#o garip geliyor o yuzden
Explore tagged Tumblr posts
Text
neyse bn yatiorum
#sametle ve tugrulla numaralastik?#tugrulla boyle konusmak garibime gidiyor#samet hakkinda bisi demek istemiyom#neyse BOYLE konusmak derken eski flortumle babasi ve annem hasta diye diyalog halindeyiz#annen nasil baban nasil vs vs vs#o garip geliyor o yuzden#neyse ben yatiom bau
0 notes
Text
Arsivimi temizliyorum.. Bu yazilari ne kadar cok kisi rb yaparsa o kadar cok kisi okur 💯
❤️ Bu yazim erkege yapilan bir oral sexin degerlendirmesiydi. Porno endustri oral sexi de abartiyor. Kadinlar iri penisleri agizlarina almaya zorlaniyorlar gibi. Gereksiz bir ugras bana gore.
Normal bir sahista bogazin derinligine parmak atsan kusturabilir Bulimia rahatsizligi olanlar once yerler sonra pisman olurlar, bu yuzden kusmak icin bu reflexi kullanirlar tabii bu ciddi bir ruhsal durumun gostergesidir bizlere.
Bu videodaki bayanin ve bunun gibi gordugum bazilarinin bogazindaki bu normal reflex sanki yok olmus gibi. Bu nasil olur bilemiyorum. Insan denen varlik cok ilginctir. Sadece gelenekleri oldugu icin sanirim cok kucuk yaslarda baslayan ve her yasta boyunlarina gecirilen bir fazla halka ile boyunlarini uzatan yerlileri dusunuyorum mesela. Garip gelenekler ama bunlara saygi duymaktan baska yapacak bir sey yok, diyecegim insanlar farkli farkli.
Bu gagging reflexi (kusma reflexi) nedeniyle ortalama bir kadin bu kadar derin alamaz ha almali midir o da soru isareti.. Zaten penisin en duyarli kismi uc kismi ve ucta arka yuze denk gelen penis basiyla govdesinin kesistigi yerdir. Oraya uyari verilmesi yeterli bile. Bu kadar derin alma mantigi bana ters geliyor. Ama su var ortalama bir peniste 12-13cm zaten boyutu zorlanmaya gerek olmaksizin bu yapilabilir ve denenmeli.
Zorlamadan zevk alarak, buradaki biraz aceleci gibi ama yinede birseyler yapiyor ve sonunda bosaltiyor. Bu sevgiliye yapilmis degil sanki kendine puan verdirmek icin “porno yildizi” olma yollarinda caba sarfeden bir genc kizin sinavi gibi. Ama kiz cok dogal ve kusma reflexi de olmadigi icin en sonda ki ejekte edilen meninin agzini kapatip icerde kalmasini sagliyor ve sonunda yutuyor.
Ben acikca soyleyeyim bu yutma isi hic kolay degil ve cogu zaman sinir bozucu nokta haline bile gelebiliyor sevisme sonrasi. Evet yutulabilecek miktarda ve kivamda bir meni yutulabilir. Ama bunu ancak ve ancak bagli oldugun kisiye yaparsin. Asla zorlama olmamali hele ki zorlanip ya da “sen benim menimi yutmuyorsun beni sevmiyorsun benden hoslanmiyorsun” safsatasi cekerse bir erkek, egerki gercekten bag yoksa arada, ben asla bir daha onunla birliktelik dusunmezdim. Bag varsa zaten bu istenmeden icten gelerek yapilir ama yapilamiyabilir de.
Lutfen sexi mekanik hayvani bir icguduyle yapilan, bir egzersiz gibi dusunmeyin. Sex bir kere SEVISME olmali. Ikisinin arasinda buyuk fark var. Ben kisa oldugu icin sex diye bahsetsemde aslinda benim kafamda “sevismeden” bahsediyorum. Digeri benim gozumde hep arada gectigi gibi “mekanik sex” tir. Buldugun yerde gotur mantigi vardir duygusal hic bir dokunma yoktur.
Evliliklerde de bir sure sonra cinsellik bu mekaniklige dokuluyor ve bizlerin gorevi bunu mumkun oldugunca geciktirmek.. bunun icin gereken herseyi yapmak/yapmaya calismak.. Ilk yapilacak olan konusamama durumunun ustesinden gelmek ki en zoru bu asamadir- partnerla hissetmeyi ve ona hissettirmeyi yasamimizdaki en onemli gorevlerimizden biri olarak dusunup yasamaliyiz. Dr.Nur📌
31 notes
·
View notes
Text
hayat cok garip. gecen sene bana su anda bu durumda olacagimi soyleseydi biri hayatta inanmazdim. kardesim dedigin insanla arana daglar kadar mesafeler giricek ve hic tanimadigin tek kelime sohbet etmedigin biriyle cok yakin olacaksin deselerdi hayatta inanmazdim. guzel sakaymis der ve gulerdim. ama iste hayat bu. her sey bir anda degisebiliyor. her sey bir anda alt ust olabiliyor. ve bazen hayatimizin alti ustunden daha guzel olabiliyor. evet kardesim dedigim insanla arama cok mesafe girdi ve bu beni cok uzuyor ama allah karsima oyle birini cikardi ki en az onun kadar iyi. en az onun kadar hatta belki ondan daha bile fazla iyi geliyor bana. o yuzden cok mutluyum. hayatima yeni birini dahil etmek korkutucu olsa da iyi ki dahil etmisim. tesekkur ederim allahim onu hayatima dahil ettigin icin. kendime de tesekkur ederim boyle guzel bi arkadaslik kurdugum icin.
0 notes
Text
kuzey tekinoglu x reader
warning: r-18
(yok oyle bisi kardesim deneme yapiyoruz)
buralara credit falan geliyor galiba ama duzgun hikaye yok o yuzden size gecen yasadigim olayi anlatacagim. simdi ben kahve yapmistim ama yanlislikla seker yerine tuz koymusum tamam mi arkadasim da kiziyordu bana o anda, cok kahve iciyorsun oleceksin birgun diye? ben de onun yaninda kahveyi icmemezlik yapmamak icin tuzlu kahveyi ictim oyle cok garipti sirf ona giciklik olsun diye kız isteme alistirmasi yaptim.
oha bir sey diyecegim cok havali duruyor neyse.
bolum sarkisi: didomido - nimet
y/n'nin anlatimiyla*
eve geldim, kuzey'in gelmesine daha 2 saat vardi. odama gectim ustumu degistirip mutfaga indim. kendime kahve yapip ictim. sonra odama ciktim pencereyi hafif aralayip disari baktim iki garip adam bir sey konusuyordu. icimden 'bosver' dedim yatagima uzandim.
kuzey'in anlatimi ile*
isten ciktim eve gitmek icin arabama bindim. arabayi calistirdim ve eve dogru surdum ve o sirada telefon caldi, her kimse biri gizli numarafan beni ariyordu telefonu actim ve bana soylenen sozlere gercekten sok oldum.
y/n'nin anlatimi ile*
uyandim, uyanmamla kuzey'in pat diye kapıyı acip iceri girmesi bir oldu. korkmustum cunku sinirli gprunuyordu korku icinde ona bakiyordum. o sirada kuzey bana vurmaya sacimi cekmehe basladi, saskindim ne oldugunu anlamamisyim ve o sirada aglamaya basladim.
y/n: kuzey lutfen dur ne yaptiginin farkinda misin?!?
kuzey: evet farkinyadim!
y/n: neden yapiyorsun bunu!
kuzey: y/n sen beni aldatiyorsun!
y/n: n-ne aldatmadi kuzey?! ben seni aldatmiyorum!
kuzey: evet aldatiyorsun! senin ali ile ciktigini biliyorum! neden y/n!? neden!
y/n: biz ali ile cikmiyoruz! sadece o aksam beni yemege davet etti!
kuzey: yalan soylemeye devam ediyorsun hala, peki bana illa bunu yaptiracaksin
kuzey beni yataga itti ve beni soymaya basladi direnmeye, ona karsi cikmaya calisiyordum ama gucum yetmiyordu cabalarim yetersiz kalmisti ustumu tamamen cikardi ve kendi ustunu cikarip ellerimi bagladi ne kadar cirpinsam da iplerden kurtulamiyordum.
kuzey: benimle shrek izlemek zorundasin y/n!
y/n: hayir kuzey! neden bana bunu yapiyorsun!?! shrek olmaz!!!
gerilmeye baslamistim kuzey beni dinlemiyordu ve shrek cdlerini cikariyordu bir anda aklina bir sey gelmis gibi iceri gitti ve 5-6 dakika sonra kurabiye simit ve cay ile geri dondu ona dik dik bakiyordum
kuzey: kurabiye var simit var ne bakıyon!
y/n: manyak misin kuzey coz beni konusabiliriz!?! seni ali ile aldatmadim yemin ediyorum! sadece birlikte bursa kebabi yemeye gitmistik! zaten ali dizide ölüyor!
kuzey: umrumda degil y/n beni aldatmanim cezasini cekeceksin! sen benimsin ulan! sadece benimsin!
her ne kadar korksam da hosuma gitmeye baslamisti kuzey beni kiskanmisti sonucta ali'den bile olsa sayilirdi icim kipir kipir olmustu o sirada elimdeki iplerin gevsedigini hissettim ve kuzey shrek 1'i cd oynaticisina koyarken sessizce ellerimi cozdum ve tepsideki cayi elime alip fondip yaptim.
o sirada kuzey'in isi bitti ve arkasini dondu beni o sekilde gordugunde ilk basta sasirsa da sonrasinda boynundaki damarlri yavasca kayboldu ve yanima gelip kurabiye yemeye basladi her ne kadar shrek'ten nefret etsem de kuzey sevdigi icin cekilebilirdi birlikte o aksam shrek'in tum filmlerini izledik.
0 notes
Text
Bir maceranin sonuna geldigimiz su huzunlu dakikalarda ...
Vay be sevgili arkadaslar,
Son postun uzerinden 5 yildan fazla zaman gecmis. Bi kapanis yazisi yazamamisiz. Belki elimiz gitmemis, belki tembellik, kapatamamisiz Guney Amerika’yi kafamizda. Derseniz “Ee yazdin o halde kapaniyor mu bu fasil?” derim ki “Asla! Ama ucu acik kalmasin, bi sonu olsun bu maceranin.”
Hatirlarsaniz, mate postundan once Cordoba’daydik. Oradan cikip, 19 saatlik bir otobus yolculuguyla, Buenos Aires’e geldik (kendisine bundan sonra BsAs diyecegiz). Burasi maceramizin son 21 gunumuzu gecirecegimiz, Uruguay’a gitmeden once bir kuple gorebilmis olsak da gormek icin meraktan catladigimiz bir sehirdi demeliyim. O kadar cok sey yaptik, o kadar cok sey oldu ki, umarim hepsini hatirlayip anlatmayi basarabilecegim (dinimiz amin).
Planlilik her yerimizden aktigi icin, kalacagimiz yeri onceden Craigslist’den bulup, ev sahibimiz Mercedes ile iletismistik. Bu yuzden, “Cordoba’dan 19 saat yol geldik” demedik. Sirt cantalarini terminaldeki kilitli dolaplara biraktik, metroya atlayip kalacagimiz yeri bulmaya gittik. Sehrin merkezinde olmasa da gayet merkezi bir yerinde, metroye yuruyerek 5-10 dk. uzaklikta, yakininda pazar olan nezih bir kenarina konduk BsAs’in. Evin onune geldigimizde emin olmakta zorlandik evde birinin yasadigina, zira kapi-duvar idi ve ev de mustakil ev idi once apartmanin arasinda. Ama Montevideo deneyimi bunun bir buyuksehir aliskanligi oldugunu ogretmisti bize. Kapiyi calip sabirla bekledik ama acan olmadi. Gerci erken gittigimiz icin acilmamasini da garip karsilamadik, “biraz yuruyup gelelim, 15-20 dk sonra bi daha deneriz sansimizi” dedik. Daha 100 mt. bile gitmemistik ki birisinin arkamizdan seslendigini farkettik. Once ev sahibi sandigimiz abla, evin gundelik islerine yardimci olan kisi cikti. Anca kosup yetisebilmis pesimizden, neyse sayesinde gittik eve. Kalacagimiz odayi gorduk, ev sahibiyle tanistik. Ailelerimizden yasli, anneannelerden / dedelerden genc ev sahibimiz esiyle uzun yillar yasamis bu evde. Esini kaybettikten sonra da birakip gidememis, odalarini kiraliyormus. Bir yandan da ceviri yaparak gecimini sagliyormus. Evde biri cok yasli, digeri genc ve ikisi de kafeste yasayan iki kedi ve mutfagin disina cikmasina izin verilmeyen bir kopek de yasiyordu. Kedilerden yasli olan eski guzellik kralicesiymis. Ev sahibi abla da aslinda eski cadiymis, guzellik kralicesini kediye cevirmis… demek isterdim ama oyle degil. Kedilerin de bi guzellik yarismasi varmis meger. Kedi hala guzel ama butun gun toplasaniz 5 adim atmiyor. Kendisini izlerseniz zamanin yavasladigini hissedebileceginiz bir hizda yasiyor diyebiliriz. Neyse efenim... Evi buldugumuza emin oldugumuza gore, terminale geri gittik ve cantalari bi taksiye atip eve geldik. 21 gun kalacagimiz icin guzelce yayildik, hemen lojistik imkanlari arastirip beslenecek bir seyler bulduk derken gun bitti zaten.
Hah simdi ilk gun guzel de diger gunlerde gorustugumuz insanlarin kronolojik sirasi, gezilen yerler ve gunler bilgisi uctu gitti tahmin edersiniz ki. Bu yuzden insanlari, olaylari ve yerleri minik paragraflarla anekdot olarak yigacagim soyle izninizle.
Ilk islerimizden biri, yanimizdaki dolarlari Arjantin Pezosu’na cevirtmek oldu. Zira ev sahibimiz “benim icin dolar veya pezo vermeniz farketmez ama dolar verirseniz devletin kurundan sayarim, karaborsayi tanimam” dedi. Biz de bi kapora birakip kendisinden biraz zaman istedik ki gerekli donusumu yapabilelim. Bu vesileyle fiyat neredeyse yari yariya dusmu oldu (yanlis hatirlamiyorsam devletin kuru o zaman 1’e 4 verirken karaborsada 1’e 7’ye bozdurmustuk).
BsAs’de ikamet ettigimiz 21 gun zarfinda, Istanbul’un hispanik versiyonunda oldugumuza daha cok ikna olduk. Zaten italyanlarin etkisi sehirde buyuk, bizim de italyanlarla aliskanliklarimizin benzerligi asikar. Iyisi, kotusu, fenasi, guzeli ile her sekilde bir sekilde bi Istanbul havasi aldik. Deniz kenari o kadar guzel olmasa da nemi aratmadi misal. Yedigimiz ictigimizden cok keyif aldik. Insanindan yaklasik benzer tadlar aldik.
Belki de orada gorustugumuz gezginler uzerinden anlatirsam hatirlarim diyerek soyle cark edeyim:
Basak - Elektronik muhendisi. Bi sekilde yarmis gitmis, Ankara’da yasamis ve orada Tango’ya bulasmis. Yolu buraya tango sayesinde dusmus. Bizi CouchSurfing’den buldu ve bi CS gecesinde bulustuk. Tatli, kafasi calisan insan Basak o gece bizi cikista bir milongaya goturdu. Ben, tabii ki, sadece izledim ama Ilkay dans etti, ondan ogrendi biraz biraz. Cok ilgincmis olayin kulturel yani. Insanlar isten cikip evine gidiyor, bir seyler yiyip yatiyor, gece 1’de kalkip, yine bir seyler yiyip milongaya geliyor ve sabah kadar dans ediyor. 6’da cikip, evine gidip, dusunu alip isine gidiyormus. “Club’larda sabaha kadar cilgin atan” cok insan gordum ama bu kadar estetik ve sukunet icinde yapilan bir dansin boyle bir kulturu oldugunu tahmin bile etmezdim; bosuna “dance of passion” demiyorlarmis.
Basak’la yolumuz sadece bu gece kesismedi. Daha sonra bulusup San Telmo’ya gittik beraber. Bi sefer, su an adini unuttugum, renkli evlerin oldugu bolgeye gittik. Orada CS uzerinden tanistigi, ve yakinda TR’ye gezmeye gitmis olan lokal bir hatunla tanistirdi bizi. Baska bir sefer de Basak’in evine gittik, et yaptik yanina sarap ictik. Kendisini, butcesi dusuk oldugu icin, Salta-Jujuy tarafindan Bolivya’ya gitmesi icin gazladik, verebildigimiz bir kisim seylerimizi hediye ettik (Ilkay beresini verdi misal). En guzel dileklerimizle yolcu ettik. Gerci donunce ogrendik ki, sansi yaver gitmemis, sinir kapaliymis, 2 hafta sinirdaki kasaba ve o civarlarda takilmis ve geri donmus. Ama olsun, direk geri donmedi ya, o yeter bize.
Uruguay’da Cabo Polonio’da tanistigimiz cift (adlarini unuttum) - Bu arkadaslarla bi sekilde, umudumuzu yitirmemize ragmen, bulusmayi basardik. Bizi lokal bi birahaneye goturduler, sohbet, muhabbet baya guzel gecti zaman. Sanirim tanistigimiz az sayida lokal insanlardan biriydi.
Rumeysa ve Gokten - Bir sekilde nereden haberimiz oldugunu su an hatirlamayasam da, bizim gibi, hatta daha bile ayrintili gezen ciftimizin son duragi degildi BsAs. Kendileriyle tanistik ve cok sevdik. Ama cok kisa kaldiklari icin sanirim ikinci kez gorusemedik. Yukaridaki ciftin bizi goturdugu birahaneye goturduk onlari, ogrendigimiz bilgiyi hemen sattik.
Caner (Kamadan) - “O kim ola ki?!” diyenler icin Eksi Sozluk’ten yillardir arkadasim Caner, biz gezerken Peru’ya mistik niyetli bi seyahat yapip sonra “buralarda CS ile biraz daha gezilir” dedi. Ha orasi, ha surasi derken bizimle BsAs’de, ansizin bi aksamustu bulustu. Hatta ilk gun geldi, bizde kaldi demek istedim ama disari ciktik, salak oldugum icin anahtari Ilkay’dan almadim ve Caner’le sabaha kadar, bes parasiz sokakta kaldik. Kalan 40 cent ile gidip benzinciden kahve alip ictik. Neyse ki Ilkay sabaha karsi gelmedigimizi farketmis, biz de o sirada kapiyi yumrukluyorduk, duymus. Acti kapiyi da yatip 11e kadar falan uyuduk. Caner bizde kaldi diyemeyecgim zira yerde yatirdik kendisini. Neyse, ertesi gun Rumesya ve Gokten ile bulusacaktik. Caner de onlarin hostele yerlesip orada kaldi. Bi sure sonra geri gelmek uzere Montevideo’ya gitti. Biz de orada kaldigimiz evi ve oradaki kontaklarimizi paylastik kendisiyle. Hatta donunce de bizim evde kalmak uzere konustuydu Mercedes ablamla.
Deniz ve Ignacio - Deniz’i de nereden nasil bulduk, yoksa o mu bizi buldu bilemiyorum. Tanismalarinin hikayesini hatirlayamadim ama Ilkay eminim ki hatirlar, ona birakayim yazsin etsin sonra. Ignacio ve Deniz, Ignacio’nun kuzeninde kaliyorlarmis. Biz de oraya gittik. Sanatci bir arkadaslari da oradaydi. Cok guzel muhabbet oldu. Ignacio kendi kendine yazilim ogrenmis, Istanbul’da calismis etmis bir sure. Ilginc bir arkadasimiz. Lokal oldugu icin kendisinden “abi senin bildigin bi karaborsaci vardir, bizi gotursene guvenilir birinden bozduralim parayi” dedik. Sagolsun kirmadi, goturdu bizi. Cok gorusemedik ama cok mutlu olduk tanistigimiza.
Insanlar sanirim bu kadar, ama bir de olaylar ve yerler var. Misal, San Telmo’ya bi kere daha gittik. Doyamadik havasina suyuna, pazar ozlemi baska bir mevzuymus cidden.
Biz oradayken Hristiyanlik tarihinde ilk defa Avrupa disindan bir Papa secildi, ve Arjantin’den secildi. Sokaktaki teyzelerin kiliseye bi kosusu vardi, bir tanesinin bize “Cocuklar Papa Arjantinli!!” deyisini unutamayacagim. Eminim ki cocugu oldugunda boyle sevinmemistir. Konu dine gelmisken, Arjantinlilerin de tutucusu baya cokmus onu gorduk. Deniz ve Ignacio’yu beklerken misyonerlik yapan bir kisim -anneannemiz yas civari- teyzelere maruz kaldik. Ilgilenmedigimi anlatmaya calistim ama teyze inatla “dinimi” sordu. Kendisine “Ben hicbir dine inanmiyorum” deyince de cok bozuldu, yani elinde olsa bana bi zarari dokunurdu eminim ki, o kadar sinirlendi. Neyse …
Milanesa denilen bir sey var burada. Boyle bi biftegi aliyoruz, kalinligi yarim santim (5 mm yani) olana kadar dovuyoruz, sonra galeta ununa bulayip kizartiyoruz. Oh bebegim, o nasil bir sey anlatamam sana. Yanina da bir dark Urquell Dark actik mi bizden guzeli yok.
“Ucretsiz sehir turu” denilen bir sey yaptik. Aslen bildigin sehir turu. Sonunda begenirsen gonlunden kopan kadar para birakiyorsun. Sonra gorduk ki aslen dunyanin her yerinde olan bi konseptmis, bir is modeli yani. Guzel yontem, basarili idi tur. Sevdigimiz sehri daha cok sevdik.
“Sehrin en unlu pizzacisi” denilen eski ve ikonik bi pizzaci var, oraya gittik. Sonra doyamadik 2 kere daha gittik. Cok guzeldi. Niye o kadar guzeldi, hamurunda mi olay yoksa sosunda mi bilemedim ama yine gitsek yine oraya giderim, o kesin. “Italyanlar bu pizza isini biliyor” klisesinin altini cizmek isterim.
Bi para bozdurma sonrasi cuzdanimi caldilar. Ok, icinde para yoktu ama seviyordum ben o cuzdani ya. Gitti garanti karti, kimlik, annemin fotografi falan. Sonra Istanbul’a donunce bir araba is cikti. Neyse ki ben ortalama turistten daha uyanigim, parayi bozdurup cuzdana koyma gerzekligi yapmadim. Giden benim anilarim oldu, annemin fotografini calip cope falan attilar.
Eminim ki bu kadarla kalmadik ama hatirladigim ancak bu kadari. Donus yolunda bindigimiz taksici cok hossohbet bi abi cikti. Politikacilarla, son baskan ve ondan oncekilerle ilgili yozlasmalari falan anlatti. Tam da Turkiye yolunda dedim ki “Ulen bu da mi beziyor, bu kadar da olmaz artik!”.
Neyse donduk Istanbul’a. Ne kadar ozlemisiz, anlatmak zor. Ailelerimiz bizi havaalaninda karsiladi. Hemen en yakin Gelik’e gidip, bi minik raki sofrasi yaptik ve izinlerini isteyip aksam Kadikoy’e kactik. Biz rock Pub’a gittigimizde insanlar cokta oradaydi, kapida karisladilar bizi. Yol yorgunlugu ve alkol vs derken gecenin sonunda sesim kisildi, 1 hafta hasta gezdim, antibiyotikle yasadim. Ama susamazdim o gece sesim kisiliyor diye. Muhabbete ac kalmisim ...
Dondukten sonra 50 gun kaldik, esyalarimizi topladik, koliledik, bir cok seyi geride gozyaslariyla biraktik. Bir kismini sattik, verdik, hediye ettik ve kalanlari babamin Kurtkoy’deki evine goturduk. Erkut sagolsun, tasindik, zira ben tek basima yapamazdim. 2 valize paketlendik. Gule gule dedik, sarildik opustuk ve 20 Mayis 2013’de Perth’e yola ciktik, Avustralya’ya.
Bundan sonrasi yeni bir hayat, yeni bir ulke. “Hayatimiza atacagimiz en buyuk reset boyle olsun” diyerek bitirmek isterim. Uzerinden 5 yil ve bir ay kadar gecmis. Goruyorum ki harika yapmisiz. Artik Perth’de degiliz, 3 sene once Melbourne’e geldik ve burada yasiyoruz. Umarim bunu okuyan ve buraya henuz yolu dusmemis arkadaslarimizla dunyanin ters kosesinde bir gun bulusuruz …
1 note
·
View note
Text
14 Şubatlar ve Sevgilerimiz üzerine.
Sevgilim bana papatyalar almayacak bu 14 subatta. Zaten meselemiz bu degil. Meselenin derininde acayip özelllestirilen öz eleştiriler var. Bu yüzden biraz korkutucu geliyor. Nereden başlasam haksız çıkacağım. İçimde iki ben var. Ilki ne mantikli kendimi sevesim geliyor onu dinlerken. Diğeri binlerce dertten muzdarip, sarkilarin en hüzünlü yanini dinleyip izlediği bir film sahnesini gercekligiyle harmanlayip kurgulayan bir cani. Ikisini de öldürsem geriye en güzel sey kalir. Yani sıfır. Gel gelelim asıl meselemize. Twittirda bir yazıya denk gelmiştim bir kac saat önce. Çiçek verme, gül verme. Vereceksen huzur ver diyordu. Yine aynı kullanıcı özgürlestirdigin kadar sev beni diyordu. Özgürleşme kisinin neyi kast ettigiyle alakali sanırım. Özgürlüğü sevmeyen yoktur zaten. Iki tarafli özgürlük beni son bi kac senedir rahatsiz ediyor. Sevilen kisinin benligine karisma istegi aklindakileri çözümleme meraki bi yerden sonra boğuyor onu haklı olarak. Evet kisitlamalar bir iliskiyi ucuruma sürüklüyor. Herkes bunda hem fikir. Ama ya terzi kendi söküğünü dikemiyorsa? Burada benim gibi binlerce terzi var. Baska iliskilerde iyi birer dinleyici kendi dünyasında kimi zaman tezatlik imparatoricesi. Tezat olan seyler var. Kiskanmak ve sevmek gibi. Aslinda kendi icimde bir ütopya ya donusturdugum özgür iliski anlayisi cogu kez uzak gözükmüyor. Yani onun gözlerinin icine derinden bakip beklenen tepkiyi aldiginda tamam diyor insan benden güçlüsü benden aşmışı yoktur bu dünyada. Sonra belki bir ses bir selamlasma ve merhabalasma butun butunlugu bozuyor. Yani sacma ve mantiksiz bir seyler dönüyor aklimizin en uç noktalarında. Bir balığı fanusuna koyup susuz, insansiz ve ekmeksiz birakmakla es deger iste. Sorun su ki özgürlüğün tadina varan sevgililik benimizin dahasini istemesinden korkuyoruz. Ya da Sabahattin Ali nin soyledigi “ Bir insan bir insana elbet yeter.” Cumlesinin aslinda gercekten uzak oldugunu anlamaktan Çekiniyoruz. Halbuki bizde kendini eksik hisseden ne varsa önünde sonunda gidecek o sonsuz nehirlere karisacaktir. Onu bir hapse tıkamak ve her gun defalarca beni sev benimle konus bana yaz bana agla demek bir ise yaramayacaktir nihayetinde. Karsimizdaki insan ( sevgili) bir gun bir arkadasiyla saatlerce susma ihtiyaci da hissedebilir. Belki bizi 20 gun aramamaya sebepler bulabilir. Ama bundan kafamiz illaki bulanabilir. Zaten her seyin kopusu burada baslar. Toplumsal yasayislar iliski algilayislari insani bir yerden sonra kopma noktasina getirebilir. Tabiki hakliyiz. Çünkü öyle bir nesilde yetistik ki öyle bir dönem ki içimizdeki ihanetler, aldanmalar, tatminsizlikler, yalanlar dolanlar gırla. Kendi anne babamizdan evlilige dair olumsuz gorusleri bile beynimize empoze edip hükümlere varabiliyoruz. Tamam bu noktada aklimin bir kısmı evlilikle ilgili garip kurgular ve yasaklar koyuyor. Yani özgürlük dedin simdide evlilik diyorsun olacak is mi be kadin diye hayiflaniyor. Beni suclayamazsin aklim. Cunku bu fikirleri iki benlik üretiyor. Bir ortakliga ben mudahale edemiyorum. Kisaca, ozgurlestiedigimiz kadar özgür olup ozgur bir iliski yaratma meselesi en cok zorlanilan noktadir. Temelinde yatan güdü kaybetme korkusudur bana kalirsa. Ve bu korkuyu tek bir subat gunuyle atlatmak mumkun degildir. Ortak güven anlayisi bir sevgiyi yüce den de yüce kilabilecek ve ozgurlestirwcek tek seydir bana kalirsa bu yuzden saydam bir iliski bicimi alip, aciklikla yasamaliyiz kisiyle aciklikla ve ic huzurla. Bunun icin yapilmasi gerekenlar adinda bir makale olsa hemen okumaya başlardım. Cunku baslamak da bitirmek gibi bir seydir. Etrafimdaki yüzlerce elestieiriye rağmen hala evliligin ciftleri asil ozgurlestirecegi yer olduğunu dusunuyorum. Tabi sartlari var. Ortak dusuncelerle ya da zitliklarin uyumlu birliktelikleriyle. Toplum baskisi olmadan, kadinsal ve erkeksel aklin en mantikli yerlerde uzlasmasiyla. Kollari sivamak lazim. Bu kadar sey soylerken duygu dünyamızı hice saymamak gerekiyor. Binlerce makalenin aptallik dedigine duygu dünyamız ask diyor ve bütün yazılar aniden susabiliyor. 14 subatinizin 13 unden ya da 15 inden bir farki yok. Zaten gercekten dusunen bir insanin bir kadina tek bir gunun yetmeyecegini biliyor olmasi gerekir. Yine de illaki ozel bir gun diye onemsiyorsaniz, kendinizi degistirmekle baslayin. Ben mi? Ben o bahsettigim terziyim iste. Yine de bir terzinin de giysilerini yamamasi gerek. Bir yerden baslamam gerek benimde. Huzurlu ve ortak özgürlük anlayışlı bir sevgi dünyası dilegimle.. :)
Sunu da suraya birakayim;
https://youtu.be/5rwlxwj8rv8
1 note
·
View note
Text
Hosgelenlere...
Merhaba Bay Herkimse.
Hosgeldin.
Burasi da iste benim hayatim
Kusura bakma,biraz daginik.
Misafir beklemiyordum da.
Veya herhangi bir gonul kiracisi.
Su siralar..
Ama bak burda ne goruyorsan,hepsi bu, ne fazlasi ne azi.
Ne goruyorsan,gordugun kadar,gordugunun aynisidir her sey,kefilim.
Garip geldi degil mi, korktun itiraf et.
Gormedin daha once cunku boylesini.
Boyle diyen de olmadi daha once tabi,boyle yaklasan falan..
Hayir olamaz boyle, var bir yerde bir hilesi acigi defosu. Bu kadar,bu kadar ... olamaz diyorsun.
“Digerlerinden cok farkli. Ama nasil olabilir ki, olmamali bir farki,cunku digerlerinin hepsi sonunda ayniydi. Ooo demek seninki ,daha karmasik bir oyun o zaman,daha zekice daha seytani. Korkmaliyim evet, dikkatli olmaliyim geride durmaliyim, tekin degil o tatli gulumseme hic degil. Kimbilir bu ayaklarla kac adamin kalbini avucladin parmaklarinda oynattin, kacini filikalara almadin da o derin bakislarinda bogulmalara biraktin.
Ahh… Kadinlar,erkekler.. O kadar prototiplestiler ki; farkli olana, farkli olunabilecegine inancim kalmadi. Dolayisiyla davranislarim istemsizce stabillesti. Etki-tepki prensibi gibi anliyorsun ya? Gonulsuzce caga ayak uydurdum ben de,farkinda olmadan ruhum duymadan ve bir o kadar da garipseyecek zaman bulamadan. Ama simdi…
Ama simdi, suan. Cok farkli hissediyorum.
Neden?
Ama simdi soyle, ben seninle ne yapayim?
Garip mi?
Farkli mi?
Tahmin edebiliyorum, boyle dusunmeni de yadirgamiyorum.
Ama biliyor musun, zerre umursamiyorum.
O ayni olanlari.
Prototiplesmis kadin ve adamlari.
Teoman sarki sozleri gibi hani o birbirine icmeden dokunamayanlari,
Bir rutin icabiymiscasina bir gorev edasinda terlemeden sevisenleri falan, bunlar benim ne ilgi ne kapsama alanima giriyor. Ilgilenmiyorum istemiyorum, varolduklarini dahi bilmek bile! Tipki onlarin da benim gibilerin varliklarindan haberdar olmadiklari gibi, birbirlerimizin varliklarini umursamadigimiz gibi. Hos,bilmesinler umursamasinlar oyle bir talebim de yok. Boylesi daha iyi daha hos.
Neyse adam, gecelim onlari. Gecelim de sana gelelim.
Hosgeldin tekrar.
Ne yapacaksin?
Burada ne kadar kalacaksin?
Kararsiz gorunuyorsun,
Sezen’in demesi gibi “Garanticisin de ondan korkuyorsun”
Ama net degilsen zaten, hic durma burada.
Ben korkarim o zaman da.
Peki farklilik demisken, senin ne farkin var ki?
Ne katacaksin bana?
Beni gecirecekmisin kendimden,
Ucuracakmisin havalarda bulutlara dokunurcasina,
Futursuzlasabilecekmiyim peki yasarken seninle? Inan bu duygudan cok mahrumum hic mi hic tecrubelemedim inan.
Deneyimlemedigim bir dolu sey var aslinda.
Bakma gorunusume, enikonu safim inanma sanima.
Mutlu edecek misin, isine gelmeyince cekip gidecekmisin yoksa?
Peki ya beklentilerimiz ayni mi hayattan?
Cok soru oldu degil mi?
Eger sen de yilmissan benim gibi,
Senin de kalbin yorgun bir savasci misali
Kaniyorsak,
Icinde bir yerlerde sen bensen,
Anlarsin.
Ama biliyorum,hissedebiliyorum.
Anliyorsun.
Cunku sen bensin.
Ben senim aslinda.
Sen ve ben,boyle biz'iz.
O yuzden hosgeldin bay hickimse,
Ne guzel geldin.
Ama artik soguk geliyor disari dunyadan iceriye.
Gelmesin istemiyorum,usuyorum.
Kapiyorum kapiyi.
Nisan 2016
0 notes