#kitap incelemesi
Explore tagged Tumblr posts
Text
#kitap tavsiyeleri#kitapkurdu#kitap#kitapokuyorum#kitap tavsiyesi#kitap yorumu#kitap incelemesi#new blog#blog yazarı#new blog post
2 notes
·
View notes
Text
Şiirsiler
✍🏻 Hayrettin Geçkin
https://www.gundemarsivi.com/siirsiler/
“Lodoslu kentin sokaklarında
Yağarken kar umarsızca
Bir gül koncasında
Kanadı şiir” (S.15)
Teması ne olursa olsun, bir şiir önce şiir olmalı. Ne yana çarparsa çarpsın şiire düşmeli söz. Bir şeyi anlatma, aktarma ve kanıtlama çabası şiirin işi değil. Sözün anlatıma doğru akışı, bir metni şiire çıkarmıyor. Şiir, öyküden uzak durmayı başarmadan kendisi olamaz. Şairin kendine has patikaları olmalı. Bilinenlerin ötesinde bir yerlerden bize bakarken yakalamalıyız şairi. Bilinçle yürek arasında bir çatışma arar okur çünkü şiirde. Bu çatışmanın yol açtığı bir tufandır…
“Sen başkasını seviyordun
Bense seni
El eleydi acılarımız…
Boyayıp gittin beni
Mosmor yalnızlıklara.” (S:20)
Dil içinde bir öte dilden, bir üst dilden seslenişine kulak kabartılmalı şairin. Sözcüklerin açılmamış kapılarını zorlayandır çünkü şair. Söylediklerinden çok söylemediklerini bulmalıyız şiirde. Eksilttiği şeyler çekmeli bizi. Bir şairin sözcüklere nasıl davrandığını merak ederiz okur olarak. Şairin umurunda olmasak da, şiir bizden anlama eşiği beklemeli, onu biliyoruz. Güzel sözler bulup şiirin içine sokmak yerine, sözler şiirin içinde güzelleşmeli. Taşı taşa sevdirmesi gibi bir duvar ustasının… Estetik duygu dediğimiz şey nedir ki başka!
Gereksiz ve uzun şeyler müziğe değil, akorda aittir aslında. Tekrarlar ve slogan ne kadar yakışır ki şiire? Ağıt yakmak, yara göstermek şiir olur mu? Zaten şiir yaradır başlı başına. Şairi de okuru da iyileştirecek yara… Kimi zaman susmak yalana girer. Şiir de konuşmalı öyleyse.
“Sen gelmedin diye
Bir ‘aşk zamanı’ sinemaya
Salaş bir meyhanede
Tütün koktu cumartesi” (S:28)
Şiir bilgisi edinmek, şiir yazmaktan zor olsa gerek. Şairinin iyi bir okur olduğunu sezdirmeyen şiirler, kaynağından fazla uzaklaşamamış ırmaklar gibi gelmez mi size de? Kimi zaman şiir değil ama şiirden bazı dizeler kalıyor insanın aklında. Keşke o dizeler şiiri taşımaya yetseydi diyorsunuz. Bazı şiirlerde öylesine yüksekten girişlere ya da öylesine finallere rastlıyorsunuz ki, bunlar şiir metni kurmaya yetmeyince “söze yazık olmuş” demekten kendinizi alamıyorsunuz. Şiir biraz da huysuzdur aslında. Kalıplara, kurallara uymaz çünkü.
Dünyadan ve insandan yana olmasına rağmen, dünyayı ve insanı karşısına alır. Başka türlü olursa, yaşanmamış aşklar, kurulmamış dünyalar yaratamaz ki insanın duyarlıklarında. Şiir olmasa, yakınlarda bir yerlerde çölü yeşertecek kuyunun olduğunu kim duyumsatacak bize giderek çölleşen dünyamızda?
“Kar yağsın bahçelerine
Saklambaç oynarız
Sen saklanmasını bilirsin
Çiğ düşsün sessizliğine
Güvercinlerin ürksün
Bütün güllerin açsın, beyaz
Kıpkırmızı bir havada
Kuş pislesin üstüne
Yumdum gözlerimi
Elimde beyaz bir mendil
Sen saklanmasını bilirsin.” (S:55)
Bir deneme olarak kaleme aldığım metnin aralarındaki dizeler Mustafa Önder’e ait. Onun “Şiirsiler II” adlı şiir kitabından. “Şiirsiler II” adlı kitabı bu metne dayalı olarak okudum. Şairin “Şiirsiler I” adlı şiir kitabını da bir yıl önce okuduğumu söylemeliyim. İki kitabı birlikte düşündüğümde vardığım yargı şu: Şair şiirlerini iyi birer edebiyat metni haline getirmeden yayınlamamış. Hele “Şiirsiler II” oldukça sağlam şiirlerden oluşuyor. Daha da ilginci, şair; yerli yabancı, gelmiş geçmiş şairleri biliyor, onları okumuş duygusu verdi bana. Bir dünya görüşünden alıyor kaynağını bizlere sunduğu şiir ırmağı. Bir propaganda metni değil şiirleri. Dünya görüşünü eritmiş onların içine ama. Ve estetiği göz ardı etmemiş kesinlikle.
“Şiirsiler II” Almina Yayınevi’nden çıkmış. Kitap tam 224 sayfa.
“Sevgilim nazlı ve kaygılı
Ben korkak
Bekliyoruz sabah olsun
Bekliyor şafak
Çıkıp kendimi atabilirim çatıdan
Kollarım kanat
Düşerim kucağına çıplak
Öperim karanlık ağzından
Tan ağarırken” (S:108)
Yüzünü bütün çocukların yüzünde bulan ve Çanakkale’de şiiri sokağa çıkaran bir şair Mustafa Önder. İçinde şişinip duran hayatı şiire dönüştürüp ikişer yıl arayla ancak boşaltabilmiş: Şiirimsiler I, Şiirimsiler II.
Çan’ın Karadağ Köyü’nde başlayan çobanlık, işçilik, terzilik ve memurlukla geçen hayatı, sözcüklerle satranç oynar hale getirmiş. Yaşadığı acılara sahip çıkmış, ama onlarla hile yapmamış. Sözcüklere dizmiş acılarını ve incinmişliklerini. Sonra da onları büyük insanlığın sorunlarıyla birleştirip şiirle dışlaştırmış.
“İlahi nazım usta
Ne çok çocukmuş yüreğin
Yeri göğü biz kirlettik
Soluduğumuz hava, içtiğimiz su
Ve ana diye bellediğimiz bu toprak
Ölüm yağıyor artık bahçelere, dağa kente
Çocukları nasıl katlettiysek öyle
Katlediyoruz ağaçları
Bir elma gibi çürümekte dünya.” (S:170)
Mustafa Önder’in şiirleri, günlükleri gibi. Yaşadıklarının çetelesini tutmuş adeta. Acıları, sevinçleri, umutları, yaşam kavgası, özlemleri bir bakıma. Tarihli, ispatlı.
Mustafa Önder’e şunu diyeceğim karşılaştığımız yerde: “İnsan rahatlıyor usta; bir kentte kazıp yapıp içinde yıllanmış şarap tadında dizelere rastladığında.”
**“Senin gönlün sevgili
Dağları kadar yüksek
Tüm ovaları gibi geniş dünyanın
Ve okyanusları kadar engin
Mavi bir ak deniz sıcaklığı
Yüzünde sevgisi insanlığın…
Senin ellerin sevgili
Mart ayazının kardelen çiçeği
Muştucusu ilkbaharın
Harman sonu rüzgârı saçların
At koştursun diye çocuklar
Ve sıcak ekmek kokusu tenin
Karşısında zulmün!”** (S:20)
Hayrettin Geçkin
0 notes
Text
Frank Herbert – Dune Çöl Gezegeni
Frank Herbert Dune Çöl Gezegeni Bir çöl gezegenidir Arrakis. Yaşayan halk tarafından Dune olarak anılmaktadır gezegenin adı. Ve bu gezegende Melanj adında bir baharat bulunmaktadır. Bu baharat hem insan bilincini hem de psikolojisini etkilemekle beraber galaksiler arasında da seyahat etmeyi sağlar ve aşırı kullanımında uyuşturucu etkisi vermektedir.Bu durumda baharat çıkarma işlemi oldukça önemli. İmparator baharat çıkarımı işlemini Harkonnen Hanedanı’nın elinden alıp düşmanları Atreides Hanedanı’na verince olaylar bir anda karışır.
Yazarımız burada İslam ve Şeriat’tan köken alan bir toplum yapısı yaratmış. Giedi Prime’dan Harkonnen’lar ve Caladan’den Atreides’ler bu gezegene iniş yapıyor. Her ikisinin de amacı hükmetmek. Bu yüzden de aralarında şiddetli bir kavga kıvılcımlanıyor. Biz de bu kavgayı adım adım gözlemliyoruz. Padişah İmparator, geleceği görebilen Uzay Loncası, Büyük Hanedanlar, Küçük Hanedanlar, Bene Gesserit’ler, Sardaukar’lar, Fremen’lar, baharat toplayan fabrikalar, havada süzülen ornitopterler, çölde cirit atan üç bin metrelik solucanlar… herkesin bir şekilde dâhil olduğu ve plan, hile ve hıyanet dolu bu kavganın ana kahramanıysa Paul.
Bir Bene Gesserit olan Jessica Lider ruhlu bir kadın. Aldığı Bene Gesserit eğitimi sayesinde en ufak ayrıntılardan yola çıkarak pek çok çıkarımda bulunabiliyor. Bu da çevresindekileri kontrol edebilmesini sağlıyor. Gerçekten güçlü bir kadın.
Kendisi seride çok sık duyacağımız “Kuisatz Haredah” kelimesinin karşılığıdır. Erkek Bene Gesserit anlamına gelir bu kelime. Çölde yaşayan göçebe bir topluluk olan Harkonnenler tarafından hazırlanan bir tuzakta Dük Leto ölünce, Paul ve Jessica kaçarak Fremenler’e sığınır. Fremenler de çölde yaşayan özgür kabilelerdir. Paul zaman geçtikçe Fremenler arasında liderliğini belli eder, Fremenler’i esaretten kurtaracak kehanette adı geçen kişi ve onların peygamberi olmuştur.
Çok fazla terimsel ifadeler olmasına karşın kitapta anlatılanları anlamakta zorluk çekmiyor ve bu kelimeleri sanki günlük hayatımızda da kullanıyormuşuzcasına alışıyorsunuz. Kitabın sonunda bir sözlük bölümü var.
Kimilerinin orta çağ dediği zamanlarda geçen hikaye uzak geleceğe, uzaya taşınmış. Saltanat ve cumhuriyetin, savaş ve barışın, mucize ve teknolojinin, din ve bilimin mücadele etmediğinin, asıl olanın insani faziletler olduğunun vurguları çok güzel.
“Biz Caladan’lıyız orası insan türü için cennet gibi bir dünyaydı. Caladan’da fiziksel ya da zihinsel bir cennet inşa etmeye hiç gerek yoktu”
“Korkmamalıyım. Korku katilidir aklın. Korku, mutlak yıkım getiren küçük ölümdür. Korkumla yüzleşeceğim. Onun etrafımdan ve içimden geçip gitmesine izin vereceğim. Ve geçip gittiğinde, onun izlediği yolu görmek için iç gözümü kullanacağım. Korkunun geçtiği yerde hiçbir şey olmayacak. Yalnızca ben kalacağım.”
“Bir insanın yaşayabileceği en korkunç aydınlanma anı, babasının da insan olduğunu, etiyle kemiğiyle insan olduğunu keşfettiği andır.”
Kaynak: https://www.e-kitapstore.com/frank-herbert-dune-col-gezegeni
1 note
·
View note
Text
GOGOL – PALTO KİTAP TAHLİLİ | TOPLUM DUYARLILIĞI VE İNSANIN DEĞERİ ÜZERİNE BİR İNCELEME
Hepimiz Gogol’un Paltosu’ndan çıktık der Dostoyevski. Rus edebiyatında topluma dair çözümlemelerin yer aldığı, gerçekçi bir dille yazılan kurguların ilkidir Palto. Peki Gogol Rus toplumunun hangi yönüne mercek tutmaktadır Palto’da? Bu hikâyeden bizler nasıl dersler çıkarmalıyız? Gelin videonun devamında Rus klasiklerinden Gogol’un Palto kitabını tahlil edelim. (intro) Bir palto düşünün, kalbura…
View On WordPress
#gogol palto#gogol palto kitabı#gogol palto kitabında ne anlatıyor#gogol palto kitap incelemesi#gogol palto kitap yorumu#gogol palto materyalizm arayışı#gogol palto memur#nikolay gogol#palto kitap analizi#palto kitap kritiği#palto kitap önerisi#palto kitap özeti#palto kitap tahlili
0 notes
Text
Erol Gökşen – Türkiye’de Edebiyat Matineleri (2023)
1930’lu yıllarla beraber şairinden hikâyecisine pek çok edebiyatçı okuyucularının yanı sıra izleyicilerin karşısına çıkmaya başlar. Okulların tiyatro ya da konser salonlarında hatta spor salonlarında bir şarkıcı ya da tiyatrocu gibi sahne alır; hayranlarına şiirlerini, hikâyelerini okurlardı. 1950’li yıllarla beraber iyice yaygınlaşan ve okurlardan büyük talep ve rağbet gören, –sinema…
View On WordPress
0 notes
Text
ya böyle saçma bir şey mi var finaldeki soruların o konunun işlendiği hafta etkinlik yapıldıysa ona geldiysek cevaplama hakkımız oluyormuş ve bunu daha iki dk önce öğrendim mesela adam bugün okul müdürü getiricekmiş finalde okul müdürü ile ilgili soruları sadece bugün gelenler yanıtlayabilşrmiş 2 ayrı kitap incelemesi yapıyoruz sayyfalar sürüyor not almıcaz bundan tek sebebi sınavda soru yanıtlama hakkına sahip olmuş olduk üni böyle saçma boktan bi yer miydi sen önce vizeleri oku ayylar oldu ayylar
9 notes
·
View notes
Text
Tavsiye Kitap: Işığın Savaşçısının Elkitabı İncelemesi (Paulo Coelho)
Işığın Savaşçısının Elkitabı, bireyin içsel yolculuğunu ve bu süreçte karşılaştığı zorlukları aşma çabasını ele alan bir kitap. Bu içeriğimizde, Paulo Coelho'nun bu eserine dair genel bilgilerin yanı sıra, kitabın yazılma amacı ve teması, ana temaları, ana karakterleri ve kullanılan semboller üzerine detaylı bir inceleme yapacağız. Ayrıca, Coelho'nun anlatım tarzı ve kitabın okuyuculara sunduğu pratik hayat derslerine odaklanarak, kitaptan çıkarılabilecek etkileyici alıntılara da yer vereceğiz.
Devamı: https://www.bilgi.net/2024/11/tavsiye-kitap-isigin-savascisinin-elkitabi-incelemesi-paulo-coelho.html
4 notes
·
View notes
Text
Özgürlük Heykeli -Hediye İkon
Özgürlük Heykeli, dünyanın en ikonik yapılarından biri olarak kabul edilir ve sembolik önemiyle Amerikan kültüründe derin bir yer edinmiştir. New York City'nin göz alıcı manzarasını süsleyen bu heykel, özgürlük ve demokrasiye olan bağlılığın ve Amerikan değerlerinin bir simgesidir. Heykel, Fransa'dan Amerika Birleşik Devletleri'ne hediye edilen bir anıttır ve 1886 yılında tamamlanarak halka açılmıştır. Özgürlük Heykeli'nin tarihi ve mimarisi incelendiğinde, Gustave Eiffel'in tasarımı ve Frédéric Auguste Bartholdi'nin heykeli şekillendiren sanatı göze çarpar. Heykel, bronzdan yapılmış bir kadın figürü olan "Özgürlük Anıtı"nı temsil eder ve sağ elinde bir meşale, sol elinde ise bir kitap tutar. Heykelin alt kısmında ise Amerikan Bağımsızlık Bildirisi'nin tarihçesi yazılıdır. Bu anıt, Amerika'nın tarihinde önemli bir kilometre taşı olarak kabul edilir. İlk olarak Amerikan bağımsızlık ve özgürlük ideallerini temsil eden bir hediye olarak sunulmuş olmasına rağmen, zamanla dünyanın dört bir yanından gelen göçmenlere Amerikan topraklarına girişi selamlama amacıyla da kullanılmıştır. Heykelin manevi değeri, onu sadece bir mimari yapıdan çok daha fazlası haline getirmiştir. Özgürlük Heykeli'nin incelenmesi, sadece mimari açıdan değil, aynı zamanda sembolizm ve tarih açısından da derinlemesine bir anlayış gerektirir. Bu heykel, özgürlük, demokrasi ve insan hakları gibi evrensel değerleri simgeler ve insanlığın ortak arzusunu temsil eder. Bu nedenle, Özgürlük Heykeli'nin incelemesi, sadece bir yapının incelenmesi değil, aynı zamanda insanlık tarihindeki önemli dönüm noktalarını anlama çabasıdır. Gelin Amerika'nın temellerine sembolize eden bu muhteşem yapıyı hep beraber inceleyelim..
Özgürlük Heykeli / Dök Mimarlık Anahtar noktalar: - Özgürlük Heykeli, mimaride başarının bir sembolüdür. - Heykelin sanatsal zekası ve tasarım detayları etkileyicidir. - Yılda yaklaşık 4 milyon turist, heykeli ziyaret etmektedir. - Heykel, özgürlüğün sembolü olarak tüm dünyada tanınmaktadır. - Mimarisi ve boyutlarıyla etkileyici bir yapıdır.
Özgürlük Heykeli Tarihi
Özgürlük Heykeli, Amerika Birleşik Devletleri'nin sembolik bir yapıtıdır. Heykel, 28 Ekim 1886 tarihinde tamamlanmış ve halka açılmıştır. Özgürlük Heykeli'nin Tarihçesi Fransız heykeltıraş Frédéric Auguste Bartholdi tarafından tasarlanan heykel, Fransa'da inşa edilmiş ve ardından parçalar halinde Amerika'ya taşınmıştır. Heykelin inşası, hem Fransızlar hem de Amerikalılar tarafından büyük bir coşkuyla karşılanmıştır. "Özgürlük Heykeli, Amerika Birleşik Devletleri'nin özgürlük, demokrasi ve insan hakları değerlerini sembolize eder." Özgürlük Heykeli'nin Önemi Özgürlük Heykeli, Amerika'nın bağımsızlık simgesi haline gelmiştir. Heykel, bireylerin özgürlüğünü ve demokrasiyi temsil ederken, aynı zamanda Amerika Birleşik Devletleri'nin tarihindeki önemli olaylara da tanıklık etmiştir. Özgürlük Heykeli'nin Katkıları Heykel, Amerika'ya gelen göçmenlere bir hoş geldin simgesi olmuş ve onları yeni bir hayata adım atmaları için teşvik etmiştir. Ayrıca, Özgürlük Heykeli, Amerika'nın bağımsızlık savaşı sürecindeki önemli figürleri ve olayları da anlatan bir anıt niteliği taşır. Özgürlük Heykeli'nin İnşası TarihOlay1875Özgürlük Heykeli'nin inşasına başlandı.1884Heykel, Amerika'ya taşınmak için Fransa'dan ayrıldı.1886Özgürlük Heykeli, Amerika'da tamamlanarak halka açıldı. Özgürlük Heykeli'nin tarihi, heykelin yapım süreci ve önemli olaylara olan katkıları hakkında detaylı bilgiler sunmaktadır. Heykel, Amerika Birleşik Devletleri'nin sembolik bir yapıtı olarak tarih boyunca önemini korumuştur.
Heykelin İnşası ve Proje Detayları
Özgürlük Heykeli, inşa edilirken benzersiz bir projenin ürünüdür. İnşa süreci, özenli planlama ve titiz çalışmayı gerektiren karmaşık aşamalardan oluşmuştur. Bu bölümde, Özgürlük Heykeli'nin inşası ve proje detaylarına dair ayrıntılı bilgiler yer alacaktır. Heykelin yapımında kullanılan malzemelerden, mimari tasarımın ayrıntılarına kadar her detay incelenecektir. İnşa Aşamaları Özgürlük Heykeli'nin inşa süreci, titiz bir planlama ve organize çalışma gerektirmiştir. İnşaat ekibi, projenin başarıyla tamamlanabilmesi için birçok aşamayı takip etmiştir. Bunlar arasında heykelin temelinden başlayarak yukarı doğru yükseltilmesi, iç ve dış strüktürlerin oluşturulması, detayların eklenmesi ve son dokunuşların yapılması yer almaktadır. Inşaat sırasında, Özgürlük Heykeli'nin her bir bölümü hassasiyetle inşa edilmiştir. Detaylı bir plan ve mükemmeliyetçi bir yaklaşım, heykelin tüm aşamalarında gözle görülür bir başarı elde edilmesini sağlamıştır. Proje Detayları Özgürlük Heykeli'nin proje detayları, heykelin mimari tasarımının özünü oluşturur. İnşa ekibi, detaylı bir proje planı üzerinde çalışarak heykelin her bir öğesini dikkatlice tasarlamıştır. Çoklu boyutlarda düşünülerek hazırlanan proje, heykelin son haline getirilmesinde kilit bir rol oynamıştır. Proje detayları, heykelin yapısal sağlamlığına, estetik değerine ve sembolik anlamına katkıda bulunmuştur. Her bir öğe, bütünün bir parçası olarak heykelin eşsiz ve etkileyici görüntüsünü oluştururken, aynı zamanda projenin kalitesini ve dayanıklılığını garanti etmektedir. İnşa AşamasıProje DetayıTemel OluşturmaTemelin derinliği ve sağlamlığına dikkat edildi.Strüktür İnşasıDahili ve harici yapılar titizlikle oluşturuldu.Detaylar ve SüslemelerTasarım ayrıntıları, heykelin estetiğini tamamladı.Final DokunuşlarıHeykelin son hali ve detayları tamamlandı. Bu tabloda, Özgürlük Heykeli'nin inşa aşamaları ve her bir aşamadaki belirgin proje detayları sunulmuştur. Her aşama, heykelin mükemmeliyetçi bir şekilde inşa edilmesine katkıda bulunmuştur.
Heykelin Yüksekliği ve Ölçüleri
Özgürlük Heykeli, heykel sanatının önemli bir örneği olarak bilinir. Heykelin büyüklüğü ve dikkat çekici yüksekliği, ziyaretçilerin üzerinde derin bir etki bırakır. Heykel, temelden tepesine kadar yaklaşık 93 metre yüksekliğe sahiptir. Bu yükseklik, heykelin sahip olduğu olağanüstü büyüklüğü ve etkileyici duruşuyla vurgulanır.
Bunun yanı sıra, Özgürlük Heykeli'nin diğer ölçüleri de dikkate değerdir. Heykelin tabanı yaklaşık 46 metre genişliğindedir. Üst kısmındaki tacın köşelerinin ucu bilekten bileğe ortalama 10 metre uzunluktadır. Ayrıca, heykelin ağırlığı da dikkate değerdir. Özgürlük Heykeli'nin toplam ağırlığı yaklaşık 204 ton kadardır. Özgürlük Heykeli'nin yüksekliği ve ölçüleri, ziyaretçilerin heykelin muhteşemliğini daha iyi anlamasına yardımcı olur. Bu heykel, insanların içinde büyük bir etki yaratarak özgürlük, adalet ve demokrasi gibi evrensel değerlere vurgu yapar.
Heykelin Tasarım ve Anlamı
Özgürlük Heykeli'nin tasarımı, 19. yüzyılın sonlarında gerçekleşen bir yarışmanın sonucunda belirlendi. Ünlü Fransız heykeltıraş Frédéric Auguste Bartholdi tarafından tasarlanan heykel, heykelin sembolik anlamını ve kullanılan tasarım öğelerini bir araya getirerek etkileyici bir sanat eseri ortaya çıkardı. Heykelin tasarımı, Özgürlük Heykeli'nin özgürlük ve bağımsızlık gibi değerleri temsil etmek üzere seçilen sembolik figürleri içermektedir. Heykelin elindeki meşale, bilginin ışığı veya özgürlüğün aydınlığı olarak yorumlanabilir. Ayrıca, heykelin kollarında tuttuğu büyük kitap, insana bilgi, özgürlük ve demokrasiyi simgeler.
Özgürlük Heykeli, sanatsal bir tasarımın yanı sıra, bir ülkenin değerlerini sembolize etmek için kullanılan güçlü bir araçtır. Tasarımın diğer önemli bir unsuru, heykelin boyutudur. Özgürlük Heykeli'nin yüksekliği, 305 fit (93 metre) olarak bilinir ve şu anda New York'un Özgürlük Adası'nda yer almaktadır. Bu büyüklük, heykelin etkisini artırır ve ziyaretçilere güçlü bir izlenim bırakır. Heykelin Tasarımı ve Anlamı: Tasarım ÖğesiAnlamıEldeki MeşaleÖzgürlük veya bilginin ışığıTutulan KitapBilgi, özgürlük ve demokrasiYükseklikEtkileyici büyüklük ve güçlü bir izlenim bırakma Özgürlük Heykeli'nin tasarımı ve sembolik anlamı, heykelin dünya çapında tanınmasını sağlamış ve onu ABD'nin en ikonik yapılarından biri haline getirmiştir. Heykel, özgürlük, bağımsızlık ve demokrasi gibi evrensel değerleri sembolize etmesiyle insanları derinden etkilemektedir.
Heykelin Malzeme Kullanımı
Özgürlük Heykeli, inşası için kullanılan malzemeler açısından dikkate değer bir yapıttır. Heykelin yapımında çeşitli malzemelerin kullanılması, hem teknik açıdan önemli bir başarı hem de estetik anlamda etkileyici bir sonuç ortaya çıkarmıştır. Özgürlük Heykeli'nin en önemli malzemesi, dış yüzeyini kaplayan bakırdır. Bu bakır kaplama, heykelin güçlü ve dayanıklı bir yapıya sahip olmasını sağlamıştır. Ayrıca, bakırın parlak ve hoş görünümüyle heykelin estetiğine katkıda bulunmuştur. Heykelin iç yapısı ise demir iskelet üzerine inşa edilmiştir. Bu demir iskelet, heykelin yüksekliğini ve dengesini sağlamak için kritik bir rol oynamaktadır. Demir iskelet, heykelin sağlam durmasını ve uzun yıllar boyunca bozulmadan ayakta kalmasını sağlamaktadır.
Ayrıca, heykelin tabanı ve destek sistemi de önemli malzemeler içermektedir. Beton ve granit gibi dayanıklı malzemeler, heykelin sağlam bir temele oturmasını ve stabilize olmasını sağlamaktadır. Bu malzemeler, heykelin her türlü hava koşuluna dayanıklı olmasını sağlayarak uzun ömürlü bir yapı elde edilmesine katkıda bulunmaktadır. Özgürlük Heykeli'nin yapımında kullanılan malzemeler, hem yapısal hem de estetik açıdan başarılı bir sonuç ortaya koymaktadır. Bakır, demir, beton ve granit gibi malzemelerin bir araya gelmesi, heykelin sağlamlığını ve görsel çekiciliğini garantilemektedir. MalzemeKullanım AlanıBakırHeykelin dış yüzeyiDemirHeykelin iç yapısıBetonHeykelin tabanıGranitHeykelin destek sistemi
Heykelin Restorasyon Süreci
Özgürlük Heykeli'nin restorasyon süreci, heykelin orijinal görünümünü korumak ve gelecek nesillere aktarmak için kritik bir adımdır. Bu süreçte, hassas çalışmalar ve uzman bir ekip tarafından titizlikle planlanmış bir dizi işlem gerçekleştirilir. Restorasyon Sürecinin Aşamaları Özgürlük Heykeli'nin restorasyon süreci, aşağıdaki aşamalardan oluşur: - Görsel ve Yapısal Analiz: İlk olarak, heykelin mevcut durumu detaylı bir şekilde incelenir. Görsel ve yapısal analiz yapılır ve hangi restorasyon işlemlerinin gerektiği belirlenir. - Temizleme: Heykelin üzerinde biriken kir, leke ve oksidasyon tabakaları dikkatlice temizlenir. Bu aşama, özel temizleme yöntemleri ve malzemeleri kullanılarak gerçekleştirilir. - Restorasyon İşlemleri: Heykeldeki hasarlı veya eksik parçalar onarılır veya yeniden oluşturulur. Bu aşama, hassas el işçiliği ve özgün malzemelerin kullanımını gerektirir. - Koruma ve Bakım: Restorasyon işleminin tamamlanmasının ardından, heykelin gelecekteki zararlardan korunması için koruma ve bakım çalışmaları yapılır. Bu, özel kaplamaların uygulanması ve periyodik kontrollerin gerçekleştirilmesi gibi işlemleri içerir. Restorasyon süreci boyunca, Özgürlük Heykeli'nin orijinal tasarımına ve estetiğine sadık kalınırken, yapısal bütünlüğü ve dayanıklılığı da sağlanır. Bu, gelecek nesillere heykelin güzelliğini ve anlamını aktarmanın önemini vurgular. Heykelin restorasyon süreci, Özgürlük Heykeli'nin korunması ve gelecek kuşaklara aktarılması için büyük önem taşır. Bu süreç, heykelin doğal etkilerden kaynaklanan hasarları onarırken, özgün tasarımının korunmasını sağlar. AşamaİşlemlerGörsel ve yapısal analizHeykelin durumunun analizi, restorasyon gereksinimlerinin belirlenmesiTemizlemeKir, leke ve oksidasyon tabakalarının temizlenmesiRestorasyon işlemleriHasarlı veya eksik parçaların onarımı veya yeniden oluşturulmasıKoruma ve bakımHeykelin gelecekteki zararlardan korunması ve periyodik bakım çalışmaları
Heykelin Toplumsal Etkisi
Özgürlük Heykeli, Amerika Birleşik Devletleri'nin en ikonik simgelerinden biridir ve yıllar boyunca toplumsal anlamda önemli bir etki yaratmıştır. Bugün itibariyle, heykel hala özgürlük, adalet ve demokrasi sembolü olarak kabul edilmektedir. Özgürlük Heykeli'nin toplumsal etkisi, görsel bir sembol olarak insanlarda güçlü bir duygu uyandırmasıyla başlar. İnsanlar, heykelin heybetli duruşu ve meşhur elindeki meşale ile özgürlüğü ve umudu temsil ettiğini hissederler. Bu etki, ziyaretçilerin heykelle etkileşime geçtikleri anlarda daha da güçlenir. Heykel aynı zamanda göçmenler ve mülteciler için de önemli bir sembol olarak kabul edilmektedir. Yıllar boyunca, Özgürlük Heykeli, pek çok kişi için Amerika'ya olan umudu ve özgürlüğe ulaşma arzusunu temsil etmiştir. İşte bu yüzden Ellis Island gibi göçmen kabul merkezlerine yakın bir konumda bulunması da anlamlıdır. Özgürlük Heykeli, insanların kalplerine umudu ve özgürlüğü nakşeden güçlü bir semboldür. O, tüm dünyada insanlar arasında birleştirici bir etki yaratmakta ve herkese eşitlik, adalet ve özgürlük çağrısı yapmaktadır.
Ayrıca, Özgürlük Heykeli'nin popüler kültürde ve sanatta önemi de göz ardı edilemez. Film, müzik, şiir ve resim gibi sanat formlarında sıkça anılan ve temsil edilen bir figür haline gelmiştir. Bu da heykelin toplumsal etkisini daha da genişletmiştir. Özetlemek gerekirse, Özgürlük Heykeli'nin toplumsal etkisi oldukça büyüktür. İnsanların özgürlük, umut ve adalet duygularını harekete geçirirken aynı zamanda göç, eşitlik ve demokrasi gibi önemli konuları da gündeme taşır. Özgürlük Heykeli, toplumlar üzerinde güçlü bir etki yaratan ve dünya genelinde tanınan bir simge olmanın ötesine geçmiştir. Özgürlük Heykeli'nin Toplumsal EtkisiÖzelliklerÖzgürlük, umut ve adalet duygularının harekete geçirilmesiGörsel sembolizm, heykelin duruşu ve meşalesiGöçmenler ve mülteciler için önemli bir sembolAmerika'ya olan umut ve özgürlük arzusuPopüler kültürde ve sanatta da önemli bir yere sahip olmasıFilm, müzik, şiir ve resim gibi sanat formlarında sıkça temsil edilmesi
Heykelin Turistik Önemi
Özgürlük Heykeli, turistik açıdan büyük öneme sahip bir cazibe merkezidir. Heykel, New York şehrinin sembolü haline gelmiştir ve her yıl milyonlarca turisti ağırlamaktadır. Ziyaretçiler, bu muhteşem yapıyı görmek ve heykelin getirdiği sembolik anlamı deneyimlemek için dünyanın dört bir yanından gelmektedir. Bu ikonik eser, Amerika Birleşik Devletleri'nin özgürlük ve demokrasi sembolü olarak kabul edilir. Turistler, Özgürlük Heykeli'ni ziyaret ederek Amerikan tarihindeki önemli bir simgeye tanıklık etme fırsatı bulurlar. Ayrıca, heykelin tasarımı ve estetiği, sanatseverlerin ve mimarlık tutkunlarının ilgisini çekmektedir. Bu heykel, aynı zamanda birçok film ve televizyon programına da ilham olmuştur. Birçok ünlü yapımda Özgürlük Heykeli'nin panoramik görüntüleri ve sembolik anlamı kullanılmaktadır. Bu da turistlerin heykeli görmek için daha da fazla ilgi göstermelerine sebep olmaktadır. Özgürlük Heykeli, Amerikan tarihinde eşine az rastlanır bir simgedir. Heykel, ziyaretçilerine özgürlüğün, demokrasinin ve insan haklarının önemini hatırlatır. New York şehrine gelen her turistin bu eşsiz yapıyı ziyaret etmesi gerekir. New York'a Yapılan Seyahatlerde Vazgeçilmez Bir Durak Özgürlük Heykeli, New York şehrinin en ünlü turistik mekanlarından biridir ve birçok turun ana duraklarından biridir. Heykeli gezip görmek için özel turlar düzenlenmektedir ve birçok turistin listenin başında gelmektedir. Heykel, ziyaretçilerine panoramik bir manzara sunar. Yüksekliği ve muhteşem tasarımı ile New York'un unutulmaz siluetini tamamlar. Heykelin tepesine çıkan ziyaretçiler, şehrin nefes kesen manzarasının keyfini çıkarabilir. Özgürlük Heykeli, turistlerin New York deneyimlerini tamamlamak için mutlaka ziyaret etmeleri gereken bir simgedir. Hem Amerikan tarihini anlamak hem de unutulmaz bir manzara eşliğinde unutulmaz anılar biriktirmek isteyen herkes için mükemmel bir duraktır. Heykelin Turistik ÖnemiAçıklamaTuristlerin ilgisini çekmeÖzgürlük Heykeli, dünyanın dört bir yanından turistleri çekmektedir. Heykel, Amerikan tarihindeki önemi ve estetik değeri ile ilgi odağı olmuştur.New York turu ana duraklarından biriÖzgürlük Heykeli, New York şehrine yapılan gezilerin vazgeçilmez duraklarından biridir. Birçok turun programında yer almaktadır.Panoramik manzara sunmaHeykelin tepesine çıkan ziyaretçiler, New York'un muhteşem manzarasını izleyebilirler. Unutulmaz bir deneyim sunar.Film ve televizyonlarda kullanılmaÖzgürlük Heykeli, birçok ünlü filmin ve televizyon programının arka planında yer almıştır. Bu da heykeli görmek için ilginin artmasına neden olmuştur.
Heykelin Fotoğrafı ve İzlenimleri
Özgürlük Heykeli'nin fotoğrafı, insanların heykeli gördüklerinde bıraktığı güçlü izlenimlerle birlikte özgünlüğünü yansıtmaktadır. Read the full article
#19.yüzyıl#ABD#alan#amerika#Amerikan#Analiz#anıt#Anlam#Art#b#beton#bilgi#ç#çin#Da#Değer#Detaylar#dikkatçekici#dünya#Emanet#eser#eşsiz#estetik#etkileyici#Fotoğraf#fransa#fransız#geçmiş#Göçmenlik#Görsel
2 notes
·
View notes
Text
TEMMUZ 2023
Temmuz başları benim için oldukça yorucuydu çünkü 7 Temmuz'da final sınavım vardı. Onu atlatana kadar birkaç gün sadece ders çalıştım.
2 ay tatilim var, bu süre bana az geliyor çünkü geçen yıl yoğun bir tempodaydım ve bir sonraki yıl bundan daha yoğun olacak. Bunu düşünmek de biraz yoruyordu. Sınavdan sonra ne yapacağıma karar veremediğim için pek bir şey yapamadım dizi izlemek dışında.
İzlemek istediklerim vardı ve onları bitirince yine bir boşluğa düştüm, bir şeyler izlemek bile keyif vermemeye başladı. Kişisel birkaç sorunum vardı ondan dolayı yapmaya çalıştığım bazı aktivitelerde istikrarı sağlayamadım. En azından şimdi daha iyiyim. Sorunlarımı çözmeye daha yakın hissediyorum kendimi.
İzlediklerim: My name, Discovery Channel 'Çernobil Faciası' belgeseli, Chernobyl, A Small Light, Celebrity, Modern Family(hâlâ bitiremedim S9'dayım.), Oppenheimer
Podcast: OSB İçimizdeki Kahramanı Bulmak, OSB Fırsatları Kaçırıyor Muyuz?, OSB Özgüvensiz Misiniz?, OSB Narsistleri Tanıma Rehberi, OSB Oppenheimer.
YouTube: Oppenheimer...(Barış Özcan), Oppenheimer Film İncelemesi (Filme Gitmeden Önce),Oppenheimer...(Evrim Ağacı), (Murat Soner) birkaç dizi eleştirisi videosu....
Kitaplar: Bu aylık sadece bir kitap okudum: Anne Frank'ın Hatıra Defteri.
Şarkılar: My Name, Mediocre Life, Still With You.
5 notes
·
View notes
Text
MATURİDİLİK:
Horasan da İmam Maturidinin akıl, fen, bilim, teknik ile nakli bilgileri bir araya getirerek, felsefi olarak birleştirip, Türk milletinin töresine uygun oluşturduğu itikadi yoldur...
Hoca Ahmet Yesevi tarafından hayata geçirilip, Piri Türkistan Hoca Ahmet Yesevi Ocağında yetişen Alperenleri vasıtası ile Türk ile Anadoluyu buluşturmasıdır...
Anadolu da Türklük gurur ve şuurunu, İslam ahlak ve fazileti ile tanıştırmasıdır...
TÜRK LAİKLİĞİNİ MATURİDİ İLE SAVUNMAK...
Mustafa Kemal Atatürk iddia edildiği gibi Cumhuriyetin Laiklik ilkesini Fransa dan değil Selçuklu devletin den almıştır. Bizzat kendi sesinden 10. Yıl kutlama konuşmasında "lâiklik Türkün kültüründe vardır." Demektedir.
Çoğumuz biliriz, duymusuzdur. Çünkü, bize öyle öğretmişlerdir, deriz ki: “Amelde mezhep imamımız İmam-ı Âzâm Ebu Hanife’dir, itikatta İmam Matûrîdi”.
Peki, kim bu Matûrîdi, nedir bu Matûrîdilik?
Kendi kendimize sormayız. Sormadığımız gibi ilgilenmeyiz de. Hacısı, hocası, âlimi de dahil, üç beş cümle edemeyiz çoğumuz...
Çünkü bu konuda kimse bir arastirma yapmamış bilgi aktarma zahmetine bilenlerde girmemiştir.
Ancak sorulduğunda ben de dahil Kem-küm ederiz...
O kadar...
Merak edip araştırmak zahmet edip okumak zor gelir bize. Hatta bu makaleyi de zahmet edip sonuna kadar okumayacaktir çoğunuz...
Okuyan da kafasina takılan basit de olsa bir soru sormayacaktır. Sorun ki bizde araştırıp kendi bilgimizi araştıralım bari buna katkınız olsun...
İlahiyatçı, İslam Tarihi ve İslam Mezhepleri Tarihi uzmanı Ahmet Vehbi Ecer’in mükemmel bir Matûrîdi incelemesi var. Yesevi Yayıncılık tarafından kitap haline getirilen bu incelemeden sizlere oncelikle ilginç bir iki bölüm aktaracağım...
Daha sonra yargımız, son tahlilimiz, iletimiz değerlendirmemizi yapacağız.
***Matûrîdi’ye göre din ve şeriat ayrıdır.
“Din’de nasih-mensuh cereyan etmez, ama şeriatlarda nesh yani hükümsüz kılma mümkündür”.
Yani, Kur’an-ı Kerim’in ibadet, iman ve ahlâk ayetleri dışındaki, muamelat (ticaret, borçlanma, miras...), münakehat (evlenme-nikâh) ve ukubat (ceza) hükümleri çağın gereklerine ya da maslahata (kamu yararına) göre hükümden düşürülebilir ya da hükmü başka bir zamana ertelenebilir.
(Arapça ve Farsça kelimeler alıntı yaptığımız kaynakta olduğu için vardır. Bu konu dan dolayi özür dilerim.)
Matûrîdi diyor ki:
“Şeriat din olsaydı, her bir Müslüman hemen bütün davranışlarında dinini değiştiren konumuna düşerdi. (...) Din’in kaynağı akıl, şeriatın kaynağı ise duyma-işitme (nakildir).
***Amel imana dahil değildir. İman etmek mutlaka ibadet etmeyi gerektirmez.
***Anadilde ibadet olabilir. Allah sözcüğünün başka dildeki karşılıkları (Tanrı, Çalap, Hüda) kullanılabilir.
***Matûrîdi’nin tefsir yöntemi, ayeti ayetle yorumlama ve nüzul (indirilme) sebeplerine yer vermedir. Dinî problemlere felsefi açıdan da yaklaşır. Bilime ve deneye önem verir.
***Türk Müslümanlığı’na damgasını vuran akımlar:
Matûrîdilik, Hanefilik, Yesevilik.
Türkler İslam dinini bir kabile dini olmaktan çıkardılar. Matûridi’yi tanımak ve tanıtmak Türk kültürüne hizmettir.
***Tarikatlara Matûridi mesafelidir, bilgi kaynaklarına kuşkuyla bakar.
***Osmanlı’nın, Eş’ariliği benimseyerek, Mâtûrîdi’ye sırt çevirip medrese programlarında yer vermemesinin sonuçları vahim olmuştur. Matûrîdi’nin eserleri Eş’ari’ninkilerden üstündür. Eş’ari Arap olduğu için öne çıkarıldı. Matûrîdi, Türk olduğu için görmezlikten gelindi. Bunda Gazzali’nin parmağı ve etkisi var.
Gazali de Eş’ariye Mezhebi’ndendir. Said-i Nursî de öyle. Onun eserleri Türkler arasında Hanefi-Matûrîdi kimliğini zayıflattı."
Evet...
Ne diyordu bizim İslamcıların pek sevdiği Olivier Roy adlı o kefere: ”İslam ülkesinde laiklik olmaz, siz şeriata dönün, şeriat+elektrik (yani teknolojik ve sınai gelişme) sizi dünya devi yapar “.
Ne diyordu?
Heiner Bilefeldt adlı o teolog Alman: "İslam ülkelerinde (yani Türkiye’de) laiklik olmaz, siz şeriata dönün, inanca saygılı laiklik Almanya’da var, bu laiklik sizi, bize entegre edecek”.
Ne diyordu?
Şimdi ülkemize gelerek laiklik vurguları yapmaya çalışan Hillary Clinton’ın kocası Billy:
“Hilafet gereklidir. Türkiye’nin Hilafeti kaldırması yanlış olmuştur."
Bunların içerideki işbirlikçileri, yüzyıl önce bunlar Ingiliz muhipleri idi. Selefî-Milli Görüş çizgisinden ve Said-i Nursi Eş’ariliği’nden AB ve ABD muhipliğine doğru ”değişerek gelişen “ kesim ve kişilerdir bunlar.
Yani, İngiliz muhipligin den, AB ve ABD Muhipligi ne değişenler.
Türk laikliğini (Selçuklu Türkünden alınan laik anlayışı) silmek ve dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti’ni köklerinden koparıp bir Batı sömürgesi etmek isteyen zihniyetlerdir bunlar.
Demokratik yollarla, fikri alanda bunlarla mücadele edecek gerçek Türk milliyetçilerinin, en büyük dayanağı İmam Matûridi olacaktır.
Araştırıp öğrenmek her Türk Milliyetçisinin görevidir.
MATURİDİLİK, DOĞU DAN GELEREK TÜRK İSLÂM MEDENİYETİNİ BATIYA ANLATMANIN EN DOĞRU YOLUDUR...
Osmanlı Türk Devletinin kuruluş felsefesinin manevi mimarları, Manevi kurucuları Hace Bektaşi Veli ve Şeh Edabalı, Piri Türkistan Hoca Ahmet Yesevinin Alperenlerinden Türk ulu kişileridir...
Maturidi itikadı ile egitilmiş Şeyh Edebali ve Hace Bektaşi Veli Osmanlı devletinin kuruluş felsefesinde akıl-nakil dengesini sağlam kurarak, devletimizin ilimde, fende, teknikte ve ekonomik alanda en güçlü olmasını sağlamışlardır...
Osmanlı kuruluş döneminde Horasan Erenleri ile Anadolu'ya Türkler Müslümanlığın damgasını vurarak insanlığı, Müslüman Türkün, Asrı Saadetine Dönemesi ni sağlamış ilimle bilimle gercek islamı Anadolu halkıyla tanıştırmışlardır...
Anadolu nun o dönemde huzur ve mutluluk içinde yaşamasını ve Hıristiyan halkın islâmı kabul ederek Müslüman olmasını sağlayan Hanefi ameli ve Maturidi itikadi yolu olmuştur...
Osmanlı Türk Devletinin çöküşü ise...
Yavuz Sultan Selimin Mısır seferinden sonra, 1517 yılından sonra Halifelik makamını almak için Arap ulemayı yanına almak amacı ile, Mısır'dan getirilen 2000'e yakin Arap kökenli geneli Emevi İslam anlayışının bir sonucu olan Eşari anlayışında yetişmiş, Türk ve İslâm düşmanı ulemaların Medreselerde, bilim ve Felsefeyi yasaklamaları ve Türklük aleyhine verdikleri akıl almaz fetvalar ile başlamıştır...
Bugün de Anadolu da bu Emevi Arap Kültürü ile yetişmiş, Selefi ve Eşari anlayışı ile islamı anlatan din adamları hakimdir...
Halbu ki bu din adamlarına sorsak Amelde Hanefi itikatde Maturidi yiz derler ancak, ne Imamı AZAMIN ne imam MATURİDİ nin yolunu izlemezler.
İzledikleri yol ise Arap Eşari anlayışlı Emevi Arap kültürüdur. Bunu da İslam dini zannederler...
TÜRK MİLLETİ en kısa zamanda kendisine en uygun olan akılı, bilimi, ilmi, fenni ve teknoloji ile nakli islami bilgileri özümseyen MATURİDİ FELSEFESİNE dönerek itikadi yaşam biçimi haline dönüştürmelidir...
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ve Anadolu İnsanının Kurtuluşunun tek adresi budur...
Not: Arap kültürünü geleneklerini din zanneden, Laikliği dinsizlik zanneden ve bunun üzerinden Atatürk'e türlü iftiralar atan, Osmanlıcılık oynayan dönme Devşirme Mankurt koyun sürülerine karşı bilgi amaçlı paylaşılmıştır bu açıklamalar...
Mevlüt Kaleli
4 notes
·
View notes
Text
bu nasıl bir yıla merhabadır
öncelikle merhaba sayın defter.
iç sıkıntım bugün doruk yapmış durumda. Bast haline girmiş bulunuyorum. hayırlısı. astroloji çık aklımdan. retro var. 24 ocağa kadar sıkıntı deyorlar.
kafam ağrıyor.
oysa bu tip iç sıkıntılarına alışığım. böyle olduğumda genelde kendimi odama kapatıp sabahlara kadar dizi film izler kitap şiir geçiştirirdim. deftere yazardım yazardım yazardım. bir de üstüne hayatıma ilişkin keskin bir karar alırdım. eskiden. eskidendi. eskilerde kaldı o serco cancağzım.
şimdi öyle kaçıp saklanma imkanım yok. oğlan ağlıyor. işler beni bekliyor. hanım hasta.
işte büyümek de tam olarak bu.
ama dur bakalım. halledicez.
şimdi canım neye sıkıldı? önümde akrabalardan gelen üç mühim dava var. yani hepsi hakkında fikir sahibiyim. ancak uygulama sahibi değilim. kafayı yedirecek bana bu. çünkü böyle olmalı diyorum bu davada. ama sonra başka bir karar okuyunca şöyle de olabilirmiş diyorum. bu da beni bir miktar özgüvensizliğe itmiş durumda.
avukat olmanın en büyük zorluğu takmamayı öğrenmek olmalı. ama ben bunu öğrenemem. her davayı her sorunu profesyonellikten uzak şekilde şahsileştirip dert edinirim. ki öyle oluyor. alışmam gerek sanırım.
söz konusu davaları öyle kafaya takmış durumdayım ki, başka şey düşünemez oldum.
bu gibi durumlarda, eskiden olduğu gibi kaçamayacağıma göre, fikir üretmek en iyisi.
sadece bu da değil sanırım. bir tatile ihtiyacım var. yaklaşık bir buçuk aydır inanılmaz yoğun çalıştım. üstüne geçen hafta onca yoğunluk içerisinde ev ahalisi hasta oldu. oğlanın ateşi düşmez, hastaneye götürdük 200 kişi sırada acilde, hop özele götürdük, orada çocuk ortalığı yıktı, doktor ve sedye travmamız var zira, yetmedi evde üç gün boyunca hasta geceler geçirdi, yetmedi hanım da hastalandı. bunaldım haliyle. yetmedi ödevler, dilekçeler, sorular derken. he bir de zaten retro. puahahhahah.
tez konumu netleştirdim. kamu görevlileri ve AİHS md. 8 incelemesi. yani zevkli bir tez olacak. fakülte araştırma görevlisi kadrosu açmış, hoca siz de başvurun diyor bana. sayın hocam ben kamu görevlerinden yasaklandım, ömür boyu, avukatlığımı zor verdiler siz ne diyorsunuz dedim. ayrıca ben siyasetin ve bağnazlığın kol gezdiği bir akademide neden bulunmak isteyeyim ki? geçim derdi sebebiyle akademi seçenler dışında. hukuk saçma konuların tartışıldığı bir mecra olmamalı. yani şöyle hukukçu akademisyenler eğer ülkedeki hukuksuzluklara, ya da dünyadakilere ses etmiyor, ses etmeye korkuyorlarsa, hukuk akademisi neden var ki? avukat olun ve bu konuda özgür olun.
ülkede herkesin tımarhanelik olduğu kanım gün geçtikçe güçleniyor. iki büyük baro şiddeti övmese de bayrak tutan birisine vurulan yumruğu hakmış gibi savunabiliyor? güzide bir üniversitede okuyan bir gencimiz sevmiyor diye birisine vurma noktasına geliyor? biz toplum olarak kavramlarımızı ve eğitimimizi tamamlayamadık bir türlü. okumuş ya da okumamış farketmiyor. hepimiz cahiliz, bu cahilliğimiz bizi kötülüğe sevkediyor, ve en kötüsü de şu bu kötülüğe kendimize hak görüyoruz. insanları sevmiyor olabiliriz, bizim açımızdan savunulacak bir düşünceyi bırakın bizim için çok salakça düşünceleri de olabilir. bu kimileri için tarikatlardır, kimisi için kemalizmdir, kimisi için galatasaray, kimisi için fenerbahçe. tüm bunlara rağmen eğer ortada açık bir suç yoksa kimsenin düşüncesini, hayatını,yaşayışını yasaklayamayız. yumruklayamayız. burada açık bir suç terimini özellikle belirtmeli. misal verelim bir islamcı için lgbt yürüyüşü ölümüne yasaklanmalı. böyle değilse bile uygulamada böyle. şahsen hiç sevmiyorum, ama bu sevmemek onların yürüyüş düzenleme hakkını engellememeli. veyahut da aynı şekilde gazze için galatada yürümek isteyene yumruk atmanın saçmalığı gibi.
en kötüsünün tüm bunlar olurken herkesin kendisini tek haklı görmesi. işte bizi yok eden de bu. çünkü bu haklılık herkesi her kötülüğü yapmaya hakkı olduğuna ikna ediyor. öyle büyük örnekler aramamalı. her komşu kendisini haklı görüyor mesela gürültü konusunda. şuan bu apartman yöneticisi olarak gecenin birinde çamaşır makinesinin sıkma sesi eşliğinde yazıyorum bu yazıyı misal. çok daha büyük bir kötülük anlatayım misal. dün haberlere yansıdı. balıkesirin bir köyünde bir çiftçi kuzularının öldüğünü, yaralandığını farkediyor. ahırına kamera takıyor. komşusu olan adamın kuzuların koyunların makatına sopa soktuğu görülüyor. bakın bu iğrenç kötülüğü yapan normal namazında niyazında, muhtemelen ailesi tarafından iyi olarak görülen bir köylü. bu kötülüğe kendisine hak görüyor. bu tip binlerce örnek var. örneklerin önemi yok.
kötülüğün cahilliğimiz sebebiyle normalleşmesi.
işte bizi millet olarak bitirecek illet budur. bundan kurtulmak bizim açımızdan mümkün gözükmüyor.
galiba sosyoloji okumam artık farz oldu. puahahahha.
yazmak insanı rahatlatıyor. saçma sapan da olsa durum bu.
24 ocağa kadar diş sıkacağız. bir de kış gelmedi bir türlü. ben kışçıyım tüm şişmanlar gibi. şişman adam yazı nasıl sevsin, vıcık vıcık. puh senin allah belanı.
şişman demişken, diyetteyim yeniden. bir üç kilo verdim. ama pek niyetli değilim. annem pancar sarması yapmış, macır böreği yapmış. ben nasıl diyet yapayım. sonra kahvaltıda maydanoz ye ne olacak.
bir şey daha var. futbolsuzluk. benim kafayı rahatlatan şeylerden bir tanesiydi. ama bir soğudum yahu. izlemek içimden gelmiyor.
uzun oldu ama ilaç gibi geldi.
şimdi şu sıkıntılı zamanımı güzele çevireyim. hanımı ilk gördüğüm ana gideyim. üsküdar su sebili. sonra kuzguncuk. bak sayın defter, istanbuldan nefret eden adama istanbulu sevdirdiler. daha ne olsun.
bugün ben bir güzel gördüm. kamaştı gözümün nuru onun hüsnü cemalinde. yaz sıcağı. ağustos. üsküdar. kalabalık. heyecanlıyım. sebilden su aldım. heyecanı bastırmanın yolu saçma şeyler yapmaktır. dedim bu kız ufak tefek bir şey. ben ayı gibiyim. ahahahah. ne yalan diyeyim bu kadar aşık olacağımı sanmazdım. cezaevinden çıkalı altı ay oldu olmamıştı. allah o sebildeki su gibi aşk şarabından içirdi. 7 seneyi devirdik. bak bu şükür vesilesi de iyi geldi haaa.
tam da o gün dinlenilen türkü. çamaşır makinesi sesini bastırsın mümkünse.
youtube
2 notes
·
View notes
Text
TANRISIZ AHLAK - WALTER SİNNOT ARMSTRONG ( kitap )
( uzun bir yazıdır okumayı sevenler için )
Kitabın başlığı ne anlama geliyor? İlk sözcüğün üstü niye çizili? Çünkü bu kitabın hedefi, gerçekte Tanrısız ahlak konusunda bir sorun olmadığını göstermektir. Sadece yalın ahlak vardır. Bu nokta tartışmaya açık olmamalı; fakat öyle. Teistler esasen, hangi nedenle olursa olsun, ahlakın dine bağlı olduğuna inandıkları için teisttirler. Bazıları ahlakı dinden ayırmazlar bile. Kitab-ı Mukaddes sadakati sevgiden ayırır (1 Korintoslular, 13:13); fakat Kitab-ı Mukaddes'i izlediğini söyleyen pek çok kişi dini sadakati ve ahlakı ayrılmaz görmektedir. Ne yazık ki öbür taraf bu hatayı tekrarlamaktadır. Çoğu ateist ve agnostik de ahlakla dini özdeşleştirir. Dini terk ettiklerinde, ahlakı da veya en azından nesnel ahlakı da terk ederler. Örneğin Richard Taylor, "Ahlaki yükümlülük kavramı Tanrı fikrinden ayrı tutulduğunda muğlaktır" diye yazar. Bu tür önermeler dinin korkularını teyit eder; fakat ahlakı dinden ayırmayı reddetmekle neredeyse aynıdır.
Nietzsche'nin zerdüştünü ve Dostoyevski'nin roman kahramanı İvan Karamazov'a bakarsanız eğer "Tanrı öldüyse, her şey mubahtır" diyebilirsiniz..
Birçok teist, ateistlerin ahlaksız, kötü insanlar olduklarını düşünür. Çünkü ateistlerin Tanrısı yoktur. E Tanrıları yoksa nereden ahlakı öğrenecekler ama değil mi? çünkü Teistlerin rehber olarak aldıkları bir kutsal kitabı var..
Kitaba dönersek yazar, din olarak sadece Evangelist Hıristiyanlığı baz almış, kitap olarak da Kitab-ı Mukaddes'i.yani islam ve yahudiliğe söz etmemiş
Ahlakın dine ve Tanrı'ya bağlı olduğu iddiasının beş ayrı iddiaya bölünmesi gerekiyor. İlk iddia, tüm ateistlerin (ve belki de tüm agnostiklerin) ahlaken kötü olduklarıdır. İkinci iddia, -ateist ve agnostiklerle dolu-seküler toplumların yoz ve ahlaksız olmaya sürüklendiğidir. Üçüncü iddia, nesnel ahlakın bir mantığı yoktur, sağlam hiçbir temeli yoktur veya Tanrısız var olamaz biçimindedir. Dördüncü iddia, ateistlerin (ve yine belki de agnostiklerin) ahlaklı olacak kadar akıllı olmadıklarıdır. Beşinci iddia, ateistlerin (ve de agnostiklerin) Tanrı'nın, kutsal kitapların veya dini kurumların rehberliği olmadan ahlaken neyin doğru, neyin yanlış olduğunu bilemeyecek olmalarıdır." diyerek de kitap boyunca hangi yöntemi ve hangi sorunları işleyeceğini anlatıyor.
ahlaklı olmak için, neyin iyi ve ahlaka uygun olduğunu, neyin kötü ve ahlaka uygun olmadığını bilebilmemiz için o eylemin sonucunda oluşan zarara bakmamız gerekmez mi? ÜLKEMİZDE AHLAK TANIMI KADIN ÜZERİNE KURULDUĞU VE SADECE KADIN ÜZERİNDEN SÖYLEMLER GELİŞTİRİLDİĞİ İÇİN üzerine derinlemesine düşünemiyoruz.. bu konuşmaların temelini de ‘’inanç’’ kalıpları oluşturuyor.. İnanç sözünü tırnak içine aldım zira bir çoğumuz konuyu kaynağından yani Kuran dan değil de entelektüel - evrensel kültürü, bilgi birikimi, dünyaya bakış açısı vb bakmadan söylediklerini SORGULAMADAN kafasına sarık üzerine cübbe giyene itibar edilip sorgusuz sualsiz doğru kabul ettikleri için onu kafasındakileri inanç sanıyor peki o kişinin dayanağı nedir HADİS... veya 1000 küsür sene önce yaşamış bilmem ne efendinin sözleri ... uzatmadan - kuranda kullanılan bir çok kelimenin epistemolojik incelemesi yapıldığında kelimenin 12 anlamından biri olan HURİYİ GETİRİP AYETİN ORTASINA OTURTURSAN cenneti cinsel fantazilerini gerçekleştiren yer sanırsın...
sonuç- AHLAK HERHANGİ BİR DİNE BAĞLI BİR KAVRAM DEĞİLDİR.. ÖZ DE OLMASI GEREKEN DAVRANIŞ BİÇİMİDİR YANİ Bir bireyin ahlaken iyi olması için Tanrı'ya iman şart değildir. Bir toplumun ahlaksızlık ve yozlaşmadan kaçınması için Tanrı'ya iman şart değildir. Belli eylemlerin nesnel anlamda ahlaken yanlış olması için Tanrı şart değildir. Ahlaklı olmanın nedenine sahip olmamız için Tanrı'ya iman şart değildir. Ahlaken neyin yanlış olduğunu öğrenmemiz için Tanrı'ya iman şart değildir.( Japonlar şintoisttir )
BUNUNLA BİRLİKTE TANRININ ADINA BİLMEKLE TANRIYI TANIMAK AYNI ŞEYLER DEĞİLDİR ÇOĞUNLUK TANRIYI SEVECEK BİR BABA FİGÜRÜ İLE ÖZDEŞLEŞTİRİR TANRI İNSANA ÖZGÜ HİÇBİR DUYGUYA SAHİP DEĞİDİR
NEDEN?- ÇÜNKÜ TANRI NIN KENDİNİ SINIRLAYACAK BİR DUGUYA SAHİP OLMASI DEMEK KENDİSİNİN HERŞEYİN ÜSTÜNDE OLMA PRENSİBİNE AYKIRIDIR O ZAMAN ÖNERME TANRI HERŞEYİN ÜSTÜNDEDİR AMA ONUNDA ÜSTÜNDE TANRININ AHLAKI VERDIR.. YANİ SINIRLAYICI BİR DAVRANIŞ DÜŞÜNÜŞ VE DUYGU... bildiğin en ahlaksız insanı yaratan eğer tanrı ise o zaman bu insan yataılmamalıydı, yada merhamet o zaman hitler olmamalıydı gibi..
YAZDIKLARIMI GENİŞ DÜŞÜNÜN ( NOT: YAZILARIMIN HİÇ BİRİ KOPYALA YAPIŞTIR DEĞŞİLDİR BU NEDENLE YAZIM YANLIŞLARI DÜZELTİLMEMİŞTİR)
9 notes
·
View notes
Text
George Orwell – 1984
George Orwell 1984 adlı romanı ve bu romanda yarattığı Big Brother kavramı ile tanınır. Winston Smith, Julia ile yaşadıkları aşk neticesinde içinde yaşadığı sistemi sorgulamaya başlar ve isyan eder. Çünkü duygular, insanları mekanikleşmeden kurtarır. Zaten tam da bu yüzden Okyanusya’da aşk yasaktır. Evlilikler partinin onay verdiği kişiler arasında, sadece üreme amaçlı gerçekleştirilir. Çocuklar ailelerini ihbar etmeye yönlendirilir. Böylece aile bağları kopar ve birey güvenecek kimseyi bulamaz. Evlerin içine konulan tele ekranlar ile yüz mimiklerine kadar her şey gözetim altındadır. Her şeyi duyan bilen gören bir Büyük Birader vardır. BB’e karşı yapılacak en küçük eleştiri ya da itiraz hainlikle suçlanmaktadır. Yanlış düşüncelerde olanları düşünce polisi yakalar ve buharlaştırır.
Okyanusya’da dört bakanlık kurulmuştur: Barış Bakanlığı savaşın, Gerçek Bakanlığı yalanların, Sevgi Bakanlığı işkencenin, Varlık Bakanlığı yoklugun bakanlığıdır.
O Brien temsilciliğindeki sistem, anarşistliğe yeltenen Winston’a en büyük korkusu ile işkence eder. Korku psikolojisi ile ortaya çıkan travma sonucunda, Winston içi boşaltılmış bir şekilde tekrar sisteme dahil edilir. Böylece, toplumun bütünü içinde birey yok edilmiş olur.
Bu rejim istediği zaman eskiye ait düşüncelerinin olduğu eski döneme ait, gazete, kitap gibi yazılı ve görsel dökümanları istediği tarzda güncelleyerek halkı kontrol etmekte olduklarını görüyoruz. Eğer rejime karşı çıkar ve yasaklarını çiğnerseniz yakalanıp her yerden isminiz siliniyor daha önce yaşayıp yaşamadığınız böyle biri olup olmadığı bilinmiyor ve ondan sonra partinin o kişiye ne yaptığı bilinmiyor. (Büyük ihtimalle türlü işkenceler sonrasında öldürülüp imha ediliyorlar.) Rejim korku, propaganda ve beyin yıkama gibi işlemlerle insanların kendisine olan bağlılığını artırıyor ve insanların hayatını manipüle ediyor.
1948’de kaleme aldığı bu eser ile Orwell, günümüz modern dünyasına bir protesto bırakıyor. Her ne kadar kitabında 1984 yılını tasvir etse de kitabın derinliklerinde bugünden izler de bulmanız mümkün. Bu durumda elbette ki George orwell’ın ileri görüşlülüğü etkili. Sovyet Rusya’ya bir eleştiri niteliğinde olan bu kitap, günümüz siyasetinin baskısı toplumdaki adaletsizliği, insanların tek tipleştirilmek istenmesi, zihnin kontrolü ve bireyselliğin yok edilmesi gibi kavramlar üzerinde de duruyor. Ütopik olduğu kadar gerçekçi yönlere de yer veren roman, sizi yaşadığınız toplum düzeni içerisinde de düşünmeye davet ediyor.
İngiliz edebiyatının önde gelen yazarlarından biri olan George Orwell’in dünya tarihine damgasını vuran 1984 politik anlamda devrim niteliği taşıyan bir roman. Büyük Birader ve Düşünce Polisi gibi kavramları kazandıran ve günümüze kadar gelmesini sağlayan ünlü romanda politika ve beyin yıkama üzerine mükemmel bir konu işlenmiş.
“Birini seviyorsan gerçekten severdin, verecek başka hiçbir şeyin yoksa bile sevgin yeterdi.”
“Bilinçleninceye kadar asla başkaldırmayacaklar, ama başkaldırmadıkça da bilinçlenemezler.”
“Hiçbir yararı olmayacağını bile bile insan kalmanın çok önemli olduğunu düşünüyorsan, onları yendin demektir.”
“Hiçbir sonuç beklemeden, hiçbir umuda kapılmadan yaşamaya alışmamız gerekecek.”
Kaynak: https://www.e-kitapstore.com/george-orwell-1984
1 note
·
View note
Text
OBLOMOV KİTAP TAHLİLİ | OBLOMOVLUK ÜZERİNE SOSYOLOJİK BİR İNCELEME
19. yüzyıl Rus edebiyatının ikonik karakterlerinden İlya İlyiç Oblomov… Tembelliği ve sürekli yatmayı hayat felsefesi haline getirmiş bir asilzade… Peki, Gonçarov kitabında konu aldığı bu karakterin yaşamıyla bizlere neyi anlatmak istiyordu? Oblomovluk neydi? Romanda karşımıza çıkan Rus tembelliği ve Alman çalışkanlığı karşılaştırması bize neyi gösteriyordu? Gelin videonun devamında Rus…
View On WordPress
#andrey ivanoviç#andrey ştolts#gonçarov oblomov kitabı#ivan goncharov#oblomov#oblomov doğu batı çatışması#oblomov kitabı#oblomov kitap analizi#oblomov kitap incelemesi#oblomov kitap kritiği#oblomov kitap önerisi#oblomov kitap özeti#oblomov kitap tahlili#oblomov kitap yorumu#oblomov ne anlatıyor#oblomov ve ştolts#oblomovluk#oblomovluk nedir#oblomovluk sendromu#oblomovluktan kurtulmak
1 note
·
View note
Text
KİTAPLARI KURTARAN KEDİ KİTAP İNCELEMESİ
Merhaba sevgili okur kardeşim, Bazen siz de ”Neden kitap okuyorum ben ? ” diye kendinizi sorguluyor musunuz ? Her okurun kendisine sorması gereken bir soru olduğuna inanıyorum ben. Kitaptan bilgi toplamak için mi okuyoruz, popülarite için mi okuyoruz, özeniyor muyuz yoksa sadece bir kitap daha okuyayım diye mi okuyoruz ? Kitapları Kurtaran Kedi ‘nin içerisinde benzer olaylara şahit olup bir…
View On WordPress
4 notes
·
View notes
Text
Küçük Prens Kitap İncelemesi: Görülmeyeni Görebilmek
"Küçük Prens," Fransız yazar Antoine de Saint-Exupéry tarafından yazılmış ve ilk olarak 1943 yılında yayımlanmış bir eser. Kitap, hem çocuklar hem de yetişkinler için derin anlamlar taşıyan, evrensel temalar işleyen bir hikâyedir. Bu inceleme yazımızda, "Küçük Prens" kitabının ana temaları, felsefi boyutları, duygusal derinlikleri ve yazarın hayatıyla olan bağlantılarını ele almaya çalışacağız. Umarız kaleme alıyor olacağımız, küçük prens kitap incelemesi yazımız, okumak isteyenler için de faydalı bir rehber niteliği taşıyacaktır.
Devamı: https://www.bilgi.net/2024/09/kucuk-prens-kitap-incelemesi-gorulmeyeni-gorebilmek.html
2 notes
·
View notes