#lise değişim programları
Explore tagged Tumblr posts
yesimkirman · 8 months ago
Text
Kennedy-Lugar Gençlik Değişim ve Araştırma (YES) Programı
Yurtdışı deneyimi kazanmak lise öğrencileri için büyük bir fırsat. Bende yurt dışı deneyimi kazanabileceğiniz uluslararası programları tanıtmaya devam ediyorum. Şimdi de sırada Kennedy-Lugar Gençlik Değişim ve Araştırma (YES) Programı var. Detaylar yazımda, faydalı olmasını dilerim. İlgilenen arkadaşlarınızla paylaşabilirsiniz.  Eğitim hayatının planlanması sürecinde bireysel danışmanlık desteği…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
americantantuni · 8 years ago
Text
200. Gün 💯💯 8 Mart 2017
Selam! Kanada'da 200. günüm yazıma hoş geldiniz. 200 gün önce hayatımın en unutulmaz deneyimlerini yaşayacağım ülkenin topraklarına ayak bastım. Maceramın üçte ikisini tamamlamışken o günden bugüne ne kadar değişmiş, olgunlaşmış olduğumun farkına varıyorum. Bu yazımda da anlatacak şeylerimin birikmiş olduğundan memnunum. Bu arada herkesin 8 Mart Dünya Kadınlar günü kutlu olsun!
İkinci dönem başladı yani yeni 4 derse geçiş yaptım. -ilk ve ikinci dönem farklı 4 ders bir senede toplam 8 ders aldığınızı hatırlatıyım- Başta hiç kolay gelmedi, arkadaşlarımın bazılarını okulda daha az görür veya hiç neredeyse görmez oldum. Okul sonrası daha çok tükenmiş oluyorum. Okulun ilk günleri bile dersler bu kadar yoğun değildi sanki. Acaba yılın ortasında soğuk havada yeni döneme geçiş daha mı zor geldi herkese? Derslerden sıklıkla proje, grup çalışmaları ve test veriyorlar. Belki de bundan yoruluyorumdur, bilmem ki.
Havalar çıldırmış durumda. Bir gün 14 dereceden güneşli havadan diğer gün -7 kar yağmuruna kadar düşebiliyor. Bir gün yelek giymem yetiyorken diğer gün kutup koşullarına göre tasarlanmış koca ve ağır bir montla gidiyorum. Mart tatilimiz var bir haftalığına ve annem gelecek, bana hangi kıyafetleri getirmesi gerektiğini soruyor ama bu durumda cevap da veremiyorum ki, Kanadalılar bile öbür gün havanın nasıl olacağını tahmin edemiyor.
Neredeyse 7 ay geçti.
Artık dönme isteğim artmaya başladı. Özlemimi içimde tutmakta zorluk çekiyorum ve genelde bir şekilde insanlara belirtiyorum. Anlayışla karşılıyorlar, değişim öğrencisi olmamın büyük bir cesaret örneği olduğunu söylüyorlar, ne zaman gelecek seneden konu açılsa onlara Türkiye'ye geri döneceğimi söylüyorum ve hepsinin yüzünden düşen bin parça. “Yaa kalamaz mısın?” “Neden kalmak istemiyorsun?” “Bir daha lisede hiç gelmeyecek misin?” gibisinden hocalardan bile sorular alıyorum her gün. Bense buraya bir senelik deneyim yaşamak için geldiğimi söylüyorum. Exchange hayatı kolay bir şey değil; okuldakiler gibi ailemle kalmıyorum. Dürüst olmak gerekirse bu hayat şeklinden de sıkılmaya başladım. Bir başkasında kalmak evdeki özgürlüğümü doğal olarak kısıtlıyor. Bu ay yine ev ile ilgili hafif bir problem yaşadım ama çözüme ulaştırabildim.
Bir hafta sonu sabahı kahvaltımı yaparken anne masaya oturdu ve benim tavırlarımda normal olmayan şeyler sezdiğini söyledi. Ne olduğunu sorunca benim şimdiye kadar evinde ağırladığı öğrencilerinden çok farklı olduğumu (iyi bir anlamda söylemedi) ve benim gibisini hiç görmediğinden şikayetçiydi. Bir an o dedikleri gerçekten zoruma gitmişti ve ben de “Yani ben anormalim, öyle mi?” diye sordum. Ben pat diye bunu söyleyince kem küm oldu, Öyle demek istemedim- peki, evet biraz öylesin" dedi. Sonrasında ise kendimi aileden uzaklaştırmaya çalıştığımı gözlemlediğimi söyledi. Yemek masasında bile yüzüne bakmadan telefonumla ilgilendiğimi ve etrafımdakileri soyutladığımı savundu. Halbuki her akşam üç kızı da ben bu eve geldiğimden beri yemek masasında tabletlerinden dizi izlemekle meşguldu! Koca evi tek annenin idare ediyor olması ise (Babaları Avusturalya'da çalışıyor) onlarla sosyalleşmeme fırsat bile vermiyordu. Önceki evde bulunan aile ortamı bu evde yoktu bile: İşi başından aşkın bir anne ve üç küçük çocuk… Konuşacak konu bulamıyordum. Fakat bir şey demedim, her ev birbirinden farklı ve ben de bu düzene ayak uydurmak zorundayım. Ben de yemek masasında yapacak bir şeyim olmadığından telefondan arkadaşlarımla, ailemle, erkek arkadaşımla konuşuyordum.
Bu olayın yaşandığı hafta önceki evde yaşadığım o boğaz düğümleyen his geri dönmüştü. Yalnızlık, çaresizlik, suçluluk, ait olmama hisleri birleşmişti. Ev değiştirmeyi istemiyordum, hem geçerli bir nedenim pek yoktu (önceki gibi beni evinden atmakla tehdit etmemişti) hem de o zorlu ve pis sürece bir daha adım atmak istemiyordum. Koordinatörümle bir kere daha görüşme ayarladım. Yaşanmış olan olayı anlattım ve ondan sadece öneri almak istediğimi söyledim. Kimseye tavır almadığımı biliyordu ve olanları yalnızca kişiliklerimiz arasındaki farklılıklara dayadı. Bana elimden gelebildiğince kriz çözümü için yapmam gerekenleri söyledi. Bu ay zaten anneyle kendisi telefonda konuşacağını söyledi.
Sonuçta ne mi oldu? Kendimi daha çok iletişim kurmaya zorluyorum, özellikle bu lafları duyduktan sonra hiç kolay değil ancak buradaki insanlar ailem değiller; dolayısıyla beni ailem gibi anlamıyorlar. Host annem kötü bir insan değil, yalnızca benden farklı görüşlere sahip ve bu farklılığımızı ona tavır almış olduğum şeklinde yorumluyordu. Üstelik bu olaydan sonra annenin de bir şeyler değiştirmeye çalıştığını görüyorum (Ben dedikten sonra çocuklara yemek masasında tabletten film izlemelerine izin vermiyor). İki taraf olarak da uzlaşmaya açık olmamız işleri iyiye götürüyor.
Başkasının evinde yaşamak zor, kendinizi ailelerinin bir parçası yapmaya çalışmak çok daha zor. Buraya gelirken kafamdaki aile tablosu böyle değildi. Napalım, her şey hayal ettiğimiz gibi gitmiyor. İnişli çıkışlı bir süreçten geçiyorum. Bu yazdıklarım birçok değişim senesinde olan öğrencinin anlayabilecekleri şeyler. Bir şekilde bu seneyi bitireceksiniz ve bir daha bu deneyimin aynısını yaşayamayacaksınız. Kalan zamanınızı doyasıya çıkarın. Problemlerin sizde olan etkisini olabildiğince az tutmaya çalışın. Eminim ki birkaç aya Kanada'yı özlüyor olacağım. Bakalım 🤗
instagram: @nilsuduran snapchat: niladerp
250. Gün: 27 Nisan 2017
3 notes · View notes
edebiyatsoylesileri · 4 years ago
Text
Sevgi Soysal / Kanatsız bir sevgi
Tumblr media
41 yıllık yaşamına sığdırdığı Yenişehir'de Bir Öğle Vakti, Yürümek ve Tante Rosa gibi eserleriyle önemli ödüller kazandı. Yaşamında ve yazarlığında 12 Mart'ın derin izleri oldu.
Kanatsız melek deyişini kesinlikle duymuşsundur. Ancak bu deyimin çıkışını, anlattığı hikayeyi biliyor musun? Pek zannetmem zira insanlar genellikle bu gibi deyimleri kısa ve mantıklı bir şekilde açıklamayı yeğlerler.
Allah'ın yarattığı melekler kimi zaman insanlara özenir ve insan olmak isterler. Bazen de insanları o kadar severler ki, yaratıcının onlara bahşettiği gücün kurallarını biraz aşarlar. Bu gibi durumlarda, bir meleğin içinden gerçekten insan olmak da geçiyorsa hızla cennetten aşağı düşmeye başlar.
Düşmekte olan meleği yere çarpmaktan kurtaran ise kanatlarıdır fakat onlar bu hızlı inişe dayanamaz ve bir süreliğine yok olurlar. Kanatları olmayan melekler, kanatsız melek de insan olarak aramızda yaşamaya başlarlar.
Onların ömürleri çok uzun değildir. Bizden her zaman biraz farklı yaşarlar. Kanatları tekrar oluştuğunda da aramızdan ayrılırlar. Her şeyi bağışlayan Tanrı onların da bu ufak yaramazlığını bağışlar.
Kanatsız melekleri dikkatli bakan herkes görebilir. Onlar bir sevgi hikayesi içinde olabilirler. Farklılıkları hemen göze çarpar çünkü alışılmış insanlara pek benzemezler.
İlk hapislik deneyimini evindeki kilerde yaşadı
30 Eylül 1936 günü Selanik göçmeni, mimar Mithat Yenen ile Alman asıllı eşi Annellese Rupp veya kocası için değiştirdiği adıyla Aliye Hanım'ın üçüncü çocukları Sevgi dünyaya gelir.
Sevgi, İstanbul'da doğar ama küçük bir yaşta ailesiyle babasının işi gereği yeni kurulmakta olan şehre, başkent Ankara'ya gider. Bundan sonra da hayatının büyük bir bölümü Ankara'da geçer.
Anne disiplinli bir kadındır. Sevgi ne kadar göstermese de disiplinli tarafını annesinden almıştır. Kolay kolay duygusallığa kapılmayan Aliye Hanım, yeni evin bodrumundaki kileri iki amaçla kullanır: Dönemin İkinci Dünya Savaşı yılları olmasıyla da bağlantılı olarak erzakların yığıldığı yer veya çocukların yaramazlık yaptıkları zaman cezalandırılmaları için kapatıldığı karanlık köşe.
Aliye Hanım çocuklarını o kilere neden kapattığını sonradan çok net bir biçimde ifade eder, "Sizin terbiyeniz için, sizi sevdiğim için yaptım". Gelecek yıllarda hapishanelere konacak olan Sevgi'nin ilk deneyimi işte bu kilerdir.
Sarı saçlı olduğu için çocuklar ona "Alman", "gavur" diyordu
1940'lara gelinmiştir. Bayramlar özellikle Cumhuriyet Bayramları ayrı bir önemdedir.
'Yerli Malı' haftalarının yapıldığı, İkinci Dünya Savaşı sebebiyle Almanların pek de hoş karşılanmadğı zamanlar Yenen'ler için biraz zordur. Anneleri gibi sarı saçlı olan çocuklar yolda yürürken "Alman", "gavur" gibi kelimeler duyarlar. Aliye Hanım da Türkçe konuşmaz. Mithat Bey ise ilkokula gitmeye başlayan kızlarının ayak ve bacakları zarar görmesin diye botlarını ve çoraplarını Almanya'dan getirtir.
Diğer yaşıtlarından farklı olmaktan hoşnut olmayan çocuklar ilk olarak anneleriyle Türkçe konuşmaya başlarlar. Aliye Hanım Türkçe öğrenmek zorunda kalır. Türkçeyi gayet güzel öğrenen Aliye Hanım'ın aksan dışında bir sorunu yoktur. Artık  konuşmalardaki yanlışları düzeltmeye, şiirler çevirmeye başlamıştır. 
Yenen'lerin en sevdiği yerlerden biri Gölbaşı'nda yaptırdıkları yazlık evleridir. Burası ileriki yıllarda özellikle damat adaylarının ter dökeceği bir yer olacaktır.
İlkokuldan sonra Sevgi, ablası Gönül gibi Ankara Kız Lisesi'ne gider. Gönül derslerinde başarılı, uslu bir kızdır. Sevgi ise yerinde duramadığından saatlerce bir ders kitabının başında oturamaz. Hayatının hiçbir döneminde bunu becerememiştir. Arkadaşları bilirler ki Sevgi'den bir koltukta kitap okuyup beklenmesi istendiğinde, bir süre sonra o koltuk ters döner ve Sevgi dans etmeye başlar.
"Turşu kursun fincana" yerine "turşu kursun kerata"
Komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle Devlet Operası'ndan atılmış olan Ruhi Su, Ankara Kız Lisesi'nde hafta sonları türkü kursu vermeye başlamıştır. Sevgi de arkadaşı Jülide Gülizar ile bu kurslara katılır. Ancak bir keresinde Ruhi Su Muallim türküsünü öğretmek isteyince, ikili türkünün son kısmındaki "turşu kursun fincana" bölümünü Ruhi Su'yu işten atanlara atfen "turşu kursun kerata" olarak değiştirirler.
Öğretmenleri kendilerinden kaç kez doğrusunu okumalarını istediyse de ikili türkünün bu bölümünü hiçbir zaman istenilen gibi okumazlar. Sevgi ile Jülide'nin arkadaşlıkları farklıdır. Sevgi yerinde duramayan, açık fıkralar anlatmayı seven, büyüklerin bile yüzünü kızartacak şeyler anlatan biridir. Ömrünün sonuna kadar da anlattığı neredeyse her olayda böyle muzır bir bölüm bulunur.
Üniversitede pek sorun yaşamaz ama oradan da sıkılmaktadır
1952 yılında lise biter ve Ankara Üniversitesi Dil, Tarih ve Coğrafya fakültesinde arkeoloji okumaya karar verir Sevgi. Burayı seçmesinin esas nedeni, lise mezuniyetinden hemen önce tanıştığı, üniversitenin yakışıklı ve sevilen öğrencilerinden Özdemir Nutku'dur. 
Özdemir bir partide Gönül ile dans ederken yanlarına bir anda gelen ufak sarışın kız Gönül'e "iyi dans edemiyorsun" deyince Gönül gülümseyerek Özdemir'e kardeşi Sevgi'yi tanıştırmıştır.
İlk başlarda edebiyattan ve sanattan konuşan ikili zamanla daha sık görüşmeye başlarlar. Bu arada Gönül, Doğan Öney ile evlenmiştir. Sevgi kendisinin de evlenip özgür bir hayat yaşayacağının hayalini kurar. Tüm yapacaklarına kendisi karar verecek, evini kendi istediği gibi döşeyecektir.
Lisede yaşadıklarının aksine Sevgi üniversitede pek sorun yaşamaz ancak oradan da sıkılmaktadır. Ayrıca Özdemir ile aralarındaki aşk giderek büyümektedir. Sonunda ikili ailelerine evlenmek istediklerini açıklarlar. Ne var ki Nutku ailesi de, Yenen ailesi de ikilinin izdivacı için daha zaman olduğunu düşünmektedir. 
Evlenmek için aspirin yutup ailesini ikna etmek istedi
Aliye Hanım'ın Almanya'da olduğu bir dönem eczaneden aldığı aspirinleri yutan Sevgi bu şekilde ailesini kandıracağını düşünür. Akşama kadar eve gelen olmayınca ve mide bulantıları da başlayınca yakında oturan arkadaşı Sevim Dirimenler'e gider. Düşündüğü oyun biraz büyüse de istenilen sonuç alınmıştır. İkilinin nişanına izin çıkar. 
Ankara Golf Kulübü'nde yapılan düğünle evlenirler. Sevgi ilk evliliğiyle birlikte kendi evine taşınır. Her taşındığı eve kendinden bir şeyler katan, evi parçası gibi gören Sevgi ruhsuz mobilyalardan da ayrı durur.
Sevdiği şeyleri yaşamak için bırakmayı göze alabilenlerdendi
Evliliklerinin ilk yıllarında Özdemir, Georg-August Üniversitesi'nden tiyatro eğitimi için davet alır. Sevgi sevdiği adamla Almanya'ya gitmek için üniversiteyi yarıda bırakır. Sevgi için bırakmak sorun değildir. O sevdiği şeyleri yaşamak için bırakmayı göze alabilenlerdendir. Toplumun kadınlara yüklediği rolleri kabullenmez.
Almanya'da ilk çocuğuna hamile kalan Sevgi, Türkiye'ye döner ve 17 Mart 1958'de oğlu Korkut doğar. Fakat doğum sırasında bebek ters geldiği için bir süre oksijen alamamıştır ve bu sebepten ilk başlarda tam tanı konulamasa da otistiktir.
Özdemir bir yıl daha Almanya'da kalır, derslerini tamamlar ve karısıyla oğlunun yanına döner. Bu arada Sevgi ev kadını rolüne soyunmuştur. Kendisi pek istememiştir bu rolü ama alması gerektiğine inandırılmıştır. O yıllardaki sıkıntılarını ileride ilk kitabı Tutkulu Perçem'de görür okuyucu.
Erdal Öz ve Ümit Serdaroğlu bir akşam Nutku'ların kapısını çalar. İkili, kafalarındaki edebiyat dergisi fikrinden bahsederler Özdemir'e. Özdemir o zamana kadar "Maviciler" olarak anılan grubun içinde yer almıştır. Sevgi de ilgiyle dinler konuşulanları ve Değişim dergisinin ilk sayısından itibaren Orhan Duru, Ece Ayhan, Edip Cansever, Özdemir İnce, Turgut Özakman gibi isimlerle birlikte yazar. "Ne güzel suçluyuz biz hepimiz" isimli ilk kısa öyküsü burada yayımlanır.
İlk kitabı en ağır eleştiriyi babasından almıştı
Bu arada Max Frisch'in Andora ile Franz Kafka'nın Mezar Bekçisi oyunlarını Türkçeleştirir. Çevirilerinin ardından çıkan ilk kitabı o dönem fazla bilinmese de ağır bir eleştiri alır. Baba Mithat Bey kızının yazdıkları için "İshal olmuş gibi yazmış" der.
Evlilikleri rutine girmişe benzeyen çift o sırada zorunlu bir ayrılık yaşar. Özdemir'in askere gitmesi gerekmektedir. Sevgi o dönem Dost dergisi ve Meydan Sahnesi'nden arkadaşları arasında hava alabilmektedir.
Meydan Sahnesi tiyatroların yeterince özgür olmadığını ileri süren bir grup tiyatrocu tarafından, ki aralarında Adalet Ağaoğlu, Kartal Tibet, Mahir Canova gibi isimler vardır, kurulmuştur. Bu tiyatroda sergilenecek olan Zafer Madalyası isimli oyunda rol alır Sevgi. Karşısında ise İstanbul'dan gelmiş bir genç, Başar Sabuncu vardır.
Başar ile arkadaş olarak başlayan ilişileri bir zaman sonra giderek ciddileşir. Askerden izinli gelen Özdemir, evde Başar'a ait eşyalar ve yazdığı aşk mektuplarını bulunca ikili avukatları araclığıyla boşanır.
Sevgi artık bekardır ama kendisinden yaşça küçük sevgilisi İstanbul'a dönmek zorundadır. Sevdiği kadını arkasında bırakan Başar, onu görmek için ilginç yollar bulur. O dönemde İstanbul'dan Ankara'ya gazete getiren kamyonlar yolu beş saatte almaktadır ve Başar bunlarla bir anlaşma yapar. Kaçak yolcu olarak kimi zaman günübirlik Ankara'ya gelir.
Başar, Cüneyt Türel ile Tarlabaşı'nda bir evde kalmaktadır. Arada Ankara'ya gidip gelirken bir gün Cüneyt arkadaşının tüm eşyalarını topladığını görür. Ne olduğunu sorduğunda aldığı yanıt ise "Biz Sevgi ile birlikte yaşamaya karar verdik" olur.
Başar Ankara'yı pek sevmese de âşık olduğu kadın uğruna oraya gider ve iş aramaya başlar. Bu arada Gölbaşı'ndaki evde imtihana girmiş, istenilen özelliklere pek sahip olmasa da herkes tarafından sevilmiştir. Onu seven biri daha vardır, Korkut.
Alman Kültür Merkezi, TRT'de programcılık ve evlilik
Sevgi, o dönem Alman elçiliğine bağlı Alman Kültür Merkezi'nde çalışıyordur. Mesai saatleri belli, sıkıcı, Sevgi'ye göre olmayan bir iştir bu ama maaşını Alman markı olarak almaktadır. Başar, TRT'ye radyo programları yazsa da evin esas geçim kaynağı Sevgi'nin maaşıdır. Bu arada Ankara'da, sohbet konularının ilk sırasında Başar vardır. Sevgi'nin, uğruna Özdemir'i boşadığı bu genç kimdir?
İkilinin evlerine gelen pek ziyaretçi de yoktur. Bir ak��am Turgut Özakman evine Adalet'i, Sevgi'yi, Şadan Karadeniz'i çağırır. Kendisi TRT Merkez Program Daire Başkanlığı'na getirilmiştir ve arkadaşlarına program sorumlusu olarak iş teklifinde bulunur. TRT'nin tarihinde altın yıllar olarak geçecek bu dönemde bulunulan iş Sevgi'yi rahatlatmıştır. İstediği gibi yaratıcı olabilecek, öykülerini ve hikayelerini yazacak zamanı vardır. Başar ile Korkut her gün evdedirler ve Başar, Korkut için bir babadan daha yakındır. İkili evlendikleri için çevredeki dedikodular da kesilmiştir. Bu arada ilk doğumdaki aksilikler yüzünden çocuk doğurmaktan korkan Sevgi, Başar'a haber vermeden kürtaj olmuştur.
Tante Rosa'nın unutturulmamasını vasiyet etmişti
İlk kitabının çıkışından altı yıl sonra Tante Rosa gelir. Çocukluğundan beri duyduklarını, gördüklerini aktardığı kitabında yarattığı Rosa karakteri kendisi, annesi ve büyükannesinin bir birleşimidir. Rosa aynı Sevgi gibi gerektiğinde her şeyi arkada bırakabilen bir kadındır. Romanın bir başka coğrafyada geçmesi bazı eleştirmenlerin ısrarla üzerinde durduğu bir noktadır ama Sevgi bu kitabını çok sever. Zaten ölmeden önce de kitabının unutturulmamasını vasiyet etmiştir.
O dönemde zorunlu bir ayrılık yaşanır. Başar da askere gitmek zorundadır. Askerliğini Ankara'da yapsa da, evde olmayışı Sevgi'yi bunaltır. O sıralar röportaj yapmak için görüştüğü Prof. Mümtaz Soysal'a âşık olur. Sevgi boşanmak istediğini söyler. Başar ilk başta bunu anlamaz. İkili boşansa da görüşmeye devam ederler. Ancak Mümtaz Hoca, Sevgi'den bir tercih yapmasını isteyerek uzaklaşır, çalışmalarına döner. Sevgi yanına geldiğinde artık kalbinde Başar'a ait bir yer yoktur.
Mümtaz Soysal ile tutuklu bulunduğu Mamak Cezaevi'nde evlendi 
1970 darbesi olmuş ve Mümtaz Soysal, Mamak Cezaevi'ne gönderilmiştir. Haftada bir, sadece çarşamba günleri on dakika görüşebilirler. Mümtaz Hoca Mamak'ta yatarken evlenirler. Bu arada Sevgi sıkıyönetim kurallarını ihlal ettiği gerekçesiyle Ali Elverdi mahkemesi tarafından tutuklanır.
İhlal gerekçesi gece yarısı İsrail Başkonsolosluğu'nun önünde ışıklarda duran arabadan bir kadının "Yeter" diye bağırmasıdır. Bağıran Sevgi'nin arkadaşı Ela'dır. Bağırdığı kişi ise sevgilisi Mehmet. Bu olay üzerine Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu'na götürülür. İki ay kalır. Çıktıktan sonra kocasını görmeye gittiğinde kendisine iki çuval kitap verilir. Koğuşta artık kitap bulundurulmayacaktır ve Mümtaz'ın kitaplarını eve taşıması gerekmektedir.
Bu olayı bir restoranda Altan Öymen'e anlatırken orada bulunan iki muhbirin şikayetiyle orduya hakaretten tekrar hapse girer. Aynı dönemde Mümtaz da Yargıtay'ın kararıyla serbest kalmıştır. Yıldırım Bölge'de yaşananlar daha sonra aynı isimli kitaba konu olacaktır ancak orada geçen en unutulmaz anı, ilk evlilik yıldönümlerinde Mümtaz Soysal'ın yasak bölgeden hiçbir şey yokmuş gibi yürüyüp kendisini Sevgi'ye göstermesidir.
Sürgüne gönderildiği Adana'da herkes ona "madam" diyordu
Sevgi cezasının son döneminde Adana'ya sürgüne gönderilir. Adana'da bir yabancıdır. Herkes ona Alman'mış gibi "Madam" der. Tek sığınağı Yıldırım Bölge'den arkadaşı Mahiye Pekmezci'nin (Morgül) eşi, kayınvaldesi ve kayınpederinin oturduğu evdir. Sonra bir gece ev basılır. Karakolda üstüne asılsız iddialar yıkılmak istenir, tartaklanır ama o bütün bunlara karşı koyar.
Cezası bittiğinde artık sevdiği adamla kavuşmasına hiç engel kalmamıştır. İkisi de büyük bir aile istemektedir. 1973 Aralık'ında Defne, 1975 Mart'ında ise Funda dünyaya gelir. Sevgi'nin iki kanadı tekrar çıkmaya başlamıştır. İnsanların çok disipinli, sevimli ama biraz agresif kısaca Alman dediği Sevgi esasında yerinde duramayan yaramaz bir melektir. Onu sakinleştiren kanatlarının biraz olsun çıkmasıdır. Ankara'da sol gruplarla eylemlere, gösterilere katılmaya başlar. O dönem yakın arkadaşı ve editörü Attila İlhan başta olmak üzere birkaç kişi ve Mümtaz Hoca kendisini uyarsa da dinlemez.
Yenişehir'de Bir Öğle Vakti ile Orhan Kemal Roman ödülünü aldı
Bir gün göğsünde bir sertlik hisseder. Hastanede kendisine ufak bir operasyon geçireceği söylenir. Uyandığında ise göğsü alınmıştır. Hastadır, tedavi olmaya başlar. Hâlâ aynı neşe içindedir. Kitapları çıkmaktadır. 1974 yılında yazdığı Yenişehir'de Bir Öğle Vakti ile Orhan Kemal Roman ödülüne layık görülür.
Ancak hastalığı ciğerlerine atlamıştır. İngiltere'ye gidilir. Burada TRT'den arkadaşı olan BBC'de çalışmaya başlayan Serpil Erdemgil'in vasıtasıyla radyo konuşmaları yazmaya başlar. Esasında istediği şeylerden biri yazı yazmak biri de Mümtaz'ın almayı sürekli ertelediği Conran'ın tasarladığı yazı masasıdır. Serpil ile birlikte alırlar.
Son kitap; Hoş Geldin Ölüm
Aldığı ilaçlar yüzünden kapıyı açmak için evde sürünmesi gerekir. Giderek ağırlaşır ve Türkiye'deki akrabalardan yardım istenir. Pek umut yoktur Sevgi için, Abdi İpekçi'nin de yardımlarıyla 21 Kasım 1976'da uçakla İstanbul'a getirilir, ertesi gün kanatları eskisi gibi çıkmıştır ve uçmaya başlar.
Biz onun uçuşunu göremedik. Tıpkı kanatsız diğer meleklerin uçuşu gibi. Ancak onlar her zaman çevremizdeler. Bize yardım ederken kimi zaman da muzırlık yaparak eğlenirken.
Ankara'da Çankaya'ya gitmek için Kızılay'dan dolmuşlara bindim. Ölesiye yorgundum, yanımdaki süslü hanımın eteğine oturduğumu fark edip oturuşumu düzelttim. Esasında hiçbir şeyi umursayacak halim yoktu. Bir meleğin Hoş Geldin Ölüm'ü yanıma bırakmasına kadar...
(Ali Abaday / K dergisi / 21 Mart 2008)
0 notes
antepteyiz · 4 years ago
Text
UNESCO, 'Geleceğin Eğitimi' ile ilgili fikirleri ortaya çıkardı
UNESCO, ‘Geleceğin Eğitimi’ ile ilgili fikirleri ortaya çıkardı
ISEWorld Uluslararası Lise Öğrenci Değişim Programları Genel Müdürü Gökyar Karşit, “Kovid sadece Bakanlığa değil, hepimize gerçek bir mücadele ortamı ve gerçek sorumluluklar yüklüyor. Burada bizlere düşen bu yazıyı okuduktan ve UNESCO’nın değerli fikirlerini öğrendikten sonra üstümüze düşeni yapmak. Türkiye’deki Milli Eğitim Bakanlığı bir çok ülkeye göre daha köklü ve etkin bir geçmişi var.…
View On WordPress
0 notes
iseworldofficiall · 4 years ago
Video
tumblr
Linke tıklayıp kayıt olarak ' Kanada Lise Değişim Programları ' konulu seminerimize kayıt olabilirsiniz.https://us02web.zoom.us/webinar/register/8615887481056/WN_2874daAaQj-uZSYrT2m3xg #webinar #onlineseminer #zoom #kanada
0 notes
o-yazilim · 5 years ago
Text
Eşya Depolama Hizmetinin İşleyişi
Yapılan tatil planları, yazlıklara doğru yapılan hafta sonu göçleri, üniversite öğrencilerinin boşalttığı yurtlar, şehir değişiklikleri, yurt dışı planları, iş değişiklikleri, dolup boşalan hava alanları ve otogarlar, iş yerlerindeki izin programları, ev tadilatları, yeni mobilyalar, ev değişiklikleri, açıklanan lise – üniversite sınav sonuçları…
Hayatın bu denli canlandığı, yerlerin ve insanların akış hızının bu denli arttığı yaz mevsiminde PratikDepo’dan bahsetmek ve sunduğumuz eşya depolama hizmetini tanıtmak fazlasıyla yerinde olsa gerek.
Örneğin yaz aylarının getirdiği değişim rüzgârıyla, evine tadilat yaptırmayı düşünen biri, evin içinde onca eşya varken nereden başlayacağını bilemiyor olabilir. Erasmus ile bir yılını yurt dışında geçirmeyi garantilemiş bir genç, döndüğünde ihtiyaç duyacağı eşyalarını kime emanet edeceğini düşünüyor olabilir. Karşısına çıkan cazip iş teklifini geri çevirmemek ve bu güzel fırsatı değerlendirmek isteyen bir beyaz yakalı, yurt dışına yerleşirken her birini severek aldığı mobilyalarını ne yapacağını bilemeyebilir. Evi kentsel dönüşüme girecek olan bir aile, geçici süre için kiraladığı eve sığmayan eşyalarını nerede tutacağını bilemeyebilir ya da birileri hayatını minimize etmek, bazı eşyalarını evinden çıkararak yaşam alanını genişletmek isteyebilir.
Tam olarak bu ve benzeri durumlar için PratikDepo’yu tanımakta fayda var. İşte bu pratik eşya depolama hizmetinin işleyişi hakkında bilmek isteyecekleriniz J
Temelde eşya depolama işlemi, özel olarak üretilmiş, ısıl işleme tabi tutulmuş ve bizim PratikDepo adını verdiğimiz ahşap konteynerler ile yapılıyor. PratikDepo’lar standartta Küçük – Orta – Büyük Boy olarak adlandırdığımız üç farklı ebattan oluşuyor. Bu üç ebat haricinde 230cm ölçüsünü aşan eşya ve eşya parçalarının depolanması için XL Boy olarak adlandırdığımız bir PratikDepo’muz daha mevcut. Bu ebatlar çerçevesinde, depolamak istediğiniz eşyaların hacmi baz alınarak hangi ebatta ve kaç adet PratikDepo’ya ihtiyaç duyulacağı hesaplanıyor. Talep edilen işlem gününde kullanılması gereken adet ve ebatta PratikDepo araçlarımıza yüklenerek eşyaların alınacağı adrese geliniyor. Depolanacak eşyalardan, mobilya bazlı olanlar PratikDepo’nun profesyonel ekibi tarafından demonte ediliyor ve ardından yine mobilya bazlı ürünler, balonlu naylonlar ile paketleniyor. (Kitap, CD, kıyafet, bardak, tabak gibi ürünlerin de ekibimizce paketlenmesini istiyorsanız randevu oluşturduğunuz esnada ‘küçük eşya paketlemesi’ için fiyat teklifi istemeniz ve küçük eşya paketlemesi için ayrıca randevu almanız gerektiğini belirtmekte fayda var!) Gerekli paketlemeler yapıldıktan sonra eşyalar PratikDepo’nuzun içine özenle yerleştiriliyor. PratikDepo’nuz kilitleniyor ve sadece sizde bulunacak olan PratikDepo anahtarınız teslim ediliyor. Ardından PratikDepo’larınız uluslararası lojistik standartlardaki depo alanımıza götürülüyor ve burada istiflenerek muhafaza ediliyor.
Daha detaylı bilgi için 444 DEPO (3376) numaralı telefondan müşteri temsilcilerimiz ile görüşebilir, eşya depolama hizmetimiz, İstanbul ve Ankara’da bulunan eşya depolama alanlarımız hakkında bilgi alabilir, depo alanlarımızı ziyaret etmek için randevu alabilirsiniz! Kaynak : https://www.pratikdepo.com/blog/2019/07/23/esya-depolama-hizmetinin-isleyisi/
0 notes
feminenn-blog · 7 years ago
Text
Magazin, Sağlık ve Kadın'a dair her şey...
http://feminenn.com/vakko-ilklere-imza-atmaya-devam-ediyor/ Vakko ilklere imza atmaya devam ediyor
Vakko Esmod Moda Akademisi moda endüstrisinin geleceğini yaratacak profesyoneller yetiştirmek için kolları sıvadı. Moda yazarımız Handan Koltuk, Vakko Esmod Moda Akademisi’ni, Akademi Direktörü Nadine Massoud Bernheim ile sizin için konuştu…
1938’den bugüne dünya markası olan Vakko moda endüstrisinin geleceğini yaratacak profesyoneller yetiştirmek amacı ile kolları sıvadı.
Vakko dünyanın en köklü ve en etkin moda okulu Esmod ile buluşarak Vakko Esmod Moda Akademisini kurdu.
Vakko Esmod Moda Akademisi’ni,  Akademi Direktörü Nadine Massoud Bernheim ile sizin için konuştuk.
Akademinin kuruluş fikri nasıl ortaya çıktı?
Türkiye’de moda sektörünün geleceğine yön verecek bir moda akademisi kurmak, Vakko’nun kurucusu Vitali Hakko’nun en büyük hayallerinden biriydi. 
Moda sektörünün gelişiminin sektöre gönül vermiş eğitimli ve profesyonel modacılar ile olacağına inanan Vakko Holding Yönetim Kurulu Başkanı Cem Hakko, Vitali Bey’in bu hayalini gerçekleştirmek üzere yola çıktı ve Paris kökenli Fransız moda okulu ESMOD’la bir işbirliğinde karar kıldı. 
Böylece,  2013 yılında Vakko Esmod Moda Akademisi’nin temelleri atıldı.
Neden Esmod ile kurdunuz?
Esmod 1841 yılında Fransa’da kurulmuş dünyanın ilk moda okulu, prestijli bir okul, oturmuş bir eğitim programı ve methodu var.
Vakko da Türkiye’yi modern ve lüks mağazacılıkla tanıştıran, birçok ilkin öncülüğünü yapan 75 yılı aşkın bir geçmişe sahip bir marka. 
Modaya, moda eğitimine bakış açılarının ve vizyonlarının birbirine paralel olması, bu iki köklü kurumu bir araya getiren en önemli etkenler.
Akademinin eğitim programının içeriğinden bahseder misin?
Akademinin temel programı, moda sektörüne tasarımcı yetiştirmeyi hedefleyen 3 yıllık diploma eğitimi. 
Bu eğitimin ilk iki yılında öğrenciler konsept yaratmaktan, kalıp ve dikime kadar işin temellerini öğrenip, mezuniyet yıllarında kendi kişisel koleksiyonlarını oluşturuyorlar.
Eğitim yılları boyunca kendi kimliklerini koruyarak, yeni koleksiyonlar geliştirmelerine yardımcı oluyoruz. 
Endüstrinin önde gelen markalarıyla işbirlikleri gerçekleştiriyoruz, öğrencilerimiz bu markalar için koleksiyonlar hazırlıyor. 
Eğitmenlerimiz Esmod Paris’ten gelen yabancı eğitmenler. 
Her birinin hem güçlü bir eğitim hem de kariyer geçmişleri var. 
Her eğitim yılı sonunda Fransa’daki okulumuzdan gelen bir juri, öğrencilerimizin seviyesini değerlendiriyor.
Günün sektör koşullarında var olabilmek için hem markalar hem de tasarımcılar lokal değil global düşünmeliler, biz de her bir öğrencimizi uluslararası arenada çalışacakmış gibi yetiştirmeyi hedefliyoruz. 
Dünyada 22 Esmod Okulu var, öğrencilerimiz 2. yıllarından itibaren diledikleri ülkedeki Esmod’da eğitimlerini sürdürebiliyor, değişim programına katılabiliyor. 
  Diploma programımızın yanı sıra, 3 yıl boyunca eğitim alma imkanı olmayan sektör çalışanları ve markaları için Moda Yönetimi, Perakende Matematiği, “Styling”, “Fashion Buying & Merchandising”, Moda Tasarımı, Modelizm, Stil Danışmanlığı, Moda Kültürü, Drapaj, Moda Hukuku gibi bir çok farklı alanda da kısa dönem sertifika programları sunuyoruz. İhtiyaca göre kurumsal eğitimler hazırlıyoruz.
Zor iştir moda… 
Ahmet Haşim’in ‘Merdiven’ şiirinin ilk iki mısrası bunu çok güzel anlatır  
Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden 
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak
Bu iki mısranın ardından akla gelen ilk soru Vakko Esmod Moda Akademisin’e göre moda sanat mıdır?
Moda sektörünün ihtiyaçlarına göre moda tasarımcısının görevleri ve yaptıkları da değişip şekilleniyor. 
Kitlesel pazar (mass market) ve “Haute Couture” koleksiyonlarının hitap ettiği kitle ve yaratım süreçleri farklıdır ve kıyaslanamaz. 
Buna göre, Haute Couture modasının kesinlikle sanat olduğunu söyleyebiliriz.
İyi tasarımcıların yetişmesi,
Modanın sanat olduğunu algılayıp kendilerini sanatla ve hayatla beslemeyi öğrenmeleri bunu özümsemeleri,
Endüstriyel anlamdaki gelişmeleri takip edip tasarımlarına yansıtmaları elbette ki ağır ağır emin adımlarla olacak. 
Ve eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak biriktirip, kumaşları tuvalleri olduğunda her bir tasarımları muhteşem tabloları olacak…
Peki, tasarımları muhteşem tabloları olsun isteyenler hangi aşamalardan geçtikten sonra  Vakko Esmod Moda Akademisi’nin öğrencisi olabilirler?
Moda eğitimi almak isteyen öğrencilerin hem teknik hem yaratım alanlarına ilgi duymaları önemli.
İlgilerini ölçmek için yaptığımız bir motivasyon testimiz var, ardından da bir mülakat gerçekleştiriyoruz. 
Bunun dışında yaptığımız bir yetenek sınavı ya da ölçümü bulunmuyor, daha önce moda eğitimi almış olmalarını da beklemiyoruz. 
Her şeyi eğitimleri boyunca öğrenecekleri bir sistem içinde olacaklar zaten. 
Bizim için daha çok önemli olan ve öğrencilerimizden beklentimiz kararlı, motivasyonu yüksek ve çok çalışmaya hazır olmaları.
Vakko Esmod Moda Akademisi Yaz Okulundan bahseder misin?
Yaz Okulu Vakko Esmod’un en çok ilgi gören programlarından biri.
Yıl içinde iş ve okul saatleri dışında yaptığımız kısa dönem sertifika programlarımızı, yaz döneminde hafta içi her gün ve daha kapsül eğitimler olarak sunuyoruz. 
Yaz okulumuzun olmazsa olmaz eğitimleri Moda Tasarımı ve Modelizm olmasına rağmen bu yıl yoğun ilgi üzerine Kumaş Baskı Teknikleri, Stil Danışmanlığı ve Moda İş Dünyası’na giriş eğitimlerimizi de ekledik. 
Özellikle lise çağındaki öğrencilerin meslek seçimlerini belirlemede bu tarz eğitimlerin çok etkili olduğunu düşünüyoruz.
Stil Danışmanlığı programı yeni bir alan diyebiliriz miyiz?
Profesyonel anlamda stil danışmanlığı bir iş kolu olarak ülkemizde değeri yeni anlaşılmaya başlayan bir meslek.
 İçeriği çok fazla bilinmediğinden bugüne kadar gereken değer ve önem verilmediğini söyleyebiliriz.
 Oysa ki stil danışmanlığı eğitim ve derin teknik bilgiye sahip olmayı gerektiren, sadece “iyi kombin yapmaktan” ibaret olmayan bir meslek dalı. 
Moda perakende sektöründe ürün gamı çeşitliliğinin ve markaların artmasının, müşterilerin bu yöndeki ihtiyaçlarını da artıracağını, bunun da sonucunda bu meslek dalında eğitim almış kişilere daha çok ihtiyaç duyulacağını düşünüyoruz.
  Ruhunuz ne ile örtünmek istediğini kendi seçerken, sizi dinleyen size kulak kesilen sizin kararsızlıklarınıza netlik kazandıran, sizi tasarlayan kişilerdir tasarımcılar.
Bu  bölümdeki öğrenciler nasıl bir eğitim alıyor?
Bir stil danışmanının görevi, danışanın yaşam biçimi ve fiziksel özelliklerini temel alarak, mümkün olan en doğru, gerçekçi, sürdürülebilir, güncel görünüme yönelik önerilerde bulunmak. 
Biz de bu doğrultuda, öğrencilerimizin hem teorik hem pratik eğitim almalarını sağlıyoruz. Öğrencilerimiz 36 saatlik teorik eğitim sonrası, mağaza ziyareti ve gerçek müşteri deneyimleri ile bu alanda tecrübe kazanıyorlar.
Bu yıl mezun olan öğrenciler için görkemli bir defile gerçekleştirildi…
Her eğitim sezonunun sonunda birinci, ikinci ve üçüncü sınıf öğrencilerimizin sene boyunca yaptıkları tasarımlarının sergilendiği bir defile organizasyonu yapıyoruz. 
İlk mezunlarımızı verdiğimiz bu eğitim sezonunun sonunda da Vakko Zorlu’da renkli bir defile gerçekleştirdik.
Profesyonel modellerin sunumuyla gerçekleştirilen defileyi tasarımcılar, modacılar, öğrencilerin aileleri ve basın mensuplarından oluşan kalabalık bir grup izledi. 
Defile sonrasında, profesyonel dünyadan çok olumlu geri dönüşler aldık. 
3 yılın emeğinin bu şekilde karşılık bulmasını görmek çok güzel. 
Türkiye’de hem yeni bir konsept yaratabilen hem de yarattığı konsepte uygun bir koleksiyon geliştirip, kalıp ve dikim tekniklerini bilen daha çok tasarımcıya ihtiyacımız var. 
Bu sene mezun olan öğrencilerimizin, mezuniyet koleksiyonlarından bazıları yakında Vakko çatısı altında da satışa sunulacak.
Bu hem öğrencilerimiz hem de bizler adına çok mutluluk verici.
#Belediyeler, #Bölgede, #Haber, #Ilklere, #Kayyum Magazin, Sağlık ve Kadın'a dair her şey...
0 notes
edufix-blog · 8 years ago
Text
Macaristanda Üniversite Eğitimi
Macaristanda Eğitim ve Macaristan Üniversiteleri Hakkında
Macaristan Avrupa Birliğine 2004 yılında tam üye olduğundan beri, gerek uyum süreci ve gerekse AB fonlarından alınan desteklerde eğitim alanında büyük ilerlemeler göstermiş, halihazırda güçlü bir eğitim geleneği olan Macaristan üniversiteleri Avrupa'nın en yüksek standartlı üniversiteleri arasında yerini almıştır. Macaristan bir orta Avrupa ülkesidir ve nüfusu 10 milyondur. Başkent Budapeşte dünyanın en önemli turistik başkentlerinden biri olup aynı zamanda çok önemli üniversitelere de ev sahipliği yapmaktadır.
Yurtdışı eğitim danışmanlık firmaları alanında Macaristan dünyanın en popüler ülkelerinden biri olarak kabul edilir
Macaristan dil okulları Avrupa'nın en güçlü dil okulları arasındadır. Günümüze kadar 14 Macar bilim adamı, edebiyatçı ve sanatçı Nobel ödülü almayı başarmıştır ki sadece bu bilgi bile Macaristanda eğitim ve üniversite kültürünün ne kadar güçlü olduğunun ispatıdır. Budapeşte, Peç (Pécs) , Szeged ve Debrecen Macaristanda önemli üniversite ve eğitim şehirleridir. Peç şehri 2010 yılında İstanbul ile eşzamanlı olarak Avrupa Kültür Başkenti olarak seçilmiştir.
Macaristanda üniversite eğitimi almak ülkemizdeki öğrenciler için en iyi yurtdışı eğitim çözümlerinden biridir. Macaristanda eğitim maliyetleri oldukça ekonomik olmakta beraber eğitim dili İngilizcedir.
YÖK denkliği konusunda ayrıntılı bilgi için lütfen tıklayınız.
Macaristanda Üniversite Eğitimi Almanın Avantajları
Macaristanda üniversite eğitimi için sınav kazanmak zorunda değilsiniz! Macaristan üniversiteleri size ideallerinizi gerçekleştirmeyi vaad ediyor. Macaristanda eğitim alabilmek için lise diplomanız yeterli. Lise diplomanız ve not dökümünüz ile Macaristanda üniversite kaydınızı yapabilir, üniversite eğitiminize başlayabilirsiniz.
Macaristan üniversiteleri YÖK tarafından onaylanıyor Macaristan bir Avrupa Birliği ülkesi olduğu için, Macaristan üniversitelerinden alacağınız diplomalar YÖK tarafından onaylanıyor. Macaristanda eğitim sonrası alacağınız diplomanızla mesleğinizi hem Türkiye'de hem de yurtdışında rahatlıkla icra edebilirsiniz.
Macaristanda İngilizce olarak eğitim alacaksınız. Macaristanda eğitim dili İngilizce. Bu nedenle yurtdışından çok sayıda öğrenci Macaristan üniversitelerini tercih ediyor ve Macaristan'da eğitim ortamı bu sayede çok uluslu bir ortamdır. Üniversite eğitiminiz boyunca İngilizce dilini hem eğitim hem de sosyal hayatta aktif olarak kullanacak ve anadil seviyesinde İngilizce konuşabiliyor olarak mezun olacaksınız.
Macaristanda eğitim ve yaşam maliyetleri Türkiye ile aynı! Macaristanda üniversite eğitimi almanın maliyeti, Türkiye'de ya da KKTC'de bir özel üniversiteye gitmekten daha ekonomiktir. Yaşam giderleriniz ise Türkiye ile aynıdır. Eğitim ve diploma avantajları göz önünde bulundurulduğunda Macaristanda üniversite okumak çok mantıklıdır.
Schengen vizeniz ile Tüm Avrupa'da serbest dolaşım hakkınız olacak. Üniversite eğitimi almak sadece fakülte ile yurt binası arasında yaşamak değildir. Bulunduğunuz sosyal çevre, uluslararası ortam ve, kültürel olanaklar kişisel gelişiminiz ve vizyonunuz için vazgeçilmez unsurlardır. Macaristan'da eğitim aldığınız sürece sahip olacağınız Schengen vizeniz ile tüm Avrupa'da sınırsız seyahat özgürlüğünüz olacak, yeni ülkeler, şehirler görecek, çok sayıda değişik ülkeden arkadaşlar edineceksiniz.
EDUFİX, dünyanın dört bir tarafından gelen öğrenciler için her gün farklı şeyler öğrendikleri, farklı kültürleri keşfettikleri bir ev gibi. Öğretmenlerle ilgili en güzel şey farklı seviyelerdeki Mesut Demirci - New York
Şimdi İngilizce konuşurken çekingen hissetmiyorum. Dahası, insanların önünde konuşma yapabiliyor ve şaka da yapabiliyorum. İngilizce yeteneklerim bana işimde yardımcı oluyor. Ümit Demirci - New York
Ders aralarında arkadaşlarınızla sohbet ediyorsunuz ve şakalar yapıyorsunuz, ve bütün arkadaşlarınızın farklı ülkelerden, kültürlerden ve Yiğit Demirci - New York
1
2
3
Macaristan ÜniversiteleriÜniversiteŞehirAçıklama
Peç Üniversitesi (Pécs)Peç1367'de kurulan, Macaristan'ın en eski üniversitesi. İngilizce Hazırlık, Tıp hazırlık, Tıp, Diş Hekimliği, Eczacılık, Fizyoterapi, Psikoloji, Mimarlık ve daha birçok bölüm.
IBS International Business SchoolBudapeşteMacaristan'ın genç ve dinamik özel üniversitesi IBS'te İngiltere Buckingham Üniversitesi Diploması ve İngilizce hazırlık eğitimi.
Budapeşte Teknoloji ve Ekonomi Üniversitesi (BME)BudapeşteAvrupanın en iyi teknik üniversitelerinden, Makina, Elektrik, İnşaat, Mimarlık ve daha birçok bölüm, mühendislik, mimarlık hazırlık.
Dunaujvaros ÜniversitesiDunaujvarosBudapeşte'ye 40 dakika mesafede Dunaujvaros şehrinde hesaplı eğitimin adresi.
Debrecen ÜniversitesiDebrecenZiraatten işletmeye, müzikten biokimyaya daha birçok bölüm...
Budapeşte Film Akademisi (BFA)BudapeşteHesaplı Film Eğitimi + Kamera Arkası Pratiği = BFA
Corvinus ÜniversitesiBudapeşteFinancial Times İşletme Master eğitimi sıralamasında dünyada ilk 25'te gösterilmiştir.
Budapest METROPOLITAN University of Applied ScienceBudapeşteAnimasyon, sinema, medya, tasarım, turizm, fotoğrafçılık ve daha birçok bölüm...
Wekerle Business SchoolBudapeşteBudapeşte'nin genç ve bir o kadar iddealı üniversitesinde Ticaret ve Pazarlama okuyun.
Eötvös Loránd Üniversitesi (ELTE)BudapeşteMacaristan'ın en iyi dil edebiyat üniversitesi.
Szeged ÜniversitesiSzegedDünyanın en iyi 500 üniversitesi içerisinde yer almakta.
Konaklama çözümleri
Macaristan'da üniversite eğitimi almak isteyen öğrencilerin en fazla merak ettiği konulardan biri de konaklama seçenekleri ve maliyetleridir. Avrupa'nın en fazla üniversite öğrencisi barındıran ülkelerinden Macaristan'a her sene dünyanın bir çok ülkesinden lisans ve master başvuruları yapılmakta, aynı zamanda erasmus gibi değişim programları kapsamında binlerce öğrenci ülkeye akmaktadır. Macaristan'da bazı üniversiteler ikinci dönem, yani şubat ayı başlangıçlı başvuruları da kabul etse de ülkenin genelindeki üniversitelerde lisans ve master eğitimi eylül ayında başlar. Bu sebeple Ağustos - Eylül aylarında binlerce yabancı öğrenci yurt ve kiralık ev arayışına girer, bu da konaklama organizasyonunun önemini ve hızlı hareket kabiliyetini ön plana çıkarır. EDUFİX, başvuru yaptığınız üniversite seçeneklerini de göz önünde bulundurarak size tüm konaklama seçenekleri ayrıntılı şekilde sunar ve en uygun maliyetli ve konforlu konaklama yerleştirmeleri için hızlı ve güvenli bir organizasyon sağlar.
Üniversite Yurtları Macaristan'da konaklama seçeneklerinden en çok tercih edilen ve başvurulanlar üniversite yurtlarıdır. Ancak Budapeşte dışındaki şehirlerdeki üniversiteler çoğunlukla yurt imkanı sağlasa da, Budapeşte üniversitelerinin bir çoğunun yurdu bulunmamakta ve öğrencileri anlaşmalı oldukları hostel/yurt tarzı konaklamalara yönlendirmektedirler. Yine yurt kapasiteleri kısıtlı olduğu için erken konaklama başvurusu çok önemlidir. Bu da erken üniversite başvurusunun önemlini ortaya çıkarmaktadır. EDUFİX, öğrencilerine özel yurt, öğrenci rezidansı ve ev kiralama hizmeti sunarak Macaristan'da eğitim alacak öğrencilerine çok detaylı konaklama çözümü sunmaktadır. Macaristan Üniversitelerinin aylık yurt ücretleri 200 € ile 400 € arasında değişmektedir.
Kiralık Ev Konaklaması EDUFİX, Macaristan'da üniversite eğitimi alırken tek başına ya da arkadaşlarıyla ev kiralamak isteyen öğrencilerimize kiralık evler, emlakçı görüşmeleri, kontrat çevirileri ve kurallar gibi bir çok konuda bire bir danışmanlık yapmakta, öğrencinin bütçesine en uygun konaklama çözümünü sunmakta ve öğrenciyi kiralamak istediği eve yerleştirmektedir. Budapeşte'de ev kiraları iki odalı evler için 300€ ila 550€ arasında değişirken Pecs ve Debrecen şehirlerinde bu ücretler 250€ ila 450€ arasındadır.
Özel Yurt / Hostel Konaklamaları Macaristan'da Türkiye'den farklı olarak Kredi Yurtlar Kurumu ya da özel öğrenci yurdu gibi yurtlar çok fazla bulunmamaktadır. Bir çok özel hostel, sadece öğrencilere hizmet vermekte ve özel yurt işlevi görmektedir. Üniversite yurdu ya da öğrenci evlerinde kalmak istemeyen, yer bulamayan ya da geçici konaklama isteyen öğrencilerimize özel yurt ve hostel ayarlanır. Aylık ücreti 200€ ila maksimum 400€ arasında değişen özel yurtlarda kısa süreli konaklama mümkündür, öğrenci 1 sömestr konakladıktan sonra dilediği zaman başka bir konaklama seçeneği araştırabilir ve özel yurtlardan ayrılabilir. EDUFİX, öğrencilerine hem geçici hem de kalıcı konaklama organizasyonu için servis sağlayıcıları aracılığıyla detaylı bilgi sunmaktadır.
0 notes
americantantuni · 8 years ago
Text
100. Gün 💯 28 Kasım 2016
Yeniden blogumu takip eden herkese merhaba! Bu yazıyı paylaşmak için çok ama çok sabırsızlanıyordum ancak beklemiş olmam olayların gelişimi açısından mükemmel oldu. Başlamadan önce 50. Gün yazıma gelen güzel yorumlarınız için çok teşekkür ediyorum, hepiniz beni daha çok yazmaya motive ettiniz. Bu yazımı çoğunlukla 50. günümden itibaren yaşadığım çok şiddetli bir probleme adayacağım, fakat iyi tarafından bakarsak yaptığım üniversite gezilerini ve görüşmelerini de ekleyeceğim. Çok şey değişti mi? Hem de çok.
Mesela, hava değişti. Ekim ayı bitmeden sıfırın altı dereceyi görmüş oldum. Nasıl olduysa ekim bir bütün olarak burada kasım ayından daha soğuk geçti. Soğuk hava anlayışım komple değişti. O kadar çok üşüdüm ki anlatamam. Dışarıda ellerimi termal eldivenlerden almış olmama rağmen hissedemediğim zamanlar oldu.
Bu sorun ise kaldığım aileyi değiştirmeye kadar gitti.
Bazılarınızdan ailemle ilişkimin nasıl olduğu hakkında sorular aldım. Önceki yazımdan alıntı yapacak olursam problemlerimin üstesinden geldiğimi, ve alışmak zorunda olduğunuzu söylemiştim. … Ne yazık ki üşümek gibi doğal bir duyunuzu görmezden gelmeye alışamıyorsunuz.
Kanada soğuk ülke ve buraya üşüyeceğimi bilerek geldim, ancak bu evin sıcaklığı anormal derecede buradaki okuldan tutun avmye, metro duraklarına; heeer yerden daha düşük.
Dışarıda çıktığımda daha az üşüdüğüm vakit oldu diyorum!
Tabii ki üşüdüğüm için aile değiştirmeye gitmedim çünkü bu son çareniz olması gereken bir şey. Daha kalın giyindim, anne de bana yorgan verdi. Ancak odada yataktan bile çıkamıyordum. Yaklaşan testime etrafıma yorganları sararak çalıştığım zaman oldu. Bu sırada henüz evdeki ısıtma çalışmaya başlamamıştı. Bu yüzden anne odama yerel bir ısıtıcı vermişti, ancak iki gün geçmeden geri aldı. Genel ısıtma çalışmaya başlayacağı için gerek olmadığını söyledi.
Genel ısıtmayı başlattı, ancak belli bir saatten sonra sıcaklık evde olması gereken en yüksek sıcaklık yani 21 derecenin altına, 17-18 dereceye düşüyordu. Sabah uyandığımda her tarafım buz kesmiş kalkıyordum. Ayrıyeten akşamları yine soğuktan dolayı erkenden yatağa girmek zorunda kalıyordum. Şimdi böyle bir durumda aileden sıcaklığı o belli saatlerde arttırmalarını, olmuyorsa yerel ısıtıcıyı vermelerini beklersiniz. Anneye üşüdüğümü uygun bir dille defalarca belirttim. Başta geçici olarak ısıyı yükseltiyordu ama bu akşam üşümeme bir çözüm değildi.
Böyle bir durumda aileyle halledemediğim bir sorunu yerel koordinatörüme ileterek çözüme gitmeye uğraşabilirdim. Ancak aileyle aramda hiç sözlü bir tartışma geçmemiş olmadığından evde olan bir şeyi koordinatöre anlatmaktan çekinmiştim. Özellikle annenin takıntıları yüzünden eğer anlatırsam bana tavır alacağını düşünmüştüm. Benim davranışım anlaşılabilir ancak sizin yapmamanız gereken bir şey. Ne sorununuz varsa koordinatör kendisiyle paylaşmanız için var. Ben de anneyle olan her problemimi kendi başıma hallettiğim gibi bunu da halledebileceğimi düşündüm ve doğal olarak geceleri evin ısı ayarlarıyla oynuyordum. Eğer ailenin hoşuna gitmezse beni uyaracaklarını düşündüm ve tepkilerini bekledim. Ancak kimse evin sıcaklığı hakkında yorum yapmıyordu. Ben de onlar için sorun olmadığını varsayarak 1 ay boyunca sıcaklığı belli aralıklarda kendim yükseltiyordum.
Kasım ortasına kadar bu böyle devam etti. Sonunda ısıtıcıyla oynadığım anlaşılınca anne bunu yapmama izin vermediğini söyledi ve üşüyorsam ekstra battaniye verebileceğini söyledi. Anne hiçbir adam akıllı çözüm önerisinde bulunmuyor, yalnızca ayarlarla oynamama izin vermediğini papağan gibi tekrarlıyordu. Ben ise yatakta değil evde üşüdüğümü, defalarca kendisine üşüdüğümü belirttiğimi, odamda adım atamadığımı ve battaniyenin bu durumda bir işe yaramayacağını söyledim. O ise beni koordinatörümü aramakla tehdit etti ve bu evde daha fazla kalamayacağımı söyleyerek resmen beni evinden kovacağını belirtti. Kendisi konuşmadan evvel koordinatörümle görüştüm ve yaşananları anlattım. Beni ısı ayarlarıyla oynadım gibi saçma bir nedenden dolayı evinde istemediğini anlattım. Telefonda koordinatörümle bir görüşme ayarladım ve yüz yüze görüştüğümüz gün 3 ay geçmiş olmasına rağmen anneyle hala problemler yaşadığımı anlattım ve o da sonunda aile değiştirmeyi teklif etti.
Ayrıca kaldığım ev sırf bana göre soğuk değildi. Neredeyse evdeki herkes şimdiye kadar hastalandı. 3 hafta boyunca annenin öksürüklerine uyandım. İki değişim öğrencisi daha sırayla hastalandılar, ve tüm bu tartışma yaşanırken ben hastaydım.
• Annenin bana yaşattıklarını gözden geçirince üzerimde nasıl kötü bir etki bıraktığını fark ettim.
Ben ilk geldiğimde 10 günlüğüne başka bir evde kalmıştım. O sırada oradaki teyzeyle hep sohbet eder, aşağı inip televizyon izlerdim ve beraber vakit geçirirdik. Şimdi ise bu eve taşındığımdan beri bir kere anneyle vakit geçirmek için odamdan inmedim bile. Yaptığım her yanlış hareketi uygun bir dille düzeltmesi gerekirken hep azar işitiyordum. Anne beni strese sokuyordu ve stres olduğum zamanlarda yutma problemleri yaşıyorum. Boğazıma elma parçası takıldığından beri yemek yemek benim için çok zor bir hal almıştı ve her öğün bir kabusa dönmüştü. Bir dilim ekmeği ya bitiremiyordum ya da yarım saatte yutabiliyordum. Başkalarıyla yemek yemek benim için neredeyse imkansız hale gelmişti. •
Çok kötü hissettiğim zamanlar oldu. Özgüvenim eksildi. Her gün yeni birileriyle tanıştığım için hakkımda olan ilk izlenimleri gözümde iyice büyümüştü. Herkesin arkamdan nedensiz yere bana acıdığını/beni çaresiz ve rezil gördüğünü düşünüyordum. Bildiğiniz gibi Türkiye bu sene saatleri geri almadı, bu yüzden Toronto ile aradaki saat farkı 7'den 8'e çıkmış oldu. 7 saat hesaplamasına alışmışken şimdi o düzen de altüst oldu. Türkiye ve içindeki sizler benden daha da uzaklaşmıştı, üşüyordum, hastaydım, yutamıyordum ve host anne beni evden atacağını söylüyordu. Kendimi bu kadar yalnız ve çaresiz hissetmemiştim. Hayatımın en kötü günlerini geçirdim. Hiç bu kadar dibe vurmamıştım.
Ancak dibe vurduğunuzda gidecek tek bir yön vardır. O da “yukarıdır”.
Ben buraya bir amacım var diye geldim ve buradaki günlerimin üçte birini tamamlamışken pes etmeyeceğim.
Bu yazıyı gönderirken bir yandan odamda bavullarım hazır. Bu hafta aile değiştiriyorum. Umarım gideceğim yerde çok daha mutlu olurum. 🙏
İyi tarafından bakacak olursak bu 50 gün içinde portfolyo günü diye bir etkinliğe gittim ve başvurmayı düşündüğüm bir üniversitenin temsilcisiyle görüştüm. Bilmeyeniniz varsa ben animasyon okumak istediğim için üniversiteler başvuru sürecinde portfolyo istiyorlar. Temsilci bana tek tek güçlü bir portfolyo için neler yapmam gerektiğini sırasıyla anlattı. Ayrıca başvurmak istediğim bir diğer üniversiteye ise bizzat gittim ve gezdim. Benim için çok yararlı bir deneyim oldu. Üstelik yutma fobim oradayken ne olduysa bir an yok oldu ve koca bir hamburgeri bitirdim! İşin psikolojik boyutu işte buradan anlaşılıyor, gerçekten mutlu hissettiğimiz yerde stres olmuyoruz.
Başka yaşadığım bir ilginçlik ise bindiğim otobüste ve McDonald’s'ta Türklerle karşılaşmış olmam oldu! Ben bölgede hiç yok sanarken her gün okula giderken kullandığım yolda Türk bir aile oturuyormuş meğerse. Dünya küçük 😄
Cadılar bayramı yani 31 Ekim burada çoooook eğlenceli geçti. Okula herkes kendi kostümleriyle gelmişti. Korku evi ve kostüm yarışması tarzı etkinlikler oldu. Benim de yüzümde kendi yaptığım kurukafa makyajı vardı. Hoca sınıfa girdiği an beni görünce yerinde zıpladı ya. Çok beğendiğini, gerçekten acayip korkunç göründüğümü ve benimle karanlıkta aynı odada bulunmak istemediğini söyleyerek sınıftaki ışıkları açtı! Akşamsa şeker toplamaya gelen çocukları zilimizi bastıkları an kapıyı açıp korkuttum. Bazıları çığlık çığlığa, bazılarıysa o çocuk sesleriyle “korkmadım kiiiii” yaptı. Çok komikti ya!
150 güne kadar bakalım neler değişecek? Bu 50 günde hayatımın en zor ve en sıradışı tecrübelerini edineceğim aklımın ucundan geçmezdi. Takipte kalın!
Paylaştığım fotoğrafları takip etmek için; Instagram: @nilsuduran Snapchat: niladerp
150. gün: 17 Ocak 2017
5 notes · View notes