#nitelik
Explore tagged Tumblr posts
okuryazarlar · 2 months ago
Text
Tumblr media
Ses, imge, anlam ve düşünce olarak kültürler arası ve metinler arası bir nitelik taşıyan şiirleriyle Türk şiirinde "modern gelenekçi" tavrın temsilcisi olan Asaf Halet Çelebi'yi aramızdan ayrılışının 66. yılında saygıyla anıyoruz.
30 notes · View notes
mnsrykt · 7 months ago
Text
"Aileden beklenen değerler, sadece çocuk doğurmak ve büyütmek olarak da anlaşılamaz. Aileyi sadece çocuk üretme merkezi olarak gören anlayış nedeniyle kadın, ailenin tek mümessili hâline gelmektedir. Aile, ümmete çocuk kazandırma noktası olduğu kadar ümmetin değerlerini, mukaddesatını ve ulvi hedeflerini oluşturma ve yaşatma noktasıdır aynı zamanda. Ümmet, camilerinden önce ailelerden, evlerden beslenecektir. Evleri faal olmayan bir ümmetin camilerinden ne beklenebilir? Camilerin altyapısı evlerdir. Evler, kadınlara terk edilip ihmal edildikten sonra camilerin minarelerinden yükselen ezanlara icabet edenler, nitelik ve nicelik olarak önemli bir sayıyı gösteremeyecektir."
23 notes · View notes
savasbitti · 1 month ago
Text
duvarda ak bir oyuk var, ayna. daha doğrusu bir tuzak. biliyorum düşeceğim tuzağa. düştüm bile, aynada kurşunî bir şey beliriyor. yaklaşıyorum ve bakıyorum, çekilip gidemem artık önünden.
bu görünen kurşunî şey yüzümün yankısı benim. bu yitik günlerde sık sık bakarım bu yüze. hiçbir şey demiyor yüzüm bana. başkalarının yüzlerinin bir anlamı var. benimkinin yok. güzel ya da çirkin olduğuna bile karar veremem. çirkin olduğunu sanıyorum, çirkin olduğunu söylediler çünkü. bir toprak parçasına ya da bir kayaya güzel çirkin denilebilirmiş gibi, yüzümde bir nitelik bulmaları, çirkin bile demeleri şaşırtıyor beni.
-bilmem, acaba yalnız olduğum için mi yüzüm böyle. toplu yaşayan insanlar aynalarda kendilerini dostlarının gördükleri gibi görmeye alışmışlardır. ama benim dostum yok ki. tenim bu yüzden mi bu kadar yalın çıplak geliyor bana. insanın, evet, evet, insanın, insansız bir doğa gibisin diyeceği geliyor.
bulantı, jean-paul sartre
16 notes · View notes
justsky13 · 2 months ago
Text
Yaşamın aydınlık, güzel ve düzenli bir nitelik taşıyabilmesi için bu dünyaya tutunmak gerekiyordu.
14 notes · View notes
icgudusel · 2 months ago
Text
Bir futbolcunun ya da bir zittirik şarkıcının hatta altın suyuna kahve içen görgüsüz tiplerin toplumsal hakimiyet sağlamış olması kesinlikle toplumunun aynası. Öyle kendine nitelik yatırımı vs anlamsız. Neoliberal işler ne diyor, umudu koru, önemli olan köşe dönmektir. Hangi köşe önemsiz. Kolay olan köşeni bul ve dön.
Öyle yüksek IQ falan bir şey ifade etmiyor artık. Az tatlı su kurnazlığı varsa, o güruh içinden de geliyorsan senden iyisi yok. Sistem bunun üzerine kurulu. Bunun üzerine çok yazılmaz da, yazıldı diyelim insanlar isyan eder ama kim edecek. O köşeyi kollayan ama bulma fırsatı olmayan ama bunun farkında olmayan insanlar mı. Çoğunluk onlar zaten.
Kapitalizm hiç bu kadar çirkin olmamıştı ama daha kötüsü vardır. Hazır ol. Bu sadece ba��langıç.
Artık o köşeden umudu da kalmayan insanlar bunu yıkacak ve o gün bunlar çok kanlı olacak. Korkarım.
7 notes · View notes
eylem-zamanzaman · 10 months ago
Text
“Zarafet dış görünüme özgü bir nitelik değildir, ruhun dışarıdan görülebilen parçasıdır.
Duruş ne kadar gösterişsiz ve vakursa o kadar güzeldir.”
- Paulo Coelho
20 notes · View notes
azad30altug · 4 months ago
Text
Kanıksanan şey yararlı olmak zorundadır. Aksi takdirde ötelenir.
Toplumun gözünde yararlı olan şeyler daima iyi anlamda nitelenmiş ve kabul görmüştür.
İyi dediğimiz bir şeye aynı zamanda nitelik atfetmiş oluyoruz , yani ona zamandan bağımsız değer yüklüyoruz.
Yirmi yıl öncesinin iyilerine ne oldu? Çöp! Yararlılığını yitirdi değil mi? Demeki o iyi değilmiş, siz onu sömürdüğünüz için iyiymiş.
Ferdinand Knab: Yalnız Centaur
Tumblr media
7 notes · View notes
onderkaracay · 9 months ago
Text
🗣️ Sosyal Çürüme
Toplumda çürüme uzun süreçli bilinçli bir kötülüğün eseridir.
Eğitim bilinçsiz insan yetiştirir ekonomi topluma değil toplumu sömüren bir kaç kodamana hizmet eder.
Bu süreç içinde toplumun ilk kaybedeceği değerler üretim ve hizmet araçları olur. Patron iken işçi durumuna düşer. Yurttaşlığı kaybeder müşteri seviyesine iner. Kendisi için değil bu kodamanların çıkarına çalışmak zorunda kalır.
Sosyal mesafeyi artırmak bu sürecin bir aşamasıydı.
Birlik ve beraberliğin bozulmasına yönelik çabalar sosyal çürümenin başlangıcı sayılır.
Toplumda moral ve etik değerler gerilemeye başladıkça çürüme hızlanır.
Aile bağları zayıflar ve suç oranları artar. Herkes bir başkasını suçlar. Kimse kendinde hata aramaz.
İş güvencesi ve sürekliliği ortadan kalkar.
Gelir dağılımı bozulur, yaşam pahalılığı çekilmez bir hal alır.
Sosyal çürüme bir toplumun son nefesidir. Sosyal çürümenin olduğu toplumlarda vatana ve ulusal ihanet edenler, tefeciler, mafyalar, toplumu aldatan şarlatanlar baştacı edilir. Toplum yurttaşlık bilincini yitirir. Şahsi çıkarına satılan niteliğine nicelik aranan sürüye döner.
Çalışmak ve üretim bilincinin yerini tembellik, eğlence ve tüketerek hazır yemek alır.
Değerli olmanın yerini önemli olmak alır.
Tartışmalı politikaların tartışılmadan taraftar bulması ve sahiplenmesi en önemli kırılma noktalarından biridir.
Kitlesel insan göçleri ve demografik değişimler çürümeyi ayakta tutar.
Sanatın, edebiyatın, tiyatronun, sinemanın dili dönmez olur yaşanan yıkımı anlatmaya.
Dili dönenlerde dipde köşede unutulur ve bilinçli bir şekilde görmezden gelinerek etkisizleştirilir.
Toplumun terörize edilmesi, doğal kaynakların kendi kararı ile itirazsız elinden alınması kolaylaşır.
Çeteleşme rağbet görür.
İlke ve nitelik değer kaybeder.
Sembol ve sloganlar bayrak olur açlığını, yokluğu ve sefaleti bunlarla doyurur insanlar.
Vatana, ulusa ve bayrağa olan aidiyet duygusu sembol ve sloganlarla gösterilerek toplum yozlaşır.
Sömürgeci tacirler söz ve güç sahibi olur.
Aynası karışık bir toplum olacağı için o aynada kendini görmek zorlaşır.
Üzerine örtü çekilen hiçbir konunun üzerine kimse gidemez. Toplumun aleyhine olan her durum ve aleyhine yetki almış her kişi dokunulmazlık kazanır.
Geçmişi, tarihi ve kültürü ile bağı kopar ithal kültürlerin oyuncağı olur.
Doğada çürüyen herşey başka bir şeye dönüşerek gübre olur.
Çürüyen toplumlardan toprağa gübre bile olmaz.
Kısaca sosyal çürüme bir toplumun tarihini, kültürünü unutup çevreye karşı duyarsız hale gelmesi ve çöküşünü ifade eder.
Umarım bu resim tanıdık gelir ve topluma kendisiyle yüzleşme fırsatı sunar.
Önder Karaçay
13 notes · View notes
hazanla · 7 months ago
Text
Yorgunluğun ve yaşlanmanın hiçbir spiritüel nitelik ya da güç üzerinde etkisi yoktur. Sabır, kibarlık, dürüstlük, alçakgönüllü­lük, iyi niyet, huzur, uyum ve kardeşçe sevgi asla yaşlanmayan özellik ve niteliklerdir. Hayatın bu evresinde bu niteliklere sahip olmaya devam ederseniz, her zaman ruhen genç kalırsınız.
Yıpranma ve bozulmalardan tek başına yıllar sorumlu değil­dir. Zihinlerimiz ve bedenlerimiz üzerinde zararlı bir yaşlandırıcı etkisi olan şey zamanın kendisi değil, zamandan korkmaktır. Zamanın etkilerine yönelik nörotik bir korku erken yaşlanmanın nedeni olabilir.
19 notes · View notes
deactivated12334 · 1 year ago
Text
Günümüzde nitelik değil, niceliğin borusu ötüyor.
23 notes · View notes
wehuzunngeldi · 8 months ago
Text
Tumblr media
Sizi sevmenin zahmetli şanından vazgeçiyorum;
bu sevgi için bile çok nitelik taşımak gerekecek
ve hayaletlerle uğraşmaya niyetim yok.
9 notes · View notes
hetesiya · 23 hours ago
Text
Cahillik, başa bela demiş eskiler. Bugün tam tersi: Cahillik baş tacı. Yalnız politikada değil, edebiyat, sanat hatta akademik yaşamda en çok aranan nitelik cahillik. Cahil olmayana tüm yollar kapalı.
Ferit Edgü
2 notes · View notes
nnnebula · 3 months ago
Text
DİŞİ ASLAN
Hayvanlar bir gün, " Kim daha çok çocuk doğurabilir ? " diye çekişmeye başlarlar. Hep birlikte dişi aslana gidip danışırlar..
" Sen kaç çocuk doğurabiliyorsun ? " diye sorarlar aslana. " Bir " diye yanıtlar dişi aslan. " Fakat ben aslan doğururum. "
Nitelik, nicelikten önemlidir.
---
YENGEÇ İLE ANNESİ
" Neden böyle yan yan yürüyorsun yavrum ? " diye sorar anne yengeç çocuğuna. " Düzgün yürüsene ! " der.
- " Pekala anne " der çocuk.
- " Sen önümden düzgün yürü, ben seni takip ederim. "
Hareketler sözlerden önde gelir.
---
ASLAN, KOYUN, KURT VE TİLKİ
Aslanın biri, bir koyunu yanına çağırır ve nefesinin kokup kokmadığını sorar.
"Evet " diye yanıtlar koyun. Aslan bu yanıta kızar ve koyunu oracıkta parçalar.
Daha sonra kurda seslenip yanına çağırır, ona da aynı soruyu sorar.
" Hayır " diye yanıtlar kurt korkudan. Ancak o da yağcılık yaptığı için aslanın öfkesinden kurtulamaz.
Sıra tilkiye gelmiştir. Aynı soruyu tilkiye de sorar. Tilkinin yanıtı şöyle olur;
- Üzgünüm, üşütmüşüm biraz, o yüzden burnum koku almıyor ...
Akıllı kişi tehlikeli durumlarda konuşmaz !!!
---
KAZLAR VE TURNALAR
Kazlar ve turnalar, bir gün aynı tarlada yiyecek ararlarken birden yanlarına yaklaşmaya çalışan avcıyı fark ederler. Turnalar daha çevik ve hafif oldukları için hemen uçarlar. Oysa kazlar ağır hareket ettikleri için avcıdan kurtulamazlar.
Yakalananlar her zaman suçlu olanlar değildir.
---
HASTA GEYİK
Yaşlı bir geyik hasta düşer ve daha rahat otlayabilmek için güzel otlarla dolu bir çalılıkta yaşamaya başlar. Her hayvanla iyi geçindiği için pek çok hayvan sık sık geyiğin ziyaretine gelir.
Zamanla her gelen hayvan bu güzel otlardan tatmaya başlayınca, kısa süre sonra tüm otlar biter. Geyik hastalıktan kurtulur ama yiyecek hiçbir şey kalmadığı için bir süre sonra açlıktan ölür.
Bazen iyi şeyler de paylaştıkça bitebilir. Elimizdekinin değerini bilelim.
---
FARELERİN TOPLANTISI
Bir gün fareler bir araya gelirler ve başlarına musallat olan bir kediden kurtulma planları yaparlar. Pek çok fikir öne sürülür. Hiç biri kabul görmez.
En sonunda genç bir fare kedinin boynuna bir çan asmayı önerir. Böylece kedi kendilerine yaklaşırken, farkına varacak ve kaçabileceklerdir. Bu öneri fareler tarafından alkışlarla onaylanır.
Bu arada, bir köşede sessizce onları dinlemekte olan yaşlı bir fare ayağa kalkar ve bu önerinin çok zekice olduğunu, başarılı olacağından hiç kuşkusu olmadığını belirtir. " Fakat " der. " Kafamı bir soru kurcalıyor. Aramızdan kim kedinin boynuna çan asacak ? "
İyi bir plan yapmak ayrı, o planı gerçekleştirmek ayrıdır.
---
İnsanlar FELSEFE yi;
* Çocukken MASAL'lardan,
* Büyüyünce KİTAP'lardan,
* İhtiyarlayınca da arkalarında kalan Yaşam'larından öğrenirler...
4 notes · View notes
samura222 · 13 days ago
Text
iyi geceler
💫💫💫💫
**الصداقة الحقيقية**
ليس الأمر يتعلق بعدد الأصدقاء،
بل بأولئك الذين يبقون حتى النهاية.
في رحلة الحياة، يأتي الكثيرون ويذهبون،
لكن الحقيقيين، يبقون بجانبك.
ليس العدد المهم، بل الجودة،
أولئك الذين يبقون في الفرح والصعوبة.
من يمسكون يدك في الألم،
ويشاركونك لحظات الحب.
الصداقة الحقيقية، نادرة وثمينة،
في وسط العواصف، هي الأثمن.
هي ما تجعل الحياة تستحق العيش،
وتجعل كل يوم، مشهداً رائعاً.
لذا، لا تهتم بالعدد،
ابحث عن أولئك الذين يجلبون الوفاء.
لأن في النهاية، هم من يهمون،
ومعهم، نتخطى كل العقبات.💫💫💫
**Gerçek Dostluklar**
Çok arkadaşın olup olmadığı değil,
Sonuna kadar yanında olanlar önemli.
Hayat yolculuğunda, birçok kişi gelir gider,
Ama gerçek olanlar, yanında kalacaklar.
Sayı değil, nitelik önemlidir,
Mutlulukta ve zorlukta yanında duranlar.
Ağrı anında elini tutanlar,
Ve seninle sevgi dolu anları paylaşanlar.
Gerçek dostluklar, nadir ve değerli,
Fırtınalar arasında en kıymetlilerdir.
Hayatı yaşanmaya değer kılanlar,
Ve her günü tatlı bir sahneye dönüştürenler.
Bu yüzden, miktarı düşünme,
Sadakat getirenleri ara.
Çünkü sonunda, önemli olan onlar,
Ve onlarla, tüm engelleri aşarsın.
**الصداقة الحقيقية**
ليس الأمر يتعلق بعدد الأصدقاء،
بل بأولئك الذين يبقون حتى النهاية.
في رحلة الحياة، يأتي الكثيرون ويذهبون،
لكن الحقيقيين، يبقون بجانبك.
ليس العدد المهم، بل الجودة،
أولئك الذين يبقون في الفرح والصعوبة.
من يمسكون يدك في الألم،
ويشاركونك لحظات الحب.
الصداقة الحقيقية، نادرة وثمينة،
في وسط العواصف، هي الأثمن.
هي ما تجعل الحياة تستحق العيش،
وتجعل كل يوم، مشهداً رائعاً.
لذا، لا تهتم بالعدد،
ابحث عن أولئك الذين يجلبون الوفاء.
لأن في النهاية، هم من يهمون،
ومعهم، نتخطى كل العقبات.❤️
3 notes · View notes
umuttherzamanvar · 19 days ago
Text
Tumblr media
EL CAMIUL AHKAMIL KUR.AN
ÂMİN DEMEK (İMÂM-KURTUBİ)
sekiz başlık halinde sinacağı
1- "Amin" Deme Şekli:
Kur'ân okuyan bir kimsenin Fâtiha Sûresi'ni okuduktan sonra Kur'an ola nın Kur'ân olmayandan ayırdedilebilmesi için - ) ولا الضالين ( kelimesinin "nun "harfi üzerinde sekte yaptıktan sonra "âmin" demesi sünnettir.
2. "AMİN" DEME ZAMANI :
[Ana kitaplarda (temel hadis kaynaklarında) Ebu Hureyre'den Rasulullah (s.a)'ın şöyle buyurduğu rivayet edilmektedir:
"İmam amin dediğinde siz de âmin deyiniz.
Çünkü her kimin amin demesi meleklerin âmin demesine rastlar ise geçmiş günahları affolunur. (1)]
Bizim ilim adamlarımız (Allah'ın rahmeti üzerlerine olsun) derler ki:
Geçmiş günahların bağışlarıması, bu hadis-i şerifin ihtiva ettiği şu dört şeyin gerçekleşmesine bağlıdır.
1) İmamın âmin demesi
2) İmamın arkasında namaz kılanların âmin demesi
3) Meleklerin amin demesi
4) Cematin âmin demesinin meleklerin âmin demesine denk düşmesi.
Bu denk düşme ile ilgili; duanın kabul edilmesi hakkındadır, denildiği gibi, zaman hakkındadır, duanın nitelik bakımından ihlasla yapılması hakkındadır da denilmiştir.
Çünkü Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:
"Duanızın kabul edileceğini bilerek Allah'a dua ediniz.
Ve bilin ki Allah gafil ve başka şeylerle oyalanan bir kalbin duasını kabul etmez." (2)
3- "AMİN"İN FAZİLETİ:
Ebu Davud, Ebu Musabbih el-Makrai'nin şöyle dediğini rivayet etmektedir:
Ashab-ı kiramdan olan Ebu Züheyr en-Numeyri'nin yanında otururduk.
Çok güzel bir şekilde konuşur idi.
Bizden herhangi bir kimse bir duada bulundu mu:
Onu âmin sözü ile bitir, derdi.
Çünkü ämin bir sahifenin üzerindeki mühür gibidir
SAYFA 386
Ehu Zübeyr dedi ki:
Bunun neden böyle olduğunu size bildireyim mi?
Bir gece Rasûlullah (s.a) ile birlikte çıkmıştım.
Israrla dua eden birisinin yanından geçtik.
Peygamber (s.a) onun duasını işitecek bir şekilde durdu. Sonra Peygamber (s.a): "Eğer mühürlerse duası kabul olunur" dedi.
Orada bulunanlardan birisi:
Ne ile mühürleyecek ey Allah'ın Peygamberi? diye sordu.
Hz. Peygamber: "Âmin ile" dedi.
"Çünkü o âmin ile duasını bitirirse (kabulünü) gerektirmiş olur."
Peygamber (s.a)'e bu soruyu soran adam dua eden adamın yanına gitti ve ona:
Ey filan, duanı mühürle (amin diyerek bitir) ve (kabul olunacağına dair) müjde olsun, dedi. (3)
İbn Abdi'l-Berr der ki: Ebu Züheyr en-Numeyri'nin asıl adı Yahya b Nufeyr'dir. Peygamber (s.a)'dan: "Çekirgeleri öldürmeyiniz. Çünkü çekirgeler Allah'ın en büyük ordusudur" (4) hadisini rivayet etmektedir.
Vehb b. Munebbih de der ki: Âmîn dört harftir.
Allah her bir harften: "Allah'ım, âmin diyen herkes için mağfiret buyur diyen bir melek yaratır.
Haberde şöyle denilmiştir: "Cebrail bana Fâtihatu'l-Kitab'ı bitirdiğim vakit Amin demeyi telkin etti ve:
Bu mektubun üzerindeki mühür gibidir, dedi."
Bir diğer hadiste şöyle denilmiştir: "Amin alemlerin Rabbinin mührüdür." (5)
el-Herevi der ki: Ebu Bekir dedi ki: Bu, Allah'ın kulları üzerindeki mührüdür, demektir.
Çünkü yüce Allah onun vasıtası ile onların üzerlerinde ki afet ve musibetleri bertaraf eder.
Tıpkı himaye eden ve bozulup içindekinin dışarıya çıkmasına engel olan mektup üzerindeki mühür gibidir.
Diğer bin hadiste de şöyle denilmiştir: "Amin cennette bir derecedir." (6)
Ebu Bekr der ki:
Bunun anlamı şudur:
Amin öyle bir kelimedir ki bunu söyleyen bu vesileyle cennette bir derece kazanır.
4. "AMİN"İN ANLAMI :
llim ehlinin çoğuna göre "âmin" kelimesi, dua anlamında kullanılan bir kelime olarak
"Allah'ım duamızı kabul buyur" demektir.
Bazıları da: "Amin" yüce Allah'ın isimlerinden birisidir, demiştir.
Ca'fer b. Muhammed Mücahid ve Hilal b. Yisaftan rivayet edildiği gibi Ibn Abbas da bunu Peygamber(sa)'dan rivayet etmekle birlikte bu sahih bir rivâyet değildir.
Bunu lbnu'l-Arabi söylemiştir.
"Âmin"in anlamının: Böyle olsun demek olduğu da ileri sürülmüştür.
Bunu da el-Cevheri'nin görüşüdür.
el-Kelbi'nin, Ebu Salih'ten, onun İbn Abbas'tan rivayetine göre İbn Abbas şöyle demiştir:
Rasûlullah (s.a)'a:
Amin ne demektir? diye sordum,
o: "Rabbim yap" demektir, dedi.
Mukatil der ki:
SAYFA 357
Bu dua için bir güç ve bereketin indirilmesine bir sebeptir.
Tirmizi der ki: Aminin anlamı, "sen bizim umutlarımızı boş çıkarma"dır. i
5- "AMİN"İ SÖYLEYİŞ ŞEKLİ :
"Âmin" kelimesi iki şekilde söylenir.
Birincisi Yasin gihi "fail" vezninde med ile ("Âmin" şeklinde), ikincisi ise "yemin" vezninde kasır ile ("con" şeklin de) söylenir Medli söyleyişini şair şu beyitinde kullanımıştır
ويرحم الله عبداً قال أمينا
يا رب لا تسلبني حبها أبداً
"Rabbim, ebediyyen onun sevgisini benden alma
Ämîn diyen bir kula Allah rahmet buyursun."
Bir başkası da şöyle demiştir:
حتى أبلغها الفين أميناً آمین آمین لا أرضى بواحدة
"Amin âmin diyorum, razı olmam, bir tanesine
Ta ki ikibin âmin diyene kadar."
Bir başka şair de kasr ile şöyle kullanmıştır:
أمين فزاد الله ما بيننا بعدا تباعد مني فطحل إذ سألته
"Ondan istekte bulununca Futhul benden uzaklaştı
Allah aramızdaki uzaklığı artırsın, emin."
Mim'in şeddeli okunması hatadır.
Bunu el-Cevlieri söylemiştir.
el-Hasen ve Ca'fer es-Sadık'dan şeddeli okunduğuna dair rivâyet de gelmiştir.
el-Hüseyn b. el-Fadl'ın görüşü de budur.
O vakit bu kelime kasdetmek için kullanılan ) ام (den türemiş olur.
Bizler sana yönelmeyi kastediyoruz, demektir.
Yüce Allahin: ) ولا أمين البيت الحرام ( Beyti haramı kast ederek gelenlere de saygısızlık etmeyin" (el-Maide, 5/2) buyruğu da bu kökten gelir.
Bunu Ebu Nasr b. Abdurrahim b. Abdülkerim el-Kuşeyri nakletmektedir. el-Cevheri der ki: Ämin kelimesi iki sakin harfin birarada gelmesi dolayısıyla )اين وكيف ( kelimeleri gibi feth üzere mebnidir.
"Amin dedi" ve "âmin demek" anlamında: أمن فلان تأميناً ( filan kişi amin dedi" denilir.
6- IMAM'IN "AMİN" DEMESİ:
Imam âmin'i söyler mi ve açıktan söyler mi konusunda ilim adamları arasında görüş ayrılığı vardır.
Şafiî ve Medinelilerin rivâyetine göre, Malik bu görüştedir.
Kufeliler ve kimi Medineliler de: İmam âmin'i açıktan söylemez, demişlerdir.
Taberinin görüşü de budur. Bizim ilim adamlarımızdan Ibn Habib'in de görüşü budur.
İbn Bukeyr de: Imam muhayyerdir, demiştir. İbnu'l-Kasım'ım İmam Malik'ten rivayetine göre: İmam amin demez. Onun arkasındakiler yani ona uyanlar âmin, der demektedir.
Bu İbnu'l-Kasım'ın ve İmam Malik'in mezhebine mensup Mısırlıların görüşüdür. Bunların delilleri ise
SAYFA 358
Ebu Musa el Eşari'nin rivayet ettiği şu hadis-i şeriftir: Rasûlullah (s.a) bize hutbe irad etti
Biz sünnetlerimizi açıkladı, nasıl namaz kılacağımızı öğretti ve Böyle dedi "Namaz kıldığınız vakit saflarınızı doğru tutunuz.
Daha sonra sizden herhangi bir kimse imam olsun. İmam: Allahu ekber dediği vakit siz de tekbir getiriniz. "Gazaba uğramış olanların ve sapıtanlarınkine değil" dediğinde siz de "amin" deyiniz.
Allah sizin duanızı kabul buyurur." dedikten sonra hadisin geri kalan kısmırı da zikretti.
Bunu Müslim rivayet etmiştir. (1)
Sumeyy'in Ebu Hureyre'den rivayet ettiği hadis de bunun gibidir.
Bunu da İmam Malik rivâyet etmiştir.
[Sahih olan ise birincisidir. (yani imam "âmîni açıktan söyler Vail b. Hu- cr'un rivayet ettiği hadiste ��öyle denilmektedir: Çünkü Rasulullah (s.a) "ve leddallin"i okuduğunda: Åmin der ve sesini yükseltirdi.
Bunu Ebu Davud (2) ve Darakutni rivâyet etmiştir. Darakutni şunu da eklemiştir: Ebu Bekr der ki: Bu, Kufe halkının yalnız başlarına rivayet ettikleri bir sünnettir. Bu hadis ve bundan sonraki hadis sahihtir. (3)
"Buhari de: İmamın amin lafzını açıktan söylemesi" diye bir başlık açmıştır. (4)
Ata der ki: "Amin" bir duadır. İbn ez-Zübeyr ve onun arkasından namaz kılanlar öyle bir amin dediler ki mescidde bir ses kalabalığı işitildi.
Tirmizî der ki: Peygamber (s.a)'ın ashabından ve onlardan sonrakilerden ilim ehlinden birçok kişi bu görüştedir.
Bunlar kişinin amini yüksek sesle söyleyeceğini ve gizlemeyeceğini kabul ederler. Şafii, Ahmed ve İshak da bu görüştedir. (5)
Muvatta'da ve Buhari ile Müslim'de İbn Şihab'ın şöyle dediği rivâyet edilmektedir: Rasûlullah (s.a) "âmin" derdi. (6)
İbn Mâce'nin Sünen'inde Ebu Hureyre'den şöyle dediği rivayet edilmektedir: Insanlar "amin" demeyi terketti. Rasulullah (s.a) ise "Gazaba uğramış olanların ve sapıtanlarınkine değil" dediğinde "âmin" derdi.
Onun amin deyişini birinci saftakiler işitir ve bu ses ile mescid dolardı." (7)
Az önce kaydettiğimiz Ebu Musa ile Sumeyy yoluyla gelen iki hadis ise "âmin" lafzının söyleneceği yeri göstermektedir.
Bu da imamın "veleddâllin" demesi sırasında olur.
Böylelikle imam ile cemaatin amin deyişleri birlikte olur ve cemaat ondan önce amin demiş olmaz. Buna sebep ise az önce belirttiğimiz hususlardır. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Diğer taraftan Peygamber efendimiz de: "Imam âmin dediği takdirde siz de akabinde åmin deyiniz" diye buyurmuştur. (8)
SAYFA 359
İbni Nafi' de "Kitabu Ibn el-Haris de şöyle demektedu: Imama uyan bir kimse imamın "veleddüllin" dediğini işitmedikçe hu sozu (Ganun'i) söylemez.
Eğer uzak olup da onun âmin dediğini işitmiyor ise demez.
Ihn Abdus der ki: O takdirde okuma miktarını kendisine göre tesbit etmeye çalışı ve bitir diğine kanaat getirdiği yerde "âmin" der.
7- "AMİN"İ İÇTEN SÖYLEMEK :
Ebu Hanifenin mezhebine mensup olanlar derler ki: Amin'i işten söylemek açıktan söylemekten daha iyidir. Çünkü amin bir duadır.
Yüce Allah da şöyle buyurmuştur: "Rabbinize yalvara yakara ve gizlice dua edin." (el-A'rul. 7/55) Buna delil ise, yüce Allah'ın: "İkinizin de duası kabul olundu" (Yunus, 10/89) buyruğunun tevili ile ilgili olarak gelen rivâyettir.
Burada denildiğine göre Hz. Musa dua ediyor, Hz. Harun da amin diyordu.
O bakımdan yüce Allah her ikisine de: Dua edenler adını vermiştir.
Buna cevap: Duanın gizlenmesinin daha faziletli oluşu riyakarlığın söz konusu olması dolayısıyladır) Cemaat namazı ile ilgili hususlara gelince bu cemaate katılmak zaten İslam'ın açık bir şiarını açıktan yerine getirmektir.
Ve kulların açıktan yapması mendup olan bir hakkı izhar etmeleridir.
İmamın duayı ve sonunda amin demeyi kapsayan Fâtiha'yı açıktan okuması teşvik edilmiştir.
Buna göre duanın açıktan yapılması sünnettir.
Sünnet olan dualardan ise bu duaya âmin demek de ona tabidir ve onun gibidir.
Bu da açıkça bilinen bir husustur.
8- BİZDEN ÖNCEKİLER VE "AMİN":
["Amin" kelimesi bizden önce yalnızca Musa ve Harun (ikisine de selam olsun)'a verilmiş ve öğretilmiştir. Tirmizîi el-Hakim "Nevadiru'l-Usul" adlı eserinde şunu zikretmektedir: Bize Abdu'l-Varis b. Abdüssamed anlattı, dedi ki: Bize babam anlattı.
Dedi ki: Bize Hişam b. Hassan'ın mescidinin müezzini olun Rezin anlattı, dedi ki: Bize Enes b. Malik anlattı dedi ki: Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Şanı yüce Allah benim ümmetime kendilerinden önce kimseye verilmemiş üç şeyi verdi. Selam.
Bu cennet ehlinin kendi aralarındaki selamlaşmalarıdır.
Meleklerin saf saf dizilmesi (gibi namazda dizilmek) ve âmin demek.
Musa ile Harun'un söyledikleri dışında("amin" öncekilerden kimseye verilmemiştir.)
Ebu Abdullah der ki: Bunun anlamı şudur.
Musa Fir'avn'a beddua etmiş Harun da amin demiş idi.
Şânı yüce Rabbimiz de Kitab-ı Kerim'inde Hz. Musa'nın duasını bize zikreştiğinde: "Sizin duanız kabul olundu" (Yunus, 10/89) dediğini bize bildirmekte ve Harun'un söylediğini zikretmemektedir.
Hz. Musa: Rabbimiz, diye dua etti.
Harun (as) da "âmin" diyordu.
Bu şekilde ona da dua eden kişi adını vermiştir.
Çünkü onun amin demesini de onun dua etmesi olarak değerlendirmiştir.
SAYFA 360
Şöyle de denilmiş bulunuyor: Amin bu ümmete hastır. Çünkü Peygamber (a) yle myurmuştur: "Yahudilerin selam ve âmin demekten dolayı sizi kıskandıkları kadar hiçbir şeyden dolayı kıskanmamışlardır.
Bunu İbn Mâce Hammad b. Seleme'den, o Süheyl b. Ebu Salih'ten, o babasından, o Aişe (r.an- haklan rivayetle Peygamber (s.a) buyurdu ki.. senediyle rivâyet etmiştir. (1) Vine In Mace Ibn Abbas'tan Peygamber (s.a)'ın şöyle buyurduğunu rivâyet etmektedir: "Yahudiler sizleri amin dediğiniz için kıskandığı kadar hiçbir şeyden dolayı kıskanmamıştır.
O bakımdan çokça âmin deyiniz." (2)
Bizim ilim adamlarımız -Allah'ın rahmeti üzerlerine olsun- derler ki:
Kitap ehlinin bizleri kıskanma sebepleri şudur:
Çünkü bunun (Fâtiha Sûresi'nin) başı Allah'a hamdetmek, O'na senada bulunmaktır.
Daha sonra O'na itaat etmek, O'na yönelmektir.
Arkasından bizi dosdoğru yola iletmesi için bir duadır.
Sonra da amin demekle birlikte onlara beddua ediyoruz.
#IMAM #KURTUBI
III. #Bölüm:
#EL #CAMIUL #AHKAMIL #KUR_AN
#ÂMİN #DEMEK
(1) Buhári, Ezari 111, 113, Tefsir 1. süre 2; Müslim, Salât 72; Ebû Dâvûd, Salât 168, Tir- mizi, Mevākit 71, Nesal, Iftitih 33. 34. Ibn Maceh, Ikame 14; Muvatta, Nida 44-47 v.s... (
2) Tirmizi, Deavât 65
(3) Ebû Dâvûd, Salât 167-168
(4) el-Heysemi, Mecmau'z-Zevaid, IV, 39, "zayıftır" kaydıyla.
(5) Ibntu'l-Esir, en-Nihaye, Beyrut 1399/1979, 1, 72.
(6) lbnü'l-Esir, aynı yer
(1) Müslim, Salåt 62, Nesal, İmâme 38, Tatbik 23, 101, Sehv 44
(2) Ebû Dâvûd, Salât 167-168; Tirmizi, Salât 70
(3) Därakutni, 1, 334.
(4) Buhári, Ezan 111.
(5) Tirmizi, Solât 70
(6) Muvatta, Salát 44; Buhari, Ezon 111; Müslim, Salāt 72.
(7) Ibn Máce, İkame 14.
(8) Buhari, Ezin 111, 113; Deavåt 4; Müslim, Salât 72; Ebû Dâvûd, Salát 168; Tirmiat, Salat 70-71...
2 notes · View notes
icselhisler · 10 months ago
Text
...
Sevgi, insan hayatının en temel duygularından biridir ve bu duygu, hayatımıza anlam katar. İnsanlar arasındaki sevgi, özellikle insanın insanı sevmesi, bu duyguyu daha da derinleştirir.
Ancak, sevgi sadece bir duygu değil, aynı zamanda içinde merhamet ve vicdan barındırdığında, daha da anlam kazanır.
Merhamet, sevginin bir türüdür ve bu içsel özellik, insanın başkalarının acılarına karşı duyarlı olmasını sağlar.
Merhametle beslenen sevgi, başkalarının zorluklarına anlayışla yaklaşma ve yardım elini uzatma gücüne sahiptir. İnsanın içindeki merhamet korsanı, sevgiyi daha derin, daha etkileyici kılar.
Aynı şekilde, vicdan da sevgiyle birleştiğinde önemli bir rol oynar. Vicdan, sevgiyi yönlendirirken etik değerlere ve doğru ile yanlış arasındaki dengeye odaklanır.
Bu, sevginin sadece duygusal bir bağ değil, aynı zamanda etik bir temele dayalı bir bağ olmasını sağlar.
Saygı da sevgiyle birleştiğinde, ortaya kutsal bir duygu çıkar. İnsanlar arasındaki ilişkilerde saygı, karşılıklı anlayış ve değer verme temelinde yükselir.
Saygı, sevgiyi derinleştirir ve karşılıklı güveni pekiştirir.
Sevgi, içinde merhamet, vicdan ve saygı barındırdığında gerçek anlamını bulur.
Bu değerlerin bir araya geldiği bir sevgi, insan ilişkilerini güçlendirir ve kutsal bir nitelik kazandırır.
#azizeyemektuplar #aykiriduygular
10 notes · View notes