#savaş suçları
Explore tagged Tumblr posts
Text
Japonya'da Sonbahar Festivali ve Başbakan İşiba'nın Tapınak Bağışı
Japonya’da Sonbahar Festivali ve İşiba’nın Tapınak Bağışı Kyodo ajansının haberine göre, Japonya’nın sonbahar festivali dolayısıyla Başbakan Fumio İşiba’nın makamı adına tapınağa saksıda “kutsal Masakaki çiçeği” gönderilmiştir. Bu gelenek, Japon kültüründe derin köklere sahip olan bir uygulama olarak dikkat çekmektedir. Başbakanlığa yakın kaynaklardan elde edilen bilgilere göre, 17-19 Ekim…
#Abe Şinzo#Başbakan Fumio İşiba#Güney Kore#Japonya#kutsal Masakaki çiçeği#Liberal Demokrat Parti#savaş suçları#siyasi skandal#sonbahar festivali#tapınak#tapınak ziyareti
0 notes
Text
Ukrayna'daki savaş suçlarının soruşturulması için Lahey'de merkez kuruldu
Brüksel, “merkezinin nihai hedefinin Ukrayna’nın işgalinden sorumlu olanları yargılamak olduğunu” bildirdi. Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sırasında işlenen savaş suçlarını soruşturmak üzere Hollanda’nın Lahey kentinde uluslararası bir büro açıldı. Kiev, “Ukrayna’ya Karşı Saldırganlık Suçlarını Kovuşturma Merkezi (ICPA)” adlı bir misyon oluşturmak için aylardır lobi yapıyor. Ofis, AB Üye Devletleri…
View On WordPress
0 notes
Text
UNRWA: Gazze'deki durum tarif edilemez
BM Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA), Gazze'deki yıkımın tarif edilemez olduğunu ve bu şeritteki binaların yarısının yıkıldığını duyurdu.
İRNA haber ajansının bildirdiğine göre BM Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) dün Gazze Şeridi'ndeki enkazı kaldırmanın yıllarca süreceğini, savaşın yarattığı psikolojik travmayı atlatmanın da uzun yıllar alabileceğini bildirdi.
BM Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı Filistinlilerin bu acısının sona ermesi gerektiğini vurguladı.
Siyonist rejimin Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarının başlamasından bu yana 248 gün sonuçsuz ve başarısız geçerken, bu rejim giderek daha fazla iç ve dış krize batıyor.
Bu dönemde Siyonist rejim bu bölgede katliamlar, yıkımlar, savaş suçları, uluslararası hukuk ihlalleri, yardım kuruluşlarının bombalanması ve kıtlıktan başka bir şey başaramadı.
9 notes
·
View notes
Text
İSLAM DÜNYASI-
Dünya savaşı sonrası yeni bir sistem kuruldu. Bu sistem haklılık ya da adalet üzerine değil, güç üzerine inşa edildi. Yani savaşın galiplerinin çıkarları ekseninde planlandı. İsrail, Birleşmiş Milletler 'de veto yetkisine sahip daimi beş ülke olan ABD, Çin, Rusya, Birleşik Krallık ve Fransa'nın uzlaşısıyla kuruldu.
Çeçenistan, Darfur, Arakan, Bosna ve Ruanda'da yaşanan soykırımlar, güç ve çıkar uzlaşısı üzerine kurulu bu sistemin sonuçlarıdır. Cezayir iç savaşı, Doğu Türkistan ve Mısır'da 2013 darbesi sonrası halka yönelen şiddet iklimi, yine bu sistemin çıkarları doğrultusunda gerçekleştirildi. Uzlaşı üzerine kurulu bu sistem kendi içinde sorun yaşadığında, ABD'nin Irak, Kosova ve Afganistan'da, Rusya'nın Ukrayna ve Gürcistan'da yaptığı gibi işgallerle sonuçlandı. Fakat konu İsrail'in genişlemesi ve bu genişleme üzerinden Filistin olduğunda, uzlaşılmaması durumunda savaş çıkaran, işgal eden bu güçler, bir masa çevresinde uzlaşıyor! Filistin sorunu, İsrail'in askeri operasyonları ve politik genişlemesi bize gerçekten İslam Dünyasının birlik olmadığını siyaseten tercihen pasif kaldığını gösteriyor.
her ne kadar olmasa bile İslam Dünyası diye seslendiğimizde, 30 milyon km2'yi bulan bir yüzölçümünden, üzerinde 1 milyarı geçen nüfustan, 60'a yakın ülkeden bahsediyor oluyoruz! Doğalgaz üretiminin %51’i, bilinen uranyum yataklarının %39’u, petrol üretiminin %65’i, kauçuk üretiminin %70’i, buğdayın %15’i, baharat üretiminin %39’u,pirincinin %17’si, fosfat üretiminin %41’i Müslüman ülkelerde üretiliyor ya da kaynak olarak Müslüman ülkelerde bulunuyor!
Oldukça yüzeysel bilgilerle ifade ettiğimde bile, ortaya büyük bir güç çıkması gerekmiyor mu? Peki ya bu sessizliğin sebebi nedir? Çünkü bahsi geçen Müslüman ülkelerin yönetimleri, Birleşmiş Milletleri tasarlayan ve Kuran ülkelere kökten bağlıdır. Bahsi geçen Müslüman ülkeler diplomatik ilişkilerini kesme ya da minimum seviyeye indirme girişiminde bulundular mı? Hava, Deniz ve Kara sahalarını kapattılar mı? Ekonomik yaptırımlarda bulunma girişiminde bulundular mı? Soruların sayısını arttırabiliriz. Lakin alacağımız cevap her koşulda aynıdır. HAYIR!
Bu ülkelerin bazıları içindeki direniş anlayışında da büyük problemler var. Bölgedeki tüm otoriter ve totaliter örgütler ''Filistin'i savunma'' “Kudüs ve Mescid-i Aksa’nın muhafızı” ''Direniş cephesi'' gibi ideolojik ve dini belirlenimlerle işledikleri suçları örtme yoluna gidiyorlar. Bu örgütlerin kendi halklarına reva gördüklerini dikkatle incelerseniz, bir mucizenin eseri olarak bir gün başarmaları durumunda, o halkları bu başarının sahiplerinden de kurtarmak gerekliliği doğacağını anlayacaksınız. Sözde direnişi bir vekalet savaşına çevirmenin mantıklı sonuçları olduğunu düşünmüyorum. Saddam, Şam ve İran rejimlerinin, Husiler, Hizbullah ve Şii örgütler üzerinden bir retoriğe çevrilmesi, bu bölgeye olumlu anlamda ne kazandırdı?
İslam dünyası dünya siyasetinde yok! Olsa bile biz o dünyanın mevalisiyiz!
4 notes
·
View notes
Text
İNSANLIK UTANSIN,
ŞU YAPTIKLARI VAHŞETE BAKIN.
Nerde BM?
Nerde UNICEF?
Nerde Cenevre Sözleşmesi?
Nerde Savaş suçları Mahkemesi?
Nerde Uluslararası TOPLUM?
Nerde İnsan hakları örgütleri?
Nerde Uluslararası AF ÖRGÜTÜ?
Nerde İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi?
Nerde insanlık?
ALLAH BELANIZI VERSİN,
13 notes
·
View notes
Text
attığım taş denizde üç kere sekti,
bir gemiye çarptı, geminin kıç tarafı çatladı.
aklımla beraber her şey o an su aldı.
edilen birkaç söz,
mürettebat boğulurken edildi.
saat on ikiydi.
ben kubrick, elimde çatlağa harç
onun elinde bir haç
o deli pakize.
hikaye nasıl şekillendiyse,
ben çarmıha gerildim.
üstüme düşen günahı aldım.
onun gözü bile dalmadı.
tekir yüzümü çizdi, o gece de tekildim.
kurak bir toprağa bir diktatör tarafından ekildim.
ondan sonrası savaş suçları.
kırışık bir pazar günü ya da salı
maddenin buhran hali,
karşımda kötücül bir korelasyon,
ben sedye üstünde yeni bir operasyon,
dokunduğun yaram hala açıktı
sana dokunmaksa atom altı parçacıktı.
teorik olarak biraz dolanığız,
biraz da sicim
bu hikaye ne biçim?
bilindik bir kurşun yedik.
kimse inlemedi.
ve dinlemedi.
bir konteynerın içindeyim.
yanımda yüzümü çizen tekir.
ağır bir koku
her şey bir radyo frekansına bağlı.
bir sinyallik mevzu.
yılın üçünçü çeyreğindeyiz.
ikincisini çok özleyeceğiz.
mürettebat boğulurken yine kötü laflar edeceğiz.
aynada artık tuhaf bir ben...
diktanın karşısındaki şairlere ithafen.
3 notes
·
View notes
Text
Hamas ve İsrail savaşı hakkında araştırma yapmaya çalışıyorum fakat henüz adam akıllı bir kaynak bulabilmiş değilim. Ortadoğu’da neler oluyor böyle?
Yaşanan gelişmeler karşısında endişeli ve hüzünlüyüm. Çünkü Hamas’ın yapmış olduğu bu eylemin karşılığı olarak İsrail’in yapmış olduğu ve yapacağı tüm eylemler meşrulaşmış olacak. Yani eskiden bir nebzede olsa Filistin adına uluslararası kamuoyu yapılabilirken şimdi bu seçenek ortadan kalkmış olacak çünkü Hamas’ın eylemleri tüm dünyayı karşılarına almaya yönelik gözüküyor. Daha ilk saatlerde birleşmiş milletler gerekli tedbirleri almaya başlamış.
Bu tarz eylemlere (IŞID hariç) hiç bir devlet ya da terör örgütünün altyapı hazırlamadan kalkıştığını görmedik. Çünkü globalleşen dünyada ne olursa olsun hesap vermeniz gerekiyor. Bugün Çin bile eylem yaptığında kalkıp dünyaya açıklamalar yapıyor. Yani anlayacağınız bu tarz eylemler sadece askeri değil. Siyasi ve sosyal zemini de oluşturmanız gerektiriyor. Hamas’ın askeri zemini tamam peki ama siyasi ve sosyal zemini nedir? Tüm dünya İsrail’e destek mesajı gönderirken Hamas yaptığı eylemleri haklı çıkarmak için ne yapacak? Bu üzerinde durulması gereken bir konu, birde İsrail açısından bakmak gerek.
Şu an tüm dünya tek adam rejimine evrilmiş ve bu yönde verilmeye devam ediyor. Birinci dünya savaşında söz sahibi olan devletler ya da milletlerin liderleri şu an kendi ülkelerinde tüm hukuki yetkileri kendi üzerlerinde toplayıp tabiri caiz ise diktatörel/faşist yönetim tarzı izlemeye çalışıyor. Tıpkı bizim ülkemizde de olduğu gibi. Ve bu yönetime geçen devletler daha emperyal politikalar seyrederek sınır ötesi operasyonlara başladılar. Mesela Rusya, Ukrayna’da operasyon düzenliyor. Türkiye, Suriye’de bir şeyler deniyor. Afrika ve Asya’da da keza durumlar farklı değil. Malezya, Endonezya, Hindistan gibi devletler pamuk ipliğine bağlılar. İsrail’de ise Netanyahu tek adam olmak için yetkileri elinde toplamaya çalışıyor ve kamusal alanda destekçisi azalmış durumdaydı. Fakat Hamas’ın yapmış olduğu bu operasyonla olağan üstü hale giren İsrail’de Netanyahu kanunları değiştirmesi, kamuoyunu dikkate almadan yeni kararlar alması daha kolaylaşmış olacak. Şöyle bir örnek verebiliriz; ülkemizde geçmişte yapılan önemli referandum ve seçimler öncesi hükümetin sınır ötesi operasyonlarda kahramanlık kazanması ve darbe kalkışmasından sonra hükümetin aldığı kanun hükmünde kararlar…
Tam olarak konuya hakim değilim ama yüzeysel olarak olaylara baktığımda;
Hamas yapmış olduğu sivil kıyımları ve savaş suçlarından dolayı dünyanın tepkisini çekmiş, mağdur rolünden zalim rolüne geçmiştir.
İsrail, Hamas’ın terör eylemlerine karşı geçmişte yapmış olduğu ve gelecekte yapacağı tüm kıyımları, suçları ve işgali ülkesini müdafaa adı altında meşrulaştırmış olacaktır.
Netanyahu ülkesindeki siyasi üstünlüğünü güçlendirecektir.
Öyle geliyor ki Hamas, İsrail’in ekmeğine ballı kaymak sürdü.
Not: aklımda soru işareti var. Hani bir ihtimal kalbim olmasını istediği için böyle düşünmek istiyorum. Türk ordusunun Suriye’de terör örgütlerine yönelik bir çalışması var. Bu operasyonların başlaması ile Hamas’ın bölgede kaos çıkartması arasında bağ olabilir mi?
10 notes
·
View notes
Text
Nerde AB?
Nerde ABD?
Nerde Arap Birliği?
Nerde NATO?
Nerde insanlık?
Nerde uluslararası toplum?
Nerde Cenevre Sözleşmesi?
Nerde Savaş Suçları Mahkemesi?
Nerde CNN?
Nerde BBC?
Nerde sivil toplum örgütleri?
Nerde 7 sğaç için sokaklara dökülenler?
Nerde sabahtan akşama kadar demokrasi ve insan hakları nutukları atan sahtekarlar?
Nerde öldürülen üç-beş Fransız için "Hepimiz Charlie'yiz" diyenler?
Nerde kıyıya vuran bir balina için şov yapan hayvan severler?
Neredesiniz ulan!
Kaynak: https://www.facebook.com/gokhan.kahraman.144/posts/pfbid0uvb6dorEsshpNH465MrNMNdtZyzQQB1s4kUMgZftDQh8onDJHKsa9dcK6SqsBHdDl?cft[0]=AZUzVIZp0kU0DeAnYsiXnU7-Qi9gNI7kcOt70ZeOwfh_g5CyIv8Tab3QrAoA0QqWN_ceJh1hZ4kUEnD_tV9EH7VjpNafRcgQkZ3qBCKfID036LMlNuqMZd0UyxB5qbnWwJZqcS3o0BiiVLQ-m9DntE0N10fSIaWuHw-_Z-yJe58B8A&tn=%2CO%2CP-R
5 notes
·
View notes
Text
Max Ajl: 'İsrail yalnız silahların dilinde konuşur ve silahların dilinden anlar' - Kavel Alpaslan
Siyonist İsrail rejimi, geçtiğimiz Ekim ayından bu yana Filistin’de ve Lübnan’da bir soykırım savaşı yürütüyor. ABD destekli Tel Aviv yönetimi, türlü savaş suçları işlerken Ortadoğu’da daha büyük bir savaşı kışkırtıyor. Yıkılan binalar, parçalanan bedenler tüm dünyanın gözü önünde etrafa saçılırken bir yandan yaşanan süreci anlamlandırma ihtiyacı doğuyor, öte yandan gelece dair tedirgin bir…
0 notes
Text
Ukraynalı Gazeteci Victoria Roshchyna'nın Trajik Ölümü
Ukrayna’nın 27 yaşındaki gazetecisi Victoria Roshchyna, haber yapmak üzere ülkenin doğusuna gittiği sırada Ağustos 2023’te kayboldu. Roshchyna’nın durumu, savaşın getirdiği tehlikeler ve gazetecilerin karşılaştığı zorlukları bir kez daha gözler önüne serdi. Medya raporlarına göre, Roshchyna Nisan ayına kadar kayıptı ve bu süre zarfında babası, Rusya Savunma Bakanlığı’ndan, kızının ülkede…
#Avrupa Birliği#basın özgürlüğü#gözaltı#Gazeteci#kaybolma#rusya#Savaş#savaş suçları#Ukrayna#Victoria Roshchyna
0 notes
Text
0 notes
Text
Yüzyılın en büyük düşünürlerinden Noam Chomsky artık konuşamıyor
95 yaşındaki tarihçi ve yazar Noam Chomsky’nin sağlığının bir olay sonrasında kötüleştiği ve iletişim kuramadığı açıklandı. Ünlü dilbilimci, geçen yılın haziran ayından beri hiç görüntülenmedi. Hatta, Chomsky’nin Gazze‘deki savaş hakkında yorum yapmaması dikkat çekmişti. Filistin‘e destek veren ve İsrail’in “suçları” hakkında görüşlerini sık sık dile getiren Chomsky, konuyla ilgili gösterilere ve…
View On WordPress
0 notes
Text
AK Parti'den İsrail'e sert tepki!
https://pazaryerigundem.com/haber/183642/ak-partiden-israile-sert-tepki/
AK Parti'den İsrail'e sert tepki!
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, İsrail’in Gazze’nin güneyinde bulunan Han Yunus’taki saldırılarına, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamayla tepki gösterdi.
ANKARA (İGFA) – AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Sözcüsü Ömer Çelik, İsrail’in Gazze’nin güneyindeki Han Yunus’ta binlerce sivilin sığındığı bölgeyi bombalamasını lanetledi.
Konuyla ilgili sosyal medya hesabından paylaşımda bulunan Çelik, “Uluslararası toplumun ve kurallara dayalı dünya düzeni iddiasında bulunan devletlerin, İsrail söz konusu olunca büründükleri sessizliği şiddetle kınıyoruz. İsrail’in katliamlarını her platformda gündeme getirmeye ve savaş suçlarının yasal takipçisi olmaya devam edeceğiz. Netanyahu ve katliam şebekesi, soykırım ve savaş suçları nedeniyle er ya da geç yargılanacaktır” ifadelerini kullandı.
İsrail’in Gazze'nin güneyindeki Han Yunus'ta binlerce sivilin sığındığı bölgeyi bombalamasını lanetliyoruz.
Uluslararası toplumun ve kurallara dayalı dünya düzeni iddiasında bulunan devletlerin, İsrail söz konusu olunca büründükleri sessizliği şiddetle kınıyoruz.
İsrail’in…
— Ömer Çelik (@omerrcelik) July 16, 2024
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Text
1/24 GÜNÜN TARİHİNDEN:
11 TEMMUZ 1995, SREBRENİTSA SOYKIRIMI
Ayşe Hür
Bu paylaşımı yaptıran her ne kadar başlıktaki soykırım ise de, size önce Boşnak erkeklerinin değil Boşnak (ve Hırvat) kadınlarının başına gelenler korkunç olayları anlatacağım.
2/24 6 Nisan 1992 ile 14 Aralık 1995 arasına tarihlenen Bosna Savaşı sırasında 16 bini çocuk olmak üzere yaklaşık 250 bin kişi öldü, öldürüldü, 20 ila 60 bin arasındaki kadın ve genç erkek, cinsel şiddete ve sistematik tecavüzlere maruz bırakıldı.
3/24 Tecavüzcülerin neredeyse tamamı Sırp erkekleriydi. Tecavüze uğrayanların ezici bir çoğunluğu Bosnalı Müslüman kadınlardı. Az sayıda Hırvat kadın da tecavüz kurban��ydı. Bosna’da kadınlar, işgalin gerçekleştiği anda tecavüze uğramaya başlıyor, ardından tutuklu bulundukları
4/24 yerlerde tecavüze uğruyor, nihayet sırf bu amaçla kurulmuş kamplarda veya oluşturulmuş evlerde (Foca, Karaman, Keraterm, Luka, Omarska, Sušica, Trnopolje, Uzamnica, Vilina kampları ve evlerinde) haftalarca, aylarca, bazen yıllarca süren toplu, sistematik tecavüzle
5/24 ölümün eşiğine getiriliyordu. Bir de, halka açık alanlarda, özellikle tanıklar (yabancılar, aile bireyleri, diğer tecavüzcü namzetleri) önünde gerçekleştirilen tecavüzler vardı. Bazı olaylarda tecavüzler videoya alınıyor ve pornografi piyasasına sunuluyordu.
6/24 Avrupalı kamuoyu yapıcıları hemen burunlarının dibinde olan bu vahşetin farkına nedense bir türlü varamadılar. Tecavüzleri dünya kamuoyunun gözleri önüne ilk kez Amerikalı gazeteci Robert Fisk serdi. Fisk’in 8 Şubat 1993 tarihli The Independent gazetesinde çıkan
7/24 “Bosnia war crimes: 'The rapes went on day and night'” (Bosna savaş suçları: Tecavüzler gece ve gündüz sürdü”) başlıklı makalesinde Kalinovik kampında kalmış kadınlarla yapılan birbirinden sarsıcı röportajlara yer verilmişti. Röportajdan alıntı yapmak istemiyorum çünkü
8/24 bunlar bile pornografik malzeme olabiliyor bazıları için. Anlatılanlara bakılırsa binlerce kadının tutulduğu bu kamplarda, akla hayale gelmedik vahşetler sergilenmişti. Bu kadınlardan bazıları tecavüze direndiği için öldürülmüş, bazıları sakat bırakılmış
9/24 örneğin göğüsleri veya cinsel organları kesilmiş, bazılarının çocukları veya yakınlarına zarar verilerek cezalandırılmışlardı. Ama hepsi (aileleriyle birlikte) bir ömür boyu sürecek utanca, azaba mahkum edilmişlerdi.
10/24 Tecavüzlerin bu kadar yaygın olmasını Yugoslavya’da diğer Avrupa ve Doğu Bloku ülkelerine göre daha yaygın ve köklü bir pornografi alışkanlığıyla açıklayanlar da olmuş ama sonda linkini verdiğim yazımda da görüldüğü gibi tarih boyunca tecavüz en hafifinden "öteki",
11/24 en ağırından "düşman" (‘hain’, ‘şeytan’ vs.) olarak kodlanan grubun soyunu kurutmak için sürekli kullanılmış bir silah. Ancak Bosna örneğinde, Sırp çetecileri (Çetnikler) Boşnak ve Hırvat kadınlara tecavüz ederken onları Sırp spermleriyle hamile bırakmayı hedefleyerek,
12/24 bu ‘Sırp’ çocukları doğurmaları için onları zorlayarak bu suça "soykırım" boyutu eklediler. Ancak bu tecavüzler uluslararası hukuk tarafından henüz "soykırım" olarak tanınmadı. Srebrenitsa Soykırımı, Sırp Cumhuriyeti Ordusu'nun Temmuz 1995'te Srebrenitsa kentine yönelik
13/24 Krivaya 95 Harekâtı sırasında en az 8.372 Bosnalı'nın General Ratko Mladiç komutasındaki ağır silahlarla donatılmış Bosna Sırp ordusu tarafından öldürülmesine verilen addır. Katliamda bir kısım kadın ve küçük yaşta çocuğun da öldürüldüğü, belgelerle kanıtlanmıştır.
14/24 Sırp Cumhuriyeti Ordusu'nun dışında katliama "Akrepler" olarak tanınan Sırbistan özel güvenlik güçleri de katılmıştır. Birleşmiş Milletler Srebrenitsa'yı güvenli bölge ilan etmiş olmasına karşın 400 silahlı Hollanda Barış Gücü askerinin varlığı katliamı önleyememiştir
15/24 Srebrenitsa katliamı, İkinci Dünya Savaşı'ndan 1995'e kadar Avrupa'da gerçekleşmiş en büyük toplu insan kıyımı olması ve Avrupa'daki hukuksal olarak ilk kez belgelenmiş soykırım olması açısından önem taşır. Ortaya çıkan belge ve fotoğraflara rağmen uzun süre direnen
16/24 Hollanda Hükümeti, 2002 yılında katliamla ilgili bir raporun ardından katliamı önleyemediği gerekçesiyle toplu olarak istifa etti. Boşnak yönetmen Jasmila Žbanić'in savaş sonrasında Saraybosna'da bekar bir anne olan Esma'yı ve savaş bebeği olduğunu keşfeden kızı Sara'yı
17/24 filmi Esma'nın Sırrı, 2006 yılında 56. Berlin Uluslararası Film Festivali'nde Altın Ayı ödülünü kazandığında konu kamusal alanda yeniden tartışılmaya başladı. Srebrenitsa "katliamı" hakkında Uluslararası Adalet Divanı (UAD) 26 Şubat 2007’de açıkladığı tartışmalı karar
18/24 bu konuda yeni bir içtihat oluşturdu. UAD’nin Srebrenitsa’da soykırım suçunu işleyen paramiliter örgüt VRS (‘Republika Sırpska’ Ordusu) ve ‘Akrepler’in Yugoslav Federal Cumhuriyeti’nden doğan Sırbistan ve Karadağ’ın bir organı olmadığını kabul ettiği halde ortada bir
19/24 soykırım suçu olduğuna hükmetmesi ve bugünkü Sırbistan’ı soykırımdan değil ama, ‘Republika Srpska’ (Sırp Cumhuriyeti) ve VRS’nin politik, ekonomik ve askerî gelişimine yardımcı olarak soykırımı önlemediği için suçlu bulması, hem imhaya dair genel bir hükümet planı olmasına
20/24 gerek olmadığının altını çizdi, hem de devletin böyle bir planın olmadığı durumlarda bile sorumluluktan kurtulamayacağını gösterdi. 2013, 2014 ve 2019'da Hollanda devleti, Hollanda yüksek mahkemesi ve Lahey bölge mahkemesinde 300'den fazla insanın ölümünü önlemek için
21/24 yeterli çabayı göstermemekten sorumlu bulundu. Elbette asli failler, tali failer kadar tavizkar(!) olamazdı, nitekim Nisan 2013'te Sırbistan Cumhurbaşkanı Tomislav Nikolić, Srebrenitsa'da işlenen "suç" nedeniyle özür diledi ancak bunu soykırım olarak adlandırmayı reddetti!
22/24 Nihayet Birleşmiş Milletler, 23 Mayıs 2024 tarihinde alınan kararla, 11 Temmuz'u Srebrenitsa Soykırımını Anma Günü olarak kabul etti. Bugün milliyetçi mukaddesatçılarımız dolu dolu "Srebrenitsa Soykırımı" derken,
23/24 1992 Hocalı Katliamı için "soykırım" derken, 1915'te Ermenilerin ve Süryanilerin; 1919-1922 Pontusluların, 1925-1930'da Kürtlerin, 1937-1938'de Dersimlilerin başına gelenlere "katliam" bile diyemezler. "İsyan" derler, "olay" derler, Hatta "asıl onlar bizi öldürdü" derler.
24/24 Tecavüz tarihine ilişkin "Erkek, savaş ve tecavüz: Ayrılmaz üçlü" başlıklı 2014 tarihli Radikal yazımın linki: https://m.marmarayerelhaber.com/404.asp?404;http://www.marmarayerelhaber.com:80/Ayse-HUR/28350-Erkek-savas-ve-tecavuz-Ayrilmaz-uclu?fbclid=IwZXh0bgNhZW0CMTAAAR1ZLx9DLReSDfLsfwj8jVbxG8PssjdWZ5ryfZX96gon_Ohcmn8AGctrWW0_aem_uOrQd-5Eq0wZnX1CKy2jLQ#google_vignette
Not: Yazıyı arşivlemek veya paylaşmak isterseniz, tek bir twiti arşivlemeniz veya paylaşmanız yeterli, çünkü hepsi birbirine bağlı.
1 note
·
View note
Text
Hakan Fidan;''İsrail ciddi savaş suçları işlemektedir''dedi.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’ndeki Gazze oturumunda, “Gazze ve ötesinde devam eden savaş, ne barış ne de teslimiyet getirebilir. Bu savaşı durdurmak için tarihi bir sorumluluğumuz bulunmaktadır” dedi. Dışişleri Bakanı Fidan, BM Güvenlik Konseyi’nde düzenlenen üst düzey katılımlı Filistin oturumunda konuştu. Uluslararası toplumun Gazze ve Batı Şeria’da…
View On WordPress
0 notes