#kullanıp göreceğiz
Explore tagged Tumblr posts
Text
Yine ben ve yine nasıl gireceğimi bilmiyorum
#beyzayla lisenin başından beri tuttuğumuz bi defter var ve uzun zamandır oraya bir şeyler yazmak istiyordum düne kısmetmiş#güzel şeyler yazdım ve beyzanın çektiğini fark edince yüzümde bu ânıya dair bi gülümse oluştu#her yazının sonuna da bi şarkı ekliyoruz ve ben uzun süredir doğru düzgün şarkı dinlemediğimi fark edince beğendiğim ilk şarkıyı ekledim#suflelere diyecek bir şeyim yok gayet başarılı ve de lezzet ötesi bir şeydi#en baştaki şeker de sevgilimle güzel bi ânımız#ve hem çantama sığsın hem de estetik dursun diye birkaç tane defter aldım#gayet tatlılar ama iş görür mü bilemiyorum#kullanıp göreceğiz
4 notes
·
View notes
Text
Nedense, 30 yıl önce (1993) Uğur Mumcu'nun şu söyledikleri aklıma geldi; “İmam ve hatip olarak yetiştirilenler emniyet müdürü, savcı, yargıç, kaymakam olacaklar... subay da olacaklar. Tarikatlara ve cemaatlere alınan genç çocuklar 30 yıl sonra general olacaklar ve Cumhuriyete karşı ayaklanacaklar” “Ben Atatürkçüyüm.... Ben, cumhuriyetçiyim... Ben lâikim... Ben antiemperyalistim... Ben tam bağımsız Türkiye’den yanayım... Ben insan hakları savunucuyum... Ben, terörün karşısındayım... Ben, yobazların, hırsızların, vurguncuların, çıkarcıların düşmanıyım. Dün sabaha değin, araştırarak yazdığım hiçbir konuyu yalanlayamadınız. Öyleyse vurun, parçalayın, her parçamdan benim gibiler beni aşacaklar doğacaktır.” * “İmam-hatip liselerini bitirenler neden ilahiyat fakülteleri ve İslam enstitülerine gitmiyorlar da ille de kaymakam, vali, savcı, yargıç ve subay olmak istiyorlar? Bu uzun vadeli eğitim ve bürokratik yerleşim projesini kimler planlıyor?” * “Cemaatlere, tarikatlara giren çocuklar 30 sene sonra general olacaklar cumhuriyete karşı ayaklanacaklar.” * “Gerçekte vicdan özgürlüğü, gerçekte demokrasi laik toplumda meydana gelir. * Çünkü anti-laik toplumda dince kutsal sayılan kavramlar, siyasal amaçlar için her gün sömürülür. ya da Türkiye’de olduğu gibi Arap sermayesi tarafından Türkiye’de kurulan banka sistemlerinde olduğu gibi mali çıkarlar açısından sömürülür. Bu bir sömürüdür. Mustafa Kemal de dinin gerçek yerine oturtulması, Allah ile kul arasında bir kutsal duygu olarak korunması amacıyla laikliği getirmiştir. İngiliz emperyalizminin, Arap kapitülasyonunun aracı olmaması ve siyasi sömürü aracı olmaması için. “ * “Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunamaz.” * “Milliyetçilik, ‘vatan, millet, Sakarya, kan, ırk, bayrak’ edebiyatı mıdır, yoksa ulusun çıkarlarını, onurunu herkese karşı savunmak; yani tam bağımsızlık mıdır? Ülkenin onuru ayaklar altında çiğnenirken, ‘vatan, millet, bayrak’ edebiyatını yani milliyetçiliği sadece kitleleri uyutmak, kandırmak için kullanıp aslında bütün bu değerleri salt kendi siyasal ya da bireysel-sınıfsal çıkarları için kullanmak milliyetçilikse, bunun karşıtı nedir?” * “Biz siyaset bakımından karşıtlarımıza özgürlük tanımazsak birer gizli faşistiz demektir.” * “Bir kişiye yapılan haksızlık tüm topluma karşı işlenmiş bir suçtur. Susanlar da bu insanlık suçlarına katılmış olur.” * “Bu masum insanlar Yahudi de olur, Arap da, Hıristiyan da. Ölenlerde ırk, din ayrımı yapılmaz. Ölen insandır. * "Bir gün mezarlarımızda güller açacak ey halkım unutma bizi... Bir gün sesimiz hepinizin kulaklarında yankılanacak ey halkım unutma bizi...” * “Anneler ve babalar, çocuklarını sokak ortalarında eşkıya çetelerince öldürülsünler diye yetiştirmediler. Bir gün bunların hesabı sorulacaktır. Devlet koltuklarına dayanarak kabadayılık yapanları, sanık sandalyesinde göreceğiz bir gün.”
5 notes
·
View notes
Text
Keçeci: Üretimi ve istikrarı sağlamak zorundayız
Denizli Sanayi Odası Başkanı Müjdat Keçeci, “Biz sanayiciyiz, biz üretmeliyiz ve istihdam yaratmalıyız, ihracat yapmalıyız, elimizdeki imkanları bu memleket için harcamalıyız. Çünkü biz bunun için varız” dedi. Sanayicilerin beklentilerini, sorunlarını ve çözüm önerilerini değerlendirmek için Ekotürk’ün ‘Sanayi ve Ticaret’ programına katılan Denizli Sanayi Odası Başkanı Müjdat Keçeci, “Uygulanan siyasi ve ekonomik politikaları algılayıp yorumlamakta çoğu zaman zorlanıyoruz. Çünkü durum çok teknik noktalara geldi. Biz ekonomist değiliz, bu teknik noktalarda tebliğleri, TC. Merkez Bankası kararnamelerini yorumlayabilecek konumda değiliz. Ancak kararlar yayınlandıktan sonra bildiğimiz ve inandığımız kişilerin yorumlarını takip ediyoruz.” dedi.
Temennimiz Bahsi Geçen Faiz Oranlarından Kredi Alabilmek
Başkan Keçeci: “Dünya bir kriz ortamında, dolayısıyla Türkiye de bu durumun içinde. Bunu kesinlikle inkar edemeyiz. İşletmelerimizde şu anda bir resesyon riski var hatta 2 ay üst üste bu şekilde devam ederse spekülasyon olabileceği bekleniyor. Hazine ve Maliye Bakanımız Sayın Nureddin Nebati, ticari kredi faizleri düşecek, büyük ihtimalle T.C. Merkez Bankası faiz oranına yaklaşacak diye bir açıklamada bulundu. Umarım bu açıklama mümkün olur. Bizim şu anda kullandığımız faiz oranı 'un üstünde, dolarla bakarsak çift haneli faiz oranında kredi kullanıyoruz. Biz sanayiciler uygun faiz kullanıp rekabetimizi uygun şartlarda yapmak isteriz. Önümüzdeki günlerde uygulamalardan nasıl bir yol çizileceğini göreceğiz. Temennim o ki bahsi geçen faiz oranlarından kredi alabilelim ve diğer ülkelerle rekabet edebilme şansı bulalım. Realist olmamız ve tecrübelerimize göre konuşmamız lazım. Ancak bu durum sadece kamu bankalarının üzerinde kalır mı diye düşünüyorum. Çünkü kamu bankaları bu konularda kararları uyguluyor ama özel bankalar, kendi maliyetlerini ve kendi karlıklarını düşündüğü zaman acaba bunu yapacaklar mı? Ya da biten kredileri bu şartlarda yenileyecekler mi? Bu kararın gerçekten uygulanabilmesini çok istiyorum.” dedi.
Değişken Kur Hareketlerinden Ciddi Zarar Görüyoruz
Biz sanayiciler döviz kurlarının her zaman stabil olmasında fayda görüyoruz diyen Keçeci, “Sürekli değişkenlik gösteren kur hareketlerinden dolayı ciddi zarar görüyoruz. Özellikle son zamanlarda bu kur farklarının şirketlerimizi olumsuz etkilediği ve bu sebepten dolayı inanılmaz zarar bilançoları verdiği tartışmasız. İşletmelerimizin bilançoları istikrarlı bir şekilde olmalı ki bu durum bizlere kredi veren kurumlara karşı bir güvence olsun. İleriki süreçlerde yapacağımız yatırımlar için bu durum çok önemli. Ama işletmede kazanılan bu karlılığı hiç beklemediğimiz, hiç arzu etmediğimiz kur farkları ile kaybetmemiz sanayici olarak bizi zora sokuyor. Enflasyon muhasebesinin Türk sanayisine uygulanması gerekiyor. Bu kadar kur hareketliliğinin olduğu bir yerde bazen bilançolarımızda inanılmaz karlıklarımız gözüküyor. Ancak sonrasındaki 3 ay ya da 9 ay sonra bu bilançoların neredeyse eksi verdiğini görüyoruz. Bir de bunun üzerine gerek peşin vergi ile gerekse yıl sonunda bilançonun kapanmasıyla gösterilen rakamlarla, kazanmadığımız değerlerin vergilerini vermek zorunda kalarak kendi kaynaklarımızdan ödün vermiş oluyoruz. Ancak bu ülkede enflasyonist bir ortam var diyerek eşyaya, arabaya, arsaya, eve yatırım yapılır duruma gelirse bu kaynaklarımız külliyen sarsılır diye düşünüyorum. Bu sebepten dolayı bu durumu göz önünde bulundurmak lazım. Her ne kadar T.C. Merkez Bankası kontrol edilmesi yönünde talimatta bulunsa da takibi yapılmaz ise bu paraları alıp enflasyondan etkileneceği düşünülerek bu tarz satın almalara gidilirse o zaman uygulama maksadını aşmış olur.” dedi.
Zor ve Kritik Bir Dönemden Geçiyoruz
İnsanların tasarruf edeceği kalemlerin başında ilk tekstil sektörünün geldiğini ifade eden Keçeci, “Son dönemlerde tekstilde bir talep durağanlığı söz konusu. Önceden 2 ay sonrası için programlarını yapabilen, tekliflerini alıp üretime geçebilen sanayicilerimizin bugün bu noktada olmadıklarını biliyorum. Bu konuda da endişelendiklerinin farkındayım. Çok zor ve kritik bir dönemden geçtiğimiz muhakkak. Ancak biz çok kriz gördük, bu zamanları da atlatacağımıza inanıyorum. Dolayısıyla bizim gidecek başka ülkemiz yok, sahip olacağımız başka işletmelerimiz de yok. İşletmelerimizin başında olup üretimi ve istikrarı sağlamak zorundayız. Siyasi iktidarın bizim durumlarımızı takip etmesini istiyor ve kendilerinden yardım bekliyoruz.” diye konuştu. Read the full article
0 notes
Photo
Marketten şans bambusu aldım. Kendimce olanlar arasında en iyisini seçtim ama bir de aynı marketin başka şubesine girdim, orda bunun kocaman filiz vermiş yaprak açmış olanları bile varmış.
Bence ilginç bir bitki, bambuya benzediğinden bambu demişler ama gerçekte bir ilgisi yokmuş. Kimsi de normal bambu diyor. Bence bu konuyu iyi bilen az .Bu kök sayılarının bir anlamı varmış. Bir tanesi gerçeğe bağlılık, iki tanesi sevgi, üç mutluluk, beş yada yedi sağlığı ifade ediyormuş. Sadece dört kök bambu olmazmış. O ölümü ifade edermiş.
Anladığım kadarıyla bunlar bakımı zahmetsiz bitkiler. Toprak bile aramıyorlarmış, atıyorsunuz vazoya, suda kökleniyorlar, büyüyorlar. Dikkat edilecek husus şebeke suyu kullanıp bitkiyi klorla zehirlememek. Bir de direk güneş ışığına koymamak.
Yalnız şurası da var. Bakımı kolay ama geç büyüyen bir bitkiymiş. Göreceğiz bakalım.
0 notes
Text
HERŞEYDEN ÖNCE DÜŞÜNELİM
Bizler, en başta da nefes alabilen ve can taşıyan birer varlıklarız . iki gözümüzlerimizle göre biliyor kulaklarımızda duyabiliyoruz ellerimizlede tutabiliyor ayaklarimizla yürüye biliyoruz, Bunlar bizi var olmaya yetecek şeyler, aslında ama işte bunları kullana bilme kabiliyeti yaradanin kudretinde var. Bunu düşünebildiğimiz için şu anda yine o kudretin bizde var ettiği ince işçilikde saklı ozaman demek bizi var eden yaratıcı kendisinden haberdar ediyor, yani burda bir yaratıcının varlığını idrak etmeye Çalışıyoruz ve etmeden önce yaraticinin verdiği bu gizemli var olmayı yaşıyor ve anlamaya çalışıyoruz ama bence bu kadar şeyden önce aslında bu bahsettiğimiz var oluşumuz bizdeki var oluşla dikkat çekmiyor , karsimizdaki var oluşda görünce ilgimizi çekiyor ve merak uyandırıyor, ozaman biz bence var eden den önce var edileni incelemeliyiz. yani var edileni incelememiz demek kendimizi bulmak olacak , var olan şeyleri incelediğimizde her zaman var eden kudretin tecelli lerini göreceğiz ve bunların nasıl var olduğunu anlayacağız ; bunları var edenin nasıl bir duygu düşünce ile var ettiģini anlamamız gerekiyor; böylece var edeni daha çok merak edip onun nasıl duygular hissetmemizi ve düşünmemizi istediği ni anlamaya çalışacağız ,böylece bizde her bulduğumuz var olusdaki kudret kendisine hayran bırakacak ve daha iyi taniyabilecegiz onu ; zaten bizi var eden yaratıcı kendisinin den haberdar etmek istiyor ama okadar büyük kudret sahibi ki herşeyin başka bir teccelisi var yani; saçınızın bir tek telinden tutun da, gözlerinizden burnunuza nefes almanızdan kuşlara , çiceklerden tüm kainat yani var edendenden önce var olani anlayip telafuz edip sonra o var edeni bulacağız zaten tüm gizemli teccelliler bizi ona götürecek aslında oda bunu bize verdi , güzel ce idrak edip onun eşsiz kudretini hayran kalalım diye ilk insan Adem a.s havva a.s böyleydi ilk geldiklerinde dünyaya sadece var olanın kudretini yine var edenin verdiği beyinle onun var ettiği şeylerde bularak var edene hayran olmak ama öyle güzel yaradandiki bu var eden kendi kudretini haberdar ettiği beşeriye de birde tatlı haller sunuyordu, yani soyut ta yaşadıp bildirmek yerine somut şeyler ler mutlu olmamıza da fırsat tanıyor du bilgiyle bilimle de tecelli olmamızı sağlıyor du usta sırlarını saklamiyordu var ettiği beseride akıl beyin yerleştirmişti kendinden haberdar olsun bir hiçlikde yok olmasın lar diye yani var eden var ettiğine nasıl bir var edenin olduğunu bildiriyor ozmaan verdiği aklı beyni kullanıp var edeni bulacağız ama var edeni bulmak ve tanımak için var edilenleri tanicagiz ,aslında bi nevi sanki birde varedilenlerin sadece var olduklarinla var, edeni bulamayacaklarını var edilen başka var edilen de saklı , var edenin sırrı onun için var edilende sakli tanimalisin var, edilenleri taniki var oludugunu bulunca var oluşunu bulacaksın var oluşunu bulunca var edeni bulacaksin... " Her yaratılan, Her yaratılandan mes'uldür." Yasirinkaleminden
3 notes
·
View notes
Text
Yeni Nesil Bankalar ve Açık Bankacılık Nasıl Çalışıyor?
New Post has been published on https://weepay.co/blog/yeni-nesil-banka-ve-acik-bankacilik-nedir/
Yeni Nesil Bankalar ve Açık Bankacılık Nasıl Çalışıyor?
Son birkaç yılda dünya geneline baktığımız zaman bankacılık sistemlerinin büyük değişikliğe uğradığını görüyoruz. Banka sayıları sürekli artarken bankaların verdikleri hizmetlerle ve çalışma şekilleriyle alakalı olarak çeşitlilikleri de arttı. Ve yeni nesil bankalar şu an bankacılık sektöründe çok güçlü bir rol oynuyor. Peki dijitalize olarak büyük başarı elde eden yeni nesil bankaIar ve onların açık bankacılık hedefleri neleri kapsıyor? Gelin bu konuyu bir konuşalım.
Yeni Nesil Bankalar ve Açık Bankacılık
Yeni Nesil Bankalar ve Açık Bankacılık
Yeni Nesil Banka, tanımına baktığımız zaman geleneksel bankalara rakip olarak kurulan ve nispeten daha küçük formdaki perakende şirketler olarak karşımıza çıkıyor. Zaman içinde ülkelerin yaşadığı mali krizler nedeniyle nedeniyle zor süreçlerden geçen geleneksel bankalar, yerlerini bu zor süreci fırsata çevirip çok daha yenilikçi bir girişim ile hizmet vermeye başlayan yeni nesil bankaIara bırakmaya başladılar. Yani aslında yeni nesil bankaIar da her yeni girişim gibi bir sorunun çözümünden doğdu ve doğuyor.
Dijital dünyayı iyi bir şekilde kullanıp müşterilerine doğru, hızlı ve güvenli hizmet vermeyi başaran yeni nesil bankalar, geleneksel bankaları bu açıdan geride bırakabiliyor. Tüm dünyanın her geçen gün daha da dijitale kaymasıyla yeni nesil bankalar bu açıdan çok daha avantajlı bir hale geliyor.
Yeni Nesil Bankaların Avantajları Nelerdir?
Yeni Nesil Bankaların Avantajları Nelerdir?
Hedef Kitlelerini Kendileri Belirliyorlar
Yeni nesil bankaIar, köklü ve kalıcı müşterilere sahip olmadıkları için müşteri kazanmak amacıyla çok rahat hareket edebiliyorlar. Çeşitli stratejiler, reklamlar ve hizmetler ile müşteri hedef kitlelerini çok rahat belirleyebilen bu bankalar, olabildiğince yaratıcı fikirler ile hareket edebiliyorlar. Ve elbette bu sebepler ile daha düşük ücretlere hizmet ettikleri için bu da pratiklik ve şeffaflık anlamına geliyor.
Dijital Dünyaya Aşinalar
Geleneksel banka müşterileri tarafından yapılan en büyük şikayetlerin nedeni bankaların teknolojiye ve dijital dünyaya hakim olmamaları. Yukarıda da dediğimiz gibi insanlar her geçen gün teknolojiye ve dijitale daha bağlı hale geldikleri için geleneksel bankaların bu değişime ayak uyduramaması müşterilerin de bazı işlerini yaparken daha fazla çaba sarf etmeleri anlamına geliyor. Yeni nesil bankaIar bu açıdan oldukça avantajlılar. Çünkü dijital kitleyi ve teknoloji çok iyi biliyorlar. Bu sebeple müşterilerin dikkatlerini çekmede de başarılı olabiliyorlar.
Yazılım
Geleneksel bankalar köklü sistemlerini hızlı bir şekilde geliştirip değiştiremedikleri için bazı işlemlerde haliyle yavaş kalıyorlar. Sadece bir hesap açmak bile uzun sürebiliyor. Fakat yeni nesil bankalar bu anlamda oldukça yenilikçi oldukları için herhangi bir işlemi hızlı ve güvenilir bir şekilde gerçekleştirebiliyorlar. Elbette bunu da topluma ve şu anki düzene uygun dijital sistemleri kurabilmelerine borçlular. Yani yazılım, yeni nesil bankaların geleneksel bankalara karşı verdikleri mücadelede çok önemli bir rol oynuyor.
Fiziksel Şubeleri Yoktur
Eğer yeni nesiI bir bankaya bağlıysanız şubeye gidip bir personelle yüz yüze konuşamayacağınızı bilmelisiniz. Bunun yerine tüm işlemlerinizi internet üzerinden kendiniz çözmelisiniz. Bu durum kimilerine göre bir avantaj kimilerine göre bir büyük bir dezavantaj. Bizle zamanla tamamen avantaja dönüşecektir. Çünkü insanlar artık şubelere gidip sıra beklemek istemedikleri için bu sorunu çözen herhangi bir girişim büyük başarı yakalayabilir. Bu da büyük ihtimalle yeni nesil bankalar tarafından ortaya atılacaktır.
Peki Açık Bankacılık Nedir?
Açık Bankacılıkta Rol Oynayacak Olan API Sistemi
Açık bankacılık en basit tanımıyla bankalar tarafından kayıt altına alınan müşteri bilgi ve verilerinin üçüncü taraf parti kurumları ile paylaşılmasıdır. Bu konu ilk duyumda epey güvensiz bir his uyandırsa da gelecek dönemlerde epey kullanışlı ve işe yarar olabilir. Müşterilerin düzenli fatura ödemeleri, harcama bilgileri, hesap hareketleri ya da alışveriş verilerine bağlı istatistikleri başka şirketler tarafından müşteri yararına birçok hizmet amacıyla kullanılabilir.
Hiç şüphesiz açık bankacılık sistemi konusunda yeni nesil bankaIar ile geleneksel bankalar arasında çok büyük bir rekabet olacak. Çünkü açık bankacılık, birikmiş müşteri bilgileriyle alakalı bir sistem. Bu da bakıldığı zaman geleneksel bankaları çok daha avantajlı yapıyor. Çünkü köklü bankaların ellerindeki müşteri verileri çok daha fazla olur. Ancak eğer yeni nesil bankalar müşteri bilgilerini çok daha ayrıntılı ve hızlı bir şekilde depolayabilirler ise bu anlamda geleneksel bankaların önüne geçebilirler. Bu konunun sonucunu hep beraber göreceğiz.
0 notes
Text
Kişisel veri bankacılığı
KPMG ‘Geleceğin Dijital Bankacılığı’nı araştırdı. Araştırma, koronavirüs nedeniyle dijital kanallara yoğunlaşan bankaların 10 yıl içinde nasıl bir evrim geçireceğine ışık tutuyor. KPMG’nin öngörülerine göre 2030’ların bankalarının en önemli mevduatı müşterilerinin kişisel verileri olacak
Finans sektörünü büyük bir hızla dönüştüren teknolojinin etkilerini araştıran KPMG, bankaların değişimine ışık tutan bir çalışma yaptı. KPMG’nin hazırladığı ‘Geleceğin Dijital Bankacılığı’ araştırması, 10 yıl içinde finans sektörünün yapı taşlarından olan bankaları bekleyen yıkıcı dönüşümün ipuçlarını veriyor. Koronavirüs salgınında iş modellerini hızla dijitale taşıyan ve müşterilerine ‘temassız’ bir dünya sunan bankaların yeni teknolojilerle sınavı devam edecek.
KPMG’nin araştırmasına göre, 2030’lu yılların bankacılık işlemlerine mevduattan çok müşterilerin kişisel verileri yön verecek. Müşterilerin kazanç ve yatırımlarını değerlendirdikleri en güvenilir alan olan bankalar, 10 yıl sonra müşterilerin aynı zamanda kişisel verilerinin de korunacağı en güvenilir yer olacak.
Geleneksel bankalar müşterilerinin sadece finansal varlıklarını yönetmeye devam edecek ancak geleceğin bankaları kişisel verileri yönetecek. Bankalar, müşterilerinin izniyle kişisel verilerini finansal hizmetlerden fazlası için yine onların yararına kullanıp hayatın her alanında fayda sağlayacak.
10 yılda son 100 yıldan fazla değişecek
KPMG Türkiye Finansal Hizmetler Sektör Lideri Kerem Vardar, geleceğin bankacılık sisteminin tamamen müşteri ihtiyaçları üzerine şekilleneceğini söyledi. Vardar, şunları ekledi:
“Teknoloji insanların çalışma şekillerini, hayat tarzlarını ve hatta sosyal hayatlarını düzenliyor. İnsanların daha karmaşık ve farklı alanlara dağılmış hayatlarını, artan görev ve sorumluluklarını yönetmelerine yardımcı oluyor, finansal işlemler de bunun en önemli parçası. Bankacılık sektöründe önümüzdeki 10 yıl boyunca, son 100 yılda gördüğümüzden daha fazla değişiklik göreceğiz. Bunun sebebi sadece gelişen teknoloji değil hepsi birbirine bağlı olan yapısal faktörler, demografik değişim, sosyo-ekonomik koşullar, regülasyonlar ve çevresel değişiklikler de etkili.
Geleceğin bankaları, müşterilerinin finansal refahlarını sağlamak, bunu daha da iyileştirmek üzere yapılanacak ve tamamen müşterilerin ihtiyaçlarına göre tasarlanacak. Müşteriler, yetersiz zaman ve bilgi sahibi olmadıkları işlemler nedeniyle bankalarının kendileri için en doğrusunu yapma konusunda yüksek güven duyacakları özel hizmetler talep edecek. Bankalar sadece düzenlemelere uyum için değil aynı zamanda sundukları hizmetin değerini artırmak için müşterilerinin verilerini işleyecek. 2030’lu yılların bankaları, yapay zeka ve robot otomasyonu ile desteklenen kanallar üzerinden veri odaklı müşteri deneyimi konusunda uzmanlaşacak.”
KPMG’nin araştırmasından öne çıkan bazı başlıklar şöyle;
Geleceğin bankaları, müşterilerinin hayatını kolaylaştıran, günlük ihtiyaçlarına cevap veren, önerilerini yaşam tarzlarına göre kişiselleştirebilen, finansal hizmetlerden daha fazlasını sunan bankalar olacak.
Geleneksel bankacılıkta sınırlar kalkacak
Bankalar için yeni bir iş modeli olan; Fintech’lerle bankacılık sistemlerinin ortak sinerjiler oluşturdukları ve perakende sektöründe örneklerini gördüğümüz ‘Platformlaşma’ yaygınlaşacak. Bankalar müşterilerine ihtiyaçlarına yönelik olarak etkileşimli geniş seçenekler sunarak hizmetlerini kişiselleştirme imkanı tanıyacak.
Açık bankacılık, fintech şirketlerini ve sistemlerini güçlendirecek.
Geleceğin bankaları; fintech ekosistemlerini, müşteri için iletişimde olduğu tedarikçilerini yönetebilen yapılar olacak. Tamamen müşterilerinin yaşam tarzlarına göre hizmetler oluşturarak, gelişen fintech sistemleriyle rekabet edecek. Bu yönde yol almayan bankalar zorluk çekecek.
Güven sağlayan bankalar başı çekecek
Kişisel verilerin güvenli bir şekilde saklandığı bir numaralı kuruluş bankalar olacak. Araştırmaya katılım gösteren tüketicilerin yüzde 47’si bankacılığı kişisel verilerin muhafaza edilmesinde en güvenilir sektör olarak görüyor.
Bazı bankalar tüketicilere kişisel veri yönetimi ile ilgili sağladıkları özgürlüklerle, şimdiden harekete geçmiş durumda. Gelecekte veri gizliliğinin korunmasında öncü adımlar atmaya devam eden bankalar diğer sektörlere yol gösterici bir rol oynayacak.
Yapay zeka için etik uzmanlar gelecek
Teknolojinin getirdiği bilinmezlik ve yeni alanlar müşteriler için riskli olabiliyor. Yapay zekanın her zaman bir uzman gibi etik, tarafsız davranması beklenmiyor. Bu nedenle, yapay zekanın kararlarını denetleyecek, teknolojiyi yönlendirecek, yapay zekayla birlikte çalışacak uzmanlar bankacılık sisteminde görev alacak. Bunu sağlayabilen geleceğin bankaları güvenilirliğini koruyacak.
Yeni nesil teknolojiler bankacılık anlayışını değiştirecek
Teknoloji, bankacılığı yeni aygıtlar ve uygulamalar sayesinde daha kişisel hale getirecek ve “her zaman her yerde” kullanılabilir kılacak. Yapay zeka (AI), makine öğrenmesi (ML) ve Nesnelerin İnterneti (IoT) başta olmak üzere çağımıza damga vuran birçok yeni nesil teknoloji bir bütün olarak bankaların müşterilerle kurduğu ilişkiyi dönüştürecek.
Ek olarak, yüksek derecede bağlantılı bir dünya artık norm haline gelecek ve tüketiciler sesli ve kişisel asistanlar, yüz tanıma sistemi ve giyilebilir aygıtlar aracılığıyla bankalarla daha etkili bir şekilde etkileşime girecek.
Tüketici akıllı otomasyona ve güvene önem veriyor
Raporda yer alan dünya çapında yapılan araştırmanın sonuçlarına göre, üç tüketiciden ikisi (yüzde 65) ürün, tarife veya fiyat bilgisine ulaşma; tavsiye ve görüş alma sürecini otomatikleştirecek banka arayışında. Tüketicilerin beşte ikisinden fazlası (yüzde 44) ise mevcut durumlarından çok bunaldıklarını hissetmekle beraber gelecekte bilgileri üzerinde daha fazla kontrol sahibi olmak istiyor.
Finansal hizmetlerin bir araya toplanması da tüketiciler için önem teşkil ediyor. %70 oranında tüketici yapacakları işlemlerin sadece birkaç sağlayıcı tarafından gerçekleştirilmesini arzu ediyor. Dört tüketiciden üçü (yüzde 75) ise finansal ürünler ve hizmetler hakkında yeterli bilgi sahibi olduğunu, bunları anladığını ve nasıl işlediğini bildiğini hissediyor. Ancak çoğunluğu (yüzde 66) yine de bir karar almadan önce bankadan görüş ve öneri istiyor.
KPMG Hakkında
Denetim, vergi ve danışmanlık hizmetleri sunan ve sektöründeki en büyük dört uluslararası şirketten biri olan KPMG, geçmişi 1867 yılına dayanan, üye firmalar ağı sistemiyle 153 ülkede 207 binin üzerinde çalışanıyla finansal hizmetler, tüketici ürünleri, otomotiv, endüstriyel sektörlerden, gıda, perakende, enerji, telekomünikasyon, kimya gibi pek çok sektöre danışmanlık hizmeti veriyor. KPMG Türkiye ise İstanbul merkez ofisinin yanı sıra Ankara ve İzmir ofisleriyle, 1982 yılından beri 1700 çalışanıyla her sektörden 4000’in üzerinde firmaya sektörler özelinde hizmet verirken, rekabette ihtiyaç duydukları endüstriyel trendler hakkında değer yaratan çözümler sunuyor. Detaylı bilgi için www.kpmg.com.tr adresine başvurabilirsiniz.
Kaynak: KPMG Hibya Haber Ajansı
Hibya Haber Ajansı
The post Kişisel veri bankacılığı appeared first on Kamu365 | Dünya Gündemi.
from WordPress https://ift.tt/2W0akLs via IFTTT
0 notes
Text
MHP'den Akşener'e iğrenç benzetme: Sanki Venüs'ten gelmiş bir yaratık
Detaylar için https://bagimsizweb.com/mhpden-aksenere-igrenc-benzetme-sanki-venusten-gelmis-bir-yaratik/
MHP'den Akşener'e iğrenç benzetme: Sanki Venüs'ten gelmiş bir yaratık
MHP Genel Başkan Yardımcısı Yalçın, sosyal sitesi Twitter hesabından, “İP’in bahtsız Müdiresi MHP Lideri Devlet Bahçeli hakkında yarın suç duyurusunda bulunacakmış. Sevsinler onun suç duyurusunu! Aman ne iyi olur. Böylece pandoranın kutusu açılır, hanımefendinin kirli çamaşırları ortalığa serilir” dedi.
“PERVASIZLIĞA BAKIN HELE”
Sosyal sitesi Twitter hesabından yaptığı paylaşımda Yalçın, “15 Temmuz’a yaklaşırken sözde Yurtta Sulh Konseyinin adını bir slogan gibi kullanıp Atatürk’ün veciz sözünü istismar ederek kamuoyuna işaret veren, sonra da ‘Ben başbakan olacağım’ diyen Müdiredeki densizliğe, pervasızlığa bakın hele! Azılı FETÖ firarisi Emre Uslu tarafından Türkiye düşmanı kanlı örgütün Cumhurbaşkanı adayı olarak ilan edilen, hatta bu konuda adı geçen hainle tweetleşen sanki kendisi değil de Venüs’ten gelmiş bir yaratık.
“KİRLİ İLİŞKİLERİNİN HASIRALTI EDİLECEĞİNİ SANIYORSA YANILIYOR”
2016 yılının Mart’ında Isparta Süleyman Demirel Üniversitesine yönelik operasyonlar sırasında; Bilgi İşlem Merkezinin bilgisayarlarında, MHP’ye yönelik komplo kasetlerinin ham görüntüleriyle birlikte FETÖ elebaşının kendisi hakkında ‘Onu koruyun!’ talimatı çıkan, sanki müdire değil de bir başkası! İP’in Müdiresi suçunu bastırarak baskın çıkacağını, güneşi balçıkla sıvayacağını, kirli ilişkilerinin hasıraltı edileceğini sanıyorsa aldanıyor.
“BİRER BİRER MAHKEME ÖNÜNE GELECEK”
Sayın Genel başkanımız hakkında suç duyurusunda bulunduktan sonra konu yargıya intikal ettiğinde Müdirenin bütün marifetleri birer birer mahkeme önüne gelecek. Bakalım göreceğiz, o zaman el mi yaman bey mi yaman!” ifadelerine yer verdi. (İHA)
0 notes
Text
III. DÜNYA SAVAŞI
Üçüncü Dünya Savaşı Kapıda! Mahmut Şahin / Nisan 2017 Savaş! İlginç ve kendi içerisinde çok çelişkili anlamlar barındıran bir kelime. Bir yanda, bağımsızlık ve hayatta kalma mücadelesi anlamında, işgalci saldırganlara, doğaya karşı yürütülen mücadele; diğer yanda ise başkalarının can ve mallarına, bağımsızlıklarına ve hayat haklarına kasteden saldırganlığı ifade eden yağmacı ve işgalci zihniyet. Savaş kelimesi bu iki anlamı da aynı anda bünyesinde barındırıyor. Kurtuluş Savaşı, kelimenin ifade ettiklerini aynı anda gösteren önemli bir örnektir. Kurtuluş Savaşı’nın taraflarına baktığımızda göreceğimiz şey, bir yanda saldırgan, hasta dedikleri bir ülkeyi yağmalamaya gelmiş Emperyalist Batı; diğer yanda ise vatanını, yaşadığı toprakları korumaya çalışan, hayatta kalma mücadelesi veren bir ulus. Kazanan haklı olandı, ama kaybedenin durmaya, emellerinden vaz geçmeye niyeti yoktu. Birinci Dünya savaşı paylaşımı sağlayamamış, emperyalistler istediklerini alamamıştı. İkinci Dünya Savaşı, daha önce yapılamayanları tekrar hayata geçirmek için bir fırsattı. Neyse ki ülke olarak bu savaştan uzak durduk, elbette savaş bize de hasar verdi, ama doğrudan savaşa katılan ve milyonlarca canını kaybedenlerle kıyaslandığında kabul edilebilir bir durumdu. İnsanların bitmek bilmeyen hırsları ve paylaşamadıkları, paylaşmaya doyamadıkları zengin kaynaklar yeni ve yıkıcı bir savaşı tekrar gündemimize soktu. Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrası tek süper güç olarak kalan ABD Obama döneminde, görece, dünyanın sorunlu alanlarındaki asker varlığını azaltıp bölgede kendine tabi yerel güçlerle sorunları çözme yoluna gitti. Ancak çelişkili bir biçimde, varlığıyla bölgeye savaş, kan ve gözyaşı getiren ABD’nin yokluğu kargaşayı çözmek yerine daha da alevlendirdi. Anlayacağınız ABD’nin varlığı da yokluğu da ayrı bir dert. Uluslararası güç dengesinin en önemli ayağı olan süper güç ABD’nin sorunlu alanlardan uzaklaşması, bölgesel güçlerin boşluğu doldurma çabalarını hızlandırdığı gibi, ABD’ye rakip yeni süper güçlerin siyaset sahnesine çıkmasına zemin hazırladı. Suriye Savaşı’nda Rusya ve Asya- Pasifik bölgesindeki Çin’in askeri faaliyetleri buna güzel bir örnektir. ABD’de başkan değişti, yeni ve alışılmadık söylemlere sahip bir başkanı var ABD’nin. Henüz ABD kamuoyunun bile alışamadığı Trump’a dünya nasıl alışacak ya da nasıl tepki verecek göreceğiz. Görünen o ki, Trump ile birlikte ABD kendine dönecek. Dünyanın bekçiliğini hem yüksek maliyetli bir iş hem de ağır bir yük gibi gören Trump Amerikan halkının bu yükü çekmek zorunda olmadığını belirterek NATO’yu sorgulamış ve diğer NATO üyelerinin maliyetlere daha fazla katkıda bulunmaları gerektiğini ifade etmiştir. ABD’nin bu tutumu, 19’ncu yüzyıl ABD politikalarını hatırlatmaktadır. ABD Avrupa ve diğer kıtaların sorunlarından uzak durmak ve o sorunları kendi ülkesine taşımak istemiyor ve ona göre politikalar izliyordu. Birinci ve İkinci Dünya Savaş’larında da benzer politika izleyen ABD Avrupa’nın sorunlarından uzak durmak istemiş ve Avrupa ülkelerinin kendi aralarındaki çekişmeye müdahil olmamıştı. O dönem tıpkı ABD gibi davranan Sovyetler Birliği de uzak kalmaya çalışmış ve müdahil olmamıştı. Ancak iki süper gücün devrede olmaması, birbirlerine denk güçlerin aralarındaki sorunları engelleyememiş ve nihayetinde savaş patlak vermişti. Savaş ancak ABD’nin savaşa müdahil olup dengeleri değiştirmesi ile son bulmuş, fakat o zamana kadar milyonlarca insan hayatını kaybetmiş, bir kıta neredeyse tamamıyla harap olmuştu. Son dönemlerde dünya siyaset sahnesinde yaşananlara baktığımızda, bire bir olmasa da, benzer bir durum söz konusu sanki. ABD Trump’la birlikte Avrupa’dan uzaklaşıyor. Rusya ve Çin ABD’nin olmadığı yerlerdeki güç boşluğunu doldurmaya çalışıyorlar. Avrupa’da milliyetçi söylemler ve yabancı düşmanlığı giderek tırmanıyor. AB’nin lideri diyebileceğimiz Almanya ise ekonomik varlığının dışında askeri olarak da ülke dışında varlık göstermeye çalışıyor, Rusya ile mümkün olduğu kadar ipleri koparmadan ve gerilmeden ilişkilerini yürütmeye devam ediyor. İngiltere, AB’den ayrılmanın eşiğinde, tarihi müttefiki ABD ile ortaklığını pekiştirmeye gayret ediyor. Neredeyse tüm Avrupalı siyasetçiler aşırı milliyetçi söylemlere sığınmış durumdalar. Her ne kadar, şimdiye kadar yapılan seçimlerde, aşırı sağcılar Avrupa’da iktidara gelemese de söylemleri iktidara gelmiş görünüyor. Herkes sert ve kışkırtıcı ifadelerle siyaset yapıyor, kimse burnundan kıl aldırmıyor desek yeridir. Had bildirmek artık sıradan bir olay haline geldi, siyasetçiler arasında. Siyaseten tüm bu gelişmeler yaşanırken dünyanın birçok yerinde devletler ve devlet dışı oyuncular hız kesmeden silahlanma yarışına devam ediyorlar. Gerilim her geçen gün tırmanıyor. Dünya, deyim yerindeyse patlamaya hazır bir bomba gibi. Nükleer silah denemelerini, balistik füze denemelerini duymadığımız bir gün yok gibi. ABD Trump’la birlikte sıcak bölgelerden çekileceğini belirtse de NATO üzerinden, Avrupa’da Rusya’yı sıkıştırmaya devam ediyor. Her gün yeni bir NATO birliği eski Doğu Avrupa ülkelerine kaydırılıp konuşlandırılıyor, Rusya’nın burnunun dibine konuşlandırdığı füze savunma sistemleri de cabası. Rusya da ABD’nin NATO üzerinden yaptığı bu, kendince kışkırtıcı, eylemlere sert cevap veriyor. Ukrayna ve Gürcistan’da Rusya’nın yaptıkları ortada. Suriye’de ise Rusya’nın varlığı tüm dengeleri değiştirdi. Rusya Doğu Akdeniz’deki çıkarlarından vazgeçecek gibi görünmüyor. Rusya ABD’nin her hareketine oldukça sert ve askeri cevaplar veriyor. Şu an için ABD’ye karşı üstünlük kurmuş gibi görünüyor. Ama görüntü yanıltıcı olabilir. Uzun soluklu düşündüğümüzde daha farklı etkenler bu rekabetin sonucunu belirleyecektir. 1980’lerde dönemin ABD başkanı Reagan’ın başlattığı Yıldız Savaşları Projesini ve Sovyetler Birliği’nin buna cevabını düşününce insan ister istemez, gene ABD’nin ince ve uzun dönemli senaryoları mı var gündemde diye sormadan edemiyor. Nitekim bu rekabeti Sovyet ekonomisi kaldıramadı ve siyaseten de 1980’lerin sonunda dağılma noktasına geldi, 1991’de de resmi olarak ölümünü ilan etti. Bu düellonun sonucunu büyük olasılıkla Rus ekonomisinin yapısı ve rekabet gücü belirleyecek. Çünkü Her ne kadar Çin toplam ekonomik büyüklükte ABD’yi geçmiş olsa da, halen ABD ekonomisi, özellikle de silah endüstrisi, dünyanın en büyük ekonomisi sayılır. ABD’nin coğrafi ve ekonomik avantajlarını düşündüğümüz zaman Rusya ve Çin’in işinin ne kadar zor olduğu anlaşılır. Olası bir dünya savaşı yüksek ihtimalle iki cepheden çıkabilir; Ukrayna, Suriye. Şu an her iki ülkede de sıcak çatışmalar devam ediyor ve bu çatışmaların her an etrafa sıçrama ihtimali var. ABD doğrudan bölgede değil, PYD ve Peşmerge gibi devlet dışı oluşumları vekil olarak kullanıyor savaşta. Türkiye’nin tüm itirazlarına rağmen de PYD gibi unsurları silahlandırmaya devam ediyor. Hatta zırhlı araçlar, hava savunma füzeleri, helikopterler ve tanksavar silahları gibi askeri dengeleri etkileyebilecek silahlar veriyor. Bölgedeki oyuncuların çoğu yaşanan savaşı kendi topraklarından uzak tutmaya çalışıyor. Örneğin İran Suriye’de doğrudan savaşın içinde, savaşı İran’dan uzakta sürdürüp kendi lehine sonuçlandırmak için elinden gelen tüm gayreti gösteriyor. İran diyor ki benim savunma hattım Suriye’dir. Suriye düşerse İran da düşer. Rusya Doğu Akdeniz’deki varlığını kaybederse sıcak denizlerle tüm irtibatı kesilecek ve soğuk denizlerde sıkışacak. Avrupa için, yeni bulunan doğal gaz rezervleri ile birlikte, Orta Doğu enerji açısından Rusya’ya olan bağımlılığı azaltacak çok önemli bir bölge, uzak durması mümkün değil. Askeri açıdan bakıldığında Bölgedeki güçler Rusya dışında birbirlerine denk sayılır. Denk güçlerin mücadelesi de uzun soluklu olur, dengeyi bozacak bir müdahale olmadığı sürece oldukça uzun sürebilir. Bu kadar uzun bir savaşı bölge ülkelerinin ekonomileri kaldırabilir mi? Şüpheli! Bu uzun savaş kime yarar iyi düşünmeli. ABD’nin şu an için bölgeye doğrudan müdahalesi söz konusu değil, ama daha önce bahsedildiği gibi, PYD ve IKBY gibi devlet dışı vekillerini silahlandırarak çıkarlarını kolluyor. Gerektiğinde kendi özel kuvvet unsurlarını tampon olarak kullanıp bölge güçlerinin kendi vekillerine müdahalesini de engelliyor. Orta Doğu dışında da dünya pek farklı değil. Asya – Pasifik bölgesinde Çin’in askeri hareketliliği her geçen gün artıyor, Kuzey Kore sert ve kışkırtıcı söylemlerinin yanı sıra füze denemelerinden de vaz geçmiyor, her geçen gün yeni bir füze denemesi yapıyor. Avrupalı siyasetçiler ırkçı söylemlerini her gün tırmandırıyor. Dünya bir savaşa gebe gibi. Sovyetler Birliği’nin son lideri Gorbaçov’un dediği gibi “dünya hızla bir savaşa doğru sürükleniyor”. Siyasetçiler akıllarını kaybetmişler gibi davranıyorlar. Seçim süreçlerine girmiş olan Avrupalı siyasetçiler aklın ve sağduyunun değil popülist siyasetin doğrultusunda hareket edip kendi iç kamuoylarına şirin görünme derdinde. İnsanoğlu aklın ve sağduyunun sesine kulak verip bir an önce uzlaşmanın ve ortak hareket etmenin yolunu bulmak zorunda yoksa durum iyi görünmüyor. Uluslararası örgütler inisiyatif alıp kamuoyunu hareketlendirebilir. Süper güçler, güçlerini barıştan yana kullanıp ağırlıklarını savaşın sona erdirilmesinden yana kullanabilirler. Türkiye, dünyanın en sıcak çatışma bölgelerinden birisi olan Orta Doğu’nun, Rusya’nın komşusu ve sıcak alanların tam da ortasında. Olası bir savaşta en çok etkilenecek ülkelerden birisi de Türkiye’dir. ABD ve batı ile NATO müttefikliği dışında uzun süredir devam eden siyasi ve ekonomik ilişkileri, Rusya ve İran ile olan hem rekabeti hem de dostane ilişkileri Türkiye’yi bölgenin en önemli oyuncularından biri konumuna getirmektedir. Bölge ile olan kültürel, siyasi ve ekonomik bağlarımız bize birçok avantaj sağladığı gibi dezavantajlar da getirmekte. Hemen yanı başımızdaki alevler ülkemizi de sarmadan savaşın sonlandırılması konusundaki çabalarımızı artırmamız, uluslararası örgütleri harekete geçmek üzere teşvik etmemiz gerekmekte. Çabalarımızı yoğunlaştırıp barışla sonuçlandıramazsak büyük ve yıkıcı bir savaş hemen kapıda bizi bekliyor olacak. Read the full article
0 notes
Text
iPhonetamircisi.COM
http://iphonetamircisi.com/apple-guvenlik-ile-yeniden-gundemde/
Apple 'Güvenlik' İle Yeniden Gündemde!
Teknoloji sektöründe öne çıkan konulardan birisi hiç şüphesiz güvenlik. Kullanıcıların gizliliğini korumak adına şirketler tarafından çeşitli önlemlerin alındığı biliniyor. Dev firmalar arasında yaşanan rekabet gizlilik konusunda da mevcut ki bazılarının ismi daha fazla anılıyor. Bunlardan bir tanesi teknoloji devi Apple. Kullanıcıların gizliliği söz konusu olduğunda oldukça titiz davranan şirket hakkında çıkan son haber ise ilginç.
Güvenlik denildiği zaman Apple’da akan sular duruyor desek yeri var ancak son haber bu konuda soru işaretlerine neden olabilir zira iOS’a gelecek iCloud Analytics özelliğinin kullanıcıların çeşitli verileri toplayacağı ve bunun sonucunda da Siri gibi servislerin daha iyi bir konuma getirileceği söyleniyor.
Yazımızın başında da belirttiğimiz gibi şirketler arasındaki rekabet çok yönlü olarak devam ediyor. Buna bir örnek olarak Apple’ın CEO’su olan Tim Cook’un açıklamasını verebiliriz. Cook, Silikon Vadisi şirketlerini eleştirerek kişisel verileri kullanıp para kazanmak istemediklerini belirtmişti. Şimdi ise durum değişecek gibi görünüyor.
Tabi konuyla ilgili Apple’dan bir açıklama var. Şirket akıllı servisler ile güçlü gizliliğin bir arada olacağını ifade ediyor. iOS 10.3 beta sürümü ile birlikte gizlilik ayarlarında iCloud hesabındaki verilerin analiz edilmesi için bir izin isteniyor. Akıllı özelliklerin geliştirilmesi adına istenen izin kapsamında e-postalar, dosyalar, takvimler, notlar, fotoğraflar, şifre senkronizasyonu, iTunes ve Find My iPhone yer alıyor.
“iCloud Analytics & Privacy” bölümünde özelliğe dair kişisel verilerin gizliliğine etki etmediği yönünde bir açıklama mevcut. Güvenliğe önem veren Apple şirketinin gizlilik konusunda güven veriyor ancak kullanıcıların bu konuya nasıl karşılık vereceğini ilerleyen zamanlarda göreceğiz.
Son olarak Apple ve güvenlik ile ilgili uzun süre haberlere konu olan olayı hatırlayalım. Amerika Birleşik Devletlerinde yaşanan bir olayın ardından FBI ve Apple karşı karşıya gelmişti. FBI iPhone şifresinin kırılmasını talep etmiş ancak şirket buna karşı çıkmıştı. Mahkeme kararları gizlilik ihlali konusunda yorumları da beraberinde getirmişti. Teknoloji dünyasının yakından takip ettiği davada Apple’ı destekleyen şirketler olmuştu. Bakalım bundan sonraki süreçte Apple ve güvenlik kavramı ile ilgili ne gibi haberler gelecek?
kaynak:donanımhaber
#akıllı servis#apple dava#apple fbi#apple gizlilik#apple güvenlik#ios 10.3 beta#ios güncelleme#iphone şifresi#mobil haber#son dakika#teknoloji haber
0 notes