıca bir sevda” ile karşı karşıyayız değil mi,?
Küçük beyimiz, ilişkisinde sevgili değil, şımarık bir çocuksa, sizce bu onun saflığını gösterir; yoksa konunun sevgiliye yıkılan anne rolüyle hiçbir ilgisi yok kesinlikle!
Oğlunuz, eşiyle beraber ev işleri yapmıyorsa, bunun yetiştirilme tarzıyla da ilgisi yok yani. Sonuçta siz bir pırlanta yetiştirdiniz, temizlik malzemesi değil…
Oğlunuzun dünyayı değiştirecek fikirleri varsa, fakat çocuğunun ödevlerine yardım etmiyorsa, veli toplantılarına hep eşi katılıyorsa, oğlunuz bölüşmek üzerine ne düşünüyor acaba? Beyefendinin bölüşmek üzerine de fikirleri vardır mutlaka, bu fikirleri bölüşmesini rica etsek?
Oğlunuz din, siyaset ve futbol üzerine ahkâm kesmeyi marifet sayıyor, kadınların ve kadınlığın bütün gizemlerini çözdüğünü iddia ediyorsa, fakat sizinle şakacıktan bir kahve falı bile bakmıyor, kız kardeşiyle felekten bir gece çalmıyorsa, bilin ki oğlunuz hem size, hem de dünyaya yara açıyor, ne kadar hazin…
Sevişmeyi seviyor, fakat sevmeyi beceremiyorsa oğlunuz, kadınlarla bir arada olmaktan hoşlanıyor, fakat kardeş, can, yoldaş bellediği bir kadın bile yoksa yanı başında, siz oğlunuzun erkekliğiyle gurur duymaya, kas gücüyle, kestiği raconlarla böbürlenmeye devam edin lütfen, biz sizi alıkoymayalım…
Oğlunuz her başı sıkıştığında size sığınıyorsa, sizi müşteri hizmetleri yetkilisi gibi, çözüm merkezi yöneticisi gibi görüyorsa, bilin ki ne siz, ne de bir başkası güvenle sırtını oğlunuza dayayamayacak bir kez olsun…
Oğlunuzun doğum sancısının şiddetini bilmemesi ayıp değil, hissetmemesi ayıp!
Regl ağrısı çekmeyecek, vajinası kanamayacak, daha da önemlisi makyaj yaptı diye, dans etti diye, gecenin bir vakti dışarıda diye öldürülmeyecek oğlunuz.
Kendisini öldüresiye seven bir cani tarafından soldurulmayacak, daha ne olsun…
Oğlunuzun ruhunun bir yarısı kadın olmalı sevgili anneler; oğlunuzda da annelik duygusu olmalı, sevecenlik, incelik ve empati.
Bir gizli kamerada görüntülense oğlunuz, seyretseniz oğlunuzu tıpkı bir sinema filmi seyreder gibi, belki de üzülürsünüz kim bilir. Ah, niceniz farkında değil bu kaba saba, hoyrat, kibirli dünyanın böyle olmasının sebeplerinden birinin belki de siz, belki de oğlunuz olabileceğini.
Oğlunuzu nasıl bilirsiniz?
İyi olsun oğlunuz lütfen, iyiliğe ihtiyacı var hepimizin…
Ergür Altan
104 notes
·
View notes
Text
Öğrendim ki....
Güldüğün zaman herkesi kıskandıracak kadar güzel güleceksin.
Ama ağlarken her zaman yalnız ağlayacaksın.
Hüzünlerini gizleyeceksin, kimseyi sevindirmeyeceksin.
Ve göz yaşlarını yine kendin sileceksin, kimseye minnet etmeyeceksin.
Çünkü; minnet ettiğin herkes, sonrasında kendini nimetten sayıyor.
Elini bırakmayanı yüreğinin dibine kadar seveceksin ama en zor anında seni bırakanları ise;
Yalnızlıktan gebersen dahi asla affetmeyeceksin...!
"DÖN ARKANI GİT"!
58 notes
·
View notes
Text
Buyrun buradan yakın, gece gece çok sinirlendim kendileri hangi meslekten gelip zengin oldular acaba din tacirleri bunlar, hiç biri birbirini sevmiyor sözde Müslümanlar
Derdi kadınlar olanlarında anaları kız kardeşleri var onlarıda yok sayıyor köle olsun istiyor bu mahluklar,kadınlar çalışırsa işsiz kalırlarmış Arabistan'a kadınlar evlerde kapalı onun için mi halk zengin yalanınızda ,düşüncelerinizde boğulun inşallah kadın düşmanları din simsarları
20 notes
·
View notes
Text
ne yaparsam yapayım kilo veremediğim için artık işler daha ciddi kocamı life coach olarak işe aldım sürekli beni izliyor kalori sayıyor sabahın köründe bi gözüm kapalı elli squat yaparak güne başlattı beni bir dilim daha beyaz peynir yemek istediğim için kendi öz kocama bıçak çekmek zorunda kaldım off ya kilo vericem ya ayrılıcaz artık
21 notes
·
View notes
Text
Herkes bir yerden bir yere gidiyor belli belirsiz.. Kimin nereye gittiği belli değil ama çoğunun ruhu ölmüş yerinde sayıyor...
9 notes
·
View notes
Note
Yunus Emre, bir gün bir kadın gelse ve sana çok iyi gelse, o kadına bir şans verir misin? Günün birinde senin yanında birini görür müyüz?
Bana iyi gelen tek bir kadın var. Siz artık yok sayıyor olabilirsiniz ama var. Benim için tek bir kadın var.
-Yunus Emre
83 notes
·
View notes
Text
"Kadri büyük bir kitab, kadri büyük bir meleğin diliyle kadri büyük bir elçinin eliyle kadri büyük bir ümmete indirildi bu gece. Bu gece kadrinin bilindiği gece.. bu gece kadrini bilmen gereken gece.. bu gece kendinden fazlası olduğun gece.. bu gece varlığının göklere taştığı gece... bu gece....
Erişilmeyen raflardan sofrana indirilenin paylaştırıldığı gece. Ellerin uzanamadığı yücelerden avuçlarına doldurulanların taksim edildiği gece. Sonsuzluk müjdesinin, ölümsüzlük tesellisinin yeryüzünün açık yaralarına merhem edildiği gece...
Hep şikayetçi değil miydin kuyrukta bekletilmekten? Sıradan sayılmaktan? Önemsenmemekten? Sesini duyuramamaktan? Ne kadar heveslendin ünlü biri olmaya? Herkesçe tanınmayı çok isterdin. Hiç kuyruğa sokulmamayı, bekletilmemeyi. Söylediğin dinlensin isterdin. Önemsenesin. Adın dünyada büyük harflerle yazılsın diye bekledin. Şimdi sırası işte.. Bu gece kadir gecesi. Kadrinin sayıldığı gece. Hatırının bilindiği gece.
Rabbin seni sırada bekletmiyor; hemen huzuruna alıyor. Hatırını sayıyor. Rabbin seni sıradan saymıyor; biricik kulu eyliyor. Önemsiyor varlığını. Rabbin seni önemsemezlik etmedi hiç. Her söylediğini hemen duyuyor. Önemsediklerini önemsiyor. Dile getirdiklerini değil sadece, dile getiremediklerini de dua kabul ediyor. Fısıltılarını, iç çekişlerini, tereddütlerini de işitiyor. Sırdaşlarına söylediklerini değil sadece, kendine bile söyleyemediğin kusurlarını ayıplamadan yüzüne vurmadan bağışlayacağını söylüyor... Bu gece kadir gecesi.. kadrinin bilindiği gece.. hatırının sayıldığı gece...
Karalıklarını rahmetin ırmağına bırak bu gece.. Affeden, affetmeyi seven, severek affeden Rabbin içine attığın, unuttuğun, susturduğun pişmanlık sızılarını da özür kabul ediyor, seni aklayacağını müjdeliyor. Hatalarından çok hatırını sayıyor. Bu gece önemsendiğin gece.. bin geceden hayırlı gece... Göklü kervanlar müjdeler taşıyor ayağına.. günahlarının utancından kurtulmayı vaadediyor Rabbin sana. Geçmiş hatalarının eteğini habire çekiştirmesine bir son veriyor. Birikmiş kusurların ayağına taktığı çelmelerden kurtarıyor seni Rabbin.. yeni bir hayat sunuyor sana. Bu gece ak sayfalara çağırıyor sesini.. Bu gece huzurunda durultuyor telaşlı nefeslerini. Bu gece yakınlığında diriltiyor ölü kelebeklerini.
Rabbin bu gece, dudağından düşen her heceye sonsuz hayatlar ekliyor. Rabbin bu gece, nefesine dolaşan her yakarışa sınırsız bağışlar sunuyor. Rabbin bu gece, yüzüne değen her damla göz yaşından bitimsiz kevserler doğuruyor. Olduğun gibi kabulleniliyorsun bu gece.. Ayıplanmadan. Yüzüne vurulmadan. Başına kakılmadan. Şart koşulmadan. Bekletilmeden. Önce sen.. Önce sen. Sadece sen.. Huzura alınıyorsun. Yüzünü yerden kaldırıyor Rabbin. Utançlarını bitiriyor. Kusurlarını siliyor. Rahmetinin serinliğinde teselli ediyor seni.. Yeniden seviyor. Hiç hata etmemiş gibi yanına alıyor. Yüzünü yerden kaldırıyor...
Bu gece takdir gecesi... sana takdir edilenler yeniden hesaplanıyor. Adını yazdırman bekleniyor cömertlik defterine... Yerini alman bekleniyor rahmet yağmurunun altında. Takdir senin. . Sana takdir edileni çoğaltmak elinde. Sana pay edileni çok etmek diline kalmış.. Bak... Avuçların boş, dudağın çatlamış. Yağmura kavuşacak mısın? Alnına değecek yağmurun damla damla sayıldığını bil, bu gece. Duayı al avuçlarına. Umudun için rahmet göğünde bulutlar biriktir. Takdir gecesi bu gece..
Hırslarının kuytusundan çık, heveslerinin uçurumundan kaç. Payına düşecek müjdeleri çoğalt. Bak... Umutların boşlukta... Tutunacak yer bulacak mısın? Dudağına gelecek ekmeğin lokma lokma bölündüğünü bil, bu gece. Duayı dokundur dudağına. Rızkın için rahmet bağına ekinler bırak. Takdir gecesi bu gece. Çoğaltıp biriktirmenin telaşını bir kenara bırak. Sana kalacaklara bak, seninle olacakları çoğalt.
Bak hasretlerin yokluğun eşiğinde. Varlıktan içeri çağrılacak mısın? Ölümünün ve ömrünün kaderin kefelerinde tartıldığını bil, bu gece. Duayı yoğur dakikaların hamurunda. Ömrünü rahmet çağının sonsuz günlerine bitiştir.Takdir gecesi bu gece... Aynaların övgüsünü bırak. Ettiklerine niyet kat; canını ve malını cennet karşılığı Rabbine sat. Kadir gecesi bu gece.... Gecenin kadrini bilenlerin gecesi.
Kadri büyük bir kitab, kadri büyük bir meleğin diliyle kadri büyük bir elçinin eliyle kadri büyük bir ümmete indirildi bu gece.. farkında mısın kadrin ne kadar yüksekte...farkında mısın hatırın ne kadar el üstünde... haydi, durma, varlığını dilinin ucuna taşı. Dua dua göğe yürü.. haydi, durma, hasretlerini nefeslerine taşır. Dua dua göğe yürü."
29 notes
·
View notes
Text
Bebeklerle ilgili dilimin varmadığı haberi gördüm bi korku filmi izlemiştim film boyunca korkunç yaratıklardan korkuyosun filmin sonunda bu yaratık insanların yaptığı kötülükleri sayıyor fark etmiyosun izlerken yani asıl korkulması gereken sizsiniz diyo gibi filmdi aklıma o geldi bu kadar kötü olunmasını aklım almıyor bebek bebek bebek bebek dünya bitsin yok olalım hep birlikte
8 notes
·
View notes
Text
Kaçak yapıyı haberleştirmek isteyen Halk Tv ekibine tarikat mensupları m...
youtube
İlk Önce Âdîl Olması Gerekenler... Adaleti Hiçe Sayıyor 🫵🏻��
7 notes
·
View notes
Text
Beni seviyor musunuz?
Ey gökler, ey yeryüzü tanık olun bu sese, doğru söylüyorsam taç giydirin andıma ve bunun sonucu! Ama eğer içten değilse yeminim, felakete dönüşsün yaşayacağım her mutluluk. Dünyada her şeyden çok sizi seviyorum. Seviyor, sayıyor ve değer veriyorum.
Mutlu olacağım yerde ağlamam aptallık.
Niçin ağlıyorsunuz?
Şu çaresiz durumuma ağlıyorum; Ne vermek istediğim şeyi sunmaya cesaretim var, ne de benim olsun diye can attığım şeyi almaya.
19 notes
·
View notes
Text
Hayatta hiç kimseye,
"MİNNET" etmeyeceksin.
Çünkü minnet ettiğin herkes, sonrasında kendisini "NİMET'ten sayıyor!
43 notes
·
View notes
Text
hayat hem çok değişken hem de hiç olmadığı kadar durağan son günlerde. her şeyin raf ömrü çok kısa, anılar birkaç andan ibaret, fazlası yok eksiği çok, oluyor ve bitiveriyor. mesela kimse kimsenin hayatında birkaç haftadan ya da birkaç günden fazla kalmıyor, herkes yalnızlığını molalar vererek kovalıyor. insanlar geliyor, insanlar gidiyor, insanların bildiği tek şey gelmek ve gitmek, birileri doğuyor aynı anda birileri ölüyor. zıtlıkların içinde boğulmadan nasıl yaşanıyor? sevgi basite indirgeniyor, nefretin kusursuzluğu lekeleniyor, ağlamak birkaç göz yaşından ibaret sanılıyor. herkes her duyguyu kendi sikleti sayıyor, oysa yendiğini düşünenler en çok kendine yeniliyor.
44 notes
·
View notes
Text
onlar beni bildiklerini sanıyor
beni tanıdıklarını
son zamanlarda herkes güldüğüm anları ezbere biliyor ama kaç kare ağladığımı kimse bilmiyor, bir ara en çok onları anlatırdım
sonra anlamadıklarını öğrendim.
anlamayacaklarını
bu acının onlara fazla geldiğini ama benim her saniye bunu yaşadığımı
canımın ne kadar yandığını hiçbir zaman anlamadılar çünkü hiç tahmin edemediler
acıdığını biliyorlar
sadece acıdığını
ve onlar bir çiziği bile acı sayıyor
ben her gün onlarca yerimi kanatmışken
artık ağlamak için kendime süre koyduğumu biliyor muydun baba?
ölmemeye çalıştığımı.
bak karşımda banyo duvarı var ve bir zamanlar orada sen olurdun
ve bir zamanlar orada onunla ben olurdum
ve bir zamanlar o duşun altında akamayan yaşlarınla sen olurdun
ben hep yılları çok sayıyordum
ama altı gün kaldığını öğrenince yemin ederim çok az olduğunu öğrendim
bir'di.
bir yıl işte.
bir yıl 365 gün
bir yıl 365 gün ve 6 saat.
saatleri unuttum mu sandın?
ben bu acının her bir salisesini yaşıyorum
ve onlar anlamıyor.
anlamıyorlar.
12 notes
·
View notes