#ruh bunalımı
Explore tagged Tumblr posts
Text
“Salavat çekmek insanın ruhunda olan marazlara da şifa olur. Ruhum sıkılıyor bunalıyorum çeşitli haller bu neden oluyor? Ruhun sıkıntısı var. Onun için Peygamberin kelamına müracaat et. Salâtu selamı çok oku hadis oku. Bak o hastalık senden nasıl gidiyor.”
Mahmut Esad Coşan Hoca Efendi
#salavat#ruh#şifa#bunalım#sıkıntı#peygamber#okumak#salavatı şerife#ruh sıkıntısı#ruh bunalımı#mahmut esad çoşan
117 notes
·
View notes
Text
Fotoğrafını görünce Hakan Günday'a da haksızlık etmeyim, belki ikibinlerin başında tanışıp konuşmuşuzdur diye düşündüm. Bana kalsa ben mağarada yaşıyordum ama okuldan kalan, hüseyin enflasyonunda başka bir hüseyin olan arkadaşım, bu romanların psikolojisindeydi, o çağırır, bana garip gelen tiplerle tanıştırırdı. Garip dediysem, metal gurup baskılı tişört giyen, saçı uzun bütün erkekler benim için garipti. Küpesi filan varsa daha da garipti.
Geçmişte tanışmış olma ihtimalimiz yüzünden Kinyas ve Kayra'yı da yarım bırakmadım bitirdim.
Bizim kuşağın içinde bir moda mıydı, bir salgın hastalık mıydı, gerçekten Kinyas gibi tipler vardı. Bahsettiğim Hüseyin tam o dönemde Kinyas gibi bir tip. "Tutunamayanlar" kitabını kutsal kitabı yapmış bir herif. Tek dersten okulu son yılında bırakmış. Bir saat önce Avusturalya'ya gitmeye kadar verir, beş dakika sonra intiharını kaçınılmaz görür vs. Babasından yada kardeşinden kirayı ödemesi için gelen parayı da biraya yatırır. Sonra yeninden beş parasız intihar adayı.
Fikri diye de bir arkadaşı vardı. O da Kayra. Aynı adamlardı. Bu yüzden Kinyas ve Kayra bana zaten çok iyi bildiğim kişilik tiplerini ve hayat biçimlerini anlatıyor.
Böyle bir yakınlık kurunca Ziyan'ı da okuyum dedim. Kitabın henüz başındayım ama bu da Hüseyin moduyla açıldı.
Bahsettiğim Hüseyin okulu bitirip kısa dönem askerlik yapabilecekken bitirmeden gitti Urfa'da onsekiz ay askerlik yaptı .
----
İki kitapta da ortak bir tema olarak "askerlik korkusu" var.
O zaman bedelli filan böyle yaygın değil. Muhallebi çocukları askerlik fikrinden dehşete düşüyor.
E yani sen ankarada dumanaltı kahvelerde güzel hatunların içinde otururken kalk git Van'da dağ başında eksi yirmi beşte ellerin tüfeğe yapışacak soğukta nöbet tut. Uykusuz, yarı tok yarı aç. Korkularla kuşatılmış... Tabi ki dehşet.
---
Kesin olmamakla birlikte tam bu nedenle yani askerlikten bile korkacak bir yumuşaklıkta oldukları için mesela intihar fikirleri filan bana hep "yapay" gelmiştir. Rol icabı bir vahşet midir yoksa benim anlayışımdan uzak mıdır bundan emin olamam ama Hüseyin'in intihar etmeyeceğini biliyordum.
Hüseyin'in sınıfsal temelleri sözlerini iki kat yalanlıyordu. Çünkü bir aşk bunalımı, askerlik korkusundan intihar edecek yada delirecek hale gelmek gibi işler en başta andığım muhallebi çocuklarının bunalımı olabilir. Burjuvalara ait sorunlar olması biraz doğal ama işçilikten köylülükten gelme bir adam için burjuva bunalımları, burjuva delilikleri de lükstür. Köylüsün sen! Bir burjuva gibi delirebileceğini kim söyledi? Yok öyle bir hakkın. Ancak rolünü yaparsın. O rolü de ben yemem tabii.
O yıllarda zenginler için askere gitmek sorunu çok büyük sorundu. Bakın askerlik yapmamış olmaları, sahte çürük raporları filan yapıştı kaldı kaç ünlünün sırtına. Ucuz yollu milliyetçilik yapacakları zaman hemen lafı yiyorlar çürük raporu aldıkları konusunda.
Devletimiz sonra biraz da ucuzlatarak çözdü çok şükür bu sorunu. Artık bedelli askerlik olduğu için sevgili zenginlerimizin çocuklarının sahte çürük raporları almasına gerek kalmadı. Hem benim zamanımda bedelli askerlik otuz bin dolardı. Rahat bir ev alınıyordu o paraya. Şimdi çok daha ucuz.
---
Neyse ki ben daha lise yıllarımda Nietzhe'den güç almıştım. "Sert hayat erkeklerin işi" cümlesi benim dayanaklarımdan biriydi. Tabii ki saçı uzun küpeli oğlanlara bu hayat zor gelecekti. Sert hayat bizim işimizdi çünkü biz erkektik.
O zamanlar kinyas-kayra tiplemsindeki gençliğe bakışım böyleydi. Benim nezdimde "gerçek erkekler" olamadıkları için onları aşağılıyordum. Tabii burda kastettiğim biyolojiyle ilgili değil. O saçı uzun oğlanlar belki bıkacak kadar çok, benim hayalimde bile göremeyeceğim güzel kızlarla sevişmiştir. Bu olasılığı o günde biliyordum. Kastettiğim, ruh anlamında, her zorluğa metanetle göğüs gerecek, kendini bırakmayacak, teslim olmayacak erkek olmak.
---
Bir gün çocuklarınız olursa tabii bir burjuvanın lükslerinden mahrum kalmasın isteyeceksiniz ama ruhsal olgunluğu adına onları " gerçek erkekler" olarak yetiştirmeniz onlarında dünyanın da iyiliğine olur.
0 notes
Text
bunalımlı ruh hali
çıkamıyorum bu halden çünkü düşüncelerim beni yalnız bırakmıyor.mesela bir arkadaşım olsa daha iyi olurdu çünkü bu çağda bulmak çok zor .trnın durumu ve cevre bunalımı hep benı asagı cekıyor.bence saygı ve hosgoru duymak cok zor olmamalıya ,herseye karısan bırılerı var tamam benım aılem oyle degıl ama cevre baskısı cok kotu bısey örnegın kucucuk bır seyı bıle çok yorumluyorlar ve cekılmez hale gelıyo.bızmı cok safız cevremı çok dogru anlayamıyorum.ulkede sureklı donen bır dın var ama bundan bıhaber gıbı hareket edıyorlar cunku saygı sevgı yok .en basıtı kadınları hep onlara hızmet etmelerının dının geregı oldugunun arkasına sıgınan bır sıstem var hayır ya dın bu degıl.kadının ve erkegın bırbırıne karsı hıçbır ustunlugu yok .ibadet desen aynı hersey aynı ama neymıs efendım onlar ustunmus ne ustunlugun var lan .kımse kımseden ustun degıl kardesım aydınlanın artık sızın yuzunuzden dını bırakan bınlerce ınsana karsı sorumlusunuz ve ben kendımı bıldıkten sonra benı kımse degıstıremez
yasamak zor derler ya evet bunalımlı ruh halı ıgrenc bısey zaten pek okuyamadım covıd ,deprem vs. bari yasamayı becerım ondada zorlanıyorum bıtek ben olmadıgınıda bılıyorum mesela Arap adetlerıne uymayın bosuna demıyor aziz sancar
dın ınsanın ıcındedır bızımkıler gosterıs olsun dıye resmen yasıyolar dınını yasama demıyor kımse mısal ben la ılahe ıllalah bak ben açık bır muslumanım ve bunu dıyebılıyorum ıbadetımıde yapıyorum kımene ama acık ınsanları bızımkıler begenmıyor nıyeyse begendırmek zorundada degılız
ıste hep aklıma takılıyor bu kadına zulmetme dın bu degıl keske herkeste bılse
1 note
·
View note
Text
Yazarlar yazdıkları şeylere pek o kadar benzemek zorunda değiller. Ama bunu başaran kimi yazarların temsil ettikleri çok özel bir yazın tipini bir "tür", bir "janr" olarak ayırt etmek gerekir: "Meczup edebiyatı"... Bu edebiyat "delirmişlerin", depresyonun ivmesiyle intihara sürüklenen Virginia Woolf'un, çılgınca akan söz ritimlerinin mucidi Von Kleist'ın, talihsiz Hölderlin'in deha-delilik karışımı edebiyatı değil. Sokaktan, kahvelerden ve meyhanelerden tanıdığımız, son derecede "samimi" (birilerine 'açılmak' onların yaşam biçimidir neredeyse), ortaya düşen her konuda olduğu kadar, kimsenin sorun olarak algılamadığı alanlarda da tuhaf, çoğumuza gülünç gelen çözümler üretip durmayı bir meslek haline getiren, bu fikirlerini yayımlatmak uğruna matbaa matbaa dolaşarak ellerinde avuçlarında ne varsa yatıran şu tanıdıklardan bahsediyorum. Meczup bir yazarı ayırt eden, öncelikle onun dünyada düşünülmesi mümkün olan her konuyla ilgilenmesi ve buna tekabül eden engin bilgisizliğidir. Kurmaca edebiyata pek yakın değildir bu yazarlar -roman, şiir, öykü yazsalar da esas alanları yeryüzünün algılayabildikleri bütün sorunlarına "derin" çözümler getiren teorik, "fikrî" yazılardır. Ağır teorik, kutsal, peygamberce... Her konuda yazabilirler, ama bir "aydın" gibi görünmeyi de genellikle istemezler. Burada bu çok özel ruh haline değineceğim. Herhangi bir fikir düzenlemesi taşımamakla birlikte meczup kitapları genellikle bir giriş ve bir sonuç kısmına sahiptirler: Girişte bir "merhaba", sonuçta bir "hoşçakalın"... Bu merhaba-hoşçakalın aslında kitabın temelidir ve yazarın kendisini tanıtması gibi muhakkak gerekli bir işlevi üstlenmektedir. Başka türlerde yazarın kendini tanıtmasına o kadar ihtiyaç yoktur -kutsal kitaplar dışında... İster vülger-bilimsel bir dille, ister kutsal, peygamberce bir havada kaleme alınmış olsun, yazarın samimiyeti tartışılmaz olmalıdır -asabi bir protesto kendi başına samimiyettir... Bu yüzden bu tür kitaplarda yazarın imzası da kitaba basılır, tercihen resmi de konur. Yazarın kişiliğinin ve iç döküşünün en zorunlu olduğu tür meczup edebiyatıdır. İstediği kadar dağınık fikirlerle, çılgınca ve gülünç önerilerle dolu olsun, bütün bu disipline edilmemiş fikirler akışının garantisi, sadece ve sadece yazarın samimiyeti ve buna delalet eden, her yerde hissedilen imzası, kişisel tanıtımıdır. Meczup edebiyatının önemli bir ayırt edici özelliği, fikirler akışının serbestliğine karşın kurmaca edebî eserlerde bulunmayan bir estetik etki yoksunluğudur. Estetik-öncesi bir alana, sözgelimi dine ait duyguların yoğunlaşma ve gevşemeleri karşısında olduğumuzu hemen hissederiz. Bu yazarlardan biri "her şeyin teorisi = herkesin teorisi" formülünü ortaya atıyordu. Yazdıklarında herhangi bir düşünsel fenomen göremeseniz bile, meczup yazarların temel bir özelliğinin, düşünceyi duygusal genleşme ve kasılmalarla ikame edebilme yetisi olduğu anlaşılabilir. Böylece meczup edebiyatı ile sözgelimi Nietzsche'nin "Torino Bunalımı" sonrasındaki yazısını karşılaştırmaya kalkmak anlamsız hale gelecektir -en azından, Pierre Klossowski'nin ısrar ettiği gibi, Torino-Sonrası Nietzsche önceki Nietzsche'nin zorunlu, kaçınılmaz devamından, "gerçekleşmesinden" başka bir şey değildir. Öte taraftan meczup, üzerinde etkili olan her fikir, duygu, düşünce ve ideolojiden faydalanan bir "bricoleur"dür ve mitler kurmayı, bunlara en azından belli bir süre yürekten inanmayı bir an olsun elden bırakmaz. Meczubun meczupluğu çoğu zaman geleneksel temaları takip eder -gerçek yaşamdaki bir travma, bir aşk kırgınlığı, memleketin ya da dünyanın gidişatı, meczubu zorunlu olarak muhafazakâr kılar. Oysa bu muhafazakârlık herhangi bir derinlikten yoksundur -meczup edebiyatına "sahte ütopya" havası veren de işte budur: Ütopyanın zaten "sahte" olduğu varsayılsa bile, meczup ütopyasında iki kez değilleme söz konusudur -bir ütopya öykünmesi. Böylece ütopik tarzın aslında bütünüyle uzağında olduğumuz, ütopyanın bir simülasyonuyla karşı karşıya bulunduğumuz anlaşılabilir. "Gerçek" ütopyanın doruk noktaları olan metinler en az tasvir ettikleri ütopik adalar kadar düzenlidirler -sistematik olarak önce bir kent planlaması, caddelerin, binaların düzenlenmesi, ardından da orada mekân tutan hayatın tasviri gelir. Meczup ütopyası gerçek ütopyanın duygularından, "burada ve şimdi"den tümüyle yoksun olmasına rağmen, bambaşka duygular tarafından taşındığını hissettirir -daha yoğun bir öfke, öfkenin dağıttığı önceden kurulmuş olağan fikriyat, gelenek çözülmesine ve kurtuluş idealarının mutlak yoksullaşmasına dayanan asabi bir protesto... Çoğu önemli yazarın bir meczuba eşlik ettiği, bir meczup tipini yaratmaya ihtiyaç duyduğu iyi bilinir -böylece Dostoyevski'nin Budala'sı, ya da Von Kleist'ın meczup asabiliğinin doruk noktası olan Kohlhaas'ı ölümsüzleşir. Bu tipler edebiyatın toplumsal tipler üretme yeteneğinin doruklarını oluştururlar -belli bir noktadan sonra yazarın samimi dışavurumlarından mı ibaret oldukları bile tartışılmaz hale gelir, çünkü meczubu harekete geçiren duyguların evrensel adalet, kurtuluş ve tanrısal iradenin tecellisi gibi kutsanmış değerlerden geçmesi kaçınılmazdır. Von Kleist'ın dehası, Kohlhaas'ın delilik ve şiddeti aşırılaştıran adalet tutkusuyla edebiyatını bir eş titreşim içine sokabilmesi, tutkunun anatomisini evrensel adalet fikriyle ölümüne bir çatışma içine sokabilmesidir. Öyle ki, Kohlhaas'ın mağduru olduğu adaletsizlik Kleist'ın kaçınılmaz üst düzey deliliğinin dinamiklerinden birisine dönüşür. Meczup edebiyatında evrensel bir adalet teması kaçınılmazdır. Adaletin kurumlarına ve hayatın bilumum cenderelerine karşı saf bir öfke ile yine eş ölçüde saf bir evrensel sevgi tutkusu iç içe geçer. Psikanaliz, meczupları anlamayı pek başaramamıştır -şu ünlü Schreber vak'asındaki Freudcu telkin, psikanalizi hep eşcinsellik, çocukluk travmaları ve narsisizm meseleleri civarında dönüp durmaya sevketmektedir -oysa Schreber metinlerini kateden ve meczup tipinden daha üst bir çıldırma düzeyine sıçratan dinamik onun bitip tükenmek bilmez toplumsal projeler icadı, Tanrının düzenine karşı verdiği amansız mücadele olmalıdır. Meczup edebiyatının tipolojisinde yapmak istediğim daraltma, onun bu tür bir "gerçek çıldırma"dan farkını kaydetmeye yarıyor: Meczup dünyanın düzenine karşı yetersiz bir öfke duymaktadır -paranoyak ise öfkeyi yetersizce duymakta, taşımaktadır. Duyguların iki farklı yaşanma biçimiyle karşı karşıya olduğumuz söylenebilir: Yetersiz bir acı, yetersiz bir kaygı, yetersiz bir sevinç. Meczup dünyadan sıkılmaktadır -orta sınıf burjuva ideolojilerini kolayca kabullenerek onları kılıktan kılığa sokar. Projelerini çoğu zaman bir nevi mikro-faşizme dönüştüren de budur: Aile yaşamındaki, işyerindeki, sokaktaki küçük sıkıntılar dev tanrısal meselelere dönüşmekte geç kalmazlar. Ama kolay ve çoğu zaman despotik nitelikli çözümlerle birlikte... Sorun daha çok, ailedeki sevgisizlik meselesinin çözümünün dolaysızca evrensel bir çözüme gönderebilmesi, oradan da kolayca geri dönebilmesidir. Bütün dertlerle dertlenmek, meczubu Stoacılığınkinden çok farklı, anti-felsefi ve anti-sanatsal bir duygusallığa taşır: Hiçbir dert ya da sorun, dert olarak tamı tamına yaşanmamakta, üstlenilmemekte, olsa olsa sansasyonel ifade biçimlerine ait bir "kanılar" mekanizmasına dönüşmektedir. Meczup edebiyatını besleyen, kişiye özel bir kültürel yetersizlik değil, düşüncelerin yerine kanıların, derin düşünme yerine geleneksel fikriyatın, toplumsal yaratım projeleri yerine kâinatın tümünden süzülüp yere ağdığı farzedilen yarı-dinsel teosofik öğretilerin geçtiği bir dünyanın kültürel çöküşüdür. Örnek vermeye gerek yok, böyle bir kültürel ortamın bütün özelliklerini şu anda ülkemizde kolayca sıralayabilmek herkes için mümkün. Kolay çözümler üretme tavrının yaygınlaşması yalnızca meczup edebiyatının bir özelliği değildir -sıradan Müslüman için kadınların iffetinden kuşku duymamanın en kolay çözümü, antropolog Lévi-Strauss'un gözlemlediği gibi onları kapatmak olabilir. Aynı şekilde, yükselen siyasal İslâmı durdurmak için ordu ve etrafında toplaşan cephe açısından da en kolay çözüm, "partiyi kapatırsınız olur biter" gibisinden bir şeydir. Meczupların büyük bir kesiminin alt-orta sınıftan, mutsuz ya da asabi bürokrat, asker veya memur emeklisi olması şaşırtıcı gelmemeli. Kaç kişi, 'yaş kemale erdiğinde' kendi anılarının Türkiye'nin bütün tarihini özetlediği düşüncesinden uzak durabilir? Aynı şekilde meczup edebiyatının önde gelen yazarları iki temel ideoloji ekseninde toplaşırlar: Bunlardan birisi din reformculuğuysa ikincisi de sosyal demokrasidir. Reform hezeyanları meczup edebiyatının iskelesini oluşturuyorlar. Sızıntı dergisi gibi bir derginin temel işlevi, okuyan Müslümanlara birbirine zıt görünen iki dünyayı, bilimle dini uzlaştırmaktı herhalde. Bu uğurda üretilen yığınla gülünç tartışmanın bahsettiğimiz meczup edebiyatından pek uzakta olmadığı söylenebilir -Kur'an'dan ve hadislerden her gün aktarılan pasajlar İslâmî basını bütünüyle katediyorlar ve modern bilimin doğrularını yeniden yorumluyorlar. Dini modern bilimin gerekleri doğrultusunda yeniden biçimlendirmek ve reforme etmek girişimleri ise aslında aynı işlevi görmektedirler. Oysa kültürsüzlüğün genelleştiği bir ortamın belirtilerinden biri iman etme tarzı olarak dinsel yaşamın kolaylaşması ise, öteki de tarihin kolay ilerleyen bir süreç olduğunun zannedilmesidir. Meczup edebiyatının "reformculuk hezeyanı", baskı altına alınmış bir dinselliğin özentilerinden biri olarak ortaya çıkmakta gecikmemiştir: Bilim ile dinin uzlaşmak ve birbirlerine uyarlanmak zorunda oldukları doğrultusundaki bakış tarzı bir "hakikatler ikiliği" karşısında kalarak yetersiz bir acı çekmektedir. Bu tam da meczup edebiyatının temel niteliğidir. İki farklı hakikat düzeni arasında kısa devre yaptırmak, imanı hurafeye, bilimi ise vülger bir yüzeyselliğe dönüştürmek... Sanki bilim ile din barışmak, uzlaşmak zorundalarmış, evrensel kurtuluşun yüce öğretisi böyle bir uzlaşmadan türeyecekmiş gibi... Meczup edebiyatının psikolojik güçlerinde bir eksikliğin ve yetersizliğin bulunduğu fikri görelidir: Meczup genel olarak kültürsüz, başarısız ve hafiften kaçık bir tip olabilir -bu önemli değildir, çünkü ortalama bir köşe yazarının bu konuda daha talihli olduğunu pek söyleyecek durumda değiliz. Meczup edebiyatını bu yüzden bir tuhaflık olarak asla düşünmüyorum. Bu edebiyatın teorik, politik ve etik doğrultuları, hafiften "çılgınlıkları" ve hurafeciliği kişisel ya da psikolojik bir durumun değil, olsa olsa toplumların, ülkelerin, coğrafyaların ve dünyanın meczupluğunun göstergesidir. Meczup edebiyatına ait kitapların zıtlaştığı şey, ciddi tartışma ve bilim kitapları, ya da dinsel metinler değil, yüklendikleri o tuhaf acı duygusunun dışavurduğu bir asalet türünün engellenmesidir. Bu asalet kahramandan, kendinden menkul bir peygamber vaazından türemez -meczup yazar bir günlük yaşam peygamberidir; ufak şeyleri dert eder, acı duyar; onun bölük pörçük söylevinde düzensiz bir ifade bulan, ama hep hissedilen bir samimiyet bulunur. Kâh atalarımızın bilgeliği, kâh Mustafa Kemal'in yüce görüşlülüğü, kâh Kur'an'ın hakikati -bu mitolojik olmayan bir efsanecilik, saf inanma duygusu, kanıların kudretidir. Kendinden emindir, ama olağan düşünmenin haklarını talep eder -Reich'ın küçük adamları arasında sivrilir ama sesi duyulmaz. Kısalığı ve kimbilir hangi derdini güçlü bir şekilde anlatma gücü nedeniyle kendisinin yazamadığı şiirler alıntılayıp durur, metnini alıntılarla, kıssadan hisselerle, okuyanı genellikle pek güldürmeyecek fıkralarla doldurur. Tercih ettiği biçim otobiyografiyse, kendisinden başka kimsenin değer vermeyeceği anekdotlar ayrıcalık kazanır. Derin felsefede anekdot -Empedokles'in intiharı, Thales'in kuyuya düşmesi, Nietzsche'nin çıldırması gibi- kavramlar üretebilecek kadar ayrıcalıklı ve anlamlı anlardan oluşurken meczubun anılarında abartılı bir yüceliğin yeryüzünde vücut bulma anlarıdır. Müzmin reformculuğu onu "somut durumların soyut tahliline" götürüp durur -böylece ideolojisinin "sosyal demokrat" karakteri bir kez daha onaylanır. Aslında sosyal demokrasiyi ayırt eden şey kâh zaten çözülmüş olan ama kendilerinin nasıl çözüldüğünü anlamadıkları, kâh biraz da hileyle aslında kimseyi ilgilendirip yaralamadığının bilincinde oldukları bir sahte-sorunu ortaya atarak onu mutlak olarak çözmeye talip oldukları sözde-siyasi bir fikriyat rejimi değil midir? Meczuplar bu yüzden kudretsiz ve siyasi yaşama nüfuz edememiş sosyal-demokratlardır. Kafası şuna ya da buna bozulmuş "asabi aydınlar"dan ve köşe yazarlarından tek farkları, kuşkusuz sözlerinin alaya alınması, işitilmemesi, bu yüzden de bu sözleri aceleyle "ölümsüz" olduklarını sandıkları yazıya-kitaba dökmeye çalışmalarıdır. Meczup edebiyatına ilişkin daha ayrıntılı çözümlemeleri sonraki bir metne bırakıyorum. Şimdilik bu edebiyatın yalnızca semptomatik bir değer değil, aynı zamanda içkin bir olumluluk değeri içerdiğini söylemek yeterli. Her insan kendi benliğinde biraz meczupluk taşır -ama bunu bir protestoya, bir projeye ya da başka bir maliyeti ağır ortama taşıyamaz. Serüvensiz kurgu edebiyatına ve yüzeysel, sahte imgelere takılıp kalmış şiire saygı duymayabiliriz; ama çok özel bir tür oluşturan meczup edebiyatına kulak vermeli... Virgül, Ocak 1999, sayı 15 Ulus Baker
12 notes
·
View notes
Text
BUGÜN
Bugün saçma bir günün daha içindeyim. Ölünmüyor mutsuzluktan dinlemek istedi canım. Dinledim. Şimdi aşağıdan, sokaktan bir Müslüm parçasının tınıları geliyor. Bu yaşıma kadar çok çeşitli müzik dinledim, arabesk dahil ki en az yüzdeyi bu müzik çeşidi alır herhalde. Birden canım Müslüm dinlemek istedi ama bu şarkıyı. Arıyorum youtube’da..찾았습니다.. Bir bilebilsem.miş. Duygu durumuma pek uymadı ama...Gece gece saçma sapan bir insan yüzünden kaybolan uykularım başıma vurmaya başladı sonunda. .Ve gece içinde bulunduğum ruh halinin bana düşündürdükleri: doğduğum andan beri loş bir kuyunun içindeyim. Bu yaşadığım seneler boyunca ellerimle kenardaki taşlara tutunarak güç bela yukarı çıkıyorum ve gördüğüm/ellediğim şey üzerinin kalın bir betonla kapalı olduğu. Ne kadar vurursam beton o kadar kalınlaşıyor. Artık karmaya da güvenmiyorum. Kaderi sileli çok oldu zaten. Sadece dünyada var olmalarına yardımcı olduğum iki insanı depresif hale sokmamak için nefes alıp veriyorum boğulurcasına. Tavuk yumurta hikayesi gibi psikoloji fizyoloji gerçeği.. “İyi hissetmek” okuyorum iyi hissetmek için. Kitabın yarısına geldim ve hala içinde bulunduğum duruma uyan bir şeyler bulamadım. Kitap cidden güzel ama benim gibi bunalımı bile uzaylı benzetmesi ile yaşayan bir insana uymuyor sanırım. Bu satırları niye yazıyorsun diye sordum kendime? İlgi çekmek mi istiyorsun? Öyle bir şey olmayacağını biliyorum.. Son zamanlarda o kadar girişim elimde patladı ki hiçbir dış etki tarafından rahatsız edilmeyeceğime emin oldum :) Neyse ben bi One Miilion Roses dinleyeyim. Bu hesabın ismini depresif eşek koysaydım iyiydi.........................
1 note
·
View note
Text
Kış aylarında ruh sağlığına dikkat!
Kış aylarında ruh sağlığına dikkat!
Abdi İbrahim Otsuka Medikal Direktörlüğü kış depresyonu konusunda uyarıyor; Abdi İbrahim Otsuka Medikal Direktörlüğü, kış aylarında havanın sürekli kapalı olması insanlarda ruhsal çöküntüye neden olduğuna dikkat çekerek insanları ruhsal sağlıklarına dikkat etmeleri yönünde uyarılarda bulunuyor. Abdi İbrahim Otsuka, kuzey yarım kürede kış aylarında 3 kişiden birinde kış bunalımı göründüğüne…
View On WordPress
0 notes
Text
Kış aylarında ruh sağlığına dikkat!
Kış aylarında ruh sağlığına dikkat!
Abdi İbrahim Otsuka Medikal Direktörlüğü kış depresyonu konusunda uyarıyor; Abdi İbrahim Otsuka Medikal Direktörlüğü, kış aylarında havanın sürekli kapalı olması insanlarda ruhsal çöküntüye neden olduğuna dikkat çekerek insanları ruhsal sağlıklarına dikkat etmeleri yönünde uyarılarda bulunuyor. Abdi İbrahim Otsuka, kuzey yarım kürede kış aylarında 3 kişiden birinde kış bunalımı göründüğüne…
View On WordPress
0 notes
Text
HDP ANAHTAR PARTİ GÖRÜLMEMELİ
Güneydoğu insanları umumiyetle dindardır. Dini hayatlarında bidat ve hurafeler ağır bassa da, İslama sıkı sıkıya bağlıdırlar. Ateist yada Zerdüş inancından olanların oranı % 1 i geçmez. Hali ahvalin böyle olmasına rağmen, HDP’nin 5 milyonun üzerinde oy almasını nasıl izah edelim ? Nasıl olurda; Allah’ı inkar edenlere siyasi destek verirler ? “ Yukarıda Tanrı olsaydı, beni yine yanlış yola sevk edecekti. Allah’ta Kürt’ler için değerlidir. Kürt’leri şaşırtıyor. Kürt’lerin Allah’ı da onları yanlış yola sevk ediyor. Bunun için ben kendimin tanrısıyım!”(1) “ Lise dönemlerinde büyük felsefilik bunalımı yaşadım. Tanrı ile savaş verdim, bu savaştan başarı ile çıktıktan sonra yarı Tanrı oldum !” 2) Bu zırvalar Apo’nun yazdığı iki kitaptan alıntılardır. Başımızı iki elimizin arasına koyup düşünelim. Ve böylesine ruh hastasının arkasında 6 milyona yakın insanın nasıl yürüdüklerini, nasıl destek verdiklerinin sebeb-i hikmetini(!) anlayalım. Ve sonra HDP’i Türkiye siyasetinin etki merkezi olmaktan çıkaralım. 1- Sanat ve Edebiyatta Kürt Aydınlaması 2-Özgür Yaşamla Diyaloglar HDP ; APO’ DUR, KANDİL’DİR, KÜRDİSTAN’ DIR Türkiye’de arada bir güzel şeylerde olmuyor değil. ABD yaptırımı AKP, CHP, MHP ve İYİ PARTİ’yi bir araya getirdi, Amerika’yı birlikte kınadılar. HDP her zaman olduğu gibi bu milli meselede de ortak bildiriye katılmadı. Amerika safında yer aldı. Bir kez daha gördük ve anladık ki; bu ülkede HDP ten başka hain yok. Read the full article
0 notes
Text
deviantART
DeviantART normalde çok bilinmeyen ama entelektüel camiada çok fazla adı duyulmuş bir sanat sitesidir. Bu sitede sanatçılar ürünlerini sergileyebilmekte ve hatta satabilmektedir. Dünya çapında çok fazlaca duyulmuş olan bu sitenin Türkiye’den takipçisi genelde koleksiyoncular veya sanata gerçekten gönül vermiş az sayıda insandır.
DeviantART sitesi yeşil beyaz temasıyla daha ilk sayfasından sizi kucaklayan bir sanat yolculuğunu başlatabilir. İçeriği İngilizce olan bu site daha çok fantastik resim sevenler tarafından takip edilmektedir. Bu sitede çizgi filme çok kolay dönüştürebileceğiniz bir yığın resim bulabilirsiniz. İnsanların bu siteyi az diğer sitelerden daha az kullanıyor olmasının sebebi duyulmamasından ve reklamının da iyi yapılmamasından kaynaklanır.
Bu site resimlerin ve fotoğrafların ücretsiz olarak sergilendiği bir sitedir. Ama buradan pek çok insan düzenli olarak gelir elde edebilmektedir. Herkesin hayali evinde kendi ruhunu yansıtan bir tablo olmasıdır. Dolayısıyla bu site her ruh haline uygun sanat eserlerini sunması açısından çok yararlı ve merak uyandırıcı bir sitedir. Özellikle ana sayfanın alt kısmına indikçe karşınıza çıkan fütüristik tablolar tam da günümüz insanının karmaşasını ve bunalımı anlatan cinsten. Bu tablolara kesinlikle sahip olmak isteyeceksiniz.
Ve tabii herkesin vazgeçilmezi olan naturalist tablolar var ki tam görülmeye değer cinsten. Arada bir de olsa bu siteyi ziyaret etmek insanlara bambaşka bir dünyanın kapısını aralamaktadır. Eğer siz de resme ve sanata ilgili bir bireyseniz DeviantART’ı Google Play ve App Store dan edinebilirsiniz.
0 notes
Text
Anksiyete Nedir?
Kaygı, beklenen bir mesele ile ilgili telaş duymadır; gelecekteki tehdit ile ilgilidir. Endişe ise şu anki tehlikeye karşı bir yansıdır. Telaş, anksiyete sözcüğünün lisanımızdaki karşılığıdır. Yaygın telaş bozukluğu nedir? Şahıslarda sıhhat, aile, maddiyat, mektep, iş üzere pek çok farklı husus ile ilgili çok tasalar, kas gerilmesi, huzursuzluk, çabuk yorulma ve sonlanma, dikkat ve uyku meseleleri üzere fizikî ve zihinsel şikayetler görülür. Bu nedenle kişi birden fazla devir gergin yahut korkulu hisseder. Koronavirüs salgınının ruhsal tesirleri nelerdir? Virüs korkusu, kişilerin hayatının seyrini değiştiren davranışlardan biri olarak görülmektedir. Vücut sıhhatimiz kadar ruh sıhhatimizi da güçlü tutarsak bu tıp kitlesel tehditlerden daha az etkileniriz. Panik atak, fobi, gerilim, uykusuzluk, yeme problemleri, endişe üzere rahatsızlıklar bu süreçte artmaktadır. İnsan psikolojisi belirsizlik ve yanlış bilgilendirmeler sonucu dehşetler geliştirmektedir. Koronavirüsünden vücudunuzu himayeye çalışırken, zihninizin psikolojik sağlamlılığını da önemsemenizde yarar var. İnsan dimağı bir vakadan yahut durumdan dehşet duyduğunda, tüm dikkatini o endişe ile ilgili sinyallere açık hale getirir ve zihin o endişeyle uğraşır. Bu türlü bir durumda kişi felaketleştirme senaryosu ile karşı zıdda kalır. Hikayeleri olduğu üzere değil, olduğundan daha şiddetli yorumlamaya başlar. Bu durum da dert bozukluklarının habercisi haline gelebilir. Koronavirüsünün de medyada çokça yan alması korkuyu arttırıyor. Başkaca çok sık yapılan ihtarlar, tasayı odak noktası haline getiriyor ve dert seviyesini yükseltiyor. Burada virüs hakkında akıllıca habere ulaşmanın ve gerekli tedbirlerin alınmasının değerli olduğunu düşünüyorum. Daima düşünmek telaş ve kaygınızı arttırıyor. Bu bahiste evvel bireylerin yanlış bilgilendirilmelerinin önüne geçilmesi ve bunların değiştirilmeye çalışılması gerekmektedir. Atılacak her adım bir sonraki bunalımı önlemeye yönelik olmalıdır. Buhran sizi tesiri altına alıp yönetmemeli tersine siz bunalımı yönetmelisiniz. Kusursuz devranı “anı” aramaktan vazgeçip elinizdeki anı anlamlandırmaya ve kendiniz için sıklaştırmaya çalışmalısınız. Tedbirleri aldıktan sonra olumlu düşünmek ve evlatların psikolojisini olumsuz etkilememek çok kıymetli. Kaygı ve tasa gülmek üzere bulaşıcıdır. Dehşetle değil haber ve farkındalıkla hareket edilmelidir. Tasalarımız, vücudumuzun gerilime karşı verdiği reaksiyonlardır. Geleceğe karşı duyduğumuz kaygılarımız ve endişelerimizdir. Hem dehşet hem içtimaî izolasyon depresyona neden olabilir. Içtimaî izolasyonu fırsata çevirmek gerekmektedir. Hangi durumlarda destek alınmalı? Hapşırma ve burun çekmesinden şiddetli bir biçimde irkilen, her dakika ateşim mi çıktı telaşı yaşayan, daima ateşini denetim eden, istemsizce ve tekraren ellerini yıkayan, sıhhatiyle ilgili normalinden çokça endişelenen, işine odaklanamayan, medyadan çok etkilenen ve bu nedenle günlük rutinlerini sürdürmekte zorlanan, bu ve bunun üzere birçok davranış sergileyen vatandaşlara ruhsal destek almalarını öneririm. Vücut sıhhatimiz üzere ruh sıhhatimizi da güçlü tutarsak, ferdi önlemlerimizi alarak toplumsal hareket etmeye ne kadar özenirsek bu tıp kitlesel tehditlerden daha az etkileniriz.Olumsuz ruhsal belirtilerin farkına vardıysanız ve tek başınıza başa çıkamıyorsanız bir bilirkişiden destek almanızı öneririm. Sahih habere ulaşmanın ve bu haberler ışığında gerekli tedbirleri almanın kimseyi inançta hissettireceğinin kıymetli olduğunu düşünüyorum. Evlatlarımızın virüs tehlikesine karşı psikolojilerine zarar vermeden bu süreci nasıl atlatırız? Evlatlar ebeveynlerinin telaşla nasıl baş ettiklerini izler ve ebeveynlerini örnek alırlar. Konutta tasa seviyesi yüksek olan ebeveynler varken evlatlarının sakin kalmasını bekleyemeyiz. Evlat ana ve pederde gördüğü davranışı benimser ve stantlar. Bu yüzden evebeynler evvel kendilerini sakinleştirmelidirler. Hane ortamında koronavirüs sıkça konuşuluyorsa gündemi değiştirmenizi, sizleri demoralize edecek sinema, seri üzere yayınlar konumuna moral ve motivasyonunuzu yükseltecek yayınlara yönelmenizi öneririm. Evlatlarınıza konut ortamında alternatif vakit geçirebilecekleri etkinlikler hazırlamalı, onlarla kaliteli vakit geçirmeye itina göstermelisiniz. Yaş öbeklerine nazaran korkusu yüksek olan evlatlara “Evet, bu türlü bir virüs var. Koronavirüsünü biliyor ve tanıyoruz ancak hayatımızın merkezine de almıyoruz. Biz gerekli ehemmiyetleri alıyoruz, sağlıklı besleniyoruz, kendimizi koruyoruz ve inançtayız.” formunda bir konuşma yapılabilirsiniz. Read the full article
0 notes
Photo
Sonbahar Depresyonunu Durdurmak Elinizde!
Soğuk ve puslu havanın ruhunuzu olumsuz etkilemesine izin vermeyin! Sonbahar depresyonu bu aylarda oldukça sık görülüyor. Peki sonbahar depresyonunun çaresi ne?
Sonbahar aylarında günlerin kısalması ve sıcaklıkların belirgin bir şekilde düşmesi duygu durumunda dalgalanmaları beraberinde getirebiliyor. Dr. Aşkın Nasırcılar, beslenmemizde yapacağımız küçük değişiklikler ile sonbahar depresyonuyla başa çıkmanın yollarından bahsetti.
İlkbahar ve yaz aylarında güneş ışınlarından aldığımız mutluluk hormonu serotoninin sonbaharla birlikte yitirilmeye başlaması, uyku halini ve duygu bunalımını beraberinde getirebiliyor. Bu depresyon durumundan doğru beslenmeyle kurtulabilmek mümkün!
Karanlık Günler Karanlık Ruh Halini Getiriyor Sonbahar depresyonu olarak tanımlanan duygu bunalımının; günlerin kısalması, bulutlu ve kapalı havaların artması ve dış mekan aktivitelerinin azalmasıyla başladığına dikkat çeken Dr. Aşkın Nasırcılar, “Bu mevsimde serotonin üretiminin azalmasıyla, uyku hormonu melatonin hormonun artması kişiyi yorgun, isteksiz ve karamsar bir duruma sürükleyebiliyor. Kişinin sosyal yaşamını oldukça olumsuz etkileyebilen bu durum tabii ki iş hayatında da verimsiz olmasına neden olabiliyor.” diye konuştu.
Mutluluk İçin Çikolata Şart Değil Sonbahar depresyonunun en büyük nedeninin güneş ışınlarından alınamayan serotonin hormonu olduğunu ifade eden Aşkın Nasırcılar, “Güneşli günlerin azalmasıyla bu açığı kapatmak için de mutluluk hormonu serotonin taşıyan besinler tercih edilmelidir. Çikolatanın bu etkisi zaten toplumun büyük bir kısmı tarafından bilinmektedir. Ancak kilo kontrolü nedeni ile alternatif arayanlara yağ yakıcı özelliği ile bilinen acı biberi önerebiliriz. Yeşil biber, kırmızı pul biber gibi acı besinler de serotonin salgılanmasını sağlar. Bu dönemlerde, salatalarda yeşil bibere daha çok yer verebilir, yemeklerde pul biber kullanmaya özen gösterebilirsiniz.” dedi.
Omega 3 de Depresyonu Azaltıyor Yapılan birçok bilimsel çalışmada Omega 3’ün ruh halini iyileştirmede etkili olduğunun görüldüğünü bildiren Dr. Nasırcılar, “Düzenli olarak Omega 3 tüketen kişilerin duygu bunalımı durumuyla çok az karşılaştığı sonucuna varılmıştır. Omega 3’ü en fazla barındıran yiyecek olan balık; haftada en az 2 defa tüketilmelidir. Balık tüketilemiyorsa balık yağı hapı da kullanılabilir. Ayrıca ceviz ve keten tohumu gibi besinlerde de Omega 3 mevcuttur.” şeklinde konuştu.
Mutluluk İçin, Muz Sonbahar depresyonu gibi duygu bunalımının yaşandığı durumlarda meyve olarak muz tüketilebileceğine dikkat çeken Dr. Aşkın Nasırcılar, “Vücudumuz, muzun içerdiği bir protein olan triptofanı mutluluk hormonu serotonine çevirir. Bu nedenle muz yedikten sonra ruh halimiz düzelir, gevşeriz ve kendimizi mutlu hissederiz.” dedi.
Özetle, sonbahar aylarında yaşanan hava değişimleriyle birlikte karşımıza çıkan sonbahar depresyonundan doğru besinleri seçerek kurtulabilir ve mevsimin tadını çıkarabilirsiniz.
0 notes
Photo
LİDERPUTÇULUK VE BAŞKANPUTÇULUK . . İnsanın inançta düştüğü yanılgılardan biri birşeye inandığını sanarak temelde inandığının aksine inanıyor olmasıdır. Bu yanılgı bir kendini aldatma sürecinin küçük bir parçasıdır. Tarihte ilahi dinlerin sözcüleri ve takipçilerinin kendi savaşlarını çoğunlukla putperestler ile yapmış olması bir tesadüf müdür! Liderler ve öncüler hiyerarşisi konusunda kafalarımız karışık olduğu ve karıştırıldığı ve karışık kaldığı sürece kime ve neye karşı ne kadar saygı göstermemiz ve ne kadar derinlikte bir hürmet beslenmemiz konusunda bir netliğe kavuşmayacağız. Atalarda hiyerarşik saygınlık nedir! Türkiye Cumhuriyeti sakinleri özellikle bu konuda bir karmaşa yaşadığı için bunu politik bir savaş ve taraf olmak olarak toplum yaşamında hakim bir süreç olarak yaşamaktadır. Kültürde ve kültürlerde hiyerarşik saygı basamakları da kültür çatışması dediğimiz noktada yakalar bizleri. Bu noktaya ise örneğimiz doğu ve batı kültürü arasında sıkışmış bir Türkiye Cumhuriyeti veya bir Rusya imparatorluğu buna örnektir. Dinde aynı durum mezheplerin ve çeşitli akımların oluşmasına neden olmuştur. Buna örnek ise Hz. İsa'nın Yahudiler ile Hıristiyan Roma ve mirasçıları arasındaki çelişki örnektir. Bu durumun en karmaşık hali ise Samandağ da bir ruh bunalımı olarak varlığını ortaya koyar ve bu yönde bir toplumsal yaşam çatışma alanı oluşturur. Bu noktada Ataputçuluk buna örnektir. Türkiye toplumların da ise halifeliği izleyen kesimler arasında Başkanputçuluk sendromu olarak varlığını ortaya koyar. Putperestliğin yeni şekilleri tarif edilmedikçe inanç aracılığıyla özgürlüğü yakalamak imkansız olmaya devam edecektir. . İnspired by ERDEM . HaNAR DEVELOPMENT . . #thehanardevelopment #personalconstutionaltrials #hanargelisim #HaNARgelisim #hanargelisimtakvimi #kişiselanayasadenemeleri #kişiselanayasa #God #bakışaçısı #dive #tasarım #religionofnewworldpeace (kurtderesi mahallesi) https://www.instagram.com/p/B2fXiPSAuB-/?igshid=100axeu3lt4uc
#thehanardevelopment#personalconstutionaltrials#hanargelisim#hanargelisimtakvimi#kişiselanayasadenemeleri#kişiselanayasa#god#bakışaçısı#dive#tasarım#religionofnewworldpeace
0 notes
Text
Menapozum Sağlıklı Geçsin
Menopoz dönemi kadında hem biyolojik hem de psikolojik etkilere neden olur. Yaşamının üçte birini menopozal dönemde geçiren kadında gece terlemesi, sıcak basmaları ve uyku sorunları gibi vazomotor değişiklikler, anksiyete, depresyon, huzursuzluk, cinsel ilgide azalma gibi psikolojik değişiklikler ve vajinal atrofi, stres inkontinans ve ağrılı cinsel ilişki gibi atrofik değişiklikler şeklinde ortaya çıkan östrojen eksikliğine bağlı birtakım değişiklikler görülebilir.
Menapoun psikolojik etkilerini aşağıda ki gibi sıralayabiliriz;
Depresif ruh hali: Hayattan keyif almamak, kendinden memnuniyetsizlik, enerji kaybı.
-Sinirlilik: Ani öfke patlamaları.
-Kendine olan güvende azalma: Fiziksel değişimler, yeterliliğinin sorgulanması.
-Karar vermede zorluk çekme: Kendine olan inancın zayıflaması.
-Kaygı (endişe)
-Unutkanlık
-Dikkat toplamada güçlük çekme
-Kendini değersiz hissetme
-Uykusuzluk
-Yorgunluk hissi
-Baş dönmesi nöbetleri
-Cinsel istekte azalma
Menopoza girme sürecinin çeşitli faktörler nedeniyle değişkenlik göstermektedir, yapılan araştırmalarda kadınlar bazı durumlarda menopoza daha erken yaşlarda girebilirler. Ev kadınları ve kırsal kesim kadınlarının işçi ve diğer meslek grubu kadınlara göre menopoza bir yıl daha geç girdiğini gösteren araştırmalar mevcuttur. Kimi araştırmalar bekar kadınlarda menopozun evli kadınlara göre daha erken başladığı , sigara bağımlılarının 1.5 yıl kadar daha önce menopoza girdiğini ortaya koymuştur. Son gebelik yaşının menopoz yaşının yüksekliği ile bağlantılı olduğu, kötü beslenme ile erken menopoz arasında bir ilişki olabileceğini ileri süren, alkol tüketimi ve obezitenin geç menopoza neden olabileceğini gösteren araştırmalar da bulunuyor.
Türkiye Nüfus Sağlık Araştırması’nda menopoz yaş aralığı 45-49 arası olarak bildirilmektedir. Bununla birlikte menopo pek çok kadının genellikle yaştan kaynaklanan rol, sorumluluk ve ilişkiler değişimini yaşadığı bir dönem haline gelmektedir. Eşin ölümü veya hastalığı, boşanma veya ayrılık, işsizlik, ebeveyn ölümü, yaşlıların bakımı, çocukların bağımsızlığını kazanıp evden ayrılması (boş yuva sendromu), yeni bir çevreye taşınma ve sosyal destek kaybı gibi olumsuzlukların riskinin arttığı bir döneme denk gelmektedir. Söz konusu değişimler, bazı kadınlarda, öz güvenlerini, aile ilişkilerini ve sosyal yaşamlarını etkileyecek ölçüde stres kaynağı durumlar olabilir.
Bu dönem sadece fizyolojik açıdan değil, sosyal açıdan da değişim dönemi anlamına
Uzm. Kl. Psk. Elif Kandaz
gelmektedir. Hamile kalma korkusunun olmaması, büyükanne olmanın verdiği mutluluk, çocukların evden ayrılması ile yeniden özgürlüğe kavuşulması, arzulanan amaçlar için beklenen fırsatların doğması, evlilik yaşantısından alınan doyumdaki değişiklikler ve aile odaklı yaşam tarzından ev dışında da yapılabilecek aktiviteler bulabilme gibi olumlu değişiklikler de vardır. Bu değişen yaşam tarzı, alışılmışın dışında sorumluluk gerektiren ilişkiler ve psikolojik gelişimler için yeni fırsatlar anlamına gelebilir.
Bir kadının kendine olan güveni azsa, kendi değerinin farkında değilse ve yaşamdan aldığı keyif düşük ise her alanda olduğu gibi menopoz döneminde de pek çok sorun
yaşayacaktır. Sağlıklı bir karakter yapısı geliştirmiş ve benlik gücü yüksek, kendisine değer veren bir kadın menopoz döneminde de yaşadığı kayıpla ilgili yası yapıcı bir şekilde yaşayıp olumluya döndürme yeteneğine sahiptir. Ancak geçmişte kendisinden ve yaşamdan beklentilerini gerçekleştirememiş, üretici olmamış ya da kalıcı bir şeyler bırakamamış kadınların bu dönemde daha fazla güçlük çekmesi muhtemeldir. Kadınların ve eşlerinin eğitimleri ve menopozla ilgili bilgileri arttıkça yaşam kalitelerinin arttığını
gösteren çalışmalar vardır. Bilgi düzeyinin artması kadınların stresle baş edebilmesini kolaylaştıran bir faktördür. Buna bağlı olarak menopoz dönemiyle ilgili bilgi sahibi olanlar olmayanlara göre bu dönemi daha sağlıklı atlatabilme şansına sahiptirler. Yine menopoz dönemindeki kadınların evllik uyumları, eşlerinin anlayış düzeylerinin yüksek olması bu dönemi daha kolay geçirmelerine yardımcı olur. Yapılan araştırmalar, menopoz döneminde eşin önemli bir sırdaş olarak görüldüğü, anne-baba, akraba veya arkadaşla olan sırdaşlığın eşin verdiği desteği karşılamakta yeterli olmadığını ortaya koyuyor. Kadınların bu döneme ilişkin şikayetleri ile baş etmede eşleriyle olan ilişkilerinin oldukça önemli bir rol oynadığı gösteriliyor.
Yaşayan her kadın için menopozun fizyolojik, doğal olmasına karşın oluşturacağı sonuçlar açısından patolojik kabul edilmesi gerekir, bu dönemi atlatmada eş ve çocuklara önemli görevler düşmektedir. Gerek eş gerekse çocuklar, bu dönemde kadının yaşadığı ruhsal bunalımı kişiselleştirip kendi üzerlerine almak yerine anlayışlı davranmalı. Tıpkı adet dönemi öncesi ve adet döneminde olduğu gibi hormonal değişime bağlı yaşanan agresif ve hassas tutumlar normal karşılanmalı.
Menopoz döneminde kadının yaşadığı hormonal değişimin önüne geçemediği ve psikolojik yansımaları olduğu kabullenilmeli. Özellikle eşin duygusal anlamda destekleyici davranışlar sergilemesi kadının bu dönemde karşılaşabileceği psikolojik sorunları daha hafif yaşamasını sağlayacaktır.
source https://saglik.kocaali.com/menapozum-saglikli-gecsin/
0 notes
Text
Ağlamanın sağlık üzerindeki etkileri
Toplulukta her ne kadar zayıflık belirtisi olarak görülse de, ağlamanın nitekim de düşündüğünüzden daha ziyade yararı var. Ağlamaya gereksiniminiz olduğunu düşünüyorsanız, gözyaşlarınızı bırakın gitsin. Velev tedavi maksatlı ağlama seansları bile gerçekleştirebilirsiniz.
Ağlamanın ne kadar şık olduğunu anlatan müzikler bile yazıldı. Sezen Aksu müziği eşliğinde ‘Ağlamak Güzeldir’ diyoruz o halde…
Gerilimi uzaklaştırma tesiri var
Yapılan bir araştırma, gerilimli devirlerde ağlamanın rahatlamanıza yardımcı olduğunu kanıtladı. Ağlamayla birlikte derhal olmasa da birkaç dakika içerisinde vücut gevşemeye başlar ve kendimizi daha rahat hissederek her şeyi daha berrak görmeye başlarız.
Ayrıyeten araştırmacılara nazaran, ağlama parasempatik hudut sistemini (PNS) aktive eder. Aktive edilen PNS’nin ise, dimağda sakinleştirici bir tesiri vardır.
Kan basıncınızı düzenler
Yüksek tansiyon, felç, kalp bunalımı, kalp yetmezliği, demans ve velev böbrek yetmezliği üzere önemli sıhhat meselelerine yol açabilir. Ancak uygun haber şu ki, birkaç araştırmaya nazaran, ağlamak yalnızca kan basıncını düşürmekle kalmıyor, denetim altında da tutuyor. Ağır bir ağlama seansı nabzı sabitleyebiliyor.
Toksinlerin atılmasını sağlar
Ağlarken akan gözyaşları, gözlerinizdeki duman ve toz üzere birikintileri temizleyebilir. Başkaca, vücutta gerilim asıllı biriken toksinleri de gözyaşı ile atmış oluyorsunuz. Toksinlerin bu halde uzaklaştırılması, vücuttaki kortizol seviyelerinin düşürülmesine yardımcı olarak daha hafif bir ruh hali sağlar. Bu nedenle, âlâ bir ağlama oturumundan sonra ruh halinizdeki tartının ortadan kalktığını hissetmememiz şaşırtıcı değildir.
Ruh halinizi istikrarlar
Son vakitlerde ruh halinizde ani değişimler yaşıyorsanız, daha agresif ve sonlanmaya meyilli bir yapıya büründüyseniz, bunun sebebi çeşitli kimyasallar da olabilir. Bu nedenlerden birisi de, vücutta manganez birikimi olabilir.
Ağladığımızda, bu ziyade manganez gözyaşı yoluyla vücuttan atılır. Manganezin azalmasıyla daha sakin bir yapıya, daha odaklanmış bir dimağa sahip oluruz. Bu fiille, vücut aslında vazifesini çok hoş yanına getirmiş olur.
Ağrınızı hafifletir
Fizikî olarak acı çektiğimizde birkaç gözyaşı umumiyetle istemsiz bir formda dökülmeye başlar. Bu, vücudun ağrı hissini azaltma prosedürüdür. Araştırmalar, kendi kendine yatıştırıcı olmanın yanı sıra, duygusal mealde gözyaşı dökmenin oksitosin ve endorfin salgıladığını da kanıtlamıştır. Salgılanan bu hormonlar kişilerin kendilerini uygun hissetmelerini sağlamakla yetinmeyip, hem fizikî hem de duygusal acıyı hafifletmede yardımcı olurlar.
Gizem Bozdağ
Ağlamanın sağlık üzerindeki etkileri
0 notes
Text
Annesinden bebeğine!
Hamilelik zor zanaattır. Yaşayan bilir, yaşamayan anlamaz. Sanırsın hiç doğuramayacaksın, o hep kalacak orada. Tüm insanlar kötü gibi gelir sana. 15 yaşında ergen bunalımı sarar içini. Sonradan senin bile inanamayacağın hareketler yaparsın. Ruh halin, çocukluktan kadınlığa, kadınlıktan yaşlı bir nineye ve son surat bir ergene dönüşebilir. Dünyanın en çirkin kadını sensindir.Dünyanın en şişko…
View On WordPress
0 notes
Text
Sağlıklı menopoz için bu önerilere kulak verin!
Bilgilenmek ve eşin desteği sorunlarla baş etmeyi kolaylaştırıyor Menopoza girme süreci her kadında farklılık gösterebiliyor. Çalışanlar, ev kadınlarına oranla, bekarlar evlilere, sigara içinler ise içmeyenlere oranla daha önce menopoza giriyor. Kadınların hayatındaki en önemli dönemlerden biri menopoz sadece fizyolojik değil, psikolojik değişiklikleri de beraberinde getiriyor. Uzmanlar uyarıyor! Menopozla ilgili bilgilenme, evlilikteki uyum ve eşlerin anlayış düzeyi arttıkça sorun ve şikayetlerle baş etmek kolaylaşıyor. Uluslararası Menopoz Topluluğu (IMS) ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tüm dünyadaki kadınların menopoz ve menopoz ile ilgili sağlık sorunları açısından bilinçlendirilmesi amacıyla 18 Ekim'i Dünya Menopoz Günü olarak kabul ediyor. Üsküdar Üniversitesi NP Feneryolu Polikliniği'nden Uzman Klinik Psikolog Elif Kandaz, genel olarak adet kanamasının sona ermesi olarak tanımlanan menopoz döneminin biyolojik faktörlerin olduğu kadar psikolojik, sosyal ve kültürel faktörlerle birlikte değerlendirilmesi gereken bir süreç olduğunu söyledi. Değişimlerin yaşandığı bir dönem Menopoz döneminin kadında hem biyolojik hem de psikolojik etkilere neden olacağını belirten Kandaz, "Yaşamının üçte birini menopozal dönemde geçiren kadında gece terlemesi, sıcak basmaları ve uyku sorunları gibi vazomotor değişiklikler, anksiyete, depresyon, huzursuzluk, cinsel ilgide azalma gibi psikolojik değişiklikler ve vajinal atrofi, stres inkontinans ve ağrılı cinsel ilişki gibi atrofik değişiklikler şeklinde ortaya çıkan östrojen eksikliğine bağlı birtakım değişiklikler görülebilir" dedi. Psikolojik belirtilere dikkat Elif Kandaz, menopoz döneminde ortaya çıkan psikolojik belirtileri de şöyle sıraladı: -Depresif ruh hali: Hayattan keyif almamak, kendinden memnuniyetsizlik, enerji kaybı. -Sinirlilik: Ani öfke patlamaları. -Kendine olan güvende azalma: Fiziksel değişimler, yeterliliğinin sorgulanması. -Karar vermede zorluk çekme: Kendine olan inancın zayıflaması. -Kaygı (endişe) -Unutkanlık -Dikkat toplamada güçlük çekme -Kendini değersiz hissetme -Uykusuzluk -Yorgunluk hissi -Baş dönmesi nöbetleri -Cinsel istekte azalma Sigara bağımlıları menopoza erken giriyor Menopoza girme sürecinin çeşitli faktörler nedeniyle değişkenlik gösterdiğini de belirten Kandaz, yapılan araştırmalarda kadınların bazı durumlarda menopoza daha erken girdiğini söyledi. Kandaz, şunları söyledi: "Ev kadınları ve kırsal kesim kadınlarının işçi ve diğer meslek grubu kadınlara göre menopoza bir yıl daha geç girdiğini gösteren araştırmalar mevcuttur. Kimi araştırmalar bekar kadınlarda menopozun evli kadınlara göre daha erken başladığı , sigara bağımlılarının 1.5 yıl kadar daha önce menopoza girdiğini ortaya koymuştur. Son gebelik yaşının menopoz yaşının yüksekliği ile bağlantılı olduğu, kötü beslenme ile erken menopoz arasında bir ilişki olabileceğini ileri süren, alkol tüketimi ve obezitenin geç menopoza neden olabileceğini gösteren araştırmalar da bulunuyor." Menopoz çok yönlü bir değişim dönemidir Türkiye Nüfus Sağlık Araştırması'nda menopoz yaş aralığının 45-49 arası olarak bildirildiğini belirten Elif Kandaz, buna bağlı olarak menopozun pek çok kadının genellikle yaştan kaynaklanan rol, sorumluluk ve ilişkiler değişimini yaşadığı bir dönem olduğunu belirterek "Eşin ölümü veya hastalığı, boşanma veya ayrılık, işsizlik, ebeveyn ölümü, yaşlıların bakımı, çocukların bağımsızlığını kazanıp evden ayrılması (boş yuva sendromu), yeni bir çevreye taşınma ve sosyal destek kaybı gibi olumsuzlukların riskinin arttığı bir döneme denk gelmektedir. Söz konusu değişimler, bazı kadınlarda, özgüvenlerini, aile ilişkilerini ve sosyal yaşamlarını etkileyecek ölçüde stres kaynağı durumlar olabilir" diye konuştu. Yeni değişiklikleri fırsata çevirin Bu dönemin sadece fizyolojik açıdan değil, sosyal açıdan da değişim dönemi anlamına geldiğini belirten Kandaz, "Hamile kalma korkusunun olmaması, büyükanne olmanın verdiği mutluluk, çocukların evden ayrılması ile yeniden özgürlüğe kavuşulması, arzulanan amaçlar için beklenen fırsatların doğması, evlilik yaşantısından alınan doyumdaki değişiklikler ve aile odaklı yaşam tarzından ev dışında da yapılabilecek aktiviteler bulabilme gibi olumlu değişiklikler de vardır. Bu değişen yaşam tarzı, alışılmışın dışında sorumluluk gerektiren ilişkiler ve psikolojik gelişimler için yeni fırsatlar anlamına gelebilir" dedi. Bilgi, stresle başa çıkılmasını sağlıyor Menopozal dönemin her kadında ayrı özelliklerle karakterize olduğunu belirten Elif Kandaz, bu dönemle ilgili bilgi sahibi olmanın sorunların aşılmasında etkili olduğunu belirterek şunları söyledi: "Bir kadının kendine olan güveni azsa, kendi değerinin farkında değilse ve yaşamdan aldığı keyif düşük ise her alanda olduğu gibi menopoz döneminde de pek çok sorun yaşayacaktır. Sağlıklı bir karakter yapısı geliştirmiş ve benlik gücü yüksek, kendisine değer veren bir kadın menopoz döneminde de yaşadığı kayıpla ilgili yası yapıcı bir şekilde yaşayıp olumluya döndürme yeteneğine sahiptir. Ancak geçmişte kendisinden ve yaşamdan beklentilerini gerçekleştirememiş, üretici olmamış ya da kalıcı bir şeyler bırakamamış kadınların bu dönemde daha fazla güçlük çekmesi muhtemeldir. Kadınların ve eşlerinin eğitimleri ve menopozla ilgili bilgileri arttıkça yaşam kalitelerinin arttığını gösteren çalışmalar vardır. Bilgi düzeyinin artması kadınların stresle baş edebilmesini kolaylaştıran bir faktördür. Buna bağlı olarak menopoz dönemiyle ilgili bilgi sahibi olanlar olmayanlara göre bu dönemi daha sağlıklı atlatabilme şansına sahiptirler. Yine menopoz dönemindeki kadınların evllik uyumları, eşlerinin anlayış düzeylerinin yüksek olması bu dönemi daha kolay geçirmelerine yardımcı olur. Yapılan araştırmalar, menopoz döneminde eşin önemli bir sırdaş olarak görüldüğü, anne-baba, akraba veya arkadaşla olan sırdaşlığın eşin verdiği desteği karşılamakta yeterli olmadığını ortaya koyuyor. Kadınların bu döneme ilişkin şikayetleri ile baş etmede eşleriyle olan ilişkilerinin oldukça önemli bir rol oynadığı gösteriliyor." Duygusal destek, psikolojik sorunları hafifletebilir Yaşayan her kadın için menopozun fizyolojik, doğal olmasına karşın oluşturacağı sonuçlar açısından patolojik kabul edilmesi gerektiğini belirten Kandaz, bu dönemi atlatmada eş ve çocuklara önemli görevler düştüğünü söyledi. "Gerek eş gerekse çocuklar, bu dönemde kadının yaşadığı ruhsal bunalımı kişiselleştirip kendi üzerlerine almak yerine anlayışlı davranmalı" diyen Kandaz, "Tıpkı adet dönemi öncesi ve adet döneminde olduğu gibi hormonal değişime bağlı yaşanan agresif ve hassas tutumlar normal karşılanmalı. Menopoz döneminde kadının yaşadığı hormonal değişimin önüne geçemediği ve psikolojik yansımaları olduğu kabullenilmeli. Özellikle eşin duygusal anlamda destekleyici davranışlar sergilemesi kadının bu dönemde karşılaşabileceği psikolojik sorunları daha hafif yaşamasını sağlayacaktır" tavsiyesinde bulundu.
0 notes