#oda arkadaşı
Explore tagged Tumblr posts
Text
Yeni Bir Şehirde Ev Arkadaşı Ararken Dikkat Edilmesi Gerekenler
Yeni Bir Şehirde Ev Arkadaşı veya Oda Arkadaşı Ararken Dikkat Edilmesi Gerekenler
Yeni bir şehre taşınmak heyecan verici olduğu kadar stresli de olabilir. Özellikle ev arkadaşı bulmak, hem maddi konularda hem de sosyal yaşamda dengeyi sağlamak açısından büyük önem taşır. Peki, yeni bir şehirde ev arkadaşı ararken nelere dikkat etmeliyiz? Bu makalede, doğru ev arkadaşını seçmenin püf noktalarını adım adım ele alacağız.
1. Şehri ve Semtleri Tanıyın
Şehir Hakkında Genel Bilgi Edinin
Yeni taşınacağınız şehir hakkında ön araştırma yapmak, yaşam kalitenizi doğrudan etkileyecektir. Şehrin sosyal yaşamı, ulaşım olanakları, iş imkanları ve güvenlik durumu gibi temel bilgileri öğrenmek, hangi bölgelerin size uygun olduğuna karar vermenizde yardımcı olacaktır.
Semt Seçimi ve Yaşam Tarzı
Her semtin kendine özgü karakteri vardır. Şehir merkezinde mi yoksa daha sakin bir semtte mi yaşamak istediğinizi belirlemek önemlidir. Şehir merkezinde yaşam genellikle daha kalabalık ve pahalı olabilirken, kenar semtlerde daha ekonomik seçenekler ve farklı sosyal dinamikler bulabilirsiniz. Semt seçiminde aşağıdaki kriterlere dikkat edebilirsiniz:
Ulaşım: İşe, okula veya sosyal aktivitelere kolay ulaşım imkanı.
Güvenlik: Seçeceğiniz semtin güvenlik durumu.
Altyapı ve Sosyal İmkanlar: Market, kafe, park gibi sosyal alanların varlığı.
Yaşam Maliyeti: Kira ve diğer yaşam giderleri.
2. Bütçenizi Belirleyin
Yeni bir şehirde yaşamın maliyetleri, tanıdığınız şehirlerle kıyaslandığında farklılık gösterebilir. Bu nedenle bütçenizi iyi planlamak, ev arkadaşı seçiminde önemli bir faktördür.
Kira ve Ortak Giderler
Kira Paylaşımı: Kira miktarı, evin lokasyonu ve büyüklüğüne göre değişkenlik gösterebilir. Kendi bütçenizi belirleyip, buna uygun ev arkadaşı aramak önemlidir.
Faturalar ve Diğer Masraflar: Elektrik, su, internet ve ısınma giderlerinin adil bir şekilde paylaşılacağından emin olun. Giderlerin ne şekilde paylaşılacağı konusunda anlaşma sağlamak, ileride çıkabilecek sorunları önler.
Beklenmeyen Giderler
Taşınma sürecinde veya ilk aylarda beklenmeyen masraflar çıkabileceğini göz önünde bulundurun. Bütçenizi oluştururken bu tür giderler için küçük bir pay ayırmak faydalı olacaktır...
Devamını oku: Yeni Bir Şehirde Ev Arkadaşı Ararken Dikkat Edilmesi Gerekenler
Diğer Makaleler:
Ev Arkadaşı Arayışında Olanlara Özel Rehber
Doğru Ev Arkadaşını Bulmanın 7 Altın Kuralı
Ev Arkadaşıyla Yaşamanın Sosyal ve Psikolojik Faydaları
İstanbul Ev Arkadaşı Bulma Rehberi: Semt Seçimi, Bütçe Planlaması ve EvArkadasiBul.com’un Yenilikçi Özellikleri
Ev Arkadaşı İlanı Oluşturma Rehberi
0 notes
Text
Ne kadar çok seviliyorsunuz siz ya ben nerede hata yaptım?
#oda arkadaşımın doğum günü var farklı şehirde okuyan arkadaşı şimdiden hediye yollamış#hiç hayatımda böyle bir şwy yaşamadım ya#çok özendim valla#ne oldu da bizim böyle arkadaşımız olmadı acaba#nerede hata yaptım
10 notes
·
View notes
Text
Nişanlımı Erasmusta Aldattım! (Aleyna 23 Y., İzmir)
Herkese selam. İsmim Aleyna, 23 yaşında üniversite öğrencisiyim. 4 yıldır Hakan isimli bir çocukla çıkıyordum. Ciddi düşündüğümüz için de nişanlandık ve bekaretimi Hakan'a verdim. Ama ilişkimizin ikinci yılında kendisini aldatmış bulunmaktayım. Şöyle ki, o zamanlar ikimiz de üniversite 2. sınıftayken Erasmus için başvuru yapmıştık. Ben Erasmusa gitmeyi çok istiyordum, Hakan ise benim ısrarlarım sonucu kabul etmişti. Neyse sonuçlar açıklanmış ve bana Polonya, ona Çekya gelmişti. İkimiz aynı yere gidemiyorduk. Bu durum sonrası çok üzülmüştüm ve bunu fark eden Hakan da, "Sen git çok istiyorsan!" dedi. Ben de, "Bir dönem ayrı kalacağız ama!" deyince, "Olsun, insanın hayatında kaç kez yurt dışında yaşama fırsatı gelir ki, sen git, eğlen, ben sana ve aşkımıza güveniyorum!" dedi. Ben de ona sarılıp teşekkür ettim.
Başvuru sonrası okul onayı, vize süreçleri gibi şeyleri tamamladım ve güz dönemi için Polonya'nın başkenti Varşova'ya gitmek için hazırdım. Hakan'la havalimanında vedalaşıp, uçakla Varşova'ya vardım. Havalimanında beni okuldan gönderdikleri bir mentör karşıladı ve kalacağım yurda beni yerleştirdi. Yurtların erkek-kız karışık olduğunu biliyordum, ama aynı koridorda, hatta yanyana odalarda kalacağımızı tahmin etmiyordum. Neyse ki oda arkadaşım kız idi. İlk haftam okula belge teslimi, şehiri biraz gezme ve yeni arkadaşlar edinmeyle geçmişti. Haftasonu gelip çatmıştı. Cumartesiydi ve herkes diskotek tarzı gece klüplerine gitmek için hazırlanıyordu. Yurtta tanıştığım, adı Ece olan kız da beni davet etti. Önceleri yok mok dediysem de, "Çok eğleneceğiz, Türkiye'deki klüplerden farklı, ortam çok iyi!" diyerek beni ikna etmişti. Ayrı da olsak, Hakan'la hergün telefonla görüşüyorduk. Hakan'ı aradım, "Ben yatıyorum!" diyerek yalan söyledim. Ece ve birkaç arkadaşıyla bir klübe gittik.
İçeri girer girmez gerçekten farklı bir yer olduğu belliydi. Ortada kocaman bir pist ve herkes disko müziği eşliğinde çift olarak dans ediyordu. Şöyle anlatayım, ortada kızlar tek dans ederken, erkekler ellerini uzatarak dans teklifinde bulunuyor ve birlikte dans etmeye başlıyorlardı. Pistte eşli olmayan çok az kişi vardı, çoğu da erkekti, onlar da sanırım danslarını kabul eden bir kız bulamamışlardı. Neyse, ben elime içki alıp dans edenleri izlemeye başladım. Ece de direkt piste atlayıp dans ederken, bir Polak erkek tarafından kapılmıştı. Sözde dans ediyorlardı, ama çocuğun eli Ece'nin götünde duruyor, Ece ona kucak dansı yapıyor gibi, arada ona götünü dönüp sürtünüyordu ve bunun adına dans diyorlardı!
Ağzım açık şekilde olanları izlerken, çocuk Ece'yi öpmeye başlayınca, "Yuh artık!" dedim. Elimdeki içkiyi diktim kafama ve 'Sigara odası' denilen aynı zamanda herkesin orturup sohbet edip sosyalleşmeye çalıştığı bir bölüme geçtim. Bir süre sonra Ece yanıma geldi ve oturup bir sigara yaktı. Bana, "Nasıl, beğendin mi ortamı?" diye sordu. Ben, "Güzel de, herşeyin bu kadar ortada ve hızlı olduğunu düşünmemiştim, az önce tanımadığın bir çocukla öpüştün. Sahi nerede o çocuk?" deyince, "Bilmem, gidip başkasına salça olmuştur!" deyince bir şok daha yaşadım. Yüzümden okumuş olmalı ki, bana, "Alışırsın merak etme, kim nereden bilecek, burada olan burada kalır, hem Polak erkekler yatakta çok iyi, sana tavsiye ederim!" dedi. Bu sözleri beni azdırmıştı, ama Hakan'a ihanet etmek istemiyordum.
Yanımıza Ece'nin bir arkadaşı geldi ve 'Kamikaze' isimli bir içkiyi bize ikram etti. Bir tür Vodka-Tekila kokteyli idi ve 4 shottan oluşuyordu, tadı da çok güzeldi. Kaç shot içtim hatırlamıyorum, ama kafam çok güzel olmuş ve Ece'nin anlattıklarının gazıyla da kendimi pistte bulmuştum. Müziğin ritmine kapılmış dans ederken birden bir elin belime sarıldığını fark ettim. Çocuk beni itice kendine çekti. Sırtım dönük şekilde, arkamdan bana yapışmış, elini göbeğimin üstüne koyup iyice kendine yapıştırıyordu beni. Sanki tek vücut olmuştuk. Ben daha çocuğun yüzünü bile görmüyordum, ama sesimi çıkarmamış ve kendimi onun kollarına bırkamıştım. Birden boynumu öpmeye başlayınca hafiften kendime geldim ve hemen kollarından ayrılıp kenara çekildim.
O zaman yüzünü görebilmiştim. Çocuk çok uzun boylu ve çok yakışıklıydı. Sarışın ve mavi gözleriyle Polak olduğu da kesindi. Ben hareketsiz durunca bana iyice yaklaştı ve kolumdan tutup tekrar kendine çekip benimle dans etmeye başladı. Aynı o çocuğun Ece'ye yaptığı gibi ellerini götüme atmış ve yüzüme doğru yaklaşmıştı. İşte o an kontrolümü kaybetmiştim. Kalbim bana (Git uzaklaş!) diyordu, ama beynim (Hakan'ın nereden haberi olacak, keyfini çıkar!) diyordu ki, tam o sırada çocuk dudaklarıma yapıştı ve beni öpmeye başladı. Ben de beynimin kararına uymuş ve öpücüklerine karşılık veriyordum. Çocuk ellerini memelerime götürüp okşamaya başlayınca kendimi kaybettim ve elimi çocuğun önüne atıp sikini okşamaya başlayınca, çocuk elimden tuttuğu gibi beni pistten aldı ve klübün dışarısına çıkardı.
Gittiğimiz klüp büyük bir parkın içindeydi, heryerde ağaçlar vardı, sanki ormanın içindeymişiz gibiydi. Çocuk halen elimden tutmuş, beni arkalara doğru götürüyordu. Heryer çok karanlıktı ve arkalara yaklaştıkça ağaçlara yaslanmış ve sevişen insanları az da olsa görebiliyordum. Çok azmıştım ve çocuğun da aynısını bana yapmak için getirdiğini anlamıştım. Hemen beni boş gördüğü bir ağaça yasladı ve dudaklarıma yapıştı. Bir yandan beni öperken, bir yandan da üstümü çıkarıyordu. Artık sadece sütyenimle kalmıştım ve ben de onun üstünü çıkarttım. Elini arkama atıp sütyenimin kancasını da açınca, ben de kollarımı yukarı kaldırıp sütyenimi çıkarmasına yardımcı oldum. Memelerimi öpüp yalamaya başlayınca resmen çıldırdım ve hemen elimi kemerine atıp çözmeye başladım. Kendime inanamıyordum, daha ilk haftadan, tanımadığım, ismini dahi bilmediğim yabancı bir çocukla öpüşmüştüm ve ona sakso çekmek için kemerini çözüyordum!
Kemerini çözüp pantolonunu ve boxerını biraz indirdikten sonra yere çömeldim. Sünnetsiz ve kalın siki karşımdaydı. Hemen ağzıma alıp sakso çekmeye başladım. O da elini memelerime götürüp avuçlamaya başladı. Hava da biraz soğuktu, ama ben aldığım zevk ve adrenalinden ateş gibiydim. Çok sürmeden beni kaldırdı ve kotumun düğmesini açıp, kotumu ve külodumu dizlerime kadar indirdi, cüzdanından kondom çıkartı. Kondomu açmaya çalışıyordu, aldım elinden, dişimle yırtıp açtım ve sikine geçirdim. O da hemen beni yüzüm ağaça dönük şekilde çevirdi. Ellerimi ağaça yaslayıp biraz eğildim. Sikini arkadan amıma sürtmeye başlayınca ben inlemeye başladım bile. Birkaç kez sürttü sonra sikini amıma soktuğu gibi pompalamaya başladı. Benim de zevk inlemelerim arttı. Çığlıklarım yüksek çıkmaya başlayınca elini ağzıma koydu.
Beni bir 5 dakika öyle siktikten sonra boşaldı, ama ben halen orgazm olamamıştım. Kondomu sikinden çıkarıp bir köşeye attı, kotunu da yukarı çekti ve yerdeki tişörtünü de alıp hiçbir şey demeden gitti. Resmen 15-20 dakikada beni pistte kaptı, öptü, sonra da buraya getirip sikip bıraktı. Ben de hemen üstümü giyip klübe geri döndüm. Kendime bir Kamikaze daha alıp sigara içme bölümüne geçtim, masada oturup içmeye başladım. Ece beni görüp yanıma geldi, yanında adlarının Murat ve Selman olduğunu öğrendiğim iki Türk genci vardı. İkisi de çok yakışıklıydı. Onlar da öğrenciydi, ama bizim gibi Erasmus değil de Full-Time eğitim alıyorlardı.
Ece bana, "Hadi kalk gidelim!" deyince, "Nereye?" diye sordum. "Arkadaşlar bizi evlerine davet etti!" dedi. Anlamıştım, çocuklar bizi eve atıp sikeceklerdi ve ben az önce yaşadığım olayın etkisindeydim ve halen azgınlığım geçmemişti. Ama aklıma Hakan geldi. Yurda dönmek istediğimi söyleyince, Ece, "Dönemezsin, çünkü yurt görevlilerine geç geleceğini bildirmediğin için bu saatte seni kabul etmezler!" dedi. Böyle de bir saçmalık varmış, yani saat 24:00'ü geçince yurtlar kapanıyormuş. Yapacak birşey yoktu. Taksiye bindik. Yolda Selman benim, Murat ta Ece'nin dudaklarına yapıştı, öpüşerek çocukların evinin yolunu tuttuk.
Ev küçük, 1+1, sıradan öğrenci eviydi. Selman beni odasına götürdü. Yatağa uzanıp bir yandan soyunup bir yandan da öpüşmeye başladık. Bana sürekli, "Çok güzelsin, aşkım, bebeğim!" diyordu. İkimiz de çıplak olunca Selman sikine kondom takıp direk amıma girdi ve beni misyoner pozisyonunda sikmeye başladı. Artık ben de ona, "Sik beni aşkım, durma!" diyordum. Yan odadan da Ece'nin de inleme sesleri geliyordu. İkimiz de inleye inleye sikiliyorduk. Selman bacaklarımı omzuna alıp beni sikmeye devam etti. Ben artık aldığım zevkten dayanamayıp orgazm olmuştum. Bir süre beni o şekil siktikten sonra domaltıp, arkadan tekrardan amıma girdi. Yaklaşık 20 dakika sikiş sonrası Selman da boşaldı. İkimiz de yatağa uzandık. Yan odadan da sesler kesilmişti. Birkaç dakika sonra Selman'la Murat yer değiştirdiler. Murat bana geldi, Selman da Ece'ye gitti. Murat gelir gelmez inik olan yarağını ağzıma verdi. Ben de yalayarak tekrar kaldırdım ve direk domalıp içime aldım. Murat ta beni pozisyondan pozisyona sokarak bir yarım saat sikti ve ikimiz de neredeyse aynı anda boşaldık. Yorgunluktan uyuya kalmışım
Sabah uyandığımda Murat'ın kollarında, ona sarılmış halde buldum kendimi. Dün gece aldığım zevki düşündükçe, Hakan'a olan sadakatim gittikçe azalmıştı. O gün akşama kadar, Murat ve Selman benle Ece'yi sikerek resmen seks partisi yaptık. Ben arada Hakan'la görüşmek için dışarı çıkıyor, görüntülü konuşup, tekrar eve giriyor kendimi Selman'ın kollarına atıyordum.
Erasmus boyunca kaç erkekle birlikte oldum anlatamam. Ece ile her haftasonu farklı klüplere gidiyorduk. Kendimi değişik ülkelerden erkeklere ve arada yine Murat'la Selman'a siktiriyordum. Erkek yada kız olsun, Erasmusa gidip te sevgilisini yada nişanlısını aldatmayan yalan söylüyordur. Ben aldattım ve pişman değilim, aksine hayatımın en güzel zamanlarıydı!
[Aleyna]
147 notes
·
View notes
Text
Seks delisi
Merhaba arkadaşlar ben Görkem 1999 un ilk günü ilk doğumlu bebeği olmuşum. 25 yaşında çok seksi bir kadınım ismim gerçekten Görkem hayat kadını olarak çalışıyorum. Esmer 172 boyunda tam bir afetimdir gelen müsterilerim aşık oluyor desem yeridir. Sizlerle paylaşmak istediğim anım ilk defa kadınlığa adım attığım gecemdir . 17 yaşımdayken babamın işi dolayısıyla İstanbul a gittik aynı günlerde komşumuzun sayesinde lüks bir otelde iş buldum yabancı dil bilgim ve güzelliğim sayesinde resepsiyon görevlisi olarak göreve başladım. Çok iyi derecede İngilizce, Almanca ve Rusça biliyorum. İşimi severek yapıyordum. Patronumun oğlu beni her gördüğünde seni sikmeyi çok istiyorum derdi patrona söylemek istiyordum ama arkadaşlar aman yenisin sakın söyleme işinden olursun patron oğluna inanır dediler. 4 ay geçmişti babam çok büyük bir kaza geçirdi trafik cezalarının ve karşı tarafın masrafları çok fazla idi patronumdan para istemem gerekiyordu yüzümü kızartıp odasına gittim patron yoktu oğlu Çağrı vardı parayı vereceğini ama 1 kez olsun benimle yatmak istediğini söyledi 18 yaşıma basmama 2 gün vardı SSK sız çalısıyordum kabul etmesem maaşımıda vermezdi tamam kabul dedim 400 milyon TL alacaktım kapıyı kilitleyip soyunmamı söyledi parayı ver soyunayım dedim kasayı açıp 500 bin TL çıkardı verdi soyundum yanıma geldi öpmeye başladı hiç zevk almıyordum bütün vücudumu yaladı yuttu deri koltuğa uzattı beni amımı yalamaya başladı sikini ağzıma verdi tiksindim kusacak gibi oldum bacaklarımı omzuna aldı birden yüklendi hepsini soktu kan gelmişti sikinin kenarında kanı görünce korktu hemen üzerimden kalktı sen sen bakiremiydin diye sordu kekeleyerek kıp kırmızı olmuştu sikindeki kanı sildi benim amımdan akan kanları da sildi neden bakire olduğunu söylemedin diye sordu daha 17 yaşımda olduğumu biliyorsun bakire olduğum belli olmuyor muydu dedim giyinmeye başladım dur daha bitmedi dedi bende şimdilik yeter başka zaman tekrar sikersin dedim giyinip eve gittim babama parayı verdim nasıl aldığımı sordu bende arkadaşım kredi çekti ona biz ödeyecegiz dedim. Arkadaşım ile tanışmak istedi ertesi gün çağrı ile karşılaşınca durumu anlattım iş çıkışı çağrı ile birlikte bize gittik kredi çektiğini aylık 6500 TL ödemesi olduğunu söyledi artık babam inanmıştı ertesi gün iş yerime gittim çağrı arkadaşı Ali ile gelmişti beni 205 nolu odada bekliyordu arkadaşıma söyleyip odaya geçtim Ali ve çağrı çırılçıplak soyunmuş beni bekliyordu kapıyı kapatıp beni yatağa yatırdı bir çırpıda soydular beni çağrı amımı emmeye başladı Ali ağzıma verdi biri memelerimi okşuyor diğeri elinin değdiği her yerimi elliyordu çağrı Ali'ye ben siktim bu fıstığı gel sende sik dedi Ali bacak arama girdi çağrı nın emip sulandırdığı amıma soktu pompalamaya başladı ben zevk çığlıkları atmaya başladım çağrı sikini ağzıma verdi artık büyük bir zevkle yalıyordum Ali pompaladıkça bende garip şeyler olmaya başladı titriyordum ateş basıyordu beni oda buz gibi soğuk ama ben terliyordum Ali pozisyon değiştirip 69 olduk çağrı bizi izliyordu siktiği amımı yalıyordu zevkten inliyordum orgazmın ne olduğunu öğrenmiş oldum çağrı geldi domal hadi bakalım dedi yere inip domaldım banyodan minik şampuanlardan alıp getirmişti göt deliğime döktü parmağını soktu Ali yi çağırdı amıma sokturdu birden göt deliğime sikini soktu 2 erkek aynı anda sikiyordu aralarında zevk çığlıkları atıyordum üçünüz aynı anda boşalmaya başladık yere yığılıp kaldım onlar yatakta yatıyor ben yerde gerçekten çok mutlu olmuştum. Ali çağrı kameraya bak nasıl çekmiş dedi birlikte izlemeye başladılar beni tehdit ederek biz kiminle istersek onunla birlikte olacaksın dediler o zamandan beri seks yapıyorum babam beni halen otelde çalışıyor biliyor ama çağrı ve Ali'nin sermayesi olmuştum 3 yıl önce seksten kazandığım parayla ev sahibi oldum artık sevişmek benim işimdi ve severek yapıyorum .
47 notes
·
View notes
Text
Kiralikodalar - Platin
Kiralık bir oda mı arıyorsunuz ve bir oda arkadaşına mı ihtiyacınız var? Alanınızı paylaşacak doğru kişiyi bulmak zor olabilir. Neyse ki, bugün uygun bir oda arkadaşı bul konusunda yardımcı olabilecek Kiralikodalar web sitesi var. Online listelemelerden sosyal ağlara, potansiyel oda arkadaşlarıyla bağlantı kurmanın ve mükemmel eşleşmeyi bulmanın sitemizde kolay yolu vardır. Sitemiz ile, bir oda arkadaşı bulmak ve kiralık oda tutmak için neler gerektiği hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz. Bu bölümde, bir oda arkadaşını nasıl bulacağımızı ve kiralık mükemmel odayı bulmak için bir çok seçeneklere göz atacağız. Hızlı ve kolay bir şekilde oda arkadaşı bulmanıza yardımcı olabilecek sitemiz ile çeşitli seçenekler ve hizmetlere de göz atabilirsiniz.
916 notes
·
View notes
Text
Ya odanda öldürdüğün örümcek bütün hayatı boyunca senin onun oda arkadaşı olduğunu sanıyorsa? demiş,
~Dostoyevski~
Hassas bir kalbe sahipseniz, dünya sizi elbette incitir..!
46 notes
·
View notes
Text
İstediğin kadar kendini geliştir, istediğin kadar elit olmaya uğraş, çevren ve ailen neyse o çukurdan çıkamıyorsun. Ben tv izlemiyorum babam sabah akşam haber dinliyor sanki benim oda da çalıyo o televizyon bütün o saçma salak haberleri duyuyorum mecburen. Eski arkadaşı geliyo adamın iki kelimesinden biri küfür. Aile mi var, kadın mı var, çocuk mu var hiç umurlarında değil. Çocukluğum da böyle geçti. Sadece salonda soba olduğu için mecbur salonda sigara dumanı altında ve tv, küfür eşliğinde ders çalışmaya çalışıyordum. Çok fazla kitap okudum, yazılar yazdım, şiir yazdım ama kurtulamıyorum o çukurdan. Hâlâ o küfürbaz herif geliyor misafirliğe, hâlâ her gün sabah akşam haber dinliyorum. Artık nefret etme sınırlarını da aştım. Ünlülerin ve başarılı insanların biyografilerini okuyorum bi yerlerden destekleri var. Ya ailelerinde ya çevrelerinde bir şekilde elit insanlar oluyor, ona yardım veya destek olan, fikir veren insanlar oluyor. Bende yok. Ben Türkiye'nin en tehlikeli mahallerinden birinde doğdum büyüdüm. Hayatımda bir kere bile içki veya sigara içmedim. Kendimi hep uzak tutmaya çalıştım ama çok klasik bir şey " coğrafya kaderdir ". Çok doğru bir söz. Benim çevremde arkadaşlarım bile okunacak bir şeyi heceleyerek okuyan insanlardı. Kitap aldığım zaman sen mal mısın kitaba para veriyon diye salak salak sırıtan insanlardı. Ama çıkamıyorsun işte, hayat şartları, pahalılık, sağlık şu bu yani bi şekilde kurtulamıyorsun şu pis düzenden. Duvara tırmanıyosun ama duvar kaygan. Geri aşağı düşüyorsun. Köyde hem çobanlık yapıp hem okuyan insanlar örnek verilir ya, emin olun onlara da en azından fikren destek olan, sevgiyle yaklaşan insanlar olduğu içindir. Yoksa insan kendi kendine bir bok başaramıyor. Çok zorladım, çok denedim, gece gündüz metinler hazırladım, podcastlar yaptım, sayfalar yönettim, dijital kitaplar yazdım, şiirler yazdım, seslendirdim, dublajlar yaptım, mizah sayfaları yaptım. Ya hesaplarım kapandı ya tutmadı. Ama ne yaptıysam emek harcadım kaliteli şeyler yapmaya uğraştım. Gece uyumadım sabahlara kadar bir şeyler yaptım. Sonuç ? Tiktokta götünü sallayan bi kız kadar kimse umursamadı. Gerçekten çok iyi bildiğim bir şey var ki, bu dünyada gerçekten emek veren, gerçekten hakeden insanlar değersiz oluyor. İnsanlar nerde polemik var, nerde ahlaksızlık var onları seviyorlar. Veya sen emek veriyosun vakit harcıyosun ama senden çalıp paylaşan birinin sayfasında daha çok beğeni alıyor içeriğin. Yani hırsız daha değerli. Nefret ediyorum ya herşeyden iliklerime kemiklerime kadar nefret ediyorum. Son olarak bu sitemi yapmama sebep taştığım olay, Twitter da bi hesap çıktı karşıma beni takip etmiş. Sayfanın adı Orospu çocuğuyum. Merak ettim niye kendine böyle diyo diye bi tıkladım herif annesine, kız kardeşine karşı neler neler yazmış, gizlice fotolarını çekip paylaşmış ve takipçi sayısı 38 bin. 38 bin !
Sende salak gibi geceni gündüzüne kat bişeyler üretecem diye ugraş. Gerçekten kendimi çok çaresiz ve salak hissediyorum. Bu pis düzende bu lanet çağda iyi kalmak o kadar zor ki, tarih öncesinde yaşasak bu kadar zorlanmazdım. 2024 değil 2104 de olsa insanlıktan bi bok olmaz..
36 notes
·
View notes
Text
sigara arkadaşı bulamadığım için oda arkadaşıma bi tık zorla içirdim evet iyi arkadaşım bsbwcjabcj
16 notes
·
View notes
Text
"Bir şiirin oda arkadaşı olabilirsin Sana yaklaşmaya çalışan Sana yakışmaya çalışan Kara yalnız sıkılgan bir şiirin
Bir şiirin masa arkadaşı olabilirsin Seni tanımaya başlayan Seni tutmaya başlayan Bozbulanık kıyıda köşede atılgan bir şiirin
Bir şiirin yol arkadaşı olabilirsin Seni konuşturmaya çabalayan Sana yazdırmaya çabalayan Kekre kuralsız sokulgan bir şiirin (...) Buyur Hoş geldin"
- Süreyya Berfe, Hoş Geldin (Kalfa, Toplu Şiirler, 1965-2015)
#Antalya Şiir Dostları#Şiir ve Müzik Gecesi#Şiir#Müzik#Şair#Şairler#Şiirler#1.Buluşma#Antalya#Yürekbalı#Hakan Ercan#Süreyya Berfe#Hoş Geldin#Şiir Arkadaşı#Şiirin Arkadaşı#Buluşma#Şiir Gecesi#Şiir Dinletisi#Şiir Etkinliği#21 Ocak 2025#Sanat#Edebiyat#Dinleti#Etkinlik
7 notes
·
View notes
Text
#Üçüncü bölüm..
Düğün günü geldiğinde gelin ve damattan daha heyecanlıydım belki. Aileye yakın masalarda oturduğumuzdan iki üç masa karşımdaydı. Yanına gitmedim, o da gelmedi. Yanında oturan sevimsiz suratlı kocası ile karşılaştığım an ağzına bir tane çakacak kadar doluydum. Üzerine giydiğim uzun kollu siyah dar gömleği ve yine siyah yere kadar dar eteği ile sülün gibiydi karşımda. Düğünde alkol servisi olmadığından Erhan ile birlikte arada kaçıp otelin mutfağında bir iki kadeh viskimizi çakmıştık. Nikah kıyılıp klasik düğün ortamı başladığında masasında sıkkın sıkkın oturuyordu. Kocası kendine benzeyen bir adam ile derin muhabbette. Telefonuna mesaj attım.
- İçinde ne var, tahmin edeyim, siyah iç çamaşırı ve siyah çorap
- Birini bildin :))
- Sana bakarken sikim kalktı yine. Ne güzel olurdu bugün sevişsek. Çok özledim
- Ben de aşkım.
- Dışarı çıksana biraz, dudaklarını istiyorum
- Saçmalama bir gören olur, herkes tanıdık.
- Görmeyecekleri bir yere gitsek 15 dakika yeter bana.
- Delisin
Erhan ile sigara içerken meslek alışkanlığı otelin girişini inceledim. Klasik 5 yıldızlı otel lobisi. Resepsiyon karşısı asansörler. Böyle lüks otellerde bir tane restoran tarafından asansör de olmalı veya dükkanlar tarafından katlara çıkan. İki tur atıp buldum. Çok içtim senin yüzünden araba kullanamam diye Erhan'ı suçladım ve bana bir oda ayarlamasını sağladım iki dakikada. Masama döndüğümde erkekler yoktu masasında. İki üç kadın oturmuş göbek atanları seyrediyorlardı.
- Oda numaram 2826. Lavaboya diye çık. Koridorun sonundaki asansörleri kullan kimse fark etmez.
- Ciddisin sen. Nasıl geleyim olur mu öyle şey?
- Hadi en fazla 15 dakika yeter bize, çok özledin seni aşkım. Şerefsizin yanında oturmanı istemiyorum.
Cevap vermedi. Alkolden fazla mı coşmuştum.
- Sen çık şimdi. Beş dakikaya kalkarım bir şey bulur.
- Unutma 2826. Kapıyı aralık tutarım.
Koşar gibi çıktım salondan. Oynayalım abi diyen bir iki eski personeli savuşturdum. Erhan babasının hiç sevmediği fotomodel kız arkadaşı ile oynaşıyordu lobide. İçeri geç it işareti yaptım, gülerek. Odaya girdim. Işıkları ayarladım. Mesajı geldi.
- Kaçıncı kat, lavaboların neresinde asansör?
- 8, kadınlar tuvaletinden devam et, soldaki kısa koridor
Zaman kaybedecek halimiz yoktu. Kemerimi çözüp takım elbisenin pantolonunu çıkardım. Kapıyı aralık bırakıp koridora kulak verdim. İki üç dakika sonra asansörün kısık zili ve sonrasında aşkımın koridoru adımlayan sesi duyuldu. Yaklaştığında kapıyı araladım ve kolundan içeri çektim.
- Off heyecandan bayılacaktım aptal.
- Çok özledim seni kolay buldun mu?
- Evet bomboştu orası
Sadece don ile duran bacaklarıma baktı, güldü yüksek sesle. Cevabım dudaklarına yapışmak oldu. Açık tenine uygun uçuk pembe bir ruj vardı dudaklarında. Dillerimiz kısa sürede birbirini bulunca rujun tadı ağzımda yayıldı.
- Yavaş makyajım dağılmasın sakin ol.
- Burada kalabilsek keşke
- Evet aşkım seninle uyumak çok güzel
Kıçına yapışarak eteğini yukarı çekmeye çalıştım.
- Dur deli kırışırsa belli olur. Beni zorla itekleyerek geri çekildi. Eteğini çıkararak yandaki sandalyenin üzerine koydu. Pembe tangaya yakın iç çamaşırı ve siyah ipekli çorapları ile yine tam bir afetti. Ben de sikimi ortaya çıkarıp kravatımı çözdüm. Önünde diz çöküp çamaşırını aralayıp amına dilimi değdirdim. Nemlenmeye başlamıştı bile.
- Oh, aşkım vaktimiz yok o kadar.
Gel böyle diye geniş bir koltuğun kenarına doğru başını eğdim. Çamaşırını sıyırınca geçen hafta siktiğim iki küçük delik de karşıma çıktı. Dizlerimin üstüne çöküp dilimi aşağıdan yukarı ikisinin de üzerinde gezdirdim. Amının içine giren dilimle inlemesi başladı.
- Kaan aşkım hadi merak ederler beni.
Doğrulup sikimi önce arka deliğine sürdüm.
- Şimdi olmaz oradan.
Islanan amcığında sikimin başını ıslatıp güzelce kaydım içine. Dar sıcak amı yine sarılarak karşıladı sikimi. Doğru düzgün ön sevişme yapmadığımız bir girişten rahatsız oldu ki elini geri atıp kalçalarını biraz araladı. Alışması için bekledikten sonra güzel sert götünü avuçlaya avuçlaya hızlandım. İniltisi kesintisiz sürerken bekaretini geçen hafta aldığım göt deliğine bir parmağım ile baskı yapıyordum. Parmağımı tükürükleyip bir santim gibi batırdığımda sikimle amının derinliklerini dövmeye başlamıştım.
- Ohh dizim ağrıdı böyle deyince içinden çıktım. Kucaklayıp içerdeki yatağın üstüne attım. Bacaklarını kendi ayırarak beni davet etti. Amına hızla yerleşince dudaklarını kapmak istedim yine.
- Dur makyajım akacak, aşkım dur
Kalın gömleğin üstünden memelerini okşayarak hızlandım. Yüzünü öpücüğe boğamıyorsam boynuna yapışırım. Boynunu emerek ve ince bedenini iyice yatağa yapıştırarak sikmeyi sürdürdüm. Hayatımı bu kadın ile bu yatakta geçirebilirim. Sikim amının diplerinde beklerken boynuna dişlerim geçiyordu. İnlemesi yükselip nefesi kesilme anı geldiğinde dar amcığı da sikimi sağmaya çalışır gibi kasılıyordu.
- Seni seviyorum diye boynunu emmeyi sürdürdüm.
- Hadi aşkım, içimi ısıt yine, gel, ohh gel hadi.
Küçük ellerini sırtıma bastırdı. Uzun ince tırnakları tenime battı. Az evvel makyajımı bozma diyen kadının dili şimdi dilime karışmıştı. Alkole rağmen gelişim hızlandı ve amcığına bıraktım döllerimi.
- Ah içimi yakıyorlar.
Yapışmış halde nefes nefese bekledik. Çalan telefon benimkiydi. Cevap vermeden dudaklarını emerek amındaki orgazm titremeleri arasında bekledim. İçinden çıkıp ayağa kalktığımda pembe donu ve pembe amcığından akan döllerim, az evvel boşalmama rağmen sikimi hala dikleştiren azdırıcı bir manzaraydı, fırsat olsa aşkımı yataktan çıkarmazdım bu gece. Mesut Bey'in asistanı arayan, beni bir bürokrat ile tanıştıracaklarmış. Söylenerek ve birbirimizle cilveleşerek giyindik. O rujunu tazeler masa üzerindeki peçete ile amından akanları silmeye çalışırken göğüslerini sıkmayı sürdürdüm, boynunu öptüm, gülüşmeye devam ettik. Koridoru kontrol edip onu saldım önce, ben de genel asansörlerle lobiye indim. Yarım saat sonra Mesut Bey'den kurtulup misafirlerin dağılmaya başladığı salona girdim. Göz göze geldik. Telini eline aldı. Mesaj atmış
- İki peçete koydum, hala akıyor.
Bunları yazarken kocası ile yan yana oturması, hıyar kocasının karısına arkasını dönüp başkaları ile muhabbet ediyor oluşu karmaşık bir ortamdı. Azmıştım, aşıktım ve aşkım yanındaki adam ile kalkıp evine gidecekti. Gelin ile damadı tebrik edip bardan bir şişe viski aldım ve sızana kadar içtim.
Sabah cevapsız çağrı ve mesajlar dolu telefonumu uyandıktan yarım saat elime aldım. Zeynep'ti arayan. Mesajların sonuncusu bir saat önce idi. Ara hadi diyen kısa bir mesaj. Aradım. Dün gece düğünden sonra Bursa'ya dönmüşler, kocası da hemen deplasman maçı için toparlanıp çıkmış. Bir buçuk saat sonra hız sınırlarının hepsini ihlal edip Yalova'daki otelimizdeydim. Yine balıkçıya mı gitsek dedi. Bu sefer ben sadece bir kadeh o ise iki kadeh şarabı götürdü.
- Alıştın şaraba
- Şaraptan sonra daha farklıydı sanki sevişmemiz dedi.
Daha farklıydı sevişmesi. Aramızdaki tüm sınırlar çoktan yıkılmıştı zaten, ama o gün yatakta tüm sevişmeyi yöneten oydu. Yatağın üstünde kedi gibi dört ayak üstünde gezmesi. Sikimi kökünden kavrayıp başına kadar yalaması, başının dudaklarının arasında sıkıp
- Çok yaramaz bu, canımı çok yakıyor, koca yaramaz diye cilvelenmesi. Bunları yaparken o güzel büyük gözleri ile bana bakması. Öyle azdırdı ki, beni sikimi kendi ayarlayıp kucağıma oturduğunda kollarını omuz altından sıkarak sabitledim, hızla bağırtarak sikmeye başladım. Normalde yavaş canım yanıyor diye itiraz ederdi. Bu sefer sadece ohh sik beni diye yüksek sesle inledi ben sertleştikçe bağırması arttı. Bağırdıkça altın sarısı saçları daha da dağıldı. Alttan amının dibine vurup aynı anda kolları ile ince bedenini iyice aşağıya çekiyordum. Amının köküne vurdukça çığlık atıyor sanki daha sert vurmamı ister gibi gözlerimin içine bakıp zıplıyordu. İnlemeleri aynı kesintisizlikte idi. Alkolün etkisi ile farklı olan arada attığı zevk çığlıkları ve pek yapmadığı sik beni sesleri. Amının kasılmaları sürerken boynu öne doğru düşmüştü. Ter akıyordu göğsümden.
- Aşkım hadi cam önünde sik beni diyerek kurtulmaya çalıştı. Normalde odanın tüm perdeleri çekili alacakaranlıkta sevişirken bugün perdeleri çekmemişti. Odanın renkli otel camlarından içerisinin gözükmeyeceğini bin kere söylemiştim aşkıma. İsteğini kırmadım. Cama tutunarak domaldı ben de sikimi yeni boşalmış amına soktum.
- Aşkım herkes görsün aşkımızı
- Görsün Kaan daha hızlı hadi, amımı doldu gönder yine Kaan. Yol boyu döllerin aktı içimden ohhh.
Uzun uzun sertçe domalmış küçük götünü avuçlayarak siktim. Tükenmişti bedenim ama sadece onu daha çok mutlu etmek ve ne derse yapmak istiyordum. Kalçalarımı da tokatla demesi ile hafifçe sert poposuna vurdum. Küçük şaplaklar yetmedi o fazlasını istedikçe daha hızlı tokatladım. Amının diplerine akan döllerimin bitmesini beklerken ileri gidip amından çıkmamı sağladı. Küçük götü tokattan kızarmış haldeydi. Sonra diz çöküp am sularına karışmış döllerim ile kaplı sikimi ağzına soktu. Kalbim sıkıştı resmen. Sikimin başı bu kadar hassas iken değen diline bedenimde kalan son enerji de aktı içimden. Banyo sonrası perdeleri çekti ve yatakta nefeslenmeye çalışan benim göğsümü okşayarak ve öperek üzerime uzandı. Hayatımın en huzurlu uykusuna yattım.
Sonraki hafta sonu da aynı geçti. Bu sefer Mudanya tarafında bir pansiyondaydık. İçmedik, odamıza sevişmeye giderken ise daha önce yapmadığı bir şey yapıp yol ortasında uzun uzun öptü beni. Sarmaş dolaş çarşıyı gezdik. Odamıza döndüğümüzde ise bu sefer çok sakin uzun bir sevişme yaşadık. Arkasından sarılmış amına girerken sadece kalçalarımız yavaşça oynuyordu. Yüzünü döndürüp o doyamadığım alt dudağını emmek istedim. Böyle devam etti diye fısıldadı. Bir rüyada gibi kaşık pozisyonunda ikimiz de terden birbirimize yapışacak hala gelene kadar devam ettik sevişmeye. Dakikalarca o pozisyonu bozmadan ikimiz de tükenene kadar sürdü bu rüya hali. İçinde küçülen sikim amından çıkana kadar da arkasındaki sarılmam bitmedi.
- Aşkım diyerek döndü dudaklarını emerken yaşlı gözlerine baktığımı görerek, çok şiddetliydi aşkım sözleri ile öpüşmeyi sürdürdü.
Takip eden cuma gecesi, grip oldum galiba evden çıkamıyorum mesajı ile hafta sonu planlarını iptal ettik. Pazartesi ve Salı da pek tadı yoktu. Telefonda bile sesi tatsız geliyordu. Perşembe ise mesajlarıma aramalarıma dönmedi bile. Cuma sabahı ise gelen uzun bir mesajdı. Yıllar boyu aklıma kazınan, değişen telefonlardan birinde silinip gitse bile unutamadığım. "Kocam ile sorunlu bir dönemimdi, ama sorunlarımızı hallettik. Seni sevdim Kaan ama evliliğimi sürdürmek ve kocam ile mutlu olmak istiyorum. Sana da mutluluklar" Önce inanamadım, sonra telefonu fırlattım. O zaman ki telefonlar fırlatılınca kırılmayan demir külçelerdi. Sonraki günlerde inkarın tüm aşamalarını yaşadım. Defalarca aradım, aradığınız numara kullanılmamaktadır mesajını alana kadar. Otel kayıtlarından adresini bulabilirdim ama kapısına gidip ağlayacak mıydım evli bir kadının. Sevgili kankam sen engellemesen ve bir delilik yapmayım diye günlerce bende kalıp beraber içmesek, o kapıya dayanırdım da. Biteceğini içten içe biliyordum ama böyle aniden bıçak gibi kesilmesi acıyı artırmıştı. Bir ayın sonunda yol planını beraber yapmıştık. Şirketin New York ofisine geçtim ve beş yıl sürecek Amerika maceram başlamış oldu. İçtiğim gecelerde artık kullanılmayan numarayı aramaya aylarca devam ettim. Numara bir başkasına verilip o kişi de bana ana avrat küfür edince numarayı da sildim.
Amerikalıların bir alışkanlığına uyup başladığım bir psikolog çok yardımcı oldu acılarımı atlatmama. Bir yıl içinde kadınlar ile ilişki kurabilen ve başarılı yönetici karakterime geri dönmüştüm. New York'un fırsatlarını da düşünürseniz hızlı bir dönüştü. Her milletten kadını tattım neredeyse ve sadece kadınlar ile sınırlı kalmadı tattıklarım:) Annemin tek evladım eve dönsün baskısı ve babamın da gel lan hayvan talimatı ile 5 yıl sonra İstanbul'a dönüş uçağındaydım.
Değişen iktidar Mesut Bey'e yaramış otel ve inşaat devi olmuştu. Geldiğimi duyar duymaz da ilk söylediği evlenmedin mi haylaz oldu, Serhan'ın iki çocuğu olmuş bile beş yılda. Diğer söylediği yurtdışına da açılıyorum bizimkiler yapamaz o işleri, haftaya gel başla oldu. Gönderdiği sözleşme dudak uçuklatıcıydı, istifa edip iki gün dinlenmeden başladım yeni işime. Serhan'ın eşinin de olduğu, bana hoş geldin yemeğinde içimde beş yıldır duymadığım o sızı bir kez daha hafifçe alevlendi. Geceyi hala bekar olan Erhan'ın bulduğu yirmisinde bir karıyı sikerek geçirmenin olumlu etkisi, sızının kaybolması oldu.
Sızıyı daha hızlı geçiren ise Burcu oldu. İşe başladığımın ilk ayıydı. Şirkete hizmet sunan reklam ajansının sunumuna on dakika girip kaçacaktım. Sekretere de beni kurtar on dakikada notu göndermiştim. Sunum başladığında ise on dakikanın nasıl geçtiğini anlamadım, kapıya önemli bir toplantı için beni çağırmak yalanı ile gelen sekreterimi başımdan gönderdim. Sunumu yapan Mesut Beyin de ortaklığı olan şirketin pazarlama uzmanı, 72 milletten kadın görmüş benim tüm dikkatimi çekmişti. Kahverengiye çalan saçları, tane tane anlaşılır ses tonu, bazen mavi bazen lacivert olan gözleri, beyaz teni, dar pantolonundan belli yuvarlak kalçaları ve iri birer çıkıntı halinde göğüsleri ile tam bir afetti. Sunumdaki ekibi tanıtan bilgilere baktım. Üniversite mezuniyet yılına göre benden dört beş yaş küçük olmalı, parmağında yüzük yok burada da medeni durum yazmıyor. Sunum ile ilgiliymiş gibi bir iki saçma soru sordum. Pek zamanım yok ofisiniz nerede diye sormama nazikçe gülümsendi. Şirkette Mesut Bey'in ortaklığı olunca dört kat alttalarmış. Ofislerine yapılan ek sunum ziyareti sırasında onun da olduğu ufak ekip ile bir kaynaşma kahvesi içtim. İki gün öğle arasında çevredeki lokantaları gezdim. Sonunda Burcu'ya tesadüf gibi denk gelerek masalarına oturdum. Bir hafta sonra benim ofisimde kahve içiyorduk. Bir ay sonra da baş başa ilk akşam yemeğimizi yedik. O gece evine bırakıp dönerken kızı bir an önce yatağa atmaya çalışmadığımı fark ettim. Evlenecek kız moduna mı girmiştim diye güldüm. İki hafta sonraki bir akşam yemeğinden sonra arabamda başlayan öpüşmemiz ise onun evinde biten bir sevişmeye dönmüştü.
Sevdiği erkek ile beraber olan ama niye bakire olmadığını açıklamak zorunda hisseden kadın gibi anlatmaya başlamıştı. Bunun sizin için ne kadar önemsiz olduğunu söyleseniz bile o hikayeyi dinlemek zorundasınız. Babasının zoruyla üniversite biter bitmez nişanlandığını, evlenmemek için bir yıl direndiğini, babasının ona, annesine ve iki kardeşine uyguladığı baskılara dayanamayarak evlenmeyi kabul ettiğini bir çırpıda anlattı. Babası daha ana okul çağındaki küçük kardeşine bile bağırıp çağıran tam bir despotmuş. Dört ay dayandım ve kapıyı çarpıp çıktım dedi. Babası iş ortaklığı da yaptığı adamdan boşanırsan baba deme bana demiş. Boşandım, sen benim evladım değilsin diye bana bağırdığı bir gece annesi de kocasına bu evlilik bitti demiş ve aynı evin içinde iki yabancı gibi yaşamaya başlamış anne babası. O günden sonra hayatı iş ve hafta sonlarında ziyaret ettiği annesi ile geçip gitmiş, babası o gelince evden çıkıyormuş hala. Erkek kardeşim iş bulamadı babamın yanında çalışıyor hala, küçük kardeşimi çok özlediğimden bazen hafta içi bile gidiyorum dedi. Babasına nefreti o kadar büyükmüş ki mahkemeye gidip annesinin soyadını almış. Ağlayacak gibiydi yüzü. Seni seviyorum dedim oldukça içten ve gerçek olarak. Kollarımdaki kadın bembeyaz teni, mavi olduğuna emin olduğum gözleri, bebek gibi tatlı yüzü ve tabii ki irice memeleri ile güzellik yarışmalarına katılacak bir fizikteydi. Buna bir de benzer kariyer yollarında ve ortak zevklerde olmamız eklenince bir erkek daha ne ister. İki hafta sonra annem ile tanıştırdım, beraberliğimizin dördüncü ayı biterken de elimde yüzük önünde diz çökmüştüm.
Evet dediği o akşamın sabahında hala yataktaydık ve ben gün ışığında aydınlanan göğüslerine hayranlıkla bakmaya devam ediyordum. Bana bakarak uyandı.
- Ailemden istenmeyecek miyim?
- İstemezsek gelmeyecek misin?
Şakadan yumruklar atarak üstüme atladı. Vücudumuzda kalan son sıvıları da tüketmek için bir kere daha seviştik.
Annem ağlayarak, babam gülerek evliliğimizi kutladı. Burcu gerekli telefon görüşmelerini yaptı ve bir hafta sonra annem, Burcu ve ben şoförümün kullandığı araba ile İzmit'e doğru yola çıkmıştık. Babası tabii ki davetli değildi bu buluşmaya. Erkek kardeşi, yıllar sonra doğan en küçük kardeş ve anne ile tanışacaktık. Arabanın içi annemin aldığı hediyelerden nefes alacak halde değildi. Babasının bu buluşmada olmamasını annemlere sağlık sebebi diye uydurmuştuk. Şehrin lüks lokantalarından birine arabamızı park ettik. Önce koşarak dört beş yaşlarında bir kız çocuğu Burcu'nun dizlerine sarıldı. Sarı kıvırcık saçları ile reklamlardaki çocuk yıldızlar gibi sevimliydi. Sonra yanımıza kadar inen erkek kardeşi ile tanıştım. Annem de yukarda terasta diyen erkek kardeşinin işareti ile ben de yukarı bakıp nazik bir el sallama işareti yaptım. Tesettürlü, ince uzun kadının, uzaktan bile olsa ince fidan gibi gövdesini, yeşil gözlerini, küçük burnunu ve parlayan cildini gören beynim tüm işlemcilerini kapadı. Kadın da havadaki eli donmuş olarak bize baktı ve hayatımda ilk defa dizlerimin bağı çözülür gibi oldu, arabanın kenarından güç aldığımı belli etmemeye çalışarak ayakta kalmayı başardım. Kadın ise terasın kenarına tutunarak dizlerinin üstüne kayarak bayıldı. Ertesi akşam, anasına bak kızını al esprisini yaptığında kafana bardak atmıştım ya kanka o bardağın kafanı tutmamasına hala üzülüyorum
21 notes
·
View notes
Text
Evde tek kaldiğimi duyan evlensene diyor. Evlilik hayat arkadaşı secmek mi yoksa oda arkadaşı seçmek mi bi karar verin ba(ğ)zıları.
49 notes
·
View notes
Text
İstanbul Kadıköy’de Ev Arkadaşı Bulma Rehberi
İstanbul Kadıköy’de Ev Arkadaşı ve Oda Arkadaşı Bulma Rehberi
1️⃣ Genel Tanıtım ve Atmosfer
Kadıköy, İstanbul’un Anadolu Yakası’ndaki en popüler ilçelerinden biri. Burası; öğrenciler, genç profesyoneller ve sanatseverler için dinamik, hareketli ve sosyal bir yaşam sunuyor. Sahil şeridi, kültürel etkinlikleri, butik kafeleri ve gece hayatıyla ünlü olan Kadıköy, aynı zamanda İstanbul’un Avrupa Yakası’na kolay ulaşım sağlayan merkezi bir konumda.
Bu bölge özellikle şunlar tarafından tercih ediliyor:
✅ Öğrenciler (Marmara, Yeditepe ve İstanbul Üniversitesi gibi üniversitelere yakın)
✅ Genç profesyoneller (Finans, teknoloji ve medya sektörlerinde çalışanlar)
✅ Sanatçılar ve yaratıcı meslek grupları (Moda, Yeldeğirmeni ve Bahariye gibi semtlerde yoğunlaşmış)
2️⃣ Ulaşım Olanakları 🚇
Kadıköy, İstanbul’un en iyi ulaşım bağlantılarına sahip ilçelerinden biri:
Metro: Kadıköy-Tavşantepe metro hattı
Marmaray: Ayrılık Çeşmesi durağı
Metrobüs: Söğütlüçeşme durağı
Vapur: Beşiktaş, Karaköy ve Eminönü’ne düzenli seferler
Otobüs ve Minibüs: Kadıköy’den birçok ilçeye otobüs ve minibüs hatları mevcut
Bisiklet ve Yaya Ulaşımı: Sahil şeridi boyunca bisiklet yolu ve yürüyüş yolları
📌 Avantaj: Avrupa Yakası’na ulaşım çok hızlı ve çeşitli seçenekler mevcut.
📌 Dezavantaj: Trafik yoğunluğu zaman zaman yüksek olabiliyor.
3️⃣ Kira Fiyatları ve Konaklama Seçenekleri 💰
Kadıköy’de kira fiyatları semte göre değişiklik gösteriyor:...
Devamını oku: İstanbul Kadıköy’de Ev Arkadaşı Bulma Rehberi
İstanbul’da Ev Arkadaşı Bulma Rehberi
Ankara’da Ev Arkadaşı Bulma Rehberi
İzmir'de Ev Arkadaşı Bulma Rehberi
0 notes
Text
//////
meral, liseden arkadaşım. akıllı kızdı, ta o zamanlardan yalnızlığı överdi. hiç yakın arkadaşı yoktu. sevgilisi de yoktu. aşkı yererdi.
arada sırada, canı çekerse, bir tek bizim eve gelirdi. türk kahvesi severdi, biz o zamanlar hep kola içerdik. kocaman salonumuz varken benim minicik odamda oturmak isterdi. yatağın, peteğe yakın ucuna bağdaş kurar, pencereden dışarıya bakarak hayatından ne kadar memnuniyetsiz olduğunu, geleceğinden umutsuz olduğunu anlatırdı. elinde gitarı, arada bir tıngırdatırdı. hep kahve fincanını ters çevirir, falda hep aynı şeyi görürdü ‘’bak yüreğim kararmış’’
diğerleri bunalım meral adını takmıştı ona. o da bilirdi bu takma ismi ama ses etmezdi. içten içe severdi bu ismi. öyle görünmek hoşuna giderdi sanki. emin değilim, ben hep öyle hissettim. sormadım ona. ona soru sorulmazdı çünkü. kalın, siyah hırkasına iyice sarınır, ellerini, sadece parmak uçları görünecek şekilde içeri çeker, bir şey anlatmak ister gibi bakardı.
lise bitip de şehri terk ettiğimde, bana mektup yazmıştı meral. ilk yıl kazanamamıştı üniversiteyi. tam yedi mektup yazdı bana. hepsi karamsar, hepsi küskün… bir yandan yeni bir hayatım olduğu için sevinirken bir yandan suçluluk duyardım. gözden ırak gönülden de ırak olur ya, zamanla çıktı hayatımdan meral.
birkaç ay önce, sevgilim maça gittiği için evde sıkılıp, bir filme gittim. tek başıma filme gitmem pek, o gün öyle oldu. salona girip en yakınımdaki kişiyle iki koltuk boş bırakarak izledim filmi. ara verildiğinde ön, çaprazımda oturan birinin bana baktığını fark ettim. o’nun meral olduğunu fark ettiğimde ‘’allahım ben de mi böyle yaşlanmış görünüyorum’’ diye geçti içimden. bencilceydi belki ama ilk bunu düşündüm.
ağır ağır yanıma geldi, koltuğu açıp oturdu. sarılmak istedim ben, ama o eliyle şöyle bir yüzümü tuttu, uzun uzun baktı. sonra da’’hadi kalk bir şeyler içelim, film pek iyi değil zaten’’ dedi.
hemen topladım eşyalarımı, çıktık. heyecanla, istanbul’da ne işi olduğunu, ne zamandır burada olduğunu, neler yaptığını sordum ona. yine sessiz durdu bir süre, ‘’önce bir içki isteyelim de konuşuruz nasılsa’’ dedi.
içkiler gelene kadar masadaki peçeteleri, minik vazoyu, içindeki beş dal papatyayı evirip çevirdi. içkiden ilk yudumunu alınca ‘’hiç değişmemişsin’’ dedi ilk önce. içimde bir rahatlama hissettim önce, sonra kızdım ona. hakaret miydi bu iltifat mı anlayamadım. bu kız ne zaman dolambaçsız konuşacaktı.
ben hızla hayatımı özet geçerek, onunkini dinlemek istediğimi söyledim. ilk kez, beni uğraştırmadan, sanki odamdaki yatağın ucunda oturmuş da fal kapattığı fincanın soğumasını bekler gibi başladı anlatmaya
‘’bugün hastanedeydim. aslında bakarsan son bir buçuk aydır ordaydım. hani hep ölmekten bahsederdim ya, ölmek kolaymış be, ölümü beklemek zoruymuş.
dur olmadı böyle, sondan başlanmaz. başa döneyim, biliyorsun ankara’ya gittim üniversite için. tam bana göre bir şehirdi aslında. yalnız kalmak için dünyanın hangi şehri en idealdir deseler, ankara derim. öyle severim. ilk üç yıl aynı lisedeki gibiydim. tek eksiğim senin gibi biriydi. ilk kez seni sevdiğimi fark ettim biliyor musun, komik. ama söylemedim sana işte, bilirsin söyleyemem böyle şeyleri. o sıralarda serdar diye biriyle tanıştım. aşk kaltaktır derdim ya, kaltakmış. beni düşünsene bir adamın peşinden dünyayı dolaştım. okulu unuttum, kendimi unuttum, dünyayı unuttum. varsa yoksa serdar. kendime aynada bakmadım o zamanlar. aslında baktım, ruj bile sürdüm hatta. ama başka biriydim. hani sen ilk aşkını anlatırken klişeleri kullanıyorsun diye kızıyordum ya sana, klişenin dibine vurdum.
uzatmayayım daha fazla. sonunda istanbul’a geldik. zaten doğru düzgün paramız da yoktu. sokaklarda müzik çalarak kazanıyorduk paramızı. bazen de orda burada çıkıyorduk işte. tünelde bir ev tuttuk. bir oda bir teras. köpek bağlasan durmaz. ama güzeldi be. daha kötülerinde de kaldık. altı yıl aynı adamın yüzüne baktım. her bakışımda nasıl olur da daha önce fark etmem dediğim güzellikler gördüm.
neyse, yine aynı konulara girmeyeyim. bir akşam eve döndüm. kapıyı açtım, kapımız direkt terasa açılıyor. tırabzana oturmuş bana bakıyordu. gülümsedi, ellerini iki yana açtı, sen güzelsin hayat değil diyerek geriye bıraktı kendini. ‘’
meral öyle bir söyledi ki bunu, sanki ‘’eve girdim, sular kesikti’’ der gibi. göğsüm hızla inip çıkmaya başladı, ellerim titredi, nefes almakta zorlandım. böyle bir hastalığım vardır benim, meral de bilir. hemen su uzattı bana. hafifçe gülümsedi, saçımı gözümün önünden çekti. adamla ilgili hissettiklerini anlatırken ilk kez onun ağzından böyle şeyler duyduğum için zaten heyecanlanmıştım. aniden bunu söyleyince allak bullak oldum. sadece ‘’sonra?’’ diyebildim. sanki sonrasını anlamamışım gibi.
‘’o kapının önünde ne kadar kaldım bilmiyorum. demek ben hayata tutunmak için serdar’a yapışmışken o yavaş yavaş kopuyormuş. ve bana hiçbir şey söylememiş. çok kızdım ona. inip bakmadım bir süre. bir bağırış sesi, beni kendime getirdi. ağır ağır indim beş katı, apartman kapısı sıkışmıştı yine, zorlandım açarken. başında birileri vardı, ambülâns yolda dediler. ölmedi adam. tam kırk üç gün daha yaşadı. yaşamak denirse buna.
hiç ağlamadım, öfkemden sıra gelmedi kedere. ölmek kurtuluş da, intihar aşağılıkça be kızım. geride kalana yapılan bir zulüm, işkence. başka bir şey değil. geride kimse kalmadıysa yap tabi, çek fişi kurtul. ama ben vardım, ben varım sanıyordum.
diyeceğim o ki, gözyaşı dökmedim belki ama her yerim kanadı günler boyunca. her fotoğraf, her şarkı, her anı kanattı beni.
neyse, bir içki daha içer miyiz?’’
‘’şimdi ne yapacaksın, nerde kalıyorsun, bana gel, bir şeye ihtiyacın var mı’’ gibi şeyler söyledim. muhtemelen ben bunları söylerken onun kafasının içinden kamyonlar geçiyordu. ‘’yapılacak işlerim var, kalkalım’’ dedi. hesabı ödemek için uzandım, elime sertçe vurdu. cebinden buruş buruş olmuş paralar çıkardı. geriye beş lira ve birkaç bozukluk kaldı elinde. paraya baktım, bakarken yakaladı. gülümsedi. telefonunu istedim. verdi. benimki hala vardı onda. bir kere bile aramamıştı ama. söyledim bunu, güldü. ‘’sen de bir kere bile telefonunu değiştirmemişsin be kızım’’ dedi.
ayrılırken sarıldı bana. ‘’arayacağım seni, bir sonraki içkiler benden olacak’’ dedim. ‘’ara’’ dedi. anlattıklarında bazı boşluklar vardı. atlamış mıydı, unutmuş muydu bilmiyorum. uzun uzun sessiz kalıyordu anlatırken. yol boyu bunları düşündüm. tam apartmanın kapısını açarken bir cümle patladı kafamda
‘’ ölmek kurtuluş da, intihar aşağılıkça be kızım. geride kalana yapılan bir zulüm, işkence. başka bir şey değil. geride kimse kalmadıysa yap tabi, çek fişi kurtul’���
ellerim titreyerek telefona sarıldım. m harfi ne kadar uzaktaymış. buldum, aradım. bir kadın çıktı, ‘’meral’’ dedim. ‘’yanlış sanırım ben selin’’ dedi. sesi meral olamayacak kadar neşeliydi.
//////
41 notes
·
View notes
Text
Baldızımın İlik Gibi Kızını Siktim! (Kerem 38 Y., Edirne)
Eylül ayının ikinci haftasıydı, geçici görev için Tekirdağ'a gönderilmiştim. Bunu biraz da ben istemiştim, çünkü orada üniversite okuyan (baldızımın kızı) Çilem vardı. Hem bir büyüğü olarak onu kontrol edecektim, hemde işimi yapacaktım. Arabamla Pazar akşamı Tekirdağ'a gittim ve anlaşmalı otelimize yerleştim. Daha önceden de orda kaldığım için, ısrarla çatı katındaki deniz manzaralı odayı istedim. Yol yorgunluğu hissetmiyordum, saat de erkendi, bizim Çilem'in öğrenci evine bir baskın yapayım dedim. Arabaya atladım ve Çilem'in evinin önüne geldim.
Seslerden anlaşıldığına göre içeride bir hengamedir kopuyordu. Kızlardan biri avaz avaz bağırıyor, bir erkek sesi de cevap vermeye çalışıyordu. Dışarda beklemeye başladım. Ve birazdan, ince uzun bir genç hışımla evden ayrıldı, peşinden de bir kız koşarak gitti. Ve evdedi hengame de sona erdi.
Arabadan çıkıp zile bastım. İçeriden ağlama sesi geliyordu. "Kim O?" dedi ağlayan ses. Çilem'in eniştesi olduğumu söylediğimde kapı açıldı. Yeğenimin ev arkadaşı Leyla'nın ağlamaktan şişmiş gözlerini görünce içim parçalandı. Oysaki 20 gün önce bizim yazlığa geldiklerinde ne kadar neşeliydi. Az önceki bağrışmayı duyduğumu ve ne olduğunu sordum. Leyla ağlayarak, erkek arkadaşını bir başka kızla kendi yatağında yakaladığını, oysa onu sevdiğini falan söyledi. Leyla'yı teselli ettim, kendisinin daha çok genç olduğundan, yarın birgün o çocuğu unutup başkasını bulabileceğinden bahsettim. Leyla halen erkek arkadaşına küfürler savururken, Çilem ve arkadaşları geldi. Tabii onlar da merakla ne olduğunu sordular. Leyla konuyu bir posta da onlara anlatırken, Çilem boynuma sarıldı ve "Canım eniştem!" diye koca bir öpücük kondurdu yanağıma. Ben de onu öpmek isterken yüzünü çevirdi ve kazayla tam dudağının yanından öptüm. Bu küçük kazaya Çilem gülümserken, doğrusu ben biraz utandım. Çükü Çilem kendi çocuğum gibiydi.
Akşam yemek yeyip yemediklerini sordum. Leyla yememişti, Çilem ve Tuğba ise birşeyler atıştırmışlar. Onlara, "Hadi hep beraber çıkıyoruz!" dedim. Benim arabya atladık hep birlikte ve otelin restoranına gittik. Izgara et söyledik. Kızlara, "Ne içersiniz?" dediğimde, Çilem ve Leyla bira istedi. Tuğba ve ben, pek alkol almadığımızdan, önce kola söyledik, ama Leyla ve Çilem'e yarenlik etmek için bizler de bira istedik. Hem manzaranın hemde deniz havasından olacak, bayağı bir içtik. Hesap kaçtı bir tarafımıza diye düşünüyordum. Garson Şeref'i kenara çektim, eline iyi bir bahşiş toka edip, hesaba tenzilat yapmasını ve kızların daha çabuk kelle olması için biralarına votka koymasını söyledim. Başka türlü hesabın altından kalkamayacaktım çünkü. Şeref elinden geleni yapacağını söyledi...
Saat gece 02:00 oluyordu. Çilem ve Tuğba uyukluyor, Leyla ise bana, karşısına ne kadar fırsat çıktığını, ama sevgilisini aldatmayı asla düşünmediği konusundaki resitalinin 35. baskısını yapmaktaydı. Bir ara bana kendini pek iyi hissetmediğini söyledi. Açıkçası ben de pek iyi durumda değildim. Daha önceden böyle birşeyi tahmin edemediğim için yine de kendimi tebrik ettim. Şeref'e bir işaret çakıp hesabı istedim. Hesap pusulası (indirimli) geldi. Şeref'e, "OK, odamın hesabına ekle, yarın görüşürüz!" dedim. Leyla ile birlikte, Tuğba ve Çilemin koluna girerek, yukarıya odama çıktık. Daha sonra kızlar için bir oda daha tutmak için aşağı indim. Resepsyonist Metin abi, bana, "Senin yan oda bu akşam boşaldı, o yüzden başkasına vermeyeceğim, eğer ihtiyacınız varsa o odayı ücret vermeden kullanabilirsiniz!" dedi. Ona teşekkür edip anahtarı aldım ve yukarıya çıktım.
Kızların üçü de alkolün ve sıcağın etkisiyle sızmıştı. Yan odayı bir kolaçan ettim. Odayı tutanlar birkaç saat uzanıp çıkmak zorunda kalmışlar galiba, çünkü ne banyo havluları kullanılmış, nede yatak bozulmuştu. İçinde birkaç izmarit bulunan bir kültablasından başka kirli bir şey yoktu odada.
Önce Tuğba'yı, sonra da Leyla'yı yan odaya götürdüm. Tuğba'nın kemerini ve pantolonunun düğmelerini çözdüm, pantolonunu sıyırdım, gayet kolay çıkmıştı. Ben Tuğba ile ilgilenirken, Leyla'nın üzerine kusmuş olduğunu farkettim. Onun da üzerindekileri çıkartmaya başladım. Önce kotunu, sonra da bluzunu çıkardım. Leyla'yı bikini ile defalarca gördüğüm için bu manzarayı yadırgamamıştım, fakat yinede tahrik olmadığımı söyleyemem. Bir koşu odama gidip benim temiz tişörtlerden birini aldım geldim. Üzerine tişörtü giydirirken parfümü ile kendimden geçtim ve boynuna masum bir öpücük kondurdum. Kızların odaları ile benim oda arasında balkondan geçiş olduğu için, odalarının kapısını içeriden kilitleyip, balkondan kendi odama geçtim.
Çilem kendi kusmuğu içinde uyuyordu. Önce askılı badisini, sonra da leş olmuş kotunu çıkarttım. Külot sütyen kalmıştı, ama halen saçında, kolunda ve sütyeninde kusmuk vardı. Yatağın üzerindeki battaniye kusmuktan kullanılacak gibi değildi zaten. Battaniyeyi balkona attım. Çilem'i kucaklayıp, banyoya götürdüm, küvete yatırdım, üzerine ılık suyu tutmaya başladım. Biraz kendine gelir gibi oldu. Yıkanması gerektiğini, bu şekilde yatamayacağını anlattım. "Ok!" dedi. O yıkanırken ben banyodan çıktım, odaya geçtim. Birkaç dakika sonra havlu istedi. Havluyla birlikte, benim çamaşırlarımdan bir boxer ve tişört verdim. Sonra tekrar odaya geçtim, dolaptan yedek battaniyeyi üzerime alıp, ışığı söndürdüm ve yatağa girdim.
Birazdan Çilem, kurulanmış, benim boxer ve tişörtü giymiş halde geldi. Aslında halen ayılamamıştı, ama en azından temizlenmişti. Benim normalde yatarken iç çamaşır giymek gibi bir adetim yoktur, ama Çilem yanımdayken o halde yatamazdım. Çilem geldiğinde dikkat ettim, ıslanmış sütyenini ve külodunu çıkarmış, sadece benim verdiklerimi giymişti. Geldi ve yatağa süzüldü. Konuşamıyordu, hemen uykuya daldı. Bense bir süre daha uyumamıştım, su içmek için kalktım. Yatağa tekrar girerken Çilem döndü ve bacağıma sarıldı. Ayağımın üzeri tam amına geliyordu, verdiğim boxer bol geldiği için, ayağım amının dudaklarına da değiyordu. Çok tahrik olmuştum. Ayağımı oynattıkça Çilem de hareketlenmeye başladı. Amını benim ayağıma sürttükçe, benim ufaklık artık ufaklık mufaklık kavramını geçmiş, azmanlık mertebesine gelmişti.
Biraz daha aşağıya doğru kaydım ki, ayağımın yerini kasığım ve yarağım aldı. Birazdan Çilem'de hareketlenme tekrar başladı, ama bu sefer benim yarrak Çilemin amına badana çekiyordu. Dayanacak gücüm kalmamıştı, göğüslerini tişörtün üstünden hafiften okşamaya başladım. Çilem uyuduğu için, normal şartlarda biraz sürtündükten sonra uykuya devam etmesi gerekirken, durmuyor ha bire kerkiniyordu. En sonunda durdu. Orgazm olmuştu. Olaydan çok zevk aldığı amından akan sıvılardan belliydi. Ben de durdum, ama ben daha boşalmamıştım. Onu dudaklarından öpmek istiyordum. O ise, sanki (Memelerim ve amımla oynamana izin veriyorum ya, dudaklarımda ne işin var?) der gibi, dudaklarını kaçırıyor, bir türlü öptürmüyordu. Doğrusu biraz sinirlenmiştim.
Kalktım ve balkona çıktım. Balkonda bir sigara yakacakken, yan odadan (kızların odasından) gelen sesler dikkatimi çekmişti, balkondan hemen onların odaya daldım. Hava aydınlanıyordu ve içerisi alaca karanlıktı. Tuğba sağa sola dönerek yatıyordu, herhalde uyuyordu, yine de tam emin değildim. Ama Leyla yatakta yoktu. Banyoya baktığımda Leyla'yı orada yerde yatar buldum. Sanırım tuvalete gitmek istemiş, ama düşmüştü. Hemen kaldırdım. Yerler ıslak ve kaygandı. Yavaş yavaş yürüyerek balkona çıktık. Temiz hava iyi gelecekti. Leyla balkon demirine yaslanmıştı, ama halen kendine gelemiyordu ve düşecek gibi duruyordu. Arkasından sarıldığımda yarağım çıplak tenine değdi, altında külotu yoktu. İşemek için banyoya giderken çıkarmış olmalıydı. Çok kötü tahrik olmuştum, ama ileri gitmedim, Leyla'yı tekrar odalarına götürdüm ve yatağa yatırdım. Bacaklarını öyle bir ayırmıştı ki, bu sefer dayanamadım ve cillop gibi amına bir dil attım. Leyla hiç tepki vermedi, ama ben Tuğba'nın uyanmasından çekindiğim için, üstünü örtüp odama gittim. Çilemin yanına yattım, uyudum...
Uyandığımda yarağım şişmiş, kasıklarımın ağrısından kıvranıyordum. Çilem ise bacağını ve kolunu üzerime atmış, bütün ağırlığını bana vermişti. Dizimi yukarı kaldırdığımda yine benim yarrak Çilem'in amına değiyordu. Azıcık sürtünsem boşalacaktım. Öyle de yapmaya karar verdim ve sürtünmeye başladım. Biraz da o kıpırdadı. Tam icraat başlayacaktı ki, Çilem yatakta doğruldu. Ne olduğunu anlamadım, benim yarrağı tuttu, beni halen uyuyor sanıyordu galiba, yarağımı öptü ve banyoya gitti. Fırsatı kaçırmıştım, peşinden banyoya gitmek istedim, ama nedense yapamadım. Yatakta kendi kendime kızıyordum...
Çilem banyodan gelip yanıma oturduğunda, ben yatakta doğruldum. Yine kirlilerini giymişti. Bana, "Uyandırdım mı?" dedi. "Yok şimdi uyanmadım." deyince, utancından alt dudağını ısırmaya başladı. Güldüm. Akşam olanları sordu, kısaca anlattım. Şimdi duş alma sırası bana gelmişti. Ben yataktan kalkmış, duşa giderken, gözünün ucuyla benim alete bakıyordu. Ona kasıklarımın çok ağrıdığını söyledim. Güldü, konuşmadı. Banyodan çıktığımda, "Acıktım!" dedim. Onun da içi kıyılmıştı. Kızların yan odada olduğunu söylediğimde, hemen koştu, onları da uyandırdı. Kahvaltı edecektik, ama otelde öğlen yemeği servisi başlamıştı bile. Kızlara sordum, "Evde çayınız var mıydı? Ben çaysız kahvaltı yapamam!" dedim. "Var!" dediler. Otelden ayrıldık.
Eve giderken, marketten peynir, zeytin, salam, yumurta, domates, salatalık falan aldım ve kızların evine geldik. Öğrenci evlerini çok iyi bilirim, bir dolap vardır ve içindekiler bozuktur, bir şey yememek gerekir. Kızlar aldığım malzemelerle kahvaltı hazırlamaya girişti, ben de evi dolaştım. Kahvaltıda, Leyla, "Deniz kenarındayız, ama daha denize giremedik!" dedi. Ben hemen, "Bu gün denize gidelim ozaman!" dedim. Tuğba, "Benim erkek arkadaşım gelecek, olmaz!" dedi. Tuğba'ya, "OK! Sizi evde yalnız bırakalım mı?" dedim. Güldü, evet anlamında kafa salladı. Karar verilmişti, denize gidilecekti. Kızlar iki yıldır o evde bir aradaydılar ve gidilecek hiçbir yeri bilmiyorlardı.
Hazırlandılar, atladık arabama, Uzunçiflik tarafına doğru yol aldık. Bu çevreyi biraz biliyordum, ağaçlı ve kıraç bölümler arasında küçük gizli plajlar vardı. Bunlardan birine saptık. Hem hafta içi, hem de Eylül ayında olduğumuzdan çok tenhalaşmıştı her yer. Gözümüzün görebildiği yerde kimsecikler yoktu. İyice yayıldık bir gölgeliğe. Mübarek güneş, Temmuz güneşi gibi yakıyordu. Çilem tişört ve şortunu fora etti, Leyla da çarçabuk üstündekileri çıkardı, denize koştular. Ben daha duba gibi sahilde bekliyordum. Ben pantolonumu çıkarana kadar, ikisi de suya dalmıştı bile.
Yiyecekleri ve biraları gölgeye sakladım, soyunup peşlerine takıldım. Ben tam suya girecekken çıktılar, "Hadi güneşlenelim!" dediler. "Haydaaa!" diye kızdım onlara. Ama su soğuk gelmişti onlara, güneşte yatmak içlerini ısıtacaktı. Ben de geri döndüm onlarla birlikte. Kurulandılar, hasırlarını serdiler ve güneşin altında yattılar. Saat 15:30 falan olmuştu, sandviçleri biralarla yuvarladık. Onlara, "Bakın güneşte fazla durmayın, kötü çarpılırsınız!" dedim, ama dinleyen kim?
Benim arabanın bagajında her zaman, dalma gözlüğü, palet ve zıpkın bulundururum. Benimkisi özel merak işte, dalmayı seviyorum, kısmetim varsa iyi balık avlarım. Bagajdan malzemeleri alıp denize girdim. Denize girdiğimiz yerin etrafında kayalık alanlar olduğundan iyi balık vardı. 2 adet Karagöz, 2 adet de Kefal vurdum. Sahile çıktığımda, kızlar güneşte uyuyordu. Üstlerine su damlattım, aldırış eden olmadı. Güneş kremi döktüm, yine hareket yok. Çilem'in üzerindeki kremi elimle yaydırmaya başladım. Bikinisinin üstünü çözdüm, bütün sırtını kremledim, halen kalkmıyordu. Boynunu, omuzlarını, belini bolca güneş kremi ile sıvadım. Sıra bacaklara gelmişti, bu sefer tacizlerime 'Dur!' diyeceğini düşünüyordum, ama demedi...
Ayak bileklerinden başlayıp yukarı doğru masaj yaparak çıktım. Kalçalar iki posta kremlendi. Elim bacaklarının birleşme yerine geldiğinde, poposunu biraz daha yukarı kaldırdı. Bu, 'Devam et!' dercesine bir işaretti. Leyla'yı kontrol etmek amacıyla baktım, yüzü öbür tarafa dönük uyuyordu. Elimi Çilem'in bikinisinin içine sokup, poposunun yanaklarını yoğura yoğura kremledim. Başparmağımla götünün deliğine masaj yaparken, Çilem poposunu biraz daha kaldırıyordu. Bikinisinin amına gelen kısmı ise çoktan ıslanmıştı. Çok tahrik olmuştum, yarağım patlamak üzereydi. Çilem'in kulağına eğilip, "Devamı akşama, hadi şimdi denize girelim!" diye fısıldadım.
Çilem'le kalktık, denize girdik. Serin suya girince biraz olsun rahatlamıştım. Ama orada da pek sakin duramadık, Çilem'le elleşmelerimiz, oynaşmalarımız devam etti. En sonunda Çilem bacaklarını belime doladı. Ve tam kucağıma yerleştiği esnada bir ses duyduk, "Napıyorsunuz bakiim siz?" diye. Leyla ödümüzü koparmıştı, ikimiz de bir yana attık kendimizi suyun içinde. Çilem, "Gidelim artık, akşam oluyor!" dedi. Oysa benim planımda geceyi burada geçirmek vardı. Leyla güneşte uyuduğundan başı ağrımıştı ve eve gidip uyumak istiyordu. Mecburen toparlandık ve yola çıktık. Leyla'yı eve bırakıp, Çilem de otelde duş almak daha kolay olacak diye, evden üzerine giymek için birkaç parça giysi aldı ve otele döndük.
Otele vardığımızda anahtarı alıp yukarıya çıktık. Odanın kapısına varana kadar ikimiz de sakin ve usluyduk. Ama içeriye girip te kapıyı kilitler kilitlemez, dudaklarımız birbirine yapıştı, hoyratça birbirimizin vücudunu okşamaya başladık. Yarağım kazık gibi olmuştu. Çilem benim pantolonumu indirirken, ben de onun şortunun arkasından elimi içeri sokmuş, götünü amını kurcalıyordum. Şıpır şıpır olmuştu amı yine. O zevk sularını kana kana içmek, kafamı amına gömüp, bütün geceyi o şekilde geçirmek istiyordum. Çilem bu arada özgürlüğüne kavuşturduğu yarağımı ağzına alarak, büyük bir ustalıkla yalayıp emmeye başladı. Boş durmak istemiyordum, Çilem'i ayağa kaldırdım, ikimizi de çırılçıplak soyup, yatağa geçtik, 69 olduk. Birbirimize uzun süre oral yaptık, defalarca birbirimizin ağzına yüzüne patladık. Duş alıp tekrar yatağa geçiyorduk. En son sefer dudaklarımız birleştiğinde, ikimiz de yorgunluktan geberiyorduk. Çilem öpüşürken uyuya kaldı. Ben bir süre daha uyanık kaldım, Çilem'i uyurken izledim. Sonra ben de uyumuşum...
Gözlerimizi açtığımızda sabah ezanı okunuyordu. Tekrar öpüşmeye başladık, herşey yeniden başlıyordu. Ama bu sefer uykumuzu aldığımızdan, ikimiz de dinlenmiştik. Artık Çilem'i sikmek istiyordum. Yarrağım amına badana yaparken, Çilem, "Ben daha kızım!" dediğinde, Zonkkk oldum, "Nasıl yani, bakire misin halen?" diye sordum. Şaşırmıştım, bu kadar porfesyonelce yarak yalayan bir kız nasıl bakire olabilir diye. Çilem, anlattığına göre, okuldan bir çocukla (geçen aya kadar) çıkmış ve sonunda ayrılmışlar. Fakat ilişkileri süresince oral seksten öteye gitmemişler. Kızlığına elletmediğini, hatta arkadan bile yaptırmadığını söyledi. İnanmak istemiyordum, çünkü artık onu sikmek için sabırsızlanıyordum, ama bakire olması işime de gelmiyordu açıkçası.
Moralimin bozulduğunu gören Çilem, dudaklarıma bir öpücük kondurdu, "Fakat şimdi istiyorum, neremden istiyorsan yapabilirsin aşkım!" diyerek bacaklarını ayırdı. Aslında onu amından sikmeyi çok istiyordum, ama o an için kızlığını bozup bozmamakta kararsızdım. Onun için, "Dön arkanı ve domal!" dedim. Çilem götten sikeceğimi anladı ve banyodan şampuan şişesini getirip uzattı, sonra domaldı. Götünün deliğini önce biraz dilledim, sonra şampuan sürüp, bir parmağımı sokup parmakladım bir süre. Gerçekten de götten sikilmediği belli oluyordu, çok dardı göt deliği. Canını yakmamaya çalışarak, ikinci parmağımı da sokup, göt deliğini esnetip, biraz alıştırdım. Bu arada öteki elimle de sürekli klitorisini okşuyordum...
Şimdi iki parmağımı götüne rahat rahat sokup çıkarıyordum. Amını okşayan elime ise amının suları gelmeye başladığında, Çilem inleyerek, "Sik beni enişte, yarağını sok, hadi!" diye yalvarmaya başladı. Parmaklarımı götünden çıkarıp, yarağımın başına da şampuan sürüp ve arkasına yanaştım. Çilem kafasını yastığa bastırmış ve götünü havaya dikmişti. Bir elimle götünün yanaklarını ayırıp, öbür elimle yarağımın başını göt deline yasladım ve bastırmaya başladım. Yarağımın başı 'Plöp!' diye girdiğinde, Çilem çığlık atmamak için yastığı ısırıyordu. Yarrağımın başı girmişti, kalanını da sokmak için biraz bastırdığımda, Çilem elini arkaya atıp, göbeğimden ittirerek, "Dur enişte! Çıkart, çok acıyor!" dedi. Canını yakmak istemediğim için çıkardım.
Çilem döndü ve "Bu böyle olmayacak enişte, ben yapayım, uzan sen!" dedi. "Tamam!" deyip, sırtüstü uzandım. Çilem götünün deliğine ve yarağımın başına biraz daha şampuan sürüp, Alaturka tuvalete çişini yaparmış gibi yarağımın üstüne çöktü. Eliyle yarağımı tutup, göt deliğinin ağzına denk getirdi ve yavaş yavaş üstüne oturmaya başladı. Acıdan dudaklarını ısırsa da, bu şekilde daha kolay alıyordu götüne. Yarrağımın milim milim götüne girişini seyrediyordum. Sonunda ıhılaya ıhılaya yarrağımı köküne kadar götünün içine almış ve oturup kalmıştı öylece. Halen acı duyduğu yüzünden belli oluyordu. Ben yarağımı alttan oynatacak gibi olduğumda, "Ahhh! Kımıldama ne olursun enişte!" diyordu.
Çilem bir süre daha hareketsiz oturduktan sonra kendiliğinden götünü hafif hafif oynatmaya başladı. Götünü birkaç santim kaldırıyor, sonra tekrar yavaşça oturuyordu. Her seferinde biraz daha, biraz daha derken, belli bir süre sonra artık yarağımın başı görünecek kadar götünü yükseltiyor ve yeniden oturuyordu. Dudaklarını ısırışından, hem acıyı, hem zevki aynı anda yaşadığı belli oluyordu. Elimi amına atıp klitorisini okşamaya başlayınca, Çilem oturup kalkma hareketlerini hızlandırdı. Artık ellerini arkaya atmış, ayak bileklerimden tutunarak, hem inliyor, hem de götüyle yarağımı deli gibi sikiyordu. O kadar hızlı oturup kalkıyordu ki, her seferinde götü kasıklarıma vurduğunda, taşaklarım inanılmaz ağrıyordu.
Fakat bu fazla sürmedi, Çilem, "Geliyorum enişteee!" diye bağırıp, kasılmaya, titremeye başladı. Benim durumum da ondan farklı değildi, ben de uzun bir 'Ohhh!' çekerek götüne fışkırmaya başladım. Çilem kendini öne atarak, göğüslerini göğsüme yapıştırdı ve dudaklarıma yumuldu. Yarrağım götündeyken öpüşmeye, deli gibi birbirimizin dudaklarını kemirmeye başladık. İkimiz de nefes nefeseydik. Bu pozisyonda bir süre kalıp soluklandık. Çilem yarrağımın üstünden kalktığında, götünden çıkan osurukla birlikte döller taşaklarıma püskürdü. Çilem osurduğu için utanmıştı, mahçup bir şekilde elini götüne tutarak banyoya gitti. Ben de arkasından gittim, birlikte duş aldık.
Banyodan çıktığımızda Çilem'e, "Biraz daha uyuyalım!" dedim. Birbirimize sarılıp uyuduk. Sabah birlikte otelin restoranında kahvaltı ettikten sonra Çilem'i okuluna bırakıp, ben de işime gittim. Daha 2 hafta orada olacağım için çok sevinçliydim :)
[Kerem]
200 notes
·
View notes
Text
Tatilde beğendiğim erkeği: ister bekar ister yanında sevgilisi/eşi olsun, ister yalnız ister arkadaşı olsun: ayartıp kendimi siktirmeden durmam.
Kocam zaten itiraz bile edemiyor, dinlemeyeceğimi biliyor.
11 gece kaldığımız otelde 3 gecesini başka erkeklerin odasında geçirdim. Genelde arkadaşla gelenlerin arkadaşıda odada olurdu, umurumuzda değildi. Hatta bir defasında siktirdiğim erkek duşa girmiş, ben yatakta onun çıkmasını bekliyorken, ne olduğunu anlamadan çirkin oda arkadaşı bile sikti beni.
Evli olanlarla ise, eşleri havuz başındayken gündüz odalarında sikişirdim.
Tatil bittiği zaman ise çok efendi, terbiyeli ev hanımı olurdum… en azından etrafım öyle yorumlardı.
48 notes
·
View notes
Note
Merhabalar. Açıkçası sana içimi dökmek istiyorum. Çünkü nedense samimi ve cana yakın geliyorsun bana. Sanki hayatımdaki herhangi birine anlatsam, şu an sana yazmam kadar iyi hissedemem. Neredeyse bir senedir hayatımda birisi var. Gerçekten çok seviyorum. Ben çevresinde çok fazla insan olmasını seven biri değilim. Ondan önce üç arkadaşım vardı. İkisi erkekti ve uzun süredir arkadaşım olan kişilerdi ama ben onunla ilişkimiz ilerledikçe rahatsız olabileceğini düşünerek o söylemeden iletişimimi kestim. Fakat onun çevresinde bir sürü kişi var. Sosyal bir insan. Hem erkek hem kız olmak üzere epey arkadaşı var. Bundan çok rahatsız oluyorum. Söylüyorum ama bir şey değişmiyor. Uzun uzun mesajlar atıyorum ama fayda etmiyor. Aslında isterdim ki ben hiç nefesimi yormadan, kırılmadan beni anlasın lakin ona en ufacık bir şeyi anlatmak için en az yirmi cümle kurmam gerekiyor. Bu zamana kadar bütün kavgalarımız çevre faktöründen dolayıydı. Onun haricinde hiç başka bir sorunumuz olmadı. Evet, ben kıskanç bir insanım. Onu paylaşmak istemiyorum. Kardeşinin yanında dahi olsa modum düşüyor. Yanındaki kişiyi benden çok sevdiğini düşünüyorum. Haliyle kafada kurmalar, soğuk davranmalar, uykusuzluk, tartışmalar istemsizce gündemimize oturuyor.
Merhaba bu durum biraz kötü kardeşim buna bi son vermen gerekiyor yoksa sana olan sevgisini özlemini kaybetmene sebep olabilir. Acilen son vermen gerek :) .. eğer güvenini sarsacak bi durumla karşılaşmadıysan çevresinde bir sürü kızda olsa sana olan sevgisinden eminsen hiç önemsememelisin bu durumu. Eğer o sana demişse erkek arkadaşlarınla sohbet etmeni istemiyorum takılmanı istemiyorum diye senin de ona öyle söyleme hakkı doğuruyor anlamına gelmez. Ama anladığım kadarıyla o sana söylemeden böyle bi tepki vermişsin çevrendeki erkeklere bu durum yanlış. Eğer o zaten rahatsızlık duysaydı sana söylerdi bu şekilde yapmanı, rahatsız olmadığı bi durumda arkadaşlarınla arana mesafe koymamalısın. Bırak oda koymasın sen de seviyorsun oda seni seviyorsa abartmaya gerek yok. ( kız kardeşinden kıskanmak da çok saçma geldi ) engel olman gerekiyor kendine dediğim gibi yoksa ilişkinizi zedeleyebilir :)
7 notes
·
View notes