Tumgik
#ne kadar su içer
Text
Kocamın Halasının Oğlu Tokmakcım Oldu! (Reyhan 39 Y., Aydın)
Selam hikayeciler. Ben Reyhan, 39 yaşındayım, balık etli ve beyaz tenliyim. Aydın'da yaşıyorum. Yaz dönemi bizim oralarda düğün zamanıdır. Kocam Aydın'ın bir ilçesindendir. Halası telefonla arayarak yakın akrabalarının düğünü olduğunu söyledi. Kocam işi gereği zaman zaman il dışına çıkıyordu. Halasına, kendisinin düğüne gelemeyeceğini, ancak beni göndereceğini söyledi.
Düğün günü kocamın halasına gittim. Giderken dizimin bir karış üzerinde siyah bir etek, topuklu ayakkabı giymiştim. İçime de tanga külot giymiştim. Yaz olduğu için çorap giymemiştim. Gece 23:00 sıralarında düğünden halaların evine döndük. Kapıyı halanın kocasının ilk evliliğinden olan üvey oğlu Engin açmıştı. Kapının ağzında beni baştan aşağı süzerek, "Ooo Reyhan, sen de mi geldin?" diye sordu. "Evet düğün için geldim, yarın gideceğim!" dedim. Engin'i çok fazla gözüm tutmazdı. Hatta çok fazla sevmezdim. Beni ne zaman görse becerecekmiş gibi bakardı, ben de bundan çok rahatsız olurdum.
Hala yaşlı olduğu için yatmak için yerlerimizi hazırladı ve kendi yattı. Ben de üzerimi değiştirip yattım, ama hava çok sıcaktı uyuyamadım. Engin'den çekindiğim için gecelik giymemiştim, eşofmanlarla yatmıştım, fakat sıcağa dayanamadım. Nasıl olsa yatmıştır diye halanın gençliğinden kalan ince geceliği giydim. Halanın boyu benden kısa olduğu için gecelik zar zor kalçalarımı kapatmıştı. Rahat olur diye sütyenimi de çıkartmıştım. Hala salonda yer ayarlamıştı. Balkon kapısından balkona geçtim. Balkonda divan vardı, duvara sırtımı verip divana ayaklarımı uzatıp bir sigara yaktım.
Keşke kocam da yanımda olsaydı, şimdi burada kaçamak yapardık diyerek düşündüm. Kocamla ne zamandır sikişmemiştim, amım yanıyordu. Bir elimle de bacaklarımı okşamaya başladım. Yavaş yavaş hoşuma gitmeye başlamıştı. Sigarayı söndürdüm. Bir elimle göğüslerimi okşarken, bir elimi de amıma kaydırdım. Önce külodun üzerinden okşarken, daha sonra külodumu kenara çekip parmaklarımı amıma sokup çıkarmaya başladım. Bir elimle de bızırımı okşuyordum. Kendimden geçmek üzereyken mutfaktan bir ses geldi. Telaşla üzerimi düzeltmeye çalıştım, ama zaten gecelik kısaydı. Bacaklarımı divandan aşağıya uzattım ama bacaklarım ve göğsümün yarısı meydandaydı. Bir süre bekledim, mutfağın ışığı açılmadı, bulaşıklar kaymıştır diye düşündüm. Bir taraftan da acaba gören olmuş mudur diye içim içimi yiyordu.
Yatmak için salona gittim. Bir süre sağa sola döndüm, ama içimdeki sıkıntıdan uyuyamadım. Elimi yüzümü yıkamak için banyoya gittim. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra banyodan çıkarken Engin'in kapısı açıldı ve kapıda karşılaştık. Bana, "Sen de mi uyuyamadın?" dedi. "Evet ama şimdi yatıyorum!" diyerek hızlı bir şekilde oradan uzaklaşmaya çalıştım. Engin'in beni gecelikle görmesini istemedim. Salona gidip, salonun kapısını kapattım.
Ama sıkıntım daha da artmıştı. Hava almak için tekrar balkona çıktım. Bir süre sonra mutfağın ışığı yandı. Engin elinde su bardağı ile balkona çıktı. "Su içip yatacağım, sen de içer misin?" dedi. Teşekkür ederek istemedim. Tam giderken bana, "Reyhan odama gelirsen sana bir şey göstermek istiyorum!" dedi ve odasına gitti. Ben de içeri salona girdim. Salonda bir süre oturduktan sonra (Acaba beni gördü de o şekilde fotoğrafımı mı çekti?) diye düşündüm. Kafamın içerisinde bu düşünce iyice büyümüş, merak halini almıştı. Kafamı kemiren bu düşünceden sıyrılmak için Engin'in odasına gitmeye karar verdim...
Engin'in kapısını çaldım ve izin alarak girdiğimde şok olmuştum. Engin'in üzeri çıplaktı, altındaki kısa şortu da dizlerine kadar indirmiş, yarağına 31 çekiyordu. Sinirlenmiştim, "Bunun için mi beni çağırdın?" dedim. "Hayır, kızma, bak ben film seyrediyorum, seni balkonda izledim, daha çabuk rahatlarsın diye senin de seyretmeni istedim!" dedi. Engin benle yaşıttı ve halen evlenmemişti. Odasına Avrupa yayınlarını alan uydu yayını çektirmiş, bir seks kanalını izlediğini gördüm. Televizyonda iki adam bir kadını ortalarına almış, biri sikiyor, diğeri ağzına veriyordu. Evde kocam olmadığı zamanlarda bilgisayardaki seks filmlerini izleyerek masturbasyon yapıyordum. Demek ki bunların kanalı da varmış diye düşündüm. Engin, "Bunu beğenmediysen başka kanallar da var!" dedi. Yaklaşık on kanal dolaştı, hepsinde de Hardpørnø filmler vardı. Lezbiyenler, zenciler, gruplar, götünü siktirenler...
Benim ağzım açık dikildiğimi gören Engin, "Gel yanıma otur ayakta kalma, merak etme bir şey yapmam!" dedi. Benim gözüm televizyonda kalmıştı. Bana, "Kapıyı kapatır mısın ses gidiyor, istemiyorsan gidebilirsin!" dedi. Kapıyı kapatıp Engin'e doğru döndüğümde, gözüm Enginin yarağına takıldı. Kalın ve uzundu. Eliyle ovuşturuyordu. Kafası kocaman olmuştu. "Lütfen otur, rahat ol!" dedi. Yatağın kenarına emanet bir şekilde oturdum. "Hangisi kalsın?" dedi. "Bilmem..." dedim. Transa girmiş gibiydim, gözüm bir televizyonda, bir Engin'in yarağındaydı. "Amatörleri açalım!" dedi. "Nasıl?" diye sordum. "Normal insanlar çektiklerini gönderiyor, onlar da yayınlıyor!" dedi ve amatör kanalı açtı.
Kanalda bir kadını bir erkek sikiyordu, diğer adam da seyrediyordu. "Bak görüyor musun pezevengi, karısını siktiriyor, kendi de seyrediyor!" dedi. Televizyondan gelen inleme sesleri odayı dolduruyordu. Bir tarafta da Engin kısık sesle küfürlü konuşuyordu, "Ulan şimdi burada olacaksın, amına nasıl geçirirdim, hadi yavrum benimkini de yala, yavrum sendeki göte girmeyen erkek adam değil, götüne koyayım, ağzına akıtayım, yarağımı amına sokayım, orospum, kaltağım hadi beni boşalt!" gibi laflar ediyordu duyabildiğim kadarıyla.
Bir ara bana, "Rahat olsana, arkana yaslan!" dedi. Dediğini yaptım, şimdi hem Enginin yarağını ve 31 çekmesini hem de televizyonu görebiliyordum. Engin'in küfürlü konuşmalarından etkilenmeye başlamıştım. Sanki bana söylüyor gibi hissetmiştim. Engin'in yarağı taş gibi olmuştu, iyice irileşmişti. Kendini biraz arkaya verip hırlayarak göbeğine doğru fışkırarak boşaldı. Dölleri neredeyse gögüslerine kadar gelmişti. "Reyhan ben işimi hallettim, üzerimi temizleyim, sen de işini rahat gör!" dedi. Şortunu sıyırıp çıkardı. Çırılçıplak kalmıştı. İlk defa Engin'e alıcı gözle bakıyordum. İri yapılı bir erkekti, kocam biraz zayıftı hep şişmanlamasını isterdim.
Çok heyecanlanmıştım. Elimi amıma götürdüm vıcık vıcık olmuştu. Engin'e, "İşini halledememişsin seninki halen canlı!" dedim. O da, "Ne yapsın zavallı, ne zamandır bir amcık sikemedi!" dedi. "Neden?" dedim. "Para yok ki kerhaneye gidelim!" dedi."Sen hep kerhaneye mi gidiyorsun? Normal birini sikmedin mi?" dedim. "Hayır, bu yarak orospu amından başka am görmedi ki!" dedi. Bu arada amımı okşuyordum. Bir anda orgazm olmaya başladım. Orgazm olurken inlerim ve bazen de kısık çığlık atarım, çok dolu olduğum anda da kendi kendime (Yarak istiyorum, sikilmek istiyorum!) diye inlerim. İstemdışı yine aynısı oldu. Engin bana, "Ne o, rahatladın mı?" dedi. "Orgazm oldum, ama rahatlamadım!" dedim. "Devam et o zaman, ben banyoya gidiyorum!" dedi. Kumandayı yanıma bırakmak için bana yaklaştığında yarağı nerdeyse ağzıma değecekti...
Tam bu sırada (benim şu anda da hayret ettiğim bir şeyi yaparak) Engin'in yarağını elime alıp ağzıma götürdüm ve kafasını emmeye başladım. Engin hayret içinde bana bakıyordu. Yarağının kafası kocamandı. Ağzımın içinde Engin'in yarağı tekrar canlanlanmaya başladı. Yarağın kafası ağzımda, gövdesi elimde idi, emerken elimle de yarağına 31 çekiyordum. Yarağının kafasını ağzımdan çıkardım ve Engine, "Bu akşam senin karın olmak istiyorum!" dedim. Artık ok yaydan çıkmıştı. "Sen siktirdikten sonra bence sorun yok, sonra pişman olmayasın bak!" dedi. "Hayır olmam kocacığım, bu akşam sen ne istersen o olacağım, yeter ki beni sik!" dedim. "Olur yavrum, benim yarak ne zamandır sikecek am arıyordu. Sen iste, ben seni darmadağın ederim!" dedi. "Hadi dağıt beni erkeğim!" dediğimde, iki eliyle kafamı tutup yarağını boğazıma kadar dayayıp ağzımın içine sokup çıkarmaya başladı.
Nefes almakta zorlanıyordum Engin azgınca ağzımı sikiyordu. Elimle bacaklarından itip ağzımı kurtardım, "Yavaş ol boğulacağım, bana bırak ben ağzıma alayım!" dedim. Ben emdikçe Engin boğa gibi böğürüyordu, "Ooohh Reyhaaan süper, hadi yavruumm dibine kadar!" diyordu. Yarağı ağzımdan çıkardım ve "Bana da az önce filmdeki kadına söylediklerini söylesene!" dedim. "Olur anam, sen devam et, mahvettin beni!" dedi. Yarağı elime alıp taşaklarını ve kasıklarını yalarken, Engin de, "Yıllardır seni sikmek için bekliyordum, seni gördükçe akşamları seninle 31 çekiyordum, amına girip seni sikiyordum, taşaklarıma kadar sana geçiriyordum!" diyordu.
Ona, "Engin beni yalar mısın?" dedim. Engin de, "Yalamak ne kelime, am sularından şerbet yapar içerim!" dedi. Sırtüstü yatağa uzandım, ağzını amıma dayayıp beni yalamaya başladı. O beni yalarken iki kere orgazm oldum. Dizlerinin üzerine kalkıp bacaklarımı havaya kaldırdı, amım da götüm de apaçık ortaya çıkmıştı. "Sana öyle bir yarak tattıracağım ki, hayatın boyunca unutmayacaksın, amını darmadağın edeceğim senin!" diyerek yarağını amıma dayayıp yüklendi. Amımın sulanmış olmasına rağmen kocaman yarağı amımı yırtarcasına taşaklarına kadar içime girdi. Amım Engin'in yarağını kılıf gibi sarmıştı.
Engin hızlı bir şekilde üstümde hoplarcasına amıma girip çıkıyordu. Engin beni siktikçe zevkin doruklarına çıkıyordum. Sanki dünya ile irtibatım kopmuştu. "Hadiii sik beni, geçir bana erkeğiiim, bu gece senin orospun oldum, sik beni, orospu yap beni!" diye inliyordum. Hızımı alamadım ve "Üstüne çıkmak istiyorum!" dedim. "Olur bebeğim, nereye istiyorsan oraya çık!" dedi. Engin'i yatırıp üstüne oturdum. Elime yarağını alıp amıma dayadım ve yavaş yavaş üstüne oturmaya başladım. Taşaklarına kadar yarağı içimdeydi. Hareketlerimi hızlandırmaya başladım. Zevkten kuduruyordum. Oturup kalkarken Engin'in taşaklarını götümde hissediyordum...
Ve yine orgazm oldum. Üste olduğum için benim amımın suları Engin'in taşaklarına kadar sızmıştı. Yarağı da taşakları da vıcık vıcık olmuştu. Engin de ellerini göğüslerime atmış, göğüslerimi sıkıştırıyor, ovuşturuyor, gazete kağıdı gibi büzüştürüyordu. Bir taraftan canım yanarken bir taraftan acayip zevk alıyordum. Engin, "Senin gibi bir karı sikmedim şimdiye kadar, süper bir şeymisin sen!" diyordu. Ben de, "Devam et erkeğim, devam et kocacığım, ben de şimdiye kadar böyle bir yarak yemedim. Daha da sok, daha da sokkk!" diyerek inliyordum.
Engin ellerini kalçalarıma kaydırdı ve oğuşturmaya başladı. İyice de sertleşmişti. Son noktaya geldiği belliydi. Elleriyle kalçalarımı ayırmış ve hızlı bir şekilde amıma girip çıkarken inliyor, hırlıyordu, "Iııığğğhhh, oğğğhhşşş, ıhhhmmğğğhhh!" diye. O kadar hızlanmıştı ki, ıslak taşakları kalçalarıma vururken dalganın kıyıya vurduğu gibi sesler geliyordu. Farkında olmadan kalçalarımdan güç alıyordu ve zevkin doruklarına yaklaştıkça elleri ile kalçalarımı biraz daha ayırıyordu, götümün ayrılacağını düşündüm bir ara. Engin içime öyle bir tazyikle patladı ki, amımın içi dölleri ile dolmuştu. Engin'le hayvan gibi sikişmiştik. İkimiz de birbirimizi perişan etmiştik...
Engin'in üzerinden kalkarken içimi dolduran döller aşağıya doğru süzülmeye başladı. Elimle yere dökülmesin diye amımı kapattım. Elimde bir avuç dolusu döl vardı ve halen sızmaya devam ediyordu. Tam bu sırada Engin bana, "Ne o, yutacak mısın onları?" dedi. Aslında aklımdan geçmiyordu. Çünkü şimdiye kadar kocamın döllerini ağzıma almamıştım. "Bilmem..." dedim. Engin de, "Seninkileri ben çok sevdim, sen de onların tadına bak istersen!" dedi. Engin bana çok güzel bir gece yaşatmıştı ve şimdiye kadar bu kadar güzel sikilmemiştim. Ona ödül olacağını düşünerek avucumdaki dölleri göğüslerime, boynuma, kalçalarıma ve bacaklarıma sürmeye başladım. O kadar çoktu ki her tarafıma yetmişti. Avucumda son kalanları da yalayarak ağzıma aldım. Çok tuzlu ve keskin kokulu idi. Avucumda döl kalmayıncaya kadar avucumu yalayıp dölleri yuttum ve "Seninki de çok güzelmiş!" dedim.
Engin yattığı yerden elini uzatıp, "Gel yanıma!" dedi. Yanına uzandım. Çok hoşuma giden, ama kocamın çok fazla yapmadığı bir şeyi yapmaya başladı. Bana sarılıp beni sevmeye başladı. Hiç beklemiyordum ve çok hoşuma gitmişti. Hem beni seviyor, hem de bana, "Yıllardır seni sikmek istiyordum, rüyalarımı süslüyordun, bana bunu yaşattığın için çok teşekkür ederim!" diyordu. Bu son hareketleri beni tamamen koparmıştı. Çünkü kocamdan bu davranışları görmemiştim. Ben de Engin'e bana yaşattığı gece için ve gösterdiği incelik için teşekkür ederken, bir taraftan da göğsü ve karnı ile oynuyordum...
Elim yarrağına gitti, daha kendini bırakmamıştı. Elime alıp okşamaya başladım. Engin'e, "Gerçekten kocam olmak ister misin?" dedim. "İsterim, ama nasıl olacak?" dedi. "Sen hiç göt siktin mi?" dedim. "Bir kere kerhanede siktim, ama hiçbir şey anlamadım!" dedi. "Beni götten siker misin?" dedim. "Peki daha önce siktirdin mi?" dedi. "Birkaç kere kocamla denedik, ama acıyınca siktirmedim. Eğer sen istersen ilk sen sikeceksin ve kocam olacaksın, ister misin?" dedim. "İstemez miyim mi yavrum, götüne hastayım zaten!" dedi. Kendimi Engin'in büyüsüne kaptırmıştım, ama Engin'in kalın yarağı amıma zor girerken götüme nasıl girecekti. Bir kere yola çıkmıştım ve bu sefer götümü siktirecektim, kararlıydım. Kerhanedeki orospu siktirdiyse, o koca yarağı götten yedi ise, ben de götüme alabilirdim, ben de o yarağı yiyebilirdim. Çünkü Engin bunu hak etmişti.
Ama önce işemem lazımdı, çırılçıplak odadan çıktım, tuvalete girdim. Daha sonra sıvı sabunu alıp tekrar odaya girdim. Engin ayaktaydı. Uzattığım sıvı sabunu elimden alıp, "Teşekkür ederim, hiç böyle bir şey beklemiyordum!" diyerek dudaklarıma yapıştı. Emerek dudaklarımı öpüyordu. Ben de karşılık verdim ve bir süre ateşli bir şekilde öpüştük. Sonra elimden tutup beni yatağa çıkardı ve dört ayağımın üzerine domalttı. İri elleriyle kalçalarımı ayırdı. Önce kalçalarımı öpüp yaladıktan sonra tersten amımın üzerinde dilini dolaştırmaya başladı. Yine mest olmuştum. Bir anda irkildim, amımı yalayan dili şimdi göt deliğimde geziniyordu. İlk defa biri götümü yalıyordu. Arada da kalçalarıma ufak ısırıklar atıyordu.
Birden parmağı götümde dolanmaya başladı ve yavaş yavaş götüme baskı yapıyordu. Parmağını yarısına kadar götüme sokmuştu. Bir taraftan da, "Kendini bana bırak, hiç acıtmadan götünü sikeceğim, oradan da sana zevk almasını öğreteceğim!" diyordu. Parmağını ortasına kadar götüme sokup çıkarıyor bir taraftan da deliğimin etrafını yalıyordu. Parmağın götümden çıktığını hissetim. Başımı arkaya çevirdiğimde, Engin ayağa kalkmıştı, sıvı sabunu aldığını gördüm. "Şimdi götünü yağlayacağım, hiçbir acı hissetmeyeceksin!" dedi.
Engin önce sıvı sabunu göt deliğimin etrafına sürdü ve az önce götümü parmakladığı parmağı ile götüme girmeye başladı. Az öncekinden daha rahat giriyordu parmağı ve daha derine. Parmağının tamamını götüme sokup çıkarmaya başladı. Götüm parmağına alışmıştı derken birden götümün zorlandığını hissetim. Bu sefer iki parmağını birden sokmaya çalıştı. Onu da içime almıştım. Parmakların yarıdan fazlası götüme girip çıkıyordu. Yatağa paralel durmamı söyledi. Öyle yaptım, bir taraftan götümü iki parmağıyla sabunlarken, bir taraftan da yarağını ağzıma verdi. Ben Engin'in yarağını emerken, götüm de parmaklarına alışmıştı. İşi biliyordu. "Nereden öğrendin göt sikmeyi?" dedim. "Filmlerden! Bir gün senin götünü sikersem diye!" dedi.
Bu arada ben de Engin'in yarağını ağzımla ve elimle güzelce kaldırdım. Tekrar önünde domalttı. Bu sefer yarağını sabunlamaya başladı. Taşaklarına kadar sabunladıktan sonra sabunu alıp götümün içine parmakları ile pompalamaya başladı. Götümde vıcık vıcık sabun olmuştu. Sonunda Engin götüme girecekti ve beni götveren yapacaktı. Biraz stresli idim ve kendimi sıkıyordum. Engin kalçalarımdan tutup beni sabitledi, "Fazla hareket etme ve kendini sıkma, bana bırak kendini!" dedi.
Taş gibi ve dimdik yarağını kalçalarımın arasında sürtmeye başladı. Götüme sokacak diye beklerken, yarağın amıma girdiğini hissetim. Bir taraftan amı sikerken bir taraftan da parmağını götüme sokuyordu. Bir süre amımı sikmeye devam etti. Yine mayışmaya başlamıştım ve götümün sikileceğini unutmuştum. Tam bu sırada Engin seri bir hareketle parmağını götümden çıkarıp yarağını götüme dayadı ve ani ve sert bir hareketle yüklendi. Engin'in kocaman yarağının kafası götümü yırtarak götümden içeri girmişti. O anda kalbimin ağzımda attığını hissetim. Attığım çığlığı halen duyabiliyorum, "Aaağğğhhhhh, ayyyyyy!" diye. İstem dışı yaraktan kurtulmak için kendimi ileri doğru çektim, ama Engin iki eliyle kasıklarımdan beni kendine doğru çekince yarağının yarısı götüme girmişti. Menge gibi elleriyle kasıklrımdan beni sabitlemişti ve kaçamıyordum.
"Tamam yavrum, bu kadardı, sık dişini, götüne girdim!" diyordu. Ama tansiyonum yükselmiş gibi beynim zonklarken, sesini arka fondan geliyormuş gibi duyuyordum. Engin bira daha yüklenince, "Uyyy, offf, aayyy, aağğhh, Engin erkeğim kocacığım, dağıldım, yırtıldım, çok acıyooor, ağğğhhhh!" diye inlemelerim eşliğinde Engin götüme gidip gelmelerini yapıyordu. Bir anda durdu, "Reyhan yeter bağırma, bak götünün içindeyim!" dedi. "Hepsi girdi mi?" dedim. "Evet hepsi götünde, sakin ol şimdi, bundan sonra zevk alacaksın!" dedi ve yavaş hareketlerle götümün içinde gidip gelmeye devam etti. Ara da bir hepsini çıkarıyor, nefes almamı rahatlamamı sağlıyor, daha sonra tekrar sokup çıkarmaya devam ediyordu. Bir süre sonra götüm uyuşur gibi olmuştu. Enginin yarağına alışmıştı. Kendimi iyice serbest bıraktım. Artık Engin amıma girer gibi rahat hareket ediyordu. Engin'in büyük zevk aldığı her halinden belliydi, kasıklarımı ve kalçalarımı sıkmaktan neredeyse moraracaklardı. Ben de Engin'in ritmine uymuştum.
Engin yarağını götümden çıkardı ve beni sırtüstü yatırıp, bacaklarımı havaya kaldırdı. Yarağını götüme dayayıp içine girdi. Şimdi rahat alabiliyordum götüme. Engin bir taraftan götümü sikerken bir taraftan da göğüslerimi okşuyor, sıkıyor, "Reyhan hoşuna gidiyor mu?" diye soruyordu. "Evet, değişik bir duygu, ama amımdan aldığım zevk kadar değil!" dedim. "Alışınca daha çok zevk alacaksın!" diyerek götüme pompalamaya devam etti. 15 dakika siktikten sonra yarağını götümden çıkardı ve döllerini fışkırtmaya başladı. Göğüslerime kadar fışkırmıştı yine bir avuç dolusu. "Ufff, nasıl fışkırdı öyle!" dedim. "Senin gibi bir yavruyu sikip te fışkırmadan olmaz ki!" dedi. Bunları konuşurken ben Engin'in döllerini göğüslerime ve göbeğime sürmeye devam ediyordum..
Engin'e, "Erkeğim benim, güçlü kocacığım, ne zaman sikin kalkarsa bende indirebilirsin. Ne zaman ararsan, amım, götüm, ağzım, her tarafım yarağına amade! Ama başka karıları sikersen, hele kerhane orospularını sikmeye gidersen çok bozulurum! Sen iste, ben senin için orospuluk bile yaparım!" dedim. "Merak etme karıcığım sen benim küçük orospumsun, sen varken başka orospuyu siker miyim hiç!" dedi ve dudaklarıma yumuldu. Uzunca öpüştük. Gün ağarmak üzere idi, "Halam birazdan kalkar!" dedim. Giyinmek için iç çamaşırımı elime aldığımda, Engin, "Bırak Reyhan bana hatıra kalsın!" dedi. Zaten bir tek tanga külodum vardı, onu da Engin'e bırakıp, üzerime geceliği alıp çıktım...
Kahvaltıdan sonra Engin beni uğurlarken, "Çantana bak, sana bir hediyem var!" dedi. Ordan ayrılıp kendi evime gidince çantama baktım, bir CD vardı. Meğer Engin akşam yaptıklarımızı gizli kamerayla kaydetmiş. Oturup seyrettiğimde hayretler içinde kalmıştım. Hem yaptıklarıma, hem söylediklerime. Ama hiçbir şey şu gerçeği değiştirmedi: Engin benim kocam ve tokmakcım olmuştu. Ben de onun karısı ve biricik orospusu. Engin'le halen her fırsatta sikişiyorum :)
[Reyhan]
212 notes · View notes
ysfogzdgrz51 · 3 months
Text
İyi akşamlar
Hayret !
Ne çabuk ta özlüyorum seni
Oysa, böyle olmayı hiç istememiştim
Seni bu kadar sevebileceğimi hiç düşünemedim
Bazı şeyler insanın elinde değil ki
Ve ben seni susamak gibi sevmişim
Bir pınardan su içer gibi içmişim
Ben seni sevmek için dünyaya gelmişim
Gözlerimin ferisin,
Geceleri rüyamda,
Gündüzleri ise kokladığım bir çiçeksin
Taptaze bir tomurcuk gibisin
Durduğun yerde küçücük
Açınca sevgi kadar büyük ve eşsizsin
İçim ferahlıyor seninle biliyor musun ?
Çünkü;
Ben seni susamak gibi sevmişim
Ve ben seni,
Bir pınardan su içer gibi içmişim..
130 notes · View notes
gercekhikayem · 1 year
Text
Zorlu Teslimat
Sıcak bir Ağustos akşamüstü 48 yaşında bir kadın, yazlığında tek başına. İstediği biraz ilgi ve yazı seks yapmadan bitirmemek.
Zeynep bu sorunla daha önce ilgilenemediği için kendine kızdı. Çamaşır makinesi bir hafta önce arızalanmıştı, gelen tamirci kısa, kel, pis kokulu, işe yaramaz bir erkeklik örneğiydi. Lafta büyük ustaydı ama saatlerce uğraşıp pis su dolu bir mutfağın hayal kırıklığı ve bozuk bir çamaşır makinesi dışında hiçbir şey yapamadı. Artık mutfak masasında bir süreden beri alışkanlığı olan bir şişe şarap ve çalışmayan makineden çıkardığı içi her türlü çamaşır ile dolu büyük sepet  duruyordu. Daha fazla kirli de banyodaki sepetlerde. O da mutfağın pisliğine ve yalnız geçirdiği kötü yaz tatiline sinirle bir kadeh daha doldurdu.
Kocasının bitmez tükenmez iş seyahatlerinden birinde olması, Zeynep'in bu sorunla kendisinin ilgilenmesi gerektiği anlamına geliyordu. Kocasının iş gezilerini bahane ettiğini biliyordu buraya onun yanına gelmek istemiyordu. Kim bilir hangi ucuz orospunun peşine takılmıştır diye düşündü. Yazlığa hafta sonu gelecek yorgunum diye uyutacaktı bütün gün. İkisi de zorda kalmadıkça birbirleri ile olmak istemiyor gibiydi. Kocası gücünü başka kadınlara saklıyordu sanki. Zeynep de geçen yaz barda sarhoşken beraber olduğu adamdan sonra kocası ısrar etmezse, sevişme başlatan taraf olmuyordu. İki üç kere birlikte olduğu o adam da bu sene ortalıkta gözükmemişti. Son üç aydan beri olduğu gibi bir kadeh şarap sonrası kendini okşayarak veya bir film seyrederek uyumaya çalışacaktı bu gece de. Ancak işe yaramaz tamirciyle yaşadığı sinir bozucu an içindeki bu istediği de söndürmüştü. Sözde Ankara'da iş seyahatinde olduğunu söyleyen yirmi beş yıllık kocasını çamaşır makinesi al diye aradığında arkadan gelen müzik sesleri Yunanca idi ve adam telefonu hemen kapamak için tamam tamam en sağlamından bir tane sipariş ederim bugün, bir iki gün çamaşır yıkamasan olur demişti. 25 yıl birbirlerinden uzaklaşmak için yeterli bir süre. Kocası zengin bir adamdı ve çevresinde dolanan genç kadınlar için iyi bir avdı. Bu yazlığı karısı ister istemez almasının sebebi de büyük ihtimal buydu zaten. Karısı ondan ne kadar uzak olursa o kadar iyi.
Tamirci gelmeden bulduğu son temiz şeylerden olan dar şort kasıklarını sarmıştı, amının üstüne gelen kalın dikiş geriye yaslanınca klitorisine kabaca sanki bir parmakmış gibi sürtüyordu. Bir iki kere daha bu baskıdan sonuç almayı denedi. Sinirden ve ortamın dağınıklığından konsantre olamadı. Düşüncelere daldı, uzun sıcak yaz yüzünden bronzlaşmış vücudu ve bacakları ve her gün yüzmekten dolayı sıkılaşmış ve zayıflamıştı. Vücudu neredeyse son bir aydır her gün azgındı ve bazen büyük göğüslerinin uçlarının ne zaman ortaya çıktığını kendi bile anlayamıyordu. Çevredeki kaçamak bakışları irileşen göğüs uçlarında yakalıyordu. Aylardır ondan uzak duran kocasının sikinin yerini hayallerinde zaman zaman yan villada tatil yapan iki üniversitelinin siki alıyordu. Onların veya kendinin çekingenliğini kırmayı ve siklerinin üzerinde zıplayarak boşalmayı hayal ediyordu geceleri. Bir iki kere en cesur bikinisi ile balkona çıkıp gençlere göz banyosu sunmuş ama bir sonraki adımı atamamışlardı. Nasıl atsınlar yıllardır tanıdıkları Zeynep ablaları idi o. 
Şarap, kocasının yokluğu, aklından geçenler ve klitorisi üzerindeki baskı, Zeynep'in bir an önce banyoya gitmesi ve kendini ne olursa olsun boşaltması fikrini aklına soktu. Akşam altıya geliyor önce güzel bir boşalma, sonra akşam yemeği. Kapı zili çaldığında banyo kapısındaydı ve çamaşırı nemden şortuna yapışmıştı. Saçını başını aynada düzeltip kapıyı açtığında ise nefesi tekrar hızlandı. Uzun boylu genç, atletik esmer bir adam, elinde bir not panosuyla gülümseyerek  bir teslimat bekleyip beklemediğini soruyordu. Adamın beyaz parlayan dişlerine ve kalın kollarından gözlerini kaçırmaya çalışarak telaşla evet dedi. Adamın duraksamasını geç fark ederek de içeri mutfağa doğru geçmesini işaret etti. 
Adam içer adım atmadan önce döndü ve teslimat minibüsündeki bir meslektaşına başparmağını kaldırdı. İkinci bir genç, aşağıya atladı. Her ikisinin de üzerinde bir örnek bermuda şortlar ve kısa kollu gömlekler vardı. Kaslı yapıları ile kıyafetleri iki beden küçük gibiydi üzerlerinden. Erkeklerden uzun olanı düğmelerini nerede ise göbeğine kadar açmıştı ve kaslı gövdesini ortaya çıkarmıştı, hafifçe terlemiş ve gömlek sırtına yapışmıştı. Şişmiş göğüsleri gömlek altında belli idi.
Biri yeni cihazın yerini görmek isterken, arkadaşı da makineyi arabadan indirme işlemine başladı. Genç adamı mutfağa götürürken Zeynep adamın vücudundan gelen tatlı terin kokusunu alabiliyordu, boğa gibi görünen genç bir erkeğin yakınlığı ve yürüme hareketi dar şortun kalın dikişinin yarığına sert bir şekilde sürtünmesine ve nemli bölgesinin daha da büyümesine neden oluyordu. Eski makineyi de çıkarmamız gerektiğini söylememişlerdi sorun değil hallederiz dedi adam.  Yazlık bölge olduğundan insanların mayo ile veya şortlar ile onları karşılamalarına alışkınlardı ama bu kadının ince uzun bacaklarını daha da belli eden dar şortu, iri göğüsleri ve ıslak bakan mavi gözleri iki gencin de dikkatinden kaçmamıştı.
Genç adam elindeki panoyu tezgâhın üstüne koydu ve aşağı inip tesisatı kontrol etmek için dolapların arkasına doğru çömeldi. Tesisatı kıçı göreceğim diye gülümsedi Zeynep, adama dar gelen bermudanın kumaşından kıçının hatlarını görme fırsatı verdi. Gözleri biçimli kalçalara takılıyken adam döndü ve gülümsedi sanki gözleri bir an için dar şortun ezdiği ıslak bölgesine baktı. Ayağa kalkarken Zeynep'e gereğinden fazla yaklaşmış gibi geldi. Yok diye düşündü Zeynep tezgah üzerindeki not panosunu almak için eğilmek zorundaydı adam o nedendir. Eski makinenin üzerine eğilerek adamın alamadığı panoyu Zeynep uzattı. Bu sefer de o adamın gözlerini, üzerindeki askılı penyeden yarısı ortaya dökülen göğüslerine bakarken yakaladı. Kahretsin diye düşündü. Uçları yine sertleşmiş ve belli oluyordur. Belli olmayacak gibi değildi ve genç adam da bu yaştaki bir kadının göğüslerinin bu kadar dik durmasına hayret etmişti. Ne kadar bakmamaya çalışsa da kadının sarı saçlarına inat yanmış güzel cildi bakılmayacak gibi değildi. Formdaki bir iki yeri kocanızın imzalaması gerekiyor derken makinenin altındaki son parçayı sökmek için sırt üstü uzanmıştı. Nereyi diye sormak için adama bakarken dar tulumun önündeki kabartı ve yana doğru uzanmış sikinin hatları gözünün önündeydi. Adam bir hortumu sökmek için ileri geri hareket ederken bermudanın ağı yukarı geliyor ve taşaklarıyla sikinin kabartısı ortaya çıkıyordu. Bilerek mi yapıyor bu genç adam diye düşündü. Nasıl bu kadar iri gözükebilir siki. Çok esmer ikisi de, aşağıdaki köydeki Çingen mahallesinden mi? Çingenlerin siki büyük olur derler. Bunları aklından çıkarmak için formdaki küçük yazıları okumak amacıyla makinenin üstüne eğildi. Ayağa kalkmış ve  şimdi Zeynep'in biçimli kıçına ve ince uzun bacaklarına bakan adam kocanız sipariş etmiş o imzalasa daha doğru olur, evde mi diye sordu. Hayır dedi Zeynep bu evdeki her işi ben yapıyorum. Formu kadın da imzalayabilirdi ama sadece evde yalnız mı olduğunu teyit etmek için sormuştu adam. Yüzlerce teslimat yapmıştı arada ufak tefek maceraları olmuştu ama bu kadın farklı idi. Çarpıcı güzelliği değildi aklını alan, kadının eve girdikleri andan beri tutuk hareketleri vücudunu süzen gözleri idi. Ulaşılmaz, ukala zengin kaltaklardan biri diye düşündü, dikkatli olmak gerek. Karının şortunun ağındaki renk değişikliği ne peki, am suları mı sanmam, bana öyle geliyor olsa diye kafasını toplamaya çalıştı.
O anda kapı eşiğinden biri geliyorum diye bağırdı ve ikinci genç adam mutfak odasına girdi. Kardeş gibi birbirine benzeyen ama diğerinin daha kısa bir versiyonuydu bu. Daha kaslı bir yapıya sahipti, giydiği dar bermudaya benzeyen pantolonun kasık bölgesine niye baktığını kendi kendine sordu Zeynep. Az evvel gördüğünü diğer gençte de mi arıyordu? Her iki adam da eski çamaşır makinesine yönelip onu yerinde tutan boruları ve kablolardan kurtardı. Kasları esneyerek ve daha da şişerek kolayca makineyi havalandırdılar ve evin dışına çıkardılar.
Tüm bu koşuşturma sürerken bile Zeynep'in klitorisi yanıyordu. Adamlar eski makineyi arabaya yüklemek ile meşgulken hızlıca göğüs uçlarını ve  nemli bölgesini kontrol etti. Şortun üzerine kadar çıkmıştı ıslaklığı ve biraz daha artsa açıkça görülebilirdi. Elini içeri sokarak dar şortun amına baskı yapan yerini uzaklaştırmaya başladı ve klitorisinin baskısını biraz olsun hafifletmek için şortun belini hafifçe aşağı çekti. Yere konan makine sesine arkasını döndüğünde ise elini telaşla çekti ve masanın üzerindeki çamaşırlara çarparak yere saçtı. Teslimatçılardan uzun olanı içeri girmiş ve ayakta onu izliyordu. Kardeşinin hadi şovunu yap önerisini kabul ederek tek başına yeni makineyi taşıyabilmek için gömleğini çıkarmış ve kaslı gövdesini sergilemişti. Özür dilerim sizi korkuttum diyerek yaklaşmış ve çamaşırları almak için eğilmişti. Ona durmasını söyleyerek ısrar etti. Bir yandan da bir elinin amında diğerinin arkasında olduğunu adamın görmemesinin imkansız olduğunu düşünüyor ve iyice panikliyordu. Adama yaklaşarak yerden topladığı çamaşırları adamın elinden almaya çalıştı. Adamın tuttuğu yazlık sutyenlerinden ve bikini altlarından biri idi ve adam önce sutyene sonra da Zeynep'in göğüslerine dik dik baktı. İkisinin de birer ucundan tuttuğu sutyeni daha hızlı çeken adamın gücüne karşı koyamadı ve gövdesi adama yapıştı. O şaşkınlığını atmadan adam yapacağını yaptı ve bir elini atlet gibi penyesinin üstünden göğsüne yapıştırdı. Kalın parmak uçları ile göğsünü sıkarken diğer eli kalçasına pençe gibi geçmişti. Dur dedi önce ama el önce kabarmış göğüs ucunu sıktı. Göğsünü sıkan el belinden içeri girip ince sutyeni üzerinden göğsünü kavradığında ağzından sadece derin bir nefes çıktı Zeynep'in.
Kadının direnmemesinden hoşnutluk bulan adam şortunun bel düğmesini çözdü ve iki eli ile kumaşı bacaklarından ayak bileklerine kadar çekti. Kardeşi haklı çıkmıştı. Karının meme uçları dışarda ve yürürken kıvranıyor, bu karı biz gelmeden kesin kocası ile sikişmek üzereymiş demişti. Kocasının evde olmadığını öğrenmişlerdi. Zeynep adamın çıplak kalçalarını sıkan ellerine teslim olmuş çaresiz hissediyordu, bir elinde kendi kirli sutyeni vardı. Aşağıya baktığında önünde diz çöken adamın siyah saçlı kafasının bacak arasına yaklaştığını gördü. Dili uzun süredir ıslak duran amına ve klitorisine hafifçe vurunca masaya yaslandı ve amını adamın yüzüne doğru itti. Çok ıslakmışsın diye ilk defa konuştu adam. Koca dili amının derinliklerine girmişken cevap veremedi. Burada bu an ayakta boşalabilirdi. Anın tadını çıkarmak için gözlerini kapattı. Am yemeği biliyor bu adam, hele şişmiş bekleyen klitorisine büyük dudakları ile baskı yapınca ince bacakları titriyordu. Büyük elleri kalçalarını yoğururken suratını kadının amına iyice bastırıyordu. Dili nohut gibi şişmiş ve sertleşmiş klitorisine dayanılmaz bir baskı yapıyordu. Bir süre sonra bir elin sıkarak tuttuğu sutyeni elinden aldığını hissetti ve gözlerini açtığında yanında duran ikinci teslimatçının da belden yukarısı çıplak olduğunu gördü. Adam ona bakarak şortunu çıkardı ve uzanarak kadının üzerindeki penyeyi sutyeni ile birlikte çıkardı. Altındaki bokseri da çıkarttığında kadının gördüğü beklentilerini aşan bir sikti. Yarı sert sik yumruk büyüklüğündeki başı ile adamın cildinden daha kara idi ve hayallerindeki zenci sikleri gibi uzanıyordu. Üzerinde damarlardan oluşmuş çizgiler ile korkutucu idi. Bu daha kısa boylu olanıydı ve yaklaşıp göğüslerini aynı anda kavradı sağ memesini sertçe sıkıp sert meme ucunu emmek için eğildi. Demiştim sana meme uçları sikilmek için dikilmiş, penyeyi yırtacaktı. Her şey hayallerinden daha fazla idi. Dev gibi iki el göğüsleri ile ilgilenirken klitorisi ustalıkla yalanıyordu. Biri hiç konuşmazken diğeri onun nasıl sike aç olduğunu bilir gibi beynine giriyordu. Sikine bakıyordu değil mi orospu, kocasız kaldığı belli. Klitorisi adamın dudakları arasında kaldığında bacakları titremeye başladı. Göğüslerini emen adamın kafasını iyice kendine bastırdı. Off karının göğüsler gerçek lan taş gibi. Orgazm dalgaları arttıkça bacaklarından aşağı süzülen sular da artıyordu. Kadını yalayarak boşaltmanın verdiği güven ile ayağa kalkan adam da soyundu ve eşit derecede etkileyici oranlarda kalın sanki biraz daha uzun bir siki ortaya çıkardı. Yüzü Zeynep'in am suları ile parlıyordu. Karı biz gelmeden ıslakmış, amını okşuyordu içeri girdiğimde, yatır şunu masaya da sikelim.
Bir kuş gibi havalandırıp çırılçıplak vücudunu masaya yatırdılar. İkisinin de elleri kadının üzerinde gezindi. Kalın parmakları kırmızı ve ıslak amının üstünde buluştu, içini parmakları ile keşfettiler. Bir parmağım bile amına zor giriyor diye güldü kısa olan. Bu dar karının ilk sikişi senin abi dedi ben girersem dayanamaz. Demek kardeştiler. İki yanında sarkan iki kalın sike uzanarak tuttu. Parmaklarını her birinin kalın ve sert etrafına sarmaya çalıştı. Dimdik tavanı gösteren siklere hayranlık durarak okşamaya başladı. Kocamanlar ve elime sığmıyorlar, amımı parçalar bunlar. Bunları düşünmek, sıkılan göğüsleri ve amına giren parmaklar uzun uzun inlemesine neden oldu. Karı durmadan akıyor abi, tam bir amcıkmış.
Uzun boylu olan bacaklarını çekti ve ayak bileklerini omuzlarına koydu. Geniş gövdesi şimdi daha heybetli görünüyordu. Sikini am girişine yerleştirdi. Böyle bir yarak yedin mi daha önce? Hayır hayır diye inleyebildi. Seyret o zaman diyen kardeşi ensesini kaldırarak kadının dirseklerinin üzerinde durmasını ve amına girecek siki seyretmesini sağladı. Adamın yatay olması için aletini aşağı doğru bastırması gerekiyordu. Amıma girince bu sik yine dikleşecek ve beni çıldırtacak diye düşündü. Bağırmaktan çekinme diye güldü kardeşi. İlk defa yiyenlerden bayılan bile oldu. Dirseklerinin üzerinde dinlenirken, yanmış vücudu ile kontrast oluşturan beyaz kalmış mayo izi üzerinden amına sürtünen koyu renkli sike bakmaya devam etti. Kara yumruk gibi başı pembe am duvarlarını geri itti. Adam geri çekilip bunu tekrar yaptı. Sıcak siki ile onunla oynarmış gibi sırıtıyordu. Amının girişinden kat kat iri duran sike bakan Zeynep'e adam alay eder gibi seslendi. Alamayacaksın galiba ev orospusu. Kendinin bile beklemediği bir tepki ile sessizce mırıldandı sok hadi orospu çocuğu sok. Penisin giren kısmı amcık dudaklarını iyice açtı boynu geriye düştü kadının ve kısık, gırtlaktan bir inilti çıkardı.
İlerlemeye devam eden kara canavar am dudaklarını içe doğru itti, iç duvarlarını parçalar gibi geçip içine yerleşti. Alnından ve karnından boncuk boncuk terler akmaya başladı. Tekrar içine girene baktı. Sik amının dibini onu tamamen doldurarak bulmuştu. Dışardan kalan kısmı o korkunç kalınlıktaki kökü girişini iyice germişti. Siyahlığı beyaz güneş görmeyen yerlerinin tam zıddı idi. Adam aletini çıkarmaya başladığında, amındaki boşluğu sevmediğini düşündü ve adama doğru kendini kaydırdı. O sikten ayrılmak istemiyordu. Orospuya bak abi sik diye kıvranıyor. Adam zenci gibi sikini onun artık teslim olmuş amcığına hızlanarak sokarken topların kıçına çarptığını hissedebiliyordu. Adamın sikme hızına uyum sağlayan kadar çığlıkları mutfakta çınladı. Bir süredir sadece göğüslerini okşayan ve bunları da sikeceğim diyen kardeşin sikini tutmak için uzandı, yüzüne doğru çekti, kocaman başını yavaşça yaladı, adamın ohh orospu diye inlemesinden memnun kalarak dilini ucunda gezdirdi. Başını alabilmek için ağzını sonuna kadar açması gerekti.
Ağrıyan ağzından siki çıkardı ve ilk gördüğü andan beri aklında olan iki tenis topu büyüklüğündeki taşakları okşadı. Birazdan onların içindekiler amcığımı dolduracak düşüncesi içini titretti. Sik yakından ve en sertleşmiş hali ile bir canavara ait gibi duruyordu. Bacaklarının katlanması ve içindeki sikin çılgınca hızlanması ile tekrar orgazma ulaştı. Gözünden yaş göğüslerinden ter akıyordu ve karnı sancılanarak titriyordu. Amından akan sular utanç verici derecede fazlaydı ama utanmak yerine zorla açtığı gözleri ile kasıklarına baktı ve amının açgözlülükle siki dibine kadar yuttuğunu gördü, amcığı ıslaktı, çok ıslaktı ve amının suyu içine giren siyah kalın pistonu yağlıyordu. Yaşadığı bir orgazmın ötesi idi, kaybolmuştu aklı. Boğazının ağrıma sebebi çığlıkları idi. Aletini onun amına pompalayan genç adam da terliyordu, neredeyse iki katı yaşındaki bu güzel kadının mavi gözlerine ve sallanan sert büyük göğüslerine bakarak amını daha hızlı sikmeye çalışıyordu. O hızlandıkça kadından çıkan çığlıklar artıyor, çığlıklar arttıkça o hızlanıyordu. Kadın siktikçe güzelleşiyordu sanki. Siki kalındı, kadınlar ilk aldıklarında zorlanırdı, bunu biliyordu ama uzun süredir de bu kadar dar ve sulu bir amcık sikmemişti. Patlaması yakındı. Sikini kadının amına yerleştirip durdu. Nerene istersin kaltak? Zeynep cevap vermedi sadece bacaklarını sikicisinin beline doladı üzerine eğilen adamla dudakları ilk kez şehvetle buluştu. Adam homurdanarak aletini elinden geldiğince içeri itti. Orgazmının devam ettirdi bu darbe. Zeynep okşadığı diğer siki bir anlığına bırakarak adamın omuzlarına uzandı, onu kendine iyice yapıştırdı. Amından dokunulmamış yerleri keşfeden dev yumruğun ve sikin seğirdiğini sıcak yapışkan sıvıyı içine çektiğini hissettiğinde dili adamın ağzındaydı. Amına bu kadar uzun süre bu kadar yakıcı döl akmamıştı hiç.  Korunmak aklının ucundan bile geçmiyordu o an.
Perişan halde bacakları masadan sarktı, gözleri yine kapandı, sikin amını terk ettiğini hissetti, nefeslenmek istiyordu ama amı boş kaldığı için üzgündü . Yeniden doldurulması gereken bir boşluk hissederek diğer gence baktı. Hiç konuşmadan sarkan bacaklarını masanın kenarına katlayan genç belini sikine doğru çekti.  Bu masada yemek yenmez artık diye güldü adam, karının am suyu ve döllerin kaplı abi. Sert yumruk büyüklüğündeki sikin ucu çok hızlı bir şekilde amının girişine konumlandı, amına doğru bastırdı. İçeri girerken az evvel kalın başka bir sik girmesine rağmen bir miktar dirençle karşılaştı. Zeynep şaşkınlıkla gerildi. Abisinden daha kalın bir yarak mı?  Sikin başı amına girince de kafası geri düştü Aman Tanrım yavaşş diye bağırdı ve yüksek sesle bir homurtu çıkardı. Canı yanıyor ama ne kadar genişleyebilirim diye de merak ediyordu. Gözleri kapandı. Amının yaşadıkları gözünde canlandı, dev baş amını yararak ilerlemiş onun açtığı yerlere kalın gövde yerleşmişti. Amında yeni yeni kapılar yeni zevk noktaları açılmıştı. Sikicisi yarıya kadar dışarı kaydı ve hızla tekrar içeri itti kütük gibi kalın siki. Artık vücudunu tamamen ter ile kaplanmıştı ve güçsüz bacakları adam omzunda tutuyordu. Bu daha iyi bir sikici. Sikinin dev başını am duvarlarında gezdire gezdire sikiyor ve bağır orospu bağır diye söyleniyordu. Arada omzundaki bacaklarını öpüyor küçük küçük ısırıyordu. Isırılmayacak gibi değildi, tüysüz, güneşte yanmış pürüzsüz bacakları. Bağırıyor ve durmaksızın terliyordu. Bağırmasına aldırış etmeyen diğer sik dudaklarına çarptı. Kocaman bir et parçası olarak yanaklarını tokatladı. Sikin başını hızlıca dilledi, kendi suyuyla onun sperminin karışımını tattı. 
Genç spermlerin baş döndürücü tadı. Kocası veya yazlıkta geçen sene verdiği yaşlı adamınki gibi değil. Yarak manyağı bu karı. Baksana şuna tam bir sikilmelik kaltak. Hiç bu kadar güzel bir karı siktin mi abi. Göğüsleri tokatlanırken amındaki devin hızı arttı. Yavaş sik lan kaçmıyor karı bak amından sular fışkırıyor tekrar. Göğüs uçları ezilirken Zeynep tekrar doruğa çıktı. Nefes almak haykırmak istiyordu ama ağzına giren sik izin vermiyordu. Amını siken göbeğini okşarken ağzındaki sikin sahibi göğüslerine hoyratça saldırmıştı. Tutamıyorum lan karıyı nasıl çırpınıyor orospu. Karnındaki tüm kaslar acıyarak bacakları gerilerek orgazma teslim oldu. Adam kalın sikini kasan titreyen amcığa rağmen sikişini durdurmadı. Bir haftadır sikişim yok karı sikimi koparacak zor dayanıyorum diye söylendi. Hareketsiz kalmış kadının hala kasılan amına patlamak üzere olduğunu anladığında abisinin yaptığını yaptı. Nerene istersin ev orospusu amına mı ağzına mı? Aklında o güzel dudaklara ve küçük burna doğru patlamak vardı.  Kadının sarı saçlarını çekerek domaltarak sikmek ise ilk gördüğü andaki fantezisi idi. Bunları düşünmek boşalmasını hızlandırdı. Kadın ise sadece inleyebiliyordu elleri ile karnının üzerini işaret etti. Küçük kardeş sikini çıkardı. Görüntüsü am suları ile parlayan siyah bir boru gibi idi. Damarları korkunç derecede şişmişti. Sıcak beyaz dölleri fışkırarak göbeğine oradan göğüslerine kadar geldi. Bir iki üç dört fışkırma ile tenis büyüklüğünde taşakların ne ile dolu olduğunu kadına gösterdi. Sikinin ucundaki yarıktan son bir iki damlayı da hassaslaşmış am dudaklarına sürterek bıraktı.  Kocam bir ayda bu kadar döl çıkaramazdı herhalde dedi içinden.
Gözleri kararak çevresindeki seslere aldırış etmeden masa üzerinde yığılı kaldı. Kendine gelen Zeynep  terli ve spermlerle kaplıydı, amının girişi soğumaya biraz da sızlamaya başlamıştı. Terli cildinde spermler soğurken sikicileri onu bırakmış makineyi kurmuşlardı. Masadan kalkmaya çalışırken başı döndü, amı sanki hala aralıktı ve uzun süre kapanmayacak gibi sızlıyordu. Amından ve göbeğinden sızanları yere yayılmış çamaşırlar ile sildi. Koca sikleri tam inmemiş ve sallanan adamların yanından konuşmadan geçti ve bir bornoz almak için yukarı çıktı. Banyo aynasında kendine baktı. Göğüs uçları sert sert sıkılmaktan dolayı ağrıyordu ve renkleri morarmış gibi koyulaşmıştı ama vücudunda başka bir kızarıklık görmedi. Sarı saçlarına kadar sıçrayan bir dölü eli ile aldı. Makinenin çalışma sesini duyunca bornoza sarılıp aşağıya indi. 
Geldiğini gören kardeş kadını hızlı çekip onu dudaklarından sert bir şekilde öptü. Zeynep amını dağıtan o koca siki bir kere hissetmek isteyerek kasıklarını sürttü. Diğeri kapının arkasından bir sonraki randevunun 5 dakika sonra olduğunu bağırdı, gecikirsek atarlar işten. Hareket etmeleri gerekti, göğüslerini hızla sıktı ve ismin ne diye sordu. Zeynep dedi fısıldayarak. Abim ve ben yarın da sana teslimat yapmaya geleceğiz Zeynep, ister misin? Akşam gelin son teslimat bana olsun diye kıkırdadı. Çevresine bakınan adam kulağının kenarından öperek o zaman tost olmaya hazırlan ve bol bol bira al, canını çok yakacağız diyerek arabaya koşturdu.
Dolaptan bir bardak daha alıp şarap doldurdu, kahrolası çamaşırlar bir gün daha bekleyebilirdi. Yarın döllerle kaplanacak yatak çarşafları ile beraber yıkanırdı. Masa üzerinde acele ile başlayan bir sikişte bile perişan etmişlerdi. Yarın gece kalpten götürür bunlar beni düşüncesi aklına gelince şarabı bıraktı ve buzdolabındaki vitaminlere uzandı.
--- bu hikaye bir kadın okuyucu tarafından gönderilmiştir.---
yeni hikayeleri gecikmeden takip etmek ve daha rahat okumak için adresiniz.
218 notes · View notes
girifit · 1 year
Text
sana kolay şeyler atlattım demeyeceğim. acımı küçümseyip seni yüceltmeyeceğim. ben bundan vazgeçtim. bir şeyler oldu ve ben, benliğimi kaybettim. kendimi bir rakı bardağını masaya vurup içtiğim anda bıraktım. kendimi bu gece sildim. ben bir şeyler yaşadım ve geçmedi. izleri bileklerimde, izleri yaralı ruhumda. izleri her yanımda. jileti attığım köşeden kan revan hâlde aldığım zamanlardan bahsediyorum sana. kimseye anlatmadığım. bak, anlatamadığım demiyorum anlatmadığım diyorum. kimsenin acımasına ihtiyaç duymadım bana. susturdum herkesi. acıma içtim bu gece. rakı şişesi devrildi, benim ruhum sallandı. sana söylemedim. çok yara aldı bu bedenim. sana anlatmadım. yaralı hâlimle kucak açtım, ruhuna. ama bir bilsen ne kadar canım yandı seni severken. sus ve konuşma. bu gece ben anlatacağım. bana değil, gözlerimin içine bak. bir sigara yak ve ağla. ne hâle getirdiler beni bilmiyorsun. hep sustum ama bir yere kadar. dilimin dönmediği acılar bu yazıya dökülüyor ve ben, kendime mâni olmuyorum. gözlerime baksan anlarsın yorgunluğumu. ağlarım yanında için yanar, konuşurum küllerin savrulur. benim dilim dönmez bu acıya, lügâtimde sözcük yok bu acıyı yazmaya. sus ve git demiyorum artık. kal ve cehennemimi gör. sokaklardan değil ev denen yerden korktuğumu anla. benimle yürüme artık. benim yolum uçuruma çıkacak. bilmiyor muyum sanıyorsun, aptal. ben döndüm o uçurumdan, bin kere. döndüm ölümden. bir yaz günü, tek başıma, hastane odasında. aynaya bakmadım aylarca. saçlarımı uzadığı an kestirdim. bak, kimse bilmez bunları. söylemem de gözlerimden de anlamazsın bunları. gel içelim bir gece rakıyı, neler anlatacağım sana dinle. sonra kalk masadan git. biliyorum ben bu sahnenin sonunu. hep yalnız başıma rakımı içer kalkarım. herkes küfürler edip ağlar, ben gülerim. sustuğuma bakma, yıllarca. içimde neler birikti bilmiyorsun. anlıyorum, deme bana. bir siki anlamıyorsun sen. buzdağının görünen kısmının yarısını bile görmedin. anlamazsın da. bilmiyor muyum sanki ben, bu gecenin sonunu. bir lavabo köşesinde çıkacak midemdekiler. ben her şey ile birlikte kendimi de kusacağım. kendimi de göndereceğim. ruhumun benden kaçmayı denediği bir gece bu. bir rakı masası. acısına içer herkes, ben yıldızlara. beni koruyamayan yıldızlara. inancımı sildim, bedenimden. konuştum saatlerce. ağladı, ben güldüm. sonra sustu bedenler, gözler konuştu. bu işler böyle. şimdi, siktir git. bu acının beni öldürmesine çok az kaldı.
60 notes · View notes
umuttherzamanvar · 14 days
Text
Tumblr media
ALDANANLAR (İMÂM-IGAZALİ)
KENDİNİ BEĞENEN ÂLİMLER:
Başka bir kısım älimler ise, bu huyları bilirler; ve yine bilirler ki, bu huylar din açısından kötü olarak değerlendirilir. Ancak, kendilerini beğendikleri için, bu sıfatlardan uzak olduklarını ve Allah'ın onları bu huylarla imtihan etmeyecek kadar yüce bir derecede bulunduklarını düşünürler.
Yani onların zannına göre Allah, kendilerinin ilimde ulaştıkları mertebedekileri değil de, bununla ancak sıradan insanları imtihan eder.
Kendileri ise Allah katında, Allah'ın bu durumla karşı karşıya getirmeyeceği bir mevkidedirler.
Bu gruptaki bilginleri kibir, baş olma hırsı, üstünlük ve değerlilik tutkusu mağlup etmiştir.
Aldanmaları ise bunun kibir değil de, sadece dinin izzeti, ilmin şerefini ortaya koymak ve Allah'ın dinine yardım olduğunu zannetmeleridir.
Oysa onlar, sahābīlerin tevazuunu, yumuşak başlılığını ve bu tür şeylere meyletmemelerini gözden kaçırıyorlar.
Meselâ, Hz. Ömer'i (r.a.) bazıları, Şam'a geldiğinde, son derecede sade olan durumu sebebiyle hoş karşılamamışlardı.
Fakat o şöyle dedi:
"Biz, Allah'ın İslâm ile yücelttiği bir toplumuz ve kesinlikle başka bir şeyde izzet aramıyoruz."
(Hakim, Müstedrek, 1/130; Münávi, Feyzu'l-Kadir, 2/290.)
Sonra, bu mağrur, dinin üstünlüğünü gösterişli elbiselerle talep ederken ilmin izzetini ve dinin şerefini arzuladığını savunuyor.
Diğer taraftan, çağdaşlarından veya kendi görüşüne karşı çıkanlardan birisine dil uzatınca, bunun kendi hasedinden kaynaklandığını düşünmüyor da,
Bu, sadece hak için öfkelenmek ve batıl ehline, düşmanlığı ve haksızlığı hususunda bir cevaptır.' diyebiliyor.
Bu kişi aldanıyor.
Çünkü şayet o, çağdaşı alimlerden birine dil uzatılacak olsa, değil kızmak, belki de bundan dolayı sevinir.
Insanların huzurunda böyle bir şeye öfkelendiğini ortaya koysa da, belki de kalbi bundan son derecede hoşnut olur.
Dahası, bilginlik taslayarak der ki: 'Benim böyle yapmaktaki amacım, sadece insanlara faydalı olmaktır.
O, bu sözüyle gösteriş yapmaktadır.
Çünkü, eğer onun amacı, insanların iyiliği olsaydı, kendi seviyesinde veya kendisinden üst yahut alt seviyedeki başkaları tarafından insanların fayda görmelerine sevinmesi gerekirdi.
Bazen yöneticilerin yanına gidip onları överek gözlerine girmeye çalışır.
Bu konuda soru sorulunca, 'Benim amacım ancak, müslümanlara faydalı olmak ve onlara gelebilecek zararları defetmektir.
Halbuki o, aldanmaktadır.
Şayet gayesi bu olsaydı, bunu başkaları yapınca da memnun olması gerekirdi.
Fakat kendisi gibi birisini devlet yetkilisinin yanında bir kişi hakkında şefaatçilik yaparken görseydi bundan hoşlanmazdı.
Bazen de onların mallarından alır.
Aklına bunun haram olduğu gelecek olursa, şeytan ona der ki:
'Bu, sahipsiz bir maldır ve, müslümanların faydalanmaları, içindir.
Sen de onların önderi
ve bilginisin.
Din senin sayende, ayakta durmaktadır!"
Burada üç aldanma noktası söz konusudur:
BİRİNCİSİ,
bunun, sahibi olmayan bir mal olması;
İKİNCİSİ,
müslümanların maslahatları için olduğu;
ÜÇÜNCÜSÜ
ise kendisinin önder olduğu. Peygamberler, sahåbiler ve bu ümmetin faziletli âlimleri gibi, dünyadan yüz çevirenlerden başkası hiç önder olabilir mi?
Hz. İsa (a.s.)'ın dediği gibi:
"Kötü alim, derenin önüne düşmüş kaya gibidir:
Suyu ne kendisi içer ne de bırakır ki o su gitsin de bir ekine faydalı olsun."
İlimle uğraşanların aldanma çeşitleri çoktur.
Bu insanların bozdukları, düzelttiklerinden daha fazladır.
#ALDANANLAR
#KENDİNİ #BEĞENEN #ÂLİMLER
(#El-#Keşf #vet-#Tebyîn #fi #Ğurûri'l-#Halki #Ecma'în)
#İMAMI #GAZALİ
3 notes · View notes
dilhaste · 4 months
Text
Benim insanlara karşı olan tavrıma "ne kadar canisin" diyorlar. 13 yaşındaki bir çocuğa şantajla tecavüz eden, kurallara uyduğu için öğretmeni öldüren, yolda sadece uzanan, kendi hayatlarını yaşayan hayvanlara türlü türlü işkenceler eden, hiç tanımadığı bir adamı durduk yere öldüren, nehirden su içer gibi kul hakkı yiyen, toplumu ve insanları sadece sömüren ve ezen bu zihniyetlere sözde "vicdanla" yaklaşan, onlara da can diyen, merhamet eden, göz yumanlar da dahil olmak üzere bu zihniyetteki herkes tüm kötülükleri hak eder ama vicdanın zerresini dahi hak etmez. Vicdanı olan adam da bu kansızlara merhamet etmez!
6 notes · View notes
aynodndr · 8 months
Text
Tumblr media
Çok sigara içiyorsundur hani
..
Ve ihtiyacın olduğu bir gece bakıyorsun paketin bitmiş ; her yer kapalı ..
..
Birden mutfakta bir dal sigara bulduğunda nasıl seviniyorsun ve o dal o kadar önemli o kadar değerli oluyor ki ; yakarken kırmamak için parmaklarının en derininde tutuyorsun..
..
Her çektiğin nefes sigara paketinin bol olduğu günlerde ki gibi değil bambaşka tat oluyor ciğerlerinde ..
..
İşte ben seni o bir dal sigara kadar seviyorum .
..
Hani yoğun bakımda çok sevdiğin bir hastan vardır ..Ölüm kalım savaşı veren
..
Kapısında beklerken ; içeriden çıkan doktorun önce yüzüne bakar sonra dudağından çıkacak cümleye için titrer
..
Duymak istediğini söylesin istersin ..
..
Doktor : tehlikeyi atlattı dediğinde ki sevincin göz yaşlarına karışır
..
İşte ben seni gözyaşlarıma katarak seviyorum
..
Hani çok susadığında insan , dili damağına yapışır dudakları kavrulur ..
Tam böyleyken önüne çeşme çıkar ..
..
Koşar ve buz gibi o suyu avuçlarında kana kana içer ..Dünyada içtiği en güzel su olur .. Yüzüne serper doyamaz o suya
..
İşte ben seni o su gibi seviyorum
..
Hani başı ağrır insanın ..Ne yapsa dindiremez .. İlaca sarılır uykuya sarılır karanlığa sarılır sessizliğe sarılır
..
İşte ben seni başın ağrısa : acısı bana gelsin diyecek kadar seviyorum
..
Hani anneler bebeğini uyutur ; dışarıdan gelen tüm sesler kesilsin bebeği huzurlu uyusun ister ya
..
İşte ben sen uyurken dünyadaki tüm sesleri kesmek istercesine kanatlarımı gererek seviyorum
..
Rüzgar esse sana değmesin diye siper olurcasına
..
Kar yağsa boynuna atkı başına şapka ayağına bot olurcasına
..
Yazın güneşinde buz gibi havayı ciğerlerime doldurup serinletmek için yüzüne üflercesine
..
Bir ömrüm var o da senin olsun dercesine
💙💛
2 notes · View notes
caylakh · 7 days
Text
Bir Alman'a Verdim
Adım Marziye. 37 yaşında üç kız çocuk annesiyim. Doğup büyüdüğüm Türkiye'den genç yaşımda Almanya'ya gelin gelmiştim. Kocam halamın oğluydu, Almanya'da doğup büyümüştü. Bir türlü alışıp sevemedim Almanya'yı, uyum sağlayamadım. Bu da evliliğimde gerginliklere sebep oluyordu.
İlk zamanlar birkaç ayda bir Türkiye'ye gidip annemi babamı görüyordum ama peş peşe üç çocuk doğurduktan sonra bu durum da ortadan kalktı. Kocamın ve ailesinin baskıları sürerken işin içine dayak da girmişti. Birkaç günde bir sudan bahanelerle tokatlar suratımda patlıyordu.
Kaynanamlarla aynı binada altlı üstlü oturuyorduk. Almanca bilmiyordum, kendi başıma sokağa çıkmama bile izin vermiyorlardı. Gidebileceğim hiçbir yer yoktu. Büyük bir baskı altındaydım. Sadece çocuklarım beni hayata bağlıyordu.
Boşanmak yapabileceğim bir şey değildi. Zaten inancımız ve töremiz gereği gelinin ancak cenazesi baba evine dönerdi. Boşanıp Türkiye'ye dönsem kimse yüzüme bakmaz, bir tas su, bir dilim ekmek vermezdi.
Tesettürlü, dini bütün bir kadındım ama kocam sürekli içki içen zaman zaman da uyuşturucu maddeler kullanan biriydi. Dışarda içtiği yetmiyormuş gibi bir de evde içer, cebinden çıkardığı hapları ağzına atardı.
Kızlarımı yatırdıktan sonra beni zorla yanına oturtup içki içmeye zorlardı. Dudaklarımı sımsıkı kapatıp itiraz ettiğimdeyse suratıma sert tokatlar atardı. Kaynanama ve kayınbabama bu durumu anlattığımda,
"Sen de azıcık kadın ol da kocanı eve bağla, bize de böyle şikayetlerle gelme!" derlerdi. Çocuklarının ne olduğunu çok iyi bildikleri halde kazancı iyi olduğu için ses etmezlerdi.
Sadece içki ve uyuşturucu değildi problemim. Yatakta da problemler vardı. Kocam başından beri anal ilişkide bulunmak istiyordu benimle. Birkaç sefer zorla yapmaya kalktığında kaçıp elinden kurtulmuş, kendimi banyoya kilitlemiştim. Utana sıkıla kaynanama bu durumu anlattığımda,
"Sen de ver götten, ne diye itiraz ediyorsun. Köydeki anan bile veriyor. Götün çok mu değerli senin, elmas mı saklıyorsun orada!" diye bana çıkışmıştı. Üstelik hiç utanmadan kendisinin kocasına götten verdiğini söylemişti. İnanamıyordum, dışarıya karşı mutaassıp görünen ailede anal ilişki normal karşılanıyordu.
Evlilik içi tecavüzlerse rutin bir olaydı. İstemediğim, hasta ve adetli olduğum zamanlarda bile zorla sahip oluyordu bana. Birkaç sefer büyük kızıma yakalanmıştık. Gözleri önünde babasının tecavüzüne uğramıştım. Ama güçlü direnmelerim sayesinde onca yıl götten ilişkiye girememişti.
Kayınbabamın sarkıntılıkları ise söylemeye utandığım başka bir olaydı. Kaynanamın evde olmadığı zamanlarda beni sıkıştırıyor, güya baba şefkatiyle oramı buramı elliyordu. Birkaç sefer banyo yaparken yanlışlıkla (!) içeri girmişti.
Kaynanamın Türkiye'ye gittiği ve bir dönemde ise hasta ve halsiz olduğunu söyleyip onu yıkamamı istemişti. Onunla banyoda yalnız kalma düşüncesi dehşete düşürdü beni… Kocama bunu yapmak istemediğimi söylediğimde,
"O adam senin de baban kızım… Ne demek ben onu yıkamam!" demişti öfkeyle.
Zorla beni banyoya sokup kayınbabamın çıplak vücuduna dokunmamı, onu sabunlayıp yıkamamı sırıta sırıta izlemişti. Kese yaparken öz babasının sikine dokunmama ses çıkartmamıştı.
Hayvan herifin sırtı kocama dönük vaziyette oturmuştu, önündeki kalkmış sikini görmüyordu kocam… Alı al moru mor vaziyette yıkadım adamı… Kocam sigara içmeye çıktığında bileğimden tutup sikine yapıştırdı elimi, sabunlu parmaklarımın arasındaki sikinden spermler boşalana kadar bırakmadı.
Kocam tekrar banyoya geldiğinde normale dönmüştü her şey… Ben yeni gelin, mahcup taze, sesimi bile çıkaramamış, öylece şaşkın vaziyette olayı sindirmeye ve kocama belli etmemeye çalışırken kayınpeder beni ona övüp duruyordu.
Yıllar bu şekilde gelip geçerken kızlarım büyüdü. En büyüğü Hande, 18 yaşına gelmişti. Liseye gidiyordu. Benimle hiç ilgisi olmayan güzel ve şık giyinmeyi seven, makyaj yapan genç bir kızdı. Doğal olarak erkek arkadaşları da oluyordu. O nedenle anlaşamıyorduk birbirimizle…
Benden çok babasına bağlıydı. Telefon sürekli elindeydi. Almanca doğru düzgün bilmediğim için telefonda ne konuştuğunu anlayamıyordum, ama ortanca kızım ablasının ahlaksız konuşmalar yaptığını söylüyordu.
Ben ablasıyla iyi geçinemediği için iftira attığını düşünüyordum, ama bir gün telefonunda gördüklerim karşısında doğru söylediğini anladım.
Hande banyo yapıyordu, telefonu yatağının üstündeydi. Telefonuna peş peşe Whatsapp mesajları gelmeye başladı. Merak edip telefonu aldım elime ve şaşkınlıktan donakaldım.
Bir adamın sikinin resimleriydi gelenler… Kızım da ona kendi çırılçıplak resimlerini çekip atmıştı üstelik… Almanca konuşmalar yapmışlardı.
O an elim ayağım titremeye başladı. Banyoya girip saçlarına yapıştım. Kendimi kaybetmişçesine vuruyordum. Diğer kızlarım ablalarını elimden çekip alana kadar dövdüm. Ağzı yüzü kan içinde kalmıştı.
Kaynanam ve kayınbabam koşup geldiler. Ama onlara neden dövdüğümü söyleyemezdim. Benimkinden daha beter döverlerdi çünkü. Tartıştığımızı, bana küfür ettiğini, dayanamayıp dövdüğümü söylediğimde inandılar.
Akşam kocam geldiğinde de aynısını söyledim. Ama olayın gerçek sebebini bilmediğinden,
"Sen benim kızıma nasıl vurursun!" diyerek beni dövdü, kızıma attığım dayağın bir benzerini ben yedim. Ama artık alışmıştım dayaklara, o nedenle umursamadım.
Hande onun yüzünden dayak yememe üzülmüş gibiydi. Onu ele vermediğim için teşekkürler ederek boynuma sarıldı yalnız kaldığımızda… Telefonundaki resimleri silmesini, o adamla bir daha görüşmemesini, öbür türlü babasına gerçeği anlatacağımı söyledim.
Dediğimi yaptı, ama birkaç hafta sonra yüzünden düşen bin parça halde yanıma geldi. Adamın kendisiyle birlikte olmak istediğini, itiraz ederse çıplak resimlerini internete koymakla ve babasına göndermekle tehdit ettiğini ağlayarak anlattı. O anda başımdan aşağı kaynar sular döküldü.
"Kızım sen silmedin mi o resimleri?" dediğimde,
"Anne ben sildim, ama onun telefonunda duruyor sonuçta!" dedi ağlayarak…
Teknoloji konusunda iyi değildim. Kızım resimleri silince her şeyin bittiğini düşünmüştüm. Gene saçlarına asılıp dövmek istedim, ama dövsem de bir faydası yoktu artık. Kızım ağlayıp ayaklarıma kapanarak,
"Anne ne olur babama söyleme, ne olur, kimse duymasın anne, ne olur!" diyordu.
Adamın adının Günter olduğunu, Alman bir arkadaşı vasıtasıyla tanıştığını söyledi. Günter denilen adam kızımla birlikte olmak istiyordu. Aksi halde resimleri internete koyup kocama gönderecekti.
Bir şeyler yapmak lazımdı. Alman polisine gidemezdim. Olay açığa çıkar, belki de kızım aile içi cinayete kurban giderdi. Bu işi sessiz sedasız çözmek gerekiyordu. Kocamın ve ailesinin haberi olmamalıydı.
Bunu yapacak olan da bendim. Maksadım kocamdan habersiz biriktirdiğim birkaç yüz Euro'yu adama verip olayı kapatmaktı. Kızıma,
"Günter'le buluşmak istediğini söyle, beraber buluşup konuşalım!" dediğimde,
"Tamam anne!" dedi. Hemen yanımda aradı adamı. Almanca konuşuyorlardı, konuşma hararetli bir hal aldığında,
"Kızım ne oldu, ne diyor bu adam?" diye sordum.
"Ben kafede buluşalım diyorum, ama o itiraz edip evine gitmemizi istiyor!" dedi. İstemeye istemeye,
"Tamam, ama yanımda annem de olacak de!" dedim. Hande dediklerimi söyledikten sonra,
"Kabul etmiyor!" deyince,
"Ne demek kabul etmiyor?" dedim sinirle.
"Ya sadece sen gel, ya da annen gelsin tek başına. İkiniz birden gelmeyin diyor!" dediğinde öfkeden kendimi parçalayacak hale geldim. Ama artık dönüşü olmayan bir yola girmiştim. Kızımı tek başına o adamın evine gönderemezdim.
"Tamam, annem gelecek seninle konuşmaya de!" dediğimde sözlerimi Almancaya çevirdi. Sonra da,
"Tamam kabul etti!" diyerek kapattı telefonu.
"Peki, ben bu adamla nasıl anlaşacağım kızım, benim Almancam az!" dediğimde, Günter'in Türkçe bildiğini, konuşma konusunda sıkıntı yaşamayacağımı söyledi Hande.
"Türkçeyi nerden öğrenmiş bu kefere?" diye sorduğumdaysa,
"Anne Almanya'da kaç milyon Türk var. Hem Günter her yaz Türkiye'ye gidiyormuş tatil için, o şekilde öğrenmiş!" diye yanıt verdi.
Ertesi gün Hande ile beraber çıktık. Büyük ve eski bir binanın en üst katındaydı Günter'in dairesi. Ben binaya girerken Hande etraftaki kafelerden birinde oturup bekleyecekti beni.
Asansör yukarı çıktıkça heyecanım da artıyor, kalp atışlarımın şiddeti çoğalıyordu. Kızarmış, terlemiştim. Sonunda asansör durdu. Kapısının önüne geldim, zile bastım. İçerden ayak sesleri gelirken elim ayağım titriyordu. Biraz sonra kapı açıldı.
Sarışın, uzun boylu, benim yaşlarımda, atletik vücutlu bir adam kapıdaydı. Bayağı da yakışıklıydı, sarı uzun saçları, kirli sakalı, mavi gözler, bembeyaz dişlerle göz alıcıydı. Benim ergen kızımın bu yakışıklı herife kanmasına hak verdim o anda…
Almanca hoş geldiniz deyince içeri geçtim. Adam bana elini uzatınca ters ters baktım ve elimi uzatmadım. O da neden uzatmadığımı anlamış gibi çekti elini hemen. Koltuğa oturmamı istedi, kendisi de karşıma oturdu. Günter Hande'nin dediği gibi Türkçe biliyordu.
"Benim çok Türk arkadaş var, ben tatillerde hep giderim Türkiye'ye. Ben çok seviyor orayı!" dediğinde, kendimi o yakışıklı herifin etkisinden kurtarmak için çabalayarak ve sesimin sert çıkması için dua ederek konuştum.
"Sen bırak şimdi bunları. Benim kızımdan ne istiyorsun? Utanmıyor musun o yaşta kıza sarkıntılık etmeye? Suç işlediğini bilmiyor musun? Ayıp değil mi?" değimde,
"Oo, oo, bi dakka, bi dakka… Hande 18 yaşında… Artık yetişkin bir kadın… Sen karışamazsın ona!" diyerek karşılık verdi.
"Bana bak, ben onun annesiyim. Öyle bir karışırım ki, aklın çıkar yerinden. O resimleri hemen sileceksin!" dedikten sonra da çantamı açıp 500 Euro çıkardım.
"Al bak, sana para getirdim. Bu parayı al, kızımı rahat bırak tamam mı? Sil o resimleri şimdi!" dediğimde,
"Oo, siz beni yanlış anladınız. Ben para istemiyor. Benim ��ok param var!" dedi gülerek.
"Bak Günter misin nesin, al şu parayı da konu kapansın. Kızımı rahat bırak. O resimleri sil, bundan sonra birbirimizi görmeyelim. Tamam mı? Eğer kocama söylersem seni öldürür. Ben bunu istemediğim için kendim geldim. Al şu parayı, sil o resimleri. Kendi yolumuza gidelim!" dediğimde sırıtarak geriye yaslandı.
"Sen Türk değil misin? Sen kocana söyleyemezsin. Bana yalan söyleme, beni kandıramazsın. Ben para istemiyor. Ben Hande'yi istiyor!" dediğinde kan beynime sıçradı. Hiç yapmadığım halde küfür ettim,
"Bana bak orospu çocuğu, al şu parayı insan gibi sil o resimleri. Kızım çocukluk edip yapmış bir hata, ama daha fazla uzatma artık. Al şu parayı, sil resimleri!" diyerek paraları suratına fırlattım. Günter gülerek paraları yerden aldı ve önümdeki sehpanın üstüne koydu.
"Sen çok sinirlisin. Ama sana yakışıyor, sen çok güzel kadınsın!" deyince bir an üstüne atılmak istedim.
"Bak, insan gibi söylüyorum. Bizi rahat bırak. Kocama söylersem seni öldürür. Al bu parayı, rahat bırak bizi. Bu işi aramızda çözelim. Uzatma artık. İnsan gibi söylüyorum sana. Anlaşalım, tamam mı, al şu parayı!" diyerek paraları ona doğru ittim. Hatta 200 Euro daha çıkarıp onu da koydum.
"Ben başka bir şey demiyor ki, ben de anlaşmak istiyorum. Ama ben para istemiyor, ben sana söyledim. Hande yetişkin biri artık. Polise gitsen de bir şey yapamaz. Sen suçlu olursun. Kocan da bir şey yapamaz. Burası Almanya, Türkiye değil, okey?" dedi sırıtarak.
Öfkem gittikçe artarken aynı sözleri bir kez daha ama bu kez daha yumuşak bir tonda söyledim. Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır hesabı ben de Günter'i ikna edebileceğimi düşünüyordum.
Ancak Günter pis pis sırıtıp duruyordu ben konuşurken… Yine de sözlerimi sessizce dinledi. Konuşmam biterken, Günter,
"Ben Hande ile olmak istiyordum, ama artık vazgeçtim!" dediğinde büyük bir neşe kapladı içimi. Ama hemen sonra,
"Ben seni istiyorum!" deyince deliye döndüm.
"Senin kulakların duyuyor mu ne dediğini!" diye bağırdığımda, gülerek iki kulağını tutup salladı.
"Duyuyor, ikisi de sağlam!" dedi pis bir gülüşle. Şoka uğramıştım. Başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü. Şok içindeydim. Küfürler ettim, ama ettiğim küfürler Günter'e hiç tesir etmedi.
"Ben teklifimi yaptım. Sen benimle olursan sizi rahat bırakırım. Bir daha da görmem. Ama yok dersen, itiraz edersen sen bilirsin. Hemen şimdi koyarım internete, üstüne de yazarım Almanyalı Türk Hande diye. Bütün akrabaların görür. Kocanın çalıştığı işyerine gider, orada herkese gösteririm!" dedi iğrenç bir gülme eşliğinde…
Elindeki telefonu tutmuş bana gösteriyordu bu sırada. Ekranında kızımın yarı çıplak hatta çoğunda çırılçıplak resimleri vardı.
Banyo yaparken benim içeriye girmemi istemeyen, odasına kapı çalmadan sokmayan kızım, meğer elin gavuruna memelerini, amının götünün resimlerini poz poz çekip çekip göndermiş. Adamı etkilemek için yapmadığı kalmamış.
Yerimden fırlayıp telefonu elinden almaya çalıştım, ama kolumu havada yakalayıp büyük bir güçle beni koltuğa geri fırlattı.
Sırıta sırıta gülüp telefonu sallayıp kızımın resimlerini göstermeye devam ediyordu. Kapana kısılmış bir fare gibiydim. Kızımın geleceği vereceğim karara bağlıydı.
Beynimin içi boşalmıştı sanki. Hiçbir şey düşünemiyordum. Elim ayağım buz kesmişti. Gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı.
Kızımın cahillikle yaptığı hatanın bedelini ödemem isteniyordu. Belki de bu kaderime yazılmıştı, kadere iman etmiş biriydim. Başka türlüsünü düşünemezdim. Dakikalar sonra gözyaşlarımı silip,
"Tamam, ne istersen yapacağım. Ama sileceksin resimleri, bir daha da bizi rahatsız etmeyeceksin!" dedim.
"Tamam, söz veriyor ben, dediğini yapacağım. Ama sen de yapacaksın. Ben çok seviyor senin gibi kapalı Türk kadınları. Çok merak ediyor, siz çok güzel oluyorsunuz!" dedi acı veren gülmesi eşliğinde. Göğsüm kalkıp iniyordu şiddetle…
'Bak, kapalı olduğumu görüyorsun. Bizi de tanıyorsun. Bunun benim için ne kadar büyük günah olduğunu da biliyorsundur. Gel etme, eyleme. Vaz geç bu sevdadan, bana acı…' diyerek son bir kez daha yalvardım.
'O kadar büyütme canım.' dedi gülümseyerek… 'Papazların bile işlediği bir günahları vardır. Sonra dua edecek sen, tanrın seni affeder, merak etme…'
"Lanet olsun sana, günahı senin boynuna… Bunu istemeden, zorla yaptığımı yukarıda allah biliyor. Bu aramızda kalacak, kimseye söylemeyeceksin. Eğer öyle bir şey olursa… Bana inan, seni bıçakla delik deşik ederim!"
"Ooo, sen çok öfkeli ama öyle daha güzel. Çok güzel kadınsın sen, kocan çok şanslı. Ama korkmana gerek yok, ben kimseye söylemem. Kimse bilmez, söz veriyorum sana!" dedi yüzüne ve sesine ciddi bir ifade takınarak…
Derken Günter pantolonunun kemerini ve fermuarını indirdi. Pantolonu ayaklarına inerken,
"Sen manyak mısın be, ne yapıyorsun?" dedim, ama Günter hiç oralı olmadan baksırını da sıyırdı aşağı… Kasıklarından aşağı inen kalın ve sünnetsiz siki karşımdaydı. Taşakları ve kasıkları uzun, kıvırcık, sarı kıllarla doluydu.
Öfke, utanç, korku her türlü pis ve aşağılık duygular kaplamıştı içimi. Hande'nin telefonunda resimlerini gördüğüm o koca penis şimdi kanlı canlı karşımdaydı.
"Sen ne pis adamsın yaa… Yatak odası yok mu bu evde?" dediğimde,
"Yok, benim ev küçük, ben bu koltukta yatıyorum!" dedi sikini sallayarak…
Çatı katı olduğundan pencerelerden karşıdaki evler görünmüyordu, sadece bulutlu gökyüzü görünüyordu. Ama hep gece vakti yatakta ilişkiye giren beni fazlasıyla germişti bu durum… Üstümde halen kıyafetlerim vardı. Ayağa kalkıp pardesümü çıkartmak istediğimde,
"Nein, çıkartma… Böyle daha güzel, daha seksi oluyorsun!" dedi Günter.
Koltuğa oturdum yeniden. Günter önüme gelip sikini salladı tekrar… Kalın, sünnetsiz siki sosise benziyordu. Kafasındaki derisi bir ileri bir geri gidiyor, mor başı ve ucundaki delik bir görünüp bir kayboluyordu.
Devamı 2 Günter önüme gelip sikini salladı tekrar. Kalın, sünnetsiz siki sosise benziyordu. Kafasındaki derisi bir ileri bir geri gidiyor, ucundaki delik bir görünüp bir kayboluyordu.
Yavaşça ağzımı açınca ucundan tuttuğu sikini soktu ağzıma. Hayatımda kocamın ve kayınbabamın sikinden sonra başka bir erkeğin siki temas ediyordu vücuduma…
Acemisi olduğum bir şeydi bu. Kocamla 19 yıllık evliliğimizde çok yaptığımız bir şey değildi. Daha doğrusu o istese de ben itiraz edip yapmıyordum. Pek zevk almıyordum çünkü.
Kocamın sünnetli kısa kalın sikine göre Günter'in aleti daha uzun ve kalındı. Dudaklarımın arasında sikinin ileri geri hareketlerini hissediyordum. Dişlerim sikinin kafasına değiyordu. Dişlerimle sikine engel oluyor, ağzımın içine daha fazla girmesine izin vermiyordum, ama Günter,
"Ağzını aç, dişlerini aç!" diye söylenince dediğini yaptım. Araladığım dişlerimin arasından ılık, kalın bir sosis içeri doğru kaymaya başladı. Dilimi sağa sola oynatıp kurtarmaya çalışıyordum, ama Günter'in kalın siki ağzımı dolduruyordu. Dilimi oynatabileceğim bir alan bırakmıyordu.
Başımda mavi ve siyah desenli ipek türbanım vardı. Renkli, büyük başlı toplu iğnelerle saçıma sabitlemiştim. Günter'in siki gibi kalın parmaklarının başımın üzerinde gezindiğini hissediyordum.
Gözlerimi kapadım, daha fazla açık kalmasına dayanamadım çünkü. Kalın sike tutunmuş sarı kıllar ağzıma, dudaklarıma batmaya başladığındaysa açtım gözlerimi. Kocamınki gibi sikinin gövdesi temiz değildi. Kıllar ortasından başlıyor, köküne doğru daha sıklaşıp uzuyordu. Kılların kalınlığı da artıyor gibiydi.
Ağzımda gidip gelen sikinin uzunluğu ve kalınlığı çoğalıyordu. Ağzımın derinliklerine doğru bastırıyor, parmaklarıyla yanaklarıma dokunup okşuyordu. Nazik ve acelesi olmadan yapıyordu bu işi. Oysa kocam hızlı ve hoyratça yapardı. İstemememin bir sebebi de bu hoyratlığıydı.
Günter sallanmaya başlamıştı. Siki ağzımda ileri geri gidip geliyordu. İyice şişen ve sarı kıllarla kaplı kırmızıya çalan taşakları top gibi sallanıyordu. Türbanım üzerinden başımı okşuyordu durmadan. Ellerim dizlerimin üstünde duruyordum, ama bu halim Günter'in hoşuna gitmemişti. Sikini ağzımdan çıkarıp,
"Böyle soğuk durma, sen de katıl, zevk almaya bak. Kimse yok burada, bizi kimse görmez, korkmana gerek yok!" dedi sırıtarak.
"Saçma sapan konuşma, ne yapacaksan yap!" diyerek itirazda bulunduğumda birden surat ifadesi değişip çenemi sıktı sıkıca.
"Beni memnun et, yoksa resimleri herkes görür. Böyle durma, hareket et, bana katıl. Beni memnun et!" diyerek geriye itti. Sırtım koltuğun sırtına çarparken, "Yala benim penisi, dilini çıkar yala!" dedi kalkık sikini sallayarak.
Doğrulduktan sonra sağ elimle sikini tuttum. Başımı kaldırıp yüzüne bakmadan sıvazlamaya başladım. Siki parmaklarımın arasında hareket eden canlı bir varlıktı sanki bir yılan gibi oynuyordu.
"Dilini çıkar dışarı, öyle yap!" diye direktifte bulununca dilimi uzattım. Sikinin kafasına dilim değerken Günter Almanca anlayamadığım bir şeyler söyledi. Keyif almıştı belli ki.
Dilimle sikin kafasına dokunup ufak bir dondurmayı yalıyormuşum gibi yapıyordum. Sağ elimleyse kökünden tutmaya devam ediyordum, bir ara elim taşaklarına çarptı bu sırada. Sertleşmiş ve şişmiş taşağı büyükçe bir yumurta gibiydi.
Siki zaman ilerledikçe sertleşip kalınlaşıyordu. Tek elimle zapt edemez hale geldiğimde sol elimi de kullanmaya başladım. İki elimle kontrol etmeye çalışıyordum sikini.
Dilimle kafasını yalarken Günter başımı ve yanaklarımı okşamaya devam ediyordu yine. Sikin kafasındaki alınmamış deriyi geriye sıyırdım, bir sosis gibi yuvarlak başını dillerken anlayamadığım bir nedenle emmeye başladım.
Neden yaptığımı çözemedim, ama siki dondurma reklamlarındaki kadınlar gibi emiyordum. Günter bu hareketimden çok zevk aldığını Almanca,
"Jaaa, schön, gut, gut!" diye diye söylenerek gösterdi. Sikin kafasını emdikçe ağzıma daha çok girmeye başlamıştı.
Günter sikini ağzıma itelerken bir yandan da ben biraz daha ileri kayarak ağzıma daha çok alır olmuştum. Pembe dudaklarımın arasından ıslak ve sıcak ağız boşluğuma sikinin girmesine müsaade ediyordum.
Ağzımda biriken tükürüğüm dudaklarımı ve çenemi ıslatıyordu. Kocaman sik ağzımı doldurmuş onu yutmama engel oluyordu. Sikinin kafası ağzımın içinde sağa sola oynuyordu durmadan.
Nerdeyse yarısı belki daha fazlası ağzımdaydı. Burun deliklerim kocaman olmuşlar, ihtiyacım olan havayı alabilmek için büyümüşlerdi. Bu esnada gözlerimi kaldırıp Günter'e baktım. Çok keyif aldığı, memnun olduğu yüzünün şeklinden belli oluyordu.
Sallanan şişkin taşakları ellerime değiyordu. Köydeki ineklerin sütle dolan memeleri gibi olmuşlardı. Sağ elimle siki kontrol etmeye çalışırken sol elimle de taşaklarını tutmaya başladığımda, Günter kahkaha atarak,
"Jaaa, gut, gut! "Sen de sevdin, sen çok özel bir kadın!" dedi koca ağzını yaya yaya. Taşaklarını tutup sıkıyor, aşağı çekiyordum. Kıllı taşakları tek elimle tutamayacağım kadar büyümüştü. Sağ elimle de tutup çekmeye, sıkmaya başladım. Siki tek başına kalmış, sadece ağzımla kontrol eder hale gelmiştim.
Kocaman açtığım gözlerim Günter'in üzerindeydi. Başımı ileri geri oynatmaya başlayıp sikini emiyor, ara ara da ısırıyordum. Kalın bir sosis ağzımın içinde gidip geliyordu hiç durmadan.
Sikinin kalın gövdesindeki çalı dikeni gibi sarı kıllar narin dudaklarıma batıyordu. Etek tıraşı nedir bilmiyordu Günter, temizlik konusunda sınıfta kalmıştı. Ama erkekliği konusunda aynı şeyi söyleyemezdim doğrusu… Kocamdan bir kaç sınıf yukarıdaydı Alman erkeği…
Artık nefes alamayacak duruma geldiğimde kendimi geriye çektim. Sik ağzımdan çıkarken o kadar şeyi nasıl ağzıma aldığıma hayret ettim. Çenemdeki, dudaklarımdaki tükürüğümü sildim ellerimle. Günter sırıtarak,
"Sen harika bir kadın, muhteşem!" dedi yanaklarımı okşayıp. Ardından beni ellerimden tutup kaldırdı. Boyu 1,90 vardı, bense 1,72 boyundaydım. Ayağımda kalın yüksek topuklu siyah ayakkabılarım vardı. Gene de benden uzun kalıyordu.
Oysa normal boyumla bile kocamdan birkaç santim uzundum, hele ayağımda topuklular varken bu fark daha da artıyordu. Bazen kocamın benden kısa olmasının bana baskı yapmasına sebep olduğunu düşünürdüm.
Günter güçlü elleriyle belimden kavrayıp beni kendine çekerken,
"Ne yapıyorsun?" dedim tepki göstererek.
"Nein, konuşmak yok!" dedi mavi gözlerini açarak. Ardındansa ağzını kocaman açtı ve ne olduğunu anlayamadan ağzıma yapıştırdı.
Kendimi geriye itmeye çalıştım, ama yapamıyordum. İki eliyle sıkı sıkı tutuyordu beni. Ağzıyla emiyordu ağzımı. Bütün hayat enerjimi emmeye çalışıyordu sanki. Kalın kırmızı dudakları kaplamıştı ağzımı.
Uzun dilini ağzımın içinde hissettiğimdeyse garip bir duygu kapladı her yanımı. Ne olduğunu tam anlayamadığım, ama nefsimin, içimdeki şeytanın uyanmasına neden olan bir şeydi bu yaptığı.
Hoşuma gitmişti. Evet, hoşuma gitmişti. Yıllardır küllenmiş kadınlık duygularım Günter'in öpmesi ile uyanıvermişti.
Kocam beni bir kadın değil, şişme bir bebek gibi görüyordu. Üzerime çıkıp işini görüyor, sonra da yatıyordu. Cinsellikten benim de zevk almam umurunda değildi. Yıllardır ilişkiye zorlamaları, tecavüzleri kadınlığımı öldürmüştü.
Ama aslında ölmemişti kadınlığım, küllenmişti. Yeni farkına varıyordum. O küllerin altında yanan bir köz vardı halen. Günter'in küçük bir üflemesi ile küller dağılmış ve köz açığa çıkmıştı. Şimdi yavaş yavaş yanmaya başlamıştı. Bu ateş her yanımı sarıyordu. Vücudum titremeye başlamış, serin bahar günü terlememe sebep olmuştu.
Kocamın yaklaşımı haricinde cinselliği inancım gereği neslin devamı için yapılan bir eylem olarak görmüştüm. Küçük yaşlarımdan beri bana öğretilen bu olmuştu. Kadın şeytandır, cennetten de bir kadın yüzünden kovulduk diye diye kafama sokulmuştu düşünceler.
Ama aslında yanlış olduğunu ateş vücudumu sararken anlıyordum. Ya da şeytan mı aklımı ve bedenimi ele geçiriyordu?
Günter koca elleriyle bastırıyordu belimden. Dudaklarımı emiyor, dilimi çekmeye adeta yutmaya çalışıyordu. Televizyonda bir kadınla erkeğin öpüşme sahnesi göründüğünde kanalı değiştiren ben, şimdi sünnetsiz bir Hristiyanla sarmaş dolaş öpüşüyordum.
Günter'in altta halen dimdik duran ve sallanmakta olan siki ellerime değiyor, çarpıyordu. Günter'in vahşi öpmesi sürerken önce sol elimi ardından sağ elimi siki tutmuş üzerinde gidip gelirken hissettim.
Kendi başıma, o istemeden yaptığım bir eylemdi bu. Günter'in kabaran erkekliği ile benim de kadınlığım bir denizin dalgaları gibi kabarmıştı. Sikini iki elimle tutmuş okşuyor, koca ağzıyla beni yutmasına izin veriyordum. Sonunda Günter kendini geri çekti.
"Sen çok güzel bir kadınsın, çok özelsin!" dedi gülerek. Yanaklarımı okşadı. Sözleri karşısında göğsüm kabardı. Utandım, ama hoşuma gitmişti.
Kocamın yıllarca bana söylemediği bir şeydi bu dedikleri. Kocamdan iltifat duymak çöle kırmızı kar yağması gibi bir şeydi. Beni aşağılayıp alay etmekti hep yaptığı.
Makyaj yapmıyor, çenemdeki ve yanaklarımdaki tüyleri çok sık aldırmıyordum. Kaşlarımı aldırmak da sevdiğim bir şey değildi. Ancak bir düğüne yada nişana davetli olduğumda kuaförün yolunu tutuyordum. Bu da kocamın hoşuna gitmiyor, beni tersleyip azarlıyordu.
Ama Günter'in karşısında yanaklarımda ve çenemde alınmamış uzamış siyah tüylü halimle duruyordum. Yüzümde bir gram makyaj yoktu. Kaşlarımı da epey zamandır aldırmamıştım. En doğal halimle duruyordum. Buna rağmen bana güzel bir kadın olduğumu söylüyordu.
Bir süre yanaklarımı tutup gözlerini gözlerime dikti. Sanki gözlerimin içinde bir şey arıyordu. Gözlerimi kaçırmaya çalışıyordum, ama yapamıyordum. Daha doğrusu yapmak istemiyordum.
Bu mavi gözlerde yıllardır özlemini çektiğim bir şeyler vardı. Beni içine çekiyordu. Şu an burada bulunmaktan dolayı itiraf etmekte zorlansam da memnundum. Kızımın başına gelen kötü olay kadınlığımın açığa çıkmasına vesile olmuştu.
Koltuğa oturmamı istedi, kendisi de yanıma oturdu. Sırtımı geriye yaslayıp dudaklarımı bu kez nazik bir şekilde öpmeye başladı. Bense sağ elimle kalkık sikini okşuyordum. Öpmelerine karşılık vermeye başlamıştım tüm acemiliğimle.
Gözlerim kapalıydı. Elim sikinde, dudaklarım dudaklarındaydı. Kalın ve büyük elleri vücudum üzerinde gezinmeye başladığındaysa bir hoş oldum. Pardesümün üstünden memelerimi sıkıyor, kollarımı okşuyor, alta indirip kalçalarıma bastırıyordu.
Az önce onun yaptığı şekilde kalın kırmızı dudaklarını emiyordum. Uzattığı diline dilimle karşılık veriyor, onu kendi ağzımla çekmeye çalışıyordum. Sağ elim sikinin üzerinde gidip geliyor, akıyordu. Sikinin kafası ıslanmıştı. Ağzımın ıslaklığından hariç meniye benzeyen bir sıvıydı bunun sebebi…
Derken kendini geri çekti. Sikini ağzıma almamı istedi tekrar. Yavaşça eğildim ve şişip kalınlaşmış ten rengi sosisi ağzıma aldım yeniden. Başımı kaldırıp indirerek yapıyordum. Sik ağzımın içinde ilerleyip duruyor, kafasına dilimle ufak dokunuşlar yapıyordum.
Kıllı kasıklarının arasına sol elimi soktum, taşaklarını avuçladım. Güçlü ve kalın kalçalarını elledim. Elimin altında Günter'in tenini, etini hissediyordum. O ise kendini geriye yaslamış ve başımı okşamaya devam ediyordu. Ara sıra eli sırtıma kayıyordu.
Halen giyinik olmam onu mutlu ediyor gibiydi. Böyle bir şey hiç başıma gelmemişti. Tecavüzler haricinde kocamla cinsel ilişkilerimiz esnasında hep çırılçıplak olurduk. Mutfakta, salonda, yatak odasında hatta kızlarımın odasında bile tecavüze uğramıştım. Hepsinde de normal günlük kıyafetlerim vardı üzerimde.
Kocam kendi anne babasının evinde, köyde annemlerin evinde bile tecavüz etmişti bana. Ama şimdi giyinik olsam da tecavüze uğramıyordum. Benimle sevişen bir erkek vardı yanımda…
Bu işe başlayalı ne kadar olmuştu bilmiyorum, ama geçen zamana rağmen Günter'in siki sertliğini koruyor, erkenden boşalma sıkıntısı çekmiyordu. Oysa kocamın yatakta bile bir dakika sürmeden, sikini içime sokmadan boşaldığı olurdu. Tecavüz ettiği zamanlardaysa öyle çabuk tahrik olurdu ki sapık herif, külotuma, eteğime, üstüme başıma boşaldığı çok olmuştu.
Günter'in siki ağzımı dolduruyor, ama halen dışarıda bir parçası kalıyordu. O kalan parçayı da alabilmek için ağzımı daha çok açıyordum. Ama başaramıyordum. Bunu neden yapamadığımı anladığımda kalktım ayağa, Günter'in bacaklarının arasında dizlerimin üzerine eğildim.
Şimdi daha rahat edebileceğim bir şekle gelmiştim. Sallanan siki kavradım ve bakışları arasında yeniden ağzıma soktum. Bu kez hiçbir parçası dışarıda kalmadan tamamen ağzıma girmişti. Kıllı kasıklarına, taşaklarına kadar almıştım ağzıma.
Günter'den gelen iniltiler ve aralarda anlamadığım Almanca sözler arasında gırtlağıma kadar almıştım haşmetli siki.
Yavaşça kaldırdım başımı. Sik ağzımdan çıkar çıkmaz sağa sola oynadı tıpkı bir hacıyatmaz gibi. İşaret ederek bacaklarını ayırmasını istedim. Kıllı kasıklarını, şişkin taşaklarını emmeye, yalamaya ve ağzıma almaya başladım bu sefer.
"Ohhh… Jaa… Wunderbarr…! Harikasın kadın… Ohhh…"
Günter'in sesleri çatı katını dolduruyordu. Güçlü kalçalarını, uyluklarını bile emiyor, yalıyordum. Kadınlığım yıllar süren derin uykusundan uyanmıştı artık… devami 3 Günter ayağa kalktı. Üstündekileri çıkarttı, tamamen çıplaktı şimdi. Kılsız geniş göğsünde ve pazılarında dövmeler vardı. Garip garip anlamadığım şekillerdi hepsi de. Sarı uzun saçlarını geriye attıktan sonra belimden tutup kendine çekti.
Dudaklarıma yumulurken gözlerimi kapadım. Ellerim göğsünde, omuzlarında, kollarında geziniyordu. Kırmızı dudaklarını emmeme izin veriyor, dilimi ağzının içine sokmamdan hoşlanıyordu. Onun benim dudaklarımı emmesinden daha çok zevk vericiydi bu. Hasretle, özlemle dudaklarını öpüyordum.
Elleri sırtımda, belimde gezinirken alta kaydığında kalp atışlarım hızlanmaya başladı. Güçlü sağ eli götümün üzerindeydi. Büyük bir baskıyla avuçlamıştı götümü. Derken sol eli de devreye girdi az sonra. Her iki eliyle sıkıca avuçladı götümü pardesümün üstünden.
Ayaklarım yerden kesilir gibi olurken ben de onun çıplak götünü avuçladım. Sert ve kaslı götünün yanaklarını okşamam onu çok sevindirmişti. Karşılıklı götlerimizi okşamalarımız bir süre devam ettikten sonra Günter kendini geri çekti. Omuzlarımdan bastırarak önünde diz çökmemi istedi.
Koltuğun üstündeki küçük minderi aldım, dizlerimin altına koyup çöktüm. Hemen önümde sallanan sikini tuttum ve sıvazladım bir süre. Ancak ağzıma alamadan çantamdaki telefonum çalmaya başladı. Bir an korkuyla irkildim. Günter,
"Nein… Korkma… Telefon sadece!" dedi beni sakinleştirmeye çalışarak. Ayağa kalkıp çantamdaki telefonumu çıkardım. Hande arıyordu. Birden korkularım çoğaldı. Sanki ne yaptığımızı biliyormuş gibi bir his kapladı içimi…
"Hande arıyor!" dediğimde,
"Aç, okey, sorun yok, konuş, problem yok, okey!" diyerek eliyle işaretler yaptı. Telefonu açtım,
"Efendim kızım?" dedim sakin bir ses tonuyla.
"Anne ne oldu, merak ettim?" deyince,
"Yok kızım, merak etme… Konuşuyoruz ikimiz… Hiç bir sorun yok, korkma!" dediğimde, sevinçle,
"Anne, sen ciddi misin?" dedi.
"Evet kızım, konuşuyoruz, sen sorun yapma. Annen halleder demedim mi ben sana? Korkma hiç… Sen git istersen eve, beni bekleme!"
"Olur mu anne?" diyerek itirazda bulundu. Ancak fısıltıyla,
"Kızım senin burada olduğunu anlarsa vazgeçer sonra, başımıza iş açmayalım. Adama tek geldiğimi söyledim, anlamasın senin buralarda olduğunu, sen git. Sibel'lere git, ben de oraya gelirim sonra!" dediğimde sözlerime inandı.
"Tamam, görüşürüz o zaman!" diyerek telefonu kapatırken büyük bir yük üstümden kalkmıştı. Günter merakla,
"Ne oldu, ne diyor?" diye sorunca,
"Yok bir şey, ne yaptın diye soruyor!" dedim. Ancak bu telefon konuşması beni fazlasıyla germişti. Kendimi öylece koltuğa bıraktım.
"Bir şey içer misin, portakal suyu vereyim mi?" deyince,
"Olur, varsa ver." dedim. Şakaklarımı ovalarken Günter hemen yandaki açık mutfakta portakal suyunu hazırladı. Portakal suyunu hazır değil de benim için özel olarak hazırlaması hoşuma gitti. Uzattığı bardaktan bir yudum aldım.
"Immm, acıymış biraz." dediğimde,
"Türk portakalı bu, ben çok seviyor Türkiye!" dedi gülerek. Acımsı portakal suyunu zorlukla da olsa içtim. Ağzımda kekremsi bir tat kalmıştı portakal suyundan… İçime kurt düştü,
"Sen bunun içine bir şey mi kattın?" dediğimde güldü.
"Azıcık içki koydum, kafan rahat eder diye, önemli değil!" dediğinde midem bulandı. Bardağı sehpanın üstüne sertçe koydum.
"Böyle şeyler yapma bana!" dediğimde,
"Sen sinirlenince daha güzel oluyor!" dedi kahkaha atarak. Kaldığımız yerden devam etmemizi teklif edince,
"Şunu çıkarayım bari!" diyerek pardesümü gösterdim.
"Tamam, okey, onu çıkar sadece!" deyince düğmelerini açıp ayaklarıma inen koyu mavi pardesümü çıkardım. Altıma uzun kollu ve vücuduma yapışık duran beyaz bluzumla uzun koyu yeşil ve artık dar gelen eteğimi giymiştim.
Çıkıntı yapmış göbeğim, memelerim ve kollarım bluzun altında belli oluyordu. Başıma neyin geleceğini bilmediğim için bluzun altına siyah sutyen takmakta sorun görmemiştim. Oysa şimdi siyah sutyenim ince beyaz bluzun altında görünüyordu.
"Ooo, muhteşem, sen harika bir kadın, tam benim hayalimdeki gibi!" dedi ellerini iki yana açarak.
Yeniden önünde diz çöktüm. Sertliği ve uzunluğu azalan sikini sıvazlamaya başladım. Bir yandan da taşaklarını emiyor, kasıklarını öpüyordum. Günter ise başımı ve yanaklarımı okşamaya devam ediyordu az önceki gibi…
Portakal suyuna koyduğu alkolden olmalı, başım hafif dönüyordu. Artık daha bir cesaret gelmişti bana… Daha serbest davranıyor, daha önce hiç yapmadığım şeyleri umarsızca yapıyordum.
Günter'in evine ilk girdiğimde kızını korumak isteyen bir anneydim. Şimdiyse erkeğine zevk vermek isteyen bir fahişeden farkım kalmamıştı.
İşi kavramıştım iyice, becerikli ellerimle kaldırdığım sikini tekrar ağzıma aldım. Öncekine göre daha ıslak ve hızlı bir şekilde emmeye, yalamaya başladım. Günter zevkten dört köşe bir haldeydi. Sağ elimle sikini okşuyor başımı ileri geri oynatıp kafasını emiyor, yalıyor bu arada sol elimle de taşaklarını avuçlayıp sıkıyordum.
Günter'in yüksek sesli haykırışları, iniltileri eşliğinde sikini ağzıma alma sahnesi bir süre daha devam ettikten sonra,
"Okey, okey, yeter, okey!" diyerek çıkardı sikini ağzımdan.
"Sen çok hızlı gidiyor… Bu kadar hızlı olma!" dedi gülerek.
Ellerimden tutarak kaldırdı. Yeniden belimden tutup kendine çekerken dudaklarıma yumulup iki elini eteğimin altına soktu. Çorapsız bacaklarımı, kalçalarımı ve götümü külotumun üstünden okşarken gözlerimi kapatmış içinde olduğum anın zevkini yaşıyordum.
Götümü kapatan beyaz pamuklu külotumun altına soktu ellerini daha sonra. Güçlü ve büyük elleri götümün yanakları üzerinde geziniyordu. Onları hamur gibi yoğurup sıkıyor, avuçluyordu.
Derin iniltiler ve hırıltılar çıkmaya başlamıştı ağzımdan… Sertliğini koruyan siki göbeğime değiyordu. Derken ne olduğunu anlayamadan kendimi havada buldum. Günter kalçalarımdan tutarak beni havaya kaldırmıştı.
O an bir refleksle bacaklarımı beline, kollarımı da boynuna doladım. Dudaklarımız kenetlenirken onun gücü karşısında şaşkındım. Seksen kilo geliyordum, ama Günter hiç bunu hissetmemiş gibiydi. Beni sıkıca kavramıştı. Ayakta bir süre devam etti öpüşmemiz…
Bu işin gideceği yer belliydi, ama ne zaman olacağını merak etmeye başlamıştım. Kocamla böylesine uzun bir sevişmemiz, yatak ilişkimiz olmamıştı hiç…
Beni yeniden yere indirirken dudaklarından sonra boynunu, omuzlarını öptüm. Çıplak dövmeli göğsünü emdim. Küçük ama biçimli meme uçlarını emiyordum bebek gibi… Günter bundan da çok büyük zevk almıştı. Kısa bir öpüşmenin ardından koltuğa oturup geriye yaslandı. Kucağına oturmamı istedi.
Eteğimi yukarı sıyırıp dediğini yaptım. Çıplak beyaz kalçalarım açığa çıkarken onları okşadı. Ancak o an biraz utandım kadın olarak. Amımda, kalçalarımda bir süredir alınmamış tüyler ve kıllar vardı. Ama Günter bunları hiç sorun etmeden kalçalarımı avuçlayıp okşamaya devam etti.
"Utanıyorum!" diye fısıldadım.
"Neden?"
"Temiz değilim, tüylerim…"
"Kein problem… Ben seviyor tüylü…"
Kalın sert siki kasıklarımın arasında kalmıştı. Amıma ve kasıklarıma temas ettikçe içim bir hoş oluyordu. Elleri kalçalarımda ve götümde gezinirken dudak dudağa deliler gibi öpüşüyorduk.
Günter'in sakinliğine karşın benim azgınlığım tavan yapmıştı. Çıplak kollarını, boynunu, omuzlarını, göğsünü öpücük yağmuruna tutuyordum. Sikini hissediyor, bir an önce onu içime almak için sabırsızlanıyordum. Sonunda dayanamayıp,
"Hadi, bırak artık öpüşmeyi… Ne yapmak istiyorsan yap bana!" dedim öpmelerimin arasında. Sözlerime tepki vermediğini sezdiğimde ise Almanca,
"Fick mich, fick mich!" diye diye kulak memelerini emdim. Günter mavi gözlerini açarak,
"Ja, okey, okey!" dedi gülerek. Ben ayağa kalkıp soyunmaya başlarken,
"Nein, ben istemiyor soyunmanı… Böyle yapalım!" dedi. Şaşırdım, ama,
"Tamam! Madem böyle istiyorsun…" dedim karşılık olarak. Külodumu sıyırıp çıkardım. Eteğimi kendi elleriyle tutup kaldırdı.
Amım ilk kez kocamdan başka bir erkeğin önündeydi. Yaşıma ve çocuk doğurmaya bağlı olarak am dudaklarım büyüktü biraz… Eh, sonuçta bakire genç kız değildim, normali böyle olması… Zaten Günter de pek umursamıyordu bunu…
Üç normal doğum ve 19 yıl boyunca yüzlerce kez sikilmenin neticesinde amım büyümüş, uzamış ve oval bir biçim almıştı. Kocam bazen içimde gidip gelirken,
"Amın da çuval gibi kız, kolumu soksam onu bile alır içine!" diyerek kendince espriler yapardı.
Ama şimdi kocam ve kayınpederimden sonra ilk yabancı bir erkeğin penisini gördüğümde anladım ki, geniş olan benim amım değilmiş. Günter'in siki, kocam ve babasının siklerinin küçük olduğunu göstermişti bana…
Dediğim gibi, kasıklarımda ve amımın üzerinde bir miktar uzamış siyah kıllar vardı. Kesinlikle epilasyon veya ağda yaptırmıyordum o bölgeme… Evde jiletle kendim temizliyordum, ama en son temizliğimin üzerinden belki bir aya yakın zaman geçmişti.
Ama Günter için bu da sorun değildi. Kendi kıllı kasıklarının ve sikinin yanında benimki temiz kalıyordu. Koltukta geriye yaslanmış sikini sıvazlarken, bana,
"Ben de yapmak istiyor, oral seks yapmak istiyor sana!" dediğinde anlamadım önce ne dediğini. Ama sonra uzun, ıslak, kırmızı dilini çıkarıp yalama işareti yaptığında anladım. Sanki o ana kadar yaptıklarım utanç verici değilmiş gibi yüzüm kızardı.
Elimden tutup koltuğa oturttu. Sırtımı geriye yaslayıp aşağı kaykıldım iyice. Günter biraz önce benim yaptığım gibi dizlerinin üzerinde çöktü hemen önümde… Bacaklarımı tutup iki yana açtı, amım ağzının hizasına gelmişti.
"Günter, yapma istersen." diye utangaç bir tavırla sızlandım. "Kocam yapmaz hiç bunu, pis koktuğunu söyler." Hayran hayran amcığıma bakıyordu. Başını kasıklarıma eğdi, derin bir nefes çekti ciğerlerine…
"Deli o adam…" diyerek gülümsedi. "Mis gibi kadınlığının kokusu bu… Zevk suyun akmış, o kokuyor. Ben çok zevk alıyor bu kokudan… Tahrik ediyor."
Birden uzun dilini çıkarıp amımı yaladığında neye uğradığımı şaşırdım. Amımın dudakları hazla titredi, kadınlığım zirve yapmıştı. Derin bir inilti dudaklarımdan döküldü. Göğsüm daralıp sıcak bir hava içimde dolaştı sanki. Günter yeniden dilini uzatıp yaladığındaysa,
"Ihhhh! Çok güzell…" diyerek gözlerimi kapattım. Kocamın, "Temizliğine dikkat etmiyorsun, amın pis kokuyor!" diye yapmadığı şeyi yabancı bir adam çekinmeden, üstelik büyük bir zevkle yapıyordu.
Birkaç kez daha amımı boydan boya dondurma gibi yaladıktan sonra parmaklarıyla ayırıp içine soktu dilini… O an aldığım zevkin tarifi yoktu. Amımın içinde canlı bir varlık sağa sola, ileri geri oynuyordu.
Günter dilini bir sik gibi kullanarak beni doyuma ulaştırmaya çalışıyordu sanki… Am dudaklarım, içinin eti, kasıklarım derken yalanmayan, dillenmeyen bir yerim kalmamıştı.
Günter amımla meşgul olurken ben de ellerimi bluzumun altına sokup karnımı ve memelerimi okşamaya başladım. Siyah sutyenimi sıyırıp memelerimi açığa çıkardım. Uçlarını parmaklarımla sıkıyor, avuçluyordum. İniltilerimin sonu gelmeyecek gibi görünüyordu.
Günter'in uzun dili amımın içinde ve üzerinde geziniyordu. Nefes alıp verirken zorlanıyordum. Sıcak hava yeniden içimde dolaşmaya başlamıştı. Ancak bu durum Günter'in kendini geriye çekmesiyle biterken, bana,
"Ben yalamak istiyor senin arsch!" demesiyle farklı bir duruma geçti. 'Arsch' ne demek biliyordum sonuçta, Günter götümü yalamak istiyordu. İlk önce,
"Nein, olmaz!" dedim, ama Günter'in ısrarları karşısında kabul ettim.
Benden koltuk üstünde domalmamı istedi. Dediğini yaparak dizlerimi koyup domaldım, bacaklarımı ayırdım iki yana. Günter de ayağa kalkıp eğildi, büyük elleri götümün yanakları üzerinde gezindi bir süre. Ardından da sıcak ve ıslak dili götümün üzerinde gezinmeye başladı.
Amımda ve kasıklarımda, bacaklarımda siyah tüyler veya kıllar olsa da götümün üzerinde ve yarığında kıl veya tüy yoktu. Doğuştan gelen bir şeydi bu bende. Kılsız götümün yarığında Günter'in uzun dili yukarı aşağı gidip geliyordu.
Kaba ve güçlü elleriyle ayırdı biraz sonra göt yanaklarımı ve bu sefer de yıllardır kocamın benden isteyip de alamadığı yere dilini değdirdi. Göt deliğim Günter'in dili ile buluştuğunda öncekilerden çok daha tarifsiz bir duygu kapladı içimi.
Dilini deliğime bastırıyor, uzun uzun dilleyip yalıyordu. Zaman zaman am dudaklarımı da emiyordu bu arada… Hem amım hem götüm Günter'in hizmetindeydi. Beni diliyle tatmin ediyor, kadınlığımı fazla fazla yaşatıyordu.
Zevk dolu dakikalar bitsin istemiyordum hiç. Ama her şeyin bir sonu olduğu gibi bunun da vardı. Günter doğrulurken sıra asıl olaya gelmişti. Heyecandan kalbim yerinden çıkacaktı sanki…
Ben o şekilde dururken o sikini sıvazlayıp okşadı bir zaman. O pozisyonda yapacağını sandım, ama Günter'in farklı bir planı vardı. Benden kalkmamı istediğinde ayağa kalktım.
Sehpayı çekti kenara, koltuğun önünde alan açtı. Sonra da koltuğun önündeki ipten yapılma askıyı çekip koltuğu açarak yatak haline getirdi. Şimdi iki kişilik büyük bir yatağımız olmuştu.
Benden yanlamasına uzanmamı istedi. Nasıl yapacağını anlamıştım. Sol dirseğimden destek alarak uzandım, dizlerimden büktüm bacaklarımı. Hemen arkama aynı şekilde uzanıp eteğimi sıyırdı belime.
Sikini açığa çıkan götüme ve kasıklarıma sürttü bir süre. Ardından da sağ bacağımı tutup kaldırarak sikini yerleştirmeye çalıştı. Ancak sikin kafası yönünü şaşırıp amım yerine götüme değdiğinde irkildim. Üstelik Günter sikini bastırmaya uğraşıyordu.
"Hayır hayır, oradan olmaz, nein oradan olmaz!" dedim korkuyla. Günter neden bahsettiğimi anlamamış gibi durdu önce, ama sonra amıma sokmaya başladı sikini.
Sikinin kafası amımla buluşurken kalbim güm güm atıyordu. Yalayıp dillemeleri ile açılan ve kıvama gelen amım sikini büyük bir istekle içine almıştı.
Az sonra siki içimde gidip gelmeye başladı. Günter sağ bacağını kaldırmış o şekilde sokuyordu sikini bir makine gibi. Bir yandan da sol kolunu altımdan sokmuş beni daha da kendine çekmişti.
Başımı yan çevirdim, sağ yanağımı öpüyor, amım gibi onu da diliyle yalıyordu. Büyük bir güçle sikiyordu beni. Götüme, kasıklarıma ve kalçalarıma kaslı bedeni çarpıyor, beni yerimde sarsıyordu. Tuttuğu sağ bacağım havada sallanıp duruyordu sürekli.
Siyah topuklu ayakkabılarım halen ayağımdaydı. İçeri girerken ayakkabımı çıkartmamı istememişti. İlk kez ayakkabılar ayağımdayken sikiş yaşıyordum.
Almanca bir şeyler söylüyordu, ama anlamıyordum. Almancam basit kelimelerden ibaretti. İçlerinde bel altı olan bildiklerim vardı. "Fick, arsch, fotze!" kelimeleri havada uçuşuyordu.
Dilinden sonra amımın içinde ikinci bir canlı varlık dolaşıyordu. Yılan gibi uzun, kürek sapı gibi kalın bir şeydi bu. Sünnetsiz siki geniş ve derin amımda tünel açan bir makine gibi çalışıyordu hiç durmadan.
Fazlasıyla ıslanmıştı amım, hatta gereğinden fazla ıslanmış ve kayganlaşmıştı. Bu da sikinin büyüklüğüne rağmen amımda son sürat hareket etmesine sebep oluyordu.
Kasıklarımda, götümde ve kalçalarımda patlayan sesler çatı katında yankılanıyordu.
Sutyenden sıyırdığım memelerim bluzun altında oynuyordu bir dansöz gibi. Beyaz bluzumu sıyırdım göğsüme, altımda kalan sol elini kavrayıp memelerime götürdüm.
Uzun boylu ve uzun kollu olmasının avantajıyla memelerimi sıkmaya, yoğurmaya başladı Günter. O ana kadar memelerimle ilgilenmemişti, ama kocamın en sevdiği şey memelerimle oynamaktı. Hatta sevişmelerimizin büyük çoğunluğu memelerimle oluyordu.
Günter iyi pompalıyordu, kocamdan daha iyi olduğu gerçekti. Sünnetsiz bir ecnebiye kendimi siktiriyor ve bundan zevk alıyordum.
Başlangıçta kızımın geleceği için evet dediğim şey, zevk alınan bir eyleme dönüşmüştü.
Günter kadınlığımı yaşatıyordu bana. Gerçek seksin zevklerini tattırıyordu.
İki elimle destek almaya, yerimde durmaya çalışıyordum. Koltuğun ahşap ve metal gövdesinin zıngırdama seslerini duyuyordum Günter'in iniltileri ve konuşmalarının arasında…
Ben de yoğun olmasa da inliyordum. Yıllarca sessiz sedasız yaptığım bir şeydi bu, şimdi birden ahlayıp ohlamak yapabileceğim bir şey değildi. Hayatımda almadığım zevkleri alsam da, yine de kendimi bırakamıyor, içimden geldiği gibi bağıra bağıra inleyemiyordum.
Dakikalar ilerlerken Günter sikini amımdan çıkardı. Kendisi bu kez sırtüstü uzanırken beni üstüne çıkardı. Ne yapacağımı şaşırmıştım. Kerkenez gibi üstüme çıkıp beş dakikada inen kocamdan sonra bu kabuklu Alman beni eviriyor, çeviriyor, dakikalar boyunca her pozisyonda sikiyordu.
Günter'in yönlendirmesiyle dizlerimi koltuğa dayayarak ata biner gibi çıktım üstüne… Çocukken köyde atımız vardı, babam bazen üstüne çıkarırdı beni. Yıllar sonra bir ata daha biniyordum, ama bu at çok başkaydı. Dimdik ve demir gibi sert uzun bir şeydi.
Yavaşça götümü indirip sikinin amıma girmesini sağladım. Boydan boya almıştım amıma… Günter beni sırtımdan bastırarak kendine doğru eğdi, dizlerinden büktüğü bacaklarını iki yana açtı iyice. Götüm havada gibiydi bu halde. Az sonra siki amımda delme işlemine başladı yeniden.
Alttan var gücüyle pompalıyordu Günter. Müthiş sesler çıkıyordu. Yoğun ve tok 'Şop şop şop!' sesleri evin odalarında gidip geliyordu. Açıktaki memelerim ileri geri sağa sola sallanıyordu.
Omuzlarından tutunmuştum. Köydeki yaşlı ve uysal atımızın yerine şimdi bindiğim at çok vahşi ve hareketliydi. Üstünden düşmemek için sıkı sıkı tutuyordum kaslı omuzlarını.
Beni daha da eğdi kendine doğru. Memelerim ağzının ucuna gelmişti şimdi. Kocaman ağzını açtı ve her birini kocamın iki avucuyla tuttuğu memelerimi deliler gibi emmeye, yalamaya başladı.
Amım sikiyle dolmuş, memelerim ağzını doldurmuştu. İki farklı zevki aynı anda yaşıyordum. Uçları etli, büyük başları kararmış memelerimi yutmaya çalışıyordu Günter. Kendimi kaybediyordum, iniltilerim kontrolümden çıkmaya başlamıştı.
"Sikk, ohhhh, sikkkk, ahhhh, sikkkk!" sözleri istemsizce dudaklarımdan dökülüyordu. Günter'in yüzü vahşi bir hal almıştı. Sarı suratı kırmızıya dönmüştü sanki. Almanca sözler söylüyor, ara sıra da memelerimi vahşi bir hayvan gibi dişleyip ısırıyordu. Tüm vücudum elektriğe tutulmuş gibi oldu. Günter son hız çalışmaya, sikmeye devam ediyordu.
Terden sırılsıklam olmuştum. Günter soyunmama izin vermemişti. Kadınlığım son noktasına gelmişti artık. Karların erimesiyle çağıldayan bir nehir gibi sarsılıyordum.
Böylesi bir zevki ne kadar zamandır yaşamıyordum. Evliliğimin ilk yıllarında olan bir şeydi. Ondan sonra her şey karanlığa bürünmüştü çünkü… devami 4 Ben boşalmıştım, ama Günter halen devam ediyordu. Ama o da yorulmuştu artık. Daha fazla devam etmeden durdu, üstünden kalkmamı istedi. Ayağa kalktım.
Kasıklarım ve amımın etrafı nar gibi kızarmıştı. Aynı zamanda koyu yapışkan zevk sıvıları ile kaplanmıştı. Sikinin üzeri de bu sıvılardan payını almıştı. O an kafamda dank etti. Yoksa Günter boşalmış mıydı? Hem de amıma? Korkuyla,
"Sen geldin mi, boşaldın mı?" diye sorduğumda ne demek istediğimi anlamadı.
"Nereye geldim?" dedi şaşırarak…
"Gelmek gelmek, sen boşaldın mı? Döllerini akıttın mı?" dedim işaret ederek… O an anladı ve gülerek,
"Nein nein!" dedi. Zevkin yerini korku ve dehşet almıştı bir anda, ama sorumun cevabını alınca çok rahatladım.
Yine de dikkatli olmam gerekiyordu. 37 yaşındaydım, halen düzenli olarak adet görüyordum. Artık çocuk istemediğimiz için kocam kondom takarak sikiyordu beni, ama Günter ile kondomsuz halde sikişmiştim. Ona,
"İçime boşalma sakın, içime boşalma!" dedim elimle anlayacağını umduğum dilden işaretler yaparak. Günter eliyle hamile işareti yapıp,
"Nein, korkma, okey!" dedi, ama gülmeden de yapamadı. Ona,
"Kondomun var mı, onu tak, kondom tak!" dediğimde,
"Oo, ja, okey… Sen istemiyor schwanger… Anladım ama ben kondom kullanmıyorum, sevmiyorum kondom!" dedi.
Bu işin böyle bir noktaya gelmesi beni germişti fazlasıyla. Sikişmemiz son sürat devam ederken zorunlu bir mola vermiştik. Günter,
"Okey, madem sen istemiyor çocuk… O zaman şöyle yapalım, ben istiyor senin arsch!" dediğinde,
"Ne?!?" dedim şaşırarak.
"Senin arsch istiyor, o zaman yapalım öyle, sen hamile kalmaz, yok schwanger!" deyince duyduklarım karşısında elim ayağım titredi.
"Yok, olmaz, öyle olmaz, nein!" dediysem de Günter aynı şeyleri tekrarladı.
Yıllardır kocamın istediği ama vermediğim, ondan esirgediğim şeyi istiyordu Günter. Götümün kızlığını, bakireliğini bozmak niyetindeydi. Güzel ve yoğun devam eden sikişmemiz şimdi farklı bir noktaya gelmişti. Gerilmiştim fazlasıyla. Günter aynı sözleri tekrarlarken, ben,
"Olmaz, nein!" diyerek toparlanıp üstümü giyinmeye başladım. Bu işin daha ileriye gitmesine müsaade edemezdim. Memelerimi sutyene geri soktum. Yerde duran külotumu giyindim. Günter ise başını sağa sola sallayıp,
"Nein, sen gidemez, böyle gidemez, nein!" deyip duruyordu. Üstümü başımı toparlayıp pardesümün düğmelerini iliklerken, ona,
"Tamam, istediğini aldın, yeter bu kadar, daha fazlası olmaz. O dediğin olmaz. Ben anlaşmaya uydum, sen de söz verdin. O resimleri sil hemen. Tamam, sil onları, daha fazla konuşmaya gerek yok!" dedim.
Ama Günter farklı bir kimliğe büründü sözlerimden sonra.
"Nein, ben demeden sen gidemez, daha işimiz bitmedi. Sen böyle gidemez. Ben ne dersem onu yapacaksın. Madem sen istemiyor çocuk, o zaman sen verecek arkadan. Başka türlü sen gidemez. Resimleri silmem gidersen, kocana gösteririm!" dedi.
Buraya ilk geldiğimdeki korkuyu yeniden yaşamaya başladım. Sehpanın üstündeki telefonunu alıp açtı ve resimleri göstererek,
"Sen gidersen bunları herkes öğrenir. Okey, istersen şimdi git. Kapı orada. Ama ben karışmam. Karar senin!" diyerek telefonu burnumun ucuna kadar getirdi.
Hande'nin banyoda çektiği çıplak resmini gördüğümde az önce zevkten güm güm atan kalbim şimdi korkudan atmaya başladı.
Günter telefonu çekti ama tehdit etmeye devam ediyordu. Yıllarca korkup kaçtığım, kocama vermediğim şeyi istiyordu benden.
İkinci kez bir karar vermem gerekiyordu.
Amımdan sikmesinde sorun yoktu, ama içime boşalması her şeyi, tüm hayatımı mahvedebilirdi. Hamile kalabileceğim bir zamandaydım üstelik. Rahmime akacak dölleri karnımda bir hayatın canlanmasına sebep olabilirdi. Son bir umutla,
"Ağzıma boşal, ağzıma yap!" diyerek ağzımı açtım ve önünde sallanan sikini gösterip, "Ağzıma boşal!" dedim. Ama Günter,
"Nein!" diyerek başını salladı.
"Ben istiyor senin arsch, siz diyor göt, ben senin götü istiyor, bana vereceksin!" dediğinde çaremin kalmadığını anladım.
Kızımın hataları götümün bakireliğinin gitmesine mal olacaktı. 19 sene kocamdan esirgediğim götümü sünnetsiz bir Almana verecektim…
Çaresiz şekilde yeniden pardesümü çıkardım. Ağlamak istesem de yapamıyordum. Dindar bir kadındım, götten sikişmenin ne kadar günah olduğunu biliyordum, ama bundan çok Günter'in koca sikinin götüme gireceği korkusunu yaşıyordum.
Onca yıl kocamın kısa sikini reddetmiştim, ama şimdi reddedemeyeceğim bir durumla karşı karşıyaydım. Günter korktuğumu anlayıp,
"Sen daha önce verdin mi arsch, yaptın mı götten?" diye sordu. Utana sıkıla,
"Yok…" dediğimde,
"Okey, korkma, ben çok tecrübeli, korkmana gerek yok!" dedi.
Ardından da üstünde televizyon olan dolabın kapağını açtı, eğilip içinden bir şey aldı. Bana döndüğü vakit elinde şeffaf mor renkli, ince ve uzun sike benzeyen bir şey vardı.
"Bunu kullanırız. Canın yanmaz, rahat olur. Korkmana gerek yok!" dediğinde,
"O ne?" dedim titreyen dudaklarımla.
"Bu penis, bunu kullanıyorlar göt için, bu rahatlatır seni, korkma, büyük değil bu, benim penisten önce bunu sokup rahat edersin!" dedi ve elinde tuttuğu siki bana uzattı.
Korka korka aldım plastik siki. Günter'in sikine göre daha kısa ve inceydi. Ancak bu haliyle bile kocamın sikinden daha uzundu, ama biraz ince kalıyordu. Üzerinde bir erkeğin sikininki gibi damar çıkıntıları vardı. Altında çevirmeli bir kısımla pil yuvasına benzeyen bir kapak vardı. Geri uzatıp,
"Bunu sokunca acımaz mı?" dediğimde,
"Yok, nein, acımaz, başka bir şey var!" dedikten sonra bu kez sehpanın altındaki çekmeceyi açarak başka bir şey aldı. Ucu ince uzun kapaklı bir tüptü. Bunu uzatıp,
"Bunu süreriz senin arsch içine, o zaman hiç acımaz!" dedi.
"Ne ki bu?" diye sorunca,
"Aç, eline dök!" dediğinde kapağı açtım. Huniye benzeyen bir başlığı vardı. Plastik tüpü sıkınca içinden jel gibi bir sıvı aktı. Parmağımla ovaladım sıvıyı, yağ gibi kaygandı. Tüpü geri uzattığımda,
"Ja, okey, hadi başlayalım!" diyerek benden yatağın üstünde dörtayak üstüne domalmamı istedi.
Eteğimi çıkartmadan külotumu sıyırıp çıkardım. Ardından eteğimi belime toplayarak yatağa çıkıp dediği şekilde domaldım. Günter bacaklarımı ayırmamı isteyince iki yana açtım iyice. Arkama geçtiğinde,
"İlk defa olacak, çok korkuyorum, canımı acıtma!" dedim.
"Nein, canın yanmaz, söz veriyor ben, korkma!" dedikten sonra başını eğdi. Birden kasıklarımda ve götümün üzerinde dilinin gezinmesi ile irkildim.
Günter götümü sikmeden önce beni rahatlatmaya çalışıyordu sanki. Amımı ve göt deliğimi deliler gibi yalayıp emiyordu. Öncekinden daha yoğun bir şekilde yapıyordu bunu.
Amımın dudaklarında gezinen dili ve dudakları sayesinde korkunun yerini mutluluk almıştı. Parmaklarıyla ayırdığı göt deliğime dilini sokmaya uğraşıyordu. Deliğimin içine diliyle beraber içerinin serin havası da giriyordu. İnlememek için kendimi zor tutuyordum.
Uzun ıslak dili derin göt yarığımda boydan boya aşağı yukarı gezindikten sonra götüme bir şaplak attı.
"Sen harika bir kadın!" dedi göt yanaklarımı öperek.
Plastik tüpü açıp ucunu götüme soktuğunu anladım, ama herhangi bir acı hissetmedim. Bunun yerine göt deliğimden içime doğru akan sıvının yaydığı serinliği hissettim.
Daha sonra plastik siki aldı eline. Tüpten bir miktar da sikin üzerine döküp elleriyle sürdü her tarafına. İyice yağlanıp kayganlaşmış siki göstererek,
"Hazır mısın?" diye sordu.
"Tamam, ama yavaşça yap…" dedim ürkekçe.
"Ja, okey!" dedi kaba bir sesle, ardından arkamda yerini aldı. Yavaş yavaş götüme sivri bir şey girmeye başladı. Dudaklarımı ısırıyordum korkuyla. Aşıdan korkan küçük bir çocuk gibi kendimi kasıyordum. Bu sırada Günter'den,
"Oh, ja, mein gott, uhhh, waoovvv!" sesleri gelmeye başladığında,
"Ne oldu?" diye sordum kısık sesle. Günter,
"Senin arsch muhteşem!" dediğinde daha da meraklanıp,
"Ne oldu?" diye sordum yeniden. Göt deliğimde bir şey vardı ama beklediğim, yaşamayı düşündüğüm acıyı bir türlü alamıyordum. Günter gülerek,
"Penis girdi senin göte, kayboldu!" dediğinde başımı çevirip,
"Ne?" dedim şaşkınca. Derken Günter telefonunu aldı ve ben daha ne yapmaya çalıştığını anlayamadan götümün resimlerini çekti.
"Ne yapıyorsun sen?" dedim tepki göstererek. Ancak Günter bir şey olmamış gibi telefonu yaklaştırıp,
"Şuna bak!" dedi, gördüğüm karşısında küçük bir şok yaşadım. Mor renkli plastik sik götümün içine nerdeyse dibine kadar girmişti. Altındaki siyah kapaklı kısım kalmıştı sadece dışarıda. Günter bana bakıp gülerek,
"Sen yalan söylüyor, sen vermişsin arsch!" dediğinde,
"Tövbe tövbe, git işine!" dedim başımı sallayarak.
Resmi yaklaştırarak gösterdi. Göt deliğim dört bir yanından açılmış, genişlemiş haldeydi. Onca yıl korktuğum şey gerçekleşmiş ve götüme yapay da olsa bir sik girmişti. Ancak korkum temelsiz çıkmıştı. Götümde bir karış uzunluğunda sik vardı, ama ben hiçbir acı hissetmiyordum.
Günter telefonu çekip arkama geçti. Derken siki dibinden tutup çektiğini hissettim. Bir iki saniye sonraysa sik yeniden götümdeydi. Günter en az 15-20 kere plastik siki götüme sokup sokup çıkardı. Hiçbirinde acı hissetmedim, onun yerine göt deliğimde bir ferahlama oluyordu. Sik girip çıktıkça açılıp genişleyen götüme hava giriyordu çünkü.
Ayrıca itiraf etmekte zorlansam da keyif aldığımı hissediyordum. Sikin üzerindeki damara benzeyen çıkıntılar göt deliğimin çeperlerine sürtündükçe dudaklarımı korkudan değil zevkten ısırmama sebep oluyordu.
Bu anlar devam ederken birden bir vızıldama sesi geldi, hemen ardından da götümün içinde bir titreme oluştu. Günter siki çalıştırmıştı. Plastik sik göt deliğimin içinde vızıldayarak oynuyor, titriyordu. Sikin girip çıkmasından daha büyük zevk veriyordu bu.
Günter siki götüme sokup çıkarmaya devam ediyor aynı zamanda içinde çeviriyordu. Bu da daha fazla zevk almamı sağlıyordu. Yaşadığım heyecanı ve zevki fark etmesin istiyordum.
Dudaklarımı korkudan, acıdan ısırdığımı, emdiğimi sansın istiyordum, ama Günter sikiş konusunda uzman bir erkekti. Yüzümde oluşan ifadeden hissettiklerimi anlamıştı.
"Sen de zevk alıyor, senin de hoşuna gitti!" diye diye söylenerek sikin hızını artırdı.
Plastik sik daha güçlü bir vızıldama eşliğinde götümde gidip geliyor, içinde sağa sola dönüp duruyordu. Günter amımdan sikerken bile böylesi bir zevk almamıştım. Gözlerimden yaşlar akıtacak derecede bir zevkti bu.
"Tamam yeter, Allah aşkına yeter, çıkar artık, çıkar şunu!" dedim heyecanla. Günter,
"Okey!" diyerek siki çıkardı götümden, halen vızıldayan siki bana göstererek, "Sen sevdin bunu, bu senin arkadaş olsun!" dedi gülerek. Çalışmakta olan siki kapatıp,
"Ja, şimdi sıra bende!" diyerek arkama geçti. Nasıl yapacağını merak ediyordum. Birden yatağın üstüne çıkıp ayakta durdu. Ben domalmış vaziyette bacaklarının arasında kalmıştım, sanki beni bir at gibi kullanıp üstüme oturacak gibiydi.
Plastik tüpten gelen osuruğa benzer sesi duyarken sikinin üzerine jelden sürdüğünü anladım. Derken götümün üzerine gelecek şekilde yavaş yavaş çömeldi, uzun ve kalın sikini götümün yarığında hissettiğimde,
"Yavaş ol, canımı yakma!" dedim korkuyla. "Okey, korkma!" dedikten sonra göt deliğimde sikinin kafasını hissettim. Ben yeniden,
"Yavaş yap!" derken Günter'den ses çıkmadı. Onun yerine ayaklarını biraz daha açıp çömelmesine devam etti. Derken götümün içine bir şey girmeye başladı.
Az önce plastik sik acı vermemişti, ama şimdi iğne batmasına benzer bir acı hissettim. Yine de beklediğim acı bir türlü gelmiyordu. Günter'den,
"Ohhh, jaaa, jaaa!" sesleri gelirken başımı çevirip baktım. Sol eliyle götüme bastırmış sağ eliyle sikini tutmuş sokuyordu.
Derken güçlü elleriyle belime bastırdı sıkıca. Siki götüme girmiş, şimdi içinde çalışma vakti gelmişti. Götünü kaldırıp indirerek götümden sikmeye başladı beni. Götümde kocaman bir sik gidip geliyordu, ama ben tuhaf şekilde herhangi bir acı hissetmiyordum.
Onun yerine Günter'in kaba ve güçlü ellerinin belimde yarattığı baskıyı hissediyordum. Götünü kaldırıp indirdikçe siki götüme bir makine pistonu gibi girip çıkıyordu. Günter bastırdıkça dizlerim ve ellerim koltuktan yapılma yatağa batıp çıkıyordu. Üzerimde bir pres makinesi gibi eziyordu beni Günter.
Havyan gibi sikiyordu götümü. Sikinin götümde gidip gelmeleri bir yavaşlayıp bir hızlanıyordu. Kendini kontrol etmesini çok iyi biliyordu. Siki plastik sik gibi götümde dönmese de, gerçek bir sik olduğundan daha fazla zevk veriyordu.
Damarlı, sünnetsiz kalın sikinin götümdeki çalışması devam ederken Günter'in telefonu çaldı. Ancak Günter hiç oralı olmadan götümü sikmeye devam etti. Dudaklarından kaba ve heyecanlı sesler çıkmaya başlamıştı. Almanca bilmediğim sözlerinin arasında,
"Ohhh, jaaaa, uhhhh, jaaaa!" sesleri çatı katını kaplamıştı.
Bir ara belime öyle bir baskı uyguladı ki, kemiğimin kırıldığını sandım, can acısıyla, "Ahhh!" diye bir feryat kopardım. Ellerimle destek alıyordum, ama artık ellerimde derman kalmamıştı.
Dirseklerimi dayadım yatağa, götüm biraz daha havaya kalkmıştı. Dizlerimde ve kalçalarımda da derman kalmamıştı, ama Günter şimdi belimin iki yanından sıkıca tutup beni havada tutmaya çalışıyordu.
Jelin kayganlaştırdığı göt deliğimden sesler gelmeye başlamıştı. İlk defa bu kadar açılıp genişlediğinden içine dolan hava 'Zort zort!' seslerine sebep oluyordu.
Günter'in iniltilerinin arasında bu sesler içeriye değişik bir hava katıyordu. Takatim kalmamıştı artık, ama Günter hiç yorulmamış gibi götünü kaldırıp indirmeye, sikini sokup çıkartmaya devam ediyordu. Boşalmak nedir bilmiyor gibiydi.
Üzerime iyice eğilmiş iki büklüm bir haldeydi, kasıklarının ve taşaklarının götüme çarptığını hissediyordum. Siki dibine kadar girip çıkıyordu götüme.
O boyda siki hem de ilk seferinde almıştım götüme. Bir kadın olarak garip bir gururlanma yaşadım.
Ancak Günter elektriği kesilmiş bir makine gibi birden durdu ve kendini geri çekip kalktı ayağa. Başımı çevirip,
"Boşaldın mı?" diye sorduğumda,
"Nein!" dedi nefes nefese. Yataktan aşağı inip elimi tutarak kaldırdı. "Senin göt çok acayip, ben ilk defa görüyor böyle göt!" dedi.
Ayağa kalktığımda bir parça acı hissettim. Dudaklarımı ısırdım o nedenle. Ter içinde kalmıştım, suratım kıpkırmızıydı.
"Gel!" diyerek elimden tuttu. Açık mutfak tezgahının önüne götürüp, "Şöyle dur!" diyerek tezgahtan tutunarak domalmamı istedi.
Dediği şekilde hafifçe yan durup domalırken, o da eteğimi sıyırdı belime ve ardından da halen açık duran götüme sikini sokmaya başladı. Kocaman siki saniyeler içinde girmişti götüme. Bu pozisyonda biraz acı çeker gibi oldum, ama çok da değildi.
Belimden sıkıca tutmuş pompalıyordu götüme. Am siker gibi götümü sikiyordu. Bense başımı sağa çevirip ona bakmaya çalışıyordum. Ayağımdaki topuklularla beraber daha da uzayan boyum götümü sikinin hizasına getirmişti.
Belini çok eğmesine kalmadan sikiyordu. Siki az önceki gibi dibine kadar giriyordu götüme. Şişkin sallanan taşaklarının kasıklarıma ve götüme çarpma sesleri geliyordu kulaklarıma. Günter şimdi aldığı zevkle ayı gibi böğürüp sesler çıkartıyordu. Tüm gücüyle abanıp vuruyordu sikini.
Tarifi çok zor bir zevk yaşıyordum, ama ses çıkartmaya, inlemeye utandığım için ancak dudaklarımı emip ısırabiliyordum. Elleri belimde, götümde, kalçalarımda, omuzlarımda geziniyordu.
Amımda gidip gelen bir sik gibi götümden sikilmekten de zevk alıyordum. Günter'in kalın ve sert siki sayesinde öğreniyordum bunu da. Yıllarca böyle bir zevkten mahrum kalmıştım. Kaynanam kayınbabama, annem de babama götten veriyordu.
Oysa ben 19 yıl boyunca kocama vermemiştim götümü. Onu da bu zevkten mahrum bırakmıştım.
Günter götümü sikmeye devam ederken beyaz bluzumu sıyırdı yukarı. Sutyenimin kopçasını açtı çabucak ve onu hızla çıkarıp yere attı. Güçlü ve uzun sağ elini memelerimde hissettim hemen sonra.
Memelerim götüme girip çıkan sikin darbeleriyle sallanıyor, oynuyordu. Günter kaba eliyle onları hoyratça sıkıyordu şimdi. Pompaladıkça götümden çıkan sesler çoğalmış, onun da iniltileri artmıştı.
Derken omuzlarımdan tutarak beni kendine çekti. Şimdi nerdeyse ayakta duruyordum. Ellerim tezgahın üstündeydi, ama domalır vaziyette değildim. Günter ayakta sikiyordu götümü. Bu biraz acı verici bir pozisyondu, ama o çok korktuğum durumdan halen uzaktım.
İki eliyle memelerime asılmış, beni kollarının arasına almıştı. Alttan pompalıyor, üstten de memelerimi güçlü elleriyle sıkıyordu. Eteğim aşağı sıyrılmıştı, ama Günter'in kalın siki bir sopa gibi ayaklarıma inmesine engel oluyordu.
Amımdan sikilirken içimde hissettiğim sıcak havayı gene hissettim. Beynim karıncalanıyordu sanki. Göz kapaklarımı açacak halim bile kalmamıştı. Günter kalın sikiyle beni ayakta tutuyordu, sikini çıkarsa sönmüş bir balon gibi yere düşecektim sanki.
Yüzünü iyice yaklaştırmıştı yüzüme. Anlamadığım Almanca sözcükler kaba bir şekilde çıkıyordu ağzından. Sıcak nefesi yüzümü yalıyordu.
Dakikalardır sikiyordu götümü, ama adam durmak nedir bilmiyordu hiç. Benim yabancısı olduğum bir durumdu bu. Sonunda dayanamayıp,
"Günter ben yoruldum, yeter artık!" dedim, zar zor çıkmıştı kelimeler ağzımdan.
"Oh ja, okey!" dedi biraz sonra ve yavaşça sikini çıkardı götümden. Tezgahtan tutunup,
"Ben çok yoruldum!" dedim nefes nefese.
"Senin arsch harika, ben görmedi böyle bir şey!" dedi. Nerdeyse bağırırcasına söylemişti bunu.
"Yeter artık, bitmedi mi?" dedim doğrularak. Günter cevap vermek yerine yanaklarımdan tutup sıkıca öptü dudaklarımı.
"Ja, okey, az kaldı, gel şöyle!" diyerek bu kez de bir sandalyeye oturup bacaklarını açtı iki yana. Benden sikinin üstüne oturmamı istedi. Eteğimi belime toplayıp sırtımı ona döndüm.
Dediği gibi üzerine oturur gibi çömelirken o da sikini alttan götüme bastırdı. Koca siki yeniden taşaklarına kadar girmişti götüme. O an, "Ahhhh!" diye bir inilti döküldü dudaklarımdan. Acı ile karışık büyük bir zevk dalgası esti içimde.
Gözlerim kapalı halde götümü kaldırıp indirmeye başladım. Siki götümde gidip geliyordu bu sayede. Ayaklarımla yerden destek alıyordum, Günter de belimden tutarak destek oluyordu bana.
Artık sessiz kalabilecek durumda değildim. Zevk iniltileri çıkartmaya başladım. Ama bu sefer de Günter sessiz kalmıştı. Benim iniltilerimi dinlemekle yetiniyor, aralarda,
"Sen harika bir kadın, senin koca çok şanslı!" diyerek beni şımartıyordu.
Ellerimi arkaya atıp çıplak göğsüne dayadım. Aldığım destekle biraz daha hızlı kaldırıp indirmeye başladım götümü. Kocaman sik götümün içinde bir ejderhaya dönüşmüştü sanki. Sünnetsiz sikin kafasından çıkan alevler götümün içini alev alev yakıyordu. O alevler her yanıma yayılıp beni yakıp kül etmişti.
Amımdan daha büyük bir zevkti bu şekilde sikilmek. Kendimden iğrendim, utandım ama gerçek buydu. Dinen yasak olan bir günahtı işlediğim, üstelik bir ecnebiyle aldatıyordum kocamı. Ama şeytan ruhumu esir almış, beni kendi safına çekmişti. Her saniyesinden zevk ala ala inleye inleye götümü kaldırıp indiriyordum.
Derken Günter'den sesler ve iniltiler çıkmaya başladı. Sonunda boşalıyordu. Oluk oluk döllerini götüme boşaltıyordu bir vidanjör gibi. Sımsıcak döller oturup kalkmalarımla birlikte göt deliğimi doldurmuş dışarı taşmıştı.
Vıcık vıcık osuruğa benzeyen sesler eşliğinde oturup kalkmaya devam ettim bir süre daha. Sonrasında kalktım yavaşça ve doğruldum. Günter'in sikinin her yanı dölleriyle kaplanmıştı, kasıklarına ve taşaklarına akmıştı.
"Uhhh, jaaa, sen harika bir kadın, muhteşem!" dediğinde, geldiğimden beri ilk kez böylesine güldüm. Terden sırılsıklam halde kızarmış tavuğa dönmüştüm.
Beni siken horoz ise birkaç kez derin nefesler alıp verdikten sonra kalktı ayağa. Bu kez ben asıldım dudaklarına. Onları deli gibi emdim, dilini çektim içime. Sarıldık birbirimize sıkıca.
"Tuvalet nerede?" diye sorunca,
"Oh, ja, hemen sağda!" dedi küçük koridoru göstererek.
Tuvalete girince aynada baktım kendime. Bambaşka bir şekle bürünmüştüm. Aldığım, yaşadığım zevkin izleri yüzümde görünüyordu. Tuvaletimi yapıp bolca tuvalet kağıdı ile götümü, amımı ve kasıklarımı silip temizledim. Başımdaki türbanımı açıp yeniden sıkıca bağladım, iğnelerle sabitledim.
Salona döndüğümde Günter tekli koltukta çırılçıplak oturmuş bira içiyordu, hala giyinmemişti. Döllerle kaplı siki inmiş, sönmüştü. Yerde duran sutyenimi alıp taktım. Külotumu giyindim. Pardesümü giyinip iliklerken,
"Hadi şu resimleri sil artık!" dedim.
"Resim?" dedi anlamamış gibi bakarak. Ama sonra,
"Oh, ja, resimler, okey!" diyerek telefonunu aldı. Bana göstererek kızımın tüm çıplak resimlerini tek tek sildi. Bu arada plastik sikin götümde olduğu resimleri silmesini istediğimde,
"Okey!" diyerek onları da sildi.
Kendimi siktirerek, üstelik ilk kez götten vererek kızımın istikbalini kurtarmıştım. Günter bir kağıda numarasını yazarken,
"Ne zaman istersen beni ara, sen harika bir kadın!" dedi içten bir gülümsemeyle. Ben ise,
"Artık bitti, ben evli bir kadınım. Seninle bir daha görüşemem, bir kerelik bir şeydi bu!" dediğimde üzüldü, ama gerçek buydu.
Yine de kağıdı çantama kendisi koyup, dudaklarıma bir öpücük kondurdu. O ara sehpanın üstünde duran plastik sike gözüm takıldığında,
"Almak ister misin, senin olsun!" dedi.
"Yok, gerek yok, gerçeği varken sahtesini ne yapayım?" dedim gülerek ve evden çıktım.
Yıllarca götümü kocama vermemekle hata etmiştim. Yediğim onca dayağın, baskının altındaki esas sebeplerden biriydi bu. Korktuğum gibi bir şey olmadığını Günter koca sikiyle göstermişti.
Kocamı tüm yanlışlarına rağmen seviyordum, bundan sonra ona da götümü vermemde bir sakınca yoktu.
Hemen o gece bir sürpriz yapıp götümü sunacaktım…
0 notes
sessizlikks-blog · 15 days
Text
Tumblr media
Hellooo ben yine ve yine kahvemle geldim en son size ders çalıştım dedim günden sonra ders çalışmadım Annem saolsun kışlık hazırlıklarına yardım ettirdi daha bugün bisi yapmadık bugünde canım ders yapmak istemedi sjsjsjs sadece spor yaptım yemek yaptım evdekilere değil ( kendime ) sarki dinledim anneannemin bahçesinde meyve topladım üzüm karadut elma günüm böyle geçti şuan bir yandan kahvemi içerken bir yandan da tolgshow izliyorum bugün kendimle zaman geçirmek istedim uzun zamandır kendim hariç herkesin peşinde kostum birazda kendimle takılmak istedim ve kendimle daha da mutluymuşum onu öğrendim sanırım artık kendimle ilgilencem bir kaç gündür ders çalışmadım için gece ders çalışcam dua edin uykum gelmesin genelde insanlar uykulari kaçsın diye kahve içer ben kahve içince uykumu getiriyor bünyem artık kahveye işlemiyor su olarak algılıyor sjsjjsjsj şuan herkesin uyumasını bekliyorum sessizlikte çalışcam şimdilik benden bu kadar buraya da düzenli olarak girmeye çalışcam sizleri seviyorum canişkolarımm kim olursa olsun ne olursa olsun kendinizi üzmeyin umursamayın biliyorum kolay değil ama mutlu olmak zorundasınız dünyaya 1 kere geliyoruz ayağınıza takılan taşları fırlatıp atmazsanız hep kötü olursunuz iyi ve mutlu olmak istiyorsanız o taşları atların ben kaçtım canikolarimm kendinize iyi bakın dediklerimi unutmayın yapınnn!!!!!! İyi gecelerrrr💙💙 Ay size şarkı bırakayım
0 notes
pazaryerigundem · 3 months
Text
Başkan Rasim Arı: “Şehrin menfaatleri birinci önceliğim”
https://pazaryerigundem.com/haber/176795/baskan-rasim-ari-sehrin-menfaatleri-birinci-onceligim/
Başkan Rasim Arı: “Şehrin menfaatleri birinci önceliğim”
Tumblr media
Mobil Başkanlık Ofisi ile başkanlık makamını vatandaşların ayağına götürmeyi sürdüren Nevşehir Belediye Başkanı Rasim Arı, çarpıcı açıklamalar yaptı. Kentte yaşayan sığınmacılar için su tarifesi ve nikah işlemi ücretlerine aldıkları zam kararından dolayı hakkında soruşturma başlatıldığını belirten Arı, “Bize yolsuzluk yaptı diye değil de şehrin menfaatleri için attığımız adımdan dolayı eğer bir zarar gelecekse vallahi de gelsin.” dedi.
Mehmet UZEL / NEVŞEHİR (İGFA) – Belediye Başkanı Rasim Arı, vatandaşlarla yüz yüze görüşüp taleplerini en kısa sürede çözüme ulaştırmak amacıyla başlattığı ‘Mobil Başkanlık Ofisi’ uygulaması ile birlikte makamını her hafta sokağa taşıyor. Başkan Arı bugünde Ziraat Bankası önüne yerleştirilen Mobil Başkanlık Ofisi’nde yüzlerce vatandaşla bir araya gelerek talep ve isteklerini dinledi.
Ünlü Sanatçı Mithat Körler’in de ziyaret ettiği ofiste vatandaşlarla sıcak bir ortamda sohbet eden Arı, “Şu ortam Türkiye’nin hiçbir yerinde yok. Belediye başkanı sokakta başkanlık ofisi kuracak. Var mı ikinci Türkiye’de? Böyle bir belediye başkanınız var. Çünkü ben dün bunu vaat etmiştim. ‘Ben sizden kopmayacağım’ demiştim. Zaten belediyede görüşüyoruz ama belediyeye gelemeyen hemşehrilerimiz için bu ofisi kurduk. Zaten ben hep sokaktayım. Ama bu Nevşehirlilerin işine gelirken birilerinin işine gelmiyor. Kolay ulaşılabilir, kolay sorun anlatılabilir bir belediye başkanı işlerine gelmiyor. Onlara göre belediye başkanı bir grup insanla oturur, onlarla yer içer, onların dediğini yapar, rant imkanlarını oluşturur. Ya vatandaş? O önemli değil seçime iki ay kala vatandaşa giderler. Dolayısıyla ben herkesin belediye başkanıyım. Bu şehirde kimse benden ayırım görmeyecek. Çünkü beni bu şehirde farklı siyasi partilere gönül verenler belediye başkanı yaptı. Bu tavırda hareket edeceğim. Şehrin menfaatleri birinci önceliğimdir.” diye konuştu.
‘BİR DEĞİL BİN RASİM ARI BU ŞEHRE FEDA OLSUN’
Başkan Arı, Mobil Başkanlık Ofisi’nde sohbetleri sırasında çarpıcı açıklamalarda da bulundu. Geçtiğimiz günlerde gerçekleşen meclis toplantısında sığınmacılar ile ilgili aldığı bazı kararlardan dolayı hakkında soruşturma açıldığını anlatan Arı şöyle konuştu:
“Ben her zaman şunu söylüyorum. Eğer bu şehrin menfaatleri için dün bedel ödediğim gibi bundan sonra da bir bedel ödemek gerekirse bin Rasim Arı bu şehre feda olsun. Bir daha bedel öderim. Ama benim buradaki tek şeyim şu. Nevşehirli bu işin bilincinde olsun. Nevşehir’in menfaatine attığımız adımlarda eğer şu veya bu sebeple, şu gerekçeyle veya bu gerekçeyle birileri bunu bizim aleyhimize kullanacak olur da şehirde, millet de farklı gerekçelerle, siyasi gerekçelerle bunun arkasında durmazsa o zaman ben millete hakkımı helal etmem. Çünkü biz babamızın hayrına, kendi menfaatimize değil şehrin menfaatine, şehrin hakkını ve hukukunu korumaya yönelik adımlar atıyoruz. Şehrimizdeki göçmenler, sosyal sıkıntılara, sosyolojik yapıyı bozacak bir ortam oluşturmasın diye biz bu tedbirleri aldık. Bunun tedbirini almak bir belediye başkanının en önemli görevlerinden bir tanesidir. Eğer bu tedbiri aldık diye birileri de bize düşmanlık edecekse o düşmanlıkta bizim başımız gözüm üstüne. Bazı arkadaşların söylediği gibi ‘sen Ensar değil misin?’ Ya ben Ensar’ım ama artık misafirlik de belli bir yere kadar. Eğer evinize aldığınız misafir sizin huzurunuzu bozuyor ise ne yapacaksınız? Nevşehir’de hepimizin evi. Eğer benim sosyolojik yapımı ve toplumun huzurunu bozacak düzeye ulaşmışsa bununla ilgili tedbir almak da o evin geçici emanetçisi olarak bize düşer, bana düşer. Ben bunun tedbirini aldım. Herkes bunu böyle bilsin. Bununla ilgili bugün soruşturma açtıklarına dair evraklar geldi. Veremeyeceğimiz bir hesap yok. Arkadaşlar bize yolsuzluk yaptı diye değil de şehrin menfaatleri için attığımız adımdan dolayı eğer bir zarar gelecekse vallahi de gelsin.” 
Tumblr media
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
gundemarsivi · 6 months
Text
Tumblr media
Kadın Neden Samanlıkta Doğurur?
✍🏻 Ali Kurt, 19 Şubat 2019
https://www.gundemarsivi.com/kadin-neden-samanlikta-dogurur/
Kim neden yaptırıyorsa; artık nedenini bilemiyoruz, ama mevcut iktidar ülkeyi koca bir “Kasaba” haline getirdi. Sorsan seksen milyonuz, ama hepimiz de, ne şehirliyiz ne de köylü… Bu nedenle hepimiz geçmişimize yabancı olduk.
İster İstanbul gibi büyük bir şehirde doğmuş olun, ister Artvin gibi küçük bir şehirde. Sonuçta, hepimiz köylü geçmişi olan köy çocuklarıyız. Biraz büyüyüp de serpilince kapağı şehre atmak bizleri şehirli yapmıyor.
Fakat, ülkemiz insanları şu an “Kasaba Kültürü” modunda. Bu çok berbat bir durum! Geçmişini kötülüyor, ona sahip çıkmıyor, ama gösterdiği o medeniyet seviyesi de sahtekârlıklarla dolu.
Neyse…
Asıl konuya geleyim: Bize, hepinize, hepimize aslımızı anlatayım.
Birinci değilse ikinci, ikinci değilse en fazla üçüncü kuşak anneniz sizi samanlıkta doğurmuştur. Geçmişinde samanlıkta veya tarlada doğmamış bir insan bulmak imkânsızdır. Bunları, eğer geçmişinizle sahte bağınız koptuysa bile hayal dünyanız kopmasın diye anlatıyorum.
“Sofradaki yeri öküzden sonra gelen” kadınlarımız Anadolu’da evin her işini yapmak zorundaydı. Erkeğinin kışları, kahve köşelerinde sigara ve çay ile midesine s.çılırken, kadın evde ona hem yemek hazırlar, hem evin temizliğini yapar hem de her an ahırlığa gider, hayvanlara bakardı. Bunun dışında bir köy yaşantısı çok istisnadır.
Ayrıca, benim gözlemim doğumlar genelde kış aylarında olurdu; hem hayvanlarda hem de insanlarda…
Neden?
Çünkü, yazın tarla takım işleri rayına girer de, hafif de kendine gelirse bir evin erkeği, o an iktidar erkekliğini fark eder. İşte o zaman, onca telaşede kendini erkek gibi gören bu azmanlar, eşini bulundukları yer ister tarla, ister ahır olsun, fark etmez, hamile bırakır.
Gün sayılır. Bazıları erken ama genelde tam zamanında, 9 ay sonra kadın doğum yapar. Sezaryen, ameliyat vs… O zamanlar daha icat edilmemişti.
Sırtında bunca iş yükü ve karnında bebek yükü taşıyan kadın, aynı zamanda ahırlıktaki hayvanlara da bakmak zorundaydı! Günde 3 defa ahırlığa inip, hayvanları yemlemek, onların altını temizlemek ve etrafı kontrol etmek mecburi görevdi…. Buna ek olarak, genelde inekler de aynı zamanlarda hamile olduğu için, kadın, hamile hayvanlar için de ek olarak ahırlığa inmek ve hamilelerin doğum durumunu kontrol etmek zorundaydı. Bu durumun tecrübesiyle, hamile olup da doğumu yaklaşan kadınlar genelde yanlarında fazladan bez taşırlar.
Ahırlık sıcak olur, samanlık serin. Ahırlık azıcık kirli olur, samanlık temiz.
Ahırlıkta inekler doğum yapan kadını tekmeleyebilir ama samanlıktaki otların içinde kimse tekme atamaz. Ayrıca, otlar da çok yumuşaktır, yere düşen çocuğu tutar. Bütün bunları düşünen akıllı kadın, hayatı genelde ahırlıkta geçtiği için, tam doğuma ramak kala samanlığa geçiverir. Otlara yavruyu bırakır. Biraz terler, canı yanar, kan, su akar…
Olsun, yanındaki bezle terini siler, çocuğu aynı veya yedek beze sarar, yukarı iki insan olarak çıkarlar. Hamilelik zamanında hazır olarak tuttuğu beşiğe çocuğu yatırır. Sobaya ağzına kadar odun atar. Kendisine sıcak şerbet hazırlar, içer, çocuğunu emzirir, sıcak odada derin bir uykuya dalar.
Erkek(!) eve geldiğinde “Takdiri ilahi” bir çocuğunun olduğunu, kendisinin de ne kadar önemli bir erkek olduğunu fark eder.
Bu çocuk büyüdüğünde annesine ne zaman, hangi gün, hangi ay doğduğunu sorar.
Kadın: “Cemrede doğdun, çok kar vardı, çok!” der.
1 note · View note
chuvamorte · 9 months
Text
İlk Ateş ! #20
Tumblr media
Kahve sevmez, tavuk sevmez, beklemeyi sevmez, susmayı sevmez, çok renkli giyinmez,  yürümeyi sevmez, acıkmayı sevmez, acıktığında yemeğin gelmesini beklemeyi sevmez, sorgulanmayı sevmez, itirazı sevmez, evi sevmez…
Çayı açık içer, çok içer, fastfood sever, mantı sever, balık sever, et sever, tatlı sever, abur cubur sever, pantolon sever, kahvaltıyı yavaş yapmayı sever, gezmeyi sever, uzun yolda araba sürmeyi sever, sorgulamayı sever, itaati sever, keyfi sever, izlemeyi sever, kafeleri sever…
Ve daha neler neler…
Onun sevdiği ve sevmedikleri ile bir dünya kurmuştum. 
Ve piyangomuz…
Eğlenmeyi sever, susmayı sevmez, kahveyi sever yemek ayırt etmez, arkadaşlarını sever keyfine gelince yanımızdan ayrılmaz, kafeleri sever, muhabbeti sever, gülmeyi sever, el şakasını sever… 
Ve onun da sevdikleriyle kurulu bir dünyaydı bu.
Artık bu muhteşem ikili, hayatımın her yerindeydi.
Keskin onlarca prensibim bu iki insanın yanında esamesi okunmuyor, onlarla hayatım yaşadığım hayattan bağımsız bir hal alıyordu. 
Büyülü bir dünyada herşeyin yavaş yavaş mahvolduğunu görmem biraz zaman alsada benden büyük parçalar kopardı. 
Farkına varamadığım bir çemberde yıllarca yaşadığımı fark etmek en çok korktuğum duyguydu. 
Her akşam oturmalara doyamıyordum. 
Her gün aynı şeyleri konuşmak gibi bir durumda yoktu ayrıca.
Yan yana bile olsak yeteri kadar huzur buluyordum.
Kendimi ona teslim etmiş gibiydim. Onsuz neler yaptığımı, nasıl yaşadığımı unutacak kadar daldığım rüya, devam ediyordu. 
Piyangomuzu evladım gibi görmeye başlamıştım. Arkadaşlarına kızıyor onun için endişeleniyordum. Zaman zaman baş başa kaldığımızda konuşacağımız mevzulara salça olmasa onun varlığı da benim için çok kıymetliydi. 
Bazı günler onun daha iyi bir geleceği olması için kendimce nasihatlar eder, bunun karşılığında bazen kendimi aşağılık bazen kahraman görürdüm. 
Ona verdiğim her sevginin karşılığı olarak bana gururlu bakışları, hayata daha güzel bakmaya, kendimi daha güçlü hissetmeme neden oluyordu. 
Artık tüm kalbim onunlarlaydı… 
Ve o yaz tatili, tüm büyüyü bozmuştu.
Birlikte tatile gitmişlerdi.
Onun öncesinde her sabah sesini duymadan güne başlamadığım insan bir anda sus pus olmuş, telefonlara cevap vermemeye başlamıştı.
Biraz evvelinde benim anlık gelen kıskançlık krizlerim sadece onu çok sevmemden ve onun dünyalara bedel güzelliğini başklarının fark etmesi kokumdandı.
Bu durum beni içten içe bitirmeye başlamıştı.
İlk defa ona bu kadar bağlı olduğumu anlamıştım.
Onu çok sevdiğimi biliyordum ama kıskanmak ne demek bilmiyordum.
Tatil, ihanet sarmalının ilk fitilini ateşlerken, geleceğe dair soru işaretlerini de aramıza nifak olarak sokmasının sebebiydi.
Onu ne kadar çok sevebileceğimi anladıkça, korku içini doldurdu !
En acısı da, haklıydı !
0 notes
yemektarifisepeti · 2 years
Link
0 notes
aynodndr · 9 months
Text
Kayseri’de yaşanmış gerçek bir hikaye
Bu olay Kayseri’nin Bünyan ilçesi’nde yaşanmış. Olay Alfred Hitchcock’un meşhur korku filmlerini bile çok gerilerde bırakacak kadar tüyler ürpertici.
Gece bindiğiniz otomobilde direksiyonda kimse yoksa ne yapardınız? Kendisi Bünyanli olmayan, politikayla uğraşmış ve halen Kayseri’de yasayan iş adamı, 22 Şubat 2005 tarihinde Bünyan sınırında, Kayseri Malatya kara yolu üzerinde, bir benzin istasyonuna
girer.
Lokantaya oturur ve orada kalabalık toplulukla birlikte bir ufak rakı içer. Yürüyüş mesafesindeki Bünyan’a gitmek için, lokantadan çıkar. Ancak dışarısı hem zifiri karanlıktır hem de korkunç bir kar-tipi fırtınası başlamıştır. Benzin istasyonuna yaklaşık 300 metre mesafedeki, Bünyan’a dönüş yolu kenarına varır. Oradan geçen bir arabaya binip, Bünyan’a ulaşma derdindedir. Fırtına daha da şiddetlenir. Adam bir-kaç adım ötesini bile görememektedir. Gelip-geçen bir araba da yoktur.
Nihayet karanlıklar içerisinde, hayalet gibi yavaş yavaş yaklaşan bir arabanın iki farını fark eder. Arabanın, tam önünde yavaşlamasıyla birlikte hemen arka kapıyı açar ve arabaya biner. Kapıyı kapatır, araba yeniden hareket eder. İçeridekilere merhaba demek ister. Ama o da ne? Arabada kimse olmadigi gibi, direksiyonda da kimse yoktur. Birden paniğe kapılır.
Korkuyla, hemen arabadan atlayıp, oradan koşarak uzaklaşmak ister ama hem araba hızlanmış, hem de korku ile dizleri bağlanmış, hareket edemez hale gelmiştir. Araba
keskin bir viraja doğru yaklaşır. Adam dua etmeye baslar. Tüm günahları için tövbe eder. Arabayı durdurması için Allah’a yalvarır. Tam bu esnada, pencereden bir el uzanır ve direksiyonu kıvırarak sert virajdan arabanın doğru yola dönmesini sağlar. Her tehlikeli dönemece yaklaştıkça, Allah’a yalvarış ve yakarışı artar ve her seferinde de bir el dışarıdan uzanıp, direksiyonu çevirir.
Sonunda kendisini biraz toparlar, ayaklarını kımıldatır. “Ya Allah koru beni…” deyip, kapıyı açmasıyla birlikte, kendisini arabadan dışarı fırlatır. Bir kaç takla attıktan sonra, şarampolde kendisine gelir.
Defalarca 1 fatiha 3 ıhlası şerif okuyarak, Bünyan’a yürüyerek ulaşır ve bir kahvehaneye girer. Üstü başı ıslak ve şoka girmiş haldedir. Kendisini tanıyanlar hemen sobanın başına alırlar. Eline bir çay verirler. Bir müddet sonra kendisine gelip, sesi titreyerek, başına gelen doğa üstü ve korkunç olayı anlatır. Olayı dinleyenler inanmak istemeseler de, anlatan kişinin aklı başında ve toplumsal sorumluluk taşıyan bir pozisyonda olduğunu bildiklerinden, herkeste derin bir sessizlik oluşur. Yaklaşık yarım saat sonra, aynı kahvehaneye Koyunabdal Köyü’nden iki kişi girer. Bir masaya oturur ve iki bardak çay söylerler. Bu arada,
gelenlerden birisi, diğerine şunları söyler :
-Ahmet baksana, su sobanın başında oturan gerizekali, bizim araba yolda kalınca, biz arabayı iterken, arabaya binip-inen öküz değil mi?
Aziz Nesin
2 notes · View notes
iklimdora · 2 years
Photo
Tumblr media
Bugün... Bir hatırlayışlar ülkesindeyim dostum... Geçip giden günlerimi, dostlarımı, yağmurları, vedaları, gülüşleri, kim bilir nerelerde bıraktığım sözcükleri hatırlamaklıyım... Her birinin şahidi var, biliyorum; Gözlerimin gördükleri, kulaklarımın işittikleri... Hayatı şahitlendirerek çoğaltmaya çabalıyorum. Belki bir yaprak, belki küçük bir su birikintisi, belki de havadaki sonbahar kokusu?.. Bir gün gelir, belki bu yollar da şahit ister geçtiğime dair?!. Şahitlerin ne kadar çoksa, o kadar zenginleşir hayat. Özgül ağırlığı artar. Senin için dostum, hayata öyle bakmaya çalışıyorum; Artarak, değer katarak, değer vererek... Kim bilir belki, geçtiğim o yollardan geçmeye fırsatım olmaz bir daha. Geçip giderken mutlu olmalıyım, tebessümlerimi bırakmalıyım etrafıma. Gözlerim ve gözlerimin ulaştığı, ellerim ve ellerimin yetiştiği her yeri, hayallerimin en güzel tonuyla boyayıp, renklerden de bir şahit tutmalıyım. Evet, şahidim olmalı masmavi gökyüzü ve kar beyazı bulutlar... Geçtiğim yerlerde çiçekler açmalı sevgili dostum. Geçtiğim ufuklarda güneşler doğmalı. Her birinin güzelliklerini buz gibi bir kaynak suyu içer gibi kana kana içmeliyim. Çünkü güzel olmalıyım, 'güzel!' Her hatırlayış biraz hüzün verir insana. Güzel hatırlıyorsa beni ses verdiğim dağlar, muhabbet ettiğim ruzgar, Ne gam kalır ne keder! Özler insan hep, herkesi ve her şeyi. Özlerken mutlu olur, acı duymaz. Unutmak istemez. Unutmak az biraz vefasızlıktır çünkü. Ben, hatırlamayı seçiyorum. 'Ne güzeldi' demeyi. İçinden geçip gittiğim zamana, güzel hatıralar eklemeyi istiyorum dostum. Bil ki her şey Aslına rücu edince, elinde güzelliklerden başka bir şey kalmayacak... ☆*:•.☆ ☆.•:*´ `*:•.☆ ☆.•:*´ `*:•.☆ #yazar #writer #iklimdora #zaman #kırkındansonranet #hayat #insan #hasret #hatıralar #hüzün #edebiyat #kooplog #psikoloji #umut #hatırlamak #özlem #ömür #ölüm #vefasızlık #sorgulamak #love #felsefe #keder #aforizma #şahit #kelimeler #yollar #yolaçıkmak #aşk #bookstagramtürkiye ☆*:•.☆ ☆.•:*´`*:•.☆ ☆.•:*´`*:•.☆ https://www.instagram.com/p/CjItpkDtp86/?igshid=NGJjMDIxMWI=
1 note · View note
bakbi3452 · 4 years
Text
DÜNYA SU GÜNÜ (22 MART )
DÜNYA SU GÜNÜ (22 MART )
#sugünü #dünyasugünü #sutasarrufu Her yıl 22 Mart’ta Dünya Su Günü kutlanır. 1993 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından ilan edilmiştir. İlk kez 1992’de Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı’nda önerilmiştir. “Dünya Su Günü”, gerek Birleşmiş Milletler üyelerinin, gerekse diğer dünya ülkelerinin giderek büyüyen temiz su sorununa dikkat çeker. İçilebilir su kaynaklarının…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes