#o ses türkiye
Explore tagged Tumblr posts
Text
Bu haftanın pozitif videosu 😍❤️
Ölürüm aşkına yaaar aaaa aaar beni biraz anlasana ilee hem de Hadise Nur sizlerle.... 🎶🎵👏👏👏👏😂😂😂
Teknoloji tasarım orkestra müthiş güzel 🩷🩷🩷 alkışşş 👏👏👏👏
191 notes
·
View notes
Text
O ses açık mandalina soyuyorum,var mı arttıran?
8 notes
·
View notes
Photo
Kerem Bürsin & Hande Erçel during their New Year’s Eve appearance on O Ses Türkiye (The Voice Turkey) - December 31, 2020
#Sen Çal Kapımı#Sen Cal Kapimi#edser#hanker#hande erçel#kerem bürsin#kerem bursin#hande ercel#O Ses Türkiye#The Voice Turkey#new year's eve#new year
46 notes
·
View notes
Link
3 notes
·
View notes
Text
yılbaşı kombinlerim: (hangisini seçeceğime karar veremiyorum yardım)
sizinki ne
1 note
·
View note
Text
O Ses Türkiye'nin yılbaşında programı belli oldu! O Ses Türkiye Yılbaşı jüri üyeleri...
O Ses Türkiye’nin yılbaşında programı belli oldu! O Ses Türkiye Yılbaşı jüri üyeleri…
O Ses Türkiye’nin yılbaşında programı muhakkak oldu! O Ses Türkiye Yılbaşı heyet üyeleri… TV8 ekranlarında her döneme damgasını vuran O Ses Türkiye, yılbaşı programını duyurdu. O Ses Türkiye Yılbaşı konseptiyle izleyenlerin karşısında olacak. İşte O Ses Türkiye Yılbaşı’nın heyet üyeleri ve yarışmacıları… TV8 ekranlarında her döneme damgasını vuran O Ses Türkiye, yılbaşı programını duyurdu. O Ses…
View On WordPress
0 notes
Text
Yılbaşı özel O Ses Türkiye jürileri 2023
Yılbaşı özel O Ses Türkiye jürileri 2023
Yılbaşı özel O Ses Türkiye jürileri açıklandı. Acun Ilıcalı son kararını verdi ve bu yılki 4 jüriyi, yarışmanın sevenleriyle paylaştı. Bu yıl yayınlanmayan O Ses yarışmasının özel programı, sosyal medyada büyük sevinçle karşılandı. İşte beklenen jüriler… Yılbaşı özel O Ses Türkiye jürileri Bu yıl TV8 ekranlarında yayınlanmayacak olan yarışma O Ses, yılbaşı özel programları ile 31 Ocak gecesi tek…
View On WordPress
0 notes
Text
Teyze Kızının Eltisi! (4) (Murat 45 Y., Aydın)
Uyandığımızda öğlen saat 13:00 idi. Melek alelacele eve gidip geldi. Biz yatakta biraz sümsüklenip oynaşırken, "Hadi kalkın kahvaltıya gidiyoruz!" dedi. Ama ortalık o kadar hareketliydi ki, bana arkadaki site duvarından atlayıp ana yola çıkmak dışında alternatif yoktu. Yola yürüdüm. Melek arabasıyla yanaşıp beni aldı, kadınlar önde, ben arkada kahvaltıya gittik...
16:00 civarı, "Artık gitmeliyim!" dediğimde, "Yaaa kal bu gece de!" dediler. Ama, "Gitmem lazım, haftaya ayarlayıp İzmir'e gelin!" dedim. Beni aracıma yakın indirdiler. İzmir'e döndüm. Ama hemen eve gidip, "Grip oluyorum sanırım!" dedim. Yatak odasına girip, sıcak bir duş aldım, ertesi sabaha dek uyudum.
Ertesi gün akşamüzeri, sanırım onlar da uyuyup kalmıştı, hem Melek'ten hem hale'den mesajlar vardı. Melek, "Oyunu bozmadığın için sağol!" derken, Hale, "Aşkım sayende o kadar mutluyum ki, yıllardır nerdeydin?" yazıyordu. İkisine de ayrı ayrı yazmaya başladım. Önce Hale'ye, "Biran önce plan yapıp ne gün geleceğinizi yazın, ben de organizasyonumu yapayım!" yazdım. Melek'e ise, "Hale ile gelmeden önce yalnız gelmeni istiyorum!" yazdım, sekse doymama rağmen.
Çarşamba akşam üzeri Hale'den gelen mesaj ilginçti, "Aşkım Mustafa'ya olmaz demeye gittim, ama nasıl oldu anlamadım, en son ağzımı sikiyordu!" yazmıştı. "Ya amını?" yazdım. "Hayıııırrrr!" diye yazdı. Melek'e yazdım, "Naber?" diye. Az sonra aradı. Ona, "Hale'den ses seda yok?" deyince, "Ben de aradım, cevap vermedi, gidip kapıyı çaldım, kapalı heryer, acaba Aydın'a mı gitti diye düşündüm." dedi. "Sen ne yapıyorsun?" dedim. "Hiç, evdeyim, benimki balıkta!" dedi. "Ne zaman geleceksin?" dedim. "Müsaitsen Cuma olur mu?" dedi. "Tamam, yarın kararlaştıralım programı!" dedim, kapattık.
Perşembe günü Hale'den ses seda çıkmadı. Melek'e Hale'yi sordum, ama o da, "Bilmiyorum!" dedi. Cuma için program yaptık. İncirlatındaki Plaza otelde oda ayırttım. Karıma da, taahhüt işi aldığımı, tespit için Mordoğan'a gideceğimi, işim uzarsa kalıp Cumartesi döneceğimi söyledim. Orda bir projemiz vardı zaten, ama karım bilmiyordu.
Cuma sabahı Melek kendi aracıyla geldi. Kahvaltı ederken, "Kocana ne dedin?" diye sordum. Güldü. Merakla bekledim açıklamasını. "Biz Almanya'da çok zengin ama ortak iki ailenin çocuklarıydık. Ama karı kocalığımızı tam inşa edemedik. Hani Ahmet balığa çıkıyor ya, aslında yan koydaki kiraladığı eve genç sevgilisine gidiyor. Almanya'da boşanmaya karar verdik, çünkü birbirimizi istemiyorduk, ama iki aile de miraslarından mahrum edeceklerini söyleyip burayı aldılar bize, Türkiye Almanya kadar rahat değil toparlanırız diye o siktiğimin sitesinden ev alıp şutladılar! Almanya'da benim de birileri oldu, ama buraya geldiğimiz iki yıldır kendime göre gönlümün istediği gözümün kestiği birini denk getiremedim. Ama Ahmet parasını verip üçüncü genç kızı alıp götürüyor yan koydaki kiralık evine. Bir şey söylememe gerek yok anlayacağın!" dedi.
"Hale bunları biliyor mu?" dedim. "Hayır, ona anlatırsam kocasına söyler mi diye düşündüm ilk zamanlar, sonra da ailece iyi görüşür olduk. Sitede tek arkadaşım Hale idi, bu kez de acaba benden uzaklaşır mı diye korkup söylemedim. Sonra seni anlattığında söylemek istedim, ama seni kaptırma korkusu yaşar mı diye düşündüm. Anlayacağın haberi yok!" dedi. "Sahi, Hale ne alemde? İki gündür haber alamıyorum!" dedim. "Bilmiyorum, iki kez yazdım, cevap ta yazmadı!" dedi.
Yarım saat sonra meşhur körfez manzarasında odadaydık. Karşıyaka'ya bakan pencerenin önünde süper bir sakso çekti bana. Ben de pencereye ellerini dayayıp amını göt deliğini yaladım. Melek'in götünü sikmemiştim daha, ayrıca detayları da bilmediğim için amına boşalmamıştım o ilk gün. Amına boşaldım uzun bir sikişme sonunda. Bir saatlik dinlenme sonrası balıkçılardan birine gidip yemek yedik. Elele döndük otele. Bir de götünden siktim. Tam boşalmak üzereyken Meleğin telefonu çaldı. Arayan Ahmet'ti. Reddetti. Bir dakika sonra Ahmet tekrar aradı, ama bu arada biz de boşalmış, yatağa devrilmiştik.
Melek kızgınlıkla açtı, "Ben seni sevgilinle beraberken arıyor muyum? Ne var, ne istiyorsun?" dedi. Karşıdan Ahmet bişeyler anlattı bir dakika boyunca. Melek dolu gözleri ile yutkunup, "Tamam geliyorum!" dedi. Sonra bana dönüp sarıldı ve ağlamaya başladı. "Ne oldu?" dedim. "Hale, Mustafa, Ayhan!" dedi. Hıçkırıklarının arasında ama anlamadım. Sonra anlaşıldı olay, Ayhan alışkanlığı olmasa da Cuma sabahı yazlığa gelmiş ve Hale ile Mustafa'yı evde yakalamış. Önce Hale'yi, sonra Mustafa'yı, en son da kendini vurmuş...
Tam 3 ay kimseye çaktırmayacağım diye uğraşarak kendime gelemedim. Bu arada bizim telefon görüşmelerimiz yüzünden polis birkaç kez ifademi aldı, ama olay barizdi. Kıskanç koca, genç yazlık komşusu ile karısını vurup intihar etti. Benim yüzümden öldü diye çok suçluluk hissettim. En son yine Melek sağolsun, "Hale yaşamak istediği herşeyi senle yaşadı, sayende yaşadı, böyle düşün!" diye diye aklımı çeldi. Melek daha sonra İzmir'de ev kiraladı, Kuşadasından çok burda, ben de ev ve dükkandan çok ondayım...
Olaydan 4 ay sonra, öğlen saat 12:00 gibi teyze kızı aradı, "Konuşmamız lazım!" diye. "Ne oldu?" dedim. "Dava dosyasında ismin çıktı, nedir bu öğrenmek istiyorum, ben şimdi İzmir'deyim. İşyerine mi geleyim, sen mi gelirsin?" dedi. Dilek'le yaşıttık, altlı üstlü evlerde büyümüş, okula beraber gitmiştik. Kocası ile dosttuk. Ama kocası iki yıl önce girdiği basit bir ameliyattan çıkamamış vefat etmişti. Dilek, geçen yıl sünnet yaptığımız oğlu ile kalmıştı. Dükkana gelmesini söyledim. Dileği gerçekten severdim, ama ona hesap vermek istemiyordum...
Hışımla girdi dükkandan içeri. Bereket müşteri de yoktu, ekipleri de sabah işlerine dağıtmıştım. Önüme bir dosya attı. Çay may birşey diyemedim. "Bana bunları açıklaman lazım!" dedi sert ve otoriter bir sesle. Evrak, olayın tahkikat dosyasıydı. Hale'nin telefon kayıtları sayfalarca dökülmüştü. Whatsap mesajlarının detayları, mesaj tarih ve saatleri, tüm arama kayıtları, kim aradı kimi aradı, hepsi vardı. Çok uzun bir süreci kapsıyordu. Biraz baktım, hatta son 3 gün mesaj trafiği çok fazlaydı. Benimle o son 3 telefon konuşmasının tarih ve saatleri (eve girerken tarifi, Mustafa'nın yanından aradığı 2 görüşme), Ayhan'ın aramaları vardı, ama en önemlisi Whatsap mesajları telefonundan alınmış içerikleri bile döküm haline getirilmişti.
Dilek sabırsızlıkla bekliyor, masada birşeyleri eline alıyor, bir süre onunla oyalanıyor, sonra çantasını karıştırıyor, sigara yakıyor, söndürüyordu. Whatsap mesajlarına bakarken dikkatimi çeken bir şey oldu. Ben Melek ve Hale 3'lü seviştikten sonra, Melek eve kocasına bakmaya gittiğinde, Hale Mustafa'ya mesaj atmıştı. "Bugün çok tahrik oldum, fotolarımı görünce!", Mustafa, "Hale abla geleyim mi?". Hale, "Hayır şimdi değil, ben seni çağırırım, bu gece Melek ablan burda, offf hayallerim gerçek oluyor!", Mustafa, "Hayallerin neymiş abla? Seni saatlerce evire çevire sikeceğim!". Hale, "Ohhhhhh!", Mustafa, "Deme öyle, Melek abla uyuyunca geleyim!". Hale, "Hayır gören olur, yarın öğleden sonraya hazır ol sen!", Mustafa, "Tamam abla, uyuyamam ben şimdi!". Hale, "Uyu, yarın bana güçlü lazımsın!".
Melek viski'yi getirip biz içmeye başladığımızda da yazışmalar devam etmiş. Ne ben, ne de Melek Hale'nin telefonla yazıştığını farketmemiştik. Hatta Ayhan aradığında da yazışıyormuş Mustafa ile. Hale, "Anlat bakalım, nasıl sikeceksin beni?", Mustafa, "İşte böyle!" deyip (internetten indirdiği amdan sikiş pozisyonunun fotosunu koymuş). Hale, "Offff, başka?", Mustafa, "Bunu da çok merak ediyorum!" (götten sikiş fotosu). Hale, "Eveetttttt, şimdiden sulandı amım!", Mustafa, "Ohhh abla, attırcam şimdi!". Hale, "Ziyan etme, yarın ağzıma attırırsın!".
Tuhaftı, biz o gece 3'lü yaparken ne ara yazmıştı bunları. İşin ilginci benimle tüm yazışmaları silinmiş olmasına rağmen, Mustafa ile yazışmaları duruyordu. Gece saat 02:00'de, Hale, "Bak yarın bunları sikeceksin!" (sikilmekten kızarmış amının dudaklarını ve göt deliğinin fotolarını çekip Mustafa'ya yollamış), Mustafa, "Ohhh, Halemmm, ben şimdi bunlara bakıp boşalırım!". Hale, "Hayırrr, sadece azgın kal diye yolladım!". Ertesi sabah, Hale, "Günaydın yakışıklı!", Mustafa, "Günaydın, geleyim mi?". Hale, "Bu kadar sabırsız olma, Melek ablanla işimiz var akşam üstüne kadar, ondan sonra seninim!", Mustafa, "Sabırsızlıktan öleceğim!". Hale, "Heyecanlanma, amımı doldurmadan boşalmanı istemiyorum!".
Ben bu kadını bir gün önce saatlerce her deliğinden sikmiştim, demek ki gram doyuramamışım. Saat 16:30'da beni arabama bırakıp, Melek'le siteye dönüşlerine kadar ne yazışmalar, ne yazışmalar! Okurken bile yarağım kalkmış masa altında gizlemeye çalışıyordum. 16:30'da, Hale, "Gel hadi Mustafa, evdeyim, ama arka bahçeden gel, kimseye de görünme!", Mustafa, "Uçtummmmm!".
Sonra ertesi gün yani Perşembe akşama dek mesajlaşma yok, demek ki 24 saat Mustafa Hale'deymiş. Akşam saat 22:00'de, Mustafa, "Annemlerin de geleceği tuttu!", Hale, "Olsun, dinlenmiş olursun!". Mustafa, "Ama özledim!", Hale, "Biliyorum, ben de özledim, ama 7/24 sikemezsin ya!". Mustafa, "Sen ver ben sikerim yavrum!", Hale, "Offf, deme şimdi, bak zaten sürekli bana bakıyorsun annenler anlayacak!" (ikisi de veranda herhalde). Mustafa, "Ne yapayım şu an çok güzel görünüyorsun!", Hale, "İyice dinlen bu akşam, sabah annenler gidince amcığım ve götüm seni bekliyor olacak!". Mustafa, "Ağzın da yavrum, çok sevdim ağzına yüzüne boşalmayı!" (vayyy ağzına boşaltmayan kadın gencecik dölleri yalayıp yutmuş). Hale, "Çok tatlıydı döllerin, ilk kez yuttum dedim değil mi?", Mustafa, "Evet aşkım, Halem!". Hale, "Tamam, ben içeri giriyorum!", Mustafa, "Girme, biraz bacaklarını açsana!". Hale, "Gören olur!", Mustafa, "Hadi aççç!". Hale, "Delisin sen!", Mustafa, "Offfff! (demek ki açtı) Külot giymemişsin?". Hale, "Hazır beklesin diye, hem ıslandı bütün hepsi, bırakmadın ki bugün amcığımdan beş dakika çıksan çamaşır atacaktım makinaya, doyamadım ki!". Gece boyu böyle sürüp giden yazışmalar. Ertesi sabah 10:00'da, Hale, "Annenler gitti, geliyor musun?", Mustafa, "Evettttt, duş alıp hemen geliyorum!". Hale, "Ben aldım, amcığım mis gibi kokuyor, gel de sik!".
Sonra bir sürü evrak, Ayhan'ın otoban giriş çıkış kayıtları, sitenin kamerasından giriş saat ve fotosu, tabanca ile ilgili ruhsat vs. mermi kovanları. Mustafa'ya ve Hale'ye 4'er kurşun isabet etmiş. Ayrıca salonun krokisi çizilmiş ve ufak bir detay vardı, kanape de bir adet seks oyuncağı bulunmuş. Daha önce tahkikat dosyası görmemiştim, ama herşeyin bu kadar detaylı ve adlı adınca yazılmış olması çok tuhaf gelmişti.
Dilek, "Ne o, yazışmalar çok mu ilginç geldi, kafanı kaldıramadın?" dedi. Telefonda bana dair bir iz yoktu, ama telefon kayıtları vardı. "Neyi soruyorsun bana sen şimdi?" dedim. Dilek, sanırım operatörden alınan 1 yıllık telefon görüşme listesinin sayfalarını aralayıp, "Bunlar ne?" dedi benim numaramın üzerine parmaklarıyla vurarak. Bir an yutkundum. Dilek, "Benim anlamadığım, geçen yıla kadar sakin, kendi halinde, kafasını önünden kaldırmayan kadının nasıl bu orospuya dönüştüğünü merak ediyorum!" deyip dosyayı gösterdi. Hemen sonra da, "Ölünün arkasından konuşuyorum!" deyip hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Ne yapacağımı, ne söyleyeceğimi bilmez halde kalkıp dolaptan su aldım, kolonya ve havlu kağıt alıp önündeki sehpaya oturdum. Biraz kolonya döktüm ellerline. Kağıt havlula gözyaşlarını sildi. Dizdize oturuyorduk. "Bak.." dedim, iki elini de tutup sarstım ve "Bana bak, ne oldu?" dedim.
Anlatmaya başladı. "Ben ondan önce evlendim biliyorsun, beni kaynanam yetiştirdi sayılır. Gerdek gecesi sabahı kaynanam ikimizi de karşısına alıp, sen onun ablasısın koruyacak, kollayacak, doğruları, yanlışları gösterecek mutlu olması için çabalayacaksın. Sen de onun kardeşisin, saygını eksik etmeyecek, onunla beraber doğruları yanlışları bulacak, kocalarınıza güzel birer kadın, çocuklarınıza iyi birer anne olacaksınız demişti. Ama ben onu koruyup kollayamadım, iyi bir abla olamadım ki, olanları anlamadım bile, kendi derdimle (kocasının ölümünü kastediyordu) o kadar ilgilenmeyip ondaki değişimi görebilseydim, belki de 5 kişi ölmemiş olacaktı!" dedi.
"5 mi?" dedim. "Haberin yok mu?" deyip anlattı. 2 yılda 2 evlat, bir gelin kaybeden kaynana ve kayınvalidesi birer ay arayla vefat etmiş. "Tek başıma kaldım, şimdi de bu dosya ortaya çıktı. Çocuklarından gizlemeye çalıştım, ama sonuçta olay belli, çırılçıplak banyoda duş alıyorlarmış, su sesinden Ayhan'ın geldiğini duymamışlar bile. Oysa dava dosyasında salonda vuruldukları yazıyordu. Polisin tahmini, kaçarlarken, Ayhan çantasından silahı çıkarıp salonda yakalamış! Bu nasıl oldu, biliyorsan anlat bana!" dedi yalvaran gözlerle.
Elemanlardan birine telefon ettim, dükkana çağırıp, dükkanı ona teslim ettim. Melek 15 günlüğüne Almanya'daydı bir akraba düğünü için. Arabaya bindik, Meleğin eve götürdüm Dileği, bir yerlerden yiyecek birşeyler söyledim. Dilek, "Burası neresi ve neden geldik buraya?" dedi. "Burası arkadaşımın evi, anlatacaklarım uzun ve dükkanda tepkilerinin nasıl olacağını bilemediğim için geldik. Gelen giden müşterilerin ağlayan bir kadın görmesi işim için iyi olmaz takdir edersin ki!" dedim. "Peki tamam, anlat bakalım!" dedi. "Hayır, birşeyler yemelisin!" dedim. "İştahım yok!" dedi.
Çocukluğumuzda evcilik oynadığımızda, karı koca rolünde, bana yemek yapar, sonra da tabağın içine ağzına kadar birşeyler doldurur, "Bu çok!" dediğimde, gözlerini patlatır, "Hepsini yiyeceksinnnnnn!" derdi. Gözlerimi patlatıp, "Hepsini yiyeceksinnnnnn!" dedim. Zor da olsa gülümsedi.
64 notes
·
View notes
Text
---
Captain, what a game!!!
Off harika bi geceydi. Bence insana iyi gelen şey bir toplulukla birlikte sinerji içinde bağırıp sevinerek bütün derdi tasayı bir süreliğine unutması. Yoksa düşünürsek aşırı saçma bi şeydkfkfk. Ama zaten şeyin anlamlı olması gerekmiyor.
Nasıl kazandık, nasıl o golleri attık anlamadımfkfkfl.
Maç başlarken kardeşim "haydi gol gol gol" demeye başladı ve ben de "abartma daha yeni başladı" bile diyemeden gol attıkdkdkdkd.
Sonrası tek kale maç gibi sürekli bizim kalenin oradaydık, devamlı "hayır hayır gol atmasınlar" heyecanıyla maçı pür dikkat izledi herkes. Ve gollerdeki o sevinç, o kutlama, Avusturyalıların sessizliği hahahhaah bu neden insanı bu kadar keyiflendiriyor bilmiyorum.
İkinci yarıda çok fena yağmur bastırdı. Sırılsıklam olduk. Bir ara birisi birinin omzuna çıktı ve Suriye bayrağı açtı, birkaç dakika sonra adamı ve bayrağı el birliğiyle hoop diye aşağı indirdiler. Yani gerçekten ne alaka?
Maç bittikten sonra gelen ikimizin de hissettiği "ee ne oldu şimdi?" sesinin tam olarak babama ait bir ses olduğunu konuştuk. İlla bi şey olması gerekmiyor cevabını verip geçtik.
İtiraf etmek gerekirse maçta bi anda yanımızda biten Almancı ergen grubun maçtan alakasız yüksek sesle konuşup gülmesi, maç sonrası kardeşim emanete verdiği şemsiye için sıradayken benim kenarda sıraya kaynak yapmaya çalışan iki farklı türk grubuna müdahale etmem biraz o beraberlik duygusunu etkiledi. Biraz da gerçekler :')
Yine de çok keyifli ve güzel bir geceydi. Ve bir sonraki maç Hollanda-Türkiye arasında, meskenim vs vatanım 🫂 Heyecan devam ediyor 🫠
Ve son not, bir önceki gün portekiz maçını da bugünkü maçı da Alman spikerlerden dinledik. Off o kadar ruhsuzlar ki, ceza sahasına girildiği anda çıldıran Türk spikerlerin kıymetini daha çok bilmeyiz bence.
2-3 Temmuz 2024
Leipzig.
33 notes
·
View notes
Text
Türkiye’nin İlahiyat Fakültesi nezdinde ilk kadın akademisyeni, tarihçi yazar Bahriye Üçok, 33 yıl evvel bugün katledilmişti.
Cinayeti İslami Hareket adlı örgüt üstlenmiş, 6 Ekim 1990 tarihinde Cumhuriyet Gazetesi’nde çalan telefonun ucundaki ses, Bahriye Üçok’u “Tesettür konusundaki düşünceleri yüzünden cezalandırdığını” söylemişti.
"Türkiye Müslümanlarının dinsel alanda zaman zaman karşılaştıkları çalkantılar, gruplaşmalar, yabancılaşmalar, tarikatçılığa itilmeler, dinini kendi öz dilinde, kendi yazısı ile okuyup anlayamamasından doğmaktadır." diyerek gerçekçi bir tespitle toplumun fotoğrafını çeken Üçok, aydın kişiliği ile dinin siyasete ve toplumun gerçek dinini öğrenmeyip din kisvesi altındaki kendisine empoze edilen gericiliğe ve cehalete nasıl alet edileceğini fark etmişti.
Kendinde, beğenmediği fikirleri cezalandırma hakkı bulan zihniyet, belki de planlı bir gelecek için Türkiye Cumhuriyet'ini modern çizgiden İslamcı ve gitgide gericiliğin hüküm süreceği bir noktaya giden yolda hain planla Bahriye Üçok’u o gün katletmişti.
Korkunç bir planın kurbanı değerli aydın Bahriye Üçok'un bu kaybı aynı zamanda evladına bir ömür boyu travma yaşatacaktı. O günü Kumru Üçok şöyle anlatıyor;
”Bombayı anneme ellerimle verdim, kargo şirketi anneme gönderilen paketi evimize iki kere getirmiş. Bizi evde bulamamışlar. İkinci gelişlerinde eve ihbarname bırakmışlar. Ben de kargo şirketine gidip paketi aldım ve eve getirdim. O paketle de 15 dakika kadar seyahat ettim. Paketi anneme verdikten sonra arkamı döndüm ve alt kata yöneldim. Annem o sırada paketi açmaya çalışıyordu. Arkamı döner dönmez bir patlama sesi duydum. Bu olayı unutmak mümkün değil. Her gün her an aklımda. Her gün rüyalarıma giriyor.”
Fikirleri ve yazdıkları için katledilmiş değerli aydın, Bahriye Üçok'u aramızdan ayrılışının 33. yılında saygıyla anıyoruz.
69 notes
·
View notes
Text
“Sen de yap o zaman”
Bu benim kendi kendime değil, hayatımda bulunmuş sıradan bir insandan öğrendiğim harika bir hesaplaşma cümlesi. Birisi yaptığınız bir şeyden memnuniyetsizlik duyduğunda ona direkt “e sen de yap” demek. Hikayesi de şöyle:
Ben bi’ 10 sene önce falan Passage Dergi’de yazı yazıyordum, aynı zamanda editörlük yapıyordum. Asıl editörümüz de Cem diye bi’ gazeteciydi, baya zamanında sendikalarda falan aktif roller üstlenmiş olan ama aşırı muhalif bir tip olduğu için oralardan kovulmuş bir tip.
Ben bu derginin bir sayısında “bayan değil kadın” ibaresine ne kadar sinir olduğumu çünkü etimolojik olarak yanlış savlardan yüründüğünü anlattığım bir yazı yazmıştım, bir benzerini Tumblr da yazmışlığım var. Orada çalışan bir kız bu yazıya o kadar bilenmiş ki devamlı arkamdan konuşuyordu; “salak” falan diyor benim için böyle. “Çok salak bi’ açıdan bakıyo çünkü salak” vesaire dediği kulağıma geliyor hep böyle diğer garson arkadaşlardan falan.
Sonra yetmemiş, yetinememiş gitmiş beni oranın sahiplerinden birine şikayet etmiş, en yumuşak başlı olanına. Ondan bir tepki göremeyince bizim muhatap olmaya pek de cesaret edemediğimiz, çekindiğimiz bir diğer ortağa söylemiş. O beyefendi de durumu Cem’e aktarmış, “ne diyor bu kız” diye. Cem de kızı almış karşısına, demiş ki “sen de yap o zaman.” Kendisine dergimizde her zaman yer olduğunu, eğer bana karşıt fikir sunmak istiyorsa bir yazı yazabileceğini, dergide bir yazı yayınlattığı takdirde onu bir sürü kişinin okuyabileceğini, bazısının onun arkasından da “salak” diyebileceğini, bunu göze alıp alamayacağını merak ettiğini söylemiş. O günden sonra kızdan bir daha asla ses çıkmadı. Ben değil, başka birisi ona “sen de yap, eşit şartlarda kapışın o zaman” dedi ve kız anında konuyla bütün alakasını kesti. Cem bunu bana anlattığında duyduklarım o kadar hoşuma gitmişti ki o zamandan beri birisinin bana “e sen de yap” dediğinde mal gibi kalacağımı bildiğim konularda elimden geldiğince yorum yapmamaya çalışıyorum. Her zaman başaramıyor olabilirim ama gerçekten bu cümle çoğunlukla yoluma ışık tutuyor.
Bu nereden geldi aklıma, şuradan geldi. Bu çok da güzel olmadığı düşünülen Türkiye güzelimizin bir videosu denk geldi, yurt dışında posterini tanıtıyor ama videonun altına “Türkiye güzelimiz falanca ülkede konferans verdi” yazmışlar. Altındaki yorumlar da hep şey şeklinde; “ne konferansı ya poster tanıtıyor, abartmayın”, “ay sanki profesör, altı üstü bir poster” falan. Bütün yorumları “sen de yap lan o zaman, sen de yap?” diyerek okuduğumu fark ettim. Gerçekten, küçümsemeyeyim diyorum ama atıyorum kim bilir lise mezunu musun nesin, oturduğun yerden “öf abartmayın, poster işte” diye yorum yazıyorsun, anlatabiliyor muyum? Belki ev hanımısın ve akademik hayata dair hiçbir fikrin yok ve o posterin ne anlama geldiğini bile bilmiyorsun, “amaaan ne var ki bunda” diye göz deviriyorsun falan. Sen de yap o zaman? “Yapamam çünkü…”nün peşine ekleyebileceğiniz her bir neden, o insanın başarısını daha da önemli kılıyor. Bunu görmek gerçekten bu kadar zor mu?
13 notes
·
View notes
Text
BEN TÜRK DEĞİLİM !..
BEN TÜRKÜM,BEN MÜSLÜMAN’IM !...
HEMEN BİR FERYAT,BEN TÜRK DEĞİLİM.
İYİ DE SEN KİMSİN ?
SEN BU TOPRAKLARDA DOĞMADIN MI,BU TOPRAKLARDA YAŞA-
MIYORMUSUN,
SEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ VATANDAŞI DEĞİLMİSİN ?
EVET !
E ! O ZAMAN TÜRKSÜN.
ÇÜNKÜ !
TÜRK BİR ETNİSİTENİN ADI DEĞİLDİR.TÜRK BİR MİLLETİN ADIDIR.
TÜRK MİLLET’TİR MİLLET .
SENİN ETNİSİTEN NE OLURSA OLSUN.AMA MİLET OLARAK TÜRK-
SÜN.HİÇ KİMSE SENİN ETNİSİTENİ RED ETMİYOR.BÖYLE BİR HAKKI-
DA YOK.NİYETİDE YOK.
SEN ONU KENDİ ��ÇİNDE YAŞA,YAŞAT.
ŞAYET TÜRK MİLLETİ BENİ ASİMİLE EDER DİYE BİR KORKUN VARSA?
BUNDAN HİÇ KORKMA.
ÇÜNKÜ TÜRK MİLLETİ KENDİSİ ASİMİLE OLUR.AMA ASİMİLE ETME-
Yİ BİLMEZ.ŞAYET BÖYLE BİR BECERİSİ VE NİYETİ OLSA İDİ :
BUGÜN DÜNYANIN ENAZ YARISI TÜRK OLUR,TÜRKÇE KONUŞUR,
O ZAMANDA SENİN GİBİ “ BEN TÜRK DEĞİLİM.” DİYE ÇATLAK BİR
SES ÇIKMAZDI.AKSİNE TÜRK MİLLETİ ASİMİLE ETMENİN AKSİNE
ÇOK YERDE KENDİSİ ASİMİLE OLMUŞTUR.
MESELA ;
SENİN GİBİ “BEN TÜRK DEĞİLİM.” DİYENLERİN DIŞINDAKİ BOYA-
YI KAZISAK ALTINDAN TÜRK ÇIKAR.BUNDAN HİÇ ŞÜPHENİZ OL-
MASIN.CESARETİNİZ VARSA KAZIYIN BAKIN ALTINDAN NE ÇIKA-
CAK.
BUGÜN DAHİ ; % 89.78 ‘İ TÜRK OLAN YURDUMDA % 10,22’LİK ETNİ-
SİTENİN İÇİNDEKİ SEN VE SİZLER,BİZİMLE AYNI EŞİT HAKLARA SA-
HİPSİNİZ,AMA BUDA YETMİYOR.NEREDE İSE KENDİNİZİ YURDUN
SAHİBİ İLAN EDECEKSİNİZ.
O ! RED ETTİĞİNİZ,HER FIRSATTA ARKASINDAN KUYUSUNU KAZDI-
ĞINIZ,İHANET ETTİĞİNİZ,TÜRK MİLLETİ OLMASA !
O SİZİN ARKANIZI SIVAZLAYANLARIN SİZİ SOKAK KÖPEĞİ GİBİ İT-
LAF EDECEĞİNİ BİLEMİYECEK KADAR KÖR VE CAHİLSİNİZ.
ŞUNU HİÇ UNUTMAYIN Kİ SİZLER ! BİZ TÜRKÜZ DEDİĞİNİZ VE
TÜRK MİLLETİ VARSA VARSINIZ.BUNU SAKIN UNUTMAYIN …
YİNE !
BEN MÜSLÜMANIM !
HEMEN BİR FERYAT.HAYIR BEN MÜSLÜMANIM.O DEĞİL.
NİYE ?
E ! BEN SÜNNİ’YİM. O ! ŞİA – O! ALEVİ – O ! MALİKİ- O ! CAFERİ –
O ! ŞU- O ! BU .İYİ DE KARDEŞİM BEN MÜSLÜMANIM DEDİM.
SENİN GİBİ HİZİPÇİ DEĞİLİM. HİZİPÇİLİK YAPMIYORUM Kİ !
“ALLAH KATINDA DİN İSLAMDIR.”(Ali İmran -19)
KİŞİ ,İNANARAK ;
“ALLAH’TAN BAŞKA İLAH YOKTUR.HZ.MUHAMMED ONUN
KUL’U VE RESULÜDÜR.”DEDİĞİ AN .İSLAM’A GİRMİŞ.
MÜSLÜMAN OLMUŞTUR.ONLARIN İMANINI İSE ANCAK ALLAH
BİLİR BUNU YARGILAMAK SORGULAMAK KUL’A DÜŞMEZ.
KİŞİ BARIŞ VE ESENLİK İÇİN ALLAH’A TESLİM OLMUŞTUR.ONUN
KİTABI KUR’AN,PEYGAMBERİ HZ.MUHAMMEDDİR.
BUNLARIN DIŞINDAKİLER;
HİZİPTİR,TEFRİKA’DIR.ZÜBÜRDÜR,MİŞNA’DIR.ALAH BUNLAR-
LA İSLAMI BÖLENLERİ LANETLEMİŞTİR.
YANİ ;
TAKVA ALLAH İLE KUL ARASINDADIR.DURUM BÖYLEYKEN,
SANA NE OLUYORDA ? İNSANLARIN İMANINI,AMEL’İNİ YARGI-
LAMA,SORGULAMA VE ÖTELEME GİBİ İŞLERE BURNUNU SOKU-
YOR FESAT TOHUMLARI SAÇIYORSUN,İSLAMIN İÇİNE İSRAİLİYAT
FİTNESİNİ VE MUAVİYE ZEHİRİNİ AKITIYORSUN.
SEN KİMSİN ?ELİNDE İMAN ÖLÇER Mİ VAR? ALLAH PEYGAMBER-
LERİNE VERMEDİĞİ GÖREV VE YETKİYİ SİZE Mİ VERDİ?
YAPMAYA ÇALIŞTIĞINIZ İŞİN KORKUNÇ’LUĞUNU BİLMEYECEK
KADAR DE DİN CAHİLİ,AYNI ZAMANDA DİNDEN GEÇİNEN SEFİL
DİN TÜCCARISINIZ.ÇEKİN O PİS ELLERİNİZİ MİLLETİN İNANCINDAN!
SONSÖZ OLARAK GURURLA !
BEN TÜRKÜM VE MÜSLÜMAN’IM. DİYORUM.SİZ ? SİZ BİLİRSİNİZ …..
18 notes
·
View notes
Text
Gelecekteki sevgilim... inşallah sende yeni yıla elinde mandalina o ses türkiye izlerken girmişsindir...
31 notes
·
View notes
Text
CHP tarafından verilen Emekli maaşı araştırma önerisi AKP ve MHP oylarıyla REDDEDİLDİ.
DİYORUZ Kİ;
☑️Artık önerge,yasa teklifi vermeyin!
☑️Ses getirmeyen basın açıklamalarıyla zaman kaybetmeyin!
☑️Tweetlerle geçiştirmeyin!
☑️Grup toplantılarında iki kelamla konuyu "tamam gündeme getirdik" diye düşünmeyin!
📢MİLLETİN SESİNE KULAK VERİN.HER GÖRÜŞTEN 16 MİLYON Emekli yi BİR ARAYA GETİRİN.MİTİNG YAPIN!
☑️SEÇİM AREFESİNDE İKTİDARIN SİZE ATTIĞI PASI DEĞERLENDİRİN BOŞ KALEYE O GOLÜ ATIN!
☑️BAŞKA GÜNDEMLERLE, TERÖRLE SİZİ EKARTE ETMEYE ÇALIŞAN İKTİDARIN ÇABASINI BOŞA ÇIKARMAK GERÇEKTEN HALKI DUYMAKLA MÜMKÜN!
☑️"MUHALEFET İKTİDARLA ORTAK" ALGISINI BU ŞEKİLDE YIKABİLİRSİNİZ!
📢 TÜRKİYE BÜYÜK EMEKLİ MİTİNGİ YAPIN
Kaynek :Şebnem Arda BOĞA
14 notes
·
View notes
Text
Hunharca keyif yapanlar burada mı??
Durup dururken dans etme isteği geliyor mu size de?
Hava sanki her zamankinden daha güneşli...
İnsanlar daha mı güler yüzlü, bana mı öyle geliyor?
Çimler daha yeşil, öyle değil mi?
Kırmızı hiç bu kadar baştan çıkartıcı olmamıştı...
Kuşların cıvıltısı bile farklı. Cıvıltı değil bu, senfoni adeta...
Bir ses geliyor arkadan... Bir şiir kulağımda...
Ben Nazım Hikmet diyeyim, sen Cemal Süreya...
Tarık Akan ile Adile Naşit sarılmışlar birbirlerine, sevinç gözyaşı ikisindeki de... Barış Manço bir başka keyifle söylüyor Halil İbrahim Sofrası'nı...
Özkan Uğur değil mi o kahkaha atan??
Zeki Alasya takmış koluna Türkan Saylan'ı, önlerinde Berkin ile Ali İsmail... Gülümsüyorlar Boğaz'ın üstünde, gökyüzünde...
Münir Özkul'u duydunuz siz de, değil mi?
"Ben Yaşar Usta! Yıkamayacaksın, dağıtamayacaksın, mağlup edemeyeceksin bizi!" diye haykırıyor zalime...
Yaşar Nuri Öztürk, Fesli'nin kıçına basıyor tekmeyi! Fesini düşürüyor kaçarken fesli deli, tıpkı İzmir'de denize döktüğümüz o aşık olduğu Yunan gibi!
Uğur Mumcu ile Hrant arkalarına yaslanmış izliyorlar Adıyaman'ı, Bursa'yı, Balıkesir'i... "Oldu bu sefer" diyorlar...
Fatma Girik de sevinçten ağlıyor, Kız Kulesi'nin üzerinde. Sinem Başkan'ı alkışlıyor avuçları patlarcasına! "Ben Şisli'de başardım, sen de Üsküdar'da başaracaksın güzel kızım" diyor...
Ve şimdi susuyor hepsi...
Ayağa fırlıyorlar birden... Nasıl fırlamasınlar? Güneşten daha sarı saçları, Marmara Denizi kadar mavi gözleriyle, tam da Çamlıca Tepesi'nden izliyor Paşam eserini...
"Söylemiştim size..." diye fısıldıyor...
"Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar olacak..."
Gözümden akan yaşları siliyorum, tüylerim diken diken...
Tünelin sonundaki ışığa bakıyorum...
Gördüğüm o ışık trenin ışığı değilmiş, bildiğin gün ışığıymış!
Tünel bitti.
Karanlık bitti...
Fark ettiniz mi, yarınlar çok daha aydınlık şimdi!
herşey çok güzel olacak
Hissettiklerimi çok güzel yazmış.🇹🇷🇹🇷
Emre
Dolcel
18 notes
·
View notes
Text
Kerem Alışık O Ses Türkiye Yılbaşı | Kerem Alışık Kimi Seçti #keremalışı...
youtube
10 notes
·
View notes