#kazlar
Explore tagged Tumblr posts
Text
Kuşlar da Boşanıyor?
Kuşlar da Boşanıyor? Bilim insanları çok farlı kuş türlerini kapsayan yeni bir araştırma sonucunda kuşların boşanmalarının ardında yatan iki temel nedeni buldular. Bu nedenlerin ilki erkeklerin her önlerine gelenle gelişigüzel cinsel ilişkiye girmeleri, ikincisi de uzun mesafeli göçler. Kuşlar da Boşanıyor? Kuş türlerinin neredeyse 90’ından fazlasının en azından bir çiftleşme mevsimi boyunca…
#Albatroslar#aldatma#Anserinae#Boşanma#Charadriiformes#Cygnus#Diomedeidae#dişi kuş#erkek kuş#fırtına kuşları#Hirundinidae#Hydrobates pelagicus#karatavuklarda#kazlar#kırlangıçlar#kuğularda#kuşlar#Kuşlar da Boşanıyor#Kuşlar da Boşanma#Oriolus oriolus#sarı asma kuşları#tek eşlilik#Turdus merula#Uzak Göçler#yağmur kuşları
0 notes
Note
İpucundan kastım şeydi, 13 te bıraktım o tür şeyler okumayı, gereksiz olduğunu düşünüyorum. Çok ta öyle kendimi şey yapmadan anlatmak istedim. Sadece fikrim. Okuyan okur yani '))
okuyan okur elbette de, okunması gereken o denli kitaplar verken böyle yeni yetme sözde yazarların ilgi görmesi abes kaçıyor. peyami safa kitap basacak para bulamamışken, tolstoy tren garında donarak ölürken, goethe faust'u 50 yılda, yaşar kemal ince memed'i 35 ila 40 sene aralığında yazarken, ahmed arif şiirinde kullanacağı bir kelime için 16 sene beklerken, o saçma sapan uygulamada yazarım diye geçinip, 2-3 ayda yazmış oldukları seks hikâyelerinin 18 yaş altına edebiyat diye yutturulması, bu çocuklar üzerinden milyonlarca liraların kazanılıyor olması ayıptır. sizler bilinçlenmedikçe, yolunmaya mahkûm kazlar olmaktan öteye geçemezsiniz. bir abi tavsiyesi. anlaştık mı bakalım.
9 notes
·
View notes
Text
DİŞİ ASLAN
Hayvanlar bir gün, " Kim daha çok çocuk doğurabilir ? " diye çekişmeye başlarlar. Hep birlikte dişi aslana gidip danışırlar..
" Sen kaç çocuk doğurabiliyorsun ? " diye sorarlar aslana. " Bir " diye yanıtlar dişi aslan. " Fakat ben aslan doğururum. "
Nitelik, nicelikten önemlidir.
---
YENGEÇ İLE ANNESİ
" Neden böyle yan yan yürüyorsun yavrum ? " diye sorar anne yengeç çocuğuna. " Düzgün yürüsene ! " der.
- " Pekala anne " der çocuk.
- " Sen önümden düzgün yürü, ben seni takip ederim. "
Hareketler sözlerden önde gelir.
---
ASLAN, KOYUN, KURT VE TİLKİ
Aslanın biri, bir koyunu yanına çağırır ve nefesinin kokup kokmadığını sorar.
"Evet " diye yanıtlar koyun. Aslan bu yanıta kızar ve koyunu oracıkta parçalar.
Daha sonra kurda seslenip yanına çağırır, ona da aynı soruyu sorar.
" Hayır " diye yanıtlar kurt korkudan. Ancak o da yağcılık yaptığı için aslanın öfkesinden kurtulamaz.
Sıra tilkiye gelmiştir. Aynı soruyu tilkiye de sorar. Tilkinin yanıtı şöyle olur;
- Üzgünüm, üşütmüşüm biraz, o yüzden burnum koku almıyor ...
Akıllı kişi tehlikeli durumlarda konuşmaz !!!
---
KAZLAR VE TURNALAR
Kazlar ve turnalar, bir gün aynı tarlada yiyecek ararlarken birden yanlarına yaklaşmaya çalışan avcıyı fark ederler. Turnalar daha çevik ve hafif oldukları için hemen uçarlar. Oysa kazlar ağır hareket ettikleri için avcıdan kurtulamazlar.
Yakalananlar her zaman suçlu olanlar değildir.
---
HASTA GEYİK
Yaşlı bir geyik hasta düşer ve daha rahat otlayabilmek için güzel otlarla dolu bir çalılıkta yaşamaya başlar. Her hayvanla iyi geçindiği için pek çok hayvan sık sık geyiğin ziyaretine gelir.
Zamanla her gelen hayvan bu güzel otlardan tatmaya başlayınca, kısa süre sonra tüm otlar biter. Geyik hastalıktan kurtulur ama yiyecek hiçbir şey kalmadığı için bir süre sonra açlıktan ölür.
Bazen iyi şeyler de paylaştıkça bitebilir. Elimizdekinin değerini bilelim.
---
FARELERİN TOPLANTISI
Bir gün fareler bir araya gelirler ve başlarına musallat olan bir kediden kurtulma planları yaparlar. Pek çok fikir öne sürülür. Hiç biri kabul görmez.
En sonunda genç bir fare kedinin boynuna bir çan asmayı önerir. Böylece kedi kendilerine yaklaşırken, farkına varacak ve kaçabileceklerdir. Bu öneri fareler tarafından alkışlarla onaylanır.
Bu arada, bir köşede sessizce onları dinlemekte olan yaşlı bir fare ayağa kalkar ve bu önerinin çok zekice olduğunu, başarılı olacağından hiç kuşkusu olmadığını belirtir. " Fakat " der. " Kafamı bir soru kurcalıyor. Aramızdan kim kedinin boynuna çan asacak ? "
İyi bir plan yapmak ayrı, o planı gerçekleştirmek ayrıdır.
---
İnsanlar FELSEFE yi;
* Çocukken MASAL'lardan,
* Büyüyünce KİTAP'lardan,
* İhtiyarlayınca da arkalarında kalan Yaşam'larından öğrenirler...
4 notes
·
View notes
Text
Bölüm 234: Yan yana geçen göçmen kazlar da rahatsız olur, kırlangıçlar da
Ç/N: 西湖别舍弟润之 [宋代] 刘过 Xīhú bié shě dì rùn zhī [sòngdài] liúguò'dan alıntı.
Qian Tong bu bilgiyi Qi Yan'a rapor etti. Chen Chuansi da haberleri Nangong Jingnu'ya bildirdi.
Nangong Jingnu bunu duyum aldığında kalbinde kıskançlık alevleri şiddetle parladı. Biraz hayal kırıklığına uğramıştı.
Qi Yan ona açık açık sorabilirdi, fakat onun yerine böyle bir yöntem kullanmayı seçmişti. Gerçekten vicdanı tamamen rahat olsaydı neden böyle bir şey yapsındı ki?
Nangong Jingnu kafa yordukça daha da sinirlendiği için şöyle dedi, "Vereceğim emri uygula. Önemli meselelerle ilgilenmek istiyorum, kimseyle görüşme yapmayacağım."
Chen Chuansi: "Anlaşıldı."
Qi Yan Qian Tong'un anlatımını dinlediğinde alıp götürülen kadının Xiao-Die olduğunu neredeyse anında çözdü. Qi Yan tek bir an bile oyalanmadı; doğruca Ganquan Sarayı'na yöneldi.
Yolda giderken Qi Yan noktaları birleştirdi: Xiao-Die muhtemelen Nangong Shunu'ya zarar vermişti. Öyle olmasa Nangong Jingnu saraya gece o kadar geç bir vakitte dönmezdi.
Qi Yan Ganquan Sarayı'nın ana salonuna geldi, fakat Chen Chuansi tarafından durduruldu, "Dagong, lütfen bekleyin."
Qi Yan: "Majesteleriyle görüşmek istiyorum."
Chen Chuansi: "Majesteleri bir emir verdi. İlgilenilecek önemli meseleler varmış, kimseyi görmek istemiyormuş."
Qi Yan'ın bakışları karanlık bir hal aldı. Sessizlik içinde Chen Chuansi'nın karşısında dikiliyordu; fakat Chen Chuansi başı ve beli eğik haldeki mütevazı tavrına rağmen hâlâ Qi Yan'ın geçişini engelleyen kolunu indirmemişti.
Qi Yan soğukça güldü, "Pekala."
Chen Chuansi: "Dagong'u saygıyla uğurluyorum."
Nangong Jingnu öğleden sonra konuyu savuşturmuştu ve şimdi de ondan saklanıyordu. Qi Yan Nangong Jingnu'nun niyetini anlamıştı: kendisinin bu meseleye karışmasını istemiyordu.
Kehribar rengi gözlerinde bir kararlılık parladı. Xiao-Die onun öz kız kardeşiydi ve bu dünyada aile namına sahip olduğu tek kişiydi. Onu ne olursa olsun korumak zorundaydı!
Kimse, hiç kimse Xiao-Die'ye bir daha zarar veremezdi!
Qi Yan Chengchao Sarayı'na döndü, ardından hemen yanına iki hadım çağırdı. Şöyle talimat verdi, "Siz ikiniz Ceza Bakanlığı ve Yüce Kurul'un zindanlarına gidip dün gece yarısı sularında oraya bir kadının yollanıp yollanmadığını soracaksınız."
Hadımlar: "Anlaşıldı!"
Neyse ki Nangong Jingnu Qi Yan'ın özgürlüğünü kısıtlamamıştı. Onu görmeyi reddettiğine göre, Qi Yan'ı bunu öncesinde onunla tartışmadığı için suçlayamazdı.
Hadımlar geri dönüp bildirdiler: dün gece yarısı Yüce Kurul'un zindanında bir kadın mahkum gözaltına alınmıştı.
"Kadın mahkum" kelimelerini duyan Qi Yan, daha fazla oturup bekleyemedi.
Qi Yan: "Qian Tong, benimle geliyorsun."
Qian Tong: "Anlaşıldı!"
Qi Yan Qian Tong ile beraber doğruca Yüce Kurul'un zindanına gitti. İmparatorun Eşi'nin bizzat gelmesiyle, Yüce Kurul'un Bakanı karşılama amaçlı dışarıda diz çöktü.
Qi Yan: "Lütfen kalkın. Dün buraya gönderilen bir kadın oldu mu?"
Yüce Kurul'un Bakanı: "Evet, dün gece yarısı vakti getirildi. Majesteleri birilerine onu buraya yollamasını emretti."
Qi Yan: "Beni oraya götür."
Yüce Kurul'un Bakanı: "Elbette, bu taraftan buyurun."
Karanlık koridorda yürürken Qi Yan'ın kalbine çalkantılı bir fırtına hakimdi. Her ne kadar önceden Yüce Kurul'un zindanında kalmış olsa da, kendisine ne olsa ses etmezdi fakat Xiao-Die kötü muameleye maruz kalamazdı!
Qi Yan'ın gözünü karartıp Xiao-Die'yi Nangong Shunu'nun malikanesinde tutabilmesinin nedeni ise: bir yandan, kendisi bela girdabının tam ortasındaydı. Xiao-Die'yle güzel ilgilenemezdi. Diğer yandan, Nangong Shunu'nun Xiao-Die'ye iyi bakabileceğine inandığı içindi.
Bu mahkum kadın imparatorun emri doğrultusunda gözaltına alındığı ve cezalandırma aletlerinin kullanılmayacağı net bir biçimde belirtildiği için Yüce Kurul'un Bakanı, Xiao-Die'nin statüsünden emin olmadığı halde ihmalkar davranmaya cüret etmemişti. Etraflıca düşündükten sonra Xiao-Die için önceden Qi Yan'ın kaldığı hücreyi ayarlamaya karar vermişti.
Qi Yan hücreye geldi. Koldan daha kalın olan zindan parmaklıklarının arasından bir köşeye büzülmüş, kendi dizlerine sarılan Xiao-Die'yi gördü. Qi Yan'ın kalbi sıkıştı, "Kapıyı açın!"
Yüce Kurul'un Bakanı: "Ama..."
Qi Yan: "Ama ne?"
Yüce Kurul'un Bakanı: "Anlaşıldı."
Zincirler bir takırtı sesi çıkararak çözüldü.
Qi Yan: "Hepiniz gidebilirsiniz, Qian Tong, sen de."
Herkes çıktıktan sonra Qi Yan nihayet hücrenin içine yürüdü. Öncesinde kendi kullandığı minder hâlâ masanın altında duruyordu, fakat Xiao-Die buz gibi soğuk zeminde öylece oturmaktaydı.
Qi Yan Xiao-Die'nin önünde yere çömeldi ve yumuşak bir tonda, "Xiao-Die? Benim," dedi.
Başını kollarına gömmeyi bırakmayan Xiao-Die kasvetli bir şekilde, "Yuanjun," diye seslendi.
Xiao-Die'yi bu halde gören Qi Yan'ın kalbi ölçülemez derecede acıdı. O da yere oturdu ve anında kıyafetlerini aşıp geçen, bedenine sızan nemli bir soğukluk hissetti.
Qi Yan: "Korkma Xiao-Die, ben buradayım."
Xiao-Die: "...Çek git."
Qi Yan: "Xiao-Die?"
Xiao-Die başını aniden kaldırıp kısık bir sesle kükredi, "Çek git, bırak ölene kadar burada bir başıma kalayım!"
Xiao-Die'nin gözleri kızarıp şişmişti ve bu cümleyi haykırdıktan sonra gözlerinin çevresi bir kez daha nemlendi.
Qi Yan ağzını bir miktar açtı. Elini Xiao-Die'nin elinin üstüne bastırarak yumuşak bir tonda, "Neler oldu? Anlat bana," dedi.
Xiao-Die dudaklarını sımsıkı kapatarak Qi Yan'a baktı, ardından iri gözyaşları yüzünden aşağı süzüldü. Fakat belki de çok uzun süre ağladığından, gözleri acımaya başladı. Gözlerini kapattı ve buz gibi soğuk taş duvara yaslandı.
Qi Yan elini kaldırarak kol yeniyle Xiao-Die'nin gözyaşlarını sildi. Onu teskin etmeyi sürdürdü, "Korkma. Ne yaşanmış olursa olsun, ben... Ge seni götürecek."
Xiao-Die bir süre daha ağladıktan sonra, "O nasıl?" diye sordu.
Qi Yan: "Kim?"
Xiao-Die: "...Shunu, o nasıl?"
Qi Yan: "Bilmiyorum. Bana tanrı aşkına neler olduğunu söyler misin?"
Xiao-Die birkaç defa hıçkırdı, ardından başını tekrar kollarına gömdü. Sessizlikle geçen uzun bir sürenin ardından, "Ona zarar verdim," diye mırıldandı.
Parça parça sorduğu sorulardan sonra Qi Yan, Xiao-Die'nin kesik kesik açıklamaları vasıtasıyla hikayeyi nihayet başından sonuna kadar öğrenebildi.
Xiao-Die bu zaman zarfında her gece kabus görüyordu ve kabuslarında gördüğü bir tek, vaktiyle unuttuğu on yıllık dehşet verici anılardı. Xiao-Die bir yerden rüya iblislerinin, yastığın altına keskin bir silah saklayarak savılabileceğini duymuştu, bu yüzden hizmetçi kızlardan birinden hançer istemişti. Fakat Nangong Shunu aniden onun kaldığı yere gelmiş ve Xiao-Die'nin itirazlarına aldırmadan kapılardan içeri dalmıştı. Hançeri almak için birbirleriyle güreşirken Xiao-Die kazayla hançeri Nangong Shunu'nun bedenine saplamıştı...
Hıçkırıkların arasında Xiao-Die'nin nefesi kesildi, "Anılarımı... geri kazandığımdan beri, onu tekrar görmedim. Geçtiğimiz günlerde iyi uyumamıştım, o yüzden en sonunda gerçekten daha fazla gücüm kalmadı... Hançeri sıkıca tutamadım... Hepsi benim yüzümden."
Qi Yan: "Yani bu, Nangong Shunu hançeri kendi kendine sapladı mı demek oluyor?"
Xiao-Die: "Hepsi benim suçum. Hançeri almak için onunla kavgaya tutuşmasaydım ve onunla konuşmamayı sürdürseydim, böyle bir şey yaşanmazdı."
Qi Yan nazikçe teskin etti, "İsteyerek yapmadığına inanıyorum ben, hem imparatorluk sarayında en iyi doktorlar bulunuyor, kesinlikle onu kurtarmayı başaracaklardır."
Xiao-Die burnunu çekti ve bakışlarında hüzünlü bir ifade belirdi, "Daha uyanmamıştır kesin." Uyanmış olsaydı Xiao-Die nasıl hâlâ bu yerde kapalı tutulabilirdi ki? Xiao-Die açıkça biliyordu ki kişiliği artık değişmiş olsa da, Nangong Shunu'nun ettiği iyi muamele günbegün artmıştı. Nangong Shunu tehlikeyi atlatsaydı muhakkak onu araması için birini yollardı.
İşte bu yüzden Xiao-Die gitmek istemiyordu. Daha açık denecek olursa, bu yeri Nangong Shunu'dan başka biriyle beraber terk etmek istemiyordu. Düşünüyordu ki en azından burada tutuklu kaldığı sürece Nangong Shunu'nun hâlâ hayatta olduğu anlamına geliyordu...
Ya Zhuohua Prenses malikanesinden biri onu almaya gelecekti, ya da meclisten biri onun cezasını kesmeye.
Qi Yan: "Xiao-Die... seni geri saraya götüreyim, ne dersin? Kalman için temiz ve sessiz bir saray odası bulsam?"
Xiao-Die: "Ben gitmeyeceğim, artık dönmelisin."
... ...
Ziyaret süresi çabucak son buldu. En sonunda Qi Yan Xiao-Die'yi ikna edemedi ve Yüce Kurul zindanından çıkmaktan başka şansı kalmadı.
Yüce Kurul'un dışında, Qi Yan uzun bir iç çekti: Xiao-Die'nin niyetini tahmin etmek zor değildi. Zaten iyi kalpli bir kızdı, anılarını geri kazanması Nangong Shunu'ya olan hislerini tamamen alıp götürmemiş olabilirdi. Qi Yan kaderin insanlar üzerinden oynadığı oyunlar karşısında iç geçirdi: beklenmedik bir şekilde iki kız kardeş de düşman krallığın prenseslerine aşık olmuştu...
En azından Xiao-Die, bu jiejie'sinden biraz daha iyi durumdaydı. Bir kadın olarak, Nangong Shunu'yla hislerinin karşılıklı olması mümkündü. Sadece, Xiao-Die'nin gerçek kimliğini öğrendiğinde Nangong Shunu'nun nasıl davranacağını kestiremiyordu.
Gerçi, Xiao-Die hep zulüm gören taraf olmuştu. Hiçbir zaman Wei Krallığı'nı tehlikeye atacak bir şey yapmamıştı.
Kendisi ise... Bu noktaya kadar düşünen Qi Yan, iç çekmekten kendini alamadı. Kadın olduğunu şimdilik saklıyor oluşu bir yana, sadece onca yıldır tek başına organize ettiği şeylerden bahsedilecek olursa: Chuntao onun yüzünden kendi hayatına son vermeye zorlanmıştı; Nangong soyunun atalar mezarlığında, Weiyang Sarayı'nda ve Fuma malikanesinde çıkan devasa yangınlara o sebep olmuştu; onun yüzünden İkinci ve Dördüncü Prens Nangong Rang'ın şüphelerinden nasibini almıştı; Nangong Lie'nin ölümü, Nangong Wang'ın ölümü... Ve şimdi bile Qi Yan Nangong Rang'ın kendi kendine mi öldüğünü yoksa kendisinin onu boğarak mı öldürdüğünü kesin olarak bilmiyordu hâlâ.
Nangong Jingnu'nun asla affedemeyeceği bu meselelerden başka, Qi Yan geçmişte Nangong Jingnu'yu kim bilir kaç defa kullanmıştı. Yine de... bir gelecekleri var mıydı sahiden?
Qi Yan boş gözlerle masmavi gökyüzüne baktı. Bugün hava harikaydı; nazik bir esinti vardı, güneş parlıyordu ve gözün alabildiği hiçbir yerde bulut yoktu. Bir kuş sürüsü yavaş yavaş süzülerek Qi Yan'ın görüş alanından geçti.
Qian Tong: "Efendim?"
Qi Yan: "Mm?"
Qian Tong Qi Yan'ı süzdü, ardından tereddüt ederek, "Efendim... Bir şey mi oldu?" diye sordu.
Qi Yan en sonunda yanaklarında hafif bir üşümenin olduğunu sezdi, bu yüzden elini kaldırarak ıslaklığı sildi. Sakince, "Ah, bir şey yok. Yoğun güneş ışığındandır muhtemelen. Hadi gidelim," diyerek karşılık verdi.
Qian Tong: "Ganquan Sarayı'na mı?"
Qi Yan: "Geri Chengchao Sarayı'na."
Qian Tong: "Efendim artık Majestelerini görmek istemiyor mu? O zaman Xiao-Die Hanım...?"
Qi Yan: "Gerek kalmadı."
Qi Yan ilk başta Nangong Shunu'yu ziyaret etmeye niyetlenmişti fakat tekrar düşününce: Nangong Jingnu bunu kesinlikle öğrenirdi. Zaten başkalarının hayatını kurtarma gibi bir gücü yoktu, neden durduk yere Nangong Jingnu'nun mutsuzluğunu artırsındı ki?
Yüce Kurul'un Bakanı iyice kafa yordu ve en sonunda bunu Nangong Jingnu'ya rapor etmeye karar verdi. İmparatorluk ailesinde önemsiz mesele diye bir şey olmazdı ne de olsa. Kaldı ki Qi Yan İmparatorun Eşi'ydi. Majestelerinin hapsedilmesini emrettiği bir kadın mahkumu bizzat ziyaret etmesi, nereden bakarsa baksın tuhaf bir şeydi.
"Ne meziyet peşinde ol ne de kusur işle" ilkesini benimsemiş olan Yüce Kurul'un Bakanı, Ganquan Sarayı'na geldi. Qi Yan'ın Xiao-Die'yi ziyarete gelişini ayrıntılı bir şekilde rapor etti. Qi Yan'ın bir saat boyunca Xiao-Die ile baş başa kaldığını duyunca Nangong Jingnu kendine daha fazla hakim olamadı.
Yüce Kurul'un Bakanı gittiği gibi Nangong Jingnu bir imparatorluk emri çıkardı...
Chengchao Sarayı'nın iç bahçesinde dikilen Chen Chuansi yüksek ve net bir sesle dedi ki, "Majestelerinin sözlü emrini iletiyorum, Chengchao Sarayı'nın bütün sakinleri bu emre kulak versin! Bugünden itibaren İmparatorun Eşi kapıları kapatıp tüm ziyaretçileri geri çevirerek maneviyatını geliştirecek. Benim simgem olmadan Chengchao Sarayı'ndaki kimse saray kapılarından dışarı adım atamaz."
Qi Yan'ın kaşları hafifçe çatıldı, ardından başını kaldırarak Chen Chuansi'ya bir bakış attı. Fakat o mütevazı ve mesafeli tavrını koruyordu, yüzünde en ufak bir değişim bile yoktu.
Qi Yan ona bakmayı bıraktı, "Majesteleri... sarayı kilitlemek mi istiyor?"
Chen Chuansi: "Bu hizmetkar bilmiyor, Dagong lütfen emri teslim alsın. Bu hizmetkar sadece emir kulu, Dagong lütfen anlayış göstersin."
Qi Yan alayvari bir biçimde gülümsedi, "Bu kul emre riayet ediyor."
Kalabalık: "Bu hizmetkar imparatorluk emrine riayet ediyor!"
Chen Chuansi: "İzninizle."
Yerin kulağı olduğundan, Majestelerinin Chengchao Sarayı'nı kilitletme haberi sadece yarım günlük bir sürede saraylar bölgesinin dört bir yanında duyuldu. Yüksek yetkililer dahi ertesi gün az buçuk duyumunu almıştı.
Bu meselenin ardındaki sebep için ise her kafadan bir ses çıkıyordu. Bir türlü fikir birliğine varılamıyordu.
Eğer bu muameleyi gören kişi imparatoriçe olsaydı, itiraz etmek için atlayan ihtiyar bir yetkili illa olurdu. Fakat Kadın İmparator da İmparatorun Eşi de zaten hassas statülerdi, bu yüzden meclis yetkililerinin sessiz kalmaktan başka şansı yoktu.
Fakat sessiz kaldıklarından ötürü, Nangong Jingnu'dan gerçek sebebi öğrenmelerinin bir yolu da yoktu. Bundan dolayı bir dayanağı olmayan tahminler gittikçe daha da tuhaf bir hal aldı.
Kimisi Qi Yan'ın isyan planlamakta olduğunu söylüyordu, kimisi ise Qi Yan'ın geçmişte sarayların dışında başka bir kadın tuttuğundan dolayı tutuklandığını söylüyordu. Hatta bazıları vardı ki varis konusuna yönelik Qi Yan'dan hayır olmadığı için, diyordu. Majesteleri krallığın iyiliği için İmparatoriçe'yi, hayır, İmparatorluk Eşi'ni geçersiz kılmayı planlıyordu.
Elbette lafa atlayıp Qi Yan'a haksızlık etmeyecek şeyler diyenler de vardı: matem döneminin getirdiği kısıtlamalar nedeniyle İmparatorun Eşi ve Majesteleri daha hiç birlikte olamamıştı. İmparatorun Eşi'ni emekli etmek için bu kadar aceleci olmaya gerek yoktu, değil mi?
***
0 notes
Text
Brezilya'daki Bu Hapishanede Neden Kaz Gardiyan Kullanılıyor? Aklınıza Yatacak Sebepleri Var!
Brezilya’daki bir hapishanede gardiyan olarak kazlar kullanılıyor ve özellikle kazların seçilmesinin ardında makul sebepler var. Gelin bakalım neymiş? Brezilya’nın Santa Catarina kentindeki São Pedro de Alcântara cezaevinde kazlar, mahkûmları izlemede güvenlik kameralarına ve muhafızlara yardımcı oluyor. Normalde bunun için köpekler görevlendirilirken Brezilya’daki bu hapishanede kazların…
0 notes
Text
Sallamak #şiir
✍🏻 Muhsin Salman
https://www.gundemarsivi.com/sallamak/
Gel yanlış anlama gayri sen beni
Ben sana salladım elma dalını
Boyun kısa, elin yetişmez gördüm
Dutların dalını sana salladım
Bak, ördekler kazlar sevinç içinde
Uçmuyor kargalar, nanik yapıyor
Neşe içinde bal tadında dallar
Ördeklere değil, sana salladım
Parmakta sallamam olur olmaza
Derdimi anlatmam halden bilmeze
Elma musahiplik, ayvalar meze
Dutun dallarını sana salladım
Anlamazsın kesin ağaçtan daldan
Doğayı sevmezler, ne bilsin halden
Kabaklar mı düştü geçerken yoldan
Dutlar dallarını sana salladım
05.09.2024
Muhsin SALMAN
0 notes
Text
Dört Ayaklı da Olunur
BirPaylaş Paylaşım Platformu https://birpaylas.com/dort-ayakli-da-olunur.html
Dört Ayaklı da Olunur
Dört Ayaklı da Olunur
Dört Ayaklı da Olunur Nasrettin Hoca Fıkraları Çoğu yerde Görmediğiniz Bulamadığınız ve Okumadığınız Yüzlerce Nasrettin Hoca Fıkralarının Birleştiği Tek Sitedesiniz, Nasreddin Hoca‘nın Komik Fıkraları Dört Ayaklı da Olunur Hergün Sizlerler Paylaşıyoruz, Fıkralarımız Sadece Biz Yazmıyoruz Sizden Gelen Fıkralarımızıda Sitemizde Altına Paylaşan Olarak Sizlerinde isimlerini Yazarak Paylaşıyoruz, Sizde Nasreddin Hoca Fıkraları Biliyor Paylaşmak istiyorsanız Bize Gönderebilirsiniz Sizin Adınızı Yazarak Paylaşabiliriz.
Dört Ayaklı da Olunur
Nasreddin hoca, timur han’ı ziyarete gitmiş. Timur han akşehirlilerin yanlış işler yapmakta olduklarını anlatıyormuş .O sırada pencerenin kenarında olan hoca, dışarıya doğru bir bakmış ki, güneşlenmekte olan kazlar tek ayakları üzerinde duruyorlar.
Timur han’a dönüp:
“Hayret , buradaki bütün kazlar tek ayaklı.”Deyivermiş
Timur han, kazlara doğru, bastonunu hızla fırlatmış. Kaçışmaya başlayan hayvanlar iki ayağını da kullanınca, Nasreddin hoca sözü yapıştırmış:
“Timur han’ ın değneyini yeseydin, sende dört ayaklı olurdun .” demiş.
Konu Etiketleri : Nasreddin Hoca Fıkraları, Nasrettin Hoca, Fıkrası
Ayrıca Karadeniz Fıkraları Kategorimizde ‘Z’ Siz, Temel Fıkraları bakabilir Okuyabilirsiniz. Görüş ve Önerilerinizi Konuların Altında Bulunan. Yorum Kısmından Bizlere iletebilirsiniz
0 notes
Video
youtube
Vardım Baktım Demir Kapı Sürgülü - Kerim Yağcı ✩ Ritim Karaoke Orijinal ... Ayrıcalıklardan yararlanmak için bu kanala katılın: ( Join this channel to enjoy privileges.) ✩ https://www.youtube.com/channel/UCqm-5vmc2L6oFZ1vo2Fz3JQ/join Şarkının Orijinal Versiyonunu Linkten Dinleyip Ritim Karaokesiyle Çalışabilirsiniz. ✩ https://youtu.be/fZTR_9J6zRw Aykut ilter Ritim Karaoke Kanalıma Abone Olun Beğenip Paylaşın. Vardım Baktım Demir Kapı Sürgülü - Kerim Yağcı ✩ Ritim Karaoke Orijinal Trafik (Elazığ Düğünü) VARDIM BAKTIM DEMİR KAPI SÜRGÜLÜ Yöresi- İli ELAZIĞ İlçesi- Köyü - Kaynak Kişi HIDIR KARADUMAN Derleyen DURMUŞ YAZICIOĞLU Notaya Alan DURMUŞ YAZICIOĞLU İcra Eden Makamsal Dizi HİCAZ Konusu - Türü Aşk Sevda Karar Sesi La Bitiş Sesi La Usül 10/8 En Pes Ses La En Tiz Ses Fa Ses Genişliği 6 Ses TÜRKÜNÜN SÖZLERİ VARDIM BAKTIM DEMİR KAPI SÜRGÜLÜ SİYAH SAÇLARI SIRMAYILA ÖRGÜLÜ BENİM YARİM ANNESİNDEN GÖRGÜLÜ Bağlantı: SENDE HANÇER BENDE YÜREK YARESİ NEDİR ALLAH BU DERDİMİN ÇARESİ DERYA KENARINDA BİR SÜRÜ KAZLAR BOYNUNU UZATMIŞ DERYAYI GÖZLER ELA GÖZLÜM NERDE VERDİĞİN SÖZLER Vardım baktım demir kapı sürgülü Vardım baktım demir kapı sürgül�� Siyah saçlar sırma ilen örgülü Siyah saçlar sırma ilen örgülü Benim yarim annesinden görgülü Benim yarim annesinden görgülü Nedir Allah nedir bunun çaresi Sende hençer bende yürek yaresi Nedir Allah nedir bunun çaresi Sende hençer bende yürek yaresi Evlerinde ipekten bir halı var Evlerinde ipekten bir halı var Şeker yemiş dudağında balı var Şeker yemiş dudağında balı var Herkesin de bir sevdiği yari var Herkesin de bir sevdiği yari var Nedir Allah nedir bunun çaresi Sende hençer bende yürek yaresi Nedir Allah nedir bunun çaresi Sende hençer bende yürek yaresi Kerim Yağcı Doğum 10 Haziran 1984 (39 yaşında) Ankara, Türkiye Eğitim Haliç Üniversitesi Meslek Tiyatro, sinema ve dizi oyuncusu, şarkıcı Etkin yıllar 2002-günümüz Kerim Yağcı (d. 10 Haziran 1984, Ankara), Türk oyuncu ve şarkıcıdır. Yaşamı 10 Haziran 1984 tarihinde Ankara'da doğdu. Amatör anlamda oyunculuğa 7 yaşında "Ankara Halkevleri Tiyatrosu" bünyesinde başladı. 1996 yılında İstanbul' a geldi ve amatör oyunculuğa, lise hayatına kadar okul tiyatrosunda devam etti.[1] Mezun olduktan sonra oyunculuğa çeşitli televizyon dizilerinde devam etti. Oyunculuğun yanı sıra müzik ile de ilgilendi ve üniversite öğrenimini Haliç Üniversitesi Konservatuvar Türk Müziği bölümünde devam ettirdi. Filmografisi Diziler Koçum Benim (2002) Ekmek Teknesi (2002-2005) Kınalı Kuzular (2006) Dicle (2007) Fesupanallah (2007) Benim Annem Bir Melek (2008-2009) Şen Yuva (2010) Bulutların Ötesi (2012) Yabancı Gelin (2013) Güzel Köylü (2014-2015) Hanım Köylü (2016) Kalk Gidelim (2017-2020) Filmler Umut Adası (2006) Kelebek (2009) Teslimiyet (2010) Çılgın Kolej (2017) Balayı Olayı (2023) Tiyatro oyunları Yaşasın Barış (2006) Masa Masalları (2009) Ömürsün Doktor (2011-2012) Yalan İçinde Yalan (2012) Albümleri A Ah Nayim Nayim Ahçiği Yolladım Urum Eline Al Almayı Daldan Al (Elazığ) Al Yanaktan Al Yanaktan Aynam Düştü Belimden Aş Yedim Dilim Yandı B Bahçaya İndim ki Bebeğin Beşiği Çamdan (Elazığ) Ben Ağlarım Zarı Zarı Bir Of Çeksem Karşıki Dağlar Yıkılır Bir Taş Attım Çaya Düştü (Elazığ) Bir Şûh-i Sitemkâr Yine Saldı Beni Derde Bizim Bağın Kıracı Bizim Dağlar Bu Dere Baştan Başa Bülbülüm Bağ Gezerim C Canım Kırat Gözüm Kırat Civan Saçın Örmezler D Dağlar Dağımdır Benim (Elazığ) Dağlarda Meşelerde Demedi Yar Demedi Değirmen Sala Benzer Duman Almış Mezarımın Üstünü E Evimin Önü Evlek Evleri Görünüyor Evleri Uçta Yârim Evlerinin Önü Lale Bağıdır (Elazığ) G Gelin Oldum Gelinliğim Bilmedim Görmedim Alemde Güle Gider Hoğu'ya H Hafo’mun Evi Kaya Başında Havada Bulut Yok Bu Ne Dumandır Havuz Başının Gülleri (Elazığ) Hüseynik'ten Çıktım Şeher Yoluna I Iğiki'nin Dört Etrafı Bahçalar K Kalede Kavun Yerler Kar mı Yağmış Şu Harput'un Başına Kara Erük Karanfil Ekilende Karşı Dağlar Meşeli Kaşları Oydu Beni Kaşların Karesine Kaşların Keman Senin Kevengin Yollarında Koçari Köğengin Ellerinde M Mendilim İşle Yolla Mendilimde Hare Var (Elazığ) Mest-i Nazım Meteristen İneydim Meşelidir Bizim Dağlar N Ne Feryad Edersin Divane Bülbül Necibe'nin Kaşları Kare Niçin Yanıma Gelmezsin O O Yanı Pembe Oy Akşamlar Akşamlar P Pencereden Bir Daş Geldi S Samancılar Saman Çeker Saray Yolu Sinemde Bir Tutuşmuş Yanmış Ocağ Olaydı T Telgrafın Tellerini Arşınlamalı Tevekte Üzüm Kara V Vardım Baktım Demir Kapı Sürgülü Y Yara Benden Yara Benden Yel Eser Kum Savrulur Yeşil Yaprak Arasında Yoğurt Koydum Dolaba Yoğurt Koydum Dolaba (Elazığ) Yüksek Minarede Kandiller Yanar Ç Çatal Kaya Alınmaz Çayda Çıra Yanıyor Çayın Öte Yüzünde Çerkez Hasan Türküsü İ İkide Keklik Bir Derede İmanımda Ötüyor (Elazığ) İndim Yarin Bahçesine Gül Açılmış Gül Güle İndim Yârin Bahçesine Gül Dibinde Gül-i Ter İstanbul'da Bir Kız Sevdim Ermeni Ş Şu Fırat’ın Suyu Akar Serindir
1 note
·
View note
Text
HAYVANLARA YÖNELİK KAYNAK KILAVUZU
KAZ
Ayrıca bakınız: Turna, kuğu İlgili hayvanları Ördek, ak balıkçıl, balıkçıl, sülün
Elementler: Hava ve su
Yaratıcı
Içgüdüsel
Cömert
Kazlarla Karşılaştığınızda Hatırlanması Gereken Öğretiler
Eski Mısır'dan bir efsanede, tüm dünyanın kozmik bir kaz yumurtasından doğduğu söylenir. Diğer Mısır mitlerinde, Bü yük Kıkırdayan olarak bilinen dünya tanrısı Geb'in yumurtladığı bir kaz yumurtasından doğan güneşti. Neredeyse tüm hayvan yaşamı bir tür yumurtadan kaynaklanır, bu nedenle büyük kaz yumurtasının yaratılışın kendisinin bir sembolü haline gelmesi mantıklıdır, Kaz, akrabası kuğu ile birlikte aynı zamanda son derece koruyucu bir ebeveyndir ve kaz ilacı bize dünyadaki tüm canlılarla ortak ebeveynliğimizi hatırlatır.
Folklorda, altın kaz yumurtası hikâyeleri genellikle açgözlülüğe karşı uyarır. Tüm hikâyelerde olduğu gibi, Toltek şamanları olası evcilleştirmeyi iş başında inceler. "Altın yumurtlayan tavuğu öldürmek, aynı anda çok fazla hazine arayarak, size zaten sağlanan günlük hazineyi kaybedeceğiniz anlamına gelir.Ama belki de kaz yumurtası maddi zenginlikle değil, yaratıcılığın kendisi ve yeni yaşam dürtüsü ile ilgilidir. Bu durumda, bırakılan her yumurta altın veya değerli olabilir ve yumurtlayabileceğimizi de ide hatırlayabiliriz: hayatınızın her günü bir merak ve güzellik duygusuyla yaratabiliriz.
Kazlar ve diğer su kuşları hayatlarının büyük bir kısmını ya zın ılıman, kışın ise daha sıcak bir iklime sahip iki yer arasın da geçirirler. Kazlar her zaman göç etme zamanının geldiğini bilirler ve havaya yükselerek ünlü V formasyonlarına geçerler. Onlar giderken, korna sesleri bize kışın çok geride olmadığını
hatırlatıyor. Ne zaman gideceğini bilmek güçlü bir kaz ilacıdır. Yerli kazlar insanlar tarafından yiyecek olarak yetiştirilmiş. tüyleri yazı yazmak ve yatak olarak kullanılmıştır. Bazen hay van ilişkilerimizin bu evcilleştirilmiş yönlerini düşünmek zor olabilir ve konunun gerçeğini sürekli olarak kendiniz incelemek şamanik uygulamanın bir parçasıdır.
Her halükarda, hayvan armağanlarından yararlandığımız herhangi bir ilişkinin başlangıç noktasının derin şükran olduğuna inanıyorum. Günlük eylemlerimizle ve derin ruhsal ve törensel yollarla hayvan yaşamını onurlandırabiliriz. Bu, birbirine bağlı bir yaşam ağı içinde yaşamanın zorluğu ve ayrıcalığıdır. Yaşayan dünyaya ne tür hediyeler veriyoruz? Nasıl cömertiz? Bir bütün olarak ağa ne katkıda bulunuyoruz?
Dikkate Alınacak Sorular
Hayatınızın doğal olarak sona eren bir yönü var mı? Bu kutsal sonu işaretlemenin ve geçen zamanı onurlandırmanın bazı yolları nelerdir?
Hayatınızda beklenmedik bir hediye aldığınız bir an oldu mu? Onu tamamen, açık bir kalple almak için kendinize izin verdiniz mi? Kendi hediyenizi sunarak bu cömertlik enerjisini nasıl ileriye taşıyabilirsiniz?
Kazın Ruhunu Çağırmak
Mevsim doğru olduğunda, önümüzdeki sezon için farklı bir iklime doğru kanat çırpan bir kaz sürüsüne bir göz atıp ya kalayamayacağınıza bakın. Korna çığlıklarını dinleyin ve atalardan kalma bilgilerle gezinerek ve doğal dünyadan ipuçları alarak yolculuklarının nasıl olabileceğini hayal edin. Kendinizi, büyük bir değişimi başlatmak için sezgiyle itilen ve çekilen bu büyük kuşlardan birinin vücudunda hayal etmeye çalışın. Kendi sezgimizi çürük veya güvenilmez olarak düşünebiliriz, ancak kazlar onlarınkini görmezden gelmeyi seçerse ne olur? Mevsimi olmayan, beslenmenin, sıcaklığın ve cemaatin olmadığı bir yerde kalırlardı. Kendi sezgimizi görmezden geldiğimizde veya bastırdığımızda, aynı şekilde kendimizi ölümcül bir tehlikeye atıyor olabiliriz.
Bu dersin size iyi hizmet edeceği zamanları kendi hayatınız da düşünüp düşünemeyeceğinize bakın. Zor bir değişim veya geçişle boğuşuyorsanız, içinizdeki o küçük sesi dinlemenize yardım etmesi için kazın ruhunu çağırın. Size daha verimli ve besleyici yerlere doğru büyük bir yolculuğa başlamanın doğru zamanının geldiğini söylüyor olabilir.
Kaz Enerjisi için Bir Dua
Gıcırdayan kazlar, yeni fırsatlar doğuruyor, yaratma gücünü elinde tutuyor, kendi sezgilerimi dinlememe, uçmak için doğru zamanı kalbimde bilmeme yardımcı oluyor.
DON JOSE RUİZ bir sevdanın peşine düşmüş bir hikaye ben burdayım olmak burda öğrenmem gereken nedir umarım iyi bir yolculuk olur
1 note
·
View note
Text
Fscongress 2023-Hopa Kongresi’nde Teknoloji Transferinin 21. Yüzyıldaki Stratejik önemi ve Zorluklarını Ele Aldım…
Artvin Çoruh Üniversitesi Hopa İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nin 19-21 Ekim 2023 tarihlerinde Fiscaoeconomia Dergisi ile ortaklaşa düzenlediği FSCONGRESS 2023 Uluslararası Sosyal Bilimler Kongresi’nde “Dünya Ekonomisinde Yeni Uçan Kazlar Hipotezi: Teorik Tartışmalar Ve Politika Yansımaları” adlı bir bildiri sundum. Doğu Asya’da 20. Yüzyılda gerçekleşen başarılı sanayileşme ve kalkınma…
View On WordPress
0 notes
Text
Muhabbet kuşları, devekuşları, kazlar, güvercinler, flamingolar, bütün kuşlara aşığım!!! Bütün🖤🖤🖤
0 notes
Text
Bir karıncaya göre; arslan, kaplan ve çıngıraklı yılan şefkatli ve iyi huylu hayvandır. Ördekler ve kazlar ise yırtıcı hayvanlardır, her şey sizin görüşünüze bağlıdır.
Alıntı
0 notes
Text
Kyoto Japon Parkı
Kyoto Japon Parkı, Konya'nın Selçuklu ilçesinde bulunan sakin ve huzurlu bir kaçış noktasıdır. Bu benzersiz park, Japon mimarisinin zarif güzelliği ile doğanın büyüleyici yönlerini bir araya getiriyor. Hem yerel halk hem de şehre gelen turistler için dinlence ve yaşam alanı olarak hizmet veriyor. Park, Konya Büyükşehir Belediyesi ve Kyoto Şehri Belediyesi arasında imzalanan kardeş şehir anlaşması sonucunda inşa edildi ve şehre farklı bir hava katmayı başardı. 36 bin metrekarelik geniş bir alana yayılan park, Türkiye'nin en büyük Japon parklarından biri olarak öne çıkıyor.
Doğanın İçinde Mükemmel Bir Mekan
Kyoto Japon Parkı Doğanın İçinde Mükemmel Bir Mekan Kyoto Japon Parkı, Japon bahçe estetiği ile bezenmiş muhteşem bir göle ev sahipliği yapmaktadır. Bu gölde özgürce dolaşan kuğu ve kazlar, parkın doğal güzelliğini tamamlar. Özellikle Selçuk Üniversitesi öğrencileri için mezuniyet fotoğrafları çekmek için popüler bir mekandır. Park, ziyaretçilere rahatlatıcı bir atmosfer sunar. Japon mimarisiyle süslenmiş yapılar ve çevresinde yer alan çiçekler ve ağaçlar, adeta bir Japon şehrindeymişsiniz hissi uyandırır.
Ziyaret Saatleri ve Giriş Ücreti
Kyoto Japon Parkı'na giriş tamamen ücretsizdir. Ancak park içindeki restoranın açılış ve kapanış saatlerine dikkat etmelisiniz. Parka sabah 08.00'den itibaren girebilir ve gece 23.00'e kadar keyifli vakit geçirebilirsiniz.
Lezzet Dolu Bir Deneyim: Kyoto Japon Parkı Restoranı
Parka geldiğinizde, burada bulunan KAFEM adlı restoranda hem yerel Konya mutfağının hem de Japon mutfağının eşsiz lezzetlerini deneyebilirsiniz. Fajita, Suşi, Etliekmek ve Höşmerim gibi çeşitli seçenekler bulunmaktadır. Her hafta sonu düzenlenen açık büfe kahvaltı ise farklı lezzetleri tatmak isteyenler için ideal bir seçenektir.
Nasıl Gidilir?
Kyoto Japon Parkı, Konya'nın merkezi kabul edilen Alaaddin Tepesi'ne yaklaşık 13 km mesafede bulunur. Parka özel aracınızla gitmek isterseniz, İstanbul Yolu'nu takip ederek parkı sağınızda görene kadar devam edebilirsiniz. Toplu taşımayı tercih edenler için tramvay da bir seçenektir. Selçuk Üniversitesi yönüne giden tramvaya binip Kyoto Japon Parkı durağında inerek parka kolayca ulaşabilirsiniz. Kyoto Japon Parkı, doğanın güzelliklerini keşfetmek, harika yemeklerin tadını çıkarmak ve huzur dolu anlar yaşamak isteyen herkes için mükemmel bir mekan sunar. Şehrin gürültüsünden kaçmak ve benzersiz bir deneyim yaşamak için bu parkı ziyaret etmeyi düşünebilirsiniz. Keyifli vakit geçirebileceğiniz Gezilecek Yerler listesine Fiyatı Nedir üzerinden ulaşabilirsiniz. Dubai’ye Gitmek Ne Kadara Mal olur? Juan Valdez Fiyatları Burundi Ülke Rehberi Miss Pizza Menü Fiyatları Read the full article
0 notes
Video
#VEFALI #KAZLAR #Komşu #Kazları #Almadan #Otlağa #Gitmiyorlar (Karagöz Kuyumculuk Haznedar) https://www.instagram.com/p/CQONXoVHwdJ/?utm_medium=tumblr
1 note
·
View note