Tumgik
#santa maria katolik kilisesi
seslimeram · 5 months
Text
Yarın İhtimali Kalır Mı?
Tumblr media
Zembereğinden boşalırcasına – kötülük temsili ile kuşatılıyor ülke. Erk, muktedir, iktidar siyasal istemi, figürünün tamamlayıcısı olagelen şiddet dozu günbegün arttırılırken nefret edimine kol kanat geren, ırkçı kümelenmesiyle birlikte bir kötülük temsili farazi değil ol marazi ülke gerçekliğini imliyor artık. Ekonomik, sosyal politik, güncel hayata doğrudan ve kesintisiz bir çökertme haline denek edilmiş insanların, o yoksunluk hallerinde bir de bütünüyle kimlikleri / inançlarına yönelik ayrımcılık ile kuşatılıyor olmasıdır meselesidir bu kötülük temsili. Genel geçer değil basbayağı tertipli bir düzen / nizam halinin içinde ol muktedirin aştık dediği ayrım, bir iktidar pratiğini somutlaştıran diğer kliklerin katkısıyla birlikte süreğen bir gerçekliğe / hakikate dönüştürülür. Cerahat nüfusu arttırıldıkça yıkımı peyderpey var edildikçe kötülük bir normatif kılınır. Tüm bu memleket profili yeniden ve yılmadan biçimlendirilirken kötülük bir sabit, nefret bir olgu, ayrımcılık merkez sağcılık için elzem bir tavra dönüştürülür. Geçtiğimiz yıllarda yaşadığımız salgın güncesinden bu yana sürgit yeniden denenen bir pratik toplamında bu ülkenin ötekileri için hayat zindan kılınmaya çalışılır. Biyopolitik bir mezbaha haline dönüştürülen yerde öteki değil ol halk toplamının sahibi / vatanın gerçek sahibi olduğu söylenen kesimler de dahil hedefe açık bir halde konulur. Ne ki kimseler farkına varmaz.
Tümüyle kötülük sahiplenilirken ayrımcılığın kimleri nasıl kapsayacağından bahis hiç açılmaz. Lakin günbegün yaratılan iklimde bir gün o Türk, ertesi gün Suriyeli mülteci, bir başka gün Ermeni, beri gün Yahudi muhakkak ki o yıkıcı / kör karanlığı sabitleyici olan o nefrete yem edilir. Bunu iktidar söylemlerinin cafcaflı hallerindeki aştık / bitti bahsinin de tam da kıyısında biriken, faşist partinin pratikleriyle görebilmek zaten mümkündür. Hepsi bir, hep birden var edilen nefret söylemi o kötülük halini duraksamadan bir başkasına açık ve aleni ayrımcılığı imgeler. Aralıksız bir biçimde süre giden o hedefleme halinin başta ve kalıcı bir yıkıma önayak olmasının içler acısı pratikleriyle yaşam kuşatılır. Duraksama nedir bilinmeden imal edilen ayrımcılık hallerinin takvim yaprakları acıya çıkan bir ülke sınırlarında her günü nasıl da mahvettiği artık az çok belirginken halen bu inat, bu kör kör karanlıklara devam diyebilme cüretinin sorgulanması ne zamandır hangi zaman? Bitimsiz olagelen ayrıştırma, mamafih yenilenen ve sürgit devamlılığına çabalanan ötekileştirme hal ve istikametinde kime nasıl bir yer, nasıl bir yurt vaat edilebilir. Böyle bir sahnenin ol yurt olma ihtimali hala var mıdır?
Agos Gazetesinden aktaralım: “İstanbul Sarıyer Büyükdere'deki Santa Maria Kilisesi'ne pazar ayinine maskeli 2 saldırgan tarafından silahlı saldırı düzenlendi.
Saldırıdan hemen sonra ajanslara yansıyan bilgilere göre maskeli iki kişi ayin sırasında kiliseye girerek ateş açtı. Kilisede bulunanlar, kendilerini korumak içini kendini yere attı.
Saldırıda ayine katılanlar arasında bulunan C.T. adlı kişi hayatını kaybetti.
Bölgeye çok sayıda polis ve sağlık ekibi sevk edildi.
Emniyet güçleri, saldırganları yakalamak için çalışma başlattı.
Saldırı anına ilişkin görüntüler medyaya yansıdı.
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya şu açıklamayı yaptı:
"Bugün Saat 11.40 sıralarında Sarıyer Büyükdere Mahallesinde bulunan Santa Maria Kilisesindeki ayin sırasında, ayine katılanlar içinde bulunan C.T. maskeli 2 kişi tarafından silahlı saldırıya uğramış ve maalesef hayatını kaybetmiştir.
Konuyla ilgi geniş çaplı soruşturma ve saldırganları yakalamak için çalışmalar başlatılmıştır.
Bu alçak saldırıyı şiddetle kınıyoruz."
Saldırıyı gerçekleştirdiği düşünülen kişilerin kameri görüntüler de basınla paylaşıldı.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, saldırıyla ilgili olarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatıldığını belirterek "Olayın aydınlatılması için bir başsavcı vekili ve iki cumhuriyet savcısı görevlendirilmiştir" açıklamasında bulundu.
AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, sosyal medya hesabından "Ayin sırasında bir vatandaşımıza yönelik silahlı saldırıyı şiddetle kınıyoruz. Güvenlik güçlerimiz konuyla ilgili geniş çaplı bir soruşturma yürütmektedir. Vatandaşlarımızın huzur ve güvenliğine kast edenler, asla emellerine ulaşamayacaktır. " açıklamasında bulundu.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, "İstanbul Sarıyer’de Santa Maria Kilisesinde ayin sırasında bir şahsa yapılan silahlı saldırıyı en güçlü şekilde kınıyor, hayatını kaybeden şahsın ailesine başsağlığı diliyoruz. Güvenlik güçlerimiz olayın aydınlatılması ve faillerin adalet önünde hesap vermesi için geniş çaplı bir soruşturma yürütmektedir." dedi.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu "Sarıyer’deki Santa Maria Kilisesi'nde yapılan pazar ayinine yönelik silahlı saldırıyı kınıyorum. Şehrimizin inanç mekanlarına saldırarak birliğimizi ve huzurumuzu bozmaya çalışanlara asla izin vermeyeceğiz" dedi.
İstanbul Valisi Davut Gül ise "Saldırı tek kişiye oldu, yaralanan yok" açıklamasında bulundu.
Davut Gül, "Hepimizin başı sağ olsun. 52 yaşında bir vatandaşımız hayatını kaybetti. Polisimizin savcılığımızın araştırması devam ediyor. Yaralı yok, tek bir kişiye saldırı olmuş. İçeri girilmiş ve vefat eden kişiye saldırıda bulunulmuş. İçişleri Bakanlığımızın açıklaması olayın çerçevesini çiziyor. Paylaşılan diğer bilgilere itibar etmeyelim. Olay çok yeni. Herkes görevini yapıyor. Failler yakalanıp yargılanacak. Cumhurbaşkanımız olayı takip ediyor." açıklamasında bulundu.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, saldırıyla ilgili Sarıyer Kaymakamı Ömer Kalaylı, Santa Maria İtalyan Kilisesi Rahibi Anton Bulai ve Polonya’nın İstanbul Başkonsolosu Witold Lesniak ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi.
Tüm cemaate başsağlığı ve geçmiş olsun dileklerini ileten Erdoğan, faillerin en kısa sürede yakalanması için gereken adımların atılmakta olduğunu ifade etti.
İstanbul Valisi Davut Gül "Saldırı tek kişiye oldu, yaralanan yok" dedi.
Saldırı anına ilişkin görüntüler medyaya yansıdı.
Ölen Tuncer Murat Cihan’in yeğeni Çağın Cihan, Gazete Duvar'dan Ferhat Yaşar'a konuştu. Cihan “Kendisi amcam olur. Sadece oraya ziyarete geldi ve tesadüfen ona denk geldi. Sade masum biriydi ve kesinlikle masum bir kurbandı. Emekliydi, hafif zihinsel engelliydi. Son iki aydır da pazarları kiliseye gidip geliyordu" dedi.
Saldırıda ölen Cihan’ın dayısı Kazım Aydemir ise “Benimle birlikte kiliseye geliyordu. Cemaat tarafından çok sevilen biriydi. Boşu boşuna öldürdüler. Çok fazla üzgünüz” dedi”
Daha önce Bakırköy, Kuzguncuk Ermeni Kiliseleri’nde yaşatılanlarda olduğu gibi daha önce Gevriye Eğo’nun Merdin’de, Şimuni ve Hürmüz Diril’in kayıp / eksikli kılınan ol cinayetleri ve sonrasındaki muğlaklıktan haberdar olduğumuz bir tedirginlik haline yine esir edilir ülkedeki bir avuç Hristiyan yurttaş. Kötülüğü bir normatif kılanların aralıksız olarak nefreti yaygınlaştırma gayretine düşen, yazsak en az on parti, söylesek en azından milyonlarca insan tarafından desteklenen / yönlendirilen ocaklar, dernekler, siyasi denile gelirken bildiğiniz çeteleşmiş ari ırk sevdalısı zümreler vesaireler vesaireler etraflıca bu karanlığı yenilerken kim Tuncer Murat Cihan’ın hesabını verecektir sahi ama sahiden de! Düzeni var eden temsilin, bir yandan olayı gizlilik örtüsü ile kapatmaya teşne olması bir yandan da o salyalar saçarak nefretini kusmaya devam diyen yapıların üstün körü olayı, cinayeti (adı üstünde) geçiştirmeye çalıştığı zeminde kim güvende olabilir sahi ama sahi. Kolay lokma olarak tanımlanan, nasılsa kuşatıldıkları vakit teslim olacaklarına dair bir algı / olgu ekseninde hayatları gözetim ve denetime tabi kılınan insanların hakikatleri her ne olacaktır? İki zanlının kamu önüne alelacele çıkartılması sonrasında birliğimiz asla ve kata bozamayacaklar şablonu yeniden sakız edilirken o cinayetin faillerinin sırtları sahi ama sahiden de sıvazlanıp durulmamıştır diyebilir miyiz? Kolluk kuvvetinin bir var hep yok addedildiği bir sahneleme sonrasında kim nasıl güvende hissedebilir ki? Soruların ardılı sıra geldiği bir cinayet / tahakküm / yıkım girdabının ardından geriye kocaman bir boşluk kalıyor. İnsanların kimliklerinin, aidiyet ve inançlarının halen mesel teşkil edildiği bir yerde, hayatların biricikliği söz konusu edilmesin isteniyor. Kötülük temsili her yanı, her günü kuşatırken bunlar dert edilmesin isteniyor. Lafta değil doğrudan / sahiden bir yerin yaşamla bağları kopartılırken yarın her neyi getirecektir. Tümüyle bu girdap halinin içerisinde bir yarın ihtimali kalır mı? Bırakılmış mıdır.... Bir avuç kalakalan azınlıkların bu günlerdeki en büyük meselesi budur, bu kadardır. Bir yarın ihtimali söz konusu mudur.
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2024
Görsel: Santa Maria Latin Katolik Kilisesi’nden – Dilara ŞENKAYA – Reuters
2 notes · View notes
iahaber · 5 months
Text
0 notes
morkedisblog · 5 months
Text
ben de Kilisede saldırı haberini ilk duyduğumda Taksim Santa Maria Kilisesi sandım meğer Sarıyerdekiymiş LATİN KATOLİK VATANDAŞLARIMIZIN BAŞLARI SAĞOLSUN KİLİSE CEMAÂTİNE GEÇMİŞ OLSUN💔Naçizane ben bu saldırının seçim kaosu yaratmak veya Hristiyan Vatandaşlara yönelik mi ya da kişisel bir hesaplaşma mı yoksa mafya-alacak verecek senet cinayeti mi olduğunu anlayamadım nereye çeksen gidiyor? Sonuçta böyle olaylar her zaman örtbas edilir: Uğur Mumcu/Bahriye Üçok/Çetin Emeç/Hrant Dink vs cinayetleri gibi her zaman kandırılan ya da parayla alınan tetikçiler vardır olayın derinliği gerçek emir verenler bulunamaz İNŞAALLAH bir daha olmaz🙏Bir de habere yayın yasağı getirdiler yok böyle bir saçmalık Almanyada Fransada protestocu çiftçiler hükümet binalarına hayvan dışkısı püskürtüyorlar Usada sınıra kamyonlar gidiyor 25 eyalet ayakta siz neyin peşindesiniz hıhıhı doğru okudunuz Vallahi mantıklı olun gık demem😤😠😈
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
instagram
0 notes
sosyolaynet · 5 months
Text
Tumblr media
İstanbul'un Sarıyer ilçesinde bulunan Santa Maria İtalyan Katolik Kilisesi, pazar ayini sırasında silahlı bir saldırıya maruz kaldı. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, maskeli iki saldırganın pazar ayinine katılan C.T.'yi vurarak yaşamını yitirdiğini açıkladı. Saldırganların yakalanması için başlatılan çalışmalar ve operasyonlar devam ediyor.
Haberin detaylarları için: https://www.sosyolay.net/link
0 notes
uykucubirkaplumbaga · 3 years
Text
Tumblr media Tumblr media
Santa Maria Latin Katolik Kilisesi ⛪️
24 notes · View notes
jotham-y · 3 years
Photo
Tumblr media
Baptism Fresco at Santa Maria Draperis Kilisesi . #istanbulturkey #istanbul #karaköy #türkçe #galata #istiklal #visitbeyoğlu #beyoğlu #santamariadaperis #beyoğlulife #fresco #taksim #taksimistanbul #beyoğluistanbul #şihane (at Santa Maria Draperis - Latin Katolik Kilisesi) https://www.instagram.com/p/CKOZI3UgEHc/?igshid=idzqe1je5hjp
0 notes
gallipolidaytours · 4 years
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/portekiz-iyi-11-gun-paket-tur-2.html
Portekiz iyi 11 Gün Paket Tur
kapsamlı bir 11 günlük paket tur Portekiz iyi bakın. Guimarães’in Kültür 2012 Avrupa Başkenti keşfetmek, ve çok daha fazlası, örneğin Obidos olarak doğal köyleri ziyaret Fatima Sanctuary hacı izinden.
Portekiz iyi 11 Gün Paket Tur
Öne çıkanlar
Alcobaça Portekiz’de büyük Gotik kilise görmek
Henry mezarı Batalha Navigator keşfedin
Liman şarap bölgesi tatlı şarapları tatmak
Fátima Marian Shrine Katolik hacı izinden
Coimbra dünyanın en eski üniversitesi Barok kütüphanesinde Marvel
Aveiro at “Portekizli Venedik” keşfi
Guimarães’in “Portekiz Beşiği” git
Douro Vadisi’nin nefes kesici manzaralar Seyahat
Tapınakçıların Sipariş ve Hıristiyan yeniden fetih oynadığı bölümü hakkında bilgi edinin
Évora üniversite şehrin dar sokaklarda dolaşmak
Sintra kaprisli saraylar ve kaleler hayran
Kıta Avrupa’nın en batı noktasında Standı
Algarve mantar meşe ağaçları ile Yolculuk ve meyve bahçeleri
Prens Henry Navigator efsanevi “Navigasyon Okulu” araştırmak
Arrábida dağ üzerinde sürücü
Tam açıklama
1. Gün: Lizbon – Óbidos – Alcobaça – Nazaré – Batalha – Fátima Óbidos’u, ortaçağ duvarları ile çevrili doğal bir köyde yel değirmenleri ve meyve ağaçları ile zengin bir manzara keşfedin. Mimari uyum ve el sanatları çeşitliliğini hayran ve ünlü Ginginha (acı kiraz likörü) tadın. Portekiz en büyük Gotik kilise görmek Alcobaça devam edin. Sonraki, Nazaré tipik bir balıkçı köyü durdurmak ve efsaneleri hakkında bilgi edinin. Henry Navigator, Portekiz’in deniz keşifler promotör mezarı bulabilirsiniz Batalha Santa Maria de Victoria Manastırı, devam edin. Eğer Fátima Marian Shrine yol yapmak gibi Katolik hacı izinden. Gece için otel konaklama içine kontrol önce, Fátima de mum ışığında alay görmek için bir şans olabilir.
2. Gün: Fátima – Coimbra – Aveiro – Porto senin Hotel’de kahvaltı ardından, Coimbra doğru yolculuk devam. Bu tür öğrencilerin siyah pelerinler ve melankolik fado müziği olarak onun muhteşem Barok kütüphane ve eski gelenekleri ile karakterize eşsiz atmosferi ile dünyanın en eski üniversitesi keşfedin. Queen St. Isabel, kahramanı mezarı görmek için Aziz Clara Kilisesi Dur “Güllerin Mucizesi.” Marvel Coimbra ünlü seramik de, “Portekiz Venedik olarak bilinen Aveiro kanal kenti, gitmeden önce. moliceiros “” olarak bilinen zarif tekneleri seyretmek “ve tatlı, yerel ovos benler tadı. Gece için otele denetlemek için Porto devam edin.
3. Gün: Porto – Guimarães – Braga – Porto Bugün Portekiz’in en büyük 2. şehri keşfetmek ve nehir kenarındaki evler, saraylar, kiliseler ve Liman şarap barları bir yaşam amfitiyatro keşfedeceksiniz. Sonraki Minho köpüklü “yeşil şarap” bölgeye gidiyoruz. Guimarães’in milletin beşiği (ve Portekiz 1 kral doğduğu) keşfedin. tarihi merkezinde dolaşın ve ortaçağda geri yolculuk. Kutsal kale ile taçlı Hill, ve Bragança’nın Dükler Sarayı gidin. Ardından, keşfetmek için Braga sürücü “Portekizce Roma.” Portekiz eski katedral görmek ve Bom Jesus ünlü Barok merdiven ve bahçeleri ile Monte Sanctuary yapmak. Porto dönmek – otel konaklama.
4. Gün: Braga – Santiago de Compostela – Porto Santiago de Compostela, Galiçya başkenti Santiago Way sonunda hac merkezine gitmeden önce, senin otelde kahvaltı keyfini çıkarın. 1985 yılında UNESCO tarafından Dünya Mirası ilan, Santiago de Compostela büyüleyici bir şehirdir ve keşfetmek için tüm gün ücretsiz sahip olacak. tarihsel sokaklarda dolaşmak ve geleneksel yerel yemeklerin bir kısmını örnekleme öncesi en olağanüstü anıtlar hakkında bilgi edinin. Gece için otele denetlemek için Porto geri dönün.
5. Gün: Porto – Amarante – Vila Real – Lamego – – Urgeirica Vale do Douro Kahvaltıdan sonra Porto Gidiş ve Amarante güzel kasaba yolda durdurma, Douro Vadisi’nde doğru baş. Eğer meyve, sebze, tavuk, giysi, ve çok daha fazlası bulabilirsiniz kalabalık pazarı ile birlikte, nehir bakan evlere São Gonçalo manastırı ve hayret bakın. Sonraki, Portekiz roze şarap şişeleri üzerindeki tasviri için bilinen Mateus bahçeleri, görmek için Vila Real gidin. üzüm bağları ve Douro Vadisi’nin nefes kesici manzaralar aracılığıyla seyahat, Portekiz Port şarap bölgesini girin. muhteşem Barok tarzı merdiven, Portekiz’in en önemli tapınaklarından biri olan NS Remédios tarafından gözardı, Lamego durdurun. Böyle tipik jambon ya da ünlü Bola de Lamego (füme jambon ile fırında pişmiş bir somun) gibi yerel lezzetleri bazı deneyin. Viseu, Dão Vineyards merkezinin dağlık hinterlandında devam edin ve Portugal’s eski kahraman, lusitanian şefi Viriato bağlı. granit oyulmuş silah kat ile kapıları görmek için dar sokakları gezin. Gece için otele denetlemek için Urgeiriça devam edin.
6. Gün: Urgeiriça – Bussaco – Tomar – Lizbon Bussaco bereketli ormanları Portekiz kalbine sürün. “. Tapınakçıların Order” şehri keşfetmek için Tomar devam edin onlar Hıristiyan yeniden fetih Dom Afonso Henriques (Portekiz 1 King) verdi yardım için bir ödül olarak 1159 yılında toprakları aldı nasıl duyun. Dom Gualdim Pais, Portekiz Cemiyetin ilk Büyük Üstadı tarafından inşa çarpıcı kale ve Mesih’in Convent bakın. Gece için otele denetlemek için Lizbon’a devam edin.
7. Gün: Lizbon – Sintra – Cabo Da Roca – Cascais – Estoril – Lizbon Estoril Coast güzel kasaba ve köylerini keşfetmek Sintra kaprisli kaleleri ve sarayları ile başlayan gün geçirin. Sintra Tabiat Parkı’nın bina ve bahçelerin mimari tarzı olağanüstü karışımı hayran kalacaksınız. Ardından, kıta Avrupa’nın en batı noktasında durmak Cabo da Roca gidin. Portekiz’in en ünlü sörf plajları birini geçmek ve Cascais ve Estoril Casino bahçeleri kozmopolit gitmeden önce Inferno Boca do bkz. gece Lizbon geri dönün.
8. Gün: Lizbon – Évora Bugün kültür, tarih ve gelenekleri zengin duvar halısı tanınan Évora üniversite kenti keşfetmek tüm gün geçireceksiniz. zeytin ağaçları, mantar meşe ağaçları ve üzüm bağları bir pastoral manzara geçerek, Lizbon gidiş ve Tagus Nehri’ni geçti. Évora girişte beyaz badanalı şehrin dar sokaklarında dolaşmak ve St. Francis Kilisesi böyle Roma Tapınağı, Romanesk-Gotik Katedrali ve ossuary ( “Kemikler Şapel”) olarak en ünlü anıtlarından bazılarına bakın. Görmek kokusu ve bazı yerel üretimi tadı pazarına gidin. mantar, seramik ve bakır eşya yerel el sanatları hayran kalacaksınız. Eğer eğlence de keşfetmek ve yerel şarap, peynir ve gurme zeytinyağlarının daha fazla tadı için öğleden sonra serbest olacaktır. gecede konaklama için Evora otele kontrol edin.
9. Gün: Evora – Beja – Silves – Lagos kahvaltıdan sonra Évora hareket ve Beja, Portekiz Ortaçağ’dan en yüksek kulesinin yerinde geçmiş güney sürücü. Ünlü Algarve girmek için küçük dağları aşmak. geri Mağribi kez kırmızı kumtaşı kale kalma bilinen Silves, yolda portakal ağaçlarının geçmiş bahçeleri sürün. Lagos için otele denetlemek için Praia da Rocha geçen Algarve altın kumların, devam edin.
Gün 10: Lagos – Ponta da Piedade – Sagres – Cabo de São Vicente Algarve doğal güzelliklerini keşfetmek ve yeni dünyanın keşfi oynadığı bölüm hakkında bilgi edinmek. Atlantik Okyanusu muhteşem bir görünüm için Ponta da Piedade gidin ve deniz erozyonu meraklı şekiller halinde heykel edilmiştir uçurumlar görmek. Sonra, Sagres küçük bir balıkçı limanına gidin ve Prens Henry Navigator efsanevi “Navigasyon Okulu” hakkında bilgi edinmek için kale ziyaret edin. Avrupa’da güneybatı en noktasına ulaşmak Cabo Sao Vincente kayalıklarla birlikte devam edin. kasaba ve marina kozmopolit vibe yaşamaya Lagos geri dönün. Böyle bir bakır tava (cataplana) pişirilmiş balık ve kabuklu deniz gibi lezzetli Algarve yemekleri, tadın. Yerel marzipans, badem ve incir kek bazı tatlı diş şımartın. otelinize dönün ve boş bir öğleden sonra zevk. sıcak deniz bir dalış atın.
Gün 11: Lagos – Setúbal – Serra da Arrábida – Lizbon Denizde bir son bakışla Algarve veda. Lizbon Dönüş yolculuğu Setubal, Sado Estuary kuzey kıyısında büyük bir liman ve sanayi merkezi şehir yoluyla götürecektir. inanılmaz bir manzara ve eşsiz bitki örtüsü ile bir Tabiat Parkı olarak korunmuş Arrábida Mountain Range üzerinde devam edin. Lizbon’da geri gelmesi Tagus Nehri üzerindeki köprüyü geçmeden önce, Tróia Yarımadası’nın panoramik manzarasını tadını çıkar.
Neler dahil?
Lizbon herhangi bir otelden Toplama
Aşağıdaki 4-yıldızlı otellerde açık büfe kahvaltı bazında konaklama (veya benzeri): Fátima Hotel Santa Maria; Oporto Ipanema Porto; Canas do Senhorim Hotel da Urgeiriça; Lizbon Hotel Lutecia; Évora Otel Muralhas Mar d’Ar; Lagos Vila Gale Lagos
Klimalı minibüs veya otobüs ile Ulaşım
Rehber
Batalha Manastırı, Coimbra Üniversitesi, “Palácio da Bolsa” ve S. Francisco Kilisesi (Oporto) Palácio Mateus Gardens Giriş ücretleri, “Convento do Cristo” (Tomar), Palácio da Pena (Sintra), Kemik Chapel (Évora) S. Francisco Kilisesi (Evora), Évora Katedrali, ve S. Vicente Kalesi (Sagres)
Hariç olanlar
Giriş ücretleri “nelerin dahil olduğunu” belirtilmeyen
Öğle ve akşam yemekleri
İpuçları ve kişisel harcamalar
ek bir ücret karşılığında mevcuttur) Estoril sahilinde, Sintra, Cascais ve Costa da Caparica ve Sesimbra Pick-up hizmeti
Kimler için uygun değil
Tekerlekli sandalye kullananlar
0 notes
anzacdaygallipoli · 4 years
Text
Portekiz iyi 11 Gün Paket Tur - Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/portekiz-iyi-11-gun-paket-tur-2.html
Portekiz iyi 11 Gün Paket Tur
kapsamlı bir 11 günlük paket tur Portekiz iyi bakın. Guimarães’in Kültür 2012 Avrupa Başkenti keşfetmek, ve çok daha fazlası, örneğin Obidos olarak doğal köyleri ziyaret Fatima Sanctuary hacı izinden.
Portekiz iyi 11 Gün Paket Tur
Öne çıkanlar
Alcobaça Portekiz’de büyük Gotik kilise görmek
Henry mezarı Batalha Navigator keşfedin
Liman şarap bölgesi tatlı şarapları tatmak
Fátima Marian Shrine Katolik hacı izinden
Coimbra dünyanın en eski üniversitesi Barok kütüphanesinde Marvel
Aveiro at “Portekizli Venedik” keşfi
Guimarães’in “Portekiz Beşiği” git
Douro Vadisi’nin nefes kesici manzaralar Seyahat
Tapınakçıların Sipariş ve Hıristiyan yeniden fetih oynadığı bölümü hakkında bilgi edinin
Évora üniversite şehrin dar sokaklarda dolaşmak
Sintra kaprisli saraylar ve kaleler hayran
Kıta Avrupa’nın en batı noktasında Standı
Algarve mantar meşe ağaçları ile Yolculuk ve meyve bahçeleri
Prens Henry Navigator efsanevi “Navigasyon Okulu” araştırmak
Arrábida dağ üzerinde sürücü
Tam açıklama
1. Gün: Lizbon – Óbidos – Alcobaça – Nazaré – Batalha – Fátima Óbidos’u, ortaçağ duvarları ile çevrili doğal bir köyde yel değirmenleri ve meyve ağaçları ile zengin bir manzara keşfedin. Mimari uyum ve el sanatları çeşitliliğini hayran ve ünlü Ginginha (acı kiraz likörü) tadın. Portekiz en büyük Gotik kilise görmek Alcobaça devam edin. Sonraki, Nazaré tipik bir balıkçı köyü durdurmak ve efsaneleri hakkında bilgi edinin. Henry Navigator, Portekiz’in deniz keşifler promotör mezarı bulabilirsiniz Batalha Santa Maria de Victoria Manastırı, devam edin. Eğer Fátima Marian Shrine yol yapmak gibi Katolik hacı izinden. Gece için otel konaklama içine kontrol önce, Fátima de mum ışığında alay görmek için bir şans olabilir.
2. Gün: Fátima – Coimbra – Aveiro – Porto senin Hotel’de kahvaltı ardından, Coimbra doğru yolculuk devam. Bu tür öğrencilerin siyah pelerinler ve melankolik fado müziği olarak onun muhteşem Barok kütüphane ve eski gelenekleri ile karakterize eşsiz atmosferi ile dünyanın en eski üniversitesi keşfedin. Queen St. Isabel, kahramanı mezarı görmek için Aziz Clara Kilisesi Dur “Güllerin Mucizesi.” Marvel Coimbra ünlü seramik de, “Portekiz Venedik olarak bilinen Aveiro kanal kenti, gitmeden önce. moliceiros “” olarak bilinen zarif tekneleri seyretmek “ve tatlı, yerel ovos benler tadı. Gece için otele denetlemek için Porto devam edin.
3. Gün: Porto – Guimarães – Braga – Porto Bugün Portekiz’in en büyük 2. şehri keşfetmek ve nehir kenarındaki evler, saraylar, kiliseler ve Liman şarap barları bir yaşam amfitiyatro keşfedeceksiniz. Sonraki Minho köpüklü “yeşil şarap” bölgeye gidiyoruz. Guimarães’in milletin beşiği (ve Portekiz 1 kral doğduğu) keşfedin. tarihi merkezinde dolaşın ve ortaçağda geri yolculuk. Kutsal kale ile taçlı Hill, ve Bragança’nın Dükler Sarayı gidin. Ardından, keşfetmek için Braga sürücü “Portekizce Roma.” Portekiz eski katedral görmek ve Bom Jesus ünlü Barok merdiven ve bahçeleri ile Monte Sanctuary yapmak. Porto dönmek – otel konaklama.
4. Gün: Braga – Santiago de Compostela – Porto Santiago de Compostela, Galiçya başkenti Santiago Way sonunda hac merkezine gitmeden önce, senin otelde kahvaltı keyfini çıkarın. 1985 yılında UNESCO tarafından Dünya Mirası ilan, Santiago de Compostela büyüleyici bir şehirdir ve keşfetmek için tüm gün ücretsiz sahip olacak. tarihsel sokaklarda dolaşmak ve geleneksel yerel yemeklerin bir kısmını örnekleme öncesi en olağanüstü anıtlar hakkında bilgi edinin. Gece için otele denetlemek için Porto geri dönün.
5. Gün: Porto – Amarante – Vila Real – Lamego – – Urgeirica Vale do Douro Kahvaltıdan sonra Porto Gidiş ve Amarante güzel kasaba yolda durdurma, Douro Vadisi’nde doğru baş. Eğer meyve, sebze, tavuk, giysi, ve çok daha fazlası bulabilirsiniz kalabalık pazarı ile birlikte, nehir bakan evlere São Gonçalo manastırı ve hayret bakın. Sonraki, Portekiz roze şarap şişeleri üzerindeki tasviri için bilinen Mateus bahçeleri, görmek için Vila Real gidin. üzüm bağları ve Douro Vadisi’nin nefes kesici manzaralar aracılığıyla seyahat, Portekiz Port şarap bölgesini girin. muhteşem Barok tarzı merdiven, Portekiz’in en önemli tapınaklarından biri olan NS Remédios tarafından gözardı, Lamego durdurun. Böyle tipik jambon ya da ünlü Bola de Lamego (füme jambon ile fırında pişmiş bir somun) gibi yerel lezzetleri bazı deneyin. Viseu, Dão Vineyards merkezinin dağlık hinterlandında devam edin ve Portugal’s eski kahraman, lusitanian şefi Viriato bağlı. granit oyulmuş silah kat ile kapıları görmek için dar sokakları gezin. Gece için otele denetlemek için Urgeiriça devam edin.
6. Gün: Urgeiriça – Bussaco – Tomar – Lizbon Bussaco bereketli ormanları Portekiz kalbine sürün. “. Tapınakçıların Order” şehri keşfetmek için Tomar devam edin onlar Hıristiyan yeniden fetih Dom Afonso Henriques (Portekiz 1 King) verdi yardım için bir ödül olarak 1159 yılında toprakları aldı nasıl duyun. Dom Gualdim Pais, Portekiz Cemiyetin ilk Büyük Üstadı tarafından inşa çarpıcı kale ve Mesih’in Convent bakın. Gece için otele denetlemek için Lizbon’a devam edin.
7. Gün: Lizbon – Sintra – Cabo Da Roca – Cascais – Estoril – Lizbon Estoril Coast güzel kasaba ve köylerini keşfetmek Sintra kaprisli kaleleri ve sarayları ile başlayan gün geçirin. Sintra Tabiat Parkı’nın bina ve bahçelerin mimari tarzı olağanüstü karışımı hayran kalacaksınız. Ardından, kıta Avrupa’nın en batı noktasında durmak Cabo da Roca gidin. Portekiz’in en ünlü sörf plajları birini geçmek ve Cascais ve Estoril Casino bahçeleri kozmopolit gitmeden önce Inferno Boca do bkz. gece Lizbon geri dönün.
8. Gün: Lizbon – Évora Bugün kültür, tarih ve gelenekleri zengin duvar halısı tanınan Évora üniversite kenti keşfetmek tüm gün geçireceksiniz. zeytin ağaçları, mantar meşe ağaçları ve üzüm bağları bir pastoral manzara geçerek, Lizbon gidiş ve Tagus Nehri’ni geçti. Évora girişte beyaz badanalı şehrin dar sokaklarında dolaşmak ve St. Francis Kilisesi böyle Roma Tapınağı, Romanesk-Gotik Katedrali ve ossuary ( “Kemikler Şapel”) olarak en ünlü anıtlarından bazılarına bakın. Görmek kokusu ve bazı yerel üretimi tadı pazarına gidin. mantar, seramik ve bakır eşya yerel el sanatları hayran kalacaksınız. Eğer eğlence de keşfetmek ve yerel şarap, peynir ve gurme zeytinyağlarının daha fazla tadı için öğleden sonra serbest olacaktır. gecede konaklama için Evora otele kontrol edin.
9. Gün: Evora – Beja – Silves – Lagos kahvaltıdan sonra Évora hareket ve Beja, Portekiz Ortaçağ’dan en yüksek kulesinin yerinde geçmiş güney sürücü. Ünlü Algarve girmek için küçük dağları aşmak. geri Mağribi kez kırmızı kumtaşı kale kalma bilinen Silves, yolda portakal ağaçlarının geçmiş bahçeleri sürün. Lagos için otele denetlemek için Praia da Rocha geçen Algarve altın kumların, devam edin.
Gün 10: Lagos – Ponta da Piedade – Sagres – Cabo de São Vicente Algarve doğal güzelliklerini keşfetmek ve yeni dünyanın keşfi oynadığı bölüm hakkında bilgi edinmek. Atlantik Okyanusu muhteşem bir görünüm için Ponta da Piedade gidin ve deniz erozyonu meraklı şekiller halinde heykel edilmiştir uçurumlar görmek. Sonra, Sagres küçük bir balıkçı limanına gidin ve Prens Henry Navigator efsanevi “Navigasyon Okulu” hakkında bilgi edinmek için kale ziyaret edin. Avrupa’da güneybatı en noktasına ulaşmak Cabo Sao Vincente kayalıklarla birlikte devam edin. kasaba ve marina kozmopolit vibe yaşamaya Lagos geri dönün. Böyle bir bakır tava (cataplana) pişirilmiş balık ve kabuklu deniz gibi lezzetli Algarve yemekleri, tadın. Yerel marzipans, badem ve incir kek bazı tatlı diş şımartın. otelinize dönün ve boş bir öğleden sonra zevk. sıcak deniz bir dalış atın.
Gün 11: Lagos – Setúbal – Serra da Arrábida – Lizbon Denizde bir son bakışla Algarve veda. Lizbon Dönüş yolculuğu Setubal, Sado Estuary kuzey kıyısında büyük bir liman ve sanayi merkezi şehir yoluyla götürecektir. inanılmaz bir manzara ve eşsiz bitki örtüsü ile bir Tabiat Parkı olarak korunmuş Arrábida Mountain Range üzerinde devam edin. Lizbon’da geri gelmesi Tagus Nehri üzerindeki köprüyü geçmeden önce, Tróia Yarımadası’nın panoramik manzarasını tadını çıkar.
Neler dahil?
Lizbon herhangi bir otelden Toplama
Aşağıdaki 4-yıldızlı otellerde açık büfe kahvaltı bazında konaklama (veya benzeri): Fátima Hotel Santa Maria; Oporto Ipanema Porto; Canas do Senhorim Hotel da Urgeiriça; Lizbon Hotel Lutecia; Évora Otel Muralhas Mar d’Ar; Lagos Vila Gale Lagos
Klimalı minibüs veya otobüs ile Ulaşım
Rehber
Batalha Manastırı, Coimbra Üniversitesi, “Palácio da Bolsa” ve S. Francisco Kilisesi (Oporto) Palácio Mateus Gardens Giriş ücretleri, “Convento do Cristo” (Tomar), Palácio da Pena (Sintra), Kemik Chapel (Évora) S. Francisco Kilisesi (Evora), Évora Katedrali, ve S. Vicente Kalesi (Sagres)
Hariç olanlar
Giriş ücretleri “nelerin dahil olduğunu” belirtilmeyen
Öğle ve akşam yemekleri
İpuçları ve kişisel harcamalar
ek bir ücret karşılığında mevcuttur) Estoril sahilinde, Sintra, Cascais ve Costa da Caparica ve Sesimbra Pick-up hizmeti
Kimler için uygun değil
Tekerlekli sandalye kullananlar
0 notes
Lateran Bazilikası
Vatikan’daki San Pietro Bazilikası’ndan sonra dünyadaki en önemli Roma Katolik kilisesi, San Giovanni in Laterano’dur. Burası, İmparator Constantinus’un Roma surlarının içinde inşa ettirdiği Vaftizhane ve Santa Croce gibi az sayıdaki Hıristiyanlık yapısından biridir. Ve Roma piskoposunun (papanın) bulunduğu dini merkezdir. “Omnium urbis et orbis ecclesiarum mater et capuf” (kentteki ve dünyadaki tüm kiliselerin anası ve başı) sözleri kilisenin hem cephesinde hem de içerisindeki birçok sütunun üzerinde yazılıdır.
Tumblr media
“In Lateran” deyişi, Bazilikanın, Hıristiyanlığa ait çok önemli anıtların bazılarının da aralarında bulunduğu, iç içe geçmiş yapılar bütününün bir parçası olduğu anlamına gelir; Scala Santa, Sancta Sanctorum, Vaftizhane ve Laterano Sarayı bu önemli anıtlardan bazılarıdır. 
Bölge adını Romalı Laterani Ailesi’nden alır. Ailenin reisi Plautius, Neron’a karşı düzenlenen bir komploda rol almış ve sonunda hem aile arazisinden hem de canından olmuştu. İmparator bu araziye el koymuş ve daha sonra da Constantinus burayı San Giovanni’nin inşası için uygun bulmuştu; nedeni burada yapılacak bir kilisenin kentteki putperest çoğunluğu rahatsız etme olasılığının düşük olmasıydı. Yüzyıllar boyunca orijinal Laterano Sarayı, papaların resmi konutu oldu; papalar Avignon sürgününden 1377’de döndüklerinde San Pietro Bazilikasına taşındılar.
Tumblr media
Laterano ile Esquilinus ve Viminalis Tepeleri’nin arasında kalan bölgede başka önemli Hıristiyan kiliseleri de var; en dikkat çekici olanları ise Santa Pudenziana ve Santa Prassede. Her iki kilise de mozaikleriyle ünlüdür. Roma’daki yedi hacı kilisesinden biri olan, Meryem Ana’ya ithaf edilmiş ve onun yaşamını yücelten mozaiklerle süslenmiş gösterişli Santa Maria Maggiore Bazilikası da buradadır. Sıradışı olarak iki görkemli kubbesi olan bu kilisede birçok papa gömülüdür. Barok heykeltıraş ve mimar Gian Lorenzo Bernini’nin, şaşırtıcı biçimde gösterişten uzak olan mezarı da bu kilisede bulunmaktadır. Üç bölümden oluşan “Vecd” adlı eserinin en ünlüsü olan “Azize Teresa’nın Vecdi” ise yakındaki Santa Maria della Vittorio Kilisesi’ndedir.
Tumblr media
Orijinal halinde Diocletianus Hamamları’nın duvarlarıyla çevrili olan Museo Nazionale Romano’da (Roma Ulusal Müzesi), bakım çalışmaları yapılmıştır.
Sonradan yapılan birçok yeni yerden biri de, hamamların karşısındaki caddede ve hareketli Termini Tren Istasyonu’ndan bir taş atımlık mesafede olan Palazzo Massimo aile Terme’dir. Buradaki tren istasyonu, Roma metro sistemi için önemli bir kavşak noktasıdır. Piazza Navona’nın yakınındaki Palazzo Altemps’in tersine, Palazzo Massimo, mimari açıdan pek de ilginç sayılmaz ama rahatlıkla kentteki en düzgün yapılanmış müze olarak kabul edilebilir. Antik Roma dönemine ait fresk ve mozaikleri eşsiz güzelliktedir. Yunan ve Roma heykelleri koleksiyonu da gerçekten büyüleyicidir.
Diocletianus’un Hamamları’nın karşısındaki Piazza della Repubblica, Roma’daki mimari katmanlaşmanın gözler önüne serildiği yerlerden biridir. 1. Dünya Savaşı’ndan bir süre önce yapılan bu meydanın tasarımında, buradaki tarihi hamamların dıştaki çevresinin ve exhedra sının (hamamın dışında kalan oturulabilir soğukluk bölümü) ana hatları izlenmişti. Romalıların Piazza Esedra adını verdikleri işlek kavşak, aslında bir zamanlar Diocletianus kompleksinin bir parçası olan açık hava palestra sı, yani spor salonuyla aynı noktadadır. Exhedra daki aralıktan görülen Via Nazionale, büyük bir sergi alanı olan Palazzo delle Esposizioni ve Traianus Pazarı’nın bulunduğu işlek bir cadde ve alışveriş mekânıdır. Cadde Piazza Venezia’da son bulur. Meydanın tam ortasındaki çeşme (Su Perisi Çeşmesi) yüzyılın başında açıldığında, kadın heykellerinin fazla balık etinde olması yüzünden, halkın dudak bükmesine neden olmuştu.
0 notes
kappatur-blog · 7 years
Text
ENDÜLÜS'ÜN BAŞKENTİ SEVİLLA
Tumblr media
Portakal çiçeği kokuları eşliğinde Sevilla’nın dar ve kıvrımlı sokaklarında gezintiye çıkma zamanı. Flamenko ve boğa güreşi dendiğinde ilk akla gelen bu şehirde, gün batımını izlemek son derece keyif verici. Küçük restoranları, kafeleri ve mağazaları, eşsiz mimarisiyle birleşince tadına doyulmaz bir tatil yaşamak kaçınılmaz. Sarayları ve camileri gezdiğinizde Roma mimarisiyle İslam kültürünün iç içe geçtiğini göreceksiniz. 
Çok kültürlü bu şehirde her bir sokak sizi tarihin arka odasına götürecek. Görkemli saraylarıyla başınızı döndürecek Sevilla, Arap Gotik ve Rönesans tarzı mimarisiyle ziyaretçilerini büyülüyor. İspanya’nın güneyinde yer alan en büyük ve en önemli yerleşim yeri Sevilla, ülkenin özerk bölgesi Endülüs’ün de başkenti. Tutkunun dansı flamenkodan, enfes tapaslara, zengin tarihi dokuları ve eşsiz kültürüyle, hayatın portakal çiçeği kokulu sokaklarda yaşandığı, havanın hep güzel olduğu muazzam bir kent. Figaro, Carmen ve Don Juan’ın kenti olarak anılan Sevilla’nın boğa güreşi gösterileri mutlaka izlenmeli. 
Büyüleyici tarihi, önemli anıtları, zarif sanatı ve otantik kültürüyle kendine özgü atmosfere sahip olan şehirde Avrupa’nın en büyük katedrallerinden Sevilla Katedrali, Real Alcazar Sarayı, Santa Cruz Mahallesi, Maria Luisa parkı, Casa Lonja’yı mutlaka görmelisiniz. Değerli koleksiyonlara sahip müze ve sanat merkezleri, yemyeşil parkları ve görkemli tarihi yapılarıyla Sevilla, efsaneye göre Zeus’un oğlu Herkül tarafından kuruldu. Şehrin içinden geçen ve Atlas Okyanusu’na bağlanan Guadalquivir Nehri’nin büyüleyici manzarasına karşı uzanan Sevilla Limanı’nda yürüyüşe çıkabilir, her yanı birbirinden ihtişamlı yapılarla süslü tarih kokan sokaklarında dolaşıp, şehrin simgesi Alcázar Sarayı’nı görebilirsiniz.
Tumblr media
1507 yılında Roma Katolik katedrali olarak inşa edilen Sevilla Katedrali, dünyanın en büyük gotik mimariye sahip kilisesi olması bakımından dünyanın önemli dini yapıları arasında yer alıyor. Dünya Miras Listesi’ne giren büyüleyici katedral, gotik üslubunu en iyi yansıtan tarihi yapılardan birisi olduğu için turistler tarafından büyük ilgi görüyor.
Tumblr media
Sevilla Katedrali’nin, Orta Çağ’da kentin en önemli simgelerinden olan çan kulesi Giralda, Gotik ve Barok mimari tarzın en güzel örneklerinden Giralda, şehrin en önemli sembollerinden biri sayılıyor. Dünya Mirasları listesine eklenen tarihi Giralda çan kulesi, Sevilla Katedrali ile birlikte görülmesi gereken yerler arasında bulunuyor. Sevilla Katedrali’nin çan kulesine çevrilen Giralda’nın tepesinden Sevilla’nın muhteşem manzarasını 95 metre yükseklikten izleyebilirsiniz.
Tumblr media
Sevilla’nın simge yapılarından Alcazar Sarayı, Moro kökenli Müslüman krallar için inşa edilen bir kraliyet sarayı.Gotik, Barok ve Rönesans stillerinin karışımı bir mimariye sahip bu etkileyici saray oymalı ve rengarenk seramik süslemeleri ile Endülüs mimari stilinden izler taşıyor. Bahçesi harika olan 1987’de Sevilla Katedrali ile birlikte Dünya Kültür ve Miras Listesi’ne girdi. Moro kökenli Müslüman krallar için inşa edilen kraliyet sarayı Real Alcazar; oymalı ve rengarenk seramik süslemeleri ile Endülüs mimari stilinden izler taşıyor. Real Alcazar, yalnızca etkileyici mimari detayları değil yemyeşil ve geniş bahçesiyle de ön plana çıkıyor.
Tumblr media
1220 yılında şehrin güvenliği için inşa edilen, askeri gözetleme kulesi ve cezaevi olarak kullanılan Torre del Oro (Altın Kule), 12 köşeli mimarisi ile ön plana çıkıyor. Günümüzde denizcilik müzesi olarak kullanılan tarihi yapı, üç farklı boyuta ve mimari üsluba sahip olan kulelerin oluşturduğu gizemli ambiyans sayesinde ziyaretçilerin ilgisini çekmeyi başarıyor.
Tumblr media
1928 yılında İber-American Expo’su için yapılan Plaza de Espana meydanı, Maria Luisa Parkı’nda yer alıyor. Rönesans ve Müdeccen mimari stilini bir arada görebileceğiniz İspanya Meydanı, şehrin  turistik çekiciliğe sahip en önemli noktaları arasında bulunuyor.
Tumblr media
Şehrin nehri kıyısında yer alan Maria Luisa Park, yürüyüş yollarını gölgelendiren yüzlerce egzotik ağacı, peri masallarını andıran tarihi binaları, farklı tasarımlara sahip rengarenk bankları, Mağribi havuzları ve çeşmeleri ile Sevilla listesinde ilk sıralarda bulunuyor. Sakin ve huzurlu bir gün geçirmek için ideal olan yemyeşil park, Sevilla’nın en önemli yeşil alanlarının başında geliyor.
1 note · View note
pepitacaliente-blog · 5 years
Text
Roma’da Mimari ve Sanat
Belgelere göre İmparator Augustus tuğladan bir kent bulduğunu ama ardında mermerden bir kent bıraktığını söylemiştir. 
Aynen onu evlatlığa kabul etmiş babası Jül Sezar gibi Augustus da bayındırlık işlerinin, bir imparatorluk kentini güzelleştirip o kentin saygınlığını arttırmanın yanı sıra, kamuoyunun iyi niyetini ya da en azından anlayışını kazanmanın etkili bir yolu olduğunu çok erken öğrenmişti. 
Kolezyum’dan Titus Takı’na, gözden geçirilip yeniden parlatılan (altın varakla kaplanan) Vesta Tapınağı’ndan Caracalla Hamamları’na kadar birçok yapıtta siyasi çıkarlar yüklüdür. 
Sanatın “siyasetin hizmetçisi” olduğu kavramı oldukça uzun bir süredir bilinmekteydi. Belki de hiçbir ülke ve o ülkenin başkenti, yöneticilerinin başarıya ve yüceliğe olan meraklarından bu kadar yararlanmamıştır. Sonuçta karşımıza çıkan, ardı ardına gelen yapısal ve sanatsal mükemmelliktir. Üst üste bindirilmiş ince farklılıklar o kadar çoktur ki özenle bakıldığında aynı yapının üzerinde Roma’nın geçmişteki görkemini kat kat izleyebilirsiniz.
Tumblr media
Mimarideki ilk patlama İmparatorluk Roması dönemine rastlar. Bazı imparatorlar yalnızca kendi zevkleri için yapılar inşa ettirmişlerdir: Neron ve Altın Ev bu konuda akla gelen ilk örnektir. 
Genelde büyük binalar halkın kullanım ve yararına yönelikti. Antik Roma’nm harikalarını çoğunlukla adı bilinemeyen mimarlar yaratmıştır. Onların yapıtlarından bazıları (Pantheon, Kolezyum ve Traianus’un Pazarları ile Titus, Septimius Severus ve Constantinus’un takları gibi) geçmiş zaferlerin dilsiz tanıkları olarak bugün de ayakta durmakta ve hâlâ çok kısa olan insanlık tarihinin sessiz güzellikleri olarak varlıklarını sürdürmektedirler.
“Sonsuz Kent”in papaları acaba Roma’nın imparatorlarından ne kadar farklıydı? 
Beşinci yüzyıl başında Santa Sabina’nın o zamana dek çevresinde putperestler ve aristokratların çoğunlukta olduğu o zarif meydana yapılması, Hıristiyanlığın öncelikli din olması anlamında politik bir kabulleniş değil miydi?
 Gerçekten de Katolik Kilisesi’nin birçok antik Roma yapısının kiliseye dönüştürülmesi (böylece bu yapıların varlıklarını sürdürmeleri de sağlanıyordu) kararının ardındaki, yalnızca kolaycı bir çözüm değildi.
 Belli davranışların sembolik ve psikolojik içeriği, örneğin Jül Sezar’ın Senatosu’nun kapılarının San Giovanni in Laterano Bazilikasına taşınması gözle görülür şekilde açıktır. Her şeyden önce bundan yarar sağlayan yine bizleriz. Hangi dinden olursak olalım, Roma’nın geçmişteki bağımsız ve dindar yöneticilerinin kararları hepimizin hayatına zenginlikler katmıştır.
Özellikle 9. ve 13. yüzyıllarda papalık tarafından yürütülen güçlü yapılanma kampanyaları iki amaca hizmet etmiştir: İnançlı insanları ağırlamak için yeni yapılara ihtiyaç duyuluyordu ancak aynı zamanda temel kurumların yüceltilmesi de bu sürecin bir parçasını oluşturuyordu. 16. ve 17. yüzyıllarda inşa edilen San Pietro Bazilikası, mimarlığın kendini yüceltmesinin belki de en aşırı örneğini oluşturur.
 Papalık, kendi kurallarını etkin bir şekilde pekiştirmek için iç dekorasyondan da yararlanmıştır; apaçık politik göndermeler yapan bu türden birçok dekoratif işleme örneği vardır. Bunun Ortaçağ’daki en iyi örneklerinden biri de Kolezyum yakınlarındaki Quattro Coronati Kilisesi içindeki San Sylvester Şapeli’ne ait 13. yüzyıl freskleridir. 
İmparator Constantinus’un yaşadıklarının resmedilmesi fikri, ama bunun, Constantinus Papa Slyvester’e boyun eğiyormuş gibi yansıtılması, kusursuz bir propaganda örneğiydi. Son sahnede yaya olarak ilerleyen Constantinus’un, papanın eşeğinin dizginlerini alçak gönüllü bir şekilde tutması başka nasıl açıklanabilir ki!
Yüzyıllar boyunca klasik dünyada en çok kullanılan süsleme sanatı türü olan mozaik, Rönesans’la birlikte yerini, siyasi kavramların ve gururun ifade edilmesinde kullanılan en mükemmel araçlar olan resim ve heykele bıraktı. 
Yüzyıllar boyunca bir sanat türü olarak heykel, tanrıların ve dinsel ünvanı olmayan yöneticilerin temsilinde kullanıldı. Marcus Aurelius’un at sırtındaki heykeli (uzun bir süre bunun Constantinus olduğu düşünülmüştü) ve Prima Porta’daki Livia’nın villasında bulunan Augustus’un heykeli bunlara örnek olarak verilebilir. 
13. yüzyılda papalar da halka açık yerlerde sergilenmek üzere, heykeltıraşlara dini liderden çok bir hükümdar gibi görünecekleri kendi heykellerini ısmarlamaya başladılar. Kapitolin Müzesi’nde Arnolfo di Cambio’nun yaptığı Anjoıı’lu Charles heykelinin (Charles burada Romalı bir senatör gibi giyinmişti) sadece birkaç adım ilerisinde Bernini’nin yaptığı Papa VIII. Urbanus (bir Barberini) ve Algardi’nin yaptığı Papa X. Innocentius (Pamphilialı) heykelleri yer alıyor. Aynı şekilde Vatikan Müzelerindeki Raffaello’nun Odaları adı verilen bölümde bulunan tablolardaki politik göndermeler de dikkat çekmeyecek gibi değil. Örneğin “Heliodorus’un Tapmaktan Kovuluşu” resmi açıkça, Papa II. Julius’un Kilise topraklarını gaspedenleri kovmak için başlattığı askeri harekatı çağrıştırmaktaydı.
“Papalar, prensler ve diğer insanların önünde saygıyla eğildikleri sanat hükümdarı” olarak adlandırılan (bunlar Bernini’nin, Propaganda Fide’nin bulunduğu köşenin yakınında, Via della Mercede’deki evinin dışına asılan tabeladaki sözlerdir) Gian Lorenzo Bernini, hiç şüphesiz bir dahiydi. Bernini’nin kesinlikle en önde gelen yaratıcı savunucularından biri olduğu barok tarzı, sade süsleyiciliğin ötesine geçen kavramları aktarmak için kullanılan sanatın belki de en üst düzeydeki örneğini oluşturur.
Burada aktarılmak istenen kavramlar, temel olarak Kilise’ye ve onun doktrinlerine olan inançtır. Hızla yayılmakta olan Protestan Reformu’yla savaşmak ve aynı zamanda Katolik inancının önemini vurgulamak için tasarlanan barok tarzı aşırı ölçüde propaganda içeriyordu: Bütün görsel sanatlar (mimari, resim, heykel) hem duyusal hem de duygusal olarak inanç sahiplerini cezbetmek için kullanılıyordu.
Roma’daki II Gesü (Cizvitler’in ana Kilisesi) ya da Santa Maria della Vittoria gibi barok tarzı kiliselerin ihtişamıyla birçok şey amaçlanıyordu: Papalığın görkemi ve önemini vurgulamak, izleyicileri etkilemek ve onları Roma Katolik Kilisesi’nin en eski, en iyi ve ayrıca da İlahi Mesajı ve kutsal metinleri inanç sahipleri için yorumlama yetkisine sahip tek kurum olduğuna ikna etmek. Bu, Martin Luther’in reformlarındaki düşünceyle keskin bir tezat oluşturuyordu.
Barok dönemin büyük dahilerinden üçünün (Bernini, Francesco Borromini ve Pietro da Cortona’nın) yaratıcılıkla dolu yaşamlarının büyük bir bölümünü, aynı çağda Sonsuz Kent’te geçirmiş olmaları da gerek Vatikan gerekse Roma için bir şanstı. Tarzlarındaki aşırı çarpıcılık (göz alıcı renkler, altın süslemeler, sınırsız hareket, sonsuz derinlik, içbükey ya da dışbükey çapraz eğimli çizgiler, çarpıcı ışık oyunları ve abartı) duyuları etkilemek, ruhban sınıfı ve bir kurum olarak Kilise’nin önemini vurgulamak ve duyguları etkileyerek dindarlığı ve kendini bu uğurda adamayı teşvik etmek gibi amaçlara yönelik olarak karmaşık kompozisyonlarda kullanılmıştı. Ortaya çıkarmış olduğu sonuçlar -Rönesans resim ve heykelinde durağan ve tek yönlü anlatımın tam tersine hareketlilik ve devrimcilik unsuru vardı- olağanüstüydü. 
Kilise aynı zamanda müzisyenleri de desteklemiş ve onlardan da yararlanmıştı. Kendisiyle aynı adı taşıyan bir kasabadan gelen ve kontrpuan bestelerin önde gelen yaratıcılarından olan Palestrina, Roma’da bulunduğu sırada birçoğunu kendisinin bir süre koruyucusu olan Papa III. Julius’a adadığı en az 105 tane dini tören müziği bestelemişti.
17. yüzyılda İtalyan barok stili yurtdışına ihraç edildi (Fransa’daki Versailles Sarayı ve St. Petersburg’daki Çar’ın Kışlık Sarayı bu konuda verilebilecek en güzel örneklerdendir) ve dinsel ünvanı olmayan yöneticiler tarafından kendi amaçlarına yönelik kullanıldı. Mesaj aynıydı: Güçlüyüm, insanlar bana hayran olmalı, benden korkmalı ve her şeyden önce bana saygı duymalılar.
Otokratik hükümetlerin sanat ve mimariyi kendileri için kullanmaları geleneğini 20. yüzyılda, daha az başarılı olsa da, Faşist hükümet de sürdürdü. 1920 ve 1930’larda Mussolini yönetimi, bunu her ne kadar modernlik kisvesi altında sürdürse de, antik Roma dönemine ait birçok motifin kullanıldığı bir tarz geliştirdi. Buradaki amaç Roma’nın tarihi görkeminin gerçek varisi olarak kendisini göstererek meşruluğunu arttırmaktı.
0 notes
itsbelinceltme-blog · 7 years
Text
Meksika Tanıtım Filmi
New Post has been published on http://www.belinceltme.com/meksika-tanitim-filmi-6/
Meksika Tanıtım Filmi
GENEL BAKIŞ: Meksika, tüm Latin Amerika için önemli bir bağlantı noktasıdır. Dünyadaki en kalabalık İspanyolca konuşan nüfusa sahip olan Meksika’nın, geçmişten gelen kültürü de son derece iyi korunmaktadır. Bu gözalıcı ülke, coğrafya, tarih ve kültürün egzotik bir karışımıdır.
YÖNETİM BİÇİMİ: Başkanlık Tipi Federal Cumhuriyet
NÜFUS: 111,211,789 (Temmuz 2010 – Dünyada 11’inci)
YÜZÖLÇÜMÜ: 1,964,375 km2 (Dünyada 15’inci)
OKUR YAZAR ORANI: ’,2 erkeklerde % 94 kadınlarda % 90,5
ETNİK DAĞILIMI: Melezler `, Kızılderililer 0, Beyazlar %9, Diğer %1
GSYİH: 1.465 trilyon USD (2009 – Dünya 12.)
KİŞİ BAŞI YILLIK GELİR: 13.200 USD (2009)
YAŞAM BEKLENTİSİ: 76 yıl. Erkek:73, Kadın: 79
COĞRAFİ KONUM: Orta Amerika’da, Karayip Denizi ve Meksika körfezi kıyısında, Belize ve ABD arasında, Kuzey Pasifik Okyanusu kıyısında, Guatemala ve ABD arasında yer alır.
İKLİM: Tropikalden çöl iklimine kadar değişiklik gösterir. Ülkede genel olarak iki mevsim yaşanır: Kasım ve Nisan ayları arasındaki kurak mevsim ile Mayıs ve Ekim ayları arasındaki yağışlı mevsim Yağışlı mevsim ükenin kuzeyinde daha kurak geçerken, güney bölgeleri tropik yağışlarla geçer. Yağışlar genellikle öğleden sonra 4-5 gibi başlar ve kuvvetli bir yağış sonrası aniden sona erer. Sıcaklık, Yucatán Yarımadası ve kıyı bölgelerde Haziran – Ağustos aylarında 20 li derecelerden 32 dereceye kadar çıkar. Amerika sınırına yakın bölgelerde yazın sıcaklık çok daha fazla artmaktadır. Hava durumunu belirleyen diğer faktör irtifadır. Mexico City ve San Cristobal de Las Casas gibi şehirlerde özellikle geceleri sıcaklık oldukça düşmektedir.
EN YÜKSEK NOKTASI: Pico de Orizaba Volkanı 5,700 m
DOĞAL KAYNAKLAR: Petrol, gümüş, altın, kurşun, çinko, doğal gaz, kereste
TARIM: Mısır, buğday, soya fasulyesi, pirinç, baklagiller, pamuk, kahve, meyve, domates, sığır eti, kümes hayvanları, süt ürünleri, ağaç ürünleri.
ENDÜSTRİ: Yiyecek, içecek, tütün, kimyasal ürünler, demir ve çelik, petrol, madencilik, tekstil, giysi, motorlu araçlar, tüketim malları, turizm Mexico City Mexico City Mexico City gibi büyük şehirler, çeşitli şehir ve kasabaların zaman içinde birbirleriyle birleşmeleri sonucu oluşurlar. Meksika’nın başkentinin kökenleri de tarihsel merkez denilen ve Azteklerin bir zamanlar gökyüzünün bir haritası gibi kurdukları ve dört ana yöne göre hizalanmış bir şehrin üzerindedir. Ispanyollar sonradan burayı bir satranç tahtası gibi düzenlemişler ve manastırlarla dolu, aristokratik bir şehir haline dönüştürmüşler ve sonunda şehir modern hayatın daha küçük boyutta bir kopyası olmuştur.
Bu canlı, gürültülü ve zıtlıklarla dolu şehirdeki araba sayısı kesinlikle artık doyma noktasına ulaşmak üzere olsa da ziyaretçiler belirli yollarda dolaşan arabalar veya bisiklet taksilerle şehri gezebilmektedirler. Yine de en iyisi şehri yaya dolaşmaktır. Meksixo Katedrali başlamak için iyi bir noktadır.
Şehrin geometrik düzenliliği ziyaretçilerinZocalo’da birleşen çeşitli semtleri gezebilmelerini kolaylaştırır. Bu semtler kabaca dört bölgede gruplanabilir: San Sebastina, Santa Maria, San Juan ve San Pablo’dur. Ayrıca dört ana yönü belirten isimlerini Latin Amerika cumhuriyetlerinden, ulusal kahramanlardan ve olaylardan alan bazı caddelere ulaşmak mümkündür.
ANTROPOLOJİ MÜZESİ 9 bin 300 metrekarelik mekân, İspanyolların gelişinden önceki döneme ait objelerin sergilendiği, Meksika’nın en iyi müzesi olarak nitelendirilir -aslında, dünya üzerindekilerin en iyilerinden biridir.
Bu müzede, 18. Yüzyıldan, yani iki farklı dünyanın ilk kez karşılaşmasıyla yerli mirasına duyulan ilginin yok olmasından beri Meksika’dan toplanan önemli arkeolojik ve etnografik koleksiyonları görebiliriz. 1964’de tamamlanan bu yapı o zamandan bu yana değiştirilmeden korunmuştur. Müzenin mimari yapısına uygun olarak sergi salonları büyük bir merkez avlu çevresinde bulunurlar ve dışta bakımlı bahçelerle çevrilidirler. 26 sergi salonu her ziyaretçinin isteğine göre bağımsızca gezilebilecek şekilde konumlandırılmışlardır. Tabi sergi salonlarının sayısı nedeniyle tüm müzeyi gezmek birkaç gün sürebilir. Bu salonların hangisinde en çok eser sergilendiğini söylemek gerçekten zordur, herbirinde seramik, tesktil, tarım aletleri, dini ikonalar, geleneksel kostümler ve paha biçilmez fotoğrafların olağanüstü örnekleri bulunur.
Diğer etkileyici objeler arasında, Aztek uygarlığının sembolü haline gelen “takvim taşı” bulunuyor. Bu, bölge dışındaki bir taş ocağından Aztek başkenti Tenochtitlan’a getirilen’ büyük bir dikkatle oyulan 24.4 ton ağırlığında bir bazalt kaya parçası. Merkezdeki güneş tanrısı Tonatiuth’un başı, ayın günlerini ve pusulanın kardinal noktalarını temsil eden ortak merkezli dairelerle çevrili. Müzede ayrıca, eski Meksika’nın aralarında Tüylü Yılan’ın (Quetzalcoatl) da bulunduğu, Meksika’nın diğer tanrılarının heykelleri, Teotihuacan ve Chichen Itza’daki kutsal kuyudan çıkarılan (sayısız obje, taştan devasa Olmec başları, tüylü saç modelleri ve çanak çömlek, silah ve mücevherlerle dolu Bonampak’ın boyalı tapınaklarının kopyaları yer alıyor.
TEOTIHUACAN Dünyada çok az şehrin, ölümlülerin yaşadıkları âlemlerden daha yüce boyutta yaşamaya alışmış tanrılarca yaşamaya değer bulunduğu söylenir. Teotihuacan işte böyle bir şehirdir, günümüzde halen geniş caddelerinde hissedilebilen binlerce yıllık bir uygarlık, bu yer efsanevi bir konuma oturtulmadan önce burada yaşamıştır. Şehrin tören merkezi, iki eksenin sembolik bir temsili gibidir; kuzey-güney eksenine Ölüm Caddesi denir, buradan tıpkı bir kelebeğin kanatları gibi binalar, saraylar ve sunaklar her iki yana doğru uzanır. Bir uçta Ay Tağınağı bulunurken diğer uçta inanılmaz büyük taş bir kütle gibi yükselen Güneş Piramiti görülür. Bu iki büyük bina, doğanın binaları yapan insan arasındaki ikiliği temsil eder.
Şehrin terk edilmesinden yüzlerce yıl sonra, insanlar bu şehri “Tanrılar Şehri” diye adlandırmışlardır; mevsimlerin ve doğal olayların döngülerinin, astronomik olaylar ile ve takvim arasındaki ilişkinin bu şehrin yapımında yansıtıldığı göz önüne alınırsa bunun hiç de nedensiz yere verilmiş bir isim olmadığı görülür. Teotihuacan, bir Aztek ismi olsa da burası çok daha eski uygarlıklara ev sahipliği yapmış. MÖ 1. yüzyılda burada yerleşik bir toplum vardı. M.S. 500’de burası Orta Amerika’nın en büyük şehri haline geldi. 21 kilometrekareyi kaplayan, nüfusu 50 bin-100 bin arasında değişen şehir, imparatorluk Roma’sından büyük, gelişen bir toplumdu.
Şehrin kalbinde, Citadel ve Great Compound adında halka açık 2 toplantı alanı var. Citadel, merdivenlerle çıkılan 365 metre yükseldiğinde bir platform üzerinde yer alıyor. Bu platformda, Quetzakoatl (Ana tanrılardan biri olan Tüylü Yılan) Tapınağı adında, her katı heykellerle süslü bir piramit yer alıyor. Etrafa tehditkâr bakışlar atan taş yılanlar, bugün bile insanı huzursuz ediyor. Dini sebeplerden çok, idari işlere hizmet ettiği sanılan Great Compound’da zamanında üzerinde binalar olan iki platform var.
Kaliteli duvar resimleri, bu insanların yeteneklerine, kuvvetten düştükleri yıllarda insan kurban etmenin yaygın olduğuna işaret ediyor. Teotihuacan’ın sonunun nasıl geldiğini kimse bilmese de, sonun vahşetine ve 8. yüzyılın şehrin batışına şahit olduğuna dair şüphe yok. San Cristóbal San Cristóbal Bu şehir 31 Mart 1528’de Diego de Mazariegos tarafından kurulmuştur ve Chiapa de los Españoles diye bilinir. Chiapas eyaletinin eski başkentidir. San Cristóbal, Meksika’daki en güzel koloni şehirlerinden biri kabul edilir. Jovel Vadisi’nde kurulan bu şehir, arnavut kaldırımlı sokakları, kiliseleri, küçük meydanları, kırmızı kiremit damlı evleri ve çiçek dolu bahçeleri ile ünlüdür. Katedral, Santa Domingo kilisesi ve manastırı, La Caridad, San Nicholas ve San Francisco Kiliseleri, La Casa de la Sirena, El Palacio Municipal görülmesi gereken yerlerdir.
San Cristobal, tek katlı evleri, parke taşlı sokakları, kiliseleri, kemeraltılarıyla kolonyal mimarinin en güzel örneklerindendir. Bu şirin şehir, ismini yerli haklarını ilk savunan “Indios” ların babası piskopos Bartolome de la Casas’a borçlu.
SAN JUAN CHAMULA San Juan Chamula, Chipas eyaletinde 50000 nüfuslu bir kasabadır. San Cristobal’dan 10 km. mesafede yer alan Chamula 2200 m. yükseklikte kurulmuştur. Burada Maya dillerinden Tzotzil dilini kullanan Tzotzil Mayaları yaşamaktadır. Kasaba, Meksika’da özerk bir yapıya sahiptir ve kendi askeri ve polis teşkilatı vardır Chamula’nın sembolü olan San Juan Kilisesi, daha çok Güney Meksika’da kullanılan copal reçinesinden (bir tür kehribar) yapılan tütsülerden yayılan kokular ve renkli mumlarla doludur. Kilisenin duvarları boyunca – birçok Katolik kilisesinde olduğu gibi- azizlerin ahşap heykelleri bulunur ve bunlar şeytanı savuşturmak için aynalarla bezelidir. Kilisede oturmak için sıralar yoktur ve zemin yeşil çam dalları ve Cola-Pepsi kutularıyla kaplıdır. Curanderoslar (şifa dağıtıcılar) fiziksel ve piskolojik rahatsızlıklara karşı hastaya belli bir renkte mum, bir çiçeğin yaprakları, tüy ve bazı durumlarda bir tavuk şeklinde bir reçete verirler. Verilen ilaçlar iyileşme töreninde kullanılmak üzere kiliseye getirilir ve hastalar erimiş mumların üzerinde diz çökerek mumlarını yakarlar, Posh (şekerkamışı bazlı bir likör) veya Cola içerek, Tzotzilcenin eski bir vurgusuyla dua ederler.
Kasabada fotoğraf çekmek hoş karşılanmaz. Çoğu yerli ruhlarının fotoğrafla çalınacağı inancıyla fotoğraf makinesini görünce sırtını döner. Kilisede fotoğraf çekmek kesinlikle yasaktır. Fotoğraf çekenlerin kasaba dışına çıkarılacağını hatırlatırız.
ZİNATACAN Zinatacan, dağlık bölgede kurulmuş, San Cristobal’den 7 km. uzaklıkta küçük bir köydür. Zinatacan “Yarasalar Vadisi” anlamına gelir. Köyün tarihi, tuz madenlerinin keşfedildiği Aztek dönemine kadar uzanır. Günümüzdeise en büyük gelir kaynağı çiçekçiliktir. Bölgedeki diğer köyler gibi Zinatacan halkı da özgün kıyafetleriyle tanınırlar.Kıyafetlerin tamamı el yapımıdır ve pembe, mor renkler hakimdir. Burada koyunlar kutsal kabul edilirler. İyi davranılır, korunurlar ve öldüklerinde aile üyelerine yapıldığı gibi yas tutulur.
EL SUMIDERO KANYONU Yerliler, bu büyük boğazı El Sumidero (kanal, oluk) diye adlandırırlar çünkü Grijalv Nehri’nin bu kanyon içinde büyük bir mağaraya döküldüğünü düşünürler. Bölgedeli Chiapa yerlileri İspanyol işgalci Diego de Mazariegos’a boyun eğmek yerine zirverlerden kendilerini boşluğa atmayı tercih ettikleri için burası ünlüdür. Sumidero Kanyonu, şelaleri, hızlı akarsuları ve girdaplarıyla geçilmesi çok tehlikeli bir yerdir. Şimdi ise –barajdan dolayı- suyun yaklaşık 330 m. yükselmesi nedeniyle Chiapa de Corzo’dan kalkan tekneler sakince yol alabilmektedirler. Kıyılarında küçük timsahlar görülebilen 25 kilometre uzunluğundaki ve yer yer 1000 metreyi bulan falezleri ile Sumidero, Meksika’nın en etkileyici kanyonudur
AGUA AZUL ŞELALERİ Maya efsanesine göre, Tanrı Kaprakán dağa bazıbasamaklar yapmış böylece daha kolay tırmanılabilir olmuştur. Chac (yağmur tanrı) bu kibiri nedeniyle onunla alay etmek ister ve tanrının ayakları altına mavi bir halı serer, dev tanrı tam adım attığında ise halıyı altından çeker. Gürleyen Kaprakán ise düşerken nehrin üzerine hiç bitmeyen bir yıldırım gönderir. O günden beri de, ıslak parmağıyla Chac, sonsuza dek hareket eden halının bir ipini çeker. Bu, Tulijá’nın bir kolu olan Pusilhá Nehri’dir. Merida Merida Yucatan Eyaletinin başkenti olan Merida, Atlas Okyanusu’na yakındır. Yucatan Yarımadası tarihi öneme sahip bir şehir. Maya Uygarlığı burada yaşamış. Görkemli kilise binaları, tek ya da iki katlı evleri, daracık taş sokaklarıyla Merida birkaç önemli Maya antik kentini içeren rotanın (Puuc Rotası) başlangıç noktasında yer alıyor. Yazları ısı 40 dereceyi buluyor ve sivrisinekler peşinizi bırakmıyor. Ama Progreso bölgesindeki plaj sadece 40 dakika mesafede. Onun dışında hava hep limonata kıvamında. Şehir temiz ve sessiz. Ayrıca düz, yokuş yok. Bu nedenle her yere ulaşmak kolay. Şehirde eğlence neredeyse bedava; parklarda dans edebilir, sokaklarda gitar konserlerine rastlayabilirsiniz. Merkezdeki park alanında her cumartesi gecesi ücretsiz sahne şovları sergilenmekte. Cancun Cancun Cancún, Meksika’nın güneydoğu kesiminde, Quintana Roo eyaletinde tatil kentidir.Yucatán Yarımadasının kuzeydoğu kıyılarının açığında, 21 km uzunluğunda ve 0,4 km genişliğinde, L biçimli bir adada yer alan tatil bölgesi, daha çok hizmet sektörüne dayanan anakaradaki Cancún kentine bir geçitle bağlanır.
Cancún Adası ile Cancún kentinin kapladığı kıyı kesiminde sayısız beyaz kumlu plajlari palmiye koruları ve mercan kayaları bulunur. Quintana Roo eyaletinin güneyindeki cangıllar yıllık yağışın büyük bölümünü çektiğinden, kentte yağmur mevsimi hemen hiç görülmez. Cancún 150’yi aşkın lüks oteliyle yılda yaklaşık 4 milyon turisti ağırlamaktadır. Oteller bölgesinde her bütçeye göre konaklama olanakları vardır. Cancún ayrıca başka bir turist çekim noktası olan Maya Rivierasına açılan kapıdır.
Campeche Campeche Campeche Eyaleti’nin başkenti olan bu kıyı şehri 1531’de kurulmuştur. Daha sonra terk edilmiş ve 1540’da Francsico de Montejo tarafından tekrar iskân edilmiştür. Konumu nedeniyle Yucatán Yarımadası’nın en önemli limanı olmuştur. Kısa süre sonra korsanlar, bu limandan yola çıkan zengin kargolar taşıyan gemilere sürekli saldırılar düzenlemeye başlamışlardır. İspanyol koloniciler de kendilerini korumak için şimdiki bu ünlü kaleyi ve surları inşa etmişlerdir. İspanyollar döneminde inşa edilen mimari eserlerin çoğu şimdi müze ve bahçelerdir. Uxmal Uxmal UXMAL Uxmal (ya da okunuşuyla Uşmal) Maya uygarlığının Kolomb öncesi kentlerinden biri olup, Mérida’nın 78 km. güneyinde yer alır. Adının anlamı Maya dillerinden Yukateco dilinde “üç kez”dir. Günümüzde Meksika’nın Yucatan eyaletinde yer alan, Dünya Miras Listesi kapsamına alınmış sit alanı, 5. ve 6. yüzyıllar arasında kurulmuş ve meskunlarınca 1200 yıllarında terk edilmiştir. Mimarisi Puuc adı verilen dağ zincirindeki kentlerin karakteristik özelliklerini taşır. Örneğin yapıların cephelerinde alt kısımlar sade, üst kısımlar işlenmiş halde olur. Maya’ların yağmur ve şimşek tanrısı Chaac maskesi gibi Yucatan’daki tapınaklarını ve saraylarının dış duvarlarını süsleyen tanrı maskeleri, Puuc stilinin önemli bir karakteristiğiydi, Oaxaca Oaxaca Aynı isimli eyaletin başkenti olan Oaxaca (Wa-ha-ka diye okunur) kenti, Montealban şehrine 9 km. uzaklıkta kurulmuştur. Oaxaca eyaleti, plajları, dağları, ormanları, vadileri, arkeolojik bölgeleri, koloniyal mimarisi, yüzlerce yıllık gelenek ve folklorü ile Meksika’nın en önemli turizm merkezidir.
1529’da ispanyol sömürgeciler tarafından kurulan şehir, 1532’de İspanya kralı V. Carlos tarafından Antequera’nın Soylu ve Sadık şehri” olarak adlandırılmıştır. 1821’de şehrin adı Oaxaca’ya çevrilmiştir, bu isim Nahuathl Huaxyacac dilinden türetilmiştir ve “su kabağının burnu” anlamına gelir. Amerika’nın hayırseveri olarak tanına Benito Juarez 1872’de ölünce şehrin adı Oaxaca de Juarez olmuştur. 1987’de UNESCO, bu şehri Montealban Tarihsel Merkezi ve arkeolojik bölgesi ve “İnsanlık Kültür Mirası” ilan etmiştir. Oaxaca şehri, tarihi merkezin sokaklarında rahatlıkla yürüyebileceğiniz küçük bir şehirdir. Şehir büyük duvarlarında kullanılan yeşil taşlarla karakterize koloniyal mimarisi ile meşhurdur.
Sadece Oaxaca bölgesinde üretilen mezcal, tekila gibi agave bitkisinden üretiliyor. Tekila tek bir cins agave’den ve çift damıtılarak üretilirken mezcal, 5 çeşit ayrı agave’den üretilebiliyor ve bir kez damıtılıyor. Buralarda söylendiği gibi tekila’yı gringolar, mezcal’i ise gerçek Meksika’lılar içermiş.
MONTEALBAN Önce Zapotek’lerin başkenti olan Montealban, daha sonra İspanyolların gelişinden sadece birkaç sene öncesine dek Mixtec’lerce işgal edilmiştir. Altın döneminde Montealban, 40 kilometre kare alanı kaplıyordu ve şehirde yaklaşık 40.000 kişi yaşıyordu. Tapınaklar, iç avlular, saraylar ve bir balo salonu bu büyük meydana yayılmıştır.
Puebla Puebla Melekler Şehri olarak bilinen Puebla Mexico City’den 136 km. mesafede bulunmaktadır. Puebla, Dünya Kültür Mirası listesinde yer almaktadır. Şehirde 16. yy. da barok tarzı inşa edilmiş 5000 kadar koloniyal bina bulunmaktadır. Katedral, şehrin mimarisini yansıtan en güzel yapılardan birsidir. Bu şehir, etkleyici mimarisinin dışında, Hispanik, Arap ve İspanyol etkilerinin hâkim olduğu oldukça lezzetli bir mutfağa da ev sahipliği yapmaktadır. En meşhur yemekleri arasında “chiles en nogada” (ceviz sosuna yatırılmış poblano biberi dolması), ve “mole poblano” ( 20 çeşit sebze, baharat ve çukulatanın olduğu meksika yemeği.) vardır.
Puebla’da ayrıca Talavera çömlekleri (Talavere de la Reina İspanya’nın Kastilya-La Mancha bölgesinde kent merkezi), ağaç kabuğundan elde edilen kâğıda yapılan resimler, oniks ve mermer heykeller gibi harika el işçiliği örneklerinin bulabilirsiniz. Şehrin sokaklarında gezerken, sevimli demir balkonları olan kül rengi oyma taşlarla yapılmış binalar göreceksiniz.
Chichen Itza Chichen Itza Bu şehir, iki kısma ayrılır: Eski Chichén (Maya) ve yeni Chichén (Maya-Toltek). Önemli binalar arasında El Castillo, Kukulcán Piramidi, Kutsal Cenote (insan kurban edilen yer), Balo Salonu (Orta Amerika’daki en büyük örnektir, mükemmel bir akustiği vardır), Savaşçılar Tapınağı ve El Caracol Gözlem Evi sayılabilir. Tüm zamanların en büyük mühendislik başarısı kabul edilen El Castillo, piramidin kuzey yüzeyindeki ışık oyunları sayesinde gün dönümünü gösterecek şekilde konumlandırılmıştır Işık piramidin merdivenlerinden tıpkı bir yılan gibi kıvrılarak iner. Yılın günleri ve ayları basamakların ve terasların sayısıyla temsil ediliyor. 52 heykelli levha, 52 yıllık Maya zamanını anlatıyor. Merdivenleri kuzeye, güneye, doğuya ve batıya dönük oluşu, binanın özenli düzenlenişi, ilkbahar ve sonbahar gündönümlerinde etkileyici bir portre çiziyor: Güneşin açısıyla oluşan gölgeler, merdivenin alt ve üst kısımlarında başı ve kuyruğu olan yılan kralın yeniden canlanışını ve tapınağın üstüne doğru tırmanışını anlatıyor. Burada, 700-900 yılları arasında büyük bir Maya topluluğu gelişerek alanın güney bölgesi yapılarının çoğunu inşa etmiş. Ancak, orta bölgede yer alan ve toplam 365 basamak ile Maya takvimini simgeleyen ve Tüylü Yılan Tanrısına ithaf edilen Kukulkan Piramidi; jaguar ve kartal motifleriyle süslenmiş Savaşçılar Tapınağı; Maya dünyasının en büyük örneği olan “Juego de Pelota” top oyun sahası gibi ana yapıların tasarımı açıkça bir Toltek etkisi taşımakta. Bu etkileşimle ilgili üç teori ortaya konulmakta: Toltek’lerin Orta Meksika’daki başkenti Tula, Maya’ların egemenliğinin altına geçmiş olabilir; Toltek’ler Chichen Itza’yı istila etmiş olabilirler veya geniş ölçüde tüccarlık yapan Maya’lar Toltek’lerden etkilenmiş olabilirler. Chichen Itza’daki kalıntılar ne tamamen Mayalara, ne de Tolteklere ait; her iki kültürün fikir ve motiflerinin bir sentezidir. Burasının hükümdar-tanrı Topiltzin Quetzalcoatl’ın (Maya dilinde adı Kukulcan) yeni başkenti olduğu sanılıyor. Chichen Itza’da, belki de Orta Amerika’nın en iyi top sahası yer alıyor. Tapınaklar, sahanın iki ucunda yer alıyor. Oyunun dini anlamı bilinmiyor. Başı kesilmiş oyuncuları resmeden duvarlardaki rölyefler, oyunların ölümüne oynandığına işaret ediyor. Chichen Itza’nın yüceliği uzun ömürlü olmamış. Bölgenin, 1224 civarında, Yucatan Peninsula’nın diğer bir güçlü şehri olan Mayanpan hükümdarlarının saldırısından sonra gözden düştüğü sanılıyor.
Diğer Bilgiler TARİH : Meksika, Kuzey Amerika’da tarihi çok öncelere dayanan tek ülkedir. M.Ö. birinci yüzyıla doğru körfez bölgesi, Oaxaca, merkezi yayla, çok gelişmiş bir kültür ve sanata şahit oldular. Bu durum eski Maya İmparatorluğunun doğuşuna tesir etti. Bu imparatorluk, 4. yüzyılda tarih sahnesine çıkarak 7. yüzyıldan 8. yüzyıl sonuna kadar, Yucatan’dan Guatemala’ya kadar genişledi. Aynı dönemde 1. ve 9. yüzyıllar arasında ekonomik ve sosyal yönden Mayalar derecesinde teşkilatlanmış çeşitli medeniyetler, Oaxaca da, merkezî yaylada ve körfez kıyısında geliştiler. Bunlara klasik medeniyetler adı verilir.
Sonra, 9. yüzyıldan 12. yüzyıla kadar gelişen Tula Toltekleri ortaya çıktı. Fakat bunların medeniyeti yeni kabilelerin tesiri altında değişikliğe uğradı. 987 yılında Maya-Toltek karışımı yeni bir medeniyetin doğmasına sebep olan, yeni Maya İmparatorluğu kuruldu. Aynı dönemlerde kuzey kabileleri yayla üzerine yerleşerek şehir hayatına geçtiler. Aztlan’dan gelen Mexica kabîleleri 1325’te Tenochtitlon (Mexico) şehrini kurarak, 50 yıl sonra ilk hükümdarlarını seçtiler. Aztekler, kabileler arası rekabetten faydalanarak 1430’dan 1521’e kadar genişleyen büyük bir imparatorluk kurdular. Sadece Michoacan Taraskları önünde başarısızlığa uğrayan Aztekler; Totonak’ları, Zopatek’leri ve Mikstek’leri hâkimiyeti altına aldılar.
İspanyollar, ülkeyi ele geçirmek için Azteklere karşı duyulan kinden faydalandılar. 1519’da İspanyollar, Cortès komutasında çıkarma yaptılar ve Veracruz şehrini kurdular. Meksika, 1535’te İspanyanın genel valiliği haline geldi. İspanyol istilası, kuzeye ve güneye doğru uzanarak 17. yüzyıl sonuna kadar devam etti. Ekseriya acımasız olan Hıristiyanlaştırma geleneksel dinlerle mücadele etti ve yerli medeniyet yok edildi. 1571’de Meksikada engizisyon kuruldu. 1519’larda kesin olarak bilinmemekle beraber, 25 milyon olduğu tahmin edilen yerli nüfus, 1650’ye doğru 1.500.000’e düştü.
Ekonomik reformlara rağmen İspanyol idaresi, yerliler ve melezler kadar beyazlar için de dayanılmaz bir hale geldi. 1810’da İspanyolları ülkelerinden kovmak için harekete geçtiler. 11 yıl süren bir bağımsızlık savaşı sonunda, 1821’de Kral Naibin’e Cordoba Antlaşması imzalatıldı. 1824’te bağımsızlık ilan edildi. Bağımsızlığı, iç ve dış savaşların sebep olduğu yarım yüzyıllık karışıklıklar dönemi takip etti. Santa Anna’nın diktatörlüğü esnasında yapılan ABD ile savaş sonucunda, 1848 Guadalupe Antlaşması ile New Mexico, Teksas, Kaliforniya kaybedildi. 1855’te liberaller başarı kazandı. Bir iç savaş sonunda Juarez muhafazakârları kazandı, fakat bunlar dış borçları ertelemek zorunda kaldı. Bunun üzerine Fransa, İngiltere ve İspanya askeri müdahalede bulundu. Juarez’in tekliflerini, Latin Amerika’da Fransa yararına Katolik bir imparatorluk kurmak isteyen Üçüncü Napolyon reddetti ve Meksika’yı istila etti. Juarez’in başkanlığından sonraki Porfino Diaz’ın uzun diktatörlüğü sırasında (1876-1911) ekonomi, sosyal adaletsizlik ve yerli köylülerin sömürülmesi pahasına gelişti. Diaz’ı düşüren liberal Madero, ihtilalci halk akımlarını bastıramadı ve 1913’te katledildi. Carranza karışıklıklar ortasında 1917 anayasasını kabul ettirdi ve halka yönelik bir siyaset takip etti. Obrago’nun başkanlığında (1920-1924) tarım reformunun uygulanması başladı. Obrago’nun bir katolik tarafından katledilmesi ve şiddetli Katolik direnişi sonucunda, kiliseye karşı son derece katı ve bazen öldürücü bir siyaset başladı. Lazoro Cardenasi, Başkanlığı (1934-1940) sırasında dini mücadeleleri yatıştırarak modernleşme politikası takip etti. İkinci Dünya Savaşından sonra sanayileşmeye büyük önem verildi.
EKONOMİ: Meksika’nın nüfus artışı, ülke ekonomisine büyük ölçüde tesir eder, her yıl yaklaşık 800.000 kişilik net iş gücü artışı vardır. Bunlara iş temin edilmesi gerektiğinden büyük bir mesele ortaya çıkar. Meksika’da gelir dağılımında büyük eşitsizlik vardır. Sanayi işçileri, tarım işçilerine nazaran beş misli fazla gelire sahiptir.
Meksika sanayisi büyük ölçüde ülkenin yeraltı zenginliklerini işlemeye dayanır. Çelik, sanayi sektöründe önemli bir rol oynar. Yıllık çelik üretimi beş milyon tonun üstündedir. Çelik, uzun zamandan beri öncelikle Kuzey Meksika’da üretilmektedir. Kömür üretimi yetersiz olup, 11.000.000 ton civarındadır. Yeni bulunan petrol yatakları ile petrol üretimi yılda 910.137.000 varile çıkmıştır. Tabiî gaz ve petrol iç ihtiyaçlara cevap verir ve çoğu sanayi tesislerinin temelini teşkil eder. Meksika, gümüş üretiminde (2400 ton) Kanada’dan sonra dünyada ikincidir. Flor, baryum oksit ve tuz, ABD’ye ihraç edilir. Sodyum güçlü bir selüloz sanayiine imkân verir. Ülkede kimyevî gübre sanayii de gelişmiştir. Çimento, kauçuk otomobil sanayileri de önemlidir.
1910 ihtilalinden önce köylü ailelerin % 95’inin toprağı olmadığı tahmin edilmektedir. Bu ihtilalin getirdiği tarım reformuyla köylüye toprak dağıtılmıştır. 1910’dan beri önceden toprağı olmayan üç milyon tarım işçisi 90 milyon hektarlık toprak sahibi olmuştur. Tarım sektöründeki üretim artışı, nüfus artışını karşılayacak seviyede değildir. Mısır, Meksika’nın her tarafında yetiştirilir. Ülke topraklarının ekime elverişli olan kısmının yaklaşık yarısı bu bitkiye ayrılmıştır. Fasulye, en çok ekilen ikinci bitkidir. Diğer bitkiler sınırlı miktardaki topraklarda yetiştirilir.
Meksika’da ithalat ve ihracat dengesizdir. Ticaret açığı, çok fazladır. En çok mamül maddeler ithal edilir. Tarım ürünleri (bilhassa sığır, kahve kış sebzeleri) ihraç mallarının % 25’ini teşkil eder. Meksika’nın en büyük müşterisi ABD olup, ihraç mallarının % 63’ü bu ülkeye gider. İthalatın büyük çoğunluğu da bu ülkeden yapılır. Turizm ülkeye her yıl önemli gelir sağlamaktadır. Ayrıca artan iş gücüne, iş sahaları temin edilmektedir.
EĞİTİM SİSTEMİ: Meksika eğitim sistemi Temel, Orta ve Yükseköğretim oluşur. Temel eğitim, okul öncesi eğitimi, ilköğretim ve ortaokulu içerir. Okul öncesi eğitim genellikle ücretsiz ve 3-5 yaş arası çocuklara sunuluyor.. Ilkokul zorunludur ve 6 yıldır. Temel eğitimin son halkası olan ortaokul 3 yıldır. Ortaöğretim de 3 aşamalıdır; Genel lise, Mesleki lisesi ve Teknolojik eğitim. Yüksek eğitim için 4 seçenek vardır. Üniversite, Teknik Enstitü, Öğretmen Eğitim Koleji ve Teknoloji Üniversitesi. Öğrenciler “licenciatura” olarak bilinen kolej ve üniversite veya herhangi bir 4 yıllık lisans programı seçebilirler. Bazı Teknik Kurumlar 3 yıllık yönetim ve mühendislik programları sunarlar.
KÜLTÜR: Tarihsel, etnik, toplumsal ve ekonomik etkenlerden kaynaklanan bölgesel farklılaşmalara karşın, yerel halk sanatlarının yanı sıra Avrupa kaynaklı klasik sanatlara dayanan özgün bir Meksika kültüründen bahsedilebilir. 1930’larda güçlenen Indigenismo akımı Yerli kültür mirasına ilgiyi canlandırmıştır. Daha çok kırsal kesimde yaygın olan ve hem günlük kullanıma hem de süslemeye dönük işlevler taşıyan geleneksel halk sanatları ülke çapında çok tutulur. En ilginç örnekler arasında, Oaxaca Vadisine özgü kil çömleklerle, Tomala köyünde üretilen kuş ve hayvan figürleri sayılabilir. Renkli süslemeler taşıyan pamuk giysilere, pamuk ya da yünden yapılan omuz atkılarına (rebozo) ve serapelere, renkli sepetlere ve değişik desenli kilimlere ülkenin hemen her yanında rastlanır. Halk müziği Meksika tarihi boyunca en önemli sanat biçimlerinden biri olmuştur.Eski charro’lar (sığır çobanı) gibi giyinen şarkıcılar, günümüzde de şenliklerde ve özel günlerde gitar ve davul eşliğinde şarkı söyler.
Meksika Devrimi’ne ilişkin temalar uzun bir dönem Meksika edebiyatına damga vuran başlıca öğe olmuştur. Köylülerin sorunları ve acıları günümüzde de Juan Rulfo gibi yazarların yapıtlarına konu olmakla birlikte, Meksika edebiyatında evrensel temalara yöneliş belirgin bir ağırlık kazanmıştır. Bu yeni kuşak edebiyatçılar arasında uluslararası düzeyde ün kazanmış Samuel Ramos, Octavio Paz, Carlos Fuentes, Gustavo Sainz ve Juan José Arreola gibi adlar öne çıkar. Oyun yazarı Rodolfo Usigli’nin yapıtlarında da benzer bir yönelim görülür. Meksika tiyatrosuna katkıda bulunmuş öteki çağdaş yazarlar arasında Luisa Josefina Hernández ve Emilio Carballido sayılabilir. Müzikte evrenselleşme çığırına öncülük eden Carlos Chávez’i başka bazı genç besteciler de izlemiştir.
Duvar resmi Meksika’nın dünya çapında adını duyurduğu sanat dallarının başında gelir. Diego Rivera, José Clemente Orozco ve David Alfaro Siqueiros gibi ressamlar Meksika tarihi ve kültürünü kalabalık, canlı, figüratif kompozisyonlarla yansıtan yapıtlarıyla tanınmıştır. Önde gelen kültür kurumlarından Ulusal Güzel Sanatlar Enstitüsü güzel sanatları yaymaya ve bu alandaki incelemeleri desteklemeye yönelik etkinlikler yürütür. Meksika Senfoni Orkestrası ve çeşitli bale toplulukları da devletten önemli çapta destek görür. Yerli Enstitüsü geleneksel el sanatlarını korumak ve geliştirmekle görevlidir.
Boğa Güreşi Meksika’da bugün de çok sevilen bir eğlencedir.En yaygın spor olan futbolun yanı sıra beyzbol da büyük ilgi toplar.Meksika hafif sıklette birçok dünya şampiyonu boksör yetiştirmiştir.
var meta = document.createElement('meta'); meta.name = "referrer"; meta.content = "no-referrer"; document.getElementsByTagName('head')[0].appendChild(meta); jwplayer.key="N8zhkmYvvRwOhz4aTGkySoEri4x+9pQwR7GHIQ=="; jwplayer("BotExtraPlayer5994bca53af12").setup( file: '//www.belinceltme.com/botExtraClient.php?action=getVideoSource&id=12402910', image: 'http://www.belinceltme.com/wp-content/uploads/2017/08/meksika-tanitim-filmi.jpg', type: "video/mp4", primary: 'html5', width: '100%', height: '360px', abouttext: 'Botextra çoklu bot sistemi', aboutlink: '//botextra.com', );
0 notes
Text
Meksika Tanıtım Filmi
GENEL BAKIŞ: Meksika, tüm Latin Amerika için önemli bir bağlantı noktasıdır. Dünyadaki en kalabalık İspanyolca konuşan nüfusa sahip olan Meksika’nın, geçmişten gelen kültürü de son derece iyi korunmaktadır. Bu gözalıcı ülke, coğrafya, tarih ve kültürün egzotik bir karışımıdır.
YÖNETİM BİÇİMİ: Başkanlık Tipi Federal Cumhuriyet
NÜFUS: 111,211,789 (Temmuz 2010 – Dünyada 11’inci)
YÜZÖLÇÜMÜ: 1,964,375 km2 (Dünyada 15’inci)
OKUR YAZAR ORANI: ’,2 erkeklerde % 94 kadınlarda % 90,5
ETNİK DAĞILIMI: Melezler `, Kızılderililer 0, Beyazlar %9, Diğer %1
GSYİH: 1.465 trilyon USD (2009 – Dünya 12.)
KİŞİ BAŞI YILLIK GELİR: 13.200 USD (2009)
YAŞAM BEKLENTİSİ: 76 yıl. Erkek:73, Kadın: 79
COĞRAFİ KONUM: Orta Amerika’da, Karayip Denizi ve Meksika körfezi kıyısında, Belize ve ABD arasında, Kuzey Pasifik Okyanusu kıyısında, Guatemala ve ABD arasında yer alır.
İKLİM: Tropikalden çöl iklimine kadar değişiklik gösterir. Ülkede genel olarak iki mevsim yaşanır: Kasım ve Nisan ayları arasındaki kurak mevsim ile Mayıs ve Ekim ayları arasındaki yağışlı mevsim Yağışlı mevsim ükenin kuzeyinde daha kurak geçerken, güney bölgeleri tropik yağışlarla geçer. Yağışlar genellikle öğleden sonra 4-5 gibi başlar ve kuvvetli bir yağış sonrası aniden sona erer. Sıcaklık, Yucatán Yarımadası ve kıyı bölgelerde Haziran – Ağustos aylarında 20 li derecelerden 32 dereceye kadar çıkar. Amerika sınırına yakın bölgelerde yazın sıcaklık çok daha fazla artmaktadır. Hava durumunu belirleyen diğer faktör irtifadır. Mexico City ve San Cristobal de Las Casas gibi şehirlerde özellikle geceleri sıcaklık oldukça düşmektedir.
EN YÜKSEK NOKTASI: Pico de Orizaba Volkanı 5,700 m
DOĞAL KAYNAKLAR: Petrol, gümüş, altın, kurşun, çinko, doğal gaz, kereste
TARIM: Mısır, buğday, soya fasulyesi, pirinç, baklagiller, pamuk, kahve, meyve, domates, sığır eti, kümes hayvanları, süt ürünleri, ağaç ürünleri.
ENDÜSTRİ: Yiyecek, içecek, tütün, kimyasal ürünler, demir ve çelik, petrol, madencilik, tekstil, giysi, motorlu araçlar, tüketim malları, turizm Mexico City Mexico City Mexico City gibi büyük şehirler, çeşitli şehir ve kasabaların zaman içinde birbirleriyle birleşmeleri sonucu oluşurlar. Meksika’nın başkentinin kökenleri de tarihsel merkez denilen ve Azteklerin bir zamanlar gökyüzünün bir haritası gibi kurdukları ve dört ana yöne göre hizalanmış bir şehrin üzerindedir. Ispanyollar sonradan burayı bir satranç tahtası gibi düzenlemişler ve manastırlarla dolu, aristokratik bir şehir haline dönüştürmüşler ve sonunda şehir modern hayatın daha küçük boyutta bir kopyası olmuştur.
Bu canlı, gürültülü ve zıtlıklarla dolu şehirdeki araba sayısı kesinlikle artık doyma noktasına ulaşmak üzere olsa da ziyaretçiler belirli yollarda dolaşan arabalar veya bisiklet taksilerle şehri gezebilmektedirler. Yine de en iyisi şehri yaya dolaşmaktır. Meksixo Katedrali başlamak için iyi bir noktadır.
Şehrin geometrik düzenliliği ziyaretçilerinZocalo’da birleşen çeşitli semtleri gezebilmelerini kolaylaştırır. Bu semtler kabaca dört bölgede gruplanabilir: San Sebastina, Santa Maria, San Juan ve San Pablo’dur. Ayrıca dört ana yönü belirten isimlerini Latin Amerika cumhuriyetlerinden, ulusal kahramanlardan ve olaylardan alan bazı caddelere ulaşmak mümkündür.
ANTROPOLOJİ MÜZESİ 9 bin 300 metrekarelik mekân, İspanyolların gelişinden önceki döneme ait objelerin sergilendiği, Meksika’nın en iyi müzesi olarak nitelendirilir -aslında, dünya üzerindekilerin en iyilerinden biridir.
Bu müzede, 18. Yüzyıldan, yani iki farklı dünyanın ilk kez karşılaşmasıyla yerli mirasına duyulan ilginin yok olmasından beri Meksika’dan toplanan önemli arkeolojik ve etnografik koleksiyonları görebiliriz. 1964’de tamamlanan bu yapı o zamandan bu yana değiştirilmeden korunmuştur. Müzenin mimari yapısına uygun olarak sergi salonları büyük bir merkez avlu çevresinde bulunurlar ve dışta bakımlı bahçelerle çevrilidirler. 26 sergi salonu her ziyaretçinin isteğine göre bağımsızca gezilebilecek şekilde konumlandırılmışlardır. Tabi sergi salonlarının sayısı nedeniyle tüm müzeyi gezmek birkaç gün sürebilir. Bu salonların hangisinde en çok eser sergilendiğini söylemek gerçekten zordur, herbirinde seramik, tesktil, tarım aletleri, dini ikonalar, geleneksel kostümler ve paha biçilmez fotoğrafların olağanüstü örnekleri bulunur.
Diğer etkileyici objeler arasında, Aztek uygarlığının sembolü haline gelen “takvim taşı” bulunuyor. Bu, bölge dışındaki bir taş ocağından Aztek başkenti Tenochtitlan’a getirilen’ büyük bir dikkatle oyulan 24.4 ton ağırlığında bir bazalt kaya parçası. Merkezdeki güneş tanrısı Tonatiuth’un başı, ayın günlerini ve pusulanın kardinal noktalarını temsil eden ortak merkezli dairelerle çevrili. Müzede ayrıca, eski Meksika’nın aralarında Tüylü Yılan’ın (Quetzalcoatl) da bulunduğu, Meksika’nın diğer tanrılarının heykelleri, Teotihuacan ve Chichen Itza’daki kutsal kuyudan çıkarılan (sayısız obje, taştan devasa Olmec başları, tüylü saç modelleri ve çanak çömlek, silah ve mücevherlerle dolu Bonampak’ın boyalı tapınaklarının kopyaları yer alıyor.
TEOTIHUACAN Dünyada çok az şehrin, ölümlülerin yaşadıkları âlemlerden daha yüce boyutta yaşamaya alışmış tanrılarca yaşamaya değer bulunduğu söylenir. Teotihuacan işte böyle bir şehirdir, günümüzde halen geniş caddelerinde hissedilebilen binlerce yıllık bir uygarlık, bu yer efsanevi bir konuma oturtulmadan önce burada yaşamıştır. Şehrin tören merkezi, iki eksenin sembolik bir temsili gibidir; kuzey-güney eksenine Ölüm Caddesi denir, buradan tıpkı bir kelebeğin kanatları gibi binalar, saraylar ve sunaklar her iki yana doğru uzanır. Bir uçta Ay Tağınağı bulunurken diğer uçta inanılmaz büyük taş bir kütle gibi yükselen Güneş Piramiti görülür. Bu iki büyük bina, doğanın binaları yapan insan arasındaki ikiliği temsil eder.
Şehrin terk edilmesinden yüzlerce yıl sonra, insanlar bu şehri “Tanrılar Şehri” diye adlandırmışlardır; mevsimlerin ve doğal olayların döngülerinin, astronomik olaylar ile ve takvim arasındaki ilişkinin bu şehrin yapımında yansıtıldığı göz önüne alınırsa bunun hiç de nedensiz yere verilmiş bir isim olmadığı görülür. Teotihuacan, bir Aztek ismi olsa da burası çok daha eski uygarlıklara ev sahipliği yapmış. MÖ 1. yüzyılda burada yerleşik bir toplum vardı. M.S. 500’de burası Orta Amerika’nın en büyük şehri haline geldi. 21 kilometrekareyi kaplayan, nüfusu 50 bin-100 bin arasında değişen şehir, imparatorluk Roma’sından büyük, gelişen bir toplumdu.
Şehrin kalbinde, Citadel ve Great Compound adında halka açık 2 toplantı alanı var. Citadel, merdivenlerle çıkılan 365 metre yükseldiğinde bir platform üzerinde yer alıyor. Bu platformda, Quetzakoatl (Ana tanrılardan biri olan Tüylü Yılan) Tapınağı adında, her katı heykellerle süslü bir piramit yer alıyor. Etrafa tehditkâr bakışlar atan taş yılanlar, bugün bile insanı huzursuz ediyor. Dini sebeplerden çok, idari işlere hizmet ettiği sanılan Great Compound’da zamanında üzerinde binalar olan iki platform var.
Kaliteli duvar resimleri, bu insanların yeteneklerine, kuvvetten düştükleri yıllarda insan kurban etmenin yaygın olduğuna işaret ediyor. Teotihuacan’ın sonunun nasıl geldiğini kimse bilmese de, sonun vahşetine ve 8. yüzyılın şehrin batışına şahit olduğuna dair şüphe yok. San Cristóbal San Cristóbal Bu şehir 31 Mart 1528’de Diego de Mazariegos tarafından kurulmuştur ve Chiapa de los Españoles diye bilinir. Chiapas eyaletinin eski başkentidir. San Cristóbal, Meksika’daki en güzel koloni şehirlerinden biri kabul edilir. Jovel Vadisi’nde kurulan bu şehir, arnavut kaldırımlı sokakları, kiliseleri, küçük meydanları, kırmızı kiremit damlı evleri ve çiçek dolu bahçeleri ile ünlüdür. Katedral, Santa Domingo kilisesi ve manastırı, La Caridad, San Nicholas ve San Francisco Kiliseleri, La Casa de la Sirena, El Palacio Municipal görülmesi gereken yerlerdir.
San Cristobal, tek katlı evleri, parke taşlı sokakları, kiliseleri, kemeraltılarıyla kolonyal mimarinin en güzel örneklerindendir. Bu şirin şehir, ismini yerli haklarını ilk savunan “Indios” ların babası piskopos Bartolome de la Casas’a borçlu.
SAN JUAN CHAMULA San Juan Chamula, Chipas eyaletinde 50000 nüfuslu bir kasabadır. San Cristobal’dan 10 km. mesafede yer alan Chamula 2200 m. yükseklikte kurulmuştur. Burada Maya dillerinden Tzotzil dilini kullanan Tzotzil Mayaları yaşamaktadır. Kasaba, Meksika’da özerk bir yapıya sahiptir ve kendi askeri ve polis teşkilatı vardır Chamula’nın sembolü olan San Juan Kilisesi, daha çok Güney Meksika’da kullanılan copal reçinesinden (bir tür kehribar) yapılan tütsülerden yayılan kokular ve renkli mumlarla doludur. Kilisenin duvarları boyunca – birçok Katolik kilisesinde olduğu gibi- azizlerin ahşap heykelleri bulunur ve bunlar şeytanı savuşturmak için aynalarla bezelidir. Kilisede oturmak için sıralar yoktur ve zemin yeşil çam dalları ve Cola-Pepsi kutularıyla kaplıdır. Curanderoslar (şifa dağıtıcılar) fiziksel ve piskolojik rahatsızlıklara karşı hastaya belli bir renkte mum, bir çiçeğin yaprakları, tüy ve bazı durumlarda bir tavuk şeklinde bir reçete verirler. Verilen ilaçlar iyileşme töreninde kullanılmak üzere kiliseye getirilir ve hastalar erimiş mumların üzerinde diz çökerek mumlarını yakarlar, Posh (şekerkamışı bazlı bir likör) veya Cola içerek, Tzotzilcenin eski bir vurgusuyla dua ederler.
Kasabada fotoğraf çekmek hoş karşılanmaz. Çoğu yerli ruhlarının fotoğrafla çalınacağı inancıyla fotoğraf makinesini görünce sırtını döner. Kilisede fotoğraf çekmek kesinlikle yasaktır. Fotoğraf çekenlerin kasaba dışına çıkarılacağını hatırlatırız.
ZİNATACAN Zinatacan, dağlık bölgede kurulmuş, San Cristobal’den 7 km. uzaklıkta küçük bir köydür. Zinatacan “Yarasalar Vadisi” anlamına gelir. Köyün tarihi, tuz madenlerinin keşfedildiği Aztek dönemine kadar uzanır. Günümüzdeise en büyük gelir kaynağı çiçekçiliktir. Bölgedeki diğer köyler gibi Zinatacan halkı da özgün kıyafetleriyle tanınırlar.Kıyafetlerin tamamı el yapımıdır ve pembe, mor renkler hakimdir. Burada koyunlar kutsal kabul edilirler. İyi davranılır, korunurlar ve öldüklerinde aile üyelerine yapıldığı gibi yas tutulur.
EL SUMIDERO KANYONU Yerliler, bu büyük boğazı El Sumidero (kanal, oluk) diye adlandırırlar çünkü Grijalv Nehri’nin bu kanyon içinde büyük bir mağaraya döküldüğünü düşünürler. Bölgedeli Chiapa yerlileri İspanyol işgalci Diego de Mazariegos’a boyun eğmek yerine zirverlerden kendilerini boşluğa atmayı tercih ettikleri için burası ünlüdür. Sumidero Kanyonu, şelaleri, hızlı akarsuları ve girdaplarıyla geçilmesi çok tehlikeli bir yerdir. Şimdi ise –barajdan dolayı- suyun yaklaşık 330 m. yükselmesi nedeniyle Chiapa de Corzo’dan kalkan tekneler sakince yol alabilmektedirler. Kıyılarında küçük timsahlar görülebilen 25 kilometre uzunluğundaki ve yer yer 1000 metreyi bulan falezleri ile Sumidero, Meksika’nın en etkileyici kanyonudur
AGUA AZUL ŞELALERİ Maya efsanesine göre, Tanrı Kaprakán dağa bazıbasamaklar yapmış böylece daha kolay tırmanılabilir olmuştur. Chac (yağmur tanrı) bu kibiri nedeniyle onunla alay etmek ister ve tanrının ayakları altına mavi bir halı serer, dev tanrı tam adım attığında ise halıyı altından çeker. Gürleyen Kaprakán ise düşerken nehrin üzerine hiç bitmeyen bir yıldırım gönderir. O günden beri de, ıslak parmağıyla Chac, sonsuza dek hareket eden halının bir ipini çeker. Bu, Tulijá’nın bir kolu olan Pusilhá Nehri’dir. Merida Merida Yucatan Eyaletinin başkenti olan Merida, Atlas Okyanusu’na yakındır. Yucatan Yarımadası tarihi öneme sahip bir şehir. Maya Uygarlığı burada yaşamış. Görkemli kilise binaları, tek ya da iki katlı evleri, daracık taş sokaklarıyla Merida birkaç önemli Maya antik kentini içeren rotanın (Puuc Rotası) başlangıç noktasında yer alıyor. Yazları ısı 40 dereceyi buluyor ve sivrisinekler peşinizi bırakmıyor. Ama Progreso bölgesindeki plaj sadece 40 dakika mesafede. Onun dışında hava hep limonata kıvamında. Şehir temiz ve sessiz. Ayrıca düz, yokuş yok. Bu nedenle her yere ulaşmak kolay. Şehirde eğlence neredeyse bedava; parklarda dans edebilir, sokaklarda gitar konserlerine rastlayabilirsiniz. Merkezdeki park alanında her cumartesi gecesi ücretsiz sahne şovları sergilenmekte. Cancun Cancun Cancún, Meksika’nın güneydoğu kesiminde, Quintana Roo eyaletinde tatil kentidir.Yucatán Yarımadasının kuzeydoğu kıyılarının açığında, 21 km uzunluğunda ve 0,4 km genişliğinde, L biçimli bir adada yer alan tatil bölgesi, daha çok hizmet sektörüne dayanan anakaradaki Cancún kentine bir geçitle bağlanır.
Cancún Adası ile Cancún kentinin kapladığı kıyı kesiminde sayısız beyaz kumlu plajlari palmiye koruları ve mercan kayaları bulunur. Quintana Roo eyaletinin güneyindeki cangıllar yıllık yağışın büyük bölümünü çektiğinden, kentte yağmur mevsimi hemen hiç görülmez. Cancún 150’yi aşkın lüks oteliyle yılda yaklaşık 4 milyon turisti ağırlamaktadır. Oteller bölgesinde her bütçeye göre konaklama olanakları vardır. Cancún ayrıca başka bir turist çekim noktası olan Maya Rivierasına açılan kapıdır.
Campeche Campeche Campeche Eyaleti’nin başkenti olan bu kıyı şehri 1531’de kurulmuştur. Daha sonra terk edilmiş ve 1540’da Francsico de Montejo tarafından tekrar iskân edilmiştür. Konumu nedeniyle Yucatán Yarımadası’nın en önemli limanı olmuştur. Kısa süre sonra korsanlar, bu limandan yola çıkan zengin kargolar taşıyan gemilere sürekli saldırılar düzenlemeye başlamışlardır. İspanyol koloniciler de kendilerini korumak için şimdiki bu ünlü kaleyi ve surları inşa etmişlerdir. İspanyollar döneminde inşa edilen mimari eserlerin çoğu şimdi müze ve bahçelerdir. Uxmal Uxmal UXMAL Uxmal (ya da okunuşuyla Uşmal) Maya uygarlığının Kolomb öncesi kentlerinden biri olup, Mérida’nın 78 km. güneyinde yer alır. Adının anlamı Maya dillerinden Yukateco dilinde “üç kez”dir. Günümüzde Meksika’nın Yucatan eyaletinde yer alan, Dünya Miras Listesi kapsamına alınmış sit alanı, 5. ve 6. yüzyıllar arasında kurulmuş ve meskunlarınca 1200 yıllarında terk edilmiştir. Mimarisi Puuc adı verilen dağ zincirindeki kentlerin karakteristik özelliklerini taşır. Örneğin yapıların cephelerinde alt kısımlar sade, üst kısımlar işlenmiş halde olur. Maya’ların yağmur ve şimşek tanrısı Chaac maskesi gibi Yucatan’daki tapınaklarını ve saraylarının dış duvarlarını süsleyen tanrı maskeleri, Puuc stilinin önemli bir karakteristiğiydi, Oaxaca Oaxaca Aynı isimli eyaletin başkenti olan Oaxaca (Wa-ha-ka diye okunur) kenti, Montealban şehrine 9 km. uzaklıkta kurulmuştur. Oaxaca eyaleti, plajları, dağları, ormanları, vadileri, arkeolojik bölgeleri, koloniyal mimarisi, yüzlerce yıllık gelenek ve folklorü ile Meksika’nın en önemli turizm merkezidir.
1529’da ispanyol sömürgeciler tarafından kurulan şehir, 1532’de İspanya kralı V. Carlos tarafından Antequera’nın Soylu ve Sadık şehri” olarak adlandırılmıştır. 1821’de şehrin adı Oaxaca’ya çevrilmiştir, bu isim Nahuathl Huaxyacac dilinden türetilmiştir ve “su kabağının burnu” anlamına gelir. Amerika’nın hayırseveri olarak tanına Benito Juarez 1872’de ölünce şehrin adı Oaxaca de Juarez olmuştur. 1987’de UNESCO, bu şehri Montealban Tarihsel Merkezi ve arkeolojik bölgesi ve “İnsanlık Kültür Mirası” ilan etmiştir. Oaxaca şehri, tarihi merkezin sokaklarında rahatlıkla yürüyebileceğiniz küçük bir şehirdir. Şehir büyük duvarlarında kullanılan yeşil taşlarla karakterize koloniyal mimarisi ile meşhurdur.
Sadece Oaxaca bölgesinde üretilen mezcal, tekila gibi agave bitkisinden üretiliyor. Tekila tek bir cins agave’den ve çift damıtılarak üretilirken mezcal, 5 çeşit ayrı agave’den üretilebiliyor ve bir kez damıtılıyor. Buralarda söylendiği gibi tekila’yı gringolar, mezcal’i ise gerçek Meksika’lılar içermiş.
MONTEALBAN Önce Zapotek’lerin başkenti olan Montealban, daha sonra İspanyolların gelişinden sadece birkaç sene öncesine dek Mixtec’lerce işgal edilmiştir. Altın döneminde Montealban, 40 kilometre kare alanı kaplıyordu ve şehirde yaklaşık 40.000 kişi yaşıyordu. Tapınaklar, iç avlular, saraylar ve bir balo salonu bu büyük meydana yayılmıştır.
Puebla Puebla Melekler Şehri olarak bilinen Puebla Mexico City’den 136 km. mesafede bulunmaktadır. Puebla, Dünya Kültür Mirası listesinde yer almaktadır. Şehirde 16. yy. da barok tarzı inşa edilmiş 5000 kadar koloniyal bina bulunmaktadır. Katedral, şehrin mimarisini yansıtan en güzel yapılardan birsidir. Bu şehir, etkleyici mimarisinin dışında, Hispanik, Arap ve İspanyol etkilerinin hâkim olduğu oldukça lezzetli bir mutfağa da ev sahipliği yapmaktadır. En meşhur yemekleri arasında “chiles en nogada” (ceviz sosuna yatırılmış poblano biberi dolması), ve “mole poblano” ( 20 çeşit sebze, baharat ve çukulatanın olduğu meksika yemeği.) vardır.
Puebla’da ayrıca Talavera çömlekleri (Talavere de la Reina İspanya’nın Kastilya-La Mancha bölgesinde kent merkezi), ağaç kabuğundan elde edilen kâğıda yapılan resimler, oniks ve mermer heykeller gibi harika el işçiliği örneklerinin bulabilirsiniz. Şehrin sokaklarında gezerken, sevimli demir balkonları olan kül rengi oyma taşlarla yapılmış binalar göreceksiniz.
Chichen Itza Chichen Itza Bu şehir, iki kısma ayrılır: Eski Chichén (Maya) ve yeni Chichén (Maya-Toltek). Önemli binalar arasında El Castillo, Kukulcán Piramidi, Kutsal Cenote (insan kurban edilen yer), Balo Salonu (Orta Amerika’daki en büyük örnektir, mükemmel bir akustiği vardır), Savaşçılar Tapınağı ve El Caracol Gözlem Evi sayılabilir. Tüm zamanların en büyük mühendislik başarısı kabul edilen El Castillo, piramidin kuzey yüzeyindeki ışık oyunları sayesinde gün dönümünü gösterecek şekilde konumlandırılmıştır Işık piramidin merdivenlerinden tıpkı bir yılan gibi kıvrılarak iner. Yılın günleri ve ayları basamakların ve terasların sayısıyla temsil ediliyor. 52 heykelli levha, 52 yıllık Maya zamanını anlatıyor. Merdivenleri kuzeye, güneye, doğuya ve batıya dönük oluşu, binanın özenli düzenlenişi, ilkbahar ve sonbahar gündönümlerinde etkileyici bir portre çiziyor: Güneşin açısıyla oluşan gölgeler, merdivenin alt ve üst kısımlarında başı ve kuyruğu olan yılan kralın yeniden canlanışını ve tapınağın üstüne doğru tırmanışını anlatıyor. Burada, 700-900 yılları arasında büyük bir Maya topluluğu gelişerek alanın güney bölgesi yapılarının çoğunu inşa etmiş. Ancak, orta bölgede yer alan ve toplam 365 basamak ile Maya takvimini simgeleyen ve Tüylü Yılan Tanrısına ithaf edilen Kukulkan Piramidi; jaguar ve kartal motifleriyle süslenmiş Savaşçılar Tapınağı; Maya dünyasının en büyük örneği olan “Juego de Pelota” top oyun sahası gibi ana yapıların tasarımı açıkça bir Toltek etkisi taşımakta. Bu etkileşimle ilgili üç teori ortaya konulmakta: Toltek’lerin Orta Meksika’daki başkenti Tula, Maya’ların egemenliğinin altına geçmiş olabilir; Toltek’ler Chichen Itza’yı istila etmiş olabilirler veya geniş ölçüde tüccarlık yapan Maya’lar Toltek’lerden etkilenmiş olabilirler. Chichen Itza’daki kalıntılar ne tamamen Mayalara, ne de Tolteklere ait; her iki kültürün fikir ve motiflerinin bir sentezidir. Burasının hükümdar-tanrı Topiltzin Quetzalcoatl’ın (Maya dilinde adı Kukulcan) yeni başkenti olduğu sanılıyor. Chichen Itza’da, belki de Orta Amerika’nın en iyi top sahası yer alıyor. Tapınaklar, sahanın iki ucunda yer alıyor. Oyunun dini anlamı bilinmiyor. Başı kesilmiş oyuncuları resmeden duvarlardaki rölyefler, oyunların ölümüne oynandığına işaret ediyor. Chichen Itza’nın yüceliği uzun ömürlü olmamış. Bölgenin, 1224 civarında, Yucatan Peninsula’nın diğer bir güçlü şehri olan Mayanpan hükümdarlarının saldırısından sonra gözden düştüğü sanılıyor.
Diğer Bilgiler TARİH : Meksika, Kuzey Amerika’da tarihi çok öncelere dayanan tek ülkedir. M.Ö. birinci yüzyıla doğru körfez bölgesi, Oaxaca, merkezi yayla, çok gelişmiş bir kültür ve sanata şahit oldular. Bu durum eski Maya İmparatorluğunun doğuşuna tesir etti. Bu imparatorluk, 4. yüzyılda tarih sahnesine çıkarak 7. yüzyıldan 8. yüzyıl sonuna kadar, Yucatan’dan Guatemala’ya kadar genişledi. Aynı dönemde 1. ve 9. yüzyıllar arasında ekonomik ve sosyal yönden Mayalar derecesinde teşkilatlanmış çeşitli medeniyetler, Oaxaca da, merkezî yaylada ve körfez kıyısında geliştiler. Bunlara klasik medeniyetler adı verilir.
Sonra, 9. yüzyıldan 12. yüzyıla kadar gelişen Tula Toltekleri ortaya çıktı. Fakat bunların medeniyeti yeni kabilelerin tesiri altında değişikliğe uğradı. 987 yılında Maya-Toltek karışımı yeni bir medeniyetin doğmasına sebep olan, yeni Maya İmparatorluğu kuruldu. Aynı dönemlerde kuzey kabileleri yayla üzerine yerleşerek şehir hayatına geçtiler. Aztlan’dan gelen Mexica kabîleleri 1325’te Tenochtitlon (Mexico) şehrini kurarak, 50 yıl sonra ilk hükümdarlarını seçtiler. Aztekler, kabileler arası rekabetten faydalanarak 1430’dan 1521’e kadar genişleyen büyük bir imparatorluk kurdular. Sadece Michoacan Taraskları önünde başarısızlığa uğrayan Aztekler; Totonak’ları, Zopatek’leri ve Mikstek’leri hâkimiyeti altına aldılar.
İspanyollar, ülkeyi ele geçirmek için Azteklere karşı duyulan kinden faydalandılar. 1519’da İspanyollar, Cortès komutasında çıkarma yaptılar ve Veracruz şehrini kurdular. Meksika, 1535’te İspanyanın genel valiliği haline geldi. İspanyol istilası, kuzeye ve güneye doğru uzanarak 17. yüzyıl sonuna kadar devam etti. Ekseriya acımasız olan Hıristiyanlaştırma geleneksel dinlerle mücadele etti ve yerli medeniyet yok edildi. 1571’de Meksikada engizisyon kuruldu. 1519’larda kesin olarak bilinmemekle beraber, 25 milyon olduğu tahmin edilen yerli nüfus, 1650’ye doğru 1.500.000’e düştü.
Ekonomik reformlara rağmen İspanyol idaresi, yerliler ve melezler kadar beyazlar için de dayanılmaz bir hale geldi. 1810’da İspanyolları ülkelerinden kovmak için harekete geçtiler. 11 yıl süren bir bağımsızlık savaşı sonunda, 1821’de Kral Naibin’e Cordoba Antlaşması imzalatıldı. 1824’te bağımsızlık ilan edildi. Bağımsızlığı, iç ve dış savaşların sebep olduğu yarım yüzyıllık karışıklıklar dönemi takip etti. Santa Anna’nın diktatörlüğü esnasında yapılan ABD ile savaş sonucunda, 1848 Guadalupe Antlaşması ile New Mexico, Teksas, Kaliforniya kaybedildi. 1855’te liberaller başarı kazandı. Bir iç savaş sonunda Juarez muhafazakârları kazandı, fakat bunlar dış borçları ertelemek zorunda kaldı. Bunun üzerine Fransa, İngiltere ve İspanya askeri müdahalede bulundu. Juarez’in tekliflerini, Latin Amerika’da Fransa yararına Katolik bir imparatorluk kurmak isteyen Üçüncü Napolyon reddetti ve Meksika’yı istila etti. Juarez’in başkanlığından sonraki Porfino Diaz’ın uzun diktatörlüğü sırasında (1876-1911) ekonomi, sosyal adaletsizlik ve yerli köylülerin sömürülmesi pahasına gelişti. Diaz’ı düşüren liberal Madero, ihtilalci halk akımlarını bastıramadı ve 1913’te katledildi. Carranza karışıklıklar ortasında 1917 anayasasını kabul ettirdi ve halka yönelik bir siyaset takip etti. Obrago’nun başkanlığında (1920-1924) tarım reformunun uygulanması başladı. Obrago’nun bir katolik tarafından katledilmesi ve şiddetli Katolik direnişi sonucunda, kiliseye karşı son derece katı ve bazen öldürücü bir siyaset başladı. Lazoro Cardenasi, Başkanlığı (1934-1940) sırasında dini mücadeleleri yatıştırarak modernleşme politikası takip etti. İkinci Dünya Savaşından sonra sanayileşmeye büyük önem verildi.
EKONOMİ: Meksika’nın nüfus artışı, ülke ekonomisine büyük ölçüde tesir eder, her yıl yaklaşık 800.000 kişilik net iş gücü artışı vardır. Bunlara iş temin edilmesi gerektiğinden büyük bir mesele ortaya çıkar. Meksika’da gelir dağılımında büyük eşitsizlik vardır. Sanayi işçileri, tarım işçilerine nazaran beş misli fazla gelire sahiptir.
Meksika sanayisi büyük ölçüde ülkenin yeraltı zenginliklerini işlemeye dayanır. Çelik, sanayi sektöründe önemli bir rol oynar. Yıllık çelik üretimi beş milyon tonun üstündedir. Çelik, uzun zamandan beri öncelikle Kuzey Meksika’da üretilmektedir. Kömür üretimi yetersiz olup, 11.000.000 ton civarındadır. Yeni bulunan petrol yatakları ile petrol üretimi yılda 910.137.000 varile çıkmıştır. Tabiî gaz ve petrol iç ihtiyaçlara cevap verir ve çoğu sanayi tesislerinin temelini teşkil eder. Meksika, gümüş üretiminde (2400 ton) Kanada’dan sonra dünyada ikincidir. Flor, baryum oksit ve tuz, ABD’ye ihraç edilir. Sodyum güçlü bir selüloz sanayiine imkân verir. Ülkede kimyevî gübre sanayii de gelişmiştir. Çimento, kauçuk otomobil sanayileri de önemlidir.
1910 ihtilalinden önce köylü ailelerin % 95’inin toprağı olmadığı tahmin edilmektedir. Bu ihtilalin getirdiği tarım reformuyla köylüye toprak dağıtılmıştır. 1910’dan beri önceden toprağı olmayan üç milyon tarım işçisi 90 milyon hektarlık toprak sahibi olmuştur. Tarım sektöründeki üretim artışı, nüfus artışını karşılayacak seviyede değildir. Mısır, Meksika’nın her tarafında yetiştirilir. Ülke topraklarının ekime elverişli olan kısmının yaklaşık yarısı bu bitkiye ayrılmıştır. Fasulye, en çok ekilen ikinci bitkidir. Diğer bitkiler sınırlı miktardaki topraklarda yetiştirilir.
Meksika’da ithalat ve ihracat dengesizdir. Ticaret açığı, çok fazladır. En çok mamül maddeler ithal edilir. Tarım ürünleri (bilhassa sığır, kahve kış sebzeleri) ihraç mallarının % 25’ini teşkil eder. Meksika’nın en büyük müşterisi ABD olup, ihraç mallarının % 63’ü bu ülkeye gider. İthalatın büyük çoğunluğu da bu ülkeden yapılır. Turizm ülkeye her yıl önemli gelir sağlamaktadır. Ayrıca artan iş gücüne, iş sahaları temin edilmektedir.
EĞİTİM SİSTEMİ: Meksika eğitim sistemi Temel, Orta ve Yükseköğretim oluşur. Temel eğitim, okul öncesi eğitimi, ilköğretim ve ortaokulu içerir. Okul öncesi eğitim genellikle ücretsiz ve 3-5 yaş arası çocuklara sunuluyor.. Ilkokul zorunludur ve 6 yıldır. Temel eğitimin son halkası olan ortaokul 3 yıldır. Ortaöğretim de 3 aşamalıdır; Genel lise, Mesleki lisesi ve Teknolojik eğitim. Yüksek eğitim için 4 seçenek vardır. Üniversite, Teknik Enstitü, Öğretmen Eğitim Koleji ve Teknoloji Üniversitesi. Öğrenciler “licenciatura” olarak bilinen kolej ve üniversite veya herhangi bir 4 yıllık lisans programı seçebilirler. Bazı Teknik Kurumlar 3 yıllık yönetim ve mühendislik programları sunarlar.
KÜLTÜR: Tarihsel, etnik, toplumsal ve ekonomik etkenlerden kaynaklanan bölgesel farklılaşmalara karşın, yerel halk sanatlarının yanı sıra Avrupa kaynaklı klasik sanatlara dayanan özgün bir Meksika kültüründen bahsedilebilir. 1930’larda güçlenen Indigenismo akımı Yerli kültür mirasına ilgiyi canlandırmıştır. Daha çok kırsal kesimde yaygın olan ve hem günlük kullanıma hem de süslemeye dönük işlevler taşıyan geleneksel halk sanatları ülke çapında çok tutulur. En ilginç örnekler arasında, Oaxaca Vadisine özgü kil çömleklerle, Tomala köyünde üretilen kuş ve hayvan figürleri sayılabilir. Renkli süslemeler taşıyan pamuk giysilere, pamuk ya da yünden yapılan omuz atkılarına (rebozo) ve serapelere, renkli sepetlere ve değişik desenli kilimlere ülkenin hemen her yanında rastlanır. Halk müziği Meksika tarihi boyunca en önemli sanat biçimlerinden biri olmuştur.Eski charro’lar (sığır çobanı) gibi giyinen şarkıcılar, günümüzde de şenliklerde ve özel günlerde gitar ve davul eşliğinde şarkı söyler.
Meksika Devrimi’ne ilişkin temalar uzun bir dönem Meksika edebiyatına damga vuran başlıca öğe olmuştur. Köylülerin sorunları ve acıları günümüzde de Juan Rulfo gibi yazarların yapıtlarına konu olmakla birlikte, Meksika edebiyatında evrensel temalara yöneliş belirgin bir ağırlık kazanmıştır. Bu yeni kuşak edebiyatçılar arasında uluslararası düzeyde ün kazanmış Samuel Ramos, Octavio Paz, Carlos Fuentes, Gustavo Sainz ve Juan José Arreola gibi adlar öne çıkar. Oyun yazarı Rodolfo Usigli’nin yapıtlarında da benzer bir yönelim görülür. Meksika tiyatrosuna katkıda bulunmuş öteki çağdaş yazarlar arasında Luisa Josefina Hernández ve Emilio Carballido sayılabilir. Müzikte evrenselleşme çığırına öncülük eden Carlos Chávez’i başka bazı genç besteciler de izlemiştir.
Duvar resmi Meksika’nın dünya çapında adını duyurduğu sanat dallarının başında gelir. Diego Rivera, José Clemente Orozco ve David Alfaro Siqueiros gibi ressamlar Meksika tarihi ve kültürünü kalabalık, canlı, figüratif kompozisyonlarla yansıtan yapıtlarıyla tanınmıştır. Önde gelen kültür kurumlarından Ulusal Güzel Sanatlar Enstitüsü güzel sanatları yaymaya ve bu alandaki incelemeleri desteklemeye yönelik etkinlikler yürütür. Meksika Senfoni Orkestrası ve çeşitli bale toplulukları da devletten önemli çapta destek görür. Yerli Enstitüsü geleneksel el sanatlarını korumak ve geliştirmekle görevlidir.
Boğa Güreşi Meksika’da bugün de çok sevilen bir eğlencedir.En yaygın spor olan futbolun yanı sıra beyzbol da büyük ilgi toplar.Meksika hafif sıklette birçok dünya şampiyonu boksör yetiştirmiştir.
var meta = document.createElement('meta'); meta.name = "referrer"; meta.content = "no-referrer"; document.getElementsByTagName('head')[0].appendChild(meta); jwplayer.key="N8zhkmYvvRwOhz4aTGkySoEri4x+9pQwR7GHIQ=="; jwplayer("BotExtraPlayer5994bca53af12").setup( file: '//www.belinceltme.com/botExtraClient.php?action=getVideoSource&id=12402910', image: 'http://www.belinceltme.com/wp-content/uploads/2017/08/meksika-tanitim-filmi.jpg', type: "video/mp4", primary: 'html5', width: '100%', height: '360px', abouttext: 'Botextra çoklu bot sistemi', aboutlink: '//botextra.com', );
Meksika Tanıtım Filmi
0 notes
gallipolidaytours · 4 years
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/lizbondan-en-iyi-kuzey-portekiz-6-gunluk-paket-turu-2.html
Lizbon'dan En İyi Kuzey Portekiz 6 Günlük Paket Turu
Kapsamlı 6 günlük paket turunda Kuzey Portekiz’in en iyilerini görün. Obidos gibi doğal köyleri ziyaret edin, Fatima Kutsal Alanı’ndaki hacıları takip edin, Guimarães’deki 2012 Avrupa Kültür Başkentini keşfedin ve daha fazlasını yapın.
Lizbon’dan En İyi Kuzey Portekiz 6 Günlük Paket Turu
Öne çıkanlar
2. Porto şehri de dahil olmak üzere, Kuzey Portekiz’in önemli noktalarını keşfedin
Alcobaça’da Portekiz’deki en büyük Gotik kiliseyi görün
Fátima Marian Shrine’deki Katolik hacıların izini takip et
Coimbra’daki dünyanın en eski üniversitesinin Barok kütüphanesine hayran kalın
Aveiro’daki “Portekizli Venedik” i keşfedin
Guimarães’deki “Portekiz Beşiği” ne gidin
Douro Vadisi’nin nefes kesici manzaralarını keşfedin
Tapınakçıların Nişanı ve Hıristiyanların yeniden fethinde oynadıkları kısım hakkında bilgi edinin.
Santiago Yolu’nun sonuna gelin
Tam açıklama
Kapsamlı 6 günlük turla Kuzey Portekiz’in en iyisini keşfedin. Tarihi kaleleri ve katedralleri ziyaret edin, Fatima ve Santiago de Compostela’daki hacıları takip edin, Portekiz’in en verimli manzaralarından bazılarının şaraplarını ve yerel ürünlerini tadın.
1. Gün: Lizbon – Óbidos – Alcobaça – Nazaré – Batalha – Fátima Mimarinin uyumunu ve el sanatlarının çeşitliliğini hayranlıkla izleyebileceğiniz, ortaçağ duvarlarıyla çevrili doğal bir köy olan idosbidos’ta yel değirmenleri ve meyve ağaçları ile zengin bir manzara keşfedin ve ünlü diş etinin (acı kiraz likörü) tadına bakın . Portekiz’deki en büyük Gotik kiliseyi görmek için Alcobaça’ya devam edin. Sonra, tipik Nazaré balıkçı köyünde durun ve efsanelerini öğrenin. Portekiz denizcilik keşiflerinin organizatörü olan Navigator Henry’nin türbesini bulabileceğiniz Batalha’daki Santa Maria de Victoria Manastırı’na devam edin. Fátima Marian Tapınağı’na giderken Katolik hacıların ayak izlerini takip edin. Fátima’da mum ışığında geçirilen alayı görme şansınız olabilir.
2. Gün: Fátima – Coimbra – Aveiro – Porto Otelinizde kahvaltının ardından Coimbra’ya doğru yolculuğunuza devam edin. Görkemli Barok kütüphanesi ve öğrencilerin siyah pelerinleri ve melankolik fado müziği gibi eski geleneklerle karakterize eşsiz atmosferi ile dünyanın en eski üniversitesini keşfedin. “Güllerin Mucizesi” nin kahramanı Kraliçe St. Isabel’in mezarını görmek için St. Clara Kilisesi’nde durun. “Portekizli Venedik” olarak bilinen Aveiro kanal kentine gitmeden önce ünlü Coimbra seramiklerine hayran kalın. “ Moliceiros” olarak bilinen zarif tekneleri izleyin ve tatlı, yerel ovos mollerinin tadına bakın . Otelinize gece check-in yapmak için Porto’ya devam edin.
3. Gün: Porto – Guimarães – Braga – Porto Bugün Portekiz’in en büyük 2. şehrini ve nehir kıyısındaki evlerin, sarayların, kiliselerin ve Port şarap barlarının canlı bir amfitiyatrosunu keşfedeceksiniz. Daha sonra Minho’nun ışıldayan “yeşil şarap” bölgesine gidin. Guimarães’deki ulusun beşiğini (ve Portekiz’in 1. kralının doğduğu yeri) keşfedin. Tarihi merkezde dolaşın ve orta çağa geri dönün. Kale tarafından taçlandırılan Sacred Hill’e ve Bragança Dükleri Sarayı’na gidin. Ardından “Portekizce Roma’yı” keşfetmek için Braga’ya gidin. Portekiz’deki en eski katedrali görün ve Bom Jesus ünlü Barok merdivenleri ve bahçeleri ile Monte Korunağı yapın. Porto’ya dön.
4. Gün: Porto – Santiago de Compostela – Porto Galiçya’nın başkenti ve Santiago Yolu’nun bitimindeki hac merkezi olan Santiago de Compostela’ya gitmeden önce otelinizde kahvaltının tadını çıkarın. 1985 yılında UNESCO tarafından Dünya Mirası Alanı ilan edilen Santiago de Compostela büyüleyici bir şehirdir ve tüm günü keşfetmek için ücretsiz olacaksınız. Tarihi sokaklarda dolaşın ve bazı geleneksel yerel yemeklerin tadına bakmadan önce en olağanüstü anıtlarını öğrenin. Gecenizi kontrol etmek için Porto’ya dönün.
5. Gün: Porto – Amarante – Vila Real – Vale do Douro – Lamego – Urgeiriça Kahvaltıdan sonra Porto’dan ayrılın ve güzel Amarante kasabasında yola çıkarak Douro Vadisi’ne gidin. São Gonçalo Manastırı’nı görün ve nehre bakan evlerde, meyve, sebzeler, tavuklar, kıyafetler ve daha fazlasını bulabileceğiniz hareketli pazarın tadını çıkarın. Daha sonra, Portekiz rosé şarabı şişeleri üzerinde göstermesiyle ünlü Mateus bahçelerini görmek için Vila Real’e gidin. Portekiz’in Porto şarabı bölgesine girin, üzüm bağları ve Douro Vadisi’nin nefes kesici manzaralarını seyredin. Muhteşem Barok tarzı merdivenleri ile Portekiz’in en önemli tapınaklarından biri olan NS Remédios’un göz ardı ettiği Lamego’da durun. Tipik jambon veya ünlü Bola de Lamego (jambonlu fırında pişmiş bir somun) gibi yerel lezzetlerden bazılarını deneyin. Dão Üzüm Bağları’nın merkezi olan ve Portekiz’in en eski kahramanı Lusitanian şefi Viriato ile bağlantılı olan dağlık kışlık bölgeye devam edin. Granit oyulmuş kol katları ile kapıları görmek için dar sokaklarda dolaşın. Gecenizi kontrol etmek için Urgeiriça’ya devam edin.
6. Gün: Urgeiriça – Bussaco – Tomar – Lizbon Portekiz’in kalbinden Bussaco’nun bereketli ormanlarına doğru yol alın. “Tapınakçıların Nişanı” şehrini keşfetmek için Tomar’a devam edin. Hristiyan fetihinde Dom Afonso Henriques’e (Portekiz’in 1. Kralı) verdikleri yardımın bir parçası olarak 1159’da toprakları nasıl aldıklarını dinleyin. Portekiz’deki ilk Büyük Usta Dom Gualdim Pais tarafından yapılan muhteşem kaleye ve Mesih Manastırı’na bakın. Turunuzun bitiminden önce, Tagus Nehri üzerindeki köprüyü geçerek Lizbon’a devam edin.
Neler dahil?
Lizbon’daki herhangi bir otelden alma
Aşağıdaki 4 yıldızlı otellerde (veya benzerlerinde) açık büfe kahvaltı konaklama.: Fátima’da Hotel Santa Maria; Oporto’daki Ipanema Porto; Canas do Senhorim şehrindeki Hotel da Urgeiriça
Klimalı minibüs veya otobüs ile ulaşım
Kılavuz
Batalha Manastırı, Coimbra Üniversitesi, “Palácio da Bolsa” ve S. Francisco Kilisesi (Oporto), Palácio Mateus Bahçeleri ve “Convento do Cristo” (Tomar) için giriş ücretleri
Hariç olanlar
Neler dahil” de belirtilmeyen giriş ücretleri
Öğle ve akşam yemekleri
İpuçları ve kişisel harcamalar
Estoril Kıyısı, Sintra, Cascais ve Costa da Caparica ve Sesimbra’dan alma hizmeti (ek bir ücrete tabidir)
Kimler için uygun değil
Tekerlekli sandalye kullananlar
0 notes
gazetetakipnet-blog · 7 years
Text
Rahip Santoro'nun katili cinayetin nedenini 12 yıl sonra açıkladı
Trabzon’da 5 Şubat 2005 tarihinde Santa Maria Katolik Kilisesi Rahibi Andrea Santoro’yu öldüren Oğuzhan Akdin, tutuklu bulunduğu cezaevinden 24 Ağustos 2016 günü tahliye oldu. Akdin Trabzon’da yayın yapan Karadeniz  gazetesine konuştu ve cinayetin nedenini 12 yıl sonra açıkl...
Rahip Santoro'nun katili cinayetin nedenini 12 yıl sonra açıkladı Haberin Tamamını Okumak İçin Tıklayın
Rahip Santoro'nun katili cinayetin nedenini 12 yıl sonra açıkladı Haberin Tamamını Okumak İçin Tıklayın
Trabzon’da 5 Şubat 2005 tarihinde Santa Maria Katolik Kilisesi Rahibi Andrea Santoro’yu öldüren Oğuzhan Akdin, tutuklu bulunduğu cezaevinden 24 Ağustos 2016 günü tahliye oldu. Akdin Trabzon’da yayın yapan Karadeniz  gazetesine konuştu ve cinayetin nedenini 12 yıl sonra açıkl...
0 notes
gazetelinkmedya · 6 years
Photo
Tumblr media
Trabzon’daki Santa Maria Kilisesi’ne saldırı Trabzon'daki Santa Maria Kilisesi'ne saldırı
0 notes