#sahne sanatları
Explore tagged Tumblr posts
Text
90 lı yıllarda Türk tiyatrosu sergisinden #Sahnede90lar Salt Online
©2022 Eylül, Beyoğlu İstanbul
2 notes
·
View notes
Text
caryl churchill: "bulutların üzerinde" & "çok uzakta" | oyun incelemesi
BULUTLARIN ÜZERİNDE, BİR İNCELEME
Betty - Clive için yaşıyorum
Hayattaki tek amacım
Onun bir kadında aradığı şeylere sahip olmak
Gördüğünüz gibi erkeğin yarattığı bir yaratığım
Erkek ne istiyorsa ben de onu istiyorum.
Joshua - Derim siyah ama ah ruhum beyaz
Kabilemden nefret ediyorum.
Patronum benim ışığım
Sadece onun için yaşıyorum
Gördüğünüz gibi
Beyaz adam ne istiyorsa ben de onu istiyorum.
Caryl Churchill’in “Bulutların Üzerinde” adlı oyunu; afallatıcı bir açılışla bizleri karşılıyor. Güneşli bir günde okunan birlik şarkısının ardından Clive’ın takdim ettiği Betty ve Joshua’yı tanıyoruz. İki karakter de daha oyunun en başından, yanlış anlaşılmaya mahal vermeyecek bir açıklıkla karakterlerinin motivasyonunu, örgüsünü ve temel tanımını ortaya koyarak oyunun düzlemini açık ediyorlar. Daha sonra göreceğimiz üzere oyunun olay örgüsü dramatik ve ilerlemeci bir kurguyla akıyor, ancak karakterlerin en baştan tıynetlerini ortaya koyarak seyirciyi yabancılaştırması, onları epik bir çizgide izlememize sebep oluyor. Ayrıca bu çok açık ve sade giriş bize belirli bir izleği bildiriyor, ancak oyunda bu belirli izleğin doğal olarak dışına çıkacak her şey de birer sürpriz halini alıyor ve şaşırtıcı bir nitelik kazanıyor. Bu şaşırtıcı nitelik yan yana gelen her karakterde, üst üste binen her anlatıda sürekli varlığını kendiliğinden bir tavırla dışavuruyor ve oyun döngüsel bir tezatlığın, çelişkinin vurgusunu; sessiz, sakin ve inatlı bir biçimde ortaya koyuyor. Seyircinin ilerleyen kurguda zaten gözlemleyebileceği, karakterlerin yapısına dair üretilebilecek temel eleştiriyi yazar en başta karakterlere bir rol gibi, ama hiç de yapmacık olmayan bir şekilde söyleterek seyircinin oyunun iletisine yönelik bu temel vurguyu kavrama çabasını, daha önemli gördüğü yan anlamlara yönlendiriyor. Bu giriş, oyunun anlatısını basitleştirmekten ziyade, izleyicisini direkt olarak daha derin ve sorgulanmamış bir katmanın içine göndererek karmaşıklaştırmaya yardımcı olan bir giriş.
Caryl Churchill’in oyununda epik ve absürd bir yön var, ancak yazar bu boyutu bu sahneleme yöntemlerinin bilindik temel aksiyonlarına başvurarak yapmıyor. Öykünün akışı neredeyse bütünen dramatik. Bu sürerli öyküyü sekteye uğratacak sadece minik ara fasıllar, şok kırılmalar yaratan sözler ya da jestler, bir an için akışı havada bırakıp izleyiciyi iç sessizliğine gönderen boşluklar ve durumlar bulunuyor. Daha önce “Çok Uzakta” oyununda da gördüğümüz şekilde tumturaklı bir öyküyle seyirciyi içerisine çekip sonrasında oyunu bambaşka, paranoyak / absürd bir yapıya büründürerek tavrını kuranan yazar benzer bir yöntemi bu oyunda da koruyor. Normal bir akışın ardında fokurdayan gergin ve tedirgin yapı özellikle karakter kurulumuyla kendini belirginleştiriyor.
Açılışta karakterlerin sözle yarattıkları epikliğin görsel bir boyutu da var. Bu ana çıtayı besleyecek ve oyunun ironik ve sürprize hazır boyutunu güçlendirecek bir şekilde yazar oyuncu seçimlerinde ters köşelere gidiyor. Oyunda erkin taşıyıcısı, aynı şekilde karakterlere de kimlik ve motivasyonlarını atayan ve onları bize takdim eden Clive sabit olmak üzere, Betty, Joshua, Edward ve Victoria tersinlemelerle temsil ediliyor. Burada erkek oyuncu tarafından canlandırılan Betty ve beyaz bir oyuncu tarafından canlandırılan Joshua karakterlerinin birbirlerine yakın bir tersinlemeyle kurulduğunu söylemek mümkün. Ancak yine bir kadın tarafından canlandırılan Edward ve sadece oyuncak bir bebek olan Victoria’nın görevleri oyunda daha ayrı önemler taşıyor.
Betty’nin erkek oyuncu tarafından oynanmasının birbirine gönderme yapan iki temel görüntüsü var. Önce görülen basit ve temel anlamıyla Betty -kendi ağzıyla da söylediği gibi- erkekler tarafından oluşturulmuş ve şekillendirilmiş bir karakter. Betty’nin tasarıları, hayalleri, düşünceleri, duyguları, geçmiş ve geleceği; yani bir karakteri karakter yapan temel güdülenmeleri, erkekler tarafından atanan bir kılıf niteliğinde. Onun bu kılıfla sürekli görülmesi, bastırdığı ya da bastıramadığı tüm özellikleriyle bir erkek teninin içinde durması oyunun karakterler açısından epik olan tekinsiz anlatısını destekliyor. İkincil mana ise, metnin herkes tarafından gözlemlenebilecek bu temel anlatısının açık edilmesinin ardından ve dibinden geliyor. Karakterin fiziksel yapısının açtığı epik düzlemi bu durum dolduruyor: egemen ahlak anlayışı ve işleyişinin sorgulanması. Karakterlerin her yan yana gelişleri, her diyalog girişimleri ve eylemleri; bütün kurgu normları ve despot ataerkiyi baştan aşağı çelişkileriyle ortalığa atmış oluyor. Erkeğin, doğasını bastırdığı ve yeniden tanımladığı kadınla, kültür ve bilim yoluyla yeniden biçimlendirdiği doğa ile kurumlar içerisinde yaşadığı kurgu birliktelik; egemen düşüncenin kendi algı kalıplarında ahlaksızlığa tekabül etmektedir aslında. Bu durum aynı şekilde Joshua’nın beyaz bir oyuncu tarafından oynanmasıyla ortaya çıkarılan efendi köle ilişkisinin yapısında da vardır. Giydirilen kılıfların anlatısını yaptığı ahlak, açık seçik bir ahlaksızlıkla aynı kökenden doğmadır. Öykünün kıvrılmaları da bu çelişkinin boyutlarını artırmak için kurulmaya başlar. Bu bağlamda herkes tarafından sezilen birinci anlam, ikinci anlamın görüntüsü ve temelidir. Karakterlerin fiziki varoluşunun bize işaret ettiği, yaşanan bütün çarpıklıkların doğduğu kaynaktır.
Clive’ın Betty’den sonra bize takdim ettiği ikinci karakter Joshua’dır. Joshua’da da içselleştirilmiş ve yeniden tanımlanmış bir yapıyı görürüz. O ailenin içinden değildir ancak evcilleştirilmiş, vahşiliği alınmış ve özüne yabancılaştırılmış bir karakter olarak efendisinin emrindedir. Clive’ın takdim etmeye değer gördüğü ve tahakkümünü kurduğu üçüncü karakterse oğlu Edward’dır. O da Betty ve Joshua gibi sunar kendisini. Güzel bir erkek evlat olma çabasındadır ancak “elinden gelen anca bu”dur. Edward’ın Betty ve Joshua’dan farklı olarak köksüzleşmeyi ve isteklerini bastırmayı becerememesi, sürecin varlığını açık eder. Edward’ın bu hali olmasa oyun çok şablonik bir tersleme üzerine kurulu olurdu, çünkü karakterleri tehdit eden ve kimliklerini sorgulanabilir kılan bir gösterge bulamazdık. Onun elinden düşürmediği bebeği bize bu uyuşmazlığı, oturmamışlığı ve çarpıklığı sürekli anımsatarak oyun boyunca en etkili gösterge olmaktadır. Edward kendiliğindenliğiyle direnir, bozulur ama Clive’ın istediği sonuca yine de ulaşamaz. Bu üç karakterin ardından Clive’ın, kızını kayınvalidesini ve dadıyı tanıtmaya “vakti kalmaz”. Biz de oyuncak bir bebek olarak temsil edilen Victoria’nın Edward’la birlikte varoluşunu izleriz.
Oyun iki perdeden oluşur. İlk perdesi kendi içerisinde bir tam oyun gibidir. Bu sebeple iki perdeyi birbirinden ayrı okuyup daha sonra birbirine bağlamak daha sağlıklı olacaktır. Oyunun ilk perdesi Britanya’nın sömürge bölgesinde geçiyor. Oyunun iletisi ve karakterlerin fiziksel görünüşlerinde yakaladığı uyuşmada olduğu gibi, mekanı ve anlatısı arasında da böyle bir uyuşmadan söz edilebilir. Britanya ve Afrika örneği üzerinden görülen sömürgeciliğin; diğer bir katmanda insan ilişkileri üzerinde de, dille, kültürle nasıl kurulduğunu, nasıl meşrulaştığını, nasıl içselleştirildiğini görmekteyiz.
İlk perdeyi bu temel özellikler üzerinden detaylara odaklanarak inceleyelim:
Bu üç (Victoria ile birlikte dört) temel karakterin yanında Maud, Ellen, Harry ve Bayan Saunders bu ahlak ve sömürgecilik temalarına çeşitlilik katan yan karakterler olarak göze çarpıyor. Ve tüm bu karakterlerin tepesinde de Clive duruyor.
Clive oyunun başat ve sabit kişisidir. Motivasyonu, eylemleri ve amacı oyun boyunca değişmemiştir. Yazar bu karakteri çizerken tersinlemeye gitmemiştir, Clive oldukça gerçekçi ve “normal”dir. Diğer karakterlerin değişik bir planla belirlenmiş yapılarının yanında Clive’ın bu gerçekliği, sürekli göze batan ve ironiyi doğuran etmen olarak ortaya çıkar. Clive sahneyi ve karakterleri biçimlendiren kişidir, onlara amaçlarını ve varlıklarını o yüklemiştir. Onun çelişki ve zayıflıkları hiçbir zaman büyümez, ortaya çıkanlar da zaten kendisinden kaynaklı değildir. Çevresindeki karakterlerin “yeteri kadar düzeltemediği” karakterleridir tehdidi oluşturan, düzeni bozan. O çelişkisiz görünür, ancak tersinlenmiş ve kendisinin kılıklarını giymiş karakterlerin yansıttığı bütün çelişki ve hatalar, bu sabit erk timsalinin çıplaklığını arttırır. Anormale yoğunlaşma arttıkça, yazarın kurduğu biçimin etkisiyle normal olanın tuhaflığı gizlenemez hale gelir.
Oyunda baş karakterlerin esas arzuları daima gizemli olana kayar. İşin ilginci erk, kendi ilişkisinden gizemi kendisi kovmuştur. Üretilen ve dayatılan bütün kültürel bağlar, kontrolsüz aktif arzunun dinamiklerini yok etmek üzere icat edilmiştir.
Clive -... Ama karşı koymalısın yoksa bu bizi yok edecek. Savaşmalıyız, kadınlığın bu karanlık şehvetine karşı koymalıyız, yoksa bizi yutacak.
Bu gizemli şehvet Clive’ın aklını sık sık bulandırır. Clive ondan kaçar, ama tam da onun içine doğrudur bu kaçış. O bu gizemi soğukkanlı bir şekilde fethetmelidir, vahşiyi evcilleştirmeli, orayı yurtlaştırmalıdır.
Clive- ... Bu kıta kadar karanlıksın. Gizemli. Tehlikeli. Güvenilmez ... Lütfen beni dışarıda bırakma, bırak da gireyim.
Bariz bir sömürgecilik anıştırısı görürüz. Bayrağın dikidiği her yer yurtlaşmıştır. Ancak bu önermenin olanaksızlığı, kılıflarını verdiği karısı ve oğlunda görülecektir ve patlak verecektir. Clive yine de yanılsamadan uyanmaz, fethinin başarısından şüphe duymaz ve ahlaksızlık daha da büyür. Clive bunu görev ve hak bellemektedir.
Clive - Vahşi bir hayvanı bir yere kadar eğitebiliyorsun, eninde sonunda gerçek doğalarına geri dönüp elini parçalıyorlar. Bazen yerlileri düşman olarak görüyorum, doğru olmadığını biliyorum. Onlara karşı sorumluluklarım var, hepsini eğitip Joshua gibi yapmalıyım. Ama tehlikeli bir düşünce var, karşı koyamadığım bir düşünce. Sanki bütün kıta düşmanım ...
Clive eleştiriyi kendisine döndüremez. Kendi yerlileştirdiği yurdundan ayrılıp gizemli yurtları fethetme potansiyelinin bir eksiklikten kaynaklandığını düşünmez, ona göre bu kutsal bir görevdir. Clive’ın sevgisi samimi değildir. O aslında ne karısını, ne çocuklarını sevmektedir. Gökyüzüne baktığında görevini görür, onun hayatının amacı budur. Onun için her şey nesnedir, fethedilecek bir kıtadır ve bu yolda her hareketi haktır. O arzulara hakim olur, çevresindeki bütün arzuları reaktifleştirir. Harry ile Ellen’ı evlendirir. Sapkın akışlardan kurtulur. Clive Betty’yi kadınlığına, Joshua’yu ırkına ve emeğine, Edward’ı isteklerine ve benliğine yabancılaştırmıştır.
Clive- Joshua hayatımı kurtardı, ben de onunkini kurtardım, hayatını bana adadı.
Clive’la birlikte bir başka sabit ve ataerki muhafaza etme amacındaki karakter de Maud’dur.
Maud - Burada bir görevim var. Gördüklerim hoşuma gitmiyor, Clive’ın da hoşuna gitmezdi.
Maud düzenin sağlam işlemesi için kurulmuş geleneksel, erkekleşmiş kadındır.Tıpkı Betty gibi yetiştirilmiş, biçimlendirilmiş, kadınlığına yabancılaşmış, içi boşalmıştır. Clive da bu görevi içselleştirdiğini bildiği içi annenin orada kalmasına izin verir.
Maud- Aramızda farklar olduğunu biliyorum ama ben her zaman senin için en iyisini isterim.
Maud belki ortaya dökemediği tabiatının acısını zaman zaman içinde hissetmektedir. Ama bu acısını kendinde bir devrime dönüştürecek zamanı geçmiştir, içindeki bu motivasyon erkin devamlılığı amacına kanalize olur. Maud Saunders’a karşı tavırlıdır, çünkü o onun içindeki kadınlığı ve acıyı ortaya seren bir tehlikedir.
Maud - Bayan Saunders sana bir ders olsun. O bu hayatta yalnız. Allahtan sen değilsin. Baban öldüğünden beri korunmasız kalmanın ne demek olduğunu biliyorum.
Maud bu tehlikeden kaçmış ve erkeğe sığınmıştır. Clive’ın çatısı altında yaşamaktadır.
Bir başka sabit karakter Ellen’dır. Oyunun başından beri motivasyonu ve isteği hiç değişmemiştir. Ancak onla ilgili detaylı bir bilgimiz yoktur. Tek bildiğimiz Ellen’ın hiç karşılık bulmayacak gerçek bir aşka sahip olduğudur. Belki de oyundaki tek saf sevgi onun sevgisidir. Ancak o sadece bir aşık ve bir dadıdır. Bu saf aşk oyunda hiçbir karşılık ve derinlik bulmayacaktır ki bu da ironiyi güçlendiren etmenlerden biridir metin için. Oyunun sonunda Ellen Harry ile evlenir.
Dışarıdan gelen iki misafir, oyun kişilerinin karakterlerini kurcalar ve tehlikeye atar.
Harry Clive’a göre serkeş bir adamdır, Clive’a imrenir. Topraklara bayrağı o dikmek ister. Clive da bu belirsiz rakibi dostluk adı altında kontrolünde tutmak istemektedir. O aile düzeni için bir tehdittir. Harry erkekliğe özenir, onun düşüncesi de fetihçidir, ama düşüncesini gerçekleştirmekte kaypaktır. “Sana bu halinle, Clive’ın karısı olarak ihtiyacım var” der Betty’ye. Ona bu kadını fethetmek düşüncesi çekici ve kolay gelir. Onun için yabani ve arzu dolu olan bu sıkışmış kadındır. Ama motivasyonu sağlam değildir, anlık keyiflerin peşinden sürüklenir. Edward’la ilişkiye giren, Clive’ı öpen bu karakter Clive’ın içini rahatlatmıştır sonunda, çünkü iktidarı Clive’dan çalabilecek kadar erkek değildir. Bir kılıfa sokulup tehlikesizleştirilebilecek kadar kaypaktır.
Diğer misafir karakter bayan Saunders’tir.
Saunders - Silahlarla dolu evinde kalmak hoşuma gidiyor, ama seni hiç beğenmiyorum.
Betty’ye göre daha yabani ve daha bilinçli bir kadındır. Belki cinsel olarak serbesttir ancak aklı yeterince özgür değildir. O da ancak korunmayı ve sevilmeyi dilemektedir, Betty’ye oranla bu yabaniliği Clive’da arzu ve hareket isteği uyandırır. Ancak erkek sistemde o bir kadın ütopyası olarak sunulmamıştır. Betty’le yan yana konulduğunda Betty’nin içine düştüğü kıskacı, Clive’la yan yana konulduğunda sömürgeci arzunun nasıl güdülendiğini göstererek ahlaksızlığı büyütür. Ama özgürleştirici güçte bir arzusu ve doğası yoktur. Kölelere yapılan eylemlerde fazla soru sorar. Sonunda yine Clive’ın yaptığı ahlaksızlığın kendine mal edilmesiyle tüm ev halkının isteği sonucu evden gönderilir.
Bütün bu düşüncelerden sonra Betty, Joshua ve Edward’a yeniden bakalım:
Betty bütün yaşamını kocasına göre düzenlemiştir. Ancak hala daha yok edilememiş ve ortaya çıkmaya hazır bir arzuya sahiptir.
Harry - Sen demek güven demek, ışık demek, ev demek.
Betty - Ama ben tehlikeli olmak istiyorum.
Betty’nin bu karmaşası oyunun temel iletisini yansıtır niteliktedir. Belki de bu yüzden Betty’yi bir erkek oyuncu oynamaktadır.
Joshua- Tanrı insanı beyaz yarattı ve ona yılanları seven kadını verdi. Başımıza bütün dertler bu yüzden geldi.
Joshua oyunun sonuna kadar köleliği içselleştirmiş ve özüne yabancılaşmış bir karakter olarak karşımızda durur.
Saunders - Kendi insanlarını dövmekten rahatsız olmuyor musun ?
Joshua - Onlar benim insanlarım değil.
Joshua önce insanlarının, sonra ailesinin ölümüne tepkisiz kalacak kadar durumunu içselleştirmiştir. Bu açıdan Betty’ile benzer bir çizgide gider. O yüzden ikisi birbirlerini çok sevmemektedir, çünkü birbirlerini izleyen gözleri, itaatin kırılacağı yolu aydınlatır ve çatışır.
Joshua- O eteğin altında senin de bacakların var, hatta daha fazlası var
Edward’la ise önce dalga geçer. Çünkü Edward köleleşememiştir. Onun bu süreci Joshua’ya kendi ırkına yaptığı ihaneti anımsatmaktadır. Joshua’nın bütün kimliği Edward’ın saçma çocukluk karmaşası karşısında çökmektedir, ikiyüzlülüğü açığa çıkmaktadır. Bu yüzden oyundaki en güçlü simge olan Edward’ın bebeğinin kafasını koparır. En sonunda da dramatik çizgisi bozulur, patronunun kafasına silah doğrultur.
Ellen- Onunla oynamıyor, sadece bakıyor.
Edward isteklerini bastırmaya çalışır. Bunu denediği ve erkekliğini kanıtlama yolunda güdülendiği de olur, çünkü egemen tarafından ona bir erkeklik kompleksi ekilmiştir. Top oyununda erkekliğini sınar. Ancak babasının diretmelerine karşı koyamaz
Edward - Babam gibi olmak istemiyorum, ondan nefret ediyorum.
Ve bebeği sahiplenir.
Edward - Senden nefret ettiğimi söyledim, ama doğru değil. Özür dilerim, özür dilerim. Lütfen beni döv ve affet.
Maud’un talihi büyümekte olan Edward’ın da başına gelmektedir. O isyanını ve isteğini devrime dönüştürme motivasyonunu kaybetmekte ve kılıksızlaşarak terbiye edilmeye sığınmakta bulacaktır çareyi. Edward annesinin isteğiyle Joshua’ya tokat atarken sonunda Joshua’nın babasını öldüreceğini tek gören o olur. Bunun karşısında yaptığı eylem “kulaklarını kapamak” olur.
İkinci perde 1979 Londra’sında geçer. Bu perdeyi önceki perdeyle bağlantılı da bağlantısız da okumamız mümkündür. Burada tahakkümün modern çağdaki tezahürünü görürüz. Sömürgecilik artık çok daha sinsi bir düzeyde, sözde, dilde ve birebir ilişkilerin kalbindedir. Ve karakterler bir cinsiyet tersinlemesiyle yansıtılmaz. Artık onlar zaten bu tersinlemeyi içlerinde barındırmakta, imge ve gösteri çağında kimlik bunalımına düşmektedirler.
Bu perdede Clive’ı boşayan ve onsuz yaşamaya çalışan Betty, ve Lin isminde yeni bir lezbiyen anneyi izleriz. Onun kızı Cathy’nin yetiştirilmesi Edward’ınkinden farklı değildir. Ancak çağın iddia ettiği özgürlük yoktur, sinsi bir şekilde derinlere inmiş bir model alma durumu vardır. Tahakküm daha görünmez, daha derin bir boyutta seyreder.
Betty - Çay yaparken kendimi iki fincan hazırlarken buluyorum, evde bir erkeğin olmaması çok garip, işleri kimin için yaptığını bilmiyor insan.
Clive’sızBetty için durum çok farklı değildir. Clive onun kafasında, hatta belki onun kafası olarak yaşar. Geldiği noktada Betty kadınları sevmiyordur. Aldığı maaşla ve anneliğiyle yeni yaşamını sürdürmektedir.Maud ve Ellen gelip eski replikleri tekrarladıklarında, cevapların değiştiğini görürüz. Ama durum değişmemiştir.Betty’nin cinsel organını keşfettiği ve devrimine gidebilecek bir isyan ve öfke ortaya çıkardığını anlattığı tiradında, onun Maud’un cesaret edemediiği şeyi yapıp yapamayacağı sorusunu sorarız.
Lin eylemde devrimi yakalamıştır. Bedeni erkeksiz yaşamaktadır. Victoria düşüncede uygular bu devrimi, bedeni kararsızdır. Martin modern bir tahakkümcüdür. O kadınları ağlatan erkeklerden değildir, tek amacı zevk vermektir. O gizli bir fetihçidir. Dahası Victoria da yeni yelken açtığı ilişkisinde Lin’e karşı Martin’den farklı değildir. Edward görünüşündeki çatışmadan kurtulmuş, bağlanabilecek bir karakter kurmuştur. Ama o da ilişkisinde herhangi bir eşten farklı değildir.
Gerry - Kendin ol
Edward - Ne demek istediğini anlamıyorum, herkes benim kadınsı davranmamı engellemeye çalıştı hep, şimdi de sen aynı şeyi yapıyorsun
Gerry - Ama rol yapıyorsun
Yeni çağda içselleştirilmiş kölelik, herkesin arzusunu bağlayacağı bir rol makinası bulmasıyla, göstermeci kimliğe dönüşmüş ve olumlanmıştır. Edward’ı artık bir kadın oyuncu oynamamaktadır. Ama Edward bir kadını oynamaktadır.
Bu bağlamda oyunun ikinci bölümünde ilk bölümdeki gibi tersinlenmiş karakterler görmeyiz. Sadece Cathy’yi bir erkek oyuncu oynamaktadır. Yazar ilk bölümde karakterleri karşı cinsiyetten oyunculara oynatarak öncelikle epik bir etki yaratıp karakterlerin inşa ve baskı süreçlerine bizi yönlendirmiş, bunu yaparken öyküyü bu süreçlerin çeşitli katmanlarına bizi savuracak bir kürek olarak kullanmış; ikinci bölümde ise bu tekniği büyük ölçüde ortadan kaldırarak farklı bir çağda, çağın bireylerin sandıklarının aksine var olma ve bağımsız dışavurum süreçlerinde ne kadar özgün ve özgür olduklarını sorgulamıştır. Dramatik akışta ilerleyen, epik ve absürd özelliklerle bu üç türünde şablonlarının dışında melez bir teknikle kurulan bu yapımda sürekli tedirgin ve gizlice dışavurulan bir çığlığın kulakları rahatsız edişini deneyimleriz. İlk bölümde bir oyuncak bebekle tehdit edilen kimlik efendinin kafasına doğrultulan bir silahla noktalanmıştı. İkinci bölümde cinsel özgürlük ve bedenin keşfiyle ortaya çıkan devrimci arzu, iki Betty’nin birbirine sarılmasıyla benliği tamamlamıştı. Ancak 79 Londra’sının modern ve sinsileşmiş geleneğinde yetişen Cathy’nin, ilk bölümlerdeki gibi erkek oyuncu tarafından oynanan tek rol olduğu düşünüldüğünde, Cathy’nin var olma hakkını talep ettiği bir toplumda nasıl tutunacağı ve kendisini bulacağı, sürekli tartışmaya açık bir soru işareti olarak kalmıştır.
ÇOK UZAKTA, BİR ÇÖZÜMLEME:
Carly Churchill’in “Çok Uzakta” oyunu sistemli bir sakinlik ve kayıtsızlıktan absürd bir paranoyaya doğru yol alır. Churchill bu oyunda, klasik anlatıların öğelerini zekice farklı kılıflara giydirir. Alımlayıcısını önce bir izlek etrafında amaca doğru yürütür, ardından bütün bu düzeneği patlatıp ortaya takip edilmesi çok zor olan bir parçacıklar akışı çıkarır. Churchill bu oyunda seyircisinin gözünü sabitlemez, seyircisine iktidar düzeneği kurabileceği bir yapı sunmaz, sadece onu kendi dünyasına sakin ve tekinsiz bir akışla davet eder. Seyirci bu dünyaya katılır ki, patlamanın fiziksel ve ruhsal etkisini bünyesinde tam olarak duyumsayabilsin ve kendi failliğini devreye sokma gereği hissetsin. Böylelikle alımlayıcı bu oyuna bakarken dikey bir perspektif seçemez; kendi varlığını ve canlılığını bu temsilde hissederek oyuna da bir canlılık ve şiddetli bir hakikat kazandırır. Bu oyunda birden paramparça olan ve izleyiciyi ters köşeye yatıran hakikatin söylenme biçimleri, gerçekten de soğukkanlı bir şiddeti duyumsatır seyircisine. İzleyici birbirine karıştırılmış ve paranoyaya dönmüş imgeler keşmekeşinde mantığının tüm odalarında dolaşır, aradığını bulamaz. En sonunda akıl bütün kapıları ve odaları, kat ettiği yolu sorgulamaya başlar. Bu ölçüde kayıtsız bir düzleme oturtulmuş ve bir şekilde mantığa büründürülmüş önermeler dizgesi, bize bütün diğer mantıklı dizgelerin kurgusal kökenini sorgulama yolunu açar. Üç bölümden oluşan bu oyun bölümler içinde de kısımlara ayrılır ve tekinsiz yapısını basit bir sistem üzerinden kurar.
Oyunun birinci bölümünde bir kız çocuğu olan Joan ve teyzesi Harper’ı görürüz. Küçük kız teyzesinin misafiridir. Öncelikle oldukça sakin, akla uygun ve içerisinin koşullarıyla ilgili bir diyalog dizisi bizi karşılar. Joan’ın “dışarı çıktım” cümlesiyle birlikte oyuna tedirginlik girer. Küçük kızın dışarıdaki yürüyüşünün mesafesi ve zamanı arttıkça gerilim de artmaktadır. Joan önce pencereden çıkar. Sonra çatıyı ve ağacı geçer. Sonra bir çığlık duyar. Gerilim artar. Öncelikle işitme devreye girer ve Joan’ın dışarıda geçirdiği vakti uzatır. Sonra bir şey “görür”. Sonra başka şeyler de görür. Sonra gördüğü şeyin bir parti olmadığını düşünmeye başlar. Çünkü insanlarla birlikte kan da vardır. Hatta bu kanın bir kısmı onun çıplak ayağına bulaşmıştır. Dokunur, hisseder. En sonunda teyzesi saklamaktan vazgeçer: “Gizli bir şeye tanık oldun.” Ama bundan sonra anlatacaklarıyla gerçeği başka bir hikayeyle çarpıtır. Sonra Joan: “Onlara yardım ediyor.” Sonra: “Amcam neden onlara vuruyordu?”. Sonra: “Sadece hainlere vurdu.” Ve sonra Harper: “İyilerin yanında olan bir hareketin parçasısın artık, gurur duyabilirsin“. Ve Joan’ın ruhu göklere yükselecektir. Şimdi uyumaya gitmesi gerekir.
İkinci bölümde bir şapka atölyesinde şapka üreten Todd ve Joan’ı görürüz. Bu bölümün ilk kısmında da diyaloglar akla yatkın ve normal akışında gelişmektedir. Ancak “Burada yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunu göreceğimiz” söylenir. İkinci kısımda ikili arasında bir tür söz oyunu görürüz ve bu oyunun arasından sözleşmelerle ilgili soru işaretleri belirir ve gerçeklik kendisini durağanlığın içinden doğurur. Soru işaretleri artar. Üçüncü kısımda Joan da soru işaretlerinin akışına kapılmıştır.Todd’dan çözüm beklentisi içindedir. Dördüncü kısımda Todd eyleme geçecektir. Konuşacaktır; işini kaybedebileceği ölçüde bir sorun söz konusudur. Ve konuşacağı kişi ona işini kaybettirtebilecek ölçüde önemli biridir. Ve beşinci kısımda normal diyaloglardan soru işaretlerine, soru işaretlerinden de eyleme giden yolda seyirci devamlılık beklerken oyunun en büyük sürprizi ve patlaması gerçekleşir. Şapkaların perişan haldeki idam mahkumlarının infaza giderken takmaları için üretildiğini öğreniriz. Altıncı kısımda Joan’ın tavrında açık bir değişiklik vardır. Artık onun saflığı ve kayıtsızlığı rahatsız edici ve ironik bir boyut almıştır. “Şapkaların cesetlerle birlikte yakılmasına yazık olduğunu düşünür.” Burada Joan’ın Todd’un kendisini değiştirdiğini ve bir şeyleri sorgulattığını söylediği kısım bu çatışmayı büyütür ve oyunun bundan sonraki belirsiz izleğini besler. Onun için “başka resmi geçitler de var”dır.
Beşinci bölümden itibaren raydan çıkmış ve tanımsız, korkunç bir imgeyle seyircisini bambaşka bir düşünce boyutuna taşımış olan oyun üçüncü kısma geldiğinde farklı bir yapısal türe bürünür. Eşekarılarıyla başlayan, kelebekler timsahlar ve geyiklerin de müdahil olduğu paranoyak bir savaş ve kutuplar dizgesi diyaloglarda yavaş yavaş işlenir. Bu esnada Joan uyumaktadır. “Yaban ördeği tecavüzcüdür, üstelik fillerin ve koreliilerin tarafındadır.“ Bu bölümde Joan’ın uyuduğu süre içinde karakterlerde seyirciyi allak bullak eden bir paranoya gün yüzüne çıkar. Tersinlenmiş ve sulandırılmış mantık, düşmanlar ve kutuplar üzerinden ilerleyen sistemin çığırından çıkması ve bireylerin beynini yakması diyaloglarla yavaş bir akışta teker teker ortaya serilir. Ardından Joan uyanır. Savaştan kaçmış , yorgun düşmüş ve teyzesinin yanına gelmiş olan Joan’ın uyku halindeki yaşantısı, içine girdiği bu yeni yaşantının etkisiyle kirlenmiş, rahatsız eden bir uyuklamaya dönüşmüştür. Son sözü o söyler. Onun ağzından korkunç şeyler duyarız, korkunç kelimeler onun ağzından birer oyuncak gibi sakin ve ritmik bir şekilde dökülmektedir. İçi dışına çıkmış mantığı savaşın gösterdiklerini birer oyuncak gibi almıştır. Onun saf zihninde paranoyayı görmek, alımlayıcıda tanımsız bir tezat ve şok olma duygusu yaratır. Şapka metaforu ise, içinde barındırdığı olağanüstü ironi ve anlatım gücüyle, bireyin iktidarın tahakkümündeki yaşantısında suçla ve çirkinlikle nasıl da göbekten bağlı olduğunu ve pay sahipliğinden kaçamayacağını imler niteliktedir.
#caryl churchill#tiyatro#dramaturgy#inceleme#sahne#sahne sanatları#dramaturji#postdramatik#tiyatro yazıları#tiyatro eleştiri#sanat eleştiri#çağdaş tiyatro#sanat#absürd tiyatro
0 notes
Text
ANATOMİSANATEVİ - PRO+ (2)
Animasyon sanatı, hayal gücünün sınırlarını zorlayan büyülü bir dünyadır ve bu dünyaya girmek isteyenler için doğru eğitimle kapılar açılabilir. "Çizgi Film Animasyon Hazırlık Kursu" başlığı altında, genç yeteneklerin hayallerini gerçeğe dönüştürmek için gereken bilgi ve becerileri kazanmalarını sağlıyoruz. Bu kurs, çizgi film animasyonu konusunda derinlemesine bir anlayış sunmanın yanı sıra, sahne dekor ve kostüm tasarımı gibi önemli alanlarda da yetenek geliştirmenizi mümkün kılıyor.
Çizgi Film animasyon hazırlık kursu
Çizgi film animasyon hazırlık kursu, yaratıcılığınızı ve hayal gücünüzü sınırlara zorlayarak ifade etmenin en eğlenceli yollarından biridir. Bu alanda bir kariyer yapmak isteyenler için, çizgi film animasyon hazırlık kursu en önemli adımlardan biridir. Peki, bu kurslar neden bu kadar değerlidir?
Öncelikle, çizgi film animasyonu temelde çizim, hikaye anlatımı ve teknik bilgi birikimi gerektirir. Kurslar, katılımcılara gereken tüm bu becerileri kazandırmayı amaçlar. Temel çizim tekniklerinden, karakter tasarımına, sahne düzenlemelerinden ses efektlerine kadar birçok konuyu kapsayan eğitimler sunulur.
Bu eğitimlerin içeriğinde öğrencilere, animasyon yazılımları hakkında bilgi verilir. Özellikle Adobe After Effects, Toon Boom Harmony ve Blender gibi programlar sıkça kullanılır. Eğitim sürecinde, katılımcılar bu araçları etkin bir şekilde kullanmayı öğrenirken, pratik yapma imkanı da bulurlar.
Bir diğer önemli nokta ise, çizgi film animasyonunun sadece teknik bilgi değil, aynı zamanda yaratıcılık da gerektirdiğidir. Bu nedenle kurslar, öğrencilerin özgün fikirler geliştirmelerini teşvik eder, hikaye anlatım becerilerini geliştirir ve farklı stillerde animasyon yapmalarını destekler.
Bir çizgi film animasyon hazırlık kursu almak, öğrencilerin portföylerini geliştirmeleri için de oldukça önemlidir. Kurs sonunda elde edilen projeler, adayların iş başvurularında büyük avantaj sağlayabilir. Ayrıca, birçok kurs sağlayıcısı, mezunlarına staj ya da iş bulma konusunda yardımcı olmaktadır.
Son olarak, çizgi film animasyon alanındaki kariyer fırsatları son derece geniştir. Film endüstrisi, televizyon, reklamcılık ve hatta oyun tasarımı gibi birçok alanda iş imkanı bulmak mümkündür. Bu nedenle, bu sektöre giriş yapmak isteyen bireyler, çizgi film animasyon hazırlık kursu ile donanımlarını artırarak, hayallerine bir adım daha yaklaşabilirler.
Sahne Dekor ve kostüm tasarımı yetenek sınavlarına hazırlık
Sahne dekor ve kostüm tasarımı yetenek sınavlarına hazırlık, tiyatro ve sahne sanatları dünyasında son derece önemli bir yer tutar. Bu alanda kariyer yapmak isteyenler için, yetenek sınavlarına hazırlık süreci oldukça kritiktir. Yetenek sınavları, öğrencilerin yaratıcılıklarını, teknik becerilerini ve sanatçı kimliklerini gösterebilecekleri bir fırsattır.
Özellikle sahne dekoru yaratırken, mekânın atmosferini iyi bir şekilde yansıtmak ve karakterlerin duygularını hissettirmek gerekir. Bu nedenle, dekor tasarımı üzerine eğitim almak, adayların sahne sanatları alanındaki derinlemesine bilgilerini geliştirmelerine yardımcı olur. Öğrenciler, farklı malzeme ve tekniklerle çalışarak sağlıklı bir temel oluşturabilirler.
Kostüm tasarımı ise bir diğer önemli alandır. Kostümler, karakterlerin kimliğini ve hikâyenin atmosferini belirlemede büyük rol oynar. Adayların, giysi tasarımı, renk teorisi ve dikiş gibi konularda iyi bir eğitim alması gerekmektedir. Yetenek sınavlarına hazırlık aşamasında, adayların bu bilgilerle donatılması, onlara önemli bir avantaj sağlar.
Yetenek sınavlarına hazırlanırken en önemli adımlardan biri, bol miktarda pratik yapmaktır. Sahneye çıkmadan önce, projeler geliştirmek ve bu projeleri sergilemek, adayların kendilerine olan güvenlerini artırır. Ayrıca, öğretmenlerden ve uzmanlardan geri dönüş almak, geliştirilmesi gereken yönleri görmek açısından faydalıdır.
Bunun yanı sıra, sahne dekoru ve kostüm tasarımı ile ilgili güncel trendleri takip etmek, öğrencilerin yaratıcı süreçlerine büyük katkı sağlar. Yeni teknik ve malzemeler hakkında bilgi edinmek, sahne sanatlarında farklılık yaratmalarına olanak tanır.
Sonuç olarak, sahne dekor ve kostüm tasarımı yetenek sınavlarına hazırlanmak, disiplinli bir çalışma ve sürekli pratik gerektiren bir süreçtir. Bu alanda başarılı olmak isteyenler için doğru eğitim ve destekle, hayallerine ulaşmaları mümkündür.
Özel yetenek sınavlarına hazırlık kursu
Sanat alanında kariyer yapmak isteyen öğrenciler için önemli bir adım olmaktadır. Bu kurslar, öğrencilerin yeteneğini geliştirmelerine ve sınavların gerektirdiği becerileri kazanmalarına yardımcı olur.
Kurslar genellikle çeşitli disiplinlerde verilmektedir. Öğrenciler, kendi ilgi alanlarına göre resim, müzik, tiyatro veya dans gibi alanlarda eğitim alabilirler. Eğitim sürecinde öğrencilere, teknik beceriler kazandırmanın yanı sıra, yaratıcılıklarını ortaya çıkarmalarına da olanak sağlanır.
Bu tür kurslar, genellikle eğitim programının bir parçası olarak pratik dersler içermektedir. Öğrenciler, uygulamalı olarak öğrenerek, seçme sınavları için hazır hale gelirler. Ayrıca, kurs süresince alınan geri bildirimler, öğrencilerin gelişimini destekler.
Özel yetenek sınavlarına hazırlık kursu, öğrencilere deneme sınavları ve ücretli yarışmalar gibi fırsatlar sunarak, gerçek sınav deneyimi yaşatır. Bu deneyimler, öğrencilerin kaygı düzeylerini azaltmalarına ve performanslarını artırmalarına yardımcı olur.
Sonuç olarak, özel yetenek sınavlarına hazırlık kursu almak, sanat alanında kariyer hedeflerine ulaşmak isteyenler için kritik bir öneme sahiptir. Bu kurslar sayesinde öğrenciler, hem akademik hem de pratik anlamda donanımlı hale gelirler.
749 notes
·
View notes
Note
Astroloji gerçek değilse bu kizin aslan yükselen Venüs’te ve birinci evde kavuşumda olmasını nasi açıklıyorsunuz
RESMEN İLGİ ODAĞI OLMAMAK GİBİ BİR ŞANSIN YOKMUŞ BALIM
Ay MARŞ KAVUSUMU ve terazide ve 3.evde
sadece tutkulu olduğun estetik sanatsal şeyler hakkında harekete geçmek motive olmak bunun disinda eringeçlik? Ve tartışırken asla geri çekilmeme ???
Bi de haritanın ortasinda nal kadar üçgen var 1 10 ve 7.evde
Güzellik dış görünüş ile sağlanan kariyer ve bundan doğan birliktelik ????Kad Aslan ??
Eğer hayatının bir döneminde tiyatro sinema gibi sahne sanatları ile ilgili bi is yapmazsan gel beni dava et
Süper harita bu arada bi tik sinir ve üşengeçlik verebilir konumlar o kadar
Kocan ünlü olabilir
yavrum sen niye benim hritama bakion manyak
4 notes
·
View notes
Text
"Önce şiirden anlamı kaldırdılar, sonra müzikte melodiyi öldürdüler. Ya resim? Çizgi çizmesini bilmeyenler hemen meşhur oluyorlar. Sanatı öldürdüler!"
Oğuz Atay, Sahne sanatları Oyunlarla Yaşayanlar
3 notes
·
View notes
Text
Kocaeli'de minikler Cumhuriyet'i coşkuyla kutladı
https://pazaryerigundem.com/haber/190204/kocaelide-minikler-cumhuriyeti-coskuyla-kutladi/
Kocaeli'de minikler Cumhuriyet'i coşkuyla kutladı
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin organize ettiği 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı etkinlikleri kapsamında çocuklar, Cumhuriyet’in 101’inci yılını coşkuyla kutladı
KOCAELİ (İGFA) – Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde 29 Ekim 1923’te yazılan kurtuluş destanının gururu, her yıl olduğu gibi bu yıl da ülkemizde coşku ve heyecanla kutlanıyor. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, bu sene 101’inci yaşını kutladığımız Cumhuriyet Bayramı için kentin dört bir yanında etkinlikler düzenliyor. Bu kapsamda Doğu Kışla Gençlik Parkı’nda gerçekleştirilen etkinliğe katılan çocuklar ve aileler bayramın tadını doyasıya çıkardı.
CUMHURİYET YÜRÜYÜŞÜ
Kadın ve Aile Hizmetleri Dairesi Başkanlığı tarafından Doğu Kışla Gençlik Parkı’nda organize edilen Cumhuriyet’in 101. yıl dönümü kutlamaları bando eşliğinde yapılan kortej yürüyüşüyle başladı. Lokomotif Çocuk Köyü ve çevre okul öğrencilerinin katıldığı Cumhuriyet yürüyüşüne öğretmenler, aileler, Kadın ve Aile Hizmetleri Dairesi Başkanı Nagehan Malkoç ve müdürler de eşlik etti. Yürüyüşte öğrenciler “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir” yazan dövizler taşıdı.
Yürüyüşün ardından Lokomotif Çocuk Köyü’nün minik müzisyenleri sahne aldı. Marş-ritim çalışması ve koro gösterisi yapan minikler izleyenlerin beğenisi kazandı. Çevre okulların sahne gösterileri, ront ve müzikal performanslarıyla devam eden etkinlikte, animasyon ekibi çocuklara eğlenceli anlar yaşattı. Bubble Show, Rafadan Tayfa maskotları ve tahta bacak gösterileri çocuklar tarafından büyük ilgi gördü.
ÇOCUKLARA ÖZEL ATÖLYELER
Diğer yandan çocuklar için özel atölyeler de düzenlendi. Melamin tabaktan bayrak yapımı, kitap ayracı, yaka kartı, taç yapımı ve büyük bayrak yapımı gibi el sanatları atölyeleri çocukların katılımıyla gerçekleşti. Ayrıca çocuklar için düzenlenen yüz boyama etkinliği, çocukların büyük ilgisini çekti. Çeşit çeşit renklerle yüzlerine bayrak, yıldız ve Cumhuriyet temalı desenler çizdiren minikler, arkadaşlarıyla birbirlerine göstererek mutluluklarını paylaştı.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Text
Atlas 1948'de 'Bir Cumhuriyet Şarkısı' Gösterimi
Atlas 1948’de Özel Gösterim: “Bir Cumhuriyet Şarkısı” Beyoğlu’nun kalbinde, modern dijital alt yapısı ile dikkat çeken Atlas 1948, film festivallerine, galalara, ülke sinemalarına ve vizyon filmlerine ev sahipliği yapmanın yanı sıra sahne sanatları ve konserlere de kapılarını açıyor. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı haftasında bu tarihi mekân, çok özel bir yapım olan “Bir Cumhuriyet Şarkısı”na ev…
#Atlas 1948#Bir Cumhuriyet Şarkısı#Cumhuriyet Bayramı#Film Festivali#film gösterimi#müzik yayınları#sanat devrimi#Türk sineması#türkiye#Yağız Alp Akaydın
0 notes
Text
Vîdeo - "Jina Kevnefiroş" li ser dikên Zanîngeha Dîcleyê bû
Kargeha Hunerên li ser Dikê ya Dîcleyê ( Dicle Sahne Sanatları Atölyesi) li Zanîngeha Dîcleyê lîstika şanoyê ya bi navê “Jina Kevnefiroş” lîstiye. Bi vîdeoya Sînem Xorekîyê kerem bikin li beşeka wê lîstikê temaşe bikin. Vîdeo: Sînem Xorekî
0 notes
Text
Murat Han Kimdir
Sinema ve dizi oyuncusu Murat Han, 1 Mayıs 1975 tarihinde Ankara’da dünyaya geldi.Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Tiyatro bölümü mezun oldu.Daha sonra Los Angeles’ta Stella Adler oyunculuk akademisini bitirdi, 9 sene kadar Amerika’da yaşadı ve oyunculuk yaptı.2007 senesinde ilk filmiyle Altın Portakal ödülü kazandı.Rol aldığı bir diğer film Nurgül Yeşilçay ile oynadığı…
0 notes
Text
Namık Ekin, Ünlü Komedyen Cem Yılmaz’ın Adını Verdi.
82 yaşındaki efsanevi rekortmen ve eski SAT komandosu Namık Ekin, geçtiğimiz günlerde Yelda Başaran ile Hürriyet Kelebek’te "İyi Yaşam Sanatı" adlı köşesinde denizde yüzme taktikleri üzerine bir röportaj verdi. Bu röportajda Ekin, geçmişte Cüneyt Arkın ve Tanju Korel gibi birçok değerli sanatçıya dövüş sanatları ve yüzme gibi çeşitli branşlarda eğitim verdiğini belirtti. Günümüz sanatçıları arasında kiminle çalışmak istediği sorulduğunda ise Namık Ekin, ünlü komedyen Cem Yılmaz'ın adını verdi. Ekin, Cem Yılmaz'ın zekâsının ve vücut yapısının hem karada hem de denizde performans sergilemeye çok uygun olduğunu söyledi. Cem Yılmaz'ın üstün zekâsına vurgu yapan Ekin, profesyonel bir sporcunun da hem fiziksel hem de zihinsel anlamda kıvrak zekâya sahip olması gerektiğini belirtti.
Ekin, Cem Yılmaz'ın yakın zamanda çektiği bir filmde "SAT komandosu Namık Ekin gibi olamadık" diyerek kendisiyle dalga geçtiğini hatırlatarak, Yılmaz'ı sevdiğini ve eğer gençken kendisine gelseydi onu SAT komandosu yapabileceğini, hatta olimpiyat şampiyonu bile olabileceğini ifade etti. Yılmaz’ın sahne şovlarında takıntı haline getirdiği karın yağlarını kasa çevirebileceğini ve yakında çekeceği sinema filmi öncesi onu “Ultra Fit Cem Yılmaz” yapabileceğini söyleyerek Yılmaz’a meydan okudu. Namık Ekin'in açıklamaları, hem Cem Yılmaz'ın fiziksel potansiyelini övgüyle ele alması hem de mizahi bir dille meydan okumasıyla dikkat çekti. Read the full article
0 notes
Text
Arif Atalay
1987'de Erzurum'da doğdu.
2010 yılında Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne Sanatları Bölümü Oyunculuk sanat dalından mezun oldu. Mezun olduktan sonra 'Koordinatör' olarak okulda 7 yıl kadar Sahne, Rol, Konuşma Sanatı dersleri verdi. 2016 yılında Atatürk Üniversitesi Oyunculuk bölümünün mezuniyet oyunu olan Shakespeare'nin 'Biz Yaz Gecesi Rüyası'nı yönetti. 2019 yılında "Brecht Oyunlarında Savaş Olgusu" başlıklı teziyle yüksek lisansını tamamladı.
2010 yılında Devlet Tiyatroları'nın açmış olduğu sınavı kazanarak Erzurum Devlet Tiyatrosu'nda çalışmaya başladı. Yirmiyi aşkın oyunda görev aldı. Halen İstanbul Devlet Tiyatrosu'nda çalışmaktadır.
Rol Aldığı Bazı Oyunlar:
Asiye Nasıl Kurtulur (Yönetmen: Doğan Yağcı) - Erzurum Devlet Tiyatrosu
Cumhuriyetin İlk Sadası (Yönetmen: Mehmet Yıldız) - Erzurum Devlet Tiyatrosu
Fermanlı Deli Hazretleri (Yönetmen: Münir Canar) - Erzurum Devlet Tiyatrosu
Özgürlüğün Bedeli (Yönetmen: Yunus Emre Bozdoğan) - Erzurum Devlet Tiyatrosu
Herkes mi Hırsız (Yönetmen: Cengiz Toraman) - Erzurum Devlet Tiyatrosu
On İkinci Gece (Yönetmen: Zurab Sikharulidze) - Erzurum Devlet Tiyatrosu
Kuvayi Milliye Destanı - Erzurum Devlet Tiyatrosu
Maskeliler (Yönetmen: Yunus Emre Bozdoğan) - Erzurum Devlet Tiyatrosu
Meraki (Yönetmen: Ömer Naci Topçu) - Erzurum Devlet Tiyatrosu
Buzlar Çözülmeden (Yönetmen: Pınar Aras) - Erzurum Devlet Tiyatrosu
Deli Bayramı (Yönetmen: Hakan Alkan) - Erzurum Devlet Tiyatrosu
Kayıp El (Yönetmen: Kuvvet Yurdakul) - Erzurum Devlet Tiyatrosu
Sersemler Evi (Yönetmen: Toby Wilsher) - Erzurum Devlet Tiyatrosu
Yönettiği Oyunlar:
Palto - Gogol - Erzurum Devlet Tiyatrosu
Alaaddin'in Sihirli Lambası (Çocuk Oyunu) - Anonim - Erzurum Devlet Tiyatrosu
Bir Flamingonun Renkli ve Çiçekli Hayatı (Çocuk Oyunu -) S. Cevher, Ç. Yılmaz - Erzurum Devlet Tiyatrosu
0 notes
Text
İtalya’da klasik müzik konserlerinde türkü söyleyen kız
Yaşar Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Bölümü Yüksek Lisans öğrencisi çello sanatçısı Adasu Akın, müzik tutkusuyla sınırları aşıyor. Beethoven’dan Neşet Ertaş’a birçok farklı eseri hem çalıp hem söyleyerek seslendiren ve kendine has bir tarz oluşturan Akın’ın çok yakında kendine ait besteleri yayınlanacak. Yaşar Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Bölümü Yüksek Lisans öğrencisi çello…
0 notes
Text
Uranüs 5. Evde
Uranüs 5. Evde
Uranüs 5. evde hangi konuları ve alanları etkiler? Uranüs 5. ev konumunda hangi burçla nasıl etkiler? Transit Uranüs 5. evde nasıl etkiler? 5. Evde Uranüs Olumlu ve olumsuz etkileri nelerdir?
Uranüs 5. Evde Anlamı, Açı Etkileri ve Burç ve Evlere Göre Yorumlar
Uranüs'ün 5. evdeki konumu, bireylerin
sanatsal potansiyelini,
romantik yanlarını,
hobilerini,
eğlence anlayışını,
aşk hayatını ve
çocuklarla olan ilişkileri
sıra dışı ve yenilikçi bir biçimde etkiler. 5. ev sanat, romantizm, kişisel eğlence ve çocuklarla ilgili alanları yönetir. Bu evde Uranüs varlığı, ilişkilerde bağımsızlık ve özgünlük arayışı, sanatsal faaliyetlerde yenilikçi yaklaşımlar ve ebeveynlikte özgürlükçü yöntemler getirir. Uranüs'ün 5. evdeki etkilerini anlamak, kişisel gelişim ve sanatsal projelerde stratejik adımlar atarak bu enerjiyi en iyi şekilde kullanmanızı sağlar.
5. Ev ve ��zellikleri
Astrolojide doğum haritası, bir bireyin doğum anındaki gökyüzü konumlarını yansıtarak kişisel özellikler ve yaşam olayları hakkında bilgi verir. Haritanın her evi belirli yaşam alanlarını temsil eder ve bu bağlamda 5. ev,
sanat,
çocuklar,
aşk ilişkileri ve
kişisel eğlence
ile ilişkilidir. Sabit doğum haritasında 5. evin etkileri, bireyin sanatsal potansiyelini, romantik ilişkilerini ve çocuklarla olan bağlarını belirgin bir şekilde şekillendirir.
5. evin en belirgin özelliklerinden biri, sanat ve ifade alanıdır. Bu evde güçlü etkilere sahip olanlar, sanatsal yeteneklerini ve kendilerini ifade etme kapasitelerini daha yoğun yaşayabilirler. Bu kişiler,
sahne sanatları,
yazarlık,
resim
gibi sanatsal uğraşlarda başarılı olabilirler. Bunun nedeni, doğum haritasındaki 5. evin, kişinin içsel enerjisini dışa vurmada ve yeni şeyler oluşturmada büyük rol oynamasıdır.
Aşk ilişkileri ve romantizm de 5. evin kapsamındadır. Uranüs 5. evde bulunduğunda, bireylerin aşk hayatlarında özgün ve sıradışı deneyimler yaşama olasılığı artabilir. İlişkilerde daha bağımsız, yenilikçi ve bazen de beklenmedik davranışlar sergileyebilirler. Bu durum, ilişkilere yoğun bir tutku ve heyecan katabilir, ancak aynı zamanda ani değişikliklere ve sürprizlere de açık olabilir.
Bu ev ayrıca çocuklar ve çocuklarla olan ilişkileri de yönetir. Sabit doğum haritasında 5. evin vurgulanması, bireyin ebeveynlik rolüne olan yaklaşımını belirleyebilir. Uranüs 5. evde yer aldığında, çocuklarla ilişkilerde sanatsal ve alışılmışın dışında yöntemler benimsendiği gözlemlenebilir. Ebeveynler, çocuklarına özgür ve keşfetmeye yönelik bir yetiştirme ortamı sunma eğiliminde olabilirler.
Kişisel eğlence ve hobiler de 5. ev kapsamındadır. Uranüs'ün bu evdeki konumu, bireylerin sıra dışı hobiler ve etkinliklerle ilgilenme eğiliminde olduğunu gösterebilir. Bu kişiler, kalıpları yıkarak ve alışılmışın ötesine geçerek kendilerine has ilgi alanları oluştururlar.
#uranüs#astroloji#doğum haritası#akrepblog#akrep blog#uranüs 5. evde#5. ev uranüs#transit uranüs#transit uranüs 5. evde#uranüs transitte 5. evde#uranüs açıları#uranüs 5. evde nedir#uranüs 5. evde ne demek
0 notes
Text
Şahan Gökbakar baba mı oldu? Şahan Gökbakar kilo mu verdi? Şahan Gökbakar 22 Ekim 1980 tarihinde İzmir'e dünyaya gelmiştir. 8 yaşında iken babası vefat eden Gökbakar, ilk, orta ve lise öğrenimini Ankara ODTÜ Koleji'nde tamamlamıştır. Lisans eğitimini ise Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Tiyatro bölümünde tamamlamıştır. Hayran kitlesi tarafından bu ve bu tarz çok fazla soru sorulmaktadır. Şahan Gökbakar hakkında merak edilen ... https://www.begonya.com/sahan-gokbakar/?feed_id=191702&_unique_id=66589a2f942b3
0 notes
Video
youtube
Kusura Bakma - Kafadar ✩ Ritim Karaoke Orijinal Trafik (Fantezi Pop) Ayrıcalıklardan yararlanmak için bu kanala katılın: ( Join this channel to enjoy privileges.) ✩ https://www.youtube.com/channel/UCqm-5vmc2L6oFZ1vo2Fz3JQ/join Şarkının Orijinal Versiyonunu Linkten Dinleyip Ritim Karaokesiyle Çalışabilirsiniz. ✩ https://youtu.be/JXsyo5wAjTs Aykut ilter Ritim Karaoke Kanalıma Abone Olun Beğenip Paylaşın. Kusura Bakma - Kafadar ✩ Ritim Karaoke Orijinal Trafik (Fantezi Pop) SÖZ MÜZİK TUĞKAN C Bm Birden, geldin aklımdan içimden C Bm Kalbimde bitmeyen bir parça en temiz yerinden D C Sahiden bekleyen en aptal halime gülen Bm Am Sana kızgın sana hasret yine ben, yine ben Am C Bm Neden bilmem Em D Bm Kusura bakma seni unutamadım Am Em Bu benim hatam ne yapsam olduramadım D Bm Alev alev yanıyor can kafesim C Kesilir nefesim seni bırakamadım Em D Bm Kusura bakma seni unutamadım Am Em Bu benim hatam ne yapsam olduramadım D Bm Alev alev yanıyor can kafesim C Kesilir nefesim seni unutamadım Em D C Ne yapsam olduramadım Em D C Seni bırakamadım Kafadar Grubu kurucuları Timur Atasever, Mert Alp ve Hüseyin Pulant'tır. Timur Atasever Kafadar grup üyesi solisti Timur Atasever 1974 yılında Istanbul'da doğdu. İlk, orta ve lise eğitiminin ardından İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuarı Temel Bilimler bölümüne girdi. 19 yaşında başladığı viyolonsel eğitimini sahne deneyimleri ile pekiştirdi. 21 yaşında yaylı grubu ile birlikte albüm kayıtları ve sahnelerde yer aldı. Halen İstanbul Strings Yaylı grubunda çellist olarak albüm kayıtlarına devam etmektedir. Sahnede de Türkiye'nin çok değerli sanatçılarının arkasında yer aldı. Bunlar arasında Ebru Gündeş, Tarkan, Sezen Aksu, Bülent Ersoy, Ajda Pekkan, İbrahim Tatlıses, Selami Şahin, Şebnem Ferah, Gülşen, Funda Arar, Natasha Atlas gibi çok değerli isimler yer almaktadır. Halen Ebru Gündeş'in sahnesinde kendisine eşlik etmekten çok büyük keyif almakta ayni zamanda çeşitli albüm kayıtlarında yer almaktadır. Mert Alp Kafadar grup üyesi 19 temmuz 1985’te Karamürsel’de doğdu. Ortaokul ve lise yıllarında güzel sanatlar ve yarı zamanlı İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarında flüt eğitimi aldı. Üniversite yıllarında Yıldız Teknik Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları bölümünde flüt eğitimine devam ederken misafir öğrenci olarak gittiği Bilgi Üniversitesi Caz Müzik bölümünde caz teorisi ve armonisi üzerine çalıştı. Üniversite yıllarında sahne ve studyoda çeşitli sanatçılara klavye, gitar, flüt , klarnet ve saksafonla eşlik etti. 2006 yılından beri dizi, film, reklam müzikleri ve çeşitli sanatçılara albümlerinde aranjörlük ve prodüktörlük yapmaya devam etmektedir. Hüseyin Pulant kafadar grup üyesi 2 ağustos 1982’de İstanbul’da doğdu. Ortaokul, lise ve üniversiteyi İstanbul Teknik Üniversitesi Türk müziği devlet konservatuarı Klarnet bölümünde okudu. Lise yıllarında sahne çalışmalarına başladı.17 yaşında uzun süren yurt dışı turnesinden sonra Türkiye’de ve Avrupa’da bir çok festivalde sahne aldı.halen tv programları,dizi müzikleri ve albüm kayıtlarının yanı sıra sahne çalışmalarına da devam etmektedir Bu Aşk Bu Aşk · 2024 Kusura Bakma Kusura Bakma · 2021 Rüyalarda Buluşuruz Rüyalarda Buluşuruz · 2022 Aşık Aşık · 2023 Yalan Olur Yalan Olur · 2022 Suya Hapsettim Suya Hapsettim · 2022 Kaybolurum Gülüşünde Kaybolurum Gülüşünde · 2023 Vur Dibine Vur Dibine (İbrahim Erkal Hürmet 3) · 2023 Devran Devran · 2022 Şeytan Şeytan · 2023 Deli Yarim Deli Yarim · 2024 Tuğkan, 17 Ocak 1996 tarihinde Sakarya’da doğdu. Tam adı Tuğkan Kurt’tur. Çocukluk yıllarından beri müzikle iç içeydi. Henüz iki yaşındayken bütün oyuncaklarını enstrümanlardan seçmeye başladı. Küçüklüğünde en sevdiği eşya evdeki kasetçalardı. Anaokulundan itibaren eğitim hayatında katıldığı tüm tören, balo ve organizasyonlarda sahnedeydi. Daha ilkokul yıllarında il genelinde düzenlenen şiir ve kompozisyon yarışmalarında aldığı derecelerle yazarlık kabiliyeti de tescillendi. Aktif olarak yaptığı futbol sporu ile çocukluğu boyunca futbolcu olma hayali kuran Tuğkan, yaşadığı bir sakatlık sonucu futbola ara vermek zorunda kaldığı günlerde evde gitar çalmayı öğrendi ve ilk bestelerini o dönem yapmaya başladı, henüz 15 yaşındaydı. Üniversite eğitimi için Sakarya Üniversitesi’ni seçen Tuğkan Devlet Konservatuarı’nda eğitim görmektedir. Kariyeri 2016 yılında amatör çalışmalarını sosyal medya üzerinden paylaşmaya başladı ve 3 yıl gibi bir sürede
0 notes
Link
0 notes