#minarel
Explore tagged Tumblr posts
minikblogger · 1 year ago
Text
Tumblr media
1 note · View note
ismetgurbuz1994 · 1 year ago
Text
Tumblr media
Minareler
0 notes
ckardelen · 5 months ago
Text
Tumblr media
SAKIN GEÇ KALMA ERKEN GEL
Usulca gir kapıdan, zile basma. Hiç telaşlanma, ben daha dönmemişsem. Yoldayımdır, nerdeyse yokuşun dibinde, Suların kararmasını bekliyorumdur, Tuğla harmanlarından gelen yanık havanın Bahçedeki akşamsefalarına sinmesini. Güç bela dizginliyorumdur içimde Dörtnala sana koşan küheylanları.
Bütün gün kâğıttan dağlar arasındaydım, Nabzım ileri giden bir saat gibi işledi durdu. Dilekçeler, kararlar, tozlu makbuzlar: Hep adını okudum silinmiş satırlarda. Pencerede kuleler, minareler, kirli gök. Durmadan kuşlar uçtu bir bacadan. Rüzgâra karışan saçlarını gördüm Bulutlu aynalarda.
Balkonun kapısını aç, su ver saksıdaki çiçeğe. Geyikli örtüyü ser masaya, dinlen biraz. Sessizlik şaşırtmasın seni, ürkütmesin. Şehrin gürültüsü dolacak az sonra odaya, Karanlık bir yankıya dönüşecek karşı dağlarda.
Cevat ÇAPAN
9 notes · View notes
hisboslugu · 8 months ago
Text
geri dön eve, demek istiyordum en çok. çok yüksek sesle hem de. tüm şehir bir anlığına sesimden sağır olsun istiyordum. küçük bir fırtına çıksın ağzımdan. minareler devrilsin, çatılar uçsun, denizdeki vapurlar korkuyla dalgaların kuytusuna saklanmaya çalışsın ama yapamasın, batsın. öyle şiddetli bir şey olsun, deprem gibi. oturduğumuz yerde bir süre masaya tutunarak sallanalım. tuzlukla biberlik sağa sola yuvarlansınlar. kaşıkla bıçağın yerleri değişsin. saçlarım havalansın, savrulsun, gökyüzüne dağılsın. ışıklarını gördüğümüz köprü ip atlayan çocukların ipi gibi dönsün birkaç tur. çinekop bir gözünü aralayıp baksın, yine kapatsın. başladığı gibi birden dursun her şey. bakışalım. pardon, istemeden oldu, diyeyim ben biraz utanarak. bana ne diyeceğini bilemeden baksın. önemli değil, desin ağzının kenarıyla. bir parça roka atsın ağzına. ben boğazıma kadar dolmuş olayım. üzerimdeki hırkayı çıkarayım önce, sandalyemin arkasına asayım. sıcak oluyor, olsun zaman geçtikçe. masadaki sessizlik evlerin giriş kapılarından geçemeyecek boyutlara ulaşsın. geri dön diyemediği zamanlarda ne der insan karşısındakine diye düşünüyor olayım o sırada. 
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
ikinci ç.
12 notes · View notes
gurbets-world · 1 year ago
Text
Biz, kısık sesleriz... Minareleri,
Sen, ezansız bırakma, Allah'ım!
Ya çağır şurada bal yapanlarını,
Ya kovansız bırakma, Allah'ım!
Mahyasızdır minareler... Göğü de
Kehkeşansız bırakma Allah'ım!
Müslümanlıkla yoğrulan yurdu,
Müslümansız bırakma, Allah'ım!
26 notes · View notes
06chrome06 · 1 year ago
Text
SEN YOKSUN
sen yoksun
deniz yok
yıldızlar arkadaşım
ya bu gece harika bir şeyler olsun
yahut bir bomba gibi
infilak edecek başım
ağzımda eski mısralar uzanıp kalmışım
istanbul minareler odamda gibi
gökyüzü temiz ve parlak
işte kolkola girmiş en mesut günlerimiz
muhalif bir rüzgar karşı sahilden
fosforlu ışıklarıyla gökyüzü bir deniz
havada kanat sesleri
ve çılgın kokular
deniz yok
yıldızlar uzaklaşıyor
ben yine yalnız kalıyorum
istanbul minareler kaybolmuş
sen yoksun
. Attila İLHAN
Tumblr media
32 notes · View notes
bunudaburayayazdim · 11 months ago
Text
İki Kule
Olaylar 528 yılında başlıyor. Galata Kulesi tüm heybetiyle yavaş yavaş İstanbul'un en güzel kızı olan Kız Kulesi karşısında yükselmeye başlamış. Günümüze gelen bu büyük aşk da daha bu sırada başlamış.
Tabi bu büyük aşk, sanılandan da imkansızmış. Aradaki mesafe kavuşmalarını adeta yasak kılmış. Bir gün Galata Kulesi Hezarfen ile mektuplarını yollamak istemiş bu güzeller güzeli kıza.
Hezarfen kabul etmiş etmesine ancak aksilik bu ya rüzgar denizin yakın arkadaşıymış, alıp kaçırmış bütün mektupları denizin derin ceplerine. Kız Kulesi görmüş elbet Rüzgar ile Deniz'in oyununu, kuşlar ile şarkılar söylemiş Galata Kulesi'ne.
Bir akşam vakti, etrafta kimse yokken ansızın kaybolmuş iki kule, tek gecelik bir kaçamak, bir çocuğun doğuşuna sebep olur.
Ancak minareler baskın gelir ve çocuğu uzaklara, Lizbon'a kaçırırlar. Kimse anlamasın, bulmasın diye de adını değiştirip Belem Kulesi yaparlar. Yazıktır ki kaderi değişmez, tıpkı anne ve babası gibi bir hapishane olarak kullanılır bir dönem Belem Kulesi ve sayısız ruhu hapseder içine.
Bu aşkı reddedenler için ise en büyük kanıtı Sunay Akın şu cümlelerle sunar:
Belem Kulesi görünüş olarak aynı babası olan Galata Kulesi'ne benzer ve kayalıklar üzerinde kuruludur, tıpkı annesi Kız Kulesi gibi.
11 notes · View notes
duygubocek · 23 days ago
Text
babetlerimi yere sertçe vurarak yanında yürüyorum. sokaktaki tüm ilgiyi üzerimize çekiyoruz. direksiyonun başına geçiyorsun. beyaz mustanginin kaportasına kalçamı yaslayıp çürük vişne rengi çantamdan çıkarttığım sakızı ağzıma atıyorum. leopar desenli mini eteğimi biraz daha yukarı çekiyorum. dantelli çoraplarımı diz hizamda düzeltiyorum. doğal kıvırcıklarımı daha çok seviyorsun ama ben her gece bigudilerle uyuyan takıntılı bir kızım, düzeni seviyorum. düz yürüyorum. sabahlığımın önünü bağlayıp balkona çıkarken gözüme yamuk gözüken tabloyu düzeltiyorum. çizgilerden taşırmıyorum. çizgilere basmıyorum. çizgileri düz çiziyorum. kollarının arasındayken omzundaki beni öpebilmek için yeleğinin içine giydiğin tişörte karışıyorum. saatine bakıp gitme vaktinin geldiğini söyleyene dek gözlerinle beni fotoğraflamana izin veriyorum.
bar balkonunda fotoğraflarını çekiyorum. kırmızı deri ceketinin yakalarını düzeltiyorsun. ceketinle aynı renk tırnaklarımı saçlarına geçirip dağıtıyorum. dirseklerini demir korkuluğa yaslayıp bayık gözlerle kamerama bakıyorsun. her flaş patlayışında göz kapağındaki simler ışıldıyor. dudaklarının arasında bir sigara var, ikimiz de aynı anda sana doğru sönüyoruz. sönen sokak lambalarını koşarak yakıyoruz. sağ elinde topuklu ayakkabılarımı tutuyorsun. sol elinde benim elim. saçlarım parlatıcıma yapışmış, soluklanmak için yaslandığım bankamatiğin loş ışığında hepsini kulağımın arkasına itiyorsun. adımın baş harfi. tanıştığımız gün de aynı küpeleri takıyordum.
yaşadığımız sahil kasabasında mevsimlerden yaz. ufukta batan güneşin ışıkları tamirhanenin duvarındaki renkli lastiklere yansıyor. ahşap kapı çan sesiyle birlikte açılıyor. ruganlarının çıkarttığı topuk sesi gittikçe yükseliyor. önce jantlarındaki tırtılları sonra seni görüyorum. ağzında bir buğday sapı döndürüyorsun, dünyam döndü sanıyorum.
o günden beri zincirler koptuğunda sana geliyorum. işaret parmağının uzandığı bir yıldız var. ikimiz de sana doğru yanıyoruz. yüzünü aklımda tutabilmek için hızmalarını ezberimden sayıyorum. yüzümde bir ben var, sen çok seviyorsun. sende bir ben varım, o kızı çok seviyorum. dağınık kitaplığını, ütüsüz giysilerini ve yamuk el yazını öyle çok seviyorum ki. sen karşımda uyurken bile bana bakan gözlerini özlüyorum.
avcuma kaç fındık sığacağını merak ettiğin bahçede yürüyorum. fındık kabukları bana gözlerini hatırlatıyor. keşke düz yürüdüğüm kadar düz düşünebilseydim. olmayan şeyler görüyorum. çakıl taşları tırnaklarına, çilek akenleri çillerine, kuş tüyleri saçlarına benziyor.
sevgin korktuğum tüm okyanusları doldurdu. merdivensiz kumdan bir şato yapıp içine beni koydun. baktığın yön, attığın adım yolum oldu. ben senden önce geniş masalarda büyük kararlar alan uzun boylu, sivri dilli, sert bakışlı, dik başlı bir kadındım. şimdi oturduğum sandalyede ayaklarım yere değmiyor. yan tekerler olmadan dengemi sağlayamıyorum. sen açmadıktan sonra hiçbir kapının kulpunu bulamıyorum. haritayı ters tutuyorum. pusulam şaşıyor, kutup yıldızı sönüyor. yosunlarla küsüşüyorum, karınca yuvalarıyla bozuşuyorum, minareler yıkılıyor.
sen yanımda yokken tost ekmekleri yandı, patatesler çiğ kaldı. çorba tuzsuz oldu, bal şekerlendi. sen yanımda yokken en sevdiğim eteğimin fermuarı sıkıştı. topuğuma sakız yapıştı. küpemin tekini kaybettim. tüm boşlukları sana benzettim. bende bıraktığın boşluğu bile parçalara bölüp raflara dizmek istedim. çekmecelerden kokun taştı. ne giysem yakışmadı. örgülerim toka tutmadı. dirseğimdeki sıyrık kapanmadı. dizimdeki yara dikiş tutmadı. parktaki kuğu adını sayıkladı. tırnağım kökünden kırıldı. sen yanımda yokken kalbim çok kırıldı. parmağımdaki dikeni çıkaramadım, nereye dokunsam izin battı. tüm sular boyumu aştı. sen yokken gözüm yaşlı kalmadı ama kimse bana sen gibi yaklaşmadı. kimse senin kadar yakışmadı.
ne zaman diz dize oturmuş iki aşık görsem ayrılığı hatırlıyorum. ben seni geniş zamanda sevmek istiyorum. seni başka hayatlarda tekrar tekrar sevmek istiyorum. biz bir gün öleceğiz ve yeniden doğacağız. sen nazlı bir küstüm çiçeği olacaksın, ben tam bitişiğinde tohumlanan bir müge olacağım. gülmeni umup şakalar yapacağım, oyunlar oynayacağım seninle. sende güneşi ve suyu bulacağım. boyum sana doğru uzayacak. biz bir gün öleceğiz ve yeniden doğacağız. sen evcimen bir iran kedisi olacaksın, ben fırlama bir tekir olacağım. önüne uzanıp bahçeyi seyrettiğin camın pervazına çıkıp ip yumaklarıyla aklını çeleceğim. kaptığım tüm balıkları ve en güzel kutuları kapına getireceğim.
en başa dönüp her şeyi düzeltiyorum. annemle telefonda tartışmıyorum. evden kapıyı çarpıp çıkmıyorum. bisikletimi sinirle sürmüyorum, zinciri atmıyor. sen tamirhanenin kapısını aralarken ben üç adım ardındaki mavi bisiklet yolundan geçip gidiyorum. biz hiçbir zaman gözlerimize hangi renk düğmeler takacağımız hakkında konuşmuyoruz. köpeğimden haberin olmuyor, kedinle uyuyakalmıyorum. gözyaşlarını silmiyorum hiç. sesinden şarkılar dinlemiyorum. şarap içip çok ağladığım gecelerde yüzümü iki avcunun arasına alıp “sen benim canımdan bir parçasın, istesem de yabancı olamam sana” demiyorsun bana.
bir sabah misafir çocuğunun yamulttugu çerçeveyi düzeltesim gelmiyor. bir akşam ceketini tekli koltuğa atmak yerine vestiyere asıyorsun, aynı anda şaşırıyoruz. bir rakam farkıyla numaramı çeviriyorsun, yanlış numara diyip kapatıyorum. geniş zamanlar masallarda olur. benim saçım sarı değil ve uzamıyor, zaten sen de söylediğim şarkıyı duymuyorsun.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
3 notes · View notes
endergelisenataklar · 1 year ago
Text
sınavda çıkmayacak sorular.
teşekkür ediyorlar, çok yaşıyorlar, işe geç kalmıyorlar. çeyrek altını önemsiyorlar, küresel ısınmayı ve beş çaylarını. ortadoğu’yu ihtiyaç halinde seviyorlar, gökdelenleri her haliyle, eve geç gelmeyi borsaya bağlıyorlar, geriye kalanları astrolojiye. 'konuşan tartı'lardan korkmuyorlar bir de.
-ben bazen korkuyorum-
artis diyorlar erken ölenlere. bir akşamüstü her yer kalabalık. her yer kalabalık, üzgünüz yeteri kadar ve rimbaud mahkemelerde sanık. sırayla ölüyor kumbarası kırılmış çocuklar, tez konusu bile değiller. içinde ortadoğu geçmeyince şiir de olmuyor, bir şeyler kahrolsun!
-işgal edilmiştir inandığımız tüm çiçekler!
stratejik bir aşk yaşıyorum devlet görmesin, keşişleri hemen soboleyin, bu saklambaç bizden uzak, kavimler göçü konumuz değil, seni seviyorum! ideolojiler söylüyorum dünya kurtarmak isteyenlere ve çok rüya görüyorum. insanı anlamakla meşgulüz, üstelik görünürde hiç ipucu da yok. ben bazen korkuyorum, annem duruyor hemen kalbime, beni hep yanlış öldürüyorlar anne diyesim geliyor. sonra cihad geliyor aklıma, cihad’ı çok seviyorum
-ama bunları coğrafi keşiflerle açıklayamam-
çocuğu okula yazdırıyorlar, merkez sağ’ı ve dedikoduyu çok seviyorlar, üniter yapı diyorlar, uluslararası toplum, en az iki yabancı dil. minareler gölge ediyor, başka ihsan da istiyorlar. akşam ezanında eve giriyoruz, üzgünüz yani gereği kadar. demokraside ısrar ediyorlar bir de, ben rahatça ölsek diyorum. yemeklerden sonra pişman oluyorlar, kravat takıyorlar, az seviyorlar, aşık olamıyorlar, çok şişmanlıyorlar ve hiç gülmüyorlar.
-manavlar da şiire inansın diye kırmızıydı belki elmalar-
elmalar deyince aklıma annem geliyor ve taksitli sancılar. bir yanağın elma oluşunu, devrik cümlelerle düşünüyorum.
-sigortalı bir işe girmeden âşık olunmuyor-
17 notes · View notes
aynodndr · 1 year ago
Text
Nazim Hikmet RAN - Hep KAHIR !
Yorum: TILSIM DeM
Dur! bırak kaynasın kahvenin suyu,
Bana İstanbul'u anlat nasıldı?
Bana boğazı anlat nasıldı?
Haziran titreyişlerle kaçak yağmurlar ardı
Yıkanmış, kurunurmuydu yine o yedi tepe
Ana şefkati gibi sıcak bir güneşle
İnsanlar gülüyordu de
Trende, vapurda, otobüste,
Yalan da olsa hoşuma gidiyor, söyle.
Hep kahır, hep kahır, hep kahır
Bıktım be...
Dur! bırak, kalsın, açma televizyonu
Bana istanbulu anlat nasıldı?
Şehirlerin şehrini anlat nasıldı?
Beyoğlu sırtlarından yasak gözlerimle bakıp
Köprüler, sarayburnu, minareler ve halice öv
Diyiverdin mi bir merhaba, gizlice
İnsanlar gülüyordu de
Trende, vapurda, otobüste
Yalan da olsa hoşuma gidiyor, söyle.
Hep kahır, hep kahır, hep kahır
Bıktım be...
Dur! bırak, kımıldama, kal biraz öylece n'olur
Kokun istanbul gibidir, gözlerin istanbul gecesi
Şimdi gel sarıl, sarıl bana kınalım
Gökkubbenin altında ordada beraber
Çok şükür diyerek yeniden başlamanın hayali
Hasretinin çölünde sanki bir pınar gibi
İnsanlar gülüyordu de
Trende, vapurda, otobüste
Yalanda olsa hoşuma gidiyor, söyle.
Hep kahır, hep kahır, hep kahır
Bıktım be...
"Nazım Hikmet Ran'in şiirinden alınmıştır."
12 notes · View notes
nargibi · 1 year ago
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
alman çeşmesi, şerefeler, minareler, saadet zincirimiz
15 notes · View notes
sensussinyor · 1 year ago
Text
Açılın ben minareciyim olayını yalnızca doktorlar kullansın, minareler ölmesin.
11 notes · View notes
sardunyalardasoldu · 2 years ago
Text
Her zaman ileride nasıl yaşarım diye sorgulardım hayatımı . Nerede , nasıl, kiminle veya kimlerle yaşarım diye sorgulardım. ...Ama ...
Derlerdi de inanmazdım amadan önceki her şey yalan diye gerçekten de öyleymiş.
Hiç nasıl ölücem diye sorgulamazdım sorgulardım da hemen konuyu değiştirirdim kafamda, cesaretim yoktu pek, kaçardım ama neredeyse bir aydır nasıl ölücem , ailemle beraber bir enkazın altında mı kalarak ya da kimden önce , kimden sonra diye sorguluyorum sorularım da bunlar değil . Mesela annemden , babamdan kardeşlerimden önce ölücek miyim? olursa öyle olsun diyorum çünkü diğer türlüsünü kaldıramam gibi hissediyorum .
Tabi ölümden beter dediğim şeyler de var
Ezanların sesini eskisi gibi yüksek sesle duyamıyoruz evlerimizin içine girmiyor artık minareler kalmadı çünkü
Akşam 6 dan sonra hayat yok mesela burada
Her yere bir ıssızlık bir kimsesizlik çöküyor
Babam eve ne zaman gelicek diyorum mesela kendisi inşaat da çalışıyor çünkü
19 yaşıma böyle ölümü tam ensemde hissederek girdim
Binlerce insan ölürken kendime iyi ki doğdun diyemedim mesela
Uyumaktan korkuyorum artık çünkü eskisi gibi rüyalarla geçmiyor gecelerim kâbuslarla uyanıyorum mesela
En kötüsü de belirsizlikle geçiyor her şeyimiz öylesine yaşıyormuşuz gibi
Yanlış anlaşılmasın bu bir isyan değildi Yüce Rabbimin bir imtihanı bunun gayet bilincindeyim sadece her şeyin medyada olduğu gibi olmayışını anlatmak istedim biraz . Kefene sarılmadan toprağa verilen binlerce insan gördük . Kimliği tespit edilmeyen insanları ya da kayıp kişilerimizi whatsApp gruplarımızda paylaştık sevdiğimiz insanların, sohbet ettiğimiz , selamlaştığımız insanların ölümünü yada yaşadığını hikayelerden gördük.Velhasıl kelam Rabbim hayırlı ölümler nasip etsin .
34 notes · View notes
ahgelgorbeniaskneyledi · 1 year ago
Text
Biz,kısık sesleriz...minareleri,
Sen,ezansız bırakma Allahım!
Ya çağır şurda bal yapanlarını,
Ya kovansız bırakma Allahım!
Mahyasızdır minareler...göğü de,
Kehkeşansız bırakma Allahım!
Müslümanlıkla yoğrulan yurdu,
Müslümansız bırakma Allahım!
Bize güç ver...cihad meydanını,
Pehlivansız bırakma Allahım!
Kahraman bekleyen yığınlarını,
Kahramansız bırakma Allah’ım!
Bilelim hasma karşı koymasını,
Bizi cansız bırakma Allah’ım!
Yarının yollarında yılları da,
Ramazansız bırakma Allah’ım!
Ya dağıt kimsesiz kalan sürünü,
Ya çobansız bırakma Allah’ım!
Bizi sen sevgisiz,susuz,havasız;
Ve vatansız bırakma Allah’ım!
Müslümanlıkla yoğrulan yurdu,
Müslümansız bırakma Allah’ım!
(ARİF NİHAT ASYA)
Hayırlı Cumalar 🇹🇷
#bende_boyleyim_iste
#freepalestine🇵🇸
#ziyonistteror
#bizimdebirhayalimizvar
#birgünelbette
#gazaunderattack
#HayırlıCumalar
17 notes · View notes
hisboslugu · 2 years ago
Text
sen yoksun, deniz yok, yıldızlar arkadaşım. ya bu gece hârikalı bir şeyler olsun yahut bir bomba gibi infilak edecek başım. ağzımda eski mısralar uzanıp kalmışım. istanbul minareler odamda gibi. gökyüzü temiz ve parlak. işte kol kola girmiş en mesut günlerimiz, muhalif bir rüzgar karşı sahilden. fosforlu ışıklarıyla gökyüzü bir deniz, havada kanat sesleri ve çılgın kokular. deniz yok, yıldızlar uzaklaşıyor, ben yine yalnız kalıyorum. istanbul minareler kaybolmuş, sen yoksun.
30 notes · View notes
odamdaboceksesleri · 1 year ago
Text
"Hiç bilmeseydim testileri yatakları develeri
Çekip giderdim gelmemeye
O en eski yalnızlığım çekip gitmiş
Gelmez artık
Nedendir anlamadım
Kendi ülkeme yıldızlar değmez, sular akmaz
Yağmur işlemez ağaçlarıma
Bırakmaz beni kalabalık
Çünkü çarşılardan geçtim
Neden öldüğümü anlamayacaklar
Doğururken de bilmediler bunu
Minareler gösterdiler yalnız, hep elimden tuttular
Üstelik üzüldüler benimle oldukça ağladılar
Kim bilir nerelerden düştüm
Nerelerim kanadı hiç anlamadılar"
6 notes · View notes