#minik blog kitap
Explore tagged Tumblr posts
Text
#blog ara#blog bul#blog oku#minikblog#blog#minikblog oku#kitap#kitap alıntısı#minik blog kitap#minik blog oku#minik blog#minik blog dostoyevski
1 note
·
View note
Text
Show Your Work
Yazılıma giriş yolcuğumdan önce bahsetmek istediğim ufak bir şey var - ki bu blog sadece yazılımla alakalı olmak zorunda değil sanırım, sonuçta bu bir çeşit dijital günlük.
Geçen sene çalışırken, özellikle ofis-ev arası biraz”cık” uzun yolculuklarımda ve akşamları yatmadan önce okuduğum bir kitap vardı. Bu blog'u başlatırken ondan bir miktar esinlendim diyebiliriz. Austin Kleon’ın 2014 tarihli Show Your Work isimli kitabını okuyordum. Daha çok sanatçıların günümüzde yaratıcılığını ve işlerini sosyal medya platformlarını kullanarak, blog paylaşımları yaparak vs. paylaşmalarının gerekliliği ve bu operasyonu nasıl yönetebilecekleri üzerine bir minik kitap. Evet, ben bir sanatçı değilim. Ve evet, yaptığım hiçbir şeyi paylaşmamı gerektirecek bir iş dalında da çalışmıyorum. Ama önceki yazımda da anlattığım gibi, paylaşmak istiyorum; ÇÜNKÜ NEDEN OLMASIN? 💁♀️
Bir blog yazma fikrine kitabı okumadan önce kapılmış olsam da Austin Bey de bu fikrimi iyice pekiştirdi. Genel olarak da sevimli bir kitap ve dijital dünyadaki varlığımızı nasıl yönetiriz sorusuna dair güzel küçük tüyolar var içinde. Özellikle bu konuda çok çekingen hissediyorsanız, ilk adımı atmanıza ilham olabilir. Bu anlamda tavsiyedir.
Ayrıca kitabın tasarımını da çok beğendiğimi söylemeden geçemeyeceğim.
Kitaba ulaşmak için buraya 👇
Bu da kendisinin websitesi:
Şimdilik au revoir dostlar 🖖
0 notes
Text
Gördüğün bloga yolla ve sevindir :)
➪Sorular:
1➪Adın ne?
2➪Kaç yaşındasın?
3➪En büyük hayalin?
4➪Senin için mükemmel bir gün nasıl olurdu?
5➪Ünlü olmak ister miydin?
6➪Hayatında en çok ne için şükür ve minnet duyuyorsun?
7➪En son hangi şarkıyı dinledin?
8➪En son hangi diziyi izledin?
9➪En son hangi filmi izledin?
10➪Seni en son ağlatan film?
11➪Her zaman olsa yerim dediğin yemek?
12➪Yediğin en tuhaf şey?
13➪En son nereye gittin, orada ne yaptın?
14➪Kaç kere şehir/ülke dışına çıktın? Orada ne yaptın?
15➪Hiç alkol veya sigara kullandın mı?
16➪Hiç sarhoş oldun mu?
17➪Sarhoş olduğunda yaptığın en saçma şey?
18➪Şimdiye kadar aldığın en iyi tavsiye?
19➪Verebileceğin en güzel tavsiye?
20➪Sevgilin/sevdiğin var mı?
21➪En değerli hatıran nedir?
22➪En utandığın anın?
23➪Beni seviyor musun?
24➪En sevdiğin renk nedir?
25➪En sevdiğin hayvan nedir?
26➪En sevdiğin müzik nedir?
27➪En sevdiğin film nedir?
28➪En sevdiğin dizi nedir?
29➪En sevdiğin blog hangisi?
30➪Canım o benim dediğin kişi/kişiler?
31➪Benimle evlenir misin?
32➪Kedim olur musun?
33➪5 şarkı bırakır mısın?
34➪Seni leylekler mi getirdi?
35➪Sokakta kedi görsen sever misin?
36➪Saçların hangi renk?
37➪Sır tutabilir misin?
38➪Dertleşelim mi?
39➪Seni seviyorum desem..?
40➪WhatsApp profilin?
41➪Url'in anlamı nedir?
42➪Kitap okumayı sever misin?
43➪Resim çizer misin?
44➪Oyun oynamayı sever misin?
45➪Oynadığın oyunlar?
46➪Nesquik içer misin?
47➪En sevdiğin cips?
48➪Rehberindeki en saçma kayıtlı kişi?
49➪Yanımda kalır mısın?
50➪Nasılsın?
51➪Beraber bir şeyler içer miyiz?
➪Söylemek istediklerin:
A➪Seni seviyorum.♡
B➪Müzik zevkini seviyorum.
C➪Düşüncelerini seviyorum.
Ç➪Blogunu seviyorum.
D➪Her gün bloguna bakıyorum.
E➪Sıkı takipçinim.
F➪Sana anonim olmayı seviyorum.
G➪Benimle evlensene.
Ğ➪Sesini seviyorum.
H➪Çeni yirim yirim.
I➪Senden hoşlanıyorum...
İ➪Kovaladıkça kaçan ateş böceğimsin.
J➪Benimle karakola gelmeniz gerek.
K➪Fındıklarımı almışsın.🤨
L➪Sen ben minik civcivimsinn.🐣
M➪Kanatların eksik meleğim.
N➪Güzelsin/Yakışıklısın.
O➪Oyuncusun.
Ö➪Bal gibisin.🍯
P➪Gökyüzüm.💙
1K notes
·
View notes
Text
Ocak’21
Bitmesinin üzerinden günler geçmişken, yazmak için ancak fırsat bulduğum ocak notlarım. 31′inde yüklediğim final ödevi sonrası yazmayı beklerken, o gün başlayan ve bugüne kadar devam eden migren ataklarıyla ve şansızlık zinciri ile beraber sakız oldu. Sonunda başındayım. Uzun zamandır bir şeyler yazmadığım için sonradan yazdığıma pişman olacağım onlarca şey yazacağım gibi duruyor. Başlayalım.
Doğduğum ay olan marttan sonra en sevdiğim iki ay aralık ve ocaktır. Yıllardır ocak ayında onlarca hedefe başlarım. Geçen yıllardan edindiğim derslerle birlikte bu defa uzun vadede süreklilik sağlayacağım ve birbiriyle alakalı olursa devam ettireceğimi düşündüğüm hedefler seçtim. Üniversite hazırlıktan itibaren hiç aşağı inmeden daima yükselen kilo grafiğimdeki artış ben aynaya bakınca mutlu değilim artık farkındalığı ile son buldu. Egzersiz, sağlıklı beslenme ve düzenli uyuma gibi küçük hedeflerden sonra uzun zamandır duyduğum ama hiç denemediğim aralıklı orucu (intermittent fasting) denemeye karar verdim. 31 gün boyuna her gün en az yarım saatlik yapılan hafif düzeyli egzersiz ve 16:8 beslenme düzeni ile giden 4.5 kilo için kendimizi bir tebrik edelim. Aldığım kiloların 6 yılda alındığını hesap edersek ilk ay için gayet memnun edici bir sonuç.
Üniversitedeki en yakın arkadaşlarımdan olan ve aynı bölümden mezun olduğumuz dostum bir üniversitede araştırma görevlisi kadrosu aldı. Ne kadar mutlu olduğumu anlatamam, bu yola girdiğimde her şeyin çalışmakla olacağına aşırı inanan ben zaman ilerledikçe tuhaf ama acı gerçeklerle karşılaşmaya başlamıştım. Şimdi 4 yıl boyunca aynı hayali kurduğumuz ve verdiği emekleri gördüğüm arkadaşımın emekleri ve hakettiği için kazanması umutlarımı yeniden canlandırdı. Demek ki hala doğru işleyen şeyler var. Şimdi ellerimizi semaya kaldırıp hayırlı bi kadro da mutlufil için istiyoruz. Başkası için dua etmek iyi dilekte bulunmak çok güzeldir diye diyorum. İşin şakası daha mezun olmamın üstünden altı ay bile geçmeden her gece umutlarımdan bir parçayı daha kaybetmek aşırı sinir bozucu. Ama yapacak bir şey yok.
Avokado ve limon ile başlayan çekirdekten filizlendirme hevesim meşe palamudu ve cevize de sıçradı. Onlarla tek tek ilgilenmek, topraktan başlarını çıkarmalarını görmek, aynı gün içinde büyüdüklerini fark etmek, güneşle olan ilişkilerini seyretmek anlatamayacağım kadar güzel bir duygu. Şu an filizlenip fidan olmuş 14 meşe ve 3 cevizim var. Zamanı gelince bahçeye geçmeyi bekliyorlar. Seneye nasip olursa bu işi daha sistematik bir şekilde yapmayı planlıyorum. Buyrunuz bebeklerim:
Anlatacağım daha çok şey vardı ama hepsi yine aklımdan gitti.
Bir şeyi hatırladım şimdi. Her ne kadar bir noktada gün içerisinde kendime serbest alan bırakmak istesem bile gün içerisinde uyguladığım bazı rutinler olmazsa gerçekten dağılıyorum. Gelecek aylarda devam eder miyim bilmiyorum ama bir ay boyunca sabah kalktığım andan itibaren uymaya çalıştığım birkaç rutin belirledim. Şimdilik yolunda gidiyor. Rutinleri bozduğum günler elbette oluyor sonuçta robot değil insanım fakat genel manada belirli bi çizgiyi takip etmek beni duygusal olarak çok rahatlatıyor.
İlk alırken günlük olmaması nedeniyle çok üzüldüğüm haftalık ajandamı son yılların en verimli haliyle kullanabiliyorum. Ajanda kullanma yetilerim mi artık gelişti, yoksa her şeyi kayıt altına alma isteğim mi çok arttı bilmiyorum. Açıp topluca baktığımda yanaklarımı sıkmadan edemiyorum.
Ajanda demişken bu yıl uyku saatlerim ve günlük duygu durumlarım için bir tablo kullanmaya başladım. Uyku saatleri neyse de duygularım için bir tablo tutmak devam ettiremeyeceğim bir durum gibiydi. Ama 31 Ocak’ta açıp baktığımda şöyle topluca görmek çok iyi geldi. Aslında kendimi tanımak yolunda da attığım önemli bir adım. Başka nasıl 31 günün 12′sinde işlerimi aksatacak kadar kaygılı olduğumu bilecektim. Sonradan yorumlamak için faydalı bir kayıt.
Bu aya dair anlatacaklarım bitti. Bu bölümüne kadar bir şeye katmayan yazımı faydalı bir iki şeyle bitirmek istiyorum:
Kitaplar:
Yürümenin Felsefesi / Frederic Gross: Henry David Thoreau ile başlayan yürüyüş üzerine okumalarımın devamı. Güzel bir kitap. Yürümenin de felsefesi mi varmış dememek lazım. Varmış.
Çocuk Eğitimi / Alfred Adler: Sadece bir kitap ismi yazdım ama Adler’in tüm kitaplarını kesinlikle tavsiye ederim. Çocuk teorileri dersimde yapmam gereken ödev için seçtiğim Adler hayatımın en doğru ödev seçimi oldu. Mutlaka okumalısınız.
İzlediklerim:
Less is Now: The Minimalist belgesellerinden sonra youtube, podcast ve blog olmak üzere erişebildiğim her yerden takip ettiğim bu insanların elbetteki son belgesellerini de kaçıramazdım. Minimalizm hayatıma ben çok tuhaf bir zaman aralığındayken girdi. Hala kendimi bir minimalist olarak adlandıramam ama şu an olduğum halimi şekillendirmeme inanılmaz faydaları olan bir felsefe.
Spirited Away:
La La Land: aldığı ödüllerle hiç ilgilenmemekle birlikte minik hassas kalbimi aşırı kırdığı için her yere büyük harflerle hayal kırıklığı yazdığım film. Hüngür hüngür ağlattı beni. Kırgınlığım büyük. Belki de bu yüzden iyi filmlerden anlamıyorum.
Prensen Mononoke: Ormanın ruhu ölmez diyelim bir kalp bırakalım.
10 Years with Hayao Miyazaki: İzlediklerimden anlaşılacağı üzere geç gelmiş bir Miyazaki keşif sürecine girmiş bulundum. Takınca tam olarak taktığım için elbette hakkında yapılmış her şeyi izlemem gerekiyordu. 4 bölümlük bir belgesel, ilk iki bölümü Türkçe son iki bölümü İngilizce altyazı ile izleyebilirsiniz. O kadar güzelki, o üretim sürecindeki disiplinden, sıkıntılardan kapanan yaratıcılı açmak için yapılanlardan etkilenmemek elde değil. Bir daha izlerim.
Podcast:
Bazı yeni keşiflerim oldu.
-Eee N’olmuş Yani?
-Akademik link
-Anadolu’nun şifacı kadınları
Buraya kadar okuduysanız önce kalpten teşekkür ederim, vaktinizi epey almış bulundum, umarım laf kalabalığından çok faydalı bir şeyler yazabilmişimdir.
03.02.2021
29 notes
·
View notes
Text
18 Temmuz pazar 2021
Böyle bir blog açtığım için şu an kendimi çok mutlu hissediyorum. İleride bu yazdıklarımla yapabileceklerimi şimdiden düşünüyorum. Belki her birinin çıktısını çıkartıp bir deftere sıra sıra yapıştırabilirim sonra da deftere bir isim veririm. Ya da sadece burada tanıdığım kimsenin bulamayacağı bir şekilde bırakırım. Daha düşünmeye yeni başladığım için pek fikrim yok tabi.
Yeni bir kitap okumaya başladım iki gün önce, ismi “ Emily” üç seriden oluşuyor konusu Emily’nin babasının ölmesiyle ( annesi küçükken ölmüştü ) annesinin akrabalarına gönderiliyor ve oradaki yaşama alışmaya çalışıyor. Yazı yazmayı çok seven Emily’nin şiir, hikayeleri ve oradaki yaşadığı maceraları okuyorum. İki günde bitmiş oluyor bir kitap. İkinci kitaba bugün geçtim. İlk kitapta en çok sevdiğim şey Emily’nin ölen babasına mektuplar yazmasıydı. En çok o mektupları seviyorum. Kitabı okumaya ara verdiğimde Emily’nin dünyasını istem dışı özlemeye başlıyorum. Beni bu aralar sadece kitaplar mutlu edebiliyor.
Hala taşınıp taşınmayacağımız belli değil ve ben hayatımın nasıl bir şekil alacağından korkuyorum. Aşırı kırılgan bir yapım olduğunu biliyorum ama etrafımdakilere bunu yansıtmıyorum. Hatta bazen annem ruhsuz olduğumu söylüyor ama beni zerre kadar tanımıyor. Neler hissettiğimi bir kere gelip sormuyor. Bu değersiz gibi hissetmeme sebep oluyor. Bazen de ben kendimi mutsuz ediyorum. Aynaya baktığımda kendimi güzel hissedemiyorum ve bir yere gittiğimizde çevremde ki yaşıtlarımın doğal güzellikleri dikkatimi çekiyor. Bir insan önce kendini sevmeli ki mutlu olabilsin di mi? İstem dışı bunu yapıp kendimi üzmem biraz acınası bir durum farkındayım ama hep böyle yapmıyorum. Bazen kendimi övebileceğim özellerimi bulup mutlu oluyorum. Mesela kitap okumayı aşırı seviyorum, müzik zevkim çok geniş ve bence aşırı güzel ayrıca tanıdığım bir sürü sanatçı var. Dizi, film konusunda oldukça bilgiliyim ve her türlü şeyi izleyebilirim. Ufakta olsa güzel yazılar yazabiliyorum bu da doğum günlerinde, üzgün olduğum zamanlarda, teselli etmem gereken durumlarda çok işe yarıyor. Paten kaymak, gitar çalmak gibi bir çok yapmak istediğim şey var ve bunları bu sene teker teker yapmaya başlayacağım. Yani kısacası ruh halim o kadar hızlı değişiyor ki bazen kendimden nefret ederken bazen kendimle gurur duyuyorum ve bu her şeyi etkiliyor. Yaşamayı sevip sevmediğimden emin bile değilim. Sadece gelecekte kötü günler gibi güzel günlerimin de olacağını biliyorum ve bu günleri kaybetmek istemiyorum.
Bu konu hakkında saatlerce yazı yazıp durabilirim ama şimdilik bu kadarla yetinsem iyi olucak gibi. Bir kaç gün sonra bir sonraki yazıda görüşmek üzere minik blogum...
2 notes
·
View notes
Text
HEDİYE KİTAP HADİSESİ
Merhaba güzel okuyucu...
Bir önceki kitabımda da yapmıştım, yeni kitabım; "Sonra Ağlarım" ı, sana hediye etmek istiyorum. İçimden geldi. ツ
Kitabı hediye alabilmek için yapman gereken, sadece "istemek". Evet. Doğru okudun canım okur. Çünkü şöyle; "Şunu takip edersen, bunu yaparsan, falancaya yorum yaparsan" diyerek sunulan şeyleri sevmiyorum. Sen zaten canın isterse yaparsın bunları, değil mi?
Senin gibi isteyen diğer okurlar arasından, zor olsa da bir seçim yapıp ki; büyük ihtimalle bir çekilişle, hediye edeceğim cancağızım.
Öncelikle belirtmem gereken şeyler var...
Kitap yedi adet hikayeden oluşuyor ve şiddet içeriyor. Ön Söz'ü ve Son Söz'ü de paylaşacağım daha açıklayıcı olması babından. Eğer bu türü seviyorsan ya da "Dur bakayım, İklim bu kez ne yazmış, değişik bir tarz olmuş, alayım da okuyayım, merak ettim." diyorsan iste lütfen, olur mu?
Eminim ki; bir kitapsever olarak emeğe değer verdiğin için, satın almayı istiyorsun ve hatta alıyorsun güzel okur. Teşekkürler. Ama hediyemi kabul edersen de mutlu olurum. Çünkü arada, minik de olsa bir hediye almak insanı mutlu eder, biliyorum.
Pekii... Kitabımızı nasıl isteyeceksin?
Cevap veriyorum; Çok basit. Buradan veya içinde bulunduğum diğer siteleri ziyaret ederek ya da mail yazarak, herhangi birinden istediğini belirt. Dilediğini seç.
Pekii... Ben nerelerde miyim?
İşte buralardayım, bakıver bakalım... https://www.kooplog.com/hediye-kitap-hadisesi/ https://www.nergal.com.tr/blog/iklim-dora https://www.facebook.com/nergalturkiye https://www.facebook.com/iklimdora/posts/3150769691646447 [email protected]
╭♥╯
Ön Söz
Merhaba Güzel Okuyucu... Öncelikle belirtmek isterim ki; şiddet içerikli hikâyeler sevmiyorsan, kitabı hemen bırak. Çünkü; maalesef konular sinir bozucu ama şunu da belirtmek isterim; gerçek hayatta hayret ve nefretle gözlemlediğin olay ve kişilerden daha kötü değil.
Okumaya başlayacaksan, iyi okumalar diliyorum. Kitaptaki hikâyeler tamamen kurgu ve hayal ürünüdür. Gerçek kişi ve olaylarla ilgisi yoktur.
Hikâyelerin içinde mecburen, olay ve karakter gereği yer alan argo kelimeler için de özür diliyorum şimdiden.
İyi okumalar... İklim’in Dora’n
╭♥╯
Son Söz
Tüm bildiklerini unut! Ön yargılarından arın, at gözlüklerini çıkart, etrafına alıcı gözle bak, söylenenlere can kulağını aç, şefkat ve sevgi dolu yardım elini uzat. Bir grup uzmanın dediğine göre; cinsel suçların altında yatan sebep, egemenlik ve güç sağlama hırsı imiş. Cinsel suç işleyenlerin %60’ı da çocukluklarında tacize, tecavüze maruz kalmış insanlarmış.
“Benim, çocuğumun ya da bir yakınımın başına asla gelmez!” deme. Eğitimin, sosyal çevren, statün, mezhebin, ekonomik durumun ne olursa olsun; her an her yerde karşına sana zarar verebilecek birileri çıkabilir; ya da istemeden ve farkında olmadan sen o durumun içinde kalabilirsin. “Olmaz” deme, olanı da yerme.
Hiç kimse isteyerek istismara uğramak, şiddet görmek istemez. Ve bu durumda kalan kişiler kötü, aciz ya da suçlu oldukları için yaşamazlar o iğrenç olayları. Suçlu olan, sadece ve sadece eylemi gerçekleştiren kişidir.
Tacize, şiddete, istismara maruz kalan birini gördüğünde sırtını dönüp görmezden gelip çekip gitme. Yardım etmenin yollarını ara ya da kendisine yardım etmesini sağla.
Mağdur kişinin yanında ol. Ona inandığını ve güvendiğini söyle. “Şöyle yapmasaydın, böyle demeseydin, şuraya gitmeseydin, bilmem ne yapmasaydın bunlar başına gelmezdi...” gibi anlamsız cümleler kurma. Ona inan çünkü şimdi inanmazsan, sonra çok ağlarsın.
Sen... Kendini Sev ve Koru! Kendini tanı. Kendine itiraf et. Çünkü; kendini sevmek ve korumak zorundasın! Kendini sev ve say. Sen kendini sevmezsen, sevilmeyi bekleme. Sen kendine saygı duymazsan, sayılmayı bekleme. Şimdi söyle; “Beni üzen herkese, istemeden ben izin verdim. Benliğime, bedenime, kadınlığıma, erkekliğime, insanlığıma saygı duymayıp beni kıranlara... Ben izin verdim! Ben, öz saygımı yitirme pahasına ve hiç uğruna ödünler verdim. Ben, kendimi buna değmeyecek insanlar uğruna üzdüğüm için; Kendimden özür diliyorum. Ve Kendimi Affediyorum.” Kendini seven ve kendiyle barışan insan, diğer insanları da sever. Güzellikleri ve güzel insan olmayı seç.
Rabbım güzel insanları hep, güzel insanlarla karşılaştırsın. Amin.
Sevgiyle. İklim´in Dora´n
╭♥╯
İçi çürümüş insanları, sözcüklerinin kokusundan tanıyabilirsiniz. Onların ruhları apse yapmıştır. İyileşmelerinin tek çaresi ise; ruhlarını bedenlerinden çekip almaktır.
╭♥╯
1 note
·
View note
Text
En iyi yapışkanlı kağıt hangisi?
Merhaba! Birkaç hafta önce ders çalışırken elimdeki tüm yapışkanlı kağıtlara karşı derin bir nefret beslediğimi farkedip en iyisini bulmak için internete girdim. Bir tane fransız adamın ingilizce blog yazısı dışında hiçbir içerik bulamadım. Orada anlatılan ürünlerin bir çoğu da Türkiye’de olmadığı için hiç faydalanamadım kendisinin araştırmalarından. Buradan bu blogun fikir tohumu atıldı ve alışveriş yapıldı. Çok tatlı oldukları için alışverişimi aşağı ekliyorum. Ama alışveriş yaptığım siteyi belirtmeyeceğim çünkü nedense hiçbir haber vermeden siparişin yarısını bana göndermeme kararı almışlar. Bu sebepten ötürü deneylenecek örnek sayımız da dolayışıyla azalmış oldu, yapacak bir şey yok...
Elimde bunlar dışında pek çok yapışkanlı kağıt bulunmasına rağmen dediğim gibi neredeyse hepsinden nefret ettiğim için değerlendirmeye katacağım seçme markalar şunlar:
NOKI
Faber-Castell
Fly Color (bu migrosta 5 liraya satılan çok boyutlu kağıt içeren arkadaş)
3M Post-it
3M Post-it Super Sticky
IKEA
Stick’n GIPTA
Epsilon
Stickiii
Fiyatlarını belirtmiyorum çünkü her yerde ve her dakika fiyatlar ve döviz kuru değişiyor.
Öncelikle duvarda ve beyaz tahtada 24 saatlik durumlar:
Kağıttaki 24 saatlik durumlar:
*Kesikli çizgiler kağıtların yapışkanının hangi bölgede olduğunu göstermektedir.
Gördüğümüz gibi masaüstününki arşa ulaştı bu süreçte lol neyse. Fly color ise dislokalize oldu biraz. Onun dışında 24 saatte kağıtta çok fazla etkilenen bir ürün bulunmamakta
Kurutma makinesiyle 24. saatin sonunda bu kağıtlara saldırıya geçtiğimde tek uçan marka ise stick’n oldu. Onun dışında NOKI, Fly color, IKEA ve Faber Castell markaları ise hafif yerlerinden kalktılar.
Buraya kadar deneyi bir takım kanıtlarla sunduğuma göre bundan sonra tabloyla durumu özetleyip kazananı açıklayacağım. Değerlendirmelerimdekii sayılar 1 ile 5 arasındadır. (Bu arada tablodaki yapışkanlık ile yapışkan gücü arasındaki farkı açıklamam gerekir sanırım. Yapışkanlık dediğim kağıdın yüzeye yapıştığındaki tutunma gücü, yapışkan gücü ise kağıdın arkasındaki yapışkanın ne kadar güçlü olduğunu belirtiyor. Bunun önemi nedir peki? Yapışkan eğer çok güçlüyse aslında bu her zaman iyi bir şey olmayabiliyor çünkü desteden ayrılırken kağıt kıvrılıyor ve sonsuza kadar öyle kalıyor. Tamam belki biraz abarttım ama kıvrılma oranı çok daha yüksek oluyor ve altındaki desteyi bile yırtabiliyor. Hiç hoş değil...)
Bu tabloda göremediğimiz ama kağıtta görünen daha minik olanlarını denediğim o yüzden eşit değenlendiremediğim Masaüstü markasının Yapışkanka ve Umur’un lisanslı yapışkanlı kağıtlarını değerlendirmek gerekirse; Umur’unkini hem bulunabilirlik hem kalite açısından öneriyorum. Tek kötü yanı biraz çocuksu durmaları ama bence tatlılar. Masaüstününkü ise görselde göreceğiniz üzere zamanla çok kıvrıldı ama kitap üzerinde çok da kötü değiller. Özellikle önereceğimi söyleyemiyorum maalesef. (markanın diğer ürünlerini çok sevsem de...)
Özetlemek gerekirse...
Ben yapışkanlı kağıtları kitaplara yapıştırmak amaçlı kullanıyor. Büyük olanları yapıştırmak için yeterli alanı genelde bulamadığımdan küçük kağıtları tercih ediyorum. O yüzden küçükler arasında bir tercih yapmam gerekirse Faber-Castell’inkini çok beğendim. Özellikle fiyat-performans açısından çok başarılı. (fiyat vermeyeceğim ama ben Nisan 2020 tarihinde 1.5 liraya aldım yok artık yani) İkinci tercihim ise 3M Post-it markasının küçük olanı. Tek beğenmediğim yanı yazıyı üzerinde yazarsanız çok akan bir kalemle arkaya geçirme problemi yapıyor.
Büyük yapışkanlı kağıtlar arasında ise tercihim kesinlikle 3M Post-it markasının ok şeklinde olanı. En iyi özelliği ise yapışkanının sadece ortasında olması. O yüzden kalkma problemi yapmıyor. (off ksldjfsdjfl). Düzgün şekilli olanlardan ise en iyisi yine 3M Post-it’in Super sticky olanı. Fazlasıyla kaliteli bir ürün.
En iyi yapışkanlı kağıdı bulmayı kendine misyon edinmiş biri olarak amacıma ulaşmış hissediyorum. Bu içeriği de internete kattığım için mutluyum. Sağlıcakla kalın. Seviyesiz minik çıkışlarım için de üzgünüm. Artık en iyi yapışkanlı kağıdın ne olduğunu 48 saatlik bir deneyle bulduğuma göre huzurla ders çalışmaya dönebilirim.
DÖNMEDİM...
#postit#stationary#studyblr#kirtasiye#kalem#stickynotes#noki#gipta#gameofthrones#ikea#fabercastell#studyspo#study inso#post-it#study blog
2 notes
·
View notes
Text
Hedeflerinize Karşı Sorumlu Kalmanın Yolları Nelerdir?
Çoğumuz umutlarımız, hayallerimiz ve hedeflerimize ulaşma arzumuz hakkında durmadan konuşuyoruz. Yine de zaman zaman hırslarımızı beklemeye alıyoruz. Hedeflerimize doğru adımlar atmıyoruz. Biz erteliyoruz!
Dünyadaki en büyük fikre sahip olabilir, yetenek ve hırsla dolup taşabilirsiniz. Ancak bu kavramları test etmek için gerçekçi adımlar atmazsanız, başarılı olup olmayacağınızı asla bilemezsiniz. Bu yüzden kendinizi sorumlu tutmanın yollarını bulmak çok önemlidir. Hesap verebilirlik, hedeflerinize doğru yürümenizi ve hayallerinize ulaşmanızı sağlar. Hesap verebilirlik, tutarlı ve istikrarlı bir ilerleme kaydetmenize yardımcı olarak performansınızı hızlandırır.
Hayal kurmayı bırakın ve kendinizi hedeflerinize karşı sorumlu tutmak için peşinden gitmeniz gereken maddeleri belirleyin.
1. Öncelikle Kendinize Karşı Dürüst Olun
Hepimiz bazı alanlarda doğal olarak yetenekliyiz ama bazılarında daha sıkı m��cadele ediyoruz. Örneğin, bazılarımız yazarak iletişim kurmakta, bazılarımız yüz yüze görüşmelerde daha iyidir. Kendinizi hedeflerinize karşı sorumlu tutmak için, mantıklı olan hedefler belirlemek önemlidir. Güçlü yanlarınızı vurgulayan, geliştiren ve aynı zamanda en zayıf olduğunuz alanları iyileştirmeye veya en aza indirmeye çalışmak kendinize karşı dürüstlüğün ilk adımlarıdır.
Kendinize karşı acımasızca dürüst olmanız ve kapsamlı bir değerlendirme yapmanız önemlidir. Yeteneklerinizi ve eksikliklerinizi olabildiğince açık bir şekilde görmeniz ve hedeflerinize ulaşmada sizin için en iyi olanı anlamanız gerekir.
Ne tür bir ortamda gelişiyorsunuz veya ne zaman yetersiz kalıyorsunuz? Çekingen olduğunuz alanlarda odak ve verimliliğinizi nasıl artırabileceğinizi düşünün. Sizi bu yolda kalmaya motive eden faktörleri belirleyin.
2. Bir Programa Bağlı Kalın
Hesap verebilirlikle ilgili en büyük yanlış adımlardan biri, hedeflerinize ulaşmak için son tarihler belirleyip, sizi gerçekten oraya götürecek bir program belirlememektir. Genellikle, belirlediğimiz hedefe o kadar odaklandıktan sonra, herhangi bir hedefin sadece adım adım gerçekleştirilebileceğini unutuyoruz. Tüm kalbimizle ümit edebilir ve isteyebiliriz, ancak aslında istikrarlı bir ilerleme kaydetmeyi taahhüt etmezsek, asla sihirli bir şekilde bunu gerçekleştiremeyiz.
Taahhüt edebileceğiniz bir program belirlemeniz çok önemlidir. Bu, takip edebileceğiniz bir oyun planı ve hedeflerinize doğru, sürekli olarak çalışıp çalışmadığınızı değerlendirmenin bir yolunu size verecektir. Programınıza belirli ve zaman odaklı hedefler koymalısınız, ancak bunlar mantıklı olmalıdır. Bu, büyük hedefleri somut, eyleme geçirilebilir adımlara dönüştürmenize yardımcı olacaktır.
Örneğin, hedefinizin takipçileri artırmak ve temelinizi büyütmek olduğunu varsayalım. En az haftada bir kez kaliteli içerik yayınlamak için bir program ayarlamayı deneyin. Her Cuma bir makale, blog ya da video yazmayı ya da üretmeyi taahhüt etmeli ve buna sağdık kalmalısınız. Kaliteli içerik üretmeye başladığınızda, takipçi kazanmaya ve marka bilinirliğini artırmaya başlayacak ve böylece hedefinize ulaşmak için somut adımlar atacaksınız.
3. Mikro Hedefler Oluşturun
Büyük hayalinin ne olduğunu zaten biliyorsun. Kapsayıcı bir planınız var ve bir programa karar verdiniz. Ancak bu durum tırmanmak için çok yüksek bir dağ gibi ezici hissettirebilir. Burası birçok insanın boğulduğu ve ertelemeye çekildi��i yerdir. Bu dürtü ile savaşın ve minik adımları doğru yönde atmayı mümkün olduğunca kolaylaştırarak için kendinizi sorumlu tutun.
Bunu, hedefinizin her bir bölümünü küçük bir “mikro-hedefe” ayırarak yapabilirsiniz. Her büyük görevi mümkün olan en küçük ilerleme birimine bölün ve bu mini adımlarının her birini programınıza ekleyin. Küçük, kolay ulaşılabilir mikro hedeflere bölünene kadar hedeflerinizi yıkmaya devam edin. Ve her küçük başarıyı kutlamak için bir dakikanızı ayırdığınızdan emin olun.
İlerleme ve hesap verebilirlik el ele gider. Adım adım ilerlemeye devam etmeyi kolaylaştırırsanız, bunalmış olma olasılığınız azalır ve ilerlemeyi sağlamak için kendinizi sorumlu tutmaya devam edersiniz.
4. Bir Hesap Verebilirlik Ortağı Edinin
Bir hesap verebilirlik ortağı, hedeflerinize ulaşmanıza yardımcı olmayı taahhüt eden kişidir. Hedefler üzerinde bağımsız olarak çalıştığınız bir durumdaysanız veya üstünüze yaklaşan bir yöneticiniz veya patronunuz yoksa, hesap verebilirlik arkadaşınız olması, birisine karşı sorumlu olmanızı sağlar.
Örneğin, yeni bir iş kurmaya veya bir kitap yazmaya çalışıyorsanız, yalnızca kendinize karşı sorumlu olursunuz ve taahhüdünüzün kaymasına izin vermek kolay olabilir.
Bir hesap verebilirlik arkadaşına sahip olmak, güvenilir ve gerçekten kararlıysa iyi sonuçlar verir. İkiniz de SMART hedeflerini (belirli, ölçülebilir, ulaşılabilir, alakalı ve zaman odaklı) kullanmayı kabul ettiğinizde en iyi sonucu verir. Hesap verebilirlik ortağınız size tarafsız bir geri bildirim verebilir. Bir hesap verebilirlik arkadaşı bulamazsanız, bir arkadaşınıza veya ailenize planlarınız hakkında bilgi verin ve onlardan bu fikirler konusunda size yardımcı olmalarını isteyin.
5. Kendini Sabote Etme
Kendini sabote etme, başarımızı sınırlamanın bilinçaltı yolumuzdur. Genellikle rahatlık alanınızın dışına itilme korkusundan kaynaklanır. Kendini sabote etme durumu, hedefleri parçalayan ve hayalleri öldüren kendini yok eden bir döngüdür. Kendiniz için hedef belirlediyseniz ve ardından takip etme konusunda bir şekilde başarısız olduysanız, muhtemelen kendi kendini sabote etme modeline düştünüz.
Kendinizi sorumlu tutmak ve ilerlemenizi engellemek için ne yaptığınızı da anlamalısınız. Olumsuz kalıplarınızı belirleyerek sabotajı aşmak için çalışın. Bu durumda tetikleyicileriniz neler? Korkularınızın sizi geride tutmasına nasıl izin veriyorsunuz? Kendinizi baltalayabileceğiniz yollara dikkat edin.
6. Nedeninizi Bilin
Kendinizi hesap verebilir kılmak, bu hedefin sizin için neden bu kadar önemli olduğunu açık bir şekilde ifade etmek anlamına gelir. Bu hedefe ulaşmak, hayatınızı veya başkalarının yaşamlarını nasıl iyileştirir? Bu hedefin değeri ve amacı nedir? Motivasyonlarınızı anlarsanız, hedefinize karşı sorumluluğunuz artacaktır . Bu hedefe ulaşmanın sizin için neden önemli olduğunu güçlendiren olumlu bir zihniyet oluşturmanıza yardımcı olacaktır.
Hedeflerinize ulaşmaya çalışırken “nedeninizi” aklınızdan çıkarmayın. Kendinizi hedefleriniz hakkında eğitmeye devam edin. Nedeninizi oluşturacak ve odaklanmanıza yardımcı olacak zihin bilgilerinizi besleyin.
Bir hedef belirlediğinizde, bu hedefi görmek ve gerekli adımları atmak için bilinçli bir çaba sarf etmeniz gerekir. Kendinizi hayallerinizden sorumlu tutmak, bu hayallerin neden önemli olduğunu ve onlara ulaşmak için neden çabalamaya devam etmeniz gerektiğini derinden kucaklamak anlamına gelir.
7. Her Küçük Kazancı Kutlayın
İster büyük ister küçük olsun, sahip olduğunuz her başarıyı kutlamak için zaman ayırmak, kendinizi hesap verebilir tutmanın önemli bir parçasıdır. Çünkü momentum oluşturmanıza ve odaklanmanıza yardımcı olur. Her galibiyet güveninizi arttırır. Ardından, “bunu yapabilirim” anlayışınızı güçlendirir.
Kutlama, bir parti ya da başka bir büyük jest yapmanızı gerektirmez. Günlük kazançlar, o anı zihninizde işaretlemenize yardımcı olan küçük ama anlamlı yollarla kutlanabilir.
Günlük veya haftalık başarılarınızı yazın. Listeyi her gün görebileceğiniz bir yere koyun ve ne kadar ilerlediğinizi görebilmeniz için listeye ekleyin. Hedeflerinizin ve mikro-hedeflerinizin ana listesini tutun ve her birini tamamladığınızda çaprazlayın. Sosyal medyada yayınlamak için bir dakikanızı ayırın. (eğer paylaşmak istediğiniz bir şeyse) Bu, arkadaşlarınıza ve ailenize sizi destekleme ve teşvik etme şansı verecektir.
8. Nasıl Yaptığınızı Gözden Geçirin
Son olarak, kendinizden sorumlu tuttuğunuz hedefleri düzenli olarak gözden geçirmek için zaman ayırın. Bu, genel ilerlemenizi kontrol etmek için bir şanstır. Ne kadar ilerlediğinize dair hızlı bir inceleme, motivasyonunuzu yükseltme konusunda işe yarar ve motivasyonunuzun etkisi azaldığında sizi tekrar yoluna sokabilir.
Programınıza ayak uydurarak, hem makro hem de mikro hedeflerinizi gerçekleştirirken neler yaptığınıza bir göz atın. Ayrıca hesap verebilirlik arkadaşınızın görevde kalmanıza yardımcı olduğundan emin olmalısınız. Çalışma kalitenizden memnun musunuz? İlerlemeniz hakkında iyi hissediyor musunuz?
İyileştirebileceğiniz alanları arayın. Motivasyonunuz kayıyor mu ve eğer öyleyse, onu güçlendirmek için ne yapabilirsiniz? Başarılarınız hakkında ne kadar güçlenmiş ve heyecanlı olursanız, bu görevleri yerine getirmeye ve hedeflerinize ulaşmaya devam etmek için kendinizi sorumlu tutmanız daha kolay olacaktır. Tüm bunlar ışığından yakınlarınızdan ve iş çevrenizden geri bildirimler istemeyi de unutmayın!
1 note
·
View note
Photo
Minik kitap kurtlarının bu yaz ilham veren kahramanlar eşliğinde yeni maceralara çıkması ve okuma tutkularını arttırmaları için kitap önerilerini hazırladık...
Hemen blog yazısını incelemek için: bkmkitap.com/cocuklara-ilham-veren-kitap-kahramanlari
1 note
·
View note
Text
#blog ara#blog bul#blog oku#minikblog#blog#minikblog oku#minik blog kitap#nietzsche ağladığında#nietzsche hakkında#nietzche
1 note
·
View note
Photo
💕Merhaba sevgili günlük Bugün tam bu moddayım diyebilirim.Kendime kızıyorum durduk yere sonra aklıma geliyor aslında benim kabahatim yok bu kadar uzun süre boş vakit geçiriyormuş gibi görünmeme...e tamam olabilir, anladık şimdi şöyle bir güzel silkelen kendine gel ayol. Tamam itiraf ediyorum biraz hayal kırıklığı var. Da kim yaşamıyor ki bunu ilk başta. Asla pes etme bırakma bak ne oluyor o zaman.Sen asıl yapılması gerekenleri yap bi..devamı nasıl olsa gelir(tabi işin ucunu kaçırmadan).Sahi bu sayfa ne zaman büyüyecek sizce, ilk günden beri güzelce takip edip hikayelere de bakanlar var.Sorduğum sorulara yanıt vermeyen, hastayken bi geçmiş olsun demeyen, tamam zoraki olmuyor(sonuçta kimse gerçekte tanımıyor birbirini). E sahi kim gerçekte tam olarak birini tanıdığını idaa edebilir ki? Di mi ama..Tamam panik yok.Burada kimseyi zor duruma sokmak değil amaç.Sadece azıcık tepki ya hu.:) deli miyim ben kendi kendime mi konuşuyorum..💕 # Seviyorum bu sayfayı 😘 #okumatif#okumakenbüyükanahtardır#okumatifözeleştiri#zweig#olağanüstübirgece#yorum#kitap#okumak#türkiyeişbankasıkültüryayınları#takip#blog#bookstagram#pc#orkide#çiçek#love#aşk#okumak#kitap#yorum#okul#study#coffeetime#hi # 🙈Bu arada Zweig’ın kitaplarından daha önce hiç okumadım(utanmadan söylüyorum işte).Elimde iki tane kitap var şimdi onları aynı anda götürüyorum( kaba bir dil mi bu).Sırada Kafes var. Kafesi okurken bu Zweig’ın güzel minik kitaplarını da okumayı düşünüyorum.🙈 # 📚Size çok güzel bir haberim olacak önümüzdeki günlerde inşallah.Fakat sayfamın büyümesine yardımcı olacak olan arkadaşlara yarayacak en çok bu haber.📚 # Sevgiler, saygılar 💕💕 https://www.instagram.com/p/Bw4Aq2mpXlf/?igshid=f6ff3xqrfqml
#okumatif#okumakenbüyükanahtardır#okumatifözeleştiri#zweig#olağanüstübirgece#yorum#kitap#okumak#türkiyeişbankasıkültüryayınları#takip#blog#bookstagram#pc#orkide#çiçek#love#aşk#okul#study#coffeetime#hi
1 note
·
View note
Text
Aşk Kitap Önerileri gatabs.com Kitap Önerileri Karantina Günlerinde Aşk | Kitap Önerileri Kitap Önerisi selaam! nasılsınız. bugün sizlere minik bir kelime oyunuyla içinizi ısıtacak, yüreğinizi hop ettirecek, sizi hislerden hislere sürükleyecek şahane aşk önerileriyle geld...
0 notes
Text
Atlatılan bir düğün telaşından sonra hepinize merhaba!
Bayağı zaman oldu buraya yazmayalı kafamı kaşımaya vaktim olmadı desem yeridir. Neyseki bin şükür bitti. Artık minik bir görümceyim nasmsmsm
Öğretmenlik mesleği ile ilgili harika bir kitap önerisiyle geldim. Şu an minik bir blog olabilirim ancak zamanı gelince belki beni öğretmenlik mesleğini seçecek olanlar ya da bölümü okuyanlar keşfederler diye öğretmenlik üzerine öğrendiğim şeyleri buraya yazıyorum. Gün gelecek buralar değerlenecek a dostlar! Şaka şakaakskfkd
Her neyse konumuza geri dönelim, bu kitabı bana canım ciğerim Kübra önerdi ona da fakülteden bir hocamız aldırmış. İçinde bir öğretmenin nasıl olması gerektiği ile ilgili, eğitim üzerine mektuplar var. Bence hemen kitaplığınızın üst rafına buncağızı yerleştirin.
“Öğretmenin tek işlevi bilgi aktarımı;-bugün olduğu gibi-bilgilerin,fikirlerin, teorilerin aktarımı ve teorileri, çeşitli görüşleri tartışarak geliştirmek mi? Bir öğretmenin tek görevi bu mu? Eğer bir öğretmenin yegâne uğraşı buysa öyleyse o canlı bir bilgisayardır. Şüphesiz bir öğretmenin bundan çok daha önemli sorumluluğu vardır. Davranışlarla ilgilenmeli,iyinin gelişimi olan bir yaşam tarzıyla öğrencilerin geleceği ile ilgilenmeli...”
Sevgiyle 🎈
15.09.18
6 notes
·
View notes
Text
Sıkıcı olmak pahasına tacizle devam.
Gazetede gördüğüm kabaca anlatılmış bir haberin üstüne yazmıştım ilk yazdıklarımı. Meğer Toptaş çok da uzağımızda değilmiş. Tumblrda takip ettiğim hatta konuştuğum insanlar yüzünden bir kaç kere yollarımız kesişmiş.
***
Türkiye’nin felsefe de Bir Nietzsche’sinin olmayışı, edebiyatta popüler bir Bukowski’sinin olmayışı büyük kayıp.
Böyle adamlar olmayınca gençlik insanların arasında insanları tanımadan yaşıyor.
***
Bukowski’nin Türkiye’de yayınlanmasına nasıl izin verildiğine hala da şaştığım edebiyat örnekleri vardır. Ortalama ahlak adına bütün sınırları zorlar ve doğallaştırarak toplumun en gerçek yüzünü ortaya serer. Alkolik bir serseri olarak aslında kendi hayatını yazdığını anlarsınız zaten.
Daha uç örnekleri nasıl anlatacağımı bilmediğimden en ağır başlısından bir örnek veriyim edebiyat dünyasına ibret kalsın. Aslında iyisi alıntı yapmam olurdu ama kitapları şimdi elimin altında değil ayrıca aramam da çok zaman alır. Bu yüzden aklımda kalanları anlatacağım.
Bizzat yazarın anıları yada kitabındaki bir karakter olarak yazar imza günü yapmış. Kızlar kuyruğa girmiş, yazarda onlara kitaplarını imzalayıp veriyor.
Bu arada bulunduğu salonu süzüp gelen kızların ne kadar güzel olup olmadığını değerlendiriyor. Kuyrukta bekleyen kızları, kendisini tahrik edip edemeyecek olanlar olarak, penisini kaldırıp kaldırmayacak olanlar olarak değerlendiriyor, sınıflıyor.
İşte ABD’li bir yazar.
Böyle pasajları okuyup geçmem. Ben Bukowski’nin imza koltuğuna önce kendim oturup, sonra o anda aklıma gelen Türk yazarları oturtarak düşünmüştüm. Onların aklından böyle şeyler geçebilir mi?
Geçebilir....
Hiç birisi Bukowski kadar cesur olup böyle bu duyguyu yazamaz ama akıllarından geçer.
En azından bazılarının geçer.
***
Aklından geçireni de geçirmeyeni de ahlaken sınıflamıyorum. Bu bir olgu. İşte insanlar böyle bir olguyu kitap okuyarak binde bir öğrenebilir. Böyle bilgileri, deneyimleri, çocukların ruhsal dünyasını gerçeklerle karartmak pahasına aileler vermeli.
Yıllar önce ben de sosyal medyada pırıltılı bakışlarıyla toz pembe dünyalarında olanların, dünyanın başka renklerini de acıyla öğreneceklerini görebiliyordum ve sanırım dalga geçilen kurtarıcılığım da burdan doğdu.
Kendimi yüce kurtarıcı saymıyordum ama hayat tecrübemle hiç olmazsa minik bir çemberin içinde kalan bir kaç insanı kırılıp incinmekten, duygusal yada bedensel olarak sömürülüp bir köşeye atılmaktan kurtarabilirim diye düşünüyordum.
Sanırım daha bu kararı aldığımda bile geç bir karardı. Kimse fildişi kulesinde yaşamıyordu. Herkes hayatın zaten içindeydi. Ben de içinde bulunduğum uzaklıktan bir yararımın olmayacağını anladım. Herkesin kendi yolunu düşe kalka yürüyeceğini kabullendim.
****
Dönelim topbaş mı toptaş mı herneyse yazardan saydığınız tiplere...
On yıldır blog yazıyorum nerdeyse, sizin bu değerli yazarınızın bir kelimesi bloğumda geçmiş midir?
Yine bundan sekiz dokuz yıl önce konuştuğum bir blog sahibi genç bu toptaşın yanından ayrılmıyor, her gün birlikte fotoğraflarını, yazılarını filan yayınlıyordu. Bir de sözde o da solcuydu. Bir yanda Nazım Hikmet şiiri koy bir yanda Toptaş. bağdaşır bir şey mi? İlke olmayınca bağdaşıyor.
Benim bütün bilgim o blogda gördüklerimden ibaret ve bana yetti. Adamın resimlerine baktım poz veriyor. Yazdıklarına baktım bir kaç satır, orda da poz veriyor. İnsanları aldatmaya yönelik süslü sözler arıyor.
Demek ki yazar değil dedim, bir daha da unuttum gitti. Bir daha o çırağı olan gençle de konuşmadım.
***
Aslında aynı sorunlar etrafında dolaşıyoruz. Şurda yakındığımızın büyük kısmı nedir? Politika adına yazdığımızın özeti nedir?
İnsanların koşa koşa, kendilerini öldürtecek, soyacak, yoksullaştıracak, ülkesini satacak, halkının kanını canını satacak, emeğini hiç edecek birilerini lider sayması değil midir?
Halkın bu gafleti sadece politikacılar konusuyla mı sınırlıdır?
Sınırlı değil.
İşte bu nedenle de yazar bile olmayan insanları yazar sanıyorsunuz.
Kimseyi de fazla suçlayamıyorum. İnsan kültürel bir varlık.
Bu gün doğan bir bebeğin yanında konuşmayın, sadece biyolojik gereksinimlerini karşılayarak büyütün. Altını temizleyin mamasını verin. Öyle büyüsün. İnsanlığın ilk basamağında takılır kalır. Sadece biyolojisi insan formunda olur. Kültürel olarak insanlıkla bir ilgisi olmaz.
5 yaşından sonra konuşma bile öğretemezsiniz. Vahşi hayvan gibi yaşayıp kedi-köpek ömrüyle 15 yaşına gelemeden ölür.
Yani çevrenizden ne alabilirseniz o kadar insansınız.
0 notes
Photo
Merhaba güzel okuyucu...
Bir önceki kitabımda da yapmıştım, yeni kitabım; "Sonra Ağlarım" ı, sana hediye etmek istiyorum. İçimden geldi. ツ
Kitabı hediye alabilmek için yapman gereken, sadece "istemek". Evet. Doğru okudun canım okur. Çünkü şöyle; "Şunu takip edersen, bunu yaparsan, falancaya yorum yaparsan" diyerek sunulan şeyleri sevmiyorum. Sen zaten canın isterse yaparsın bunları, değil mi?
Senin gibi isteyen diğer okurlar arasından, zor olsa da bir seçim yapıp ki; büyük ihtimalle bir çekilişle, hediye edeceğim cancağızım.
Öncelikle belirtmem gereken şeyler var...
Kitap yedi adet hikayeden oluşuyor ve şiddet içeriyor. Ön Söz'ü ve Son Söz'ü de paylaşacağım daha açıklayıcı olması babından. Eğer bu türü seviyorsan ya da "Dur bakayım, İklim bu kez ne yazmış, değişik bir tarz olmuş, alayım da okuyayım, merak ettim." diyorsan iste lütfen, olur mu?
Eminim ki; bir kitapsever olarak emeğe değer verdiğin için, satın almayı istiyorsun ve hatta alıyorsun güzel okur. Teşekkürler. Ama hediyemi kabul edersen de mutlu olurum. Çünkü arada, minik de olsa bir hediye almak insanı mutlu eder, biliyorum.
Pekii... Kitabımızı nasıl isteyeceksin?
Cevap veriyorum; Çok basit. Buradan veya içinde bulunduğum diğer siteleri ziyaret ederek ya da mail yazarak, herhangi birinden istediğini belirt. Dilediğini seç.
Pekii... Ben nerelerde miyim?
İşte buralardayım, bakıver bakalım...
https://www.kooplog.com/hediye-kitap-hadisesi/
https://www.nergal.com.tr/blog/iklim-dora
https://www.facebook.com/nergalturkiye
https://www.facebook.com/iklimdora/posts/3150769691646447
Ve
İstemeden önce incelemek istersen diye;
https://www.birazoku.com/sonra-aglarim
╭♥╯
Ön Söz
Merhaba Güzel Okuyucu... Öncelikle belirtmek isterim ki; şiddet içerikli hikâyeler sevmiyorsan, kitabı hemen bırak. Çünkü; maalesef konular sinir bozucu ama şunu da belirtmek isterim; gerçek hayatta hayret ve nefretle gözlemlediğin olay ve kişilerden daha kötü değil.
Okumaya başlayacaksan, iyi okumalar diliyorum. Kitaptaki hikâyeler tamamen kurgu ve hayal ürünüdür. Gerçek kişi ve olaylarla ilgisi yoktur.
Hikâyelerin içinde mecburen, olay ve karakter gereği yer alan argo kelimeler için de özür diliyorum şimdiden.
İyi okumalar... İklim’in Dora’n
╭♥╯
Son Söz
Tüm bildiklerini unut! Ön yargılarından arın, at gözlüklerini çıkart, etrafına alıcı gözle bak, söylenenlere can kulağını aç, şefkat ve sevgi dolu yardım elini uzat. Bir grup uzmanın dediğine göre; cinsel suçların altında yatan sebep, egemenlik ve güç sağlama hırsı imiş. Cinsel suç işleyenlerin %60’ı da çocukluklarında tacize, tecavüze maruz kalmış insanlarmış.
“Benim, çocuğumun ya da bir yakınımın başına asla gelmez!” deme. Eğitimin, sosyal çevren, statün, mezhebin, ekonomik durumun ne olursa olsun; her an her yerde karşına sana zarar verebilecek birileri çıkabilir; ya da istemeden ve farkında olmadan sen o durumun içinde kalabilirsin. “Olmaz” deme, olanı da yerme.
Hiç kimse isteyerek istismara uğramak, şiddet görmek istemez. Ve bu durumda kalan kişiler kötü, aciz ya da suçlu oldukları için yaşamazlar o iğrenç olayları. Suçlu olan, sadece ve sadece eylemi gerçekleştiren kişidir.
Tacize, şiddete, istismara maruz kalan birini gördüğünde sırtını dönüp görmezden gelip çekip gitme. Yardım etmenin yollarını ara ya da kendisine yardım etmesini sağla.
Mağdur kişinin yanında ol. Ona inandığını ve güvendiğini söyle. “Şöyle yapmasaydın, böyle demeseydin, şuraya gitmeseydin, bilmem ne yapmasaydın bunlar başına gelmezdi...” gibi anlamsız cümleler kurma. Ona inan çünkü şimdi inanmazsan, sonra çok ağlarsın.
Sen... Kendini Sev ve Koru! Kendini tanı. Kendine itiraf et. Çünkü; kendini sevmek ve korumak zorundasın! Kendini sev ve say. Sen kendini sevmezsen, sevilmeyi bekleme. Sen kendine saygı duymazsan, sayılmayı bekleme. Şimdi söyle; “Beni üzen herkese, istemeden ben izin verdim. Benliğime, bedenime, kadınlığıma, erkekliğime, insanlığıma saygı duymayıp beni kıranlara... Ben izin verdim! Ben, öz saygımı yitirme pahasına ve hiç uğruna ödünler verdim. Ben, kendimi buna değmeyecek insanlar uğruna üzdüğüm için; Kendimden özür diliyorum. Ve Kendimi Affediyorum.” Kendini seven ve kendiyle barışan insan, diğer insanları da sever. Güzellikleri ve güzel insan olmayı seç.
Rabbım güzel insanları hep, güzel insanlarla karşılaştırsın. Amin.
Sevgiyle. İklim´in Dora´n
╭♥╯
İçi çürümüş insanları, sözcüklerinin kokusundan tanıyabilirsiniz. Onların ruhları apse yapmıştır. İyileşmelerinin tek çaresi ise; ruhlarını bedenlerinden çekip almaktır.
╭♥╯
0 notes
Text
Sizi Yepyeni Bir Depolama Anlayışı İle Tanıştıralım!
1 oda size neyi çağrıştırıyor? Ev kiralaması ya da satın alma süreçlerinde 1+1, 2+1, 3+1 olarak karşımıza çıkan opsiyonları, fazladan bir odayı ya da fazladan kullanılabilecek bir alanı mı?
İşte tam da yaptığı çağrışımın hakkını veren bir depolama yöntemi +1 oda. PratikDepo’nun dar alanlara sığmaya çalışan şehirlilere sunduğu özel bir hizmet. Tabii ki mevcuttaki ofisinize ya da evinize +1 oda eklemiyoruz ama sizi evinize en az artı bir oda eklenmiş kadar hafifletiyoruz. Evlerinizde yaşama yer açıyoruz.
Kışlık kıyafetler, montlar, kabanlar bir hayli hacimli eşyalar. Yaz geldiğinde tümünü bir kenara kaldırıp nefes almayı hepimiz istiyoruz. Çocuğumuzun artık sığamadığı beşiğini, mama sandalyesini, pusetini, minik kıyafetlerini tabii ki her birimiz kardeşine saklamak istiyoruz Kış hobimiz kayak, yaz hobimiz dalış sporunun devasa ekipmanlarını sadece kullanacağımız zaman evimizde görmeyi hepimiz hayal ediyoruz.
Peki tüm bunlar mümkün mü?
+1 oda ile evet!
+1 oda’yı PratikDepo’nun standart depolama hizmeti gibi düşünebilirsiniz. Temelde depolama için kullanılan alan aynı. +1 oda sisteminde de depolama sisteminde de, eşya depolaması için özel olarak üretilmiş, nefes alabilen ahşap konteynerlar kullanılıyor. 4 farklı konteyner ebatı mevcut. Depolama ya da +1 oda için ihtiyaca göre istenilen ebat ve adette konteyner kullanılabiliyor. Eşyalar adresinizde, PratikDepo ekibi tarafından özenle paketlenip deponuza yerleştiriliyor. Kapısı, yedeği olmayan anahtarlar ile kilitleniyor ve anahtarlar PratikDepo ekibi tarafından kullanıcıya teslim ediliyor. Kapısı kilitlenmiş PratikDepo’lar ise uluslararası standartlardaki depo alanlarımıza götürülüp, sigortalı ve güvenli bir şekilde muhafaza ediliyor.
Peki klasik depolama hizmeti ile +1 oda’nın farkı nerede başlıyor?
Bu hizmetten yararlanmak için gerekli olan tek şey 12 aylık bir +1 oda sözleşmesi ve sözleşme süresince aynı adreste ikamet ediyor olmak. İşte bu kadar basit ve pratik…
Eşya depolaması, kitap depolaması, evrak, kıyafet, hobi malzemeleri depolaması gibi pek çok alanda +1 oda hizmetinden faydalanabiliyorsunuz.
+1 oda sözleşmesi ile, deponuzu 3 ayda 1 kez adresinize ücretsiz şekilde çağırabiliyorsunuz. Sadece sizde bulunan PratikDepo anahtarınız ile deponuzu açıp, içinden dilediğiniz eşyaları alarak +1 oda sözleşmenizin size sağladığı ayrıcalıklardan yararlanabiliyorsunuz. Boşalan alanları ise dilediğiniz eşyaları depolayarak değerlendirebiliyorsunuz.
Tüm bu işlemlerin ardından deponuzu kilitleyip, deponuzu, ana depo alanına geri götürülmek üzere PratikDepo ekibine teslim ediyorsunuz. Fazla eşyalar gidiyor, eviniz size ve sevdiklerinize kalıyor Kaynak : https://www.pratikdepo.com/blog/2019/02/20/sizi-1oda-ile-tanistiralim/
0 notes