#mukri
Explore tagged Tumblr posts
Text
Remembering Bollywood's legendary comedian Mohammed Umar Mukri on his 24th death anniversary (04/09/2000). In this photo, he is seen playing cricket with #DilipKumar. What are your favorite roles of #Mukri?
16 notes
·
View notes
Text
Mukri Birthday:Wishes from Bandya Mama
'शराबी' के 'नत्थूलाल' मुकरी के नाम दर्ज है ऐसा रिकॉर्ड, दिलीप कुमार-अमिताभ भी नहीं तोड़ पाए.
0 notes
Text
*BU YAZIYI KİM YAZMIŞSA TEBRİK EDİYORUM. MUTLAKA SABIRLA SONUNA KADAR OKUYUN.! 🧠*
Osmanlıyı 1299 yılında Oğuz Türklerinin Kayı Boyu kurmuştur.
Osmanlı imparatorluğu;
- 1299 da kurulmuş, 1579'a kadar 3 asır YÜKSELMİŞ....
- 1579 dan 1699 kadar,
1 Asır DURAKLAMIŞ.
- 1699 dan 1919 kadar.
GERİLEMİŞ VE YIKILMIŞTIR.
Gerçekte iki farklı Osmanlı vardı;
- Halifeliğe kadar olan Osmanlı... (1299-1517) Nam-ı diğer Türk İmparatorluğu
- 1517 tarihinde Halifeliğin alınmasından sonraki Araplaşan Osmanlı İmparatorluğumuz… Ve Araplaştıkça daha çok batan koca Osmanlı İmparatorluğumuz…
Aslında Türkler için her şey güzel gidiyordu...
Ta ki Halifelik sevdasına düşülene kadar…
O günkü şartlarda halifeliği olmazsa olmaz gören Yavuz Sultan Selim ile akıl hocası Şeyh İdris-i Bitlis-i ve diğerleri Memlüklülerin elinden Abbasi halifeliğini almak için Mercidabık ve Ridaniye savaşlarını tertip ederler...
Bu savaşların sonunda, kılıç zoruyla artık halifelik Türklerdedir. (1517)
Ama çok büyük bir sorun çıkar, çünkü Arap dünyası halifeliğin kendilerinden alınmasına şiddetle karşı çıkar ve Türk halifeye biat etmek istemezler...
İşte bu sorunu çözmek, Arapları, Türk halifeye bağlamak için Arapların da kabul edeceği bir orta yol bulunur.
Bu yol Mısır’dan ve Arap diyarlarından seçilecek iki bin civarında ulemanın, Mollanın, Ebussuud Efendilerin İstanbul’a davet edilerek, para, mal, mülk, arazi de verilerek kalıcı olarak yerleşmeleri sağlanır...
İmparatorluğu Araplaştırmak, diğer bir deyişle; Türk İslam’ının terk edilerek, Arap İslam’ına doğru evrilmesini sağlamak konusunda anlaşırlar.
Bu projeyi Araplar da destekleyince proje hayata geçer ve maalesef bundan sonra artık imparatorlukta “bugün de kısmen olduğu gibi” Türk kelimesi yasaklanır, “Türk’üm!”, “Türkmen’im!” diyen Kızılbaş diye aşağılanır, dışlanır, kafası kesilir.
Bu dönem sadece Kuyucu Murat Paşanın “Türk’üm!", “Türkmen’im!” dedikleri için kafasını kestirip, kuyulara doldurduğu insan sayısı 158 bindir.
Maalesef Osmanlının son 350 yılı ilk 250 yılın aksine, Türklere zulümle geçer, sıkı bir Arap tandanslı mezhepçilik kurulur...
1603 yılına gelindiğinde artık Ehl-i Beyt Türk Tekkeleri yasaklanır, kapatılır; yerine Halidî, Nakşî, Kürdî Tekkeler kurulur.
Yine bu dönem Kürtlere sayısız imtiyazlar verilir,
1839 birinci Tanzimat Fermanına kadar Kürtler askerlikten bile muaf tutulurlar. (Kürtlere Şah İsmail diyeti ödenir…)
Yine bu dönem Türkler, saraydan, ordudan ve müesses nizamdan tasfiye edilirler…
Türklerin askeri ve siyasi gücünü kırmak için bu Arap mollaların fetvalarıyla, serdengeçti birlikleri sadece Türklerden oluşturulur ve en ön safta savaştırılır, böylece kırdırılırlar, ganimet bile toplatmazlar…
Ganimeti de saraylardaki Arap mollalar ile işbirliği yapan yeniçeriler kendi aralarında paylaşırlar…
Ordudan, saraydan ve müesses nizamdan yavaş yavaş tasfiye edilen, kafası kesilen, sürgün edilen Türklerin bir kısmı bu mollalara kızar ve canını kurtarmak için de Kürtleşmeyi ana stratejik hedef olarak seçerler.
Bu aşiretler ve boyların en büyükleri Avşarlardır, Halaçlardır, Mukri, Bayat, Beğdili, Evya, Yıvadır… Buna tarihimizde “Ekrad (kürtleşmiş) Türkmanlar” denir…
Yine Kelkit’ten Hakkâri’ye kadar olan bölgede yaşayan Akkoyunluların büyük bir kısmı İran’a gider. (Bugün dünyanın en büyük Türk nüfusunun yaşadığı başkent Tahran’dır…)
Böylece yüzyıllarca başımızı ağrıtacak Kürt sorunu ve bu politikalar sonucu gelişir ve büyür.
Osmanlı öyle bir açmaza düşmüştür ki, ne halifelikten vazgeçebilir, artık ne de imparatorluğun kan kaybetmesini durdurabilir... Çünkü imparatorluğu kuran asli unsur Türkmenler dışlanmış, mezhepçiliğe kurban edilmiştir…
Mollalar, başta matbaa olmak üzere bir sürü saçma sapan fetva verirler…
Ve sonuçta Osmanlı’ya Rönesans’ı ıskalatırlar, Rönesans’ı İngiltere kapar…
Matbaa Osmanlı’ya ilk kez 1480’de Yahudiler ile gelir, sonra 1527’de Ermeniler matbaaya kavuşur. 1563’te ise Rumların matbaası vardır.
Bu meşhur mollalarımız her seferinde yeni bir fetva ile bizimkilerin matbaaya kavuşmasını engellerler, ta ki Batı Rönesans’ı ve aydınlanmayı yakaladıktan, yani 240 yıl sonra, 1727’de İbrahim Müteferrika’nın çabaları ile matbaaya kavuşuruz; ama bilgiye sahip olmak için artık çok geçtir…
Şimdi açıkça şu soru sorulmalıdır:
1299’dan 1683 Viyana Bozgunu’na kadar savaştığı tüm savaşları kazanan bir Türk imparatorluğu (Osmanlı) varken; neden son 250 yılda girdiği tüm savaşları kaybedip, bir de Kurtuluş savaşı yapmak zorunda kalmıştır?
Osmanlı bu dönemde; yani yaklaşık son 250 sene, 1683 Viyana Bozgunu’ndan, nihayet 1922’de Ankara, Haymana Ovası’nda yapılan Sakarya Savaşını kazanana kadar tüm savaşları kaybetmiştir.
Acaba; Halifelik ve akabinde yürütülen Türk düşmanı, Arap tipi mezhepçi politikalara dönülmeseydi; koca bir imparatorluk batar mıydı?
Ve yine; Yunus Emre'lerin, Hacı Bektaş'ların, Seyit Gazi'lerin, Ahmet Yesevi'lerin İslam’ı, İslam değil miydi?
Osmanlıyı kuran Şeyh Edebali'lerin İslam’ı, Akşemseddin'lerin İslam’ı İslam değil miydi de, Ebussuud'lara teslim edip batırdık koca imparatorluğu…
Bugün de aynı sürecin devam etmesi tarihten hiç ders almadığımızı göstermektedir.
Pir-i Türkistan Ahmet Yesevi der ki:
*“Din bir seçimdir, ama Türklük kaderdir!”*
İşte bu yüzden "Arap sevici, mezhepçi" değil, Cumhuriyetçiyiz, Türk'üz, Atatürkçüyüz...
Ne Mutlu Türküm diyene...!!!
Alıntı.
3 notes
·
View notes
Text
MUTLAKA SABIRLA SONUNA KADAR OKUYUN.! 🧠*
Osmanlıyı 1299 yılında Oğuz Türklerinin Kayı Boyu kurmuştur.
Osmanlı imparatorluğu;
- 1299 da kurulmuş, 1579'a kadar 3 asır YÜKSELMİŞ....
- 1579 dan 1699 kadar,
1 Asır DURAKLAMIŞ.
- 1699 dan 1919 kadar.
GERİLEMİŞ VE YIKILMIŞTIR.
Gerçekte iki farklı Osmanlı vardı;
- Halifeliğe kadar olan Osmanlı... (1299-1517) Nam-ı diğer Türk İmparatorluğu
- 1517 tarihinde Halifeliğin alınmasından sonraki Araplaşan Osmanlı İmparatorluğumuz… Ve Araplaştıkça daha çok batan koca Osmanlı İmparatorluğumuz…
Aslında Türkler için her şey güzel gidiyordu...
Ta ki Halifelik sevdasına düşülene kadar…
O günkü şartlarda halifeliği olmazsa olmaz gören Yavuz Sultan Selim ile akıl hocası Şeyh İdris-i Bitlis-i ve diğerleri Memlüklülerin elinden Abbasi halifeliğini almak için Mercidabık ve Ridaniye savaşlarını tertip ederler...
Bu savaşların sonunda, kılıç zoruyla artık halifelik Türklerdedir. (1517)
Ama çok büyük bir sorun çıkar, çünkü Arap dünyası halifeliğin kendilerinden alınmasına şiddetle karşı çıkar ve Türk halifeye biat etmek istemezler...
İşte bu sorunu çözmek, Arapları, Türk halifeye bağlamak için Arapların da kabul edeceği bir orta yol bulunur.
Bu yol Mısır’dan ve Arap diyarlarından seçilecek iki bin civarında ulemanın, Mollanın, Ebussuud Efendilerin İstanbul’a davet edilerek, para, mal, mülk, arazi de verilerek kalıcı olarak yerleşmeleri sağlanır...
İmparatorluğu Araplaştırmak, diğer bir deyişle; Türk İslam’ının terk edilerek, Arap İslam’ına doğru evrilmesini sağlamak konusunda anlaşırlar.
Bu projeyi Araplar da destekleyince proje hayata geçer ve maalesef bundan sonra artık imparatorlukta “bugün de kısmen olduğu gibi” Türk kelimesi yasaklanır, “Türk’üm!”, “Türkmen’im!” diyen Kızılbaş diye aşağılanır, dışlanır, kafası kesilir.
Bu dönem sadece Kuyucu Murat Paşanın “Türk’üm!", “Türkmen’im!” dedikleri için kafasını kestirip, kuyulara doldurduğu insan sayısı 158 bindir.
Maalesef Osmanlının son 350 yılı ilk 250 yılın aksine, Türklere zulümle geçer, sıkı bir Arap tandanslı mezhepçilik kurulur...
1603 yılına gelindiğinde artık Ehl-i Beyt Türk Tekkeleri yasaklanır, kapatılır; yerine Halidî, Nakşî, Kürdî Tekkeler kurulur.
Yine bu dönem Kürtlere sayısız imtiyazlar verilir,
1839 birinci Tanzimat Fermanına kadar Kürtler askerlikten bile muaf tutulurlar. (Kürtlere Şah İsmail diyeti ödenir…)
Yine bu dönem Türkler, saraydan, ordudan ve müesses nizamdan tasfiye edilirler…
Türklerin askeri ve siyasi gücünü kırmak için bu Arap mollaların fetvalarıyla, serdengeçti birlikleri sadece Türklerden oluşturulur ve en ön safta savaştırılır, böylece kırdırılırlar, ganimet bile toplatmazlar…
Ganimeti de saraylardaki Arap mollalar ile işbirliği yapan yeniçeriler kendi aralarında paylaşırlar…
Ordudan, saraydan ve müesses nizamdan yavaş yavaş tasfiye edilen, kafası kesilen, sürgün edilen Türklerin bir kısmı bu mollalara kızar ve canını kurtarmak için de Kürtleşmeyi ana stratejik hedef olarak seçerler.
Bu aşiretler ve boyların en büyükleri Avşarlardır, Halaçlardır, Mukri, Bayat, Beğdili, Evya, Yıvadır… Buna tarihimizde “Ekrad (kürtleşmiş) Türkmanlar” denir…
Yine Kelkit’ten Hakkâri’ye kadar olan bölgede yaşayan Akkoyunluların büyük bir kısmı İran’a gider. (Bugün dünyanın en büyük Türk nüfusunun yaşadığı başkent Tahran’dır…)
Böylece yüzyıllarca başımızı ağrıtacak Kürt sorunu ve bu politikalar sonucu gelişir ve büyür.
Osmanlı öyle bir açmaza düşmüştür ki, ne halifelikten vazgeçebilir, artık ne de imparatorluğun kan kaybetmesini durdurabilir... Çünkü imparatorluğu kuran asli unsur Türkmenler dışlanmış, mezhepçiliğe kurban edilmiştir…
Mollalar, başta matbaa olmak üzere bir sürü saçma sapan fetva verirler…
Ve sonuçta Osmanlı’ya Rönesans’ı ıskalatırlar, Rönesans’ı İngiltere kapar…
Matbaa Osmanlı’ya ilk kez 1480’de Yahudiler ile gelir, sonra 1527’de Ermeniler matbaaya kavuşur. 1563’te ise Rumların matbaası vardır.
Bu meşhur mollalarımız her seferinde yeni bir fetva ile bizimkilerin matbaaya kavuşmasını engellerler, ta ki Batı Rönesans’ı ve aydınlanmayı yakaladıktan, yani 240 yıl sonra, 1727’de İbrahim Müteferrika’nın çabaları ile matbaaya kavuşuruz; ama bilgiye sahip olmak için artık çok geçtir…
Şimdi açıkça şu soru sorulmalıdır:
1299’dan 1683 Viyana Bozgunu’na kadar savaştığı tüm savaşları kazanan bir Türk imparatorluğu (Osmanlı) varken; neden son 250 yılda girdiği tüm savaşları kaybedip, bir de Kurtuluş savaşı yapmak zorunda kalmıştır?
Osmanlı bu dönemde; yani yaklaşık son 250 sene, 1683 Viyana Bozgunu’ndan, nihayet 1922’de Ankara, Haymana Ovası’nda yapılan Sakarya Savaşını kazanana kadar tüm savaşları kaybetmiştir.
Acaba; Halifelik ve akabinde yürütülen Türk düşmanı, Arap tipi mezhepçi politikalara dönülmeseydi; koca bir imparatorluk batar mıydı?
Ve yine; Yunus Emre'lerin, Hacı Bektaş'ların, Seyit Gazi'lerin, Ahmet Yesevi'lerin İslam’ı, İslam değil miydi?
Osmanlıyı kuran Şeyh Edebali'lerin İslam’ı, Akşemseddin'lerin İslam’ı İslam değil miydi de, Ebussuud'lara teslim edip batırdık koca imparatorluğu…
Bugün de aynı sürecin devam etmesi tarihten hiç ders almadığımızı göstermektedir.
Pir-i Türkistan Ahmet Yesevi der ki:
*“Din bir seçimdir, ama Türklük kaderdir!”*
İşte bu yüzden "Arap sevici, mezhepçi" değil, Cumhuriyetçiyiz, Türk'üz, Atatürkçüyüz...
Ne Mutlu Türküm diyene...!!! 🇹🇷
( Bu gerçeği lütfen siz de olabildiğince paylaşır mısınız? )
2 notes
·
View notes
Photo
Source: ilusadeestipaigad - Mukri raba. Mukri marsh, Estonia.
ℍ𝐚𝓵l נ𝐀 𝔳คĻǤẸ
10 notes
·
View notes
Text
लॉटरी के इनाम का पता चलते ही दोस्त ने ही पीठ में चुरा घोप दिया - Amitabh Bachchan की सुपरहिट मूवी
Movie Name : Naseeb (1981) Director :Manmohan Desai Music : Laxmikant–Pyarelal Cast : Amitabh Bachchan, Shatrughan Sinha, Rishi Kapoor, Hema Malini, Reena Roy, Kim, Pran, Amjad Khan, Kader Khan, Prem Chopra, Shakti Kapoor, Amrish Puri, Lalita Pawar, Yusuf Khan, Jagdish Raj, Om Shivpuri, Mukri, Shubha Khote, Jeevan, Viju Khote, Manik Irani, Asrani, Asrani(Himself (Shooting Advert with…
0 notes
Text
लॉटरी के इनाम का पता चलते ही दोस्त ने ही पीठ में चुरा घोप दिया - Amitabh Bachchan की सुपरहिट मूवी
Movie Name : Naseeb (1981) Director :Manmohan Desai Music : Laxmikant–Pyarelal Cast : Amitabh Bachchan, Shatrughan Sinha, Rishi Kapoor, Hema Malini, Reena Roy, Kim, Pran, Amjad Khan, Kader Khan, Prem Chopra, Shakti Kapoor, Amrish Puri, Lalita Pawar, Yusuf Khan, Jagdish Raj, Om Shivpuri, Mukri, Shubha Khote, Jeevan, Viju Khote, Manik Irani, Asrani, Asrani(Himself (Shooting Advert with…
0 notes
Text
Rudy Susmanto Siap Realisasikan Seluruh Poin Ijtima Ulama MUI Kabupaten Bogor
RASIOO.id – Majelis Ulama Indonesia (MUI) Kabupaten Bogor menggelar Ijtima Ulama dengan seluruh pengurus MUI Kecamatan hingga Desa di Gedung Tegar Beriman, Rabu 11 September 2024. Ketua MUI Kabupaten Bogor, Prof. Mukri Aji menjelaskan bahwa ada lima poin hasil Ijtima Ulama yang dibahas dengan seluruh pengurus MUI tingkat Kecamatan. Poin pertama yakni mengimbau para ulama untuk turut…
0 notes
Text
Indonesian Academy Hong Kong Jalin Kerjasama Dengan IAINU Kebumen
Indonesian Academy Hong Kong Jalin Kerjasama Dengan IAINU Kebumen Rektor IAINU Kebumen Dr. Benny Kurniawan, M.Pd.I. didampingi Wakil Rektor II Bidang Administrasi, Personalia dan Keuangan Imam Subarkah, M.Pd. menandatangani nota kesepemahaman kerjasama dengan Indonesian Academy Hongkong yang diketuai Natma Emy Loga pada Minggu, 3 Maret 2024 di AMO Hong Kong, Tsim Sha Tsui. Kerjasama tersebut berupa penyelenggaraan Pendidikan Tinggi jenjang Sarjana dan Program Pascasarjana bagi para Pekerja Migran Indonesia di Hong Kong. Program Kolaborasi 8 Perguruan Tinggi NU Kerjasama tersebut merupakan program kolaborasi 8 Perguruan Tinggi NU dibawah binaan Lembaga Pendidikan Tinggi Pengurus Besar Nahdlatul Ulama (LPT – PBNU) yaitu IAINU Kebumen, UMNU Kebumen, UNU Purwokerto, UNU Lampung, UNU Blitar, IAINU Tuban, UNUGA Cilacap, dan ITSNU Pekalongan.
Dalam kesempatan tersebut, hadir Ketua PBNU Bidang Pendidikan Prof. Dr. K.H. Muhammad Mukri, Atase Bidang Pendidikan KBRI Beijing Yudhil Chatim, M.Ed., Konsul Penerangan, Sosial dan Budaya KJRI Hong Kong Endah Rachmi Yuliarti, serta berbagai komunitas para Pekerja Migran Indonesia (PMI). Ketua PBNU Bidang Pendidikan menyampaikan apresiasi kepada para PMI yang tetap istiqomah menjalankan agama Islam. Bahkan aktif dalam organisasi NU di tengah- tengah kehidupan kota Hong Kong yang modern, materialistik, bahkan dekat dengan atheistik. Sedangkan masyarakat Muslim adalah minoritas. mengharapkan hadirnya PTNU di hongkong akan meningkatkan kapasitas ilmu pengetahuan dan ilmu agama bagi PMI.
Menghasilkan Output Yang Relevan Dengan Kebutuhan Masyarakat
Yudhil Chatim, selaku Adikbud KBRI Beijing China menyambut baik kedatangan kampus- kampus NU di Hong Kong. Yudhil menekankan pentingnya kolaborasi Academy, Bussines, Government, Community, and Media (ABGCM). Sebagai kesatuan sistem antara Perguruan Tinggi, perusahaan dan pelaku usaha, pemerintah, komunitas sosial serta media yang saling terkait dan mendukung. Sehingga kampus akan menghasilkan output yang relevan dengan kebutuhan masyarakat dan secara kolaboratif terus mengembangkan peradaban.
Rektor IAINU Kebumen Benny Kurniawan menyatakan bahwa program ini bagian dari pengembangan program- program Internasional yang sudah terjalankan. Sampai saat ini beberapa program yang telah berjalan antara lain pembukaan Internasional Class pada Prodi Pendidikan Agama Islam, Bencmarking dan Magang Di Malaysia dan Singapura, Kerjasama dengan Kampus di Mesir dan Turki. S Dalam waktu dekat, juga akan mengagendakan magang mahasiswa di Jepang. Sumber Artikel: iainu-kebumen.ac.id Indonesian Academy Hong Kong Jalin Kerjasama Dengan IAINU Kebumen Indonesian Academy – Hong Kong Read the full article
0 notes
Text
#OnThisDay Remembering Bollywood's yesteryear comedian Mohammed Umar #Mukri, on his 102nd birth anniversary today (05/01/1922). What are your favorite Mukri roles?
3 notes
·
View notes
Text
Panjeeban Lyrics
Singer:Jassie GillAlbum:Jump 2 Bhangraaa Desi Crew.. O gal sigi 8 di tu kardi si 12Tere piche banda khadkata siga yaara (x2) Gal kadi aake tu gawahi wale timeSonh mukri veer di kha ke.. Ho tere piche kaid katti 5 saal diTu lange haale vi panjeeban chanka ke (x2) Khadku jawani wala dakk goriyeFer na lava di saton takk goriye (x2) Aukhe vele aake aape mukri jawanoSanu chadre tu juttiyan chupa…
0 notes
Text
Logo NU Diplesetkan Jadi 'Ulama Nambang, Ini Respon PBNU
JAKARTA (Arrahmah.id) – Ketua Pengurus Besar Nahdlatul Ulama (PBNU) Moh Mukri menganggap tak etis jika lambang organisasi Nahdlatul Ulama (NU) yang dipelesetkan menjadi ‘ulama nambang’ “Jadi itu enggak etis lah ya. Orang yang melakukan itu tak etis,” kata Mukri, lansir CNNIndonesia.com, Jumat (21/6). Mukri juga tak mengetahui siapa pihak yang melakukan editing terhadap logo NU tersebut. Ia hanya…
View On WordPress
0 notes
Text
Mukri Birthday:Wishes from Pradip Madgaonkar
'शराबी' के 'नत्थूलाल' मुकरी के नाम दर्ज है ऐसा रिकॉर्ड, दिलीप कुमार-अमिताभ भी नहीं तोड़ पाए.
0 notes
Text
Aaj Mausam Bada Beimaan Hai - Dharmendra, Mohammed Rafi, Loafer Song
0 notes
Text
An Unforgettable Adventure!
Nature's unpredictability, missed ships, Cyclone "Bulbul," and enduring camaraderie shape our memorable journey to Char Kukri Mukri. Zeaul Haque portrait the story of the journey. Char Kukri Mukri is a wildlife sanctuary located at the mouth of the Meghna River in Bangladesh. It is formed by the accumulation of silt caused by the overflowing Meghna. The island is also known as the dream island. Our Nonggor Travel Express Group embarked on a long-awaited camping trip to Char Kukri Mukri with members Tareq Bhai, Russell, and Sifat. Raj, Himel, Anik Bhai from Nikunja, and Suez Bhai from Tangail also joined. After a train breakdown, we reached Kamalapur and then Sadarghat. Despite delays, we finally reached the Sadarghat launch terminal around 9 pm due to a political meeting and traffic. Ganer Ashor on Ship’s Deck We missed the Bhola ship, so we chose the luxurious Ship Manami in Barisal as per Himel's suggestion. Moonlit music by Russell and Himel on board captivated us. Rain disrupted sleep. We arrived at Barisal launch ghat the next morning. From Launch Ghat, a speedboat took us to Bhola. We proceeded to Kacchapiya Ghat via bus and auto-rickshaw. After lunch, a scenic speedboat journey led us through mangroves to Char Kukri Mukri Bazar, then to Narikel Bagan. Rain accompanied our walk, guided by Tareq Bhai and Sifat. A local guide helped us near the sea, as Cyclone "Bulbul" surprised us amidst the rain. Beauty of Fishery Ghat Our guide arranged a stay at a charming wooden house by the ghat. We eagerly awaited a meal cooked by our guide and later ventured out to eat. Back at the house, we enjoyed the rainy night from the balcony, watching Hilsa trawlers. Amid deviations from our plan, the captivating rainy atmosphere enthralled us. Anik Bhai, somewhat anxious, monitored the weather as the storm intensified. The Meteorological Department's danger signal rose unexpectedly, alarming us. As the storm grew stronger, the wooden floor shook, and the emergency signal reached its peak. Amid this, we occasionally heard Nupur's sound from downstairs – a dancer's rhythm. The mystery baffled us. Deciding to leave for Dhaka the next morning, we discovered the truth behind the mysterious Nupur. Throughout the night, a frightened goat ran around due to the storm, inadvertently creating the sound we mistook for Nupur's dance. This revelation amused and surprised us, ending the enigma. Top of Form We are at Char Kukri Mukri Fishery Ghat Our guide arranged a Speedboat, but rough waves forced us to return to Char Kukri Mukri. A Trawler took us to Kacchapiya Ghat amidst heavy rain. Himel's suggestion led us to his grandfather's hospitable house in Bhola for the night. Next day, we journeyed back to Dhaka from Ilisha Ghat in Bhola, spending a night in the city. After exploring Bhola, we crossed the river via Launch from Elisha Ghat, concluding our thrilling Char Kukri Mukri tour, an unforgettable memory that still excites us.>Zeaul Haque, writer and Admin, Nonggor Travel Express Read the full article
0 notes