TÜRKİYE İÇİN ÇEVRE POLİTİKALARI
Ülkemizde uygulanacak çevre politikaları 2.bölümde özetlenen çağdaş yaklaşımlar çerçevesinde oluşturulmalıdır.Doğal olarak diğer ülkelerin çevre politikalarıyla benzerlik olsa da,uygulama planlarında özellikle zamanlamalarda farklılıklar olacaktır.
5.1.ÇEVRE BİLİNCİ KAZANDIRMA EĞİTİMİ
Çevre koruma ancak kamuoyunun bilinçlenmesiyle gerçekleşebilir.Buda yaygın ve uzun erimli eğitim programlarıyla sağlanabilir.Çevre koruma bilinci kazandırma amaçlı eğitim programları üç aşamada gerçekleştirilmelidir.
5.1.1.TEMEL EĞİTİM
Temel Eğitim (İlk Öğretim) Okulları ve öncesi Hazırlama Sınıfları’nda çevreyi korumanın bir temel insanlık değeri olduğu öğretilmelidir.Çevre tanımı,öğeleri,koruma önlemleri çocuklara ders programları içinde verilmelidir.
5.1.2.ORTA EĞİTİM
Kamu ve özel eğitim kurumlarında çevre bilimin tanımı,öğeleri,ilgili diğer bilim dalları ile ortak yönleri,yeryüzünün, ülkemizin,komşu ülkelerin çevre sorunları “Çevrebilim” adlı bir ders kapsamında öğretilmelidir.
5.1.3.HALK EĞİTİMİ
Çevre bilincini arttırmak amacıyla ; Radyo, TV,yazılı basın;ve bil boardlar aracılığıyla halk eğitilmelidir.Bu tür yayınlara, gönüllü çevre kuruluşlarının programları kaynak teşkil etmelidir.Kamu ve özel kurumlar, bu amaçlı programlara destek vermelidir.
Çevre Bakanlığı öncülüğü ve eşgüdümünde ,kamu kurumları ile gönüllü kuruluşların;eş konumdaki uluslar arası kuruluşlarla işbirliği sağlanarak,ülkemiz için genel ve özel koruma projeleri geliştirilip uygulanmalıdır.Bu çalışmaların,görsel ve yazılı basın aracılığı ile duyuruları yapılarak ,geniş kamu oyu desteği ile etkinlikleri arttırılmalıdır.
5.2. EKONOMİYLE BİRLEŞTİRİLMİŞ BİR ÇEVRE STRATEJİSİ
Çağdaş çevre stratejilerinin özü ,ekolojik kararlarla ekonomik kararların bütünleştirilmesidir.
Bir stratejinin var olabilmesi için önce hedeflerin belirlenmesi gerekir. Çevre Hangi oranda korunacaktır ? En gelişmiş teknolojilerle ileri ülkeler düzeyinde korumanın sağlanacağı iddiası sorunun yeterince kavranmadığının göstergesidir.Çünkü en yüksek oranda koruma ; ekolojik dengelere ters düşen bütün etkilerin kaldırılmasıdır ki,bunu bugün en gelişmiş ülkeler bile daha düşünememektedir. Sorun bir teknoloji seçimi değil , öncelikle bir kaynak ayırımı sorunudur.
Çevre – kalkınma ilişkisi bu gerçekçi çerçeve içinde ele alınmalıdır.Yalnızca GSMH artışı ile ölçülen iktisadi gelişme hedef olarak görülmemelidir.Daha bir temiz çevre içinde sürdürülebilir bir büyüme ve kalkınmadan yana olunmalıdır.
Bu amaçla ;
· Çevre maliyetinin topluma dağıtılmasında “Kirleten Öder” ilkesi esas
alınmalıdır.Politika araçları bu ilke ile uyumlu olarak kullanılmalıdır.
· Kirlilik kaynaklarının fiziksel ve kimyasal ölçümleri yapılmalı ,alıcı ortam bazında
kirlilik değerleri saptanmalı,10 yıllık bir dönem için projeksiyonlar çıkarılmalıdır.
· Arıtma / temizleme amaçlı yatırım ve tesislerin işletme giderleri ,çevre maliyetinin en
büyük bölümünü teşkil eder. Bu nedenle,kirletip sonra temizlemek yerine daha az
kirleten temiz teknolojilerin seçimine yönelmelidir.
Bu kapsamda yapılacak çalışmalar da aşağıda ki süreçler tamamlanmalıdır
5.2.1.PROJE ÖLÇEĞİNDE ÇEVRESEL ETKİ DEĞERLENDİRMESİ ( ÇED)
ÇED ile , özellikle büyük projeler de,yatırımın kaynak ve alıcı ortamda yaratacağı kirlilik belirlenerek,yaratacağı hasarın mali tutarı hesaplanmalıdır.
5.2.2.ÇEVRE ANA PLANLARI (ÇAP) ve ÇEVRE PROGRAMLARI (ÇP)
Herhangi bir kirlilik kaynağı yada alıcı ortamda alınacak önlemler,bir başka bölge yada alıcı ortamda kirliliklere yol açabilmekte dır. Örneğin Haliç’in temizlenmesi Marmara’da kirlilik birikimini artırabilmekte,baca gazlarından kükürdün arıtımı alçılı atık sorunu yaratabilmekte,evsel atıkların yakılması hava kirliliğini artırabilmektedir. Bu ve benzeri nedenlerle çok sayıda arıtma tesisi kurulması yerine farklı atıkları birlikte temizleyen daha az sayıda tesisin kurulması hem teknik,hem de mali açıdan daha verimli olabilmektedir.
Ekonomik ve fiziksel etkinliği sağlamaya yönelik ve çeşitli koruma oranları için seçenekler sunacak tarzda ayrıntılı “ÇAP” yapılmalıdır. “ÇAP” hedeflerine ve seçenek olarak sunulacak koruma oranlarına göre kullanılacak politika araçları (standartlar,kirlilik vergi ve harçları,destekler,vb.) belirlenmeli ve bunların seçenekleri olan “ÇP” oluşturulmalıdır.
5.2.3.ÇEVRE PROGRAMLARI NIN KALKINMA PLANLARI İLE
BÜTÜNLEŞTİRİLMESİ
Alternatif “ÇP”nın makro ekonomik etkileri (milli gelir,üretim,yatırım,dış ticaret,fiyat ve maliyet yapısı,vb. üzerinde) değerlendirilmeli,kalkınma planları hedefleri ile uyumlu olma,esas alınmalıdır. Zira bu anlamda bütünleşme sağlanmadan,kapsamlı bir çevre stratejisine ulaşmak olanaksızdır.
· Standartlar ve özellikle mali araçların, ana çevre stratejisi çerçevesinde kullanılmasına özen gösterilmelidir. Bu araçların rast gele kullanımı,istenilen etkinliği sağlayamayacağı gibi, kaynak savurganlığına da neden olacaktır. Örneğin ana stratejiye bağlı olmaksızın”Çevre Destekleme Fonu” aracılığı ile uygulanacak destekler, çevre yatırımlarını ve koruma oranlarını ; teknoloji ve kapasite seçiminde kar güdüsü ile hareket eden arıtma tesisi üreticisi / satıcısı firmaların tekeline bırakılmasına neden olacaktır ki buna izin verilmemelidir.
· Kullanılan politika araçlarının seçiminde uluslar arası ilişkiler göz önünde bulundurulmalı özellikle AB ve Komşu ülkelerle uyumlu çevre politikaları uygulanmalıdır.
· Uluslar arasındaki adaletsiz bölüşüm ilişkileri,ağır borç yükü ve yoksulluk ; fakir ülkelerin kaynaklarını, aşırı kullanmaya zorlamasının doğal sonucu, çevre sorunlarını daha da ağırlaşacağı gerçeğin den hareketle, sanayileşmenin yarattığı refahtan pay alamayanların, kirlenmenin azaltılmasındaki bedeli, zengin ülkelerle aynı yükte paylaşmaması gerektiği, uluslar arası platformlarda ısrarla savunulmalıdır.
5.3.KURUMSAL YAPI İLE İLGİLİ DÜZENLEMELER
· Çevre korumasında, ülkemizde yaşanan sorunların en önde geleni,bu konudaki yetki karmaşası yani asıl sorumlu ve yetkilinin açıkça belirlenmemiş olmas��dır.Bu nedenle; politika oluşturup uygulayacak ve diğer kurumlarla eşgüdüm sağlayacak yetki ve sorumluluğunun tek sahibi “Çevre Bakanlığı”olmalıdır.
· Yüksek düzeyde bilgi alışverişi ve görüş oluşturma platformu olarak katkıda bulunmak üzere “Yüksek Çevre Kurulu” kurulmalıdır.
· Çevre Bakanlığı bünyesinde; hava,toprak ve su kirliliği gibi konularda çalışacak ülke genelinde etkin ve yetkili daire başkanlıkları oluşturulmalıdır.
· Çevre sorunlarıyla mücadelede taşradan başlanması gereğinden hareketle;sanayi bölgeleri ve su havzaları öncelikli olmak üzere Çevre Bakanlığı’nın taşra örgütleri kurulmalıdır.
· Bu örgütlenme modelinde diğer bakanlıkların taşra birimleri ve yerel yönetimler yetkileriyle birlikte korunmalıdır.Ancak “Çevre Müdürlükleri” adı geçen kuruluşların çalışmalarını çevre koruması yönünden denetleyip yönlendirmelidir.Bu örgüt sahip olacağı teknik kadro ve donanımlarıyla alıcı ortamları sürekli izleyerek,kirleticileri denetlemelidir. Bu örgütlenme modelinde “Yerel Çevre Kurulları”na özel bir önem vererek ,yerel halkın çevre korumasına doğrudan katkısı sağlanacaktır.
· Çevre sorununu;mühendislik,doğa bilimleri,iktisat ve diğer toplumsal bilimler açısından inceleyecek “Çevre Araştırmaları Enstitüsü” kurulmalıdır.
· DİE içinde çevre istatistiklerini toplayıp,derleyecek ve izleyecek bir birim kurulmalıdır.
· DPT İktisadi Planlama Dairesi içinde çevre programlarının kalkınma planlarıyla bütünleştirmekle görevli bir birim kurulmalıdır.
5.4.DOĞAL KAYNAKLAR
5.4.1.BİTKİ VE HAYVAN VARLIĞI
Türkiye ‘nin coğrafi konumu, iklimi ve topografik özelliği ; pek çok hayvan (120 tür memeli ve 400 tür kuş) ve bitki türünün (9000 tür bitki) yaşamasına olanak vermesi, bir çok dünya ülkesini kıskandıracak ölçüde varsıllığımızın açık bir ölçüsüdür.
Kirliliğin sınır tanımaksızın tüm dünyayı tehdit ettiği günümüzde ; bitki ve hayvan varlığımızı özenle korunmak yarınımız için çok önemlidir.
Tür ve alan koruması çalışmalarında ; gönüllü kuruluşların önderliğinde gençliğin çok etkin olabileceği gözetilerek,uygun yönlendirme , örgütlenme ve organizasyon yapılmalıdır.
5.4.1.1.Tür Koruması
Bitki ve hayvan türlerinin korunmasına yönelik bu çalışmada ; özellikle “Av Turizmi” adı altında bilinçli/bilinçsiz döviz için hayvan varlığımıza yönelik tehdit göz önünde tutulmalıdır. Kirliliğin ,yaban yaşamı yeterince baskı altına aldığı ve türlerin üremelerini sınırladığı günümüzde , avcılıkla yaban yaşamın daha da çok tehlikeye atılmasına izin verilmemelidir.
5.4.1.2.Alan Koruması
Sınırları belirlenen alanlardaki yaban yaşamı tüm doğal öğeleri ile birlikte sürekli olarak korunmalıdır.
Bu anlamda ulusal parklar ve benzeri alanların;
· İnsanların turizm çalışmalarından,
· Su kaynaklarının tüketilmesinden / tuzlanmasından,dolayısıyla erozyondan,
· Tarım ilaçlaması aracılığıyla kirlenmeden
· Avcılıktan
sürekli olarak korunması sağlanmalıdır.
5.4.2.TARIM TOPRAKLARI
Tarımsal üretimin sürdürülerek gelecek kuşakların beslenme gereksinimlerinin karşılanmasının önde gelen koşulu, tarım topraklarının korunmasıdır.Oysa bugün, ülkemizdeki tarım toprakları; başta erozyon olmak üzere tarım dışı amaçla kullanım, yanlış gübreleme yada ilaçlama gibi nedenlerle hem azalmakta hem de niteliğini yitirmektedir. Bu nedenle erozyonla mücadele başta gelen hedef olmalıdır.
Çarpık sanayileşme ve kentleşmenin tarım topraklarını hızlı yok etmesinin önüne geçebilmek için öncelikle tarım topraklarının haritası hazırlanarak,sanayi yerleşimlerinin ve kara yollarının fiziki planlaması yapılmalıdır. Sanayi kuruluşları, bu plan çerçevesinde niteliksiz topraklara yönlendirilmelidir.Bu planların uygulanmasında devlet yönlendirici ve özendirici, gerektiğinde de cezalandırıcı olmalıdır.
5.4.3.ORMANLAR
Türkiye’nin yüzölçümünün %26 sı orman olup, bunun %44 ü iyi kalitedir. Ormanlar; denetim dışı kesimler,hızlı sanayileşme ve kentleşme, asit yağmurları gibi etkilerle tehlike altın da olup, yeterince hızlı ve sağlıklı olarak kendilerini yeniden üretememektedirler. Bu nedenle ağaçlandırma, ulusal hedeflerin den biri olarak kabul edilmelidir.
Sağlıklı bir çevrede yaşayabilmek için ;
· Orman kadastro çalışmaları bitirilmelidir.
· Ormanlar; üretme, dinlenme, enerji, sanayi, erozyon önleme vb. biçimde
sınıflandırılarak kullanıma açılmalı yada kapatılmalıdır.
· Ağaçlandırma, eğitim ve askerlik hizmetlerinin ayrılmaz bir parçası olarak kabul
edilerek ; orman, koru, ve park alanlarının artırılması, sürekli ulusal bir eylem haline
getirilmelidir.
5.4.4.SU KAYNAKLARI
Ülkemizde su kullanımı hızla artmaktadır. Artan içme ve sanayi suyu tüketiminin, daha sonra yüzeysel kaynaklara kirli su olarak dönmesi özellikle dikkat çekicidir.
· Hızlı kentleşme,kentlere su sağlanmasını zorlaştırmakta ve yüzeysel kaynakların
daha çok kullanılmasını zorlamaktadır.
Suyun stratejik değeri giderek artmaktadır.
· Su kaynaklarının kirliliği giderek artmaktadır. Su kirliliği açısından kısa dönemde yapılması gerekenleri aşağıdaki şekilde özetleyebiliriz.
a) Her türlü planlama ve denetim güvenirliği açısından sağlıklı / sürekli veriler gereklidir. Bu nedenle DSİ veya TÜBİTAK bünyesinde bir veri bankası kurulmalıdır.
b) Özellikle sanayi tesislerinin yer seçiminde ; su sağlanması kadar, oluşacak atık sanayi sularının etkisinin de ne olacağını kestirmek de çok önemlidir.Her türlü su kaynağının planlamasında sanayi nin bu etkisi çok dikkatle gözetilmelidir.
c) Türkiye sularının kalite haritası hazırlanmalı ve sürekli güncelleştirilmelidir.
d) Sanayi tesislerinin atık sularını arıtmadan alıcı ortamlara geri verilmesi önlenmelidir.
Bu nedenle sanayi kuruluşları ;
· Kendi atık sularını tekrar kullanmaya
· İkinci kalite suları süreçlerinde kullanmaya
· Daha az su tüketen teknolojik süreçlere
Yönlendirilmelidir
e) Başta İstanbul,İzmir,Kocaeli ve Adana olmak üzere sanayi ve evsel atık suların su kaynaklarına karıştığı yerlerde ; atık sular ön ve biyolojik arıtmaya tabi tutulmalıdır. Arıtılmış suların , sulamada / sanayide kullanımı, farklı fiyat uygulamaları ile önceleri özendirilmeli daha sonra da zorunlu hale getirilmelidir.
5.4.5.MADENLER
Pek çok mineral bir kez işlendikten sonra geri dönülmez bir biçimde doğal yaşam dan silinmektedirler. Böylece rezervler azalmaktadır. Sınırlı rezervlerimizi sürekli işe yarar biçimde tutmanın en iyi yolu başta metaller olmak üzere onları geri kazanarak yeniden işlemektir.
Doğal düzenin daha az bozulması için madenlerin kullanımında aşağıda belirtilen önlemler alınmalıdır.
5.4.5.1.Üretim Aşamasında
· Açık ocak madenciliğinde,dekupaj malzemesi uygun biçimde depolanıp / yüzeye serilip doğal yapıya uyum sağlanmalıdır. Bu sahalar olabildiğince ağaçlandırılmalıdır.
· Yüzdürme, özütleme gibi zenginleştirme işlemlerinden çıkan asitli suların arıtılarak
kullanılması sağlanmalı, çevreye verilmeleri kesinlikle önlenmelidir.
5.4.5.2.Kullanım Aşamasında
· Tüm metal ürünlerinin , faydalı ömürleri sonrasında toplanıp yeniden işlenmeleri
sağlanmalıdır.
· Metal ürünleri yerine çevreyi kirletmeyen yapay maddelerin kullanımı yaygınlaştırılmalıdır.
5.5.ENERJİ
Az gelişmişlikten kurtulma yolunda enerji stratejisinin temel hedefi;gereken enerjiyi,gerektiği zamanda ve yeterli miktarda bulabilmek olmalıdır.
Türkiye’nin toplam ve fert başına enerji tüketiminin,kalkınma ve refah artışına paralel olarak artacak olmasına bağlı olarak,gerekli önlemlerin alınmaması durumunda ciddi çevre sorunları yaşanacaktır.
Çevre kirlenmesine karşı,sektör faaliyetlerinin (aramadan üretime kadar) tüm aşamalarında , çevre faktörü dikkate alınarak, enerji- ekonomi- çevre üçlüsünün optimizasyonu sağlanmalıdır.
Enerji tüketiminde, israfın ve kayıpların önlenmesinin yanı sıra , birim ekonomik hasıla başına tüketilen enerjinin azaltılmasına yönelik teknolojik yeniliklerin tamamından yararlanılmalıdır.
Bir yandan fosil yakıt tüketiminin artması ,diğer yandan dış alımın artmış olması, kısa ve uzun vade de aşağıda belirtilen önlemlerin alınmasını zorunlu kılmaktadır.
Kısa Dönemde Alınacak Önlemler
· Enerji dış alımında kaynak ve ülke çeşitlendirilmesine özen gösterilerek ; öncelik doğalgaza verilmeli,petrol ikinci sırada olmalıdır.
· Linyit kömürü kullanan tüm termik santraller rehabilite edilerek verimlilik arttırılmalıdır,
· Tüm termik santrallerin elektro filtreleri en az % 99,5 verimle sürekli çalışabilir hale getirilmelidir. Kül depolama alanlarının üzerleri sürekli toprakla örtülerek, olanaklar ölçüsünde tarıma kazandırılmalıdır.
· Termik santrallerin tümüme ,baca gazlarından kükürdü arıtma üniteleri eklenmelidir.
· Özellikle özel şirketlerin,kooperatif ve kamu kuruluşlarının, 30 MW ‘e kadarki enerji ihtiyaçlarını karşılamak üzere Hidro elektrik santrallerini uygun yerlerde kurup işletmeleri teşvik edilmelidir.
· Büyük şehirlerimizin kent içi ulaşımlarında toplu taşıma özellikle raylı sitemler yaygınlaştırılmalıdır. Kentin coğrafi özelliğine bağlı olarak deniz ulaşımından azami ölçüde yararlanılmalıdır. Böylelikle hem enerji tasarrufu sağlanmış hem de çevre daha temiz kalacaktır.
· Enerji tasarrufu sağlamak amacıyla, sanayi kuruluşlarının özgül enerji tüketimini düşürmeleri; daha düşük tarife ,vergi iadesi, vb. yöntemlerle önceleri teşvik edilmeli daha sonrada zorlanmalıdır.
· Yerel yönetimler,enerji tasarrufu sağlamak amacıyla; kentin coğrafi ve iklimsel özelliklerine uygun ;mimari,yalıtım,merkezi / bölgesel ve uygun yakıtla ısıtma gibi ölçütleri yeni teknolojilerle sürekli güncelleştirilmiş tarzda uygulamalıdır.
· Sanayi kuruluşlarının ürettikleri;Otomotiv,beyaz eşya,aydınlatma armatürleri gibi enerji tüketicisi ürünlerinin verimliklerinin arttırılması önceleri özendirmeli sonrada zorlanmalıdır.
Uzun Dönemde Alınacak Önlemler
Çevreye daha az zarar veren uzun dönem stratejileri özetle ;
· Enerji yatırım projelerinin seçiminde, ekonomi ve çevreye maliyeti minimize eden,faydayı maksimize eden çözümler gözetilmelidir.
· Termik santrallerin tamamı
· Yüksek verimli akışkan yataklı kazanlarla
· Yüksek verimli elektro filtrelerle
· Baca gazlarından kükürdü arıtan ünitelerle
· Daha verimli jeneratörlerle
donatılmalıdır.
· İletim kayıplarını azaltmak için elektrik enerjisi 700-1200 kw düzeylerinde iletilmelidir.
· Yolcu ve yük taşımacılığında, Demir yolu ve deniz yolu özendirilmelidir .
· Tüm ulusal yatırım projelerinde daha az enerji tüketen teknolojiler seçilmelidir.
5.6.ÇEVRE YASALARI / YÖNETMELİKLERİ VE UYGULAMALARI
5.6.1.YASALAR / YÖNETMELİKLER
Yüzlerce değişik yasanın çevre korumayla ilgili hüküm içermesinin yarattığı yetki karmaşası giderilmelidir. Hepsi doğanın ve çevresine yönelik ” Milli Park ”, ”Özel Çevre Koruma Bölgesi“ gibi kavramların ortaya çıkardığı çelişkiler giderilmelidir.
Özetle 1930 yılından bu güne değin çıkarılan çevre korumayla ilgili mevzuat gözden geçirilerek , bu konudaki karmaşık durum giderilmelidir.
Bu anlamda ;
· 1983 tarihli Çevre Yasası ‘nın emredici hükmü ve niteliğindeki tüm yönetmelikler derhal çıkarılmalıdır.
· Çıkarılacak yönetmeliklerde ,özellikle denetleyici kurumların görev ve yetkileri açıkça belirtilmelidir.
· Sanayi kuruluşlarının izin alma ve denetleme yöntemleri basit ve kolay hale getirilmelidir.
· Gelişen çevre koşulları ve teknolojiye göre standartlar güncelleştirilmelidir.
· Çevre yasası gereği ,yayınlanmış yönetmeliklerde ; atık standartlarına göre yapılmış düzenlemeler,dünyadaki uygulamalara koşut olarak alıcı ortamlara göre hazırlanmalıdır.
5.6.2.UYGULAMA
Üniversitelerin katkısıyla sürekli eğitim programlar aracılığıyla , denetimin en önemli öğesi nitelikli personel yetiştirilmelidir.
· Sanayi projelerinin uygulanması için sunulan ÇED raporlarını tarafsızca inceleyecek ulusal ve bölgesel bilirkişi ekipleri kurulmalıdır.
· Yerel koşullara ve zamanlamaya bağlı olarak DSİ ,MTA,Üniversite ,Belediye. Sağlık
Bakanlığı vd. kurumların sorumluluğunda sabit ve hareketli laboratuarlar kurulmalıdır.
· Gerekli durumlarda ;hakemlik ve ileri analiz görevlerini yapmak üzere Çevre Genel
Müdürlüğü’ne bağlı “Referans Labratuvar”ları kurulmalıdır.
· Merkezi ve Yerel Yönetimlerin ,ulusal ve yerel bazda çevresel etki yaratacak projeleri; demekrotik katılımcı anlayış ile toplumsal dinamiklerin katılımı sağlanmadan uygulanmamalıdır.
5.7.ULUSLAR ARASI İLİŞKİLER
Türkiye’nin taraf olduğu BM , Avrupa Konseyi , AB , OECD , NATO düzeyinde yapılmış uluslar arası çevre işbirliği çerçevesinde yürütülen çalışmalarda ;Çevre Kirlenmesine karşı alınacak önlemlerin zamanlamaları ve maliyetlerinin karşılanmasında ;kuzey-güney ülkeleri arasındaki önemli görüş farklılıkları vardır.
Türkiye böylesine önemli konularda ;sürekli varsıl kuzey ülkeleri yanında tavır koymaktan kaçınmalıdır. Bu konuda bağımsızlığımızı,ülke çıkarlarını ve dış politikamızın diğer öğelerini riske sokabilecek oluşumlara dikkat edilmelidir.
Türkiye çağdaş bir çevre politikası belirleyerek ;çevre sorunlarıyla mücadele de öncülük yapabileceğini inandırmalıdır.
Bu amaçla merkezi Türkiye de olan “Gelişmekte Olan Ülkeler Çevre Birliği” kurulmalıdır.
Türkiye , çevre korumayla ilgili uluslar arası sözleşmelere gecikmeden imza koymalıdır.
Karadeniz’in Çevre sorunlarının çözümünde, kıyı ülkeleri ve tuna ülkeleri ile birlikte hareket edilmelidir.
0 notes
Daimi Onursal Başkan: Burhanettin Kocamaz
Gülnar Haberleri Yeni Bir Haber Yayınladı... https://www.gulnarhaberleri.net/daimi-onursal-baskan-%c2%93burhanettin-kocamaz%c2%94/
Daimi Onursal Başkan: Burhanettin Kocamaz
Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz, Malezya’da düzenlenen ‘Kardeş Şehirler Turizm Kurultayı’na katıldı. Başkan Kocamaz, kurultayda “Kardeş Şehirler Birliği Daimi Onursal Başkanı” ilan edildi.
11-14 Eylül tarihleri arasında Melazya’da yapılan Kardeş Şehirler Turizm Kurultayı’nda, Dünya Kardeş Belediyeler Birliği’nin kurucu başkanı olan Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz’a, “Kardeş Şehirler Birliği Daimi Onursal Başkanı” unvanı verildi.
Malezya’nın Lankawi Adasında Dünya Kardeş Şehirler Turizm Birliği forumu ile birlikte birliğin kuruluşu da resmiyet kazanmış oldu. Uluslararası medyanın yoğun ilgi gösterdiği organizasyonda Birlik Başkanı iki yıllığına İsviçre Belediyeler Birliği Başkanı Thomas Peter Binder olurken, Birliğin Genel Sekreteri olarak ise tanınmış Türk Turizmci Hüseyin Baranel seçildi.
“Mersin'de turizmin sosyal yaşamda bağlayıcı bir güç olduğunu çok iyi biliyoruz”
Dünya Kardeş Şehirler Turizm Birliği tarafından, dünyanın en büyük resmi turizm kuruluşlarının başında gelen Asya Pasifik Turizm Teşkilatı’nın Malezya’nın Langkawi şehrinde düzenlediği Uluslararası Turizm Zirvesinde konuşan Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz, “Kilikya antik kentinin tarihi merkezi olan Mersin, Akdeniz Havzası'nın doğu kesimindeki konumu ve Orta Doğu'nun yanı sıra Kuzey Afrika'ya yakınlığı nedeniyle, her zaman diğer şehirlerle, sınırdaş komşuları veyahut diğer bölgelerdeki ülkelerle ve hatta diğer kıtalarda bulunan komşu ilişkilerinin öneminin farkında olmuştur. Geleneksel olarak Mersin, onu yönetenler ve yurttaşları güçlü dostluk bağlarıyla kenetlenmiş olan şehirlerin, kendi başlarına üretebileceklerinden çok daha fazlasını yapabilecekleri inancını paylaşır. Böylece vatandaşlarına ve aynı zamanda ziyaretçilerine, aksi hali mümkün olabileceğinden çok daha fazlasını sunuyor. Mersin'de turizmin sosyal yaşamda bağlayıcı bir güç olduğunu, dostluk, işbirliği ve müşterek yardımın, ortakları daha güçlü ve daha esnek bir hale getirdiğini çok iyi biliyoruz” dedi.
“Kardeş şehirler arasındaki bağları kuvvetlendirmenin en önemli unsuru turizm ve seyahat”
Konuşmasında kardeş şehirler arasındaki bağları kuvvetlendirmenin en önemli unsurunun turizm ve seyahat olduğunu belirten Başkan Kocamaz, bu sebepten dolayı Dünya Kardeş Şehirler Turizm Birliği'nin kuruluşunu başlattıklarını ifade ederek, “Biz ve ben buradan, dünyanın dört bir yanından seçilmiş belediye başkanlarına, şehirlerimizin seçilmiş veya atanmış liderlerine ve yöneticilerine, ortak bir değer ve tutum için, dostluğun ve paylaşılan sosyal bir yaşamın, her gün yaşam enerjisiyle dolu olan ortaklıklarla mümkün olabileceğini belirtmek istiyorum. Tarih bize, kardeş şehirler arasındaki anlaşmaları sadece imzalamanın ve kutlamanın, bize beklenileni vermeyeceğini göstermiştir. Hayata geçirilmesi, liderlerin ve yöneticilerin ve hatta vatandaşların karşılıklı ziyaretleri ve temaslarıyla ancak mümkündür. Dernek temsilcilerini, kulüpleri ve benzer sivil toplum kuruluşlarını kapsamadığı sürece bu anlaşmalar sadece kâğıt üzerinde kalacak ve tozlu raflarda yer bulacaktır. Bunu önlemek ve gerektiğinde değiştirmek için gayret göstereceğiz. İşte bu nedenle, 2015 yılında dünyanın dört bir yanından yaklaşık 100 belediye başkanı, Berlin'in eski belediye başkanı, Dünya Seyahat ve Turizm Konseyi'nin başkanlığını ve başkan yardımcılığını yapmış olan ve şuan Bundesverband der Deutschen Tourismuswirtschaft e.V (Almanya Turizm Endüstrisi Federal Birliği, BTW) başkanı olan Klaus Wowereit'in önderliğinde, Dr. Michael Frenzel ve tanınmış Türk turizm uzmanı Hüseyin Baraner, dünyanın dört bir yanındaki kardeş şehirlerarasındaki ilişkilerin turizme olan etkisini tartışmak amacıyla davet edilmişti. Ben ve tüm dünyadaki meslektaşlarım, kardeş şehirlerarasındaki bağları kuvvetlendirmenin en önemli unsurunun turizm ve seyahat olduğu inancındayız. Bu sebepten dolayı Dünya Kardeş Şehirler Turizm Birliği'nin kuruluşunu başlattık” şeklinde konuştu.
“Belediyelerin kalıcı barış için birçok insanın hayal edebileceğinden çok daha fazlasını sunabileceğine inanıyorum”
Dünyada terörizm ve bomba saldırıları da dâhil olmak üzere 2015'ten bu yana pek çok olumsuz gelişme yaşandığını sözlerine ekleyen Başkan Kocamaz, “Fakat şimdi Pasifik Asya Seyahat Birliği PATA'nın Yıllık Seyahat Pazarı, Kardeş Şehirler Turizm Birliği'ni duyurarak, kardeş şehirler arasında turizm ve seyahat sayesinde temasların ileriye taşınacağı fikrimizi yayma imkânı sunuyor. Birliğimizin kurucu ve ilk başkanı, ayrıca şehirlerarası işbirliği hakkında engin tecrübelere sahip olan İsviçre Belediye Başkanları Birliği'nin de başkanı olan Mr. Thomas-Peter Binder'in destekleri azımsanamaz. Kendisi TCWTA'nın kuruluşundan sonra en az ilk 2 sene için bu görevi üstleneceğini taahhüt etmiştir ve eminim çok önemli katkıları olacaktır. Ben, TCWTA'nın ömür boyu onursal başkanı olarak, TCWTA'nın faaliyetlerini desteklemek için, güç ve zaman bulduğum sürece, en iyisini vermeye, çalışmalara, forumlara ve toplantılara katılmaya ve benzer olan tüm faaliyetlerde yanınızda olmayı taahhüt ederim. Ayrıca dünyanın dört bir yanından gelen tüm arkadaş ve meslektaşlarıma derneğimize katılmalarını rica edeceğim. Birlikte hareket etmenin, birlikte düşünmenin, birlikte çalışmanın ve son olarak birlikte karar vermenin daha da önemli olacağı inancındayım, çünkü belediyelerin kalıcı barış için birçok insanın hayal edebileceğinden çok daha fazlasını sunabileceğine inanıyorum. Dünya liderlerinin verdikleri bireysel kararlar değil, belediyelerin ve yerel politikacıların yaptıkları irili ufaklı faaliyetlerin toplamıdır aslında geleceği şekillendiren. En azından her zaman vatandaşlarımızı bir araya getirebilir, zor ve hatta şiddetli dönemlerde bile, kalıcı olan yakın dostluk ilişkileri kurmalarına yardımcı olabiliriz” diye belirtti.
“Hiçbir şehir, turizm olmadan ekonomik başarıya ve toplumsal refaha kavuşamaz”
Sorunlara çözüm bulmak ve dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek için hep birlikte çalışmaları gerektiğini aktaran Başkan Kocamaz, “Hepimiz paylaşmamız gereken tek bir dünyada yaşıyoruz, çünkü başka bir dünya yok. En azından şu anda gidebileceğimiz. Bu dünyayı, birbirimize yardım ederek, sorunlarımızı dinleyerek ve bu sorunlara çözüm bulmaya yardımcı olarak, yaşamak için daha iyi bir yer haline getirmek için, hep birlikte çalışmalıyız. Seyahat etmenin ve turizmin insanları buluşturmak ve birlikte çalışmalarını sağlamak için çok önemli bir araç olduğunu unutmamalıyız. Karşılıklı sorumluluk ilkesi çerçevesinde hareket ederek çalışırsak, fikrimize daha fazla destekçi çekebilir ve bu yeni derneği büyük bir başarı haline getirebiliriz. Ve şunu unutmamalıyız ki, bu sadece bir özgecilik eylemi değil, aynı zamanda tüm şehirlerimizin ekonomik başarıya ulaşmasının bir yoludur. Hiçbir şehir, hiçbir yer turizm olmadan ekonomik başarıya ve toplumsal refaha kavuşamaz. Öyleyse bu durumdan fayda sağlayarak vatandaşlarımıza daha kolay, daha sağlıklı, daha rahat ve böylece uzun vadede daha barışçıl bir yaşam sunmak için turizmi ve seyahatleri kucaklayalım” ifadelerine yer verdi.
0 notes