Tumgik
#komşu ülkelerle ilişkiler
egitimportali · 4 years
Text
Türk Cumhuriyetleri ve Komşu Ülkelerle İlişkiler
Türk Cumhuriyetleri ve Komşu Ülkelerle İlişkiler
Türkler, Orta Asya’dan dünyanın çeşitli yerlerine göç ederek yeni yurtlar edinmiştir. Dünya’nın çeşitli yerlerine Orta Asya’dan göç başladığında, bazı Türk toplulukları Orta Asya ve çevresinde yaşamlarını sürdürmeyi tercih etmiştir. Türkler göç ettikleri yerlerde özellikle Anadolu, Kafkasya ve Balkanlar’da yeni devletler kurmuştur. Bu devletlerden biri de 29 Ekim 1923 yılında Anadolu toprakları…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
metingulerce · 5 years
Text
AB'nin yaptırım olarak müzakereleri dondurduğu Kapsamlı Havacılık Anlaşması nedir?
AB’nin yaptırım olarak müzakereleri dondurduğu Kapsamlı Havacılık Anlaşması nedir?
Avrupa Birliği, Türkiye‘nin Kıbrıs açıklarında doğalgaz arama faaliyetleri nedeniyle 15 Temmuz günü bazı yaptırımlar açıkladı. Bu yaptırımlardan biri de Kapsamlı Havacılık Anlaşması müzakerelerinin dondurulmasıydı. Peki Kapsamlı Havacılık Anlaşması (KHA) nedir?
Tumblr media
Üye ülkelerin kendi aralarında serbest bir havacılık pazarına sahip olduğu AB, hem komşu ülkelerle hem de önemli ilişkiler kurduğu…
View On WordPress
0 notes
sizekitap · 5 years
Text
Avrupa Komşuluk Politikası ve Avrupalılaşma
0
Avrupa Komşuluk Politikası ve Avrupalılaşma İlkin Mikayilov Astana Yayınları
Avrupa Birliği’nin doğu sınırlarının belirgin olmaması Birliğin genişleme sonrası komşulara karşı hangi politikaları uygulayacağı konusunda soruları ortaya çıkarmıştır. Komşulara karşı hangi politikaların uygulanacağı konusu bugün de Birliğin dış ilişkilerinde başat gündem maddesi olarak kalmaktadır. Doğu Genişlemesi zamanı aday ülkelerin Avrupa Birliği talepleri karşısında başarılı dönüşümü, genişleme sonrası oluşan yeni sınırlardaki komşulara karşı hangi politikaların uygulanacağı sorusunu ortaya çıkarmıştır. Bir taraftan “genişleme yorgunluğu”, diğer taraftan da Avrupa’nın doğu sınırlarının belirgin olmaması sebebiyle komşulara üyelik perspektifi sunulmamıştır. Aynı zamanda bu ülkelerle Birlik arasında kalıcı duvarların oluşmaması adına ve ülkelerdeki reformları hızlandırmak amacıyla Avrupa Komşuluk PolitikasıXE “Avrupa Komşuluk Politikası” oluşturulmuştur. Bu ülkelerin Avrupalılaşması adına yapılan en önemli girişim olarak Birlik ve komşu ülkelerle ilişkiler halen bu politika kapsamında devam ettirilmektedir. Birlik içi dengelerin korunması adına bu politikaya sadece doğu komşuları değil aynı zamanda güney komşuları da dahil edilmiştir. Birliğin derinleşme ve genişleme sürecinde ortaya çıkan Avrupalılaşma kavramı zamanla Birlik dışı ülkeler için de araştırma konusu olmuştur. Bu bağlamda Avrupa Birliği ile Avrupa Komşuluk Politikası kapsamında ilişkileri sürdüren Azerbaycan’ın Avrupalılaşmasını incelemek kitapta amaçlanmıştır. Kitapta Avrupa Birliği ve Azerbaycan arasındaki ilişkilerin başarılı ve başarısız taraflarına dikkat çekmeyi amaçladık. Gelecek araştırmalar için literatüre katkı sunması dileğiyle…
Tumblr media
Yazarı Sizekitap’da Ara Yazarı Twitter’da Ara Kitabı Twitter’da Ara Yazarı Facebook’ta Ara Kitabı Facebook’ta Ara devamı burada => https://sizekitap.com/politika/avrupa-komsuluk-politikasi-ve-avrupalilasma/
0 notes
yedi24haber · 7 years
Text
Barzani: Komşu ülkelerle dostane ilişkiler içerisinde kalmayı istiyoruz
Barzani: Komşu ülkelerle dostane ilişkiler içerisinde kalmayı istiyoruz
"Sınırların çizilmesi ve su meselesi için merkezi hükümetle görüşmeye hazırız" Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı Mesut Barzani, 25 Eylül referandumundan dolayı komşu ülkelerle ilişkilerinin bozulması taraftarı olmadıklarını açıkladı. Barzani, IKBY'nin Duhok kentindeki "evet mitinginde" yaptığı konuşmasında, "Komşu ülkelerle dostane ilişkiler içerisinde kalmayı istiyoruz. İlişkilerimizin…
View On WordPress
0 notes
enginalgul · 5 years
Text
TÜRKİYE İÇİN ÇEVRE POLİTİKALARI
Ülkemizde uygulanacak çevre politikaları 2.bölümde özetlenen çağdaş yaklaşımlar çerçevesinde oluşturulmalıdır.Doğal olarak diğer ülkelerin çevre politikalarıyla benzerlik olsa da,uygulama planlarında özellikle zamanlamalarda farklılıklar olacaktır.
 5.1.ÇEVRE BİLİNCİ KAZANDIRMA EĞİTİMİ
 Çevre koruma ancak kamuoyunun bilinçlenmesiyle gerçekleşebilir.Buda yaygın ve uzun erimli eğitim programlarıyla sağlanabilir.Çevre koruma bilinci kazandırma amaçlı eğitim programları üç aşamada gerçekleştirilmelidir.
 5.1.1.TEMEL EĞİTİM
 Temel Eğitim (İlk Öğretim) Okulları ve öncesi Hazırlama Sınıfları’nda çevreyi korumanın bir temel insanlık değeri olduğu öğretilmelidir.Çevre tanımı,öğeleri,koruma önlemleri çocuklara ders programları içinde verilmelidir.
 5.1.2.ORTA EĞİTİM
 Kamu ve özel eğitim kurumlarında çevre bilimin tanımı,öğeleri,ilgili diğer bilim dalları ile ortak yönleri,yeryüzünün, ülkemizin,komşu ülkelerin çevre sorunları “Çevrebilim” adlı bir ders kapsamında öğretilmelidir.
  5.1.3.HALK EĞİTİMİ
 Çevre bilincini arttırmak amacıyla ; Radyo, TV,yazılı basın;ve bil boardlar aracılığıyla halk eğitilmelidir.Bu tür yayınlara, gönüllü çevre kuruluşlarının programları kaynak teşkil etmelidir.Kamu ve özel kurumlar, bu amaçlı programlara destek vermelidir.
Çevre Bakanlığı öncülüğü ve eşgüdümünde ,kamu kurumları ile gönüllü kuruluşların;eş konumdaki uluslar arası kuruluşlarla işbirliği sağlanarak,ülkemiz için genel ve özel koruma projeleri geliştirilip uygulanmalıdır.Bu çalışmaların,görsel ve yazılı basın aracılığı ile duyuruları yapılarak ,geniş  kamu oyu desteği ile etkinlikleri    arttırılmalıdır.
 5.2. EKONOMİYLE BİRLEŞTİRİLMİŞ BİR ÇEVRE STRATEJİSİ
 Çağdaş çevre stratejilerinin özü ,ekolojik kararlarla ekonomik kararların bütünleştirilmesidir.
Bir stratejinin var olabilmesi için önce hedeflerin belirlenmesi gerekir. Çevre Hangi oranda korunacaktır ? En gelişmiş teknolojilerle ileri ülkeler düzeyinde korumanın sağlanacağı iddiası sorunun yeterince kavranmadığının göstergesidir.Çünkü en yüksek oranda koruma ; ekolojik dengelere ters düşen bütün etkilerin kaldırılmasıdır ki,bunu bugün en gelişmiş ülkeler bile daha düşünememektedir. Sorun bir teknoloji seçimi değil , öncelikle bir kaynak ayırımı sorunudur.
Çevre – kalkınma ilişkisi bu gerçekçi çerçeve içinde ele alınmalıdır.Yalnızca GSMH artışı ile ölçülen iktisadi gelişme hedef olarak görülmemelidir.Daha bir temiz çevre içinde sürdürülebilir bir büyüme ve kalkınmadan yana olunmalıdır.
 Bu amaçla ;
·   Çevre maliyetinin topluma dağıtılmasında  “Kirleten Öder” ilkesi esas
      alınmalıdır.Politika araçları bu ilke ile uyumlu olarak kullanılmalıdır.
·   Kirlilik kaynaklarının fiziksel ve kimyasal ölçümleri yapılmalı ,alıcı ortam bazında
       kirlilik değerleri saptanmalı,10 yıllık bir dönem için projeksiyonlar çıkarılmalıdır.
·   Arıtma / temizleme amaçlı yatırım ve tesislerin işletme giderleri ,çevre maliyetinin en
       büyük bölümünü teşkil eder. Bu nedenle,kirletip sonra temizlemek yerine  daha az
       kirleten temiz teknolojilerin seçimine yönelmelidir.
Bu kapsamda  yapılacak çalışmalar da aşağıda ki süreçler tamamlanmalıdır
 5.2.1.PROJE ÖLÇEĞİNDE ÇEVRESEL ETKİ DEĞERLENDİRMESİ ( ÇED)
 ÇED ile , özellikle büyük projeler de,yatırımın kaynak ve alıcı ortamda yaratacağı kirlilik belirlenerek,yaratacağı hasarın mali tutarı hesaplanmalıdır.
 5.2.2.ÇEVRE ANA PLANLARI (ÇAP) ve ÇEVRE PROGRAMLARI (ÇP)
 Herhangi bir kirlilik kaynağı yada alıcı ortamda alınacak önlemler,bir başka bölge yada alıcı ortamda kirliliklere yol açabilmekte dır. Örneğin Haliç’in temizlenmesi Marmara’da kirlilik birikimini artırabilmekte,baca gazlarından kükürdün arıtımı alçılı atık sorunu yaratabilmekte,evsel atıkların yakılması hava kirliliğini artırabilmektedir. Bu ve benzeri nedenlerle çok sayıda arıtma tesisi kurulması yerine farklı atıkları birlikte temizleyen daha az sayıda tesisin kurulması hem teknik,hem de mali açıdan daha verimli olabilmektedir.
 Ekonomik ve fiziksel etkinliği sağlamaya yönelik ve çeşitli koruma oranları için seçenekler sunacak tarzda ayrıntılı “ÇAP” yapılmalıdır. “ÇAP” hedeflerine ve seçenek olarak sunulacak koruma oranlarına göre kullanılacak politika araçları (standartlar,kirlilik vergi ve harçları,destekler,vb.) belirlenmeli ve bunların seçenekleri olan “ÇP” oluşturulmalıdır.
 5.2.3.ÇEVRE PROGRAMLARI NIN KALKINMA PLANLARI İLE    
        BÜTÜNLEŞTİRİLMESİ
 Alternatif “ÇP”nın makro ekonomik etkileri (milli gelir,üretim,yatırım,dış ticaret,fiyat ve maliyet yapısı,vb. üzerinde) değerlendirilmeli,kalkınma planları hedefleri ile uyumlu olma,esas alınmalıdır. Zira  bu anlamda bütünleşme sağlanmadan,kapsamlı bir çevre stratejisine ulaşmak olanaksızdır.
 ·   Standartlar ve özellikle mali araçların, ana çevre stratejisi çerçevesinde kullanılmasına özen gösterilmelidir. Bu araçların rast gele kullanımı,istenilen etkinliği sağlayamayacağı gibi, kaynak savurganlığına da neden olacaktır. Örneğin ana stratejiye bağlı olmaksızın”Çevre Destekleme Fonu” aracılığı ile uygulanacak destekler, çevre yatırımlarını ve koruma oranlarını ;  teknoloji ve kapasite  seçiminde kar güdüsü ile hareket eden  arıtma tesisi üreticisi / satıcısı firmaların tekeline bırakılmasına neden olacaktır ki buna izin verilmemelidir.
·  Kullanılan politika araçlarının seçiminde uluslar arası ilişkiler göz önünde bulundurulmalı özellikle AB ve Komşu  ülkelerle  uyumlu çevre politikaları uygulanmalıdır.
·   Uluslar arasındaki adaletsiz bölüşüm ilişkileri,ağır borç yükü ve yoksulluk ; fakir ülkelerin kaynaklarını, aşırı kullanmaya zorlamasının doğal sonucu, çevre sorunlarını daha da ağırlaşacağı gerçeğin den hareketle, sanayileşmenin yarattığı refahtan pay alamayanların, kirlenmenin azaltılmasındaki bedeli, zengin ülkelerle aynı yükte paylaşmaması gerektiği, uluslar arası platformlarda ısrarla savunulmalıdır.
 5.3.KURUMSAL YAPI İLE İLGİLİ DÜZENLEMELER
 ·    Çevre korumasında, ülkemizde yaşanan sorunların en önde geleni,bu konudaki yetki karmaşası yani asıl sorumlu ve yetkilinin açıkça belirlenmemiş olmas��dır.Bu nedenle; politika oluşturup uygulayacak ve diğer kurumlarla eşgüdüm sağlayacak yetki ve sorumluluğunun tek sahibi “Çevre Bakanlığı”olmalıdır.
·    Yüksek düzeyde bilgi alışverişi ve görüş oluşturma platformu olarak katkıda bulunmak üzere “Yüksek Çevre Kurulu” kurulmalıdır.
·    Çevre Bakanlığı bünyesinde; hava,toprak ve su kirliliği gibi konularda çalışacak ülke genelinde etkin ve yetkili daire başkanlıkları oluşturulmalıdır.
·    Çevre sorunlarıyla mücadelede taşradan başlanması gereğinden hareketle;sanayi bölgeleri ve su havzaları öncelikli olmak üzere Çevre Bakanlığı’nın taşra örgütleri kurulmalıdır.
·    Bu örgütlenme modelinde diğer bakanlıkların taşra birimleri ve yerel yönetimler yetkileriyle birlikte korunmalıdır.Ancak “Çevre Müdürlükleri” adı geçen kuruluşların çalışmalarını çevre koruması yönünden denetleyip yönlendirmelidir.Bu örgüt sahip olacağı teknik kadro ve donanımlarıyla alıcı ortamları sürekli izleyerek,kirleticileri denetlemelidir. Bu örgütlenme modelinde “Yerel Çevre Kurulları”na  özel bir önem vererek ,yerel halkın çevre korumasına doğrudan katkısı sağlanacaktır.
·    Çevre sorununu;mühendislik,doğa bilimleri,iktisat ve diğer toplumsal bilimler açısından inceleyecek “Çevre Araştırmaları Enstitüsü” kurulmalıdır.
·    DİE içinde çevre istatistiklerini toplayıp,derleyecek ve izleyecek bir birim kurulmalıdır.
·   DPT  İktisadi Planlama Dairesi içinde çevre programlarının kalkınma planlarıyla bütünleştirmekle görevli bir birim kurulmalıdır.
 5.4.DOĞAL KAYNAKLAR
 5.4.1.BİTKİ VE HAYVAN VARLIĞI
 Türkiye ‘nin coğrafi konumu, iklimi ve topografik özelliği ; pek çok hayvan (120 tür memeli ve 400 tür kuş) ve bitki türünün (9000 tür bitki) yaşamasına olanak vermesi, bir çok dünya ülkesini kıskandıracak ölçüde varsıllığımızın açık bir ölçüsüdür.
Kirliliğin sınır tanımaksızın tüm dünyayı tehdit ettiği günümüzde ; bitki ve hayvan varlığımızı özenle korunmak yarınımız için çok önemlidir.
Tür ve alan koruması çalışmalarında ; gönüllü kuruluşların önderliğinde gençliğin çok etkin olabileceği gözetilerek,uygun yönlendirme , örgütlenme ve organizasyon yapılmalıdır.
 5.4.1.1.Tür Koruması
 Bitki ve hayvan türlerinin korunmasına yönelik bu çalışmada ; özellikle “Av Turizmi” adı altında bilinçli/bilinçsiz döviz için hayvan varlığımıza yönelik tehdit göz önünde tutulmalıdır. Kirliliğin ,yaban yaşamı yeterince baskı altına aldığı ve türlerin üremelerini sınırladığı günümüzde , avcılıkla yaban yaşamın daha da çok tehlikeye atılmasına izin verilmemelidir.
 5.4.1.2.Alan Koruması
 Sınırları belirlenen alanlardaki yaban yaşamı tüm doğal öğeleri ile birlikte sürekli olarak korunmalıdır.
 Bu anlamda ulusal parklar ve benzeri alanların;
·    İnsanların turizm çalışmalarından,
·    Su kaynaklarının tüketilmesinden / tuzlanmasından,dolayısıyla erozyondan,
·    Tarım ilaçlaması aracılığıyla kirlenmeden
·   Avcılıktan
sürekli olarak korunması sağlanmalıdır.
 5.4.2.TARIM TOPRAKLARI
 Tarımsal üretimin sürdürülerek gelecek kuşakların beslenme gereksinimlerinin karşılanmasının önde gelen koşulu, tarım topraklarının korunmasıdır.Oysa bugün, ülkemizdeki tarım toprakları; başta erozyon olmak üzere tarım dışı amaçla kullanım, yanlış gübreleme yada ilaçlama gibi nedenlerle hem azalmakta hem de niteliğini yitirmektedir. Bu nedenle erozyonla mücadele başta gelen hedef olmalıdır.
 Çarpık sanayileşme ve kentleşmenin tarım topraklarını hızlı yok etmesinin önüne geçebilmek için öncelikle tarım topraklarının haritası hazırlanarak,sanayi yerleşimlerinin ve kara yollarının fiziki planlaması yapılmalıdır. Sanayi kuruluşları, bu plan çerçevesinde niteliksiz topraklara yönlendirilmelidir.Bu planların uygulanmasında devlet yönlendirici ve özendirici, gerektiğinde de cezalandırıcı olmalıdır.
  5.4.3.ORMANLAR
 Türkiye’nin yüzölçümünün %26 sı orman olup, bunun %44 ü iyi kalitedir. Ormanlar; denetim dışı kesimler,hızlı sanayileşme ve kentleşme, asit yağmurları gibi etkilerle tehlike altın da olup, yeterince hızlı ve sağlıklı olarak kendilerini yeniden üretememektedirler. Bu nedenle ağaçlandırma, ulusal hedeflerin den biri olarak kabul edilmelidir.
 Sağlıklı bir çevrede yaşayabilmek için ;
·    Orman kadastro çalışmaları bitirilmelidir.
·    Ormanlar; üretme, dinlenme, enerji, sanayi, erozyon önleme vb. biçimde
   sınıflandırılarak kullanıma açılmalı yada kapatılmalıdır.
·    Ağaçlandırma, eğitim ve askerlik hizmetlerinin ayrılmaz bir parçası olarak kabul  
   edilerek ; orman, koru, ve park alanlarının artırılması, sürekli ulusal bir eylem haline  
   getirilmelidir.
   5.4.4.SU KAYNAKLARI
   Ülkemizde su kullanımı hızla artmaktadır. Artan içme ve sanayi suyu tüketiminin, daha sonra yüzeysel kaynaklara kirli su olarak dönmesi özellikle dikkat çekicidir.
·    Hızlı kentleşme,kentlere su sağlanmasını zorlaştırmakta ve yüzeysel   kaynakların
daha çok kullanılmasını zorlamaktadır.
Suyun stratejik değeri giderek artmaktadır.
 ·   Su kaynaklarının kirliliği giderek artmaktadır. Su kirliliği açısından kısa dönemde   yapılması gerekenleri aşağıdaki şekilde özetleyebiliriz.
 a) Her türlü planlama ve denetim güvenirliği açısından sağlıklı / sürekli veriler  gereklidir. Bu nedenle DSİ veya TÜBİTAK bünyesinde bir veri bankası kurulmalıdır.
b) Özellikle sanayi tesislerinin yer seçiminde ; su sağlanması kadar, oluşacak atık sanayi sularının etkisinin de ne olacağını kestirmek de çok önemlidir.Her türlü su kaynağının planlamasında sanayi nin bu etkisi çok dikkatle gözetilmelidir.
c) Türkiye sularının kalite haritası hazırlanmalı ve sürekli güncelleştirilmelidir.
d) Sanayi tesislerinin atık sularını arıtmadan alıcı ortamlara geri verilmesi önlenmelidir.
 Bu nedenle sanayi kuruluşları ;
·    Kendi atık sularını tekrar kullanmaya
·    İkinci kalite suları süreçlerinde kullanmaya
·    Daha az su tüketen teknolojik süreçlere
Yönlendirilmelidir
 e) Başta İstanbul,İzmir,Kocaeli ve Adana olmak üzere sanayi ve evsel atık suların  su kaynaklarına karıştığı yerlerde ; atık sular ön ve biyolojik arıtmaya tabi tutulmalıdır. Arıtılmış suların , sulamada / sanayide kullanımı, farklı fiyat uygulamaları ile önceleri özendirilmeli daha sonra da zorunlu hale getirilmelidir.
 5.4.5.MADENLER
 Pek çok mineral bir kez işlendikten sonra geri dönülmez bir biçimde doğal yaşam dan silinmektedirler. Böylece rezervler azalmaktadır. Sınırlı rezervlerimizi sürekli işe yarar biçimde tutmanın en iyi yolu başta metaller olmak üzere onları geri kazanarak yeniden işlemektir.
 Doğal düzenin daha az bozulması için madenlerin kullanımında aşağıda belirtilen önlemler alınmalıdır.
 5.4.5.1.Üretim Aşamasında
 ·    Açık ocak madenciliğinde,dekupaj malzemesi uygun biçimde depolanıp / yüzeye   serilip doğal yapıya uyum sağlanmalıdır. Bu sahalar olabildiğince ağaçlandırılmalıdır.
·    Yüzdürme, özütleme gibi zenginleştirme işlemlerinden çıkan asitli suların arıtılarak
kullanılması sağlanmalı, çevreye verilmeleri kesinlikle önlenmelidir.
 5.4.5.2.Kullanım Aşamasında
 ·    Tüm metal ürünlerinin , faydalı ömürleri sonrasında toplanıp yeniden işlenmeleri
sağlanmalıdır.
·    Metal ürünleri yerine çevreyi kirletmeyen yapay maddelerin kullanımı yaygınlaştırılmalıdır.
 5.5.ENERJİ
 Az gelişmişlikten kurtulma yolunda enerji stratejisinin temel hedefi;gereken enerjiyi,gerektiği zamanda ve yeterli miktarda bulabilmek olmalıdır.
Türkiye’nin toplam ve fert başına enerji tüketiminin,kalkınma ve refah artışına paralel olarak artacak olmasına bağlı olarak,gerekli önlemlerin alınmaması durumunda ciddi çevre sorunları yaşanacaktır.
 Çevre kirlenmesine karşı,sektör faaliyetlerinin (aramadan üretime kadar) tüm aşamalarında , çevre faktörü dikkate alınarak,  enerji- ekonomi- çevre üçlüsünün optimizasyonu sağlanmalıdır.
 Enerji tüketiminde, israfın ve kayıpların önlenmesinin yanı sıra , birim ekonomik hasıla başına tüketilen enerjinin azaltılmasına yönelik teknolojik yeniliklerin tamamından yararlanılmalıdır.
 Bir yandan fosil yakıt tüketiminin artması ,diğer yandan dış alımın artmış olması, kısa ve uzun vade de aşağıda belirtilen önlemlerin alınmasını zorunlu kılmaktadır.
 Kısa Dönemde Alınacak Önlemler
·     Enerji dış alımında kaynak ve ülke çeşitlendirilmesine özen gösterilerek ; öncelik doğalgaza verilmeli,petrol ikinci sırada olmalıdır.
·     Linyit kömürü kullanan tüm termik santraller rehabilite edilerek verimlilik   arttırılmalıdır,
·    Tüm termik santrallerin elektro filtreleri en az % 99,5 verimle sürekli çalışabilir hale getirilmelidir. Kül depolama alanlarının üzerleri sürekli toprakla örtülerek, olanaklar ölçüsünde tarıma kazandırılmalıdır.
·    Termik santrallerin  tümüme ,baca gazlarından kükürdü arıtma üniteleri eklenmelidir.
·    Özellikle özel şirketlerin,kooperatif ve kamu kuruluşlarının, 30 MW ‘e kadarki enerji ihtiyaçlarını  karşılamak üzere   Hidro elektrik santrallerini uygun yerlerde kurup işletmeleri teşvik edilmelidir.
·    Büyük şehirlerimizin  kent içi ulaşımlarında toplu taşıma özellikle raylı sitemler yaygınlaştırılmalıdır. Kentin coğrafi özelliğine bağlı olarak deniz ulaşımından azami ölçüde yararlanılmalıdır. Böylelikle hem enerji tasarrufu sağlanmış hem de çevre daha temiz kalacaktır.
·    Enerji tasarrufu sağlamak amacıyla, sanayi kuruluşlarının özgül enerji tüketimini düşürmeleri; daha düşük tarife ,vergi iadesi, vb. yöntemlerle önceleri teşvik edilmeli daha sonrada zorlanmalıdır.
·    Yerel yönetimler,enerji tasarrufu sağlamak amacıyla; kentin coğrafi ve iklimsel özelliklerine uygun ;mimari,yalıtım,merkezi / bölgesel ve uygun yakıtla  ısıtma gibi ölçütleri yeni teknolojilerle sürekli güncelleştirilmiş tarzda uygulamalıdır.
·    Sanayi kuruluşlarının ürettikleri;Otomotiv,beyaz eşya,aydınlatma armatürleri gibi  enerji   tüketicisi ürünlerinin verimliklerinin arttırılması önceleri özendirmeli sonrada zorlanmalıdır.
 Uzun Dönemde Alınacak Önlemler
Çevreye daha az zarar veren uzun dönem stratejileri özetle ;
·    Enerji yatırım projelerinin seçiminde, ekonomi ve çevreye maliyeti minimize eden,faydayı maksimize eden çözümler gözetilmelidir.
·    Termik santrallerin tamamı
·    Yüksek verimli akışkan yataklı kazanlarla
·    Yüksek verimli elektro filtrelerle
·    Baca gazlarından kükürdü arıtan ünitelerle
·    Daha verimli jeneratörlerle
donatılmalıdır.
·    İletim kayıplarını azaltmak için elektrik enerjisi 700-1200 kw düzeylerinde iletilmelidir.
·    Yolcu ve yük taşımacılığında,  Demir yolu ve deniz yolu özendirilmelidir .
·    Tüm ulusal yatırım projelerinde daha az enerji tüketen teknolojiler seçilmelidir.
 5.6.ÇEVRE YASALARI / YÖNETMELİKLERİ VE UYGULAMALARI
 5.6.1.YASALAR / YÖNETMELİKLER
 Yüzlerce değişik yasanın çevre korumayla ilgili hüküm içermesinin yarattığı yetki karmaşası giderilmelidir. Hepsi doğanın ve çevresine yönelik ” Milli Park ”, ”Özel Çevre Koruma Bölgesi“ gibi kavramların ortaya çıkardığı çelişkiler giderilmelidir.
Özetle 1930 yılından bu güne değin çıkarılan çevre korumayla ilgili mevzuat gözden geçirilerek , bu konudaki karmaşık durum giderilmelidir.
Bu anlamda ;
·         1983 tarihli Çevre Yasası ‘nın emredici hükmü ve niteliğindeki tüm yönetmelikler derhal çıkarılmalıdır.
·         Çıkarılacak yönetmeliklerde ,özellikle denetleyici kurumların görev ve yetkileri açıkça belirtilmelidir.
·         Sanayi kuruluşlarının izin alma ve denetleme yöntemleri basit ve kolay hale getirilmelidir.
·         Gelişen çevre koşulları ve teknolojiye göre standartlar güncelleştirilmelidir.
·         Çevre yasası gereği ,yayınlanmış yönetmeliklerde ; atık standartlarına  göre yapılmış düzenlemeler,dünyadaki uygulamalara koşut olarak alıcı ortamlara göre hazırlanmalıdır.
   5.6.2.UYGULAMA
 Üniversitelerin katkısıyla sürekli eğitim programlar aracılığıyla , denetimin en önemli öğesi nitelikli personel yetiştirilmelidir.
·         Sanayi projelerinin uygulanması için sunulan ÇED raporlarını tarafsızca inceleyecek ulusal ve bölgesel bilirkişi ekipleri kurulmalıdır.
·         Yerel koşullara ve zamanlamaya bağlı olarak DSİ ,MTA,Üniversite ,Belediye. Sağlık
Bakanlığı vd. kurumların sorumluluğunda  sabit ve hareketli laboratuarlar kurulmalıdır.
·         Gerekli durumlarda ;hakemlik ve ileri analiz görevlerini yapmak üzere Çevre Genel
Müdürlüğü’ne bağlı “Referans Labratuvar”ları kurulmalıdır.
·           Merkezi ve Yerel Yönetimlerin ,ulusal  ve yerel bazda çevresel etki yaratacak   projeleri;    demekrotik katılımcı anlayış ile toplumsal dinamiklerin katılımı sağlanmadan uygulanmamalıdır.    
 5.7.ULUSLAR ARASI İLİŞKİLER
 Türkiye’nin taraf olduğu BM , Avrupa Konseyi , AB , OECD , NATO düzeyinde yapılmış uluslar arası çevre işbirliği çerçevesinde yürütülen çalışmalarda ;Çevre Kirlenmesine karşı alınacak önlemlerin zamanlamaları ve maliyetlerinin karşılanmasında ;kuzey-güney ülkeleri arasındaki önemli görüş farklılıkları vardır.
 Türkiye böylesine önemli konularda ;sürekli varsıl kuzey ülkeleri yanında tavır koymaktan kaçınmalıdır. Bu konuda bağımsızlığımızı,ülke çıkarlarını ve dış politikamızın diğer öğelerini  riske sokabilecek  oluşumlara dikkat edilmelidir.
 Türkiye çağdaş bir çevre politikası belirleyerek ;çevre sorunlarıyla mücadele de öncülük yapabileceğini inandırmalıdır.
 Bu amaçla merkezi Türkiye de olan “Gelişmekte Olan Ülkeler Çevre Birliği” kurulmalıdır.
 Türkiye , çevre korumayla ilgili uluslar arası sözleşmelere gecikmeden imza koymalıdır.
Karadeniz’in Çevre sorunlarının çözümünde, kıyı ülkeleri ve tuna ülkeleri ile birlikte hareket edilmelidir.
0 notes
Text
Daimi Onursal Başkan: “Burhanettin Kocamaz”
Gülnar Haberleri Yeni Bir Haber Yayınladı... https://www.gulnarhaberleri.net/daimi-onursal-baskan-%c2%93burhanettin-kocamaz%c2%94/
Daimi Onursal Başkan: “Burhanettin Kocamaz”
Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz, Malezya’da düzenlenen ‘Kardeş Şehirler Turizm Kurultayı’na katıldı. Başkan Kocamaz, kurultayda “Kardeş Şehirler Birliği Daimi Onursal Başkanı” ilan edildi.
11-14 Eylül tarihleri arasında Melazya’da yapılan Kardeş Şehirler Turizm Kurultayı’nda, Dünya Kardeş Belediyeler Birliği’nin kurucu başkanı olan Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz’a, “Kardeş Şehirler Birliği Daimi Onursal Başkanı” unvanı verildi.
  Malezya’nın Lankawi Adasında Dünya Kardeş Şehirler Turizm Birliği forumu ile birlikte birliğin kuruluşu da resmiyet kazanmış oldu. Uluslararası medyanın yoğun ilgi gösterdiği organizasyonda Birlik Başkanı iki yıllığına İsviçre Belediyeler Birliği Başkanı Thomas Peter Binder olurken, Birliğin Genel Sekreteri olarak ise tanınmış Türk Turizmci Hüseyin Baranel seçildi.
“Mersin'de turizmin sosyal yaşamda bağlayıcı bir güç olduğunu çok iyi biliyoruz”
Dünya Kardeş Şehirler Turizm Birliği tarafından, dünyanın en büyük resmi turizm kuruluşlarının başında gelen Asya Pasifik Turizm Teşkilatı’nın Malezya’nın Langkawi şehrinde düzenlediği Uluslararası Turizm Zirvesinde konuşan Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz, “Kilikya antik kentinin tarihi merkezi olan Mersin, Akdeniz Havzası'nın doğu kesimindeki konumu ve Orta Doğu'nun yanı sıra Kuzey Afrika'ya yakınlığı nedeniyle, her zaman diğer şehirlerle, sınırdaş komşuları veyahut diğer bölgelerdeki ülkelerle ve hatta diğer kıtalarda bulunan komşu ilişkilerinin öneminin farkında olmuştur. Geleneksel olarak Mersin, onu yönetenler ve yurttaşları güçlü dostluk bağlarıyla kenetlenmiş olan şehirlerin, kendi başlarına üretebileceklerinden çok daha fazlasını yapabilecekleri inancını paylaşır. Böylece vatandaşlarına ve aynı zamanda ziyaretçilerine, aksi hali mümkün olabileceğinden çok daha fazlasını sunuyor. Mersin'de turizmin sosyal yaşamda bağlayıcı bir güç olduğunu, dostluk, işbirliği ve müşterek yardımın, ortakları daha güçlü ve daha esnek bir hale getirdiğini çok iyi biliyoruz” dedi.
“Kardeş şehirler arasındaki bağları kuvvetlendirmenin en önemli unsuru turizm ve seyahat”
Konuşmasında kardeş şehirler arasındaki bağları kuvvetlendirmenin en önemli unsurunun turizm ve seyahat olduğunu belirten Başkan Kocamaz, bu sebepten dolayı Dünya Kardeş Şehirler Turizm Birliği'nin kuruluşunu başlattıklarını ifade ederek,  “Biz ve ben buradan, dünyanın dört bir yanından seçilmiş belediye başkanlarına, şehirlerimizin seçilmiş veya atanmış liderlerine ve yöneticilerine, ortak bir değer ve tutum için, dostluğun ve paylaşılan sosyal bir yaşamın, her gün yaşam enerjisiyle dolu olan ortaklıklarla mümkün olabileceğini belirtmek istiyorum. Tarih bize, kardeş şehirler arasındaki anlaşmaları sadece imzalamanın ve kutlamanın, bize beklenileni vermeyeceğini göstermiştir. Hayata geçirilmesi, liderlerin ve yöneticilerin ve hatta vatandaşların karşılıklı ziyaretleri ve temaslarıyla ancak mümkündür. Dernek temsilcilerini, kulüpleri ve benzer sivil toplum kuruluşlarını kapsamadığı sürece bu anlaşmalar sadece kâğıt üzerinde kalacak ve tozlu raflarda yer bulacaktır. Bunu önlemek ve gerektiğinde değiştirmek için gayret göstereceğiz. İşte bu nedenle, 2015 yılında dünyanın dört bir yanından yaklaşık 100 belediye başkanı, Berlin'in eski belediye başkanı, Dünya Seyahat ve Turizm Konseyi'nin başkanlığını ve başkan yardımcılığını yapmış olan ve şuan Bundesverband der Deutschen Tourismuswirtschaft e.V (Almanya Turizm Endüstrisi Federal Birliği, BTW) başkanı olan Klaus Wowereit'in önderliğinde, Dr. Michael Frenzel ve tanınmış Türk turizm uzmanı Hüseyin Baraner, dünyanın dört bir yanındaki kardeş şehirlerarasındaki ilişkilerin turizme olan etkisini tartışmak amacıyla davet edilmişti. Ben ve tüm dünyadaki meslektaşlarım, kardeş şehirlerarasındaki bağları kuvvetlendirmenin en önemli unsurunun turizm ve seyahat olduğu inancındayız. Bu sebepten dolayı Dünya Kardeş Şehirler Turizm Birliği'nin kuruluşunu başlattık” şeklinde konuştu.
“Belediyelerin kalıcı barış için birçok insanın hayal edebileceğinden çok daha fazlasını sunabileceğine inanıyorum”
Dünyada terörizm ve bomba saldırıları da dâhil olmak üzere 2015'ten bu yana pek çok olumsuz gelişme yaşandığını sözlerine ekleyen Başkan Kocamaz, “Fakat şimdi Pasifik Asya Seyahat Birliği PATA'nın Yıllık Seyahat Pazarı, Kardeş Şehirler Turizm Birliği'ni duyurarak, kardeş şehirler arasında turizm ve seyahat sayesinde temasların ileriye taşınacağı fikrimizi yayma imkânı sunuyor. Birliğimizin kurucu ve ilk başkanı, ayrıca şehirlerarası işbirliği hakkında engin tecrübelere sahip olan İsviçre Belediye Başkanları Birliği'nin de başkanı olan Mr. Thomas-Peter Binder'in destekleri azımsanamaz. Kendisi TCWTA'nın kuruluşundan sonra en az ilk 2 sene için bu görevi üstleneceğini taahhüt etmiştir ve eminim çok önemli katkıları olacaktır. Ben, TCWTA'nın ömür boyu onursal başkanı olarak, TCWTA'nın faaliyetlerini desteklemek için, güç ve zaman bulduğum sürece, en iyisini vermeye, çalışmalara, forumlara ve toplantılara katılmaya ve benzer olan tüm faaliyetlerde yanınızda olmayı taahhüt ederim.  Ayrıca dünyanın dört bir yanından gelen tüm arkadaş ve meslektaşlarıma derneğimize katılmalarını rica edeceğim. Birlikte hareket etmenin, birlikte düşünmenin, birlikte çalışmanın ve son olarak birlikte karar vermenin daha da önemli olacağı inancındayım, çünkü belediyelerin kalıcı barış için birçok insanın hayal edebileceğinden çok daha fazlasını sunabileceğine inanıyorum. Dünya liderlerinin verdikleri bireysel kararlar değil, belediyelerin ve yerel politikacıların yaptıkları irili ufaklı faaliyetlerin toplamıdır aslında geleceği şekillendiren. En azından her zaman vatandaşlarımızı bir araya getirebilir, zor ve hatta şiddetli dönemlerde bile, kalıcı olan yakın dostluk ilişkileri kurmalarına yardımcı olabiliriz” diye belirtti.
“Hiçbir şehir, turizm olmadan ekonomik başarıya ve toplumsal refaha kavuşamaz”
Sorunlara çözüm bulmak ve dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek için hep birlikte çalışmaları gerektiğini aktaran Başkan Kocamaz, “Hepimiz paylaşmamız gereken tek bir dünyada yaşıyoruz, çünkü başka bir dünya yok. En azından şu anda gidebileceğimiz. Bu dünyayı, birbirimize yardım ederek, sorunlarımızı dinleyerek ve bu sorunlara çözüm bulmaya yardımcı olarak, yaşamak için daha iyi bir yer haline getirmek için, hep birlikte çalışmalıyız. Seyahat etmenin ve turizmin insanları buluşturmak ve birlikte çalışmalarını sağlamak için çok önemli bir araç olduğunu unutmamalıyız. Karşılıklı sorumluluk ilkesi çerçevesinde hareket ederek çalışırsak, fikrimize daha fazla destekçi çekebilir ve bu yeni derneği büyük bir başarı haline getirebiliriz. Ve şunu unutmamalıyız ki, bu sadece bir özgecilik eylemi değil, aynı zamanda tüm şehirlerimizin ekonomik başarıya ulaşmasının bir yoludur. Hiçbir şehir, hiçbir yer turizm olmadan ekonomik başarıya ve toplumsal refaha kavuşamaz. Öyleyse bu durumdan fayda sağlayarak vatandaşlarımıza daha kolay, daha sağlıklı, daha rahat ve böylece uzun vadede daha barışçıl bir yaşam sunmak için turizmi ve seyahatleri kucaklayalım” ifadelerine yer verdi.
0 notes
exxennews · 6 years
Text
Ripple Yetkilisi: Asya’da Talep Artıyor
New Post has been published on https://www.bitarafhaber.net/ekonomi/ripple-yetkilisi-asyada-talep-artiyor/
Ripple Yetkilisi: Asya’da Talep Artıyor
Cuma günü Londra’da düzenlenen bir Blockchain toplantısında Ripple’ın Avrupa’daki düzenleyicilerle ilişkiler sorumlusu Dan Morgan değerlendirmelerde bulundu.
Soru-cevap bölümünde Dan’e Ripple’ın Avrupa dışındaki pazarda bulunan ülkelerle alakalı düzenlemelerde ne durumda olduğu ve Asya ve Latin Amerika’da varlığı hissedilen Ripple’ın çalışmalar�� soruldu. Dan şöyle yanıtladı:
Yeterince güçlendiğimizi henüz söylemek zor ancak Asya pazarını oldukça istekli buluyoruz. Söz konusu talep ve para havalesi talebi olunca Asya’nın genel iştahının yüksek olduğunu söyleyebiliriz. Genellikle bankaların fazla maliyetli olduğundan bahsediliyor… Likidite açısından bakılırsa dijital varlıklarımızın Asya’dan biraz uzakta olduğunu biliyorum. Düzenleme kesinliği şu anda 3. planda. Söylediğim gibi paralar bizden biraz uzakta, örneğin Tayland, ve tabii ki Japonya’da önemli adımlar atılmış durumda. Yani Ripple’ın bu anlamda düşünmesi gerektiğini söylemekte haklısınız, Tayland’da şimdiden bazı bankalar dijital varlıklar hakkında düzenleyicilerle anlaşma sağlamak üzere.
Ripple tarafından 28 Eylül tarihli Asya pazarı hakkında yapılan duyuruda şunlar ifade edildi:
Yeterince verimli olmayan küresel likidite sınır ötesi ödeme hizmeti sağlayan herkes için büyük bir sorun. Ancak Asya özelinde konuşursak bu sorun daha da öne çıkıyor, bankalar yeterli hizmeti sağlayamıyorlar. Sonuç olarak bu bölgede bulunan bankalara gönderim maliyetli düşük ve yüksek verimli olmuyor. Sınır ötesi ödemelerinin yeterince gelişmemiş olması bu işi yapmanın çok pahalı olmasından kaynaklanıyor. Komşu ülkeler bile para gönderimi sağlamak için paralarını önce Amerikan Doları’na dönüştürmeleri gerekiyor. Gönderilen noktada aynı şekilde tekrardan bir dönüştürme gerekiyor. İşlemlerin bu şekilde ilerlemesi yük olabiliyor.
Ripple Asya pazarına girebilmek adına Siam Commercial Bank (SCB) ile anlaşma imzaladı. SCB RippleNet’in “multi-hop” adını verdiği özelliğini kullanan ilk finansal kurum oldu. Multi-hop sayesinde diğer finansal kuruluşlar doğrudan SCB’ye bağlanabilecek böylece birçok aracı ortadan kaldırılmış olacak. Küçük finansal kurumların Asya pazarında ödemeler yapmasında büyük kolaylık sağlayacak.
Asya’da düzenlemelerde en önde sayılabilecek ülke Japonya. Daha önce bir Ripple yetkilisi Japonya’nın yapıcı düzenlemelerinin kripto paraları ileri taşıdığını belirtmişti.
Kaynak: Cryptoglobe
Kaynak: COİN-TURK.COM
0 notes
yenicagkibris · 6 years
Text
Suriye cehennemi ve Türkiye’nin çökmekte olan ekonomisi - Ulus Irkad
https://wp.me/pXsHy-KeB Türkiye’nin çökmekte olan ekonomisine baktığınızda olayın salt ekonomik analizle açıklanamayacağını, ekonomistlerin kendisi de söylemekte. Mesela ünlü ekonomistlerden Boratav bakın neler diyor Türkiye ekonomisi için: “Şimdi, tüm unsurları ile AKP’nin “eseri” olan krize girmekteyiz. Reel ücretlerin, üretimin, istihdamın, milli gelirin gerilemesi biçiminde gerçekleşen ekonomik bunalım, bankaları da kapsayan finansal bir krize de dönüşebilir. 2001 krizi içinde Kemal Derviş yönetiminde IMF programlarıyla oluşturulan neoliberal yapıyı, 2003 sonrasının AKP iktidarı olduğu gibi benimsedi; 2015’e kadar sızlanmadan uyguladı ve bugünkü krizin sorumluluğunu da üstlenmiş oldu”. Aslında bu durumun ekonomik iflas analizi ama bir de Türkiye’de 2014 yılından beri, bozulan istikrarı da var. 2002’den itibaren Türkiye’de gerçek olmasa bile pek ekonomik ve siyasal istikrarsızlık olmadı. Hatta gerek İslamcı ılımlılar veya liberaller veya gerek demokrat liberallerden ötürü, bir istikrar göründü. Belki bunda Abdullah Gül’ün istikrardan yana ılımlılığı ve AKP içindeki akil gruplarının da etkisi büyüktü. Maalesef 2014’te Dolmabahçe’de masayı deviren AKP ve RTE, hemen Güneydoğu’da hendek savaşları başlatmış ve artık komşu ülkelere de stratejik derinlik dediği bir yeni politika veya saldırganlıkla, müdahale etmeye başladı. İşte bu andan itibaren Türkiye’de sorunlar baş gösterdi. Önce kendi içindeki huzuru bozan Türkiye başbakanı, zaten Başkanlık sistemini de sunmaya ve çoğunlukla kabul edilmeyen ve diktatörlükle şeriat karışımı bir rejimi, Türkliye halkına sunmaya başladı. Güvenlik yasaları başat çıkmaya, Kürtler ve HDP üzerinde baskılar olmaya ve uluslararsı, demokrasi ve insan hakları normları es geçilmeye başlandı. Tabi gene idam yasası denilen ucube de halkın önüne getirildi. Bu bozukluk olurken, 2016 yılında, 15 Temmuz denilen güya bir FETÖ’cü darbe çıkageldi ve iç huzur daha da bozuldu. Tutuklamalar, ordu içinde huzursuzluklar ve komutanlara bile davalar okunmaya başlandı. Bu yeni baskıcı politika ile daha da fazla tek adam cumhuriyetine yönelindi. Tüm demokrasi normları ortadan kaldırıldı. Bunlar meydana gelirken Recep Tayyip Erdoğan sudan nedenlerle diğer ülkelerle çatışmaya başladı. Rusya , ABD  ve AB ülkeleriyle de ilişkiler koparıldı. Türkiye yeni ufuklarını şarka, Uzak doğu ülkeleri ve Rusya’ya açmaya çalıştı ama Türkiye’nin en büyük korkusu aslında Suriye’nin Kuzey’inde bir Kürt Devleti veya Özerk Bölgesi kurulmamasıydı. AB’yle çatışıp diktatörlük normları getiren Türkiye hem içte hem de dışta artık kriz ve huzursuzluk aramaya başladı ve huzursuzlukla ekonomik yıkım da başgöstermeye başladı. Nihayet Türkiye fiili olarak Suriye içine girdi. Bu konuda Rusya ile arasını güya düzenledi. Ama Suriye’ye girmek için Rusya’ya S400’ler dahil rüşvetler verdi. Rusya da bunu yaparken NATO ve Batı’da bir açmaz yaratarak, NATO kanadını komaya soktu ve Suriye içinde daha rahat ilerledi. Sonuçta Türkiye, Rusya olmasına rağmen DAEŞ’ten bozma ÖSO’ları ile Afrin’de ve Zeytin Dalı Operasyonlarında bazı koridorlar elde etti ama Işid ve Al-Nusracıların İdlib’e çekilmelerini önleyemedi. Esad konusunda başarısız oldu. Bu arada bu savaş ve saldırgan politikalarıyla ekonomik olarak tüm Türkiye dara girdi. Ekonomi şu anda iflas noktasında. Aslında kendi iç güvenlik tedbirleri, idam, Olağanüstü Hal ilanları da sonunu getirdi. Soğandan tutun patatese kadar herşeyin fiyatları yükseldi. Kuzey Kıbrıs daha da buhrana girdi. Ortadoğu’da parsa ve ihale toplayacağım öngörüsüne dayanan Türkiye, son zamanlarda AB ülkeleri, Rusya ve Almanya, Fransa ve hatta ABD’nin ekonomik kazançları ve ihale alanlarında kazanımlarıyla sarsılıyor. Türkiye’nin gerek içte, gerekse dışta tüm dengeleri kendi menfaatine bozması ve yanlış politikaları, Türkiye ekonomisinin iflaslarını getirdi.  Ekonomik iflasın daha da genişleyeceği ve Türkiye’nin daha da ekonomik buhranları oynayacağı söyleniyor. Sorun daha da büyümekte. Ekonomik ve siyasal analizler Türkiye’nin hiç de iyiye gitmediğini gösteriyor. Türkiye zor durumda…Tabi Kuzey Kıbrıs da…
0 notes
aitanthakrewa-blog · 6 years
Text
International SOSa göre Türkiyenin en tehlikeli 9uncu ülke olduğu iddiası yanlış
İDDİA: International SOSa göre dünyanın en tehlikeli ülkeleri arasında Türkiye 9uncu sırada. HABER İLE İLGİLİ İDDİA YANLIŞ. , , gibi haber sitelerinde ve sosyal medyada yer alan paylaşımlarda, International SOS tarafından 2018 yılı için hazırlanan seyahat riskli ülkeler sıralamasında Türkiyenin dokuzuncu sırada yer aldığı iddia edildi. seyahat riski olan ülkelere dair seyahat riskini; düşük riskli, orta riskli, yüksek riskli ve aşırı riskli kategorileri altında inceleyen bir harita hazırlıyor. Seyahat riskini ele alırken ise ülkeleri sağlık, güvenlik ve yol güvenliği konu başlıklarına göre değerlendiriyor. 2018 Seyahat Riski Haritasında Türkiyeye ait bilgilere bakıldığında, Türkiyenin sağlık konu başlığında düşük riskli, konu başlığında orta riskli, yol güvenliği konu başlığında ise düşük riskli olarak ifade edildiği görülüyor. 2016 yılında yaşanan terör saldırılarını, terör olaylarında hayatını kaybedenlerin sayısını, terör saldırılarındaki artış ve düşüşleri, terör saldırılarında hedeflenen grupları, saldırının yapılma şekillerini inceleyerek terörün ülkeler üzerindeki etkisini ölçüyor. Bu ölçüme göre Türkiye 2016 yılında terörden en çok etkilenen ülkeler nin Global Peace Index barışçıl bir atmosferin korunduğu ülkeler sıralamasına göre Türkiye incelenen 163 ülke arasında 146. sırada yer alıyor. İndeks, cinayet oranları, bireysel silahlanma, şiddet, terör, nükleer silahlanma, komşu ülkelerle ilişkiler, silahlanmaya ayrılan bütçe, iç ve dış çatışmalar, siyasi istikrarsızlık gibi farklı kriterlerle hazırlanıyor. Türkiye, Dünya Ekonomik Forumunun Seyahat Endesksinde 44üncü Dünya Ekonomik Forumunun 2017 yılında yayınlanan nde Travel and Tourism Competitiveness Report yer alan sıralamada ise Türkiye 136 ülke içerisinde 44üncü. Indekste değerlendirmeye alınan güvenlik kategorisinde ise Türkiye 116ıncı sırada yer alıyor. Analizin yayınlanmasının ardından CNN Türk haberini düzenledi veİngiliz yer alan haberde 2017 Global Terörizm İndeksini kaynak olarak gösterdiğini belirtti. SON GÜNCELLEME 22.11.2017 12:30 CNN Türkün düzeltmesi eklendi. International SOSa göre Türkiyenin en tehlikeli 9uncu ülke olduğu iddiası yanlış Kaynak: teyit.org
0 notes
leventgelegen · 7 years
Photo
Tumblr media
New Post has been published on http://sunsavunma.net/guncel/saadet-partisinin-10-maddelik-manifestosu/
SAADET PARTİSİNİN 10 MADDELİK MANİFESTOSU
SAADET PARTİSİNİN 10 MADDELİK MANİFESTOSU
1- 15 Temmuz gecesi milletimizin ortaya koyduğu milli irade, toplumun bütün kesimlerinin temsil edildiği bir milli istişare sürecine dönüştürülmelidir. 
2- Devlet yapılanmasında yandaşlık değil, ehliyet ve liyakat esas alınmalıdır. 
3-  Türkiye geçmişte, üzerinde yeterince düşünülmeden çıkarılan kanuni düzenlemelerden çok çekmiştir. Uyum yasalarında parti kaygısıyla değil, ülke kaygısıyla hareket edilmeli tek ölçüt; milli iradenin güçlendirilmesi olmalıdır. 
4- OHAL kararnamelerin çıkarılması ve uygulanmasında azami titizlik gösterilmeli OHAL, olağan hale dönüştürülmemelidir.  
5-  Bu süreçte suçsuz ve masum insanların zarar görmesi engellenmelidir. FETÖ ile mücadele özünden saptırılmamalı, hele hele muhalefeti susturma çabasına dönüştürülmemelidir.
6- Kukla ile uğraşırken, kuklacı unutulmamalıdır. Bu hain kalkışmanın ardındaki karanlık mihraklara karşı gerekli tedbirler alınmalıdır. 
7- Türkiye batılı ülkeler tarafından siyasi ve psikolojik kuşatma altına alınmaya çalışılmaktadır. Terör örgütlerine kucak açan ülkelerin bakanlarımıza hatta cumhurbaşkanımıza ambargo koyması bunun bir parçasıdır. Bu kuşatmayı kutuplaşarak değil birlik ve beraberliğimizi güçlendirerek aşabileceğimiz unutulmamalıdır. 
8-  Dış politika, topyekûn yepyeni bir anlayış ile ele alınmalıdır. İslam ülkeleri ve komşu ülkelerle ilişkiler güvenlik başta olmak üzere dostluk ve işbirliği zemininde yeniden dizayn edilmelidir. 
9-  Yaşadığımız coğrafya güçlü bir orduyu zorunlu kılmaktadır.  Bu süreçte cunta zihniyeti ile mücadele ederken, ETÖ operasyonlarında olduğu gibi FETÖ operasyonlarında da aynı hataya düşülmemeli, ordunun kurumsal kimliği yıpratılmamalıdır. Vatan hainleri ile vatanseverlerin ayrımı iyi yapılmalıdır. 
10- Yapılan araştırmalar göstermektedir ki, darbe geleneği ile milli gelir arasında doğrudan bir bağlantı vardır: Milli gelirin düşük, adil paylaşımın bozuk olduğu ülkeler, darbe girişimlerine muhatap daha çok muhatap olmaktadır. Bu yüzden acilen tüketim ekonomisinden-üretim ekonomisine geçilmeli, adil gelir dağılımı sağlanmalıdır. Türkiye’nin 81 ilinde üretim ve kalkınma seferberliği başlatılmalıdır.
Kaynak: Saadet Partisi Web Sitesi
0 notes
kitapindiroku · 7 years
Text
Abdülaziz bin Suud - Arabistan Kralı'nın Yaşam Öyküsü Kitabı pdf indir pdf indir
Abdülaziz bin Suud – Arabistan Kralı’nın Yaşam Öyküsü Arabistan’ın Osmanlı’dan kopup bağımsız bir devlet olmasında Suud ailesi ve Vehhâbilik akımı anahtar kelimeler gibidir. Orta Doğu’nun dününü ve bugününü anlamak için Suud ve Vehhâbilik kelimelerinin açılımını bilmek gerekir.Arabistan Kralı’nın yaşam öyküsünün yazarı, bir İngiliz subayı olarak I. Dünya savaşında Bağdat yakınlarında savaşırken Türklere esir düşmesiyle Suriye ve Arabistan’ı içine alan geniş bir coğrafyayı dolaşmış. Savaş bittikten sonra da Türkiye’ye gelip gözlemlerde bulunmuş. Mustafa Kemal Atatürk’ün başarılı bir biyografisini kaleme almış. Abdülaziz bin Suud’un biyografisini yazarken de kralı sık sık ziyaret etmiş, uzun söyleşiler ve araştırmalar yapmış.Kitap Buzul Çağı’ndan başlayarak Arabistan tarihini Avrupa ile karşılaştırmalı olarak özetleyerek başlıyor. Bu genel tablo çizildikten sonra Abdülaziz bin Suud’un doğumu anlatılıyor. Çocukluğu ve ilk gençliği hakkında detaylı biyografik bilgiler veriliyor. Genel intiba, Suud’un son derece çetin koşullar arasında sert bir savaşçı olarak yetiştiği. Babasından devraldığı en büyük ideali ise dağınık Arap kabilelerini birleştirerek bağımsız bir devlet kurmak. Dağınık Arap kabileleri arasındaki kavga ve mücadele kitapta etraflıca anlatılıyor. Bu sayede coğrafi şartlara paralel olarak Arap toplum yapısının ve Arap insanının karakterinin nasıl şekillendiğine de değiniliyor. Kabileler dışında Hicaz’ın İngiliz güdümündeki hâkimi Hüseyin ve ailesi ile Türk ve Alman kuvvetlere sırtını dayayan Kuveyt lideri Reşit’e de geniş yer veriliyor. İbn Suud’un bu iki lider ve dolayısıyla bunların ardındaki güç odaklarıyla mücadelesi anlatılıyor.Bu noktada İbn Suud’un güçlü bir lider olarak portresi çiziliyor. Az uyuması, az yemesi, modern teknolojiye olan ilgisi, dindarlığı, halka ve diğer ülkelerin liderlerine karşı tutumu, kadınlarla ilişkileri gibi konulara değiniliyor.İbn Suud’un Hicaz’da kendi iktidarını kuruşu, kitabın en can alıcı bölümlerinden biri. Arabistan’da yeni bir iktidarın, kutsal topraklara hâkim olmadan kurulamayacağı gerçeği bu satırlarda açık bir şekilde fark ediliyor. Hicaz’ın Suud ailesinin hâkimiyetine geçnmesinden sonra hac ibadetine ev sahipliği görevi ve bu bağlamda diğer Müslüman ülkelerle ilişkiler de Türk okuyucusunun oldukça ilgisini çekecek bölümler. Arabistan’ın hac konusunda bugün de devam eden siyasetinin köklerini bu sayfalarda bulmak mümkün. Abdülaziz bin Suud’un dönemi, kişiliği ve yaşam öyküsü hakkında bilmek isteyeceğiniz hemen her şeyi bu kitapta bulabilirsiniz. Kitap ayrıca Osmanlı İmparatorluğunun parçalanma sürecinde Arabistan üzerinde oynanan oyunları; İngilizlerin, Almanların ve Osmanlı devlet adamlarının politikalarını, komşu Arap ülkelerin bu olaylarda oynadıkları rolleri bir İngiliz ajanının gözüyle görüp değerlendirme fırsatı sunuyor.
Abdülaziz bin Suud - Arabistan Kralı'nın Yaşam Öyküsü Kitabı pdf indir pdf indir oku
0 notes
akademikfikir · 8 years
Text
Küresel Barış Endeksindeki Yerimiz ve Risk Primimizle İlişkisi
Küresel Barış Endeksindeki Yerimiz ve Risk Primimizle İlişkisi
Küresel Barış Endeksindeki Yerimiz ve Risk Primimizle İlişkisi
Ekonomi ve Barış Enstitüsü, hiçbir partiye üye olmayan, kâr amacı gütmeyen bağımsız bir araştırma kurumu. Barış ve barışın ekonomiyle ilişkileri konusunda çalışmalar yapıyor. Yayınladığı raporlar içinde en ilgi çekici olanlarından birisi Küresel Barış Endeksi. Bu endeks 162 ülkeyi, 23 farklı niceliksel ve niteliksel göstergeyle ele…
View On WordPress
0 notes
yedi24haber · 7 years
Text
Barzani: Komşu ülkelerle dostane ilişkiler içerisinde kalmayı istiyoruz
Barzani: Komşu ülkelerle dostane ilişkiler içerisinde kalmayı istiyoruz
DUHOK Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı Mesut Barzani, 25 Eylül referandumundan dolayı komşu ülkelerle ilişkilerinin bozulması taraftarı olmadıklarını açıkladı. Barzani, IKBY’nin Duhok kentindeki “evet mitinginde” yaptığı konuşmasında, “Komşu ülkelerle dostane ilişkiler içerisinde kalmayı istiyoruz. İlişkilerimizin bozulması taraftarı değiliz.” ifadelerini kullandı. Komşu ülkelerin…
View On WordPress
0 notes
kitapindiroku · 7 years
Text
Dünden Bugüne Türk-Yunan İlişkilerine Bir Bakış Kitabı pdf indir pdf indir
Dünden Bugüne Türk-Yunan İlişkilerine Bir Bakış Türkler ve Yunanlılar bin yıla yaklaşan ortak bir tarihi ve Türkiye ile Yunanistan’ın yan yana hatta Ege Denizi’nde iç içe  yeraldığı bir coğrafyayı paylaşmaktadır. Uzun süreler bir arada ve Osmanlı İmparatorluğu döneminde aynı devlet yapısı altında yaşamak Türk ve Yunan halkları ve kültürlerinde  görünür ve çarpıçı izler bırakmış, iki halkın ortak olan yanlarını arttırmıştır. Türk dış politikasında komşu ülkelerle ilişkiler en önemli yeri tutmaktadır. Bugün Türkiye  güneydoğu sınırlarında Orta Doğu’dan gelen ciddi tehditlerle karşı karşıya bulunmakta, Suriye ve Irak’daki gelişmeler Türkiye için ciddi iç ve dış politika sorunları yaratmaktadır. Ancak Türkiye’nın batı komşusu Yunanistan ile olan ilişkileri Türk ve Cumhuriyet tarihinin her döneminde olduğu gibi bugün de önemini korumakta, Kıbrıs ve Ege sorunlarını çözmek gerek Türkiye gerek Yunanistan için daha istikrarlı ikili  ilişkiler yanında, Türkiye ile Yunanistan’ın uluslararası sistem içindeki yer ve rollerinin sağlamlaştırılması için gerekli görünmektedir.
Dünden Bugüne Türk-Yunan İlişkilerine Bir Bakış Kitabı pdf indir pdf indir oku
0 notes