#kaza nedenleri
Explore tagged Tumblr posts
Text
Mısır'da Tren Kazası: Minya'da En Az 20 Yaralı
Mısır Sağlık Bakanlığı, ülkenin güneyindeki Minya kentinde meydana gelen tren kazasında en az 20 kişinin yaralandığını bildirdi. Olay, Asvan-Kahire seferini yapan bir trenin, iki vagonlu bir lokomotif tarafından çarpması sonucu gerçekleşti. Kazanın ardından olay yerine sağlık ekipleri sevk edildi ve yaralılar, en yakın hastanelere kaldırılarak tedavi altına alındı. Ulaştırma Bakanı’ndan…
#Asvan-Kahire#güvenlik önlemleri#kaza nedenleri#Mısır#Minya#sağlık ekipleri#tren kazası#Ulaştırma Bakanı#yaralı
0 notes
Text
HAVA HABER - DEVASA+ (4)
Havahaber.com: Pilot Maaşları, Uçak Kazaları ve Tarihi Olaylar
Havacılık dünyası, pilot maaşları, uçak kazaları ve tarihi olaylar gibi konularda geniş bir yelpazede önemli bilgiler içermektedir. Havahaber, bu konulara dair güncel haberleri ve derinlemesine analizleri ile okuyucularına zengin bir içerik sunmaktadır.
Pilot Maaşları: Pilot maaşları, havacılık sektöründe merak edilen konuların başında gelir. Pilotların maaşları, deneyimleri, görev aldıkları uçak türleri ve havayolu şirketlerinin politikalarına bağlı olarak değişkenlik gösterir. Hava haber ile pilotlar ne kadar maaş alıyor, sektördeki güncel maaş trendleri, pilotların kariyer basamakları ve sektördeki en iyi ödeme yapan havayolu şirketleri hakkında merak ettiğiniz konulara cevap bulabilirsiniz.
Uçak Kazaları: Uçak kazaları, havacılık sektörünün en hassas ve önemli konularından biridir. Havahaber, güncel uçak kazası haberlerini ve kapsamlı analizleri sunarak okuyucularını bu konuda bilgilendirir. Site uçak kazaları, sektördeki güvenlik önlemleri, kaza nedenleri ve alınan tedbirler hakkında önemli içerikler içerir. Havacılık tarihindeki en büyük uçak kazaları, sektörde derin izler bırakan trajik olaylardır. Havahaber.com ile en büyük uçak kazaları, tarihi olaylar, kaza nedenleri ve bu kazalardan çıkarılan dersler hakkında bilgilere ulaşabilirsiniz.
Havahaber.com, havacılık tutkunlarına, sektör profesyonellerine ve genel okuyuculara yönelik zengin içeriği ile öne çıkan bir platformdur. Sitedeki detaylı içerikleri keşfetmek için ziyaret edebilirsiniz.
903 notes
·
View notes
Text
adam yazmış; "x sureyi bilmem kaç yüz kez okuyana kaza, bela ve hastalık uğramaz"
kimse de mantık aramamış!
ölümün nedenleri;
1- kaza
2- hastalık
3- intihar
4- öldürülmek
bu durumda kaza ve hastalık uğramayacağına göre!
ölmek için birbirimizi mi öldürecez, yoksa herkes kendini mi
4 notes
·
View notes
Text
Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB): Belirtiler ve Tedavi
Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB), bireylerin yaşamlarında yaşadıkları travmatik olayların ardından ortaya çıkan bir psikolojik rahatsızlıktır. Bu durum, olayın meydana geldiği andan sonra kişide kalıcı etkiler bırakır ve günlük yaşamı ciddi şekilde olumsuz etkiler. TSSB, bireyin ruhsal sağlığını, ilişkilerini ve genel yaşam kalitesini tehdit eden bir durumdur. Bu yazıda, travma sonrası stres bozukluğu (TSSB): belirtiler ve tedavi hakkında detaylı bilgiler vereceğiz.
Travma Sonrası Stres Bozukluğu Nedir?
Travma Sonrası Stres Bozukluğu Nedir İnsan yaşamı boyunca birçok olumsuz deneyimle karşılaşabilir; bu deneyimler kaygı, korku ve umutsuzluk gibi duygulara yol açabilir. Ancak, bu tür duygular her zaman travma etkisi yaratmaz. Bir olayın travmatik sayılabilmesi için beklenmedik ve ani bir şekilde gerçekleşmesi gerekir. Böyle bir durum sonrası travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) gelişebilir. TSSB, bireylerde farklı belirtilerle kendini gösterebilir. Bazı kişilerde bu belirtiler olaydan hemen sonra ortaya çıkarken, bazılarında ise uzun bir süre sonra gelişebilir. TSSB, genellikle dört ana başlık altında incelenir: Olumsuz Bilişler ve Ruh Hali: Bu durumda, birey travmatik olayı düşündüğünde kendini sürekli suçlama ve umutsuzluk hali içindedir. Yeniden Yaşama: Bu belirti, bireyin yaşadığı travmayı tekrar deneyimlemesidir. Kişi, yaşadığı olayın seslerini duyabilir veya görüntülerini aklında canlandırabilir. Tekrarlayan kâbuslar ve kendini suçlama düşünceleri de bu duruma eşlik edebilir. Kaçınma: Bu durumda, birey travmatik olayı hatırlatacak durumlardan kaçınmaya çalışır. Kişi, olayla ilgili konuşmaktan, hatırlatıcı nesne ve kişilerden uzak durma eğilimindedir. Bu kaçınma durumu sosyal izolasyona da yol açabilir. Artan Uyarılma: Bireyin hissettiği olumsuz duyguların aşırıya kaçmasıdır. Kızgınlık, öfke ve huzursuzluk gibi hisler, normalden daha yoğun hale gelir. İlginizi Çekebilir; Duygusal Zeka ve Mental Sağlık
Travma Sonrası Stres Bozukluğu Belirtileri
TSSB, çeşitli belirtilerle kendini gösterir. Bu belirtiler genellikle üç ana başlık altında toplanabilir: - Yeniden Yaşama (Reexperiencing): Birey, travmatik olayı sürekli olarak aklında tekrar yaşar. Bu durum, kabuslar, anksiyete atakları ve gün içinde aniden olayın zihne gelmesi şeklinde kendini gösterebilir. Bu yeniden yaşama durumu, kişinin ruh halini bozarak günlük yaşamını etkiler. - Kaçınma (Avoidance): Kişi, travmayı hatırlatacak her türlü durumdan, yerden veya insanlardan kaçınma eğilimi gösterir. Bu kaçınma davranışı, sosyal yaşamdan uzaklaşmaya ve izolasyona yol açar. Kaçınma, kişinin normal yaşantısını sürdürebilmesini engeller. - Aşırı Uyarılma (Hyperarousal): TSSB’li bireyler, sürekli bir tehdit algısı içerisinde olurlar. Bu durum, uyku bozuklukları, sinirlilik hali, konsantrasyon güçlüğü ve ani öfke patlamaları ile kendini gösterir. Aşırı uyarılma durumu, bireyin stres seviyesini artırarak günlük işlevselliğini olumsuz etkiler.
Travma Sonrası Stres Bozukluğu Nedenleri
TSSB, genellikle şiddet içeren olaylar, cinsel saldırı, doğal afetler, savaş veya kaza gibi travmatik deneyimlerin ardından ortaya çıkar. Bu olaylar, bireyde yoğun korku, helplessness (çaresizlik) veya korkutucu olayların etkisi altında kalma hissi yaratır. Kişinin ruhsal durumu, olayın türüne, süresine ve yaşanılan travmanın şiddetine göre değişiklik gösterir. Ayrıca, bireyin geçmişteki psikolojik durumları, destek sistemleri ve olay sonrası yaşadığı stres düzeyi, TSSB gelişiminde önemli rol oynar.
Travma Sonrası Stres Bozukluğu Tanısı
TSSB'nin tanısı, uzman bir ruh sağlığı profesyoneli tarafından konur. Bireyin yaşadığı belirtiler, geçmişteki travmatik olaylar ve mevcut ruh hali göz önünde bulundurularak bir değerlendirme yapılır. Tanı sürecinde, DSM-5 (Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders) kriterleri kullanılır. Bu kriterler, TSSB’nin belirlenmesine yardımcı olur ve doğru tedavi yöntemlerinin belirlenmesini sağlar. İlginizi Çekebilir; ��ş Hayatında Mental Sağlık: Stresle Başa Çıkma Stratejileri
Travma Sonrası Stres Bozukluğu Tedavisi
TSSB tedavisinin amacı, belirtileri azaltmak, tetikleyicilerle başa çıkmayı öğrenmek ve bireyin yaşam kalitesini artırmaktır. Tedavi yöntemleri genel olarak şu şekildedir: Psikoterapi Psikoterapi, TSSB’nin yönetilmesinde en etkili yöntemlerden biridir. Bu süreçte bireylere çeşitli başa çıkma stratejileri öğretilir. Kullanılan bazı psikoterapi türleri şunlardır: - Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT): Problematik düşünceleri ve davranışları tanımak ve düzeltmek için kullanılır. - Maruz Bırakma Terapisi: Güvenli bir ortamda bireyin travmatik anılarıyla yüzleşmesini sağlar. - Psikodinamik Terapi: Bireyin olumsuz duygularını anlamasını ve başa çıkma yollarını bulmasını hedefler. - Grup Terapisi: Benzer deneyimleri paylaşan bireylerin duygularını ifade etmesine olanak tanır. İlaç Tedavisi Doktorlar tarafından önerilen ilaç tedavisi, stres ve kaygı semptomlarını azaltmaya yardımcı olur. Antidepresanlar, ruh halini dengelemeye, uyku sorunlarını gidermeye ve olumsuz düşüncelerin etkisini azaltmaya yardımcı olabilir. Eğer siz de travma sonrası stres bozukluğu belirtileri yaşıyorsanız, bir sağlık kuruluşuna başvurarak bu durumu yönetme yollarını öğrenebilirsiniz. Travma Sonrası Stres Bozukluğu, ciddi bir psikolojik rahatsızlık olup, bireylerin hayatını olumsuz etkileyebilir. TSSB'nin belirtileri ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi sahibi olmak, bu durumu yaşayan bireyler için büyük önem taşır. Belirtiler ortaya çıktığında, mutlaka bir uzmandan yardım alınmalıdır. Psikoterapi ve ilaç tedavisi gibi yaklaşımlar, TSSB'nin etkilerini azaltmada son derece etkilidir. Unutulmamalıdır ki, her bireyin tedavi süreci farklıdır ve en uygun yöntemler uzmanlar tarafından belirlenmelidir. İlginizi Çekebilir; Uykunun Mental Sağlık Üzerindeki Rolü Sosyal Bağlantıların Mental Sağlık Üzerindeki Etkileri Mental Sağlık İçin Beslenme Önerileri Read the full article
0 notes
Text
Burun Estetiği Öncesi Hazırlık Rehberi
Burun estetiği, tıbbi adıyla rinoplasti, burnun şeklini değiştirmek veya işlevsel sorunları düzeltmek amacıyla yapılan bir cerrahi operasyondur. Burun estetiği, estetik kaygılar veya solunum problemleri nedeniyle tercih edilir. Ancak, bu operasyon öncesinde dikkat edilmesi gereken bazı önemli noktalar bulunmaktadır. Burun estetiği öncesi hazırlık rehberi, sizlere, burun estetiği öncesi hazırlık süreci hakkında kapsamlı bilgiler sunulacaktır.
Burun Estetiği (Rinoplasti) Nedir? Kimlere Yapılabilir?
Burun Estetiği (Rinoplasti) Nedir Kimlere Yapılabilir Burun estetiği, diğer adıyla rinoplasti, burunun şeklini ve yapısını değiştirmek amacıyla uygulanan cerrahi bir operasyondur. Bu işlem, burunun estetik görünümünü iyileştirmek veya işlevsel sorunları gidermek için yapılır. Burun Estetiği Yaptırmanın Nedenleri Burun estetiği, çeşitli nedenlerle tercih edilebilir: - Yaralanma veya Travma Sonuçları: Kaza, yaralanma veya travma sonucu burunda oluşan deformitelerin düzeltilmesi amacıyla rinoplasti yapılabilir. - Doğum Kusurları: Doğuştan gelen burun şekli bozuklukları veya yapısal kusurların düzeltilmesi için burun estetiği uygulanabilir. - Solunum Problemleri: Burundaki anatomik sorunlar nedeniyle yaşanan solunum güçlüklerini gidermek ve nefes almayı kolaylaştırmak için rinoplasti tercih edilebilir. Bazı durumlarda, hem estetik kaygılar hem de solunum sorunları rinoplasti kararının arkasındaki nedenler olabilir.
Burun Estetiği Öncesi Hazırlık
Burun Estetiği Öncesi Hazırlık Burun estetiği öncesinde hazırlık aşamaları aşağıdaki gibidir: - Ameliyat Öncesi Danışma Süreci: Burun estetiği düşünen kişilerin ilk adımı, uzman bir cerrahla danışma sürecine girmektir. Dr. Uğur Harputluoğlu gibi deneyimli bir cerrahla yapılacak görüşmeler, ameliyatın beklentilerinizi karşılayıp karşılamayacağını belirlemek için kritik öneme sahiptir. Danışma sırasında, cerrahınız burnunuzun mevcut durumunu değerlendirecek ve ameliyatın sonucunda nasıl bir görünüme sahip olabileceğinizi size açıklayacaktır. Bu aşamada, ameliyatla ilgili tüm sorularınızı sormaktan çekinmeyin. - Sağlık Durumunun Değerlendirilmesi: Rinoplasti öncesinde, cerrahınız sizin genel sağlık durumunuzu değerlendirecektir. Bu değerlendirme, ameliyat sırasında ve sonrasında oluşabilecek komplikasyon risklerini azaltmak için yapılır. Sağlık durumunuzun rinoplasti için uygun olup olmadığını belirlemek amacıyla çeşitli testler ve muayeneler gerçekleştirilir. Özellikle sigara kullanımı gibi faktörler, ameliyatın başarısını etkileyebileceği için bu tür alışkanlıklar konusunda cerrahınızı bilgilendirmeniz önemlidir. - Ameliyat Öncesi Planlama: Burun estetiği ameliyatı öncesinde, cerrahınızla birlikte ameliyatın detaylarını planlamalısınız. Bu planlama sürecinde, ameliyat sırasında yapılacak müdahaleler, kullanılacak teknikler ve ameliyat sonrası iyileşme süreci hakkında bilgi sahibi olmanız gerekmektedir. Dr. Uğur Harputluoğlu, hastalarının ameliyat öncesi ve sonrası süreç hakkında detaylı bilgilendirilmesini önemsemektedir. Ameliyat planlaması sırasında, ameliyatın ne kadar süreceği, hastanede ne kadar kalacağınız gibi detayları da öğrenmelisiniz. - Ameliyat Öncesi Diyet ve İlaç Kullanımı: Rinoplasti öncesinde, diyetinize ve ilaç kullanımınıza dikkat etmeniz gerekebilir. Ameliyat öncesinde kan sulandırıcı ilaçların kullanımı durdurulmalıdır. Bu tür ilaçlar, ameliyat sırasında kanama riskini artırabileceğinden, cerrahınızın talimatlarına uymalısınız. Ayrıca, ameliyat öncesinde sağlıklı bir diyet benimsemek, vücudunuzun iyileşme sürecine katkı sağlayacaktır. - Sigara ve Alkol Kullanımının Bırakılması: Sigara ve alkol kullanımı, rinoplasti ameliyatı öncesi ve sonrası iyileşme sürecini olumsuz etkileyebilir. Sigara, ameliyat sonrası iyileşmeyi yavaşlatabilir ve enfeksiyon riskini artırabilir. Alkol ise kanama riskini artırabileceğinden, ameliyat öncesinde en az iki hafta boyunca sigara ve alkol tüketiminden kaçınılması önerilmektedir. Dr. Uğur Harputluoğlu, hastalarına ameliyat öncesi bu alışkanlıkları bırakmalarını şiddetle tavsiye etmektedir. - Ameliyat Günü Hazırlıkları: Burun estetiği ameliyatı günü yaklaştığında, bazı hazırlıklar yapmanız gerekmektedir. Ameliyat gününde rahat kıyafetler giymek, ameliyat sonrası konforunuzu artıracaktır. Ayrıca, ameliyat öncesinde cerrahınıza herhangi bir alerjiniz veya ilaç hassasiyetiniz varsa bu bilgiyi mutlaka paylaşmalısınız. Ameliyat öncesi son öğününüzü cerrahınızın belirlediği saatten önce yapmalı ve ameliyat günü herhangi bir yiyecek veya içecek tüketmemelisiniz. - Ameliyat Sonrası İyileşme Süreci: Rinoplasti sonrası iyileşme süreci, hastanın dikkatli bir şekilde takip etmesi gereken bir süreçtir. Ameliyat sonrası ilk birkaç gün, şişlik ve morluklar yaşanabilir. Bu süreçte, başınızı yüksek tutarak uyumak ve doktorunuzun verdiği ilaçları düzenli kullanmak iyileşme sürecine olumlu katkı sağlar. Dr. Uğur Harputluoğlu, hastalarına iyileşme süreci boyunca dikkat etmeleri gereken hususlar hakkında detaylı bilgi sağlamaktadır. - Ameliyat Sonrası Kontroller: Burun estetiği ameliyatı sonrasında, cerrahınızla düzenli olarak kontrol randevuları planlamalısınız. Bu kontroller, iyileşme sürecinizin sağlıklı bir şekilde ilerlediğinden emin olmak için gereklidir. Cerrahınız, ameliyat sonrası burnunuzun nasıl şekillendiğini ve iyileşme sürecinizin nasıl devam ettiğini takip edecektir. Kontroller sırasında herhangi bir komplikasyon belirtisi fark ederseniz, bu durumu derhal cerrahınıza bildirmeniz önemlidir. "Burun Estetiği Öncesi Hazırlık Rehberi" gibi diğer içeriklerimiz için sağlık kategorisine göz atabilirsiniz. Burun estetiği ameliyatı, estetik ve fonksiyonel iyileştirmeler sağlamak amacıyla yapılan önemli bir cerrahi müdahaledir. Dr. Uğur Harputluoğlu gibi uzman bir cerrahla yapılacak kapsamlı bir danışma ve hazırlık süreci, ameliyatın başarısı için kritik öneme sahiptir. Rinoplasti öncesinde ve sonrasında dikkat edilmesi gereken bu rehber, ameliyat sürecini daha rahat ve sorunsuz geçirmenize yardımcı olacaktır. Ameliyat öncesi tüm detayları dikkatle planlayarak ve cerrahınızın önerilerine uyarak, burun estetiği sürecini başarılı bir şekilde tamamlayabilirsiniz. İlginizi çekebilir: Op. Dr. Uğur Harputluoğlu Yorumları Erkekler İçin Genç Kalmanın Formülü: Asterocoll Man’s ve Yaşam Tarzı ��nerileri DentVital’in Yeni Adresinde Sunulan Gelişmiş Diş Sağlığı Hizmetleri Read the full article
0 notes
Text
Ehliyet alırken yapılan psikolojik test yeterli mi?
https://pazaryerigundem.com/haber/184463/ehliyet-alirken-yapilan-psikolojik-test-yeterli-mi/
Ehliyet alırken yapılan psikolojik test yeterli mi?
Adrenalin bağımlılığı olan kişilerin riskli davranışlarda bulunma eğilimlerinin diğer insanlara nazaran çok daha yoğun olduğunu belirten uzmanlar, bu tür kişilerin iyi hissedebilmek için adrenalin arayışına girdiklerini söyledi.
İSTANBUL (İGFA) – Uzman Klinik Psikolog Cumali Aydın, tehlikeli şekilde araç kullanan ve kaza yaparak olay yerinden kaçan kişilerin içinde bulundukları psikolojik durumları değerlendirdi.
Bir kazaya sebep olan sürücünün olay yerinden uzaklaşması ve yardım etmek için durmayışının ardında yatabilecek psikolojik etkenleri değerlendiren Uzman Klinik Psikolog Cumali Aydın, “Öncelikle yaşanan bu durumu psikolojik bir sorunla izah etmek, yaşanan durumu açıklamak için yeterli olmayabilir. Çünkü kazaya sebep olan kişi ile ilgili herhangi bir kanaate varabilmek için daha fazla bilgiye ihtiyaç gerekmektedir.” dedi.
Bir kişinin kaza yerinden kaçmasının pek çok nedene bağlı olabileceğini belirten Cumali Aydın, bu nedenleri şöyle sıraladı:
“Kazayı gerçekleştiren kişi ceza almaktan ya da kaza sonrası kendisine saldırılmasından korkmuş ve bu nedenle kaçmış olabilir. Bununla birlikte madde ya da alkol etkisi altında olabilir bu nedenle yaptığı davranışın sonucunu umursamamış ya da farkına dahi varmamış olabilir. Kazaya neden olan kişiyi, kişilik özellikleri açısından değerlendirecek olursak, bu kişi vicdan ve empatiden yoksun psikopat kişilik özellikleri taşıyor olabilir. Ayrıca kazayı gerçekleştiren kişinin yaşı da (18 yaş altı) göz önünde bulundurulması gereken önemli bir faktördür. Bu yaşlardaki kişiler riskli davranışlar sergilemeye daha yatkın olabilirler. Yaptıkları davranışların olası sonuçlarını değerlendirmede daha zayıf olabilirler. Bu durum da bu kişilerin hız yapmak, trafikte makas atmak gibi riskli davranışlar sergilemelerini daha olası kılabilmektedir.”
EHLİYET ALIRKEN YAPILAN PSİKOLOJİK TEST YETERLİ Mİ?
Kişilerin ehliyet talebinde bulunduklarında pek çok parametrenin bulunduğu psikiyatrik muayeneden geçtiklerini hatırlatan Uzman Klinik Psikolog Cumali Aydın, “Bu parametrelerle, sürücü adayının zeka durumunun ne düzeyde olduğu, bunama, narkolepsi ya da epilepsi gibi nörolojik problemlerinin olup olmadığı, şizofreni ve bipolar gibi psikiyatrik bozukluk olup olmadığı, dürtü denetim problemi olan aşırı fevri kişilik yapısına sahip olup olmadığı, bununla birlikte alkol ve madde kullanımının olup olmadığı gibi hususlar denetlenir.” bilgisini verdi.
Psikiyatrik muayenenin oldukça detaylı ve yeterli olduğunu belirten Cumali Aydın, ancak bu değerlendirmenin ne kadar sağlıklı yapıldığı ve kriterlere dikkat edilip edilmediğinin asıl üzerinde durulması gereken nokta olduğuna dikkat çekti: “Özetle muayenenin yeterliliğinden ziyade ehliyet alım sürecinde uygulanan prosedürlerin ne kadar sağlıklı uygulandığı ve gerekli denetimlerin sağlanıp sağlanmadığı konusu üzerinde durulması daha sağlıklı olacaktır.”
RİSKLİ DAVRANIŞLARDAN ÖNCE ‘DUR-DÜŞÜN-HAREKETE GEÇ’ TEKNİĞİ KULLANILMALI
“Adrenalin bağımlılığı olan kişilerin eylemleri incelendiğinde riskli davranışlarda bulunma eğilimlerinin diğer insanlara nazaran çok daha yoğun olduğu görülmektedir.” diyen Uzman Klinik Psikolog Cumali Aydın, adrenalin bağımlılarında adrenalin ve ruhsal açıdan iyi oluş arasında ilişki olduğunu dile getirdi. Bu tür kişilerin iyi hissedebilmek için adrenalin arayışına girdiklerinin görüldüğünü ve adrenalin artışına neden olacak pek çok aktivitede bulunduklarını da ifade eden Cumali Aydın, “Hızlı araba kullanmak, paraşütle atlamak, dövüş sporlarıyla ilgilenmek, iş yaşamlarında riskli kararlar almak ve kumar oynamak gibi davranışlar bu davranışlara örnek olarak gösterilebilir.” dedi.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Text
İş Güvenliğinde Tehlikeli Hareketler
Yaşanan iş kazaları ve iş cinayetleri, iş güvenliği sorumlularının özellikle “Tehlikeli Hareketler” üzerinde yoğunlaşmalarının gereğini açıkça göstermektedir Bir işletmede yürütülecek iş güvenliği çalışmalarında göz önünde tutulması ve dikkate alınması gereken kurallara iş güvenliği temel prensipleri denir. Bu prensipler bilimsel bir çalışma çerçevesinde yürütüldüğü takdirde istenilen sonuçlar elde edilebilir. Bu prensipler aşağıdaki bölümlerde anlatılmıştır. Tehlikeli Hareket ve Tehlikeli Durumların Önlenmesi
İş güvenliği ilmi, kazaların önlenmesi çalışmasında kaza zincirinin 3. halkası olan “Tehlikeli Hareket ve Tehlikeli Durumu” asli faaliyet alanı olarak benimser. Bu durum, kaza zincirinin en zayıf halkasıdır. Çünkü 1. ve 2. halkalar insan ve insanın doğası ile ilgili hususlardır ve iş güvenliği bilimince insan ile uğraşmanın etkili sonuçları olmayacağı kabul edilir. Bu nedenle iş güvenliği sorumlularının ilk yapacağı iş “Tehlikeli Hareket ve Tehlikeli Durumu” tespit ederek bunları ortadan kaldırılmasını sağlamak olmalıdır. İş Güvenliğinde Tehlikeli Hareketler İş Kazalarının 'i Tehlikeli Hareketlerden, % 10'u Tehlikeli Durumlardan, %2si Kaçınılmaz (Sebebi Bilinmeyen) Hareketlerden Kaynaklanmaktadır Bu prensip, iş güvenliği sorumlularının özellikle “Tehlikeli Hareketler” üzerinde yoğunlaşmalarının gereğini açıkça göstermektedir ; - İş ekipmanını, kullanılması konusunda eğitim almadan kullanmak - Araç ve ekipmanları imalatçı talimatları doğrultusunda kullanmamak, tehlikeli şekilde kullanmak, emniyetsiz taşıma, yükleme, istifleme yapmak - Acele etmek, tehlikeli yerlerden gitmek, gereksiz hızlı çalışmak - İkaz ve uyarılara uymamak - Hatalı pozisyonlar, emniyetsiz vaziyet alma - İşyeri ve iş disiplinine uymamak - ��şin gerektirdiği Kişisel Koruyucu Donanımlar'ı (KKD) kullanmamak - Etrafta dikkatsiz dolaşmak - Başkalarını meşgul etmek - İşleri yasal mevzuatlar ve talimatlar doğrultusunda yapmamak - İş yerindeki tehlikeler hakkında bilgi sahibi olmamak - Gerekli emniyet tedbirlerini almadan çalışmak - Koruyucu emniyet donanımlarını kullanılmaz duruma sokmak - Şaşırma, kızgınlık, üzgünlük, telaş, şakalaşma vb - Tehlikeli yerlerde çalışmak, (askıdaki yükün altı, heyelan dibi vb) Tehlikeli Durumlar, Güvensiz Ortamlar - Arızalı ve bakımsız ekipmanlar ve binalar - Çalışma ortamının darlığı ve sıkışıklığı - Yetersiz uyarı ve ikazlar - İşe uygun eğitimli eleman çalıştırmama - Koruyucusuz ekipmanlar, uygun olmayan koruyucular - Yetersiz havalandırma - Yetersiz ya da fazla aydınlatma - Tehlikeli ortam (tozlu, gazlı, gürültülü vb.) - Düzensiz ortam - Kaygan veya düzgün olmayan zemin - Gerekli yerlerde ve merdivenlerde yetersiz korkuluklar - Kusurlu alet, makine ve teçhizat kullanımı - Emniyetsiz yöntem ve şartlar - Taşeron faaliyetleri Kaza Sonucu Meydana Gelebilecek Zararın Büyüklüğü Kestirilemez, Bu Tamamen Tesadüflere Bağlıdır Yapılan çalışmalar ile kazayı hafif atlatmak değil, kazayı meydana getiren sebeplerin ortadan kaldırılmasına işaret edilmektedir. Yapılan istatistikler kazaların % 50, sinin kolayca önlenebileceğini, % 48, inin ancak etüt ve metotlu bir çalışma ile önlenebileceğini, % 2, sinin de önlenmesinin mümkün olmayacağını göstermiştir. Tehlikeli Hareketlerin Nedenleri İşçinin bünyeden ve yaradılışından gelen şahsi kusurları (dikkatsizlik, laubalilik, umursamazlık) bilgi ve ustalık yetersizliği, fiziki yetersizlik, uygunsuz mekanik şartlar ve fiziki çevre tehlikeli hareketlerin nedenleridir. Kazalardan Korunma Metotları Kazalardan korunma amaçlı yapılan çalışmalar dört grupta toplanabilir: Mühendislik ve Revizyon - Tehlikeli Durumların Bilinmesi, Tehlikelerin Tanımlanması - Tehlikeli Durumların Analizi, Risklerin Değerlendirilmesi - Tedbirlerin Alınması, Kontrol Tedbirlerinin Belirlenmesi - Tedbirlerin Uygulanması - Gerekli Kontrollerin Sağlanması İkna ve Teşvik - Eğitim ve Öğretim Çalışmaları - Çeşitli Yarışmaların Düzenlenmesi - İkaz Levhaları ve Afişler - Propaganda - Ödüllendirme/ Özendirme Ergonomiden Yararlanma Yapılacak işe uygun işçi temini ve çalışanları biyolojik özellikleri ile kabiliyetlerine göre, makine-tesis ve aletleri ergonomi biliminin gerekleri yerine getirilerek geliştirmelidir. Disiplin Kuralları İş güvenliğini sağlamada en son başvurulacak çözüm yolu disiplin tedbirlerine başvurulmasıdır. Kaza Önleme Tedbirleri Kazalardan Korunma Yöntemleri ile Üretim, Maliyet, Kalite Kontrolü Metotları Benzerlik ve Paralellik Arz Eder. İş güvenliğini sağlama metotları ile kalite ve verimlilik çalışmalarında kullanılan yöntemler arasında tam bir paralellik vardır (TS, İSO, EN 9001 1400 1800, OHSAS). İş Güvenliği ile İlgili Çalışmalara, Konulacak Kurallara ve Alınacak Tedbirlere Üst Düzey Yöneticiler Katılmalı ve Sorumluluğa Ortak Olmalıdır. İş Güvenliği çalışmaları, sadece işyerinde bu amaçla görevlendirilen personelin gayret ve çabaları ile sınırlı olmamalıdır. Özellikle üst düzey yöneticilerin İSG çalışmalarına ilgi duymaları ve destek olmaları, diğer çalışanların İSG çalışmalarına pozitif katkısını artıracağı gibi, üst düzey yöneticilerin kendi koydukları kurallara örnek teşkil edecek şekilde uymaları da teşvik edici bir neden olacaktır. Tekniker, Teknisyen, Nezaretçi, Çavuş, Ustabaşı ve Benzeri İlk Kademe Yöneticiler Kazalardan Korunmada En Önde Gelen Personeldir. İşyerinde işçiye en yakın ilk kontrol elemanının iş güvenliğini sağlama çalışmalarındaki önemi ile eğitim, ikna, teşvik ve disiplin çalışmalarının hangi seviyede yoğunlaştırılması gerektiğine işaret edilmektedir. İş Güvenliği Çalışmalarına Yön Veren İnsani Duyguların Yanında, İş Güvenliğinin Sağlanmasında İtici Rol Oynayan İki Mali Faktör Vardır. - Güvenli bir işletmede üretim artıp maliyet düşecektir - Kazalarda meydana gelen zarar, kazaları önlemek için yapılan ödemelerin çok daha fazlası olacaktır. Bu prensipler iş sağlığı ve iş güvenliğinin konusunu, çalışma alanını, konuya yaklaşma tarzını, kurallarını, çözüm yöntemlerini belirleyen temel kabullerdir.
Eğitim ve Sonuç
İş sağlığı ve güvenliği sorumlularının bu durumları dikkate almalarının gerekliliği ortadadır. Hizmet içi kursları veya işbaşı eğitim v.b çalışmalar ile gerçekleşen kazalarla ilgili tehlikeli hareketler, detaylı bilgi verilmesiyle önceden tehlikelerin tanınmasının sağlanması aynı veya benzer hatalarla olacak kazaların önlenmesi amaçlanmaktadır. Ayrıca tehlikeyi öngören çalışanın haber verme duyarlılığı kazandırılarak kaza önlemeyi sağlamak, işletmeyi ve çalışanları daha az kaza ile daha başarılı kılacağı kesindir. Read the full article
0 notes
Text
Kedilerde Göz İltihabı: Nedenleri, Belirtileri ve Tedavisi
Kediler, sevimlilikleri ve bağımsızlıklarıyla evlerimizin vazgeçilmez üyeleridir. Ancak zaman zaman sağlık sorunlarıyla karşılaşırlar. Göz iltihabı da bu sorunlardan biridir. Kedilerde görülen göz iltihabı, ciddiye alınması gereken bir durumdur ve hızlı bir şekilde tedavi edilmelidir.
Nedenler
Kedilerde göz iltihabının birden fazla nedeni vardır. En yaygın nedenler arasında şunlar bulunur:
Enfeksiyonlar: Bakteriyel veya viral enfeksiyonlar, göz iltihabına yol açar. Özellikle Chlamydia ve herpes virüsü, kedilerde göz enfeksiyonlarının yaygın nedenlerindendir.
Allerjiler: Kediler de insanlar gibi allerjilere tepki verirler. Toz, polen, evcil hayvan döküntüleri gibi çevresel faktörler göz iltihabına sebep olur.
Göz Yaralanmaları: Kaza, çarpma veya tırmalama gibi yaralanmalar sonucunda gözde tahriş veya enfeksiyon meydana gelir.
Konjonktivit: Göz yüzeyini kaplayan konjonktiva tabakasının iltihaplanması sonucu konjonktivit gelişebilir. Bu durum gözde kızarıklık, şişme ve akıntıya neden olur.
Belirtiler
Kedilerde göz iltihabının belirtileri genellikle fark edilmektedir. Bazı yaygın belirtiler şunlardır:
Gözlerde kızarıklık ve şişme
Göz çevresindeki tüylerde dökülme veya lekelenme
Göz akıntısı veya burun akıntısı
Gözlerde bulanıklık veya çapaklanma
Göz kapaklarında zorlanma veya kapanma
Gözlerde kaşıntı veya tahriş belirtileri (sık sık ovma)
Tedavi: Kedinizde göz iltihabı belirtileri fark ederseniz, bir veteriner hekime danışmanız önemlidir. Veteriner, doğru teşhis koyarak uygun tedavi yöntemini önerecektir. Tedavi genellikle şunları içerir:
İlaçlar: Veterineriniz, enfeksiyon varsa antibiyotik veya antiviral ilaçlar önerebilir. Göz damlaları veya merhemler sıklıkla kullanılmaktadır.
Temizlik: Gözleri temizlemek için özel solüsyonlar veya pamuklu pedler kullanabilirsiniz. Ancak bu işlemi veterinerinizin önerdiği şekilde yapmalısınız.
İyileşmeyi Desteklemek: Kedinizin sağlığını desteklemek için dengeli bir beslenme sağlamak, suyun sürekli temiz ve taze olduğundan emin olmak önemlidir.
Unutmayın ki göz iltihabı, erken teşhis ve tedavi ile genellikle başarılı bir şekilde tedavi edilecektir. Kedinizin göz sağlığını korumak için düzenli veteriner kontrollerini aksatmamanız önemlidir.
Detaylı bilgi için;
Detaylı Bilgi için
📞 0506 929 35 10
🌐 https://univet.com.tr📍 Fenerbahçe, Fenerli Reis Sk. No:6/1, 34726 Kadıköy/İstanbul
0 notes
Text
Sitemizde, Bursa'da yaşanan güncel gelişmeleri takip edebilir, en son haberlere kolayca erişebilirsiniz. Bursa'nın ekonomik gelişmeleri, şirketlerle ilgili haberler, trafik durumu, hava şartları, kaza haberleri ve daha birçok konuda bilgiler sunuyoruz. Sitemizdeki trafik sıkışıklığı hakkında güncel bilgilere, trafik kazalarının nedenleri ve sonuçlarına dair detaylı haberlere ulaşabilirsiniz. Ayrıca, Bursaspor ve diğer spor kulüpleriyle ilgili haberler ve maç sonuçlarını da buradan takip edebilirsiniz. Bizimle kalın, Bursa son dakika haberleri takip etmek için Başka Gazete'yi tercih edin.
0 notes
Text
Çocuklarda Kafa Travması ve İlk Yardım
Çocuklarda kafa travması, tüm yaş gruplarında görülebilen ancak özellikle küçük çocuklarda, sporcularda ve yaşlı erişkinlerde yaygın olan bir sağlık sorunudur. Kafa yaralanmaları, başın veya vücudun hızlı bir şekilde hareket etmesine neden olan bir çarpma, darbe veya sarsıntı sonucunda oluşabilir. Kafa yaralanmalarının şiddeti, küçük (dinlenme ve ağrı kesici gerektiren) ila ciddi (tepkisiz hale gelen ve tıbbi bakım gerektiren) arasında değişebilir. Kafa yaralanmalarının en sık görülen türü beyin sarsıntısıdır. Beyin sarsıntısı, kafatasının içindeki beyne zarar veren bir travmadır. Beyin sarsıntısı belirtileri, değişken olabilir ve her zaman hemen fark edilmeyebilir. Bu nedenle, kafa yaralanması geçiren çocukların dikkatli bir şekilde gözlenmesi ve gerekli durumlarda ilk yardım uygulanması hayati önem taşır. Bu makalede, çocuklarda kafa yaralanmalarının nedenleri, belirtileri, önlenmesi ve ilk yardım yöntemleri hakkında bilgi verilecektir. Çocuklarda Kafa Travmasının Nedenleri Çocuklarda kafa Travmasının en yaygın nedenleri şunlardır: - Düşme: Çocuklar, meraklı ve hareketli oldukları için düşme riski taşırlar. Özellikle bebekler ve yürümeye başlayan çocuklar, yüksek yerlerden düşebilir veya başlarını sert bir yere çarpabilirler. - Trafik kazaları: Çocuklar, araba veya bisiklet ile seyahat ederken kaza geçirebilir veya yayın olarak karıştıkları kazalarda kafa yaralanması alabilirler. Emniyet kemeri veya kask kullanımı bu riski azaltabilir. - Spor ve oyun aktiviteleri: Çocuklar, futbol, basketbol, bisiklet, kaykay gibi spor ve oyun aktiviteleri sırasında başlarına darbe alabilir veya düşebilirler. Bu durumlarda da kask veya koruyucu ekipman kullanımı önemlidir. - Şiddet: Çocuklar, aile içi şiddet, okul zorbalığı veya sokak kavgaları gibi durumlarda başlarına vurulabilir veya itilebilirler. Bu durumlarda da kafa yaralanması oluşabilir. Çocuklarda Kafa Travması Çocuklarda Kafa Travmasının Belirtileri Çocuklarda kafa yaralanmalarının belirtileri, yaralanmanın şiddetine ve bölgesine göre değişebilir. Bazı belirtiler hemen ortaya çıkarken, bazıları saatler veya günler sonra görülebilir. Aşağıdaki belirtilerden herhangi biri kafa yaralanmasını işaret edebilir: - Bilinç kaybı: Çocuk, kafasına aldığı darbe sonrasında birkaç saniye veya dakika boyunca tepki vermezse, bu ciddi bir kafa yaralanmasının göstergesidir. Bu durumda acil tıbbi yardım alınmalıdır. - Baş ağrısı: Çocuk, kafasına aldığı darbeden sonra şiddetli veya sürekli baş ağrısı çekiyorsa, bu da bir beyin sarsıntısının belirtisi olabilir. Baş ağrısı ağrı kesici ile geçmiyorsa veya iki saatten fazla sürüyorsa, tıbbi yardım istenmelidir. - Kusma: Çocuk, kafasına aldığı darbeden sonra bir veya daha fazla kere kusuyorsa, bu da beyin sarsıntısının bir işareti olabilir. Kusma, beyindeki basıncın artmasının veya mide bulantısının bir sonucu olabilir. Kusma tekrar ediyorsa veya çocuğun genel durumu kötüyse, tıbbi yardım alınmalıdır. - Görme bozukluğu: Çocuk, kafasına aldığı darbeden sonra ışığa duyarlılık, bulanık veya çift görme gibi görme bozuklukları yaşıyorsa, bu da beyin sarsıntısının bir belirtisi olabilir. Görme bozukluğu geçici veya kalıcı olabilir. Görme bozukluğu olan çocuklar, tıbbi yardım almalıdır. - Davranış değişikliği: Çocuk, kafasına aldığı darbeden sonra normalden farklı davranmaya başlıyorsa, bu da beyin sarsıntısının bir belirtisi olabilir. Çocuk, saldırganlaşabilir, geveleyerek konuşabilir, dengesini kaybedebilir, nöbet geçirebilir veya uyku hali yaşayabilir. Çocuklarda davranış değişikliği fark etmek zor olabilir. Bu nedenle, çocuğun yakınları tarafından dikkatli bir şekilde gözlenmesi gerekir. Davranış değişikliği olan çocuklar, tıbbi yardım almalıdır. - Kanama veya akıntı: Çocuk, kafasına aldığı darbeden sonra burnundan, kulağından veya ağzından kan veya berrak bir sıvı akıyorsa, bu da ciddi bir kafa yaralanmasının belirtisi olabilir. Bu durumda, kanama veya akıntının kaynağı olan kafatasında bir kırık veya delik olabileceği düşünülmelidir. Kanama veya akıntısı olan çocuklar, acil tıbbi yardım almalıdır. Çocuklarda Kafa Yaralanmalarının Önlenmesi Çocuklarda kafa yaralanmalarının önlenmesi için aşağıdaki önlemler alınabilir: - Güvenli ortam sağlama: Çocukların oynadıkları ve yaşadıkları ortamların güvenli olmasına dikkat edilmelidir. Örneğin, yüksek yerlerden düşmeyi önlemek için pencerelerde ve merdivenlerde koruyucu önlemler alınmalı, kaygan zeminler ve keskin köşeler engellenmeli, oyuncaklar ve eşyalar düzenli tutulmalıdır. - Güvenli ulaşım sağlama: Çocukların araba veya bisiklet ile seyahat ederken emniyet kemeri veya kask takmalarına özen gösterilmelidir. Ayrıca, trafik kurallarına uyulmalı ve hız limitlerine dikkat edilmelidir. - Güvenli spor ve oyun sağlama: Çocukların spor ve oyun aktivitelerine katılırken uygun koruyucu ekipman kullanmalarına teşvik edilmelidir. Örneğin, futbol, basketbol gibi temas sporlarında başlık veya dişlik takılmalı, bisiklet, kaykay gibi aktivitelerde kask ve dizlik kullanılmalıdır. - Şiddetten koruma: Çocukların aile içi şiddet, okul zorbalığı veya sokak kavgaları gibi durumlardan uzak tutulması ve korunması gerekmektedir. Bu durumlarda çocuklara destek verilmeli ve gerekirse profesyonel yardım alınmalıdır. Kafa Yaralanmalarında İlk Yardım... Çocuklarda Kafa Yaralanmalarına İlk Yardım Çocuklarda kafa yaralanmalarına ilk yardım yaparken aşağıdaki noktalara dikkat edilmelidir: - Öncelikle, çocuğun bilinç ve solunum durumunu kontrol edin. Çocuk tepki vermiyorsa veya solunumu durmuşsa, temel yaşam desteği uygulayın ve acil tıbbi yardım isteyin (112). - Çocuk bilinçliyse, sakinleştirin ve başını hafifçe yükseltin. Başında bir kanama varsa, temiz bir bez veya bandaj ile baskı uygulayın. Kanama durana kadar baskıyı devam ettirin. - Çocuğun başında bir şişlik varsa, soğuk kompres veya buz uygulayın. Bu, şişliği ve ağrıyı azaltmaya yardımcı olacaktır. - Çocuğun burnundan, kulağından veya ağzından kan veya berrak bir sıvı akıyorsa, bunu durdurmaya çalışmayın. Bu, kafatasında bir kırık veya delik olduğunu gösterebilir. Bu durumda, çocuğun başını hafifçe öne eğin ve acil tıbbi yardım isteyin (112). - Çocuğun kusması olursa, başını yan tarafa çevirin ve ağzını temizleyin. Kusma tekrar ederse veya çocuğun genel durumu kötüleşirse, acil tıbbi yardım isteyin (112). - Çocuğun görme bozukluğu, davranış değişikliği, nöbet geçirme gibi belirtileri olursa, bunlar beyin sarsıntısının işaretleri olabilir. Bu durumda da acil tıbbi yardım isteyin (112). - Çocuğun kafasına aldığı darbeden sonra 24 saat boyunca gözlem altında tutun. Belirtilerinde herhangi bir değişiklik olursa, tıbbi yardım alın. Çocuklarda kafa yaralanmaları ciddi sonuçlara yol açabilir. Bu nedenle, önlem almak ve ilk yardım yapmak çok önemlidir. Unutmayın, kafa yaralanması geçiren çocukları asla yalnız bırakmayın ve gerektiğinde 112’yi arayın. https://www.youtube.com/watch?v=gUlxTI-MkgQ Read the full article
0 notes
Text
Topuk Dikeni Nedir? Neden Olur?
Topuk dikenleri, ayak tabanında ağrıya neden olan yaygın bir sorundur. Özellikle topuk bölgesinde şiddetli bir ağrıyla kendini gösterirler. Fiziksel aktivite sonrasında veya uzun süre ayakta durduktan sonra bu ağrı daha da belirgin hale gelebilir. Peki, topuk dikeni nedir ve neden oluşur? Topuk dikeni, plantar fasiyanın topuk kemiğine bağlandığı noktada oluşan bir kemik çıkıntısıdır. Plantar fasya, ayak tabanındaki kalın bir bağ dokusudur ve ayak kavisinin desteklenmesinden sorumludur. Ancak bazen plantar fasiyada mikro travmalar veya tekrarlayan stres sonucu inflamasyon gelişir. İşte bu inflamasyon sonucunda vücut, koruyucu bir mekanizma olarak kemik oluşumunu başlatır ve topuk dikeni oluşur. Topuk dikeni genellikle orta yaşlı ve aktif insanları etkiler. Ayrıca, aşırı kilolu olanlar, yüksek topuklu ayakkabı giyenler, düz tabanlılık sorunu olanlar ve spor yapan bireylerde daha sık görülür. Bununla birlikte, topuk dikeni herhangi bir yaş grubunda ortaya çıkabilir. Topuk dikeninin belirtileri arasında topukta şiddetli ağrı, özellikle sabahları veya uzun süre oturduktan sonra ayak kalkışında hissedilen sertlik ve yanma bulunur. Ayrıca, yürüme esnasında topukta rahatsızlık hissi ve ayak tabanının hassasiyeti de görülebilir. Topuk dikeni tedavi edilebilir bir durumdur. İlk adım olarak, dinlenmek, ayakları soğutmak ve düşük topuklu, iyi destek sağlayan ayakkabılar giymek önemlidir. Ayrıca, fizik tedavi egzersizleri, ayak tabanına uygulanan buz kompresleri, özel tabanlık kullanımı ve nonsteroidal antiinflamatuar ilaçlar da kullanılabilir. Tedavi seçeneklerinden biri de enjeksiyon tedavisidir. Ancak, tedavi yöntemi kişiye özgü olmalı ve doktor tarafından belirlenmelidir. Topuk dikeninin ayak tabanında şiddetli ağrılara neden olan bir durum olduğunu söyleyebiliriz. Olası nedenleri arasında tekrarlayan stres, inflamasyon ve kemik oluşumu yer alır. Tedavi, dinlenme, uygun ayakkabı seçimi, fizik tedavi ve ilaç kullanımını içerebilir. Eğer topuk ağrınız varsa, uygun bir tedavi planı için sağlık uzmanına danışmanız önemlidir.
Topuk Dikeni Nedenleri
Topuk dikeni, topuk bölgesinde hissedilen keskin ağrıya yol açan bir durumdur. Bu rahatsızlık, topuk tabanında bir kemik çıkıntısı veya diken şeklinde oluşan bir kalsiyum birikintisi nedeniyle ortaya çıkar. Peki, topuk dikeni nedenleri nelerdir? 1. Ayak Yüklemesi: Topuk dikeni genellikle ayaklara fazla yük bindiren kişilerde görülür. Özellikle aşırı kilolu olanlar, uzun süreli ayakta kalanlar veya yoğun fiziksel aktiviteyle uğraşanlar risk altındadır. Ayaklara binen bu ekstra yük, topuk bölgesinde aşırı baskıya ve zorlamaya neden olabilir. 2. Yanlış Ayakkabı Seçimi: Sıkı, sert veya yeterince destek sağlamayan ayakkabılar topuk dikeni riskini artırır. Özellikle yüksek topuklu veya düz tabanlı ayakkabılar, ayak yapısına uygun olmadığında topuk dikeni gelişme olasılığını artırabilir. Ayakkabıların doğru şekilde oturması ve ayaklara uygun destek sağlaması önemlidir. 3. Ayak Yapısı ve Biyomekaniği: Bazı insanların doğal olarak düz tabanlı veya yüksek kemerli ayak yapıları vardır. Bu durum, ayakların normalden farklı bir şekilde yere basmasına ve topuk bölgesinde aşırı baskıya yol açabilir. Ayrıca, ayak bileği veya ayak eklemlerindeki problemler de topuk dikeni oluşumunu tetikleyebilir. 4. Ayak Yaralanmaları: Daha önce yaşanmış ayak yaralanmaları, topuk dikeni riskini artırabilir. Örneğin, bir kaza sonucu topuğa alınan darbeler veya sürekli tekrarlayan mikro-travmalar (örneğin, koşucular arasında yaygındır) topuk bölgesinde inflamasyona ve dikeni oluşumuna yol açabilir. 5. Yaş ve Cinsiyet: Topuk dikeni genellikle 40 yaşından sonra ortaya çıkar. Yaşlanma süreciyle birlikte bağ dokusu esnekliğini kaybeder ve topuk dikeni gelişme riski artar. Ayrıca, kadınlarda erkeklere göre daha sık görülür; bu da kadınların ayak yapısı ve ayakkabı tercihlerinden kaynaklanabilir. Topuk dikeni için sebepler karmaşık olabilir ve her bireyde farklı etkenlerin rol oynadığı unutulmamalıdır. Eğer topuk ağrısı yaşıyorsanız, bir sağlık uzmanından doğru teşhis ve tedavi planı almanız önemlidir.
Topuk Dikeni Teşhisi Nasıl Konulur?
Topuk dikeni, topuğun altında hissedilen şiddetli ağrıya neden olan ve yürüme güçlüğüne yol açan yaygın bir ayak rahatsızlığıdır. Birçok insanın hayatını olumsuz etkileyen bu durum, doğru teşhis edilmedikçe etkili tedavi yöntemleri seçmek zorlaşabilir. Ancak, doğru tanı konduğunda uygun tedavi planları oluşturulabilir ve semptomlar hafifletilebilir. Topuk dikeni teşhisi koymak için genellikle fiziksel muayene ve semptomların değerlendirilmesi gibi basit yöntemler kullanılır. Bir doktor veya ayak uzmanı, hastanın ağrı şikayetlerini dinlerken, semptomların süresi, yoğunluğu ve ortaya çıkma nedenleri hakkında detaylı bilgi edinir. Bu bilgiler, doğru teşhis için önemlidir. Fiziksel muayene sırasında, doktor topuk bölgesini dikkatlice inceleyerek hassas noktaları belirler. Topuğun altında yer alan çıkıntıyı kontrol ederken, ağrının neden kaynaklandığını belirlemeye çalışır. Bazı durumlarda, X-ışınları kullanılabilir ve topuğun altındaki kemik yapısı daha ayrıntılı olarak incelenebilir. Topuk dikeni teşhisi koymak için başvurulan başka bir yöntem de ultrason ve manyetik rezonans görüntüleme (MRI) gibi görüntüleme teknikleridir. Bunlar, topuk bölgesindeki dokuların daha ayrıntılı olarak incelenmesini sağlar ve başka bir nedenin ağrının kaynağı olup olmadığını belirlemeye yardımcı olabilir. Topuk dikeni teşhisi genellikle semptomların değerlendirilmesi ve fiziksel muayene ile konulur. Ancak, bazı durumlarda görüntüleme teknikleri kullanılabilir. Doğru teşhisin konulması, uygun tedavi yöntemlerinin seçilmesine yardımcı olur ve hastanın ağrılarıyla başa çıkmasına katkıda bulunur. Profesyonel bir sağlık uzmanından yardım almak, topuk dikeni semptomlarının doğru bir şekilde değerlendirilmesini sağlayacaktır.
Topuk Dikeni Tedavi Yöntemleri
Topuk dikeni, ayak tabanında hissedilen keskin ağrıyla kendini gösteren yaygın bir sorundur. Bu rahatsızlık, topuğun altındaki plantar fasya adı verilen bağ dokusunda inflamasyon veya hasar sonucu oluşur. Ancak, endişelenmeyin, çünkü birçok etkili tedavi yöntemi mevcuttur. İşte topuk dikeni tedavi yöntemleri hakkında bilmeniz gerekenler: 1. Dinlenme ve Buz Uygulaması: Topuk dikeni şikayetleri olan kişilerin ayaklarını dinlendirmeleri önemlidir. Aktivitelerinizi sınırlayarak ve ayaklarınızı yüksek bir yüzeye koyarak dinlenme sağlayabilirsiniz. Ayrıca, ağrılı bölgeye buz uygulaması yapmak da rahatlama sağlayabilir. 2. Ayakkabı Seçimi: Doğru ayakkabı seçimi, topuk dikeninin tedavisinde kritik bir rol oynar. Ayaklarınıza uygun, destekli ve yastıklı ayakkabılar tercih etmelisiniz. Ayrıca, topuklu ayakkabılardan kaçınmalı ve yerine düz tabanlı ayakkabıları tercih etmelisiniz. 3. Fiziksel Terapi: Fiziksel terapi, topuk dikeni tedavisinde etkili bir seçenektir. Bir fizyoterapist, ağrıyı azaltmak için egzersizler, masaj ve germe tekniklerini kullanabilir. Bu yöntem, plantar fasyanın esnekliğini artırarak rahatlama sağlar. 4. Ayak Tabanı Destekleri: Ayak tabanı destekleri veya özel tabanlıklar, topuk dikeni semptomlarını hafifletmede yardımcı olabilir. Bu destekler, ayak kavisinizi destekler ve basınca maruz kalan bölgeyi korur. Uzman bir ortopedi uzmanından danışmanlık alarak uygun tabanlık seçimi yapmanız önemlidir. 5. İlaç Tedavisi: Nonsteroid antiinflamatuar ilaçlar (NSAID'ler) topuk dikeni ağrısını hafifletmek için kullanılabilir. Ancak, bu ilaçları kullanmadan önce bir doktorun rehberliğinde kullanım talimatlarını takip etmelisiniz. Topuk dikeninden kaynaklanan ağrının yoğunluğu kişiden kişiye değişebilir, bu yüzden herkes için etkili olan tek bir tedavi yöntemi yoktur. En iyi sonuçları elde etmek için bir sağlık profesyoneline danışmalı ve size uygun tedavi seçeneklerini değerlendirmelisiniz. Düzenli olarak tedavi sürecinizi takip etmek ve şikayetlerinizde ilerleme kaydetmek için sabırlı olmanız önemlidir.
Topuk Dikeni İçin Evde Uygulanabilecek Çözümler
Topuk dikeni, topuktaki şiddetli ağrıya neden olan bir durumdur ve günlük hayatınızı olumsuz etkileyebilir. Neyse ki, evde uygulanabilecek çeşitli çözümler bulunmaktadır. Bu makalede, topuk dikeni için etkili ev tedavileri hakkında bilgi vereceğiz. Birinci çözüm olarak, soğuk suyla ayaklarınızı dinlendirmek iyi bir seçenektir. Özellikle topuğunuzda şişlik varsa, soğuk su içinde 10-15 dakika beklemek rahatlama sağlayabilir. Bu işlemi günlük olarak tekrarlamak, ağrının azalmasına yardımcı olabilir. İkinci olarak, ayak masajı yapmak da topuk dikeni için faydalı olabilir. Ayak tabanınıza hafifçe bastırarak veya bir tenis topu kullanarak topuk bölgesini masajlayabilirsiniz. Bu masaj, kan dolaşımını artırarak ağrıyı hafifletebilir. Üçüncü çözüm olarak, doğal anti-enflamatuar özelliklere sahip bitkisel yağları kullanabilirsiniz. Zeytinyağı veya hindistan cevizi yağı gibi birkaç damla yağı parmaklarınıza alıp topuğunuza hafifçe masaj yapabilirsiniz. Bu yöntem, topuk dikeni kaynaklı iltihaplanmayı azaltmaya yardımcı olabilir. Bunların yanı sıra, uygun ayakkabı seçimi de önemlidir. Yumuşak tabanlı, destekleyici ayakkabılar kullanmak topuk dikeni ağrısını hafifletebilir. Ayrıca, yüksek topuklu veya sert tabanlı ayakkabılardan kaçınmanız da önerilir. Son olarak, topuk dikeni için egzersizler yapabilirsiniz. Örneğin, topuk baklava hareketi yapmak topuk kaslarınızı güçlendirebilir ve ağrıyı azaltabilir. Ayak bileği esnetme egzersizleri de faydalı olabilir. Topuk dikeni çoğu zaman evde uygulanabilecek basit çözümlerle tedavi edilebilir. Ancak, semptomlarınız şiddetli ise veya evdeki tedavilerden sonuç alamıyorsanız, bir sağlık uzmanına görünmeniz önerilir. Uzmanınız size daha ileri tedavi seçenekleri sunabilir. Unutmayın, her bireyin tedaviye farklı şekilde yanıt verebileceği için deneyimlediğiniz semptomları dikkate alarak en uygun tedavi yöntemini belirlemeniz önemlidir.
Topuk Dikeni Ameliyatı ve Sonrası
Topuk dikeni, topuk tabanında ağrılı bir durumdur ve genellikle ayak tabanının orta bölümünde yoğunlaşan ağrıya yol açar. Bu rahatsızlık, günlük yaşamı olumsuz etkileyebilir ve hareket kabiliyetini kısıtlayabilir. Şanslı olanlar, konservatif tedavi yöntemleriyle bu sorunu çözebilirken, bazı vakalarda topuk dikeni ameliyatı gerekebilir. Topuk dikeni ameliyatı, topuğun altındaki kemik çıkıntısını çıkarmayı veya gevşek tendonları düzeltmeyi amaçlar. Bu işlem, genellikle lokal anestezi altında gerçekleştirilir ve yaklaşık 30-60 dakika sürer. Cerrahi müdahale sonrasında, hastalar genellikle aynı gün taburcu edilirler. Ameliyatın ardından iyileşme süreci oldukça önemlidir. İlk birkaç hafta, topuğun üzerine tam yük vermekten kaçınılması önerilmektedir. Hasta, ayak bileği hareketlerini desteklemek için yürüteç veya koltuk değneği gibi yardımcı araçlar kullanabilir. Ayrıca, doktor tarafından reçete edilen ağrı kesiciler ve anti-enflamatuar ilaçlar da kullanılabilir. İyileşme sürecinde fizik tedavi, rehabilitasyon egzersizleri ve ayak masajı gibi yöntemler de uygulanabilir. Bu tedaviler, topuk dikeni ameliyatının etkinliğini artırabilir ve ağrıyı azaltabilir. Topuk dikeni ameliyatının sonuçları genellikle olumlu olmakla birlikte, her bireyin iyileşme süreci farklılık gösterebilir. Ameliyat sonrasında tam iyileşme için zaman gereklidir ve hastaların doktorun önerilerine uygun davranması önemlidir. Topuk dikeni ameliyatı, topuk ağrısını hafifletmek ve hareket kabiliyetini geri kazandırmak için etkili bir seçenektir. Ancak, ameliyat kararı verilmeden önce uzman bir doktora danışmak önemlidir. Doğru tedavi yöntemi, hastanın durumuna ve semptomlara bağlı olarak belirlenecektir.
Topuk Dikeni Önleme Yolları
Topuk dikeni, ayak tabanında şiddetli ağrılara yol açabilen bir durumdur. Bu rahatsızlık, topuk kemiği veya ayak tabanındaki bağlarda meydana gelen inflamasyon sonucu ortaya çıkar. Neyse ki, topuk dikeni önlemek için alınabilecek bazı adımlar vardır. İşte bu rahatsızlığı azaltmak için kullanabileceğiniz etkili yöntemler: 1. Doğru Ayakkabı Seçimi: Topuk dikeni riskini azaltmanın en önemli yollarından biri doğru ayakkabıları tercih etmektir. Yumuşak ve destekleyici tabanlı ayakkabılar, ayaklarınıza uygun olmalıdır. Ayrıca, topuk yüksekliği de önemlidir; düşük topuklu ayakkabıları tercih ederek topuk dikeni riskini azaltabilirsiniz. 2. Ayak Egzersizleri: Ayak kaslarını güçlendirmek ve esnekliklerini artırmak, topuk dikeni riskini azaltmada yardımcı olabilir. Günlük olarak ayak egzersizleri yapmak, kasların güçlenmesini sağlayarak ayak tabanının daha iyi desteklenmesine yardımcı olur. 3. Aşırı Yükten Kaçının: Ayakları aşırı yüklemek, topuk dikeni riskini artırabilir. Uzun süreli ayakta kalmaktan veya aşırı spor yapmaktan kaçının. Eğer uzun süreli ayakta kalmak zorundaysanız, düzenli aralıklarla dinlenme molası vermek önemlidir. 4. Ayak Destekleri: Ayak destekleri veya özel tabanlıklar, ayak tabanını destekleyerek topuk dikeni rahatsızlığını azaltabilir. Bu destekler, ayak yapınıza uygun olarak doktor veya uzman tarafından önerilebilir. 5. İyileştirici Tedaviler: Topuk dikeni rahatsızlığını hafifletmek için bazı iyileştirici tedaviler kullanılabilir. Ayakları soğuk suya batırmak, masaj yapmak veya buz uygulamak gibi yöntemler, ağrıyı azaltmada etkili olabilir. Topuk dikeni, günlük yaşamı olumsuz etkileyen bir rahatsızlık olabilir. Ancak, doğru önlemleri alarak bu sorunu kontrol altına almak mümkündür. Ayakkabı seçimine dikkat etmek, ayak egzersizleri yapmak, aşırı yükten kaçınmak, ayak destekleri kullanmak ve iyileştirici tedavileri denemek, topuk dikeni rahatsızlığını azaltmanın etkili yolları arasındadır. Eğer belirtiler devam ederse, bir sağlık uzmanına danışmak önemlidir. Unutmayın, küçük adımlar büyük rahatlama getirebilir! Topuk dikeni sorununuz bulunuyorsa Sağlık Bakanlığı MHRS sistemi üzerinden randevu alarak doktorunuza başvurabilirsiniz. Hastalıklar ile ilgili yazılarımıza göz atmak isterseniz Hastalıklar kategorimizi inceleyebilirsiniz. Read the full article
#Topukdikenibelirtilerinelerdir?#Topukdikeninasılgeçer?#Topukdikeninasıltedaviedilir?#Topukdikeninedenolur?#Topukdikeninedir?#Topukdikenitedaviyöntemlerinelerdir?
0 notes
Link
#boyunağrısı#boyunağrısıbel#boyunağrısıbelirtileri#boyunağrısıboyun#boyunağrısıboyunfıtığı#boyunağrısıçözümleri#boyunağrısıdoktoru#boyunağrısıegzersizleri#boyunağrısıfiziktedavi#boyunağrısıgerilim#boyunağrısıhalsizlik#boyunağrısıhastalıkları#boyunağrısıilaçları#boyunağrısıkoltukaltı#boyunağrısımasajı#boyunağrısınedenleri#boyunağrısıomuz#boyunağrısırahatlatıcı#boyunağrısıtedavisi#boyunağrısıyastık
0 notes
Text
Zehirlenme nedir?
☠️Zehirlenme bir maddenin mide - bağırsak sistemi, solunum sistemi, deri, mukoza, konjunktiva veya parenteral yollardan vücuda zarar verecek oranda alınması sonucu organizmada zararlı bazı belirti ve bulgulara hatta hayat kaybına yol açmasıdır.
☠️Alınan maddenin alım yolu, alınan maddenin özelliği ve miktarı tablonun ortaya çıkmasında önemlidir.
☠️Örneğin bazı ilaçların sadece emilerek alınması veya bazı maddelerin cilde teması bile zehirlenme tablosuna neden olabilir.
Çocukluk çağı zehirlenmelerinin nedenleri nelerdir?
☠️Çocukluk çağındaki zehirlenmelerin büyük çoğunluğu yani yüzde 80’den fazlası kaza ile olduğu için gerekli önlemlerin alınması bu olayların önlenmesi açısından önemlidir.
☠️Özellikle oyun çocukları zehirlenmeler yönünden en riskli gruptur. Çünkü aktiftirler, araştırıcı ve meraklıdırlar ayrıca keşfettikleri şeyleri ağızlarına götürmek gibi davranış özellikleri vardır.
☠️Daha büyük yaş gruplarında zehirlenmeler intihar girişimi olarak da karşımıza çıkabilir.
☠️İlk yaşta anne-babanın veya bakıcının verdiği ilaçlar, 2-3 yaşta ev temizleme malzemeleri, 3-5 yaşta dolapta saklanan ilaçlar zehirlenmelerin en sık nedenidirler.
☠️Çocuklarda ilaç zehirlenmeleri hafif komplikasyonlarla atlatılabildiği gibi, bazen ciddi sorunlara ve ölüme yol açabilmektedir.
#ilaçzehirlenmesi #ilaçzehirlenmeleri #ishal #kusma #çocukgastroenteroloji #çocukcerrahisi #çocukkliniği #çocukuzmanları #birannekadargüvenli #çocuklarınızeminellerde #miniklerindoktoru #annebebek #pediatrist #doktor #bebek #bebeksağlığı #çocukdoktorları #annebebek #hamileanneler #uykusuzanneler
0 notes
Photo
Bel ağrısı bitkisel tedavisi
Bel Ağrısı
Biz insanların hayatı boyunca tek amaçladığı şey sağlıklı olmaktır. Ancak sağlıklı olursak hayat anlamlıdır. Boşuna dememişler her şeyin başı sağlık diye. Sağlıklıysak sağlık dışındaki her şeye yer vardır, her şeyi yapabiliriz. Ama ansızın her şey yolunda gidiyorken bile sağlığımıza bir şey olsa birden her şey durur, devam etmez. Dolayısıyla her an kendimize dikkat etmek zorundayız. Mutluluğu çok büyük şeylerde aramanın ne kadar anlamsız olduğunu ancak hastalanınca anlarız.
Sağlığımızın kıymetini her şeyde olduğu gibi onu kaybettikten sonra anlarız. Maalesef insanoğlunun doğasında hep bu vardır. İnsanoğlu maneviyat değerlerini kaybedip maddi meselelerle gereğinden çok ilgilenme yoluna giderken hep iyi olacağını, hiç hastalanmayacağını düşünür. Halbuki kimsenin kimseyle öyle bir anlaşması yoktur. Her an herkese bir şey olabilir ve herkes her an ölebilir. Hastalıklar da her şey gibi biz insanlar içindir. Konu insan sağlığı olunca o kadar çok hastalıklar söz konusu ki; tıp biliminin bile henüz bugün açıklığa kavuşturamadığı çok fazla şey vardır.
Hal böyle olunca sağlıklı olabilmek için önce kendi kendimizin doktoru olmak zorundayız. Çünkü kendimizi bizden daha iyi kimse tanıyamaz. Her hastalıkların herkeste meydana gelen etkisi ya da tedavisi değişebilmektedir. Zira herkes kendine özgüdür. Örneğin insanlarda çok sık rastlanan bel ağrısı konusunda; bel ağrısına neden olan etmenler, bel ağrısı tedavisinin çeşidi, tedavinin sonuçları kişiden kişiye çok farklı olabilmektedir.
Genel olarak bel ağrısı hemen hemen herkeste belli dönemlerde ya da sürekli gerçekleşen ve çok rahatsız edici bir ağrıdır. Bel bölgesi vücudu ikiye ayıran tam ortadaki bölgede olma özelliğinden dolayı alt ve üst vücudun dengesinin kurulması, orta kısımdan güç alınması gibi görevleri vardır. Bundan dolayı bel bölgesinde oluşan herhangi bir aksaklık bütün vücudun işlevini büyük ölçüde etkilemektedir. Öyle ki çoğu bel ağrısı geçici de olsa bir süreliğine kişinin günlük yaşam faaliyetlerini oldukça kısıtlamaktadır.
Kişinin yürümesini, koşmasını, eğilip kalkmasını, ayakta durmasını, hatta ve hatta oturmasını, kısacası hareket yeteneğini kısıtlar. Hareket yeteneği olmayan insan ise; çalışamaz, spor yapamaz, kişisel ihtiyaçlarını gideremez, gitmek zorunda olduğu yerlere gidemez. Tam da bu günlerde yürümek gibi basit ve sıradan bir eylemin aslında ne kadar kıymetli olduğunu anlarız. Hele ki yürüme eylemini kısıtlayan şey bel ağrısıysa bu ağrıyı çekmek de cabasıdır.
Bel bölgesi her ne kadar vücutta ayrı gibi görünse de aslında bütün vücuda bağlı çok komplex bir yapıdır. Bel bölgesi boyundan başlayıp kuyruk sokumuna kadar devam eden bir omurga sisteminin en alt grubunda yer alan son 5 omurdan oluşmaktadır. Bel bölgesini oluşturan bu kuyruk sokumundaki 5 omur, omurgayı leğen kemiğine bağlayarak kalça bölgesini oluşturur. Anatomik olarak da bahsedildiği gibi bel bölgesi kalça bölgesiyle çok bağlantılıdır dolayısıyla bel ağrılarına neden olan bölgeler bel bölgesi olabildiği gibi kalça bölgesi de olabilir.
Bel ağrılarının nedenine bağlı olarak bu ağrının şiddeti kişiden kişiye de çok farklı olmaktadır. Kişilerin ağrı eşiklerinin farklı olmasının yanı sıra bel ağrısı genel anlamda çok rahatsız edici boyutlardadır. Fakat yine de bel ağrısının şiddeti bel ağrısına neden olan faktörü belirlemede asla kullanılamaz. Düşük ve orta şiddette bel ağrısı çeken kişilerin yapması gereken ilk şey istirahat haline geçip çeşitli bel kaslarını gevşetici ve ağrı kesici kremler ve ilaçlar kullanıp birkaç gün ağrıyı gözlemektir.
Bu dönemde asla bel bölgesini zorlayıcı hareketler yapılmamalıdır. Hatta bu esnada bel korseleri kullanmak ya da sıcak veya soğuk kompres yapmak da faydalı olacaktır. Bunun yanı sıra bel kaslarını rahatlatacak pozisyonlarda durmak ya da hareketler yapmak da o bölgenin iyileşmesi için faydalıdır. Bütün bu tedbirlere rağmen şayet ağrı azalacağı yerde artıyor ya da hiç azalma olmuyorsa mutlaka uzman bir doktora başvurulmalıdır. Bel ağrısı ile ilgili danışılma5sı gereken birimler; ortopedi ve travmatoloji, fiziksel tıp ve rehabilitasyon ve beyin ve sinir cerrahisidir. Ama ilk akla gelen bölüm ortopedi bölümüdür. Bel ağrısı ile ilgili ilk olarak oraya başvurmanız önerilir. Gerekirse ortopedi bölümü sizi diğer birimlere yönlendirebilir.
Bel ağrısına neden olabilecek faktörler çok fazladır. Bu faktörlere bağlı olarak bel ağrısı kişide iyileşebilir ya da kronikleşmiş olabilir. Bel ağrısının tedavisi tamamen nedenine bağlıdır. Bel ağrısına neden olan faktör teşhis edildikten sonra hastalığa yönelik tedaviler yapılmalıdır. Bel ağrısı nedenleri arasında; bel kaslarının güçsüzlüğü, bel kaslarının aşırı zorlanması, bel fıtığı, bel kayması, hamilelik, doğum, çok fazla oturma eylemi, hareketsizlik, aşırı kilo, bel eklem ve kemiklerinde kireçlenme, bel kemiği erimesi, bel kemiğinde kırık-çatlak, AS denilen belde iltihaplı romatizma, sinir-stres durumu, genetik faktörler, ağır spor yapma, ağır kaldırma, duruş bozuklukları, yatış bozuklukları, ters hareketler, rüzgar ya da soğuk hava, geçirilen kazalar gibi daha birçok neden vardır.
Aniden ortaya çıkan ve bir süre süren dönemsel bel ağrılarının nedeni genelde bel kaslarının güçsüzlüğünden dolayı vücuda yüklenildiği zamanlarda belin ağrımasıdır. Bu problem düzenli yapılan spor ile giderilebilir. Bel kasları güçlü olduğunda günlük yaşam faaliyetlerinin bele bindirdiği yükten bel çok etkilenmez dolayısıyla ağrı da olmaz.
Yine aynı şekilde duruş ya da yatış bozukluğundan kaynaklanan ağrılar geçicidir. Fakat bütün bu geçici bel ağrılarının iyileşmesi ve tedavisi için alınacak tedbirler alınmadığında bel problemleri artarak devam eder ve kronikleşir. Genelde fıtık şeklinde sonuçlanır. Çok ilerleyen bel fıtıkları ise ameliyatla tedavi edilmeye çalışılır. Ameliyata rağmen dikkat edilmediği durumlarda bel fıtığı tekrar edebilir. Bel ağrısına karşı önlem alınamayacak durumlar da vardır maalesef.
Bunlardan biri kaza sonucu bel kemiğinde oluşan kırık, çatlak ve kaymalardır. Çoğu problem ameliyatla ve fizik tedaviyle iyileşebilmektedir. Bir diğer tedbir alınamayacak durum ise genetik faktörden kaynaklanan AS hastalığıdır. Teşhisi zor, genelde bel fıtığıyla karıştırılan bu hastalık çoğunlukla genç yaşlarda başlayıp ileri yaşlarda kişinin ters L harfi kadar eğik olmasına neden olur. AS hastalığı rahmetli Suna Pekuysal’ın hastalığı olarak bilinir. AS hastalığında omurlar arasında iltihap birikerek , hareketsizliğin de etkisiyle kişideki kemik ve eklemlerde bozukluk yaratmaktadır.
Nedeni ne olursa olsun bütün bel ağrıları ciddiye alınmalıdır. Aksi taktirde zamanında tedavi edilmeyen bel ağrıları ileride geri dönüşü olmayan daha ciddi hastalıklara dönüşebilir. Bel ağrılarının ileride kronikleşen ciddi hastalıklara dönüşmesini engellemek için yapılabilecekler arasında; genç yaştan itibaren düzenli spor yapmak, çok fazla ağır kaldırmamak, çok uzun süre oturmamak, kendimizi kötü hava koşullarından korumak, kemiklerimizi ve eklemlerimizi güçlendirici çeşitli takviyeler almak, dengeli beslenerek yeterli protein almak, hayatımızdan stresi çıkarmak, geri dönüşü olmayan kazalar yapmamaya çalışmak, kilomuza dikkat etmek, vs.
Bel Ağrısı Bitkisel Tedavisi
Yorgunluk ve ağır kaldırılan bir nesne sonucu bel ağrısı sıkça görülmektedir. Başka bir hastalıktan kaynaklanmayan (Örn. Romatizma Hastalığı) bel ağrıları dinlenerek ve evde tedavi edilerek geçirilebilmektedir. Aşağıda vereceğimiz bitkisel tedavi yöntemleri bel ağrınızın giderilmesi için yardımcı bir şifa kaynağıdır. Geçmeyen ve uzun süren bel ağrılarının ciddi sağlık problemlerine yol açabileceği düşünülerek böyle durumlarda mutlaka bir hekime başvurulması gerekir. İşte sizlere bel ağrısında etkili bitkisel tedavi yöntemleri;
Zeytinyağı: bir su bardağı kadar zeytinyağı ısıtılarak ılımasının ardından ağrıyan bölge ovalanarak sürdürülür. Sürülen bölgenin üstü bir bezle kapatılarak istirahat edilir.
Meşe Kabuğu: 4 su bardağı suya iki avuç kadar meşe kabuğu konularak 15 dakika kadar kaynatılır. Kaynamış suya batırılarak iyice ıslatılan temiz bir bez bele sıkıca sarılarak istirahat edilir.
Bel Ağrısı İçin Bitkisel Kür
Bir su bardağı klorsuz su kaynatılarak içine 2-3 yemek kaşığı kırk kilit otu( at kuyruğu da denilmektedir) atılır. Bir taşım kaynatılarak ılımaya bırakılır. Daha sonra suyuyla birlikte lapa haline getirdiğiniz karışım ağrıyan bölgeye masajla birlikte uygulanır. Bu kürü haftada iki ya da üç kez uygulamanız zaman içerisinde ağrılarınızdan kurtulmanıza yardımcı olacaktır.
1 note
·
View note
Text
rastlantısal bir olayın da kendi doğal nedenleri vardır ve genellikle bu nedenlerin oldukça sıradan olduklarını üzülerek keşfederiz. bizim canımızı sıkan, kazaların nedenlerini bilemememiz değildir; asıl kızdığımız şey kötü olayların burada ve şimdi durup dururken bir şekilde başımıza gelebileceği olasılığıdır. en azından, bizi bu şekilde çarpar. bir kaza her zaman sinir bozucudur ve en katıksız rasyonalist bile lanet okuyacak kadar bundan etkilenebilir. rastlantısal bir olayı nasıl yorumlarsak yorumlayalım, onun bizi etkileme gücüne sahip olduğu gerçeğini değiştiremeyiz.
carl gustav jung- keşfedilmemiş benlik
2 notes
·
View notes
Text
Bebeklerde Zehirlenme: Nedenleri, Tedavileri
Bebeklerde Zehirlenme: Nedenleri, Tedavileri
Ebeveynlerin yeterince endişesi yokmuş gibi, kazara zehirlenmeler ne yazık ki yaygın bir olaydır. Her gün 300’den fazla çocuk Acil Serviste tedavi ediliyor ve Amerika Birleşik Devletleri’nde iki çocuk bir çeşit zehirlenme sonucu ölüyor. İyi haber şu ki, çocukluk çağı zehirlenmelerinin çoğu kaza eseridir ve bu nedenle uygun önlemlerle büyük ölçüde önlenebilir. Zehirlenme Nedir? Zehir, hastalığa,…
View On WordPress
0 notes