Tumgik
#masa üstü
sominebarbeku · 2 years
Text
Masa Üstü Şömine
Şömineler geçmiş zamanlarda, genel anlamıyla, bulunduğu ortamı ısıtmak ve sıcaklık vermek için inşa edilse de, günümüzde estetik bir görüntü sunmak için de inşa edilmektedir. Fakat her zaman şömine için inşa ettirecek bir alan bulamayabiliyoruz. Bu gibi durumlarda ise alabileceğiniz masa üstü şömine modelleri bulunmaktadır. Masa üstü modellerinde gerçek ısı ve alevler bulunmaz. Tamamen estetik bir görüntü oluşturmak adına alınması gereken bir şömine modelidir. Masa üstü modelleri çok fazla çeşitlilik göstermekle birlikte, istenilen tasarıma göre de üretilebilmektedir. Evinizin veya bulunduğunuz ortamın bir köşesine rahat bir şekilde koyabilirsiniz. Masa üstü modellerini incelemek ve daha detaylı bilgi alabilmek için web sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.
0 notes
Text
Teyze Kızının Eltisi! (3) (Murat 45 Y., Aydın)
Perdenin arkasında Hale'yi bekliyordum. Birkaç dakika sonra telefonum çaldı. Hale arıyordu, galiba dinletmeye devam edecekti. Açtım telefonu. Hale, "Bak Mustafa, bu kadar yakından ve çok fotomu sanırım hep arka bahçeden çektin?", Mustafa, "Evet ama kızmayacağım demiştin!". Hale, "Kızmadım, beni bu kadar beğenmen hoşuma bile gitti!", Mustafa, "Çok güzelsin abla!". Hale, "Teşekkür ederim, ama bak birileri görür hem senin hem benim için iyi olmaz!", Mustafa, "Duramıyorum ki!". Hale, "Durman lazım, hem bak bir sürü fotom var zaten, onlara bakıp boşalıyor musun?", Mustafa, "Günde birkaç kez!". Hale, "Bugün yaptın mı?", Mustafa, "İki kez!". Hale, "Tekrar yapacak mısın? Bunları seninle konuşmak çok daha heyecanlandırdı, görüyorum zaten!", Mustafa, "Hale abla yaa!". Hale, "Sen beni hergün siktiğini hayal et, sonra da Hale abla yaa! Bak Mustafa, bir anlaşma yapacağız!", Mustafa, "Nedir abla?". Hale, "Bu akşam ve yarın gözüme gözükmeyeceksin, Çarşamba günü sana kararımı bildireceğim, ne yapacağımızı düşünüp buna bir hal yolu bulacağız, tamam mı?", Mustafa, "Tamam abla!". Hale, "Bak söz verdin ve bu konuşmalar aramızda kalacak!", Mustafa, "Söz abla, valla söz, ama fotolar kalacak değil mi?". Hale, "Şimdilik kalsın, şimdi ben gidiyorum, söz verdin, ona göre iki gün gözüme gözükme!", Mustafa, "Tamam abla, söz!".
Baktım Hale kapıdan çıktı, bana doğru gülümsüyordu. Evine gelip içeri girdi. Kapıya sırtını verdi. "Dinledin mi aşkım? Bir ara baktım kapanmış, sonradan farkettim!" dedi. "Evet! Gel bak!" deyip perdenin arkasına götürdüm, Meleği siktikten sonra yere boşalttığım döllerimi gösterdim. Hale, "Ben de çok fena azdım, az kalsın siktiriyordum. Ama şimdi boşalmam lazım!" deyip aleti koyduğu çekmeceden aldı. Amcığına soktu, "Aşkım gel buraya ağzıma ver!" dedi. En fazla 5 kez kökledi amına aleti, daha yarağımı iki kez ağzına sokarken inleye inleye orgazm olmaya başladı. Ardı ardına aleti içine köklediğinde her köklemede hıçkırır gibi ses çıkarıyordu. 5 dakika sonra eli yorulup alet amcığından düşene dek devam etti...
Sonra bir şey olmamış gibi kalkıp, "Acıktın mı aşkım?" dedi. Sofrayı içeriye kurduk mecburen, normalde verandada yemek isterdim, ama ayrıca arka kapıyı kapatıp perdeleri de sonuna kadar kapadık. Masayı kurup rakıları koyduk. Tam o sırada arka camlı kapı çalındı. Hale beni içeri odaya gönderdi. Az sonra bana seslenip, "Hayatım gelebilirsin dedi. Odadan çıktığımda, Melek üzerini değişmiş ama yine kısa kırmızı bir plaj elbisesi giymişti. Hale, "Melek, bu bahsettiğim sevgilim Murat! Aşkım, bu da komşum Melek!" dedi. Yarım saat önce iki kez siktiğim kadınla yeni tanışıyor gibi yaptık.
Hale, "Hayatım, tamam Murat arkadaşlarından birini ayarlayacak yazınca merak etmiş, müsait misiniz diye sordu, müsaitiz dedim. Sakıncası var mı senin için?" dedi. "Ne sakıncası olacak? Memnuniyet duyarım!" dedim Meleğe bakıp. Masaya bir kadehle bir tabak daha koyuldu. Karşımda iki inanılmaz sexy kadın oturuyordu. O sırada karım aradı. Telefonu alıp içeri gittim. "Otele geldim, şimdi çıkıp meslektaşlarla yemek yiyeceğiz, üzerimi değişip ineceğim, aşağıda bekliyorlar!" deyip kısa kesip kapattım...
Melek ortaya direk lafı attı. "Akşam üstü Mustafa'lardan çıkıyordun, bakkala giderken gördüm, ne iş?" dedi. Hale, "Yemek götürdüm, ama neler gördüm neler!" dedi. Melek, "Ne gördün kız?" dedi. Hale bana dönüp, "Şey aşkım, laf arasında unuttum söylemeyi, en çok sevdiği fotoğrafımı içerdeki bilgisayara yükledim dedi ya, ben domalmışım Ayhan da arkamdan götüme girmişken foto çekmiş, biz arka taraf kapalı, ağaçlar ve site duvarı var ondan sonrası da boş tarlalar diye rahat hareket ediyoruz. Site dışına çıkıp erik ağacının arkasından benim her türlü fotomu, hatta zoomlayarak çekmiş!" dedi. Sonra da kısaca tüm gün Mustafa ile ilgili olayları, sonrasında da bizim yaşadıklarımızı ayrıntılı olarak hem de herşeyi açık adıyla anlattı.
Masa altında benim yarak yine hareketlenmeye başlamıştı. Hem Hale, hem melek sandalyelerinde kıpırdanıp duruyorlardı, eminim sulanan amcıklarını sandalyelere sürtüyorlardı. Melek Hale'ye, "Eee, siktirecek misin? Murat bey ne der buna?" deyip bana dönüp baktı. Ben de, "Ben bugün yaşananlardan çok zevk aldım. Ama sonuçta onun kararı! Yalnız..." dedim Melek'in gözlerinin içine bakıp, "Hayatımda ilk kez Hale'yle grup seks yapmanın hayalini kurdum bugün, müthiş zevkli, o isterse neden olmasın?" deyip Hale'ye döndüm. O an Hale konuşamadan Melek atladı lafa, "Ben de böyle bir sevgili istiyorum!" dediğinde, Hale, "Hopppp sahipli yavrum, başka kapıya!" dedi. Melek te, "Yemedik sevgilini!" dedi. (Oysa yemişti, beni değil ama yarağımı). Gülüşmeye başladık, kadehler şerefe kalktı.
Hale, "Açıkcası kararım net. Grup seks istiyorum ben, ama Mustafa'nın doğru kişi olduğunu düşünmüyorum. Tek sevişeceksem, zaten Murat'ım beni deli gibi sikiyor, o yüzden hayır diyeceğim! dedi. Elinde kadehiyle gelip yanıma oturdu, yanağımdan öpüp, başını omzuma koydu. Melek kalkması gerektiğini biliyor, ama bir türlü kalkamıyordu. Hale bir elini atmış yarağımı okşuyordu, yarağım zaten hazır kalkıktı. Hale birden aklına gelmiş gibi kafasını Melek'e çevirip, "Baksana hayatım, bugün beni kaç kez sikti sayamadım, ama halen kaskatı, acaba yetmiyor muyum, yardım gerekiyor gibi?" dedi.
Melek yerinden kalkıp yanıma diz çöktü. Şimdi iki yanımda iki kadın, biri dudaklarımı öpüp yalarken diğeri yarağımı önce eline sonra da ağzına aldı. Öğlen geldiğimde Hale'yi iki erkek sikmeyi hayal eder konuşurken, birden ben iki kadınla sikişecek haldeydim. Hale kalkıp aleti getirdi ve Meleğe, "Bak sevgilim bana ne hediye almış!" dedi. Melek yarağımdan ağzını ayırmadan göz ucuyla bakıp tekrar taşaklarıma ve yarağıma yumuldu. Hale bacaklarını açıp aleti elime verdi ve "Aşkım hadi, hediyemi ver bana!" dedi gülümseyerek, sonra da, "Benim sana hediyem nasıl?" dedi Melek'i işaret edip. "Sen süper bir kadınsın!" dedim...
Koltuğa geçip, onlar birbirlerini öperken, ikisini de koltuğa domaltıp sırayla siktim. Aleti Hale'nin amına soktuğumda, yarağımı da Melek'in amcığına gömüp pompalıyordum. Belki iki saat bu şekilde sikiştik. Cial*s ve gün içindeki defalarca boşalmak semeresini vermiş boşalamıyordum. Kasıklarım, belim ve ayaklarım ağrıdan çatlarken gidip masaya oturdum. Onları izlemeye başladım. Yaklaşık yarım saat kadar aletle ve parmaklarıyla birbirlerini amdan götten siktiler. Sanırım ikisi de bugün en az 10'ar kez orgazm olmuşlardı. En sonunda yığılıp kaldılar koltukta...
Ben rakı içmeye devam ederken, Melek kalkıp giyindi ve "Ben gidip uyuzum gelmiş mi bakayım, gelirim!" dedi. Hale gelip karşıma oturdu ve "Hayatım emrivaki gibi olmadı değil mi, birden aklıma geldi, neden birini arayalım ki, Melek hazır dedim kendimce, memnun musun?" dedi. Kendime çekip öperek, "Buna hangi erkek hayır der ki?" dedim. Hale de, "Daha pilin bitmedi mi, vay sevgilime bak!" deyip kıkırdadı.
Saat 23:00 civarı Melek elinde viski şişesi ile gelip, "Benimki gelmemiş, not yazdım Hale ile rakı içiyoruz, belki orda kalırım diye, gelirse okur!" dedi. Ben de, "Eee, anlatın bakalım, birini daha bulayım mı?" dedim. Hale fırladı önce, "Şimdilik biraz bunu sindirelim aşkım!" dedi. Melek, "Bence bakınsın, ama evet şimdilik bunu sindirelim!" dedi. Aklımdan geçen isimleri ve özellikleri anlattım. Rakıdan sonra viskiye geçtik. O ara Ayhan aradı, Hale onunla konuşmaya başladı. Elinden çekip kucağıma oturttum. Üçümüz de çırılçıplaktık zaten. Hale kalçalarını oynatıp yarağımı amına aldı. O anda da, "Immmm!" diye bir ses çıkardı, sanırım alkolün etkisiyle umrunda değildi. Ayhan sordu, "Ne oldu?" diye. Hale, "Ya Melek'le viski içiyorduk da, bardağı taşırdım!" dedi.
Salak Ayhan racon keser gibi, "Ahmet salağı yok değil mi?" diye sordu, oysa telefonun hoparlörü açıktı. "O adamın sana bakışlarını sevmiyorum!" diye de ekledi. Hale, "Sen adamın karısına nasıl bakıyorsan, o da bana öyle bakıyor, kadın verse sikeceksin ama, değil mi?" dedi. Bu arada kucağımda oturup kalkıyor, dudaklarını ısırıyor, zevkten sesler çıkarıyor, ama her seferinde konuşma arasına sıkıştırıyordu. Karımın böyle bir şey yapamayacak kadar seksten uzak olduğunu bilirken bile, karım bu sesleri telefonda çıkarsa anlardım kesin. Ama Ayhan sanki anlamıyor, habire konuyu yayıyordu, onun da alkollü olduğu belliydi.
Hale bir sigara yaktı, halen kucağımda oturup kalkarken kocasıyla telefonda konuşuyordu. Melek kalkıp geldi ve Hale'nin göğüslerini emmeye başladı. Hale sesini çıkaramıyor, kıvranıyor, telefonu kapatmaya çalışıyor, ama Ayhan konuştukça konuşuyordu. Ayhan en sonunda, "Melek karşında mı?" dedi. Hale, "Evet!" dedi artık kısılan sesiyle. Ayhan, "Ne giymiş?", Hale, "Kırmızı!" dedi. Bunu daha öncede konuştukları belliydi. Ayhan, "Uhhhh! Konuşamıyorsun sanırım hayatım?" dedi. Hale, "Hı hı! dedi. Ayhan, "Ben şimdi 31 çekmeye gidiyorum, iyi geceler!" deyip kapadı telefonu. Hale, "Her zamanki gibi, senden bahsetmeden kalkmıyor yarağı!" deyince, Melek kahkahayı patlattı.
Yatağa geçtik. Sırtüstü yatıp ellerimi enseme koydum ve "Sevişin!" dedim. Sabah yola çıktığımda aklıma gelmeyecek şeyler yaşıyordum. Alet ortada, bir birinin amında, bir diğerindeydi. Bu arada şakacıktan birbirlerini itip yarağımı ağızlarına almaya çalışıp sonra da yarağımdan kaldırdıkları dudaklarını öpüyor yalıyorlardı. "Murat sen çok şanslısın!" dedim yüksek sesle, ikisi de bana bakıp gülerek yarağımı iki tarafından dibine kadar yalamaya başladılar. Akıtacak dölüm kalmamıştı. Sikişiyor, dinleniyor tekrar sikişiyorduk...
[Murat]
86 notes · View notes
ikincisira · 2 years
Text
Acilbilgisayar - Gold
Bilgisayarcı en fazla aranan ve ihtiyaç duyulan meslek ustalarından biridir. Bilgisayarların tamiratını, donanımsal ve yazılımsal bakımlarını ve teknik ihtiyaçlarını gerçekleştirirler. Bilgisayarımız, iş konusunda da özel hayatımızda da çok önemli yer tutar. Bilgisayar kadar kamera ve benzeri elektronik sistemler de hem iş yerlerimizde, hem evlerimizde yoğun şekilde yer bulmaktadır. Günümüzün gerektirdiği teknolojik adaptasyonda, güçlü kalabilmek ise bu elektronik ürün ve sistemlerin sağlıklı şekilde çalışabilmesi ile mümkün olabilmektedir. Bilgisayar, güvenlik kamera ve sistemleri, tablet ve benzeri elektronik cihaz ve sistemlerin teknik bakımı, kurulumu ve güncelleştirme hizmetlerinde kusursuz hizmeti ile farklı bir konumda bulunan Acil Bilgisayarcı, çözüm ortağı olmaya devam ediyor ediyor.
En yakın bilgisayarcı olarak daima yanınızda ve yardıma hazır olan firma, her markaya ait cihaz için bakım ve servis ihtiyaçlarını, adreste gideriyor. Ayrıca web tasarımı ve yazılımı konusunda çözümler sunuyor ve SEO çalışmaları konusunda önemli bir hizmet aktarıyor. 1999 yılından bu yana aktif olarak bilgi ve birikimini müşterilerin problemlerini çözmek için kullanan firma, uzman ekibi ile kesintisiz yardımı sürdürüyor. Cep telefonu, tablet, dizüstü bilgisayar, masa üstü bilgisayar, kamera olmak üzere pek çok çeşit elektronik cihaz için doğru doktorunuz, hızlı çözüm sağlayıcınız olan firmayı, internet sitesi üzerinden yakından tanıyabilirsiniz. Riske girmeden hızlı ve güvenilir hizmet için doğru tercihiniz olacak.
630 notes · View notes
semantin · 3 months
Text
Yıl 2008 Bursa'da oturuyoruz. Evde coşkulu bir maç heyecanı var. O zamanlar masa üstü bilgisayarımız var salonda duruyordu. Abim her gün milli marşları açıp bizi gaza getirirdi ve maç akşamları inanılmaz kalbim dorukta olurdu. İlk Tarkan'ın şarkısını duyduğumda o hayran olma halimi bile hatırlıyorum. Aşırı beğenmiştim marşı. Hatta bir kağıda sözlerini yazıp ezberlemeye çalışmıştım. (Disleksi duyarak ezberlememi hep engelledi) Ve Bursa'da evlerin hep terasları olur. Gidenler bilir. Bizim terasımız çok manzaralı ve yüksekti çevreye göre. Çamaşırları oraya asardık. Annemde genelde bana astırırdı çamaşırları. Saatlerce bir makina çamaşırı asmazlığım olurdu, çünkü kendi kendime klip çekerdim şarkı söyleyerek. Bazen annem kardeşimi gönderirdi ardımdan artık eve gelmem için. Yine bir gün çamaşır asmaya gidecem diye Tarkan'ın Marşı'nı ezberleyip avaz avaz bağırarak söylemiştim. O kadar keyif almıştım ki. Anlık bu anım aklıma geldi. Allah'ım ne kadar güzel günlerdi. 12 yaşındaki halime sarılmak istedim.
17 notes · View notes
yakazakalb · 5 months
Text
Tumblr media Tumblr media
Sabah kalktım erkenden. Ders çalışıp konu hazırlamam gerekiyor. Ama soğuk. Bildiğin ev buzzzz. Annem 'kahve içelim mi" dedi. İçimiz ısınsın. Capuçino yaptım ben de. Annem kupa sevmez diye su bardağına hazırladım kendisine. Yanına çikolata da çıkardım. Kötü alışkanlıklarıma sanırım annemi de ortak ediyorum. Üzülmeli miyim bilemedim.
Evet diz üstü ders çalışıyorum. Hareket edesim yok. soğuk. Bazen kanepe üstü, bazen masa başı minder üstü. Bizim lüks içinde ders çalışma lüksümüz yok. Hele benim hiç yok. Mum yak masa hazırla kitap PC falan. Harika ortamlar ama yok öyle şeylere hayatım müsait değil benim. Ben de müsait değilim. Bulduğum yerde oturur çalışır yazar çizer giderim... Köşe başlarında yaşıyorum, uçlarda, kıyılarda, hep kalkacak gibi. Hep gidecek...
Neyse. Kahvem soğudu ben soğuk kahve olmadan kahveme ve dersime döneyim. Eğitimcilik ve hocalığın en güzel tarafı da kendinizi sürekli yenileyip tazelemeniz. Birşeyler anlatacağınızda mesela evvela onların sizin gönlünüze değmesi.
Derslerimde diyorum ki genelde: 'bu bir sesli tefekkür ve muhasebedir. Siz bana eşlik etmiş oluyorsunuz."
16 notes · View notes
darknightsadwomen · 27 days
Text
Tumblr media
Kafam kadar karışık bi masa , sanırım sigarayı bıraktım , sabahtan beri yemek yemedim küçük bi streçe sarılmış ölenlere yapılan helvadan tutuşturdular gündüz elime onu yemeyi düşünüyorum , mumu kedim kırmış en nihayetinde hepimiz şekilde biyerlerinden kırılmıyormuyuz dedim altına çay tabağı koyup görevini yerine getirmesi için zemini hazırladım . Hayat kadar olmasada bi kahve eşlik etsin istedim . Tabletin üstü tozdan görünmezken kalem kağıtla yolumuza devam …
2 notes · View notes
hyunsua123 · 3 months
Text
bilgisayardan üst düzey anlayan arkadaslara bir sorum var
bi bilgisayarda(masa üstü) ekran kartı yok bilgisayar sürekli üzgün suratlı :(
mavi ekran veriyo
bu ekrab kartı olmamasından kaynaklı değilmi ???
2 notes · View notes
birikmesin · 10 months
Text
Tumblr media
Masa üstü kitaplik*
5 notes · View notes
bbellium · 2 years
Text
bu arada çocuğa atıştırmalık olarak verdiğim çikolata likörlüymüş galiba amk gavurları her sike alkol koymayın siz de ben ne bileyim bir parça çikolata altı üstü adam da çocukları pavyona götürüp masa kurmuşum hepsine birer gecelik her şey dahil konsomasyon ısrarlamışım gibi bir sayfa mesaj döşemiş
8 notes · View notes
seomektebi · 1 year
Video
youtube
Her Evde Mutlaka Olması Gereken Masa Üstü Ahşap Makyaj Aynası Modelleri
2 notes · View notes
bisikletlikirlangic · 2 years
Text
Tumblr media
Adını Başkasının Koyduğu Çocuklar
Adı Fırat Eksik’ti. İhlas kelimesinin çokça kullanılıp samimiyetten epey uzak olan insanların içinde yetişip soy ismi sırtında yük, hayatına da bu kadar etki edeceğini bilmeden büyüyüp gelişti. Bir kelimeyi ne kadar diline doladıysa insan, ondan habersiz yaşayıp gidermiş. Tropikal bir meyvenin ülkenin sadece sıcak olmasından ötürü, üstü brandalarla kaplanmış bir serasında yetişmeye çalışmasından farksızdı, bir nevi kendisini turistik bir turda ne işim var benim burada çaresizliğiyle gezintiye çıkmış gibi hissediyordu. Bu gezi biraz fazla uzun sürmüştü. Bu arada Kur’an’ı hafzetmiş; bolca argo, küfür; halı sahada futbol ve kara düzen olsa da masa tenisi oynamayı öğrenmişti. Güreşmeye de meraklıydı ama bir gün köprücük kemiğini kırmasıyla bu sporda kariyer planlaması yapmasının önüne geçilmişti halbuki rakibini – kendisinden büyük ve şişman olduğu için izleyenler tarafından Fırat’a hiç şans tanınmayan bir rakipti – defalarca oyunlarda üstünlük sağlayıp en son da punduna getirmişti, nefes nefese kalan, boncuk boncuk terleyen şişman çocuğa acıdığı için bu şov maçını bırakmak için kollarını gevşettiği anda kendisini meleklerle kol kola uçarken sert halıfleksin öpüşüyle ve kemiğin beyin zonklatan kırılış sesiyle – ki bu ses dünyanın en acı verici seslerinden biridir -  bu rüyadan uyanmıştı. Merhamet, İslami topluluklarda çok da kullanışlı değildi ve acıma yetime koyar götüne düsturunu fiili olarak tatbik etmişti.  Az sadaka da beladan uzak tutmuyordu, en azından bir musibet bin nasihat’tan devam edebilirdi ama onu güreşten soğutan kırık kemik hiç değildi. İlk sargıda ve sonrasındaki sabitleyici askıda ona yardımcı olan hemşireden olanca utanmıştı. Zora geldiğinde mavi ekran vermişti tüm programları. İlk kez bir kadın yanında yarı çıplak kalmıştı çünkü o, kadın varlığını yurtta anlatılan kurgusal genelev hikayelerinden biliyordu. Kadınlardan izole bir hayatta yaşamak gerçekten büyük kolaylıktı. Askerlikte de çok rahat etmişti bundan dolayı. Tekrar bir sakatlık bahanesiyle bir kadın karşısına geçmemek için güreşe ve de spora elveda demişti. Şanssız bir jübile maçı oldu.
Fırat şanslıydı ya da nasipli. Ya da kendi tarikatının gücü müydü fazlaca anlamlandırmasına izin verilmeden şehrin kenar mahallesi de olsa bir camide müezzin olarak görevlendirilmişti. Bunun altında karşısına ne zaman bir güzellik istenecekti hep onu merak ediyordu. 71. Evler, seküler bir kentte muhafazakarlığın son kalesiydi, ne kadar muhafazakar da olsa Allah’ın kötülükler kategorisinindeki tüm şartların şehirde yuvalanmış yerlerinin başında geliyordu. Sesi güzelmiş, yüzü güzelmiş. Bilal’miş. Yusuf’muş. Çok da farkında değildi.
Eksik olan sadece ismi değildi Fırat’ta. Müezzin olarak en arkada olmak neyse de ya o hoca minbere çıkıp nasıl oluyor da hutbesini verebiliyordu o kadar insana, bir türlü aklı almıyordu. İnsanlarla bu kadar iç içe olup her gün on kişilik koğuş sistemi odalarda uyuyup kalkıp onlarca insanla yemek yemişti. Ama şimdi onlarca insanın karşısına çıkacak cesareti yoktu. Glossofobi, ne büyük bir dertmiş çeken bilir. Ve çaresi onu günümüz insanına yakınlaştıran hamleyle lustrallar, citrexler, prozaclar, seralinler, paxeralar oldu. Hepsinin ismi de antik çağlarda yaşamış ilahi bir kadın ismini çağrıştırıyordu. Ve her hapı yuttuğunda da utanıyordu bu kadınlardan.
Sokakta, camide, cemaat içinde uyuşuk kalmak onu daha da efendi gösteriyordu. İlgi ve cazibesini arttırıyordu. Yusuf’un Züleyha tarafından elmalı bıçaklı gösteriyi sunulması gibi bu efendilik onu cemaatinin önüne sürüyordu. Tek meşgalesi bekarlara hayırlı nasip bulmak ve kendi hayırlı nasipleri için izledikleri Esra Erol olan yaşlı cemaatine yeni bir heyecan getiriyordu bu hali.
Bekar evi onun mağarasıydı sanki kapısı mübarek örümcek tarafından ağlarla mühürlenmişti. Güvercin beslemek zahmetliydi en muhabbetsiz olanından bir muhabbet kuşu onu ikame ediyordu. Yılan ise şehir hayatına pek uygun değildi, bu hikayede değil o hikayede görevini ifa etmesi yeterliydi. Mağarasında spotcudan aldığı çekyatın üstünde bu dünyanın nimetlerine azami ölçüde riayet ediyordu. Camiden, namaz vakitlerinden daha çok odasında yatağının içinde vakit geçiriyordu. Yorganın içi onun ana rahmiydi. Anne rahmi içindeki, annenin kalp sesinin huzuru yerine yurtta kaçak kaçak, her an kaptırılacağı için en ucuzundan ve küçüğünden cep radyosu ve onun dandik kulaklığıyla dinlediği radyo dinleme alışkanlığı eşlik ediyordu. Sabah namazlarına çocuk yaşta zorla kaldırılışlarında keşfetmişti yorgan içini. Yatağın ayak tarafına yorgan alelacele toplanmış gibi yapıp içine saklanıyordu. Allah'tan saklanmıyordu hiçbir zaman onun merhametine inanıyordu ama yurttaki belletmenlerin merhametsizliğine de inancı tamdı. Aslında kalkıp beş dakikada namazı kılmak, o iki büklüm cenin pozisyonunda yorgan içinde beklemekten daha da kolaydı. Ama içindeki isyan, şeytan tarafından değil yurttaki belletmenler tarafından beslendikçe besleniyordu.
Radyo dinleme alışkanlığı müezzin maaşıyla beraber - ki bu maaş da Eskişehir'in güneşi gibi vardı ama yetmiyordu - Spotify ve YouTube premium üyeliğine geçti. Pandemi önlemleri kapsamında, cuma namazı başta olmak üzere cami ve mescitlerde cemaatle namaza ara verilmesiyle Fırat, çoğalan zamanını Netflix'den Blutv'ye, Disney+'dan Exxen'e, Gain'den Amazon Prime ve daha da başka platformlara kadar hepsinde üyeliğini aktif hale getirdi. Tüm bunları bir IPtv ile çözer miydi çözerdi ama telif hakkı kul hakkına dahildi ve Allah bile ben karışmam arkadaş kendiniz, kendi aranızda halledip gelin, diyordu. Radyo dinlemek onun müzik anlayışına oradan film, dizi, tiyatro, stand up gösterileri içinde kendisini keşfetmesi adına bir alan açmıştı. Rahim genişliyordu. Bu gösteri işi, izlerken onu kaygılarıyla yüzleştirdiği için heyecanlandırıyordu. Canlı kanlı insanların önüne geçip sanatını icra etmek - aslında kendisini de bir gösteri sanatçısı olarak görüyordu - glossofobisini bu düşünceyle dalga dalga kabarttırıyordu. Dalgaların içinde bir sörfçü gibi yok olup gitme acısı zevke dönüşüyordu her seferinde.
İslami veya modernizmle dayatılan minimal yaşamı seviyordu, eşyayla arası pek de yoktu. Maddi gücü de yoktu. Fakirlik, dinini yaşama konusunda önemli bir mürşitti. Düşük bütçeli günahlarıyla cenneti elde etmek ülkenin merkez bankası istikrarsızlığında onu bir adım daha öne çıkarıyordu. Bu kadar film ve dizi konusunda izleyici konumundayken kendisini iyi hissettiğinde eleştirilerini okuduğu bloglara özenip kendisi de bir blog yazma hevesine girmişti. @olmadigimplatformyok adıyla sosyal medyada canlı kanlı insanların önüne kimliğinden sıyrılıp sanal olarak geçmek, bir şeyler yazıp paylaşmak ona iyi geliyordu. Pandemide evdeki gönüllü hapsolmasının tek aktivitesi olmuştu. Film – dizi izleyip paylaşımlar yapıp etkileşime girmekten zevk alıyordu. Rahmin içinde fetüs büyüyordu.
Düzenli olarak kullandığı antidepresan ilaçları için raporu vardı. Mahallesinden uzakta, merkezi ve gözde bir bulvar üstü eczaneden bunları temin etmek kolayına geliyordu. Kimse onu tanımıyordu. Ve bu muhitlerde insanlar kendi yaşadığı muhitin aksine kimse kimseyle ilgilenmiyordu. Ona oh be dedirtten bir ferahlık.  Onun torbacı muamelesi yaptığı şifalı elleriyle Lokman Hekim’inin adı Caner’di. Eczaneye ilk girişte eczacı kalfası kadınlardan göz ve beden kontağı kurmadan hep alışık olduğu erkek formu arayışı dükkâna girmeden halletmişti. Hedefine ilk göz atışıyla yaka kartında Caner yazdığını görüp beyaz iş gömleğinin altında enerji cümbüşünü fark edememişti. Tezgâhın arkasındaki kadının – kadınlar ilk bakışta onun gibileri bilir ve en uygun yere paslarlardı ve yine asist olmak için doğru adrese gidiyordu - ona seslenişiyle Can beyefendiyle ilgilenir misin ile adını başkası koymuş çocuklar ilk kez karşılaşmış oldu. Can, şarkıdaki gibi büyüyüp zalim olmamak için mi bu döngüyü kırıp adını kendisi seçmişti acaba? Yoksa er'lik de onun sırtına yük olmuştu? Fırat, genellikle bir ruhsal döneme girdiğinde hep aynı şarkıcıyı dinler sarıp sarıp aynı albümdeki şarkıların içinde ruhunu eritip kaybolurdu. Bu karşılaşma sırasında da Adamlar dinleyip kafasındaki seslerden kaçıyordu. Ve albümdeki Adını Başkasının Koyduğu Çocuklar her adımında ona eşlik ediyordu.
Can beden formu olarak ona tanıdık gelmişti ama ruh, duruş, kıyafetler, sesindeki tını, elleri, tırnak köklerindeki beyaz deri parçasını geriye itişiyle başka bir his uyandırdı. Bu uyanıştan sonra kaçma hissi gelip çattı ona, gözleriyle bir kapıyı kesti ama salgın tedbiri diye hala kapalı alanlara tek kişi giriliyordu ama arkadaki sabırsızlık kapının önüne daha çok yığılıyordu. Kapı önü kalabalığıyla yüzleşmek de zor geldi. Kızarmaya, vücut ateşi yükselmeye ve terlemeye başladı. Git buradan Glossofobi sırası değildi derken imdadına telefonu en yüksek ses seviyesi yetişti. Sokaktayken sokağın sesinden kaçmak için en yüksek seviyede dinliyordu müzikleri. Bu durumun tehlikesini, sokağın sesinin yarattığı hisse tercih ediyordu.
Öğleden sonra bir mevlit işi için imam efendiye yardımcı olacaktı. Ölüm, doğum, evlilik gibi merasimli işler de bu işin döner sermayesiydi. Çok şükür güzel bir şekilde döndürüyordu. Eskişehir’in seküler kesimi için dini hizmetler sunan imam efendi sayesinde belli bir piyasaları vardı. Vitrin olarak da Fırat’ı kullanan imam efendi onun mizacına azami şartlarda riayet edip ekmeğine bakıyordu. Karşılıklı tolerans iş yerleri için ekip arası bağı güçlendiriyordu. Bu sefer isimleri de başarıları da büyük üç kardeşin, emekli babaları için köylerinde mevlit okutup hem rahmetliyi hem köyü hem de Allah’ı hoşnut edeceklerdi. Bir kardeş bu merasim için yurda dönüş ve tatil planını ayarlamıştı. Birisi İzmir’den diğeri de İstanbul’dan gelecekti. Bir saatlik merasim için hatırı sayılır ödeme alacaktı; köy, şehre uzak olduğu için mazot parası için bile pazarlıklar yapılmıştı malum hocam mazot 23 lira ve köye 76 km git gel 150 km’den fazla yol yapacağız demişti telefondan pazarlığı yaptığını duymuştu. Eşeğini sağlam kazığa bağlamayı seven imam efendi onu şimdiden arayıp tekrar teyit alıyordu. İmam efendi taşeron olarak kullanacağı Fırat’ı hem görüntü hem de ses olarak kitleye hitap edeceğini iyi biliyordu.
 Telefon kapanır kapanmaz Can, gözlerinden ruhunu görecek bir bakışla favori kötü karakterimdir Zulema, dedi. Onun ketumluğuna, mücadeleci tavrına ne zaman ne yapacağı bilinmezliğine bayılıyorum. Tam benim kadınım. Fırat bir kere daha mavi ekran vermişti. Hata kodları üst üste yığılıp mezarına güzel bir dolgu yapıyordu. İnsan evcil hayvan olarak akrep besler mi be kadın. O arada muhabbet tek taraflı olsa da kıvamına gelmiş olacak ki bir anda burnunun dibinde Can’ın telefon ekranını bulmuştu. İki kediyle bir yeşil berjerin üstünde askılı siyah tişörtünün üstüne neon sarı yeşil arası bir şal yine siyah bol mu bol siyah deri pantolonlu haliyle Mabel Matiz kliplerinden bir sahne gibi gelmişti. Parmağıyla gösterdiği kedinin adı Parol, sakin bir çabuklukla gösterdiği diğer kedinin adı ise Aspirin’di. Ben de Can canım, dedi. Vis a Vis iyi dizidir keşke 2 sezonda kalsaydı da tadı damağımızda bal şerbet olsaydı. Netflix’e geçen kapitalizmin oyuncağı oluyor şimdi bana slogan attıracaklar. Bu kadar kısa sürede bu tanışma sohbetinin ne kadar lleriye gideceğini bilemezdi. Nasıl oldu bilmiyordu Zulema Zahir’den gelen güçle ben de Fırat, dedi. Reçeteyi uzattı. Can reçeteye göz atışla hmmmm sesindeki tını Fırat’a merhametin kollarına uzanış gibi geldi.
İmam efendi teknolojiyle o kadar ilgilenirdi ki 90'ların başında piyasaya daha yeni çıkmış bir teknolojik aygıtı ilk alanlardan olurdu. Evinin bir köşesinde envai çeşit fotoğraf makineleri, kameralar, hoparlörler, teyipler, bluetoothlu mikrofonlar, fax makineleri, yazıcılar ve hepsi bir müze sergisinde gibi üst üste yığınmış gibi şimdilerde evin vitrininde sergileniyordu. Yaşadığı ilçede ilk bilgisayar alanlardanım diye övünmeyi sever ben onun taksitlerini ödemek için ırgatlık yaptım sen saman balyalarını kamyona yüklemek nedir bilir misin, derdi. Bilmem, derdi Fırat. İmam Efendi'nin sabahla öğle arası harman zamanı günlerce çalıştığını - emek konusu geçen her fırsatta bu hikayeyi - defalarca dinlemişti. Mobiletine binip vakit arası koşuşturmalarını hep gözünde canlandırabiliyordu şimdi de arabasıyla sürekli bir yerlere yetişmeye çalışma çabasına şahit oluyordu. Onun yürümeye karşı duruşu, yakın mesafeye bile araç kullanması eleştirisine vakit nakittir aslanım öğüdüne sıkı sıkıya bel bağlamasıyla - ki başka hiçbir öğünde bel bağlamaz - konu kapanıyordu. Ama işin aslı onun aslında tembel oluşuydu. Eldivenin üstünden telin derine nufüz etmek için uyguladığı mukavvemetini hissedersin her saman balyasını kaldırıp kamyona atışta, derdi. Ben öyle ödedim o bilgisayarı almak için, alın teriyle. Şimdi mevlit için getirdikleri bavula benzeyen hoparlörü hatchback otomobilin arka koltuğundan indirirken - çünkü her şeyde abartıyı sevdiği için büyük boy bavul ebadında olduğu için bagaja sığmıyordu - yine dinlemişti bu hikâyeyi. Topluluğa sürekli hitap eden mesleklerin meslek hastalığıdır. Hangi hikâyeyi anlattığını bilmeden tekrar tekrar aynı hikayeleri aynı kişilerin üstüne boca etmek. Fırat için problem yoktu, bozmazdı onu. Dinlerdi tekrar tekrar. Sadece bir gün onun gibi beyni sulanmasından korkardı. Abuklaşmak istemezdi. Sistemi kurup köyün de duyabileceği konuma dev hoparlörü de yerleştirince başlayacaktı mevlide. Kendisi ufacık tefecik bir adam olmasına rağmen hayatındaki her şeyi ama her şeyi büyük boy seçiyordu. İmam efendi seçme özgürlüğünü imkanları dahilinde bu şekilde kullanıyordu. Köyün hocası da rakip firma olarak gelmişti. Onun okuduğu ilahilerin bitmesini bekliyorlardı. Herkes kendi ekmeğini yerdi. Süleyman Çelebi’nin bilmem kaç yüzyıl önce yazdığı şiirin ekmeğini yemesi sırası onlardaydı. Üç kardeş de her okuyuşta huşuyu mu hissettiler yoksa babalarıyla hatıraları mı canlandı zihinlerinde yoksa hangi dertlerine daldılar? Arapça, Farsça tamlamaların olduğu yerlerde gözler kapandı yavaş yavaş sallandı bedenler, Türkçe olan yerlerde derin bir uykudan uyanır gibi açılıp gözler bu seferde başla onayladılar. Bitişte çok beğendiklerini söylediler, köy enstitüsü mezunu köy öğretmeni babalarının ruhu şad olmuş muydu? Olmuştu onlara göre. Herkes mutluydu. Görev tamamdı.
 Haplar bittikçe gidip gelmelerle Can’la muhabbeti koyulaşmıştı. Can’ın pervasız girişkenliği ona başka bir alan yaratmıştı. Artık bir arkadaşı vardı. Arkadaşı sayesinde başka bir dünyalar da var olduğunu görüyordu. Balık tutmaya gitmişlerdi Porsuk’un genişlediği River Side tarafında çamların altında çimenlerin üstünde olta atmaya başlamışlardı. Can’ın babasıyla çıktığı balık avlarını dinlerken Fırat’ın bir eksikliği daha yük olmuştu sırtına. Ona herhangi bir şey katacak bir babası olmamıştı hayatının hiçbir evresinde. Bunu düşünürken ilk kez alkol alan bir ortamda ilk temastaydı. İkilem tüm hücrelerindeydi. Tüm bu dalışlarında bir birayı dökeni bir de balığı kaçıranı… derler sözüyle dönmüştü Fırat dünyaya. Sigarayı uzattı o haplardan daha faydalıdır, dedi. O günden sonra yavaş yavaş hapları bıraktı. Daha çok konuşmaya başladı ve daha az dinlemeyi öğrendi Can’dan.
  Devam ediyor...
3 notes · View notes
mitrasuaritma · 2 years
Text
Su Arıtma Cihazı
SU ARITMA CİHAZI NEDİR
Su arıtma cihazı   kullanır suyu arıtmak için yarı geçirgen membran. Suyu RO membranından geçirmek için bir su pompası kullanır, bu da ham sert suyu RO membranından geçmesi için basınçlandırır. Bu işlem sırasında arsenik, florür, kurşun, klor, nitratlar ve sülfatlar gibi çözünmüş katılar hapsedilir, RO membranına hapsedilir ve sonuç olarak arıtılmış suya ulaşılır.
Su arıtma cihazı çözünmüş katıları, arsenik, florür ve kurşuna benzer esans lekelerini giderir. Bu Su arıtma cihazı le birlikte bakteri, bulaşma gibi mikroorganizmaların neden olduğu su kaynaklı koşulları giderebilir. Kökenlerin ölü bedenleri bağırsaklardan arındırılır, böylece arıtılmış su, kökenlerin ölü bedenlerinden arındırılır.
RO su arıtma filtreleri , kötü tat ve koku veren zina maddelerini gidererek suyun tadını ve kokusunu iyileştirir.
Su arıtma cihazı  güvenli, uygun maliyetli ve bakımı kolaydır. su arıtma cihazları su arıtma cihazı fiyatı
SU ARITMA CİHAZI NE İŞE YARAR?
Su arıtma cihazı yani su temizleyici, sert, tuzlu suyun arıtılmasında en etkili olan çözünmüş katıları ve kimyasalları içerir. Tek Su arıtma cihazı , arsenik, florür, kurşun, klor, nitratlar ve sülfatlar gibi esans lekelerini çıkarabilir. Bununla birlikte, fit Su arıtma cihazı  ve bu tür maden suyunuz varsa arıtılmış, güvenli içme suyu aldığınızdan emin olun.RO su arıtma çeşitleri Su arıtma cihazı , kuruldukları yere bağlı olarak iki türe ayrılır.Duvara monte veya masa üstü RO su temizleyici Gomorra veya tezgahın altındaki Su arıtma cihazı  Duvara monte veya masa üstü su temizleyici duvara veya mutfak masasına monte edilirken, Gomorra altı su temizleyici mutfak Gomorrasının altına gizlenecek şekilde yerleştirilir. su arıtma cihazı fiyatı su arıtma cihazları
SU ARITMA CİHAZI AVANTAJLARI
Su arıtma cihazı çözünmüş katıları, arsenik, florür ve kurşuna benzer esans lekelerini giderir. Bu RO su temizleyici ile birlikte bakteri, bulaşma gibi mikroorganizmaların neden olduğu su kaynaklı koşulları giderebilir. Kökenlerin ölü bedenleri bağırsaklardan arındırılır, böylece arıtılmış su, kökenlerin ölü bedenlerinden arındırılır.
Su arıtma cihazı RO su temizleyici, kötü tat ve koku veren zina maddelerini gidererek suyun tadını ve kokusunu iyileştirir.
Su arıtma cihazı güvenli, uygun maliyetli ve bakımı kolaydır. su arıtma cihazı fiyatı su arıtma cihazları
SU ARITMA CİHAZI NASIL ÇALIŞIR?
Aktüatörlü Karbon su temizleyici Suyu arıtmak için “ adsorpsiyon ” özelliğine sahip harekete geçirilmiş karbon kullanılır. Adsorpsiyon işlemi sırasında, suda bulunan kimyasallar ve öz, Harekete Geçirilen Karbonun yüzüne ayrılır. Su Harekete Geçirilen Karbondan geçtiğinde, klor ve diğer mantar öldürücülere benzer kimyasallar ona ayrılır ve arıtılmış su alt depo tankına taşınır. Aktüatörlü Karbonun AvantajlarıKlor gibi mantar öldürücüler ve zehirli kimyasallar üreten koşulları ortadan kaldırır.Ağır özü yamalar kaldırırSuyun kokusunu ve tadını iyileştirir.Harekete geçirilen karbon, kloru ve RO membranına zarar veren diğer lekeleri bloke ederek RO membran ömrünü uzatmaya yardımcı olur.Çalıştırılan Karbonun DezavantajlarıHarekete geçirilen Karbon, suyun sertliğini oluşturan çözünmüş denizcileri uzaklaştırmaz.Bakteri ve bulaşmaları gidermez. En kötüsü, çalıştırılan yüzdeki bakterilerin gelişmiş bir şekilde büyümesine yol açan uygunsuz bakımdır.karbon.Bununla birlikte, harekete geçirilen karbon su temizleyicisi uzun süre kullanılmazsa, harekete geçirilen karbonun yüzünde bakteri ve bulaşmaya benzer mikroorganizmalar büyümeye başlar. su arıtma cihazı fiyatı su arıtma cihazları
https://mitrasuaritma.com
2 notes · View notes
eksim · 8 days
Text
Doğal Mermer: Şıklık ve Dayanıklılığın Buluşma Noktası
Mermer, yüzyıllardır estetik ve fonksiyonelliği bir araya getiren, inşaat ve dekorasyon sektöründe vazgeçilmez bir malzemedir. Doğal taş kategorisinde yer alan bu malzeme, hem iç hem de dış mekânlarda kullanılarak yapıların görünümünü ve dayanıklılığını artırır. Renk çeşitliliği ve desen zenginliği ile dikkat çeken mermer, kullanım alanlarına göre farklı formlarda işlenir ve birçok projede tercih edilir.
Mermer Nedir?
Mermer, doğal taş kategorisinde yer alan ve milyonlarca yıl boyunca yer kabuğunda oluşan bir malzemedir. Kalker ve dolomit gibi tortul kayaçların yüksek sıcaklık ve basınç altında metamorfizma geçirmesi sonucu oluşur. Yapısındaki mineraller ve kristaller sayesinde estetik açıdan oldukça zengin bir görünüme sahiptir. Mermerin yüzeyi parlak ve pürüzsüz olduğu için genellikle dekoratif amaçlarla kullanılır. İç mekânlarda zemin, duvar kaplaması, tezgâh ve masa üstü gibi alanlarda sıkça tercih edilir. Dış mekânlarda ise özellikle bina cephe kaplamaları ve heykelcilikte kullanımı yaygındır. Mermer, hem dayanıklılığı hem de kolay işlenebilirliği sayesinde inşaat sektöründe geniş bir kullanım yelpazesine sahiptir. Ayrıca, mermerin doğal ve eşsiz desenleri, her parçasının benzersiz olmasını sağlar. Bu da onu sanat eserlerinde ve özel projelerde popüler bir seçenek haline getirir.
Mermerin farklı renk ve desenleri, yapısındaki mineral ve kimyasal bileşenlere bağlı olarak değişir. Beyaz, gri, siyah, bej ve yeşil gibi birçok renk seçeneği bulunmaktadır. Mermer seçiminde renk ve desen kadar, mermerin kalitesi ve işlenme şekli de önemli faktörlerdendir. Kaliteli bir mermer, düzgün bir yüzeye ve homojen bir yapıya sahip olmalıdır. Ayrıca mermerin bakımının düzenli olarak yapılması, görünümünü ve dayanıklılığını koruması açısından önemlidir. Bu nedenle, mermerin kullanım alanı ve amacına uygun olarak seçilmesi, uzun ömürlü ve estetik bir sonuç elde etmek için kritik bir unsurdur.
Mermer Fiyatları
Mermer fiyatları, birçok faktöre bağlı olarak değişiklik gösterir. Kullanılan mermerin kalitesi, rengi, deseni ve işlenme şekli fiyatları doğrudan etkileyen başlıca unsurlardır. Ayrıca, mermerin çıkarıldığı bölge ve blok boyutları da fiyat üzerinde belirleyici bir etkiye sahiptir. Örneğin, ender bulunan renk ve desenlere sahip mermer türleri, daha yüksek fiyatlarla alıcı bulurken, daha yaygın olarak bulunan ve kolay işlenen mermer çeşitleri nispeten daha uygun fiyatlarla satışa sunulur. Mermer fiyatlarını etkileyen bir diğer önemli faktör ise nakliye ve işçilik maliyetleridir. Özellikle büyük boyutlu ve ağır mermer bloklarının taşınması, montajı ve kesimi gibi işlemler, toplam maliyeti artıran unsurlar arasında yer alır. Bunun yanı sıra, mermerin uygulama alanı ve projenin büyüklüğü de fiyatları belirleyen etmenlerdendir.
Mermer fiyatlarını belirlerken, mermerin kalınlığı da dikkate alınmalıdır. İnce plakalar daha uygun fiyatlarla satılırken, kalın ve büyük boyutlu mermer blokları daha yüksek maliyetlere sahiptir. Ayrıca, mermerin cilalanmış, honlanmış veya ham hali de fiyatları etkiler. Cilalı mermerler, parlak yüzeyleriyle özellikle iç mekânlarda tercih edilirken, ham mermerler daha çok dış cephe kaplamalarında kullanılır. Her iki türün de fiyatlandırılması farklıdır ve kullanım amacına göre seçilmelidir. Mermer fiyatları genellikle metrekare bazında belirlenir ve bu da müşterilerin ihtiyaçlarına göre maliyet hesaplaması yapmasını kolaylaştırır.
0 notes
purokullukleri · 12 days
Text
Elektrikli Humidorlar: Puro Saklamanın Modern Yolu
Puro severler için puroların doğru nem seviyesinde muhafaza edilmesi, tazelik ve lezzet açısından büyük önem taşır. Geleneksel humidorlar bu işi iyi bir şekilde yaparken, teknolojinin ilerlemesiyle birlikte elektrikli humidorlar bu alanda devrim yaratmıştır. Elektrikli humidorlar, puroların nem seviyesini ve sıcaklığını otomatik olarak kontrol eden modern cihazlar olarak, puro saklama sürecini daha kolay ve hassas hale getirir.
Elektrikli humidorların en önemli avantajı, sürekli ve sabit bir nem oranı sağlayabilmesidir. Geleneksel humidorlarda, nem seviyesini manuel olarak kontrol etmek gerekebilirken, elektrikli modellerde bu süreç tamamen otomatiktir. Genellikle dijital bir ekran üzerinden nem ve sıcaklık ayarları kolayca takip edilir ve gerektiğinde otomatik olarak ayarlamalar yapılır. Bu, özellikle yoğun bir puro koleksiyonu olanlar ya da sık seyahat edenler için büyük bir kolaylık sağlar.
Sıcaklık kontrolü, elektrikli humidorların sunduğu diğer önemli bir özelliktir. Sıcaklık, puroların kalitesini korumak için kritik bir faktördür. Aşırı sıcaklık puroların yapısına zarar verebilir, tütünün doğal lezzetini bozabilir. Elektrikli humidorlar, iç sıcaklığı belirli bir aralıkta tutarak puroların ideal koşullarda saklanmasını sağlar.
Bu humidorlar, estetik açıdan da oldukça şık tasarımlara sahiptir. Çeşitli boyut ve kapasitelerde üretilen elektrikli humidorlar, hem küçük koleksiyonlar için masa üstü modeller, hem de geniş puro koleksiyonları için büyük dolap tarzı seçenekler sunar. Birçok modelde LED aydınlatma, cam kapak ve zarif ahşap detaylar, hem işlevsellik hem de görsel açıdan tatmin edici bir deneyim sunar.
Son olarak, elektrikli humidorlar enerji verimliliği açısından da oldukça başarılıdır. Düşük enerji tüketimi ile hem çevre dostu hem de ekonomik bir kullanım sağlarlar. Yüksek kaliteli purolarını uzun süre muhafaza etmek isteyenler için, elektrikli humidorlar en ideal çözüm olarak öne çıkıyor.
Elektrikli humidorlar, modern puro severler için teknolojiyi geleneksel puro keyfiyle birleştiren, kusursuz bir saklama seçeneği sunar.
0 notes
purokesici · 17 days
Text
Puro Küllükleri: Şık ve Fonksiyonel Tasarımlar
Puro içmenin keyfi, sadece kaliteli bir puro ile değil, aynı zamanda doğru aksesuarlarla da tamamlanır. Bu aksesuarlar arasında, puro küllükleri önemli bir yer tutar. Puro küllükleri, purolarınızı rahatça bırakıp içimini keyifle sürdürebileceğiniz, estetik ve fonksiyonel tasarımlarıyla dikkat çeken parçalardır.
Puro küllükleri, genellikle seramik, cam, metal veya ahşap gibi malzemelerden üretilir. Her malzeme, farklı bir estetik ve kullanım avantajı sunar. Seramik küllükler, zarif ve şık tasarımlarıyla öne çıkarak, puro içme alanınıza zarif bir dokunuş katabilir. Cam küllükler ise modern ve şeffaf yapılarıyla dikkat çeker, aynı zamanda temizliği de oldukça kolaydır. Metal ve ahşap küllükler ise hem dayanıklı hem de klasik bir görünüm sunar, özellikle klasik tarzda dekorasyonları tercih edenler için ideal seçimlerdir.
Fonksiyonellik açısından, puro küllükleri bir ya da birden fazla kanal veya oluk içerir. Bu oluklar, puroları güvenli bir şekilde tutarak, içim sırasında ellerinizin rahatça serbest kalmasını sağlar. Ayrıca, küllüklerin yanma izlerini ve külleri kolayca temizlemenizi sağlayan tasarımları, kullanım konforunu artırır. Bazı modellerde, birden fazla puroluğa sahip olan seçenekler bulunur, bu da birkaç kişinin aynı anda puro içmesini kolaylaştırır.
Puro küllüklerinin estetik ve fonksiyonel tasarımları, kişisel zevklere göre değişiklik gösterebilir. Modern ve minimalist tasarımlardan, klasik ve geleneksel modellere kadar geniş bir yelpazede seçenekler sunulur. Bu çeşitlilik, her kullanıcının kendi tarzını yansıtabileceği bir küllük bulmasını sağlar. Ayrıca, puro küllükleri genellikle masa üstü, bar tezgâhı veya oturma odası gibi çeşitli alanlarda kullanılabilecek şekilde tasarlanmıştır.
Sonuç olarak, puro küllükleri, puro içme deneyiminizi hem pratik hem de estetik açıdan zenginleştiren önemli aksesuarlardır. Puro küllüğü seçerken, hem fonksiyonel hem de kişisel zevkinize uygun bir model seçmek, puro keyfinizi bir üst seviyeye taşıyacaktır. Kaliteli bir küllük, puro içiminizin konforunu artırır ve bu özel anları daha keyifli hale getirir.
0 notes
puromarketim · 18 days
Text
Puro Nemlendiricileri: Puro Koleksiyonunuzun Taze Kalmasının Anahtarı
Puro içmenin keyfi, sadece kaliteli bir puroya sahip olmakla sınırlı değildir; aynı zamanda puronuzun doğru koşullarda saklanması da büyük önem taşır. İşte bu noktada puro nemlendiricileri devreye girer. Puro nemlendiricileri, puronuzun taze ve ideal nem seviyesinde kalmasını sağlayarak, her içim deneyiminizi mükemmel hale getirir. İşte puro nemlendiricilerinin sunduğu avantajlar ve nasıl kullanılması gerektiği hakkında bilmeniz gerekenler:
1. Nem Dengeleme: Puro nemlendiricileri, puronuzun ideal nem seviyesini korumak için tasarlanmıştır. Nem, puronun kalitesini doğrudan etkiler. Fazla nem veya kuruluk, puronun tadını ve aromasını bozabilir. Nemlendiriciler, iç ortamın nem seviyesini düzenleyerek puronuzun her zaman en iyi durumda kalmasını sağlar.
2. Çeşitli Modeller: Puro nemlendiricileri, çeşitli modellerde ve kapasitelerde gelir. Bazı modeller, küçük ve taşınabilir olup, seyahat humidorlarıyla uyumlu olabilirken; diğerleri, geniş masa üstü humidorları için tasarlanmıştır. Hangi modeli seçeceğiniz, koleksiyonunuzun büyüklüğüne ve ihtiyaçlarınıza bağlıdır.
3. Kolay Kullanım: Modern puro nemlendiricileri, kullanıcı dostu tasarımlarla gelir. Genellikle, su eklemek veya nem seviyesini kontrol etmek oldukça basittir. Dijital nem göstergeleri, nem seviyesini kolayca izlemenizi sağlar. Ayrıca, bazı modellerde suyu otomatik olarak yeniden doldurma özellikleri bulunur.
4. Dayanıklı Malzemeler: Kaliteli puro nemlendiricileri, genellikle dayanıklı malzemelerden üretilir. Bu, uzun süreli kullanım ve etkili performans sağlar. Genellikle, silikon veya jelk gibi malzemeler kullanılarak, nemlendiricinin uzun ömürlü ve etkin olması sağlanır.
5. Bakım ve Temizlik: Nemlendiricinin düzenli bakımı ve temizliği, uzun ömürlü ve etkili kullanım için gereklidir. Su deposunun ve nemlendirme materyallerinin düzenli olarak temizlenmesi, nemlendiricinin performansını korur ve puronuzun her zaman taze kalmasını sağlar.
Puro nemlendiricileri, puro koleksiyonunuzun ideal koşullarda saklanmasını sağlayarak her içimin keyfini artırır. Doğru bir nemlendirici seçerek, puronuzun kalitesini ve tadını koruyabilir, mükemmel bir içim deneyimi elde edebilirsiniz.
0 notes