#kaybetmeyelim
Explore tagged Tumblr posts
Text
Yaz artık yaz. Çok pişmanım de korkaklık ettim de, seni istiyorum de, bir daha gitmeyeceğim de, özür dile; kaybetmeyelim, unutmayalım birbirimizi.
#tumblr#aşk#sevmek#gülmek#mutluluk#ağlamak#kaybetmek#kalp#heyecan#unutma#yaz#pişman#korkak#istemek#özür dilemek#özür#özür dile#kaybetmeyelim#unutmak
5 notes
·
View notes
Text
Çok Hızlı! (3) (Orhan 36 Y., Bursa)
Cumartesi saat 10:00'da zor uyandım. Sevgi'den gelen mesaj yine ilginçti. "Aşkım, Hikmet sabah uyandığımızda yüreğimi ağzıma getirdi!" yazıyordu mesajda. Meraktan çatladım, "Hayırdır?" yazdım. "Sabah uyanınca, rüyasında tam seçemediği birinin yatak odasında beni götümden siktiğini görmüş! :)" diye cevap geldi. Daha güzel mesaj sonrakiydi: "Hikmet o kadar tahrik olarak uyanmış ki, evliliğimiz süresince ilk kez Perşembe hariç Cumartesi sabahı beni sikti!" diyordu. Mesajlar ardı ardına geliyordu. Akşam birahaneden sonrasını hatırlamıyormuş kocası :) Beni sormuş. Sevgi de, "Sen sarhoştun, Orhan bey seni eve getirdi. Kahve ikram etmek istedim, ama sen sızıp kalınca kahve falan içneden gitti!" demiş. Kocasının resmen üzüldüğünü ve "Ayıp ettik adama tanıştığımız ilk gün!" dediğini anlattı.
Sevgi'ye, "Şu an yalnız mısın?" dedim. "Evet, Hikmet işe gitti!" diye yazdı. "Geliyorum!" dediğimde, "Şimdi değil, işlerim bitince yazarım!" dedi. Öğleden sonra gelen mesajda, kaynanası ve kızının geldiğini yazdı. Böylece hafta sonu heba olup gitti. Pazar günü de, "Özledim!" mesajlarıyla geçti.
Pazartesi fabrikanın artık üretime başlayacak olması nedeniyle 08:00-16:00 çalışmaya başlayacaktık. Cumartesi günleri de çalışacaktık. Erken çıkmak iyi olacaktı, daha çok zamanımız kalacaktı. Ama Pazartesi-Salı program yapamadık. Çarşamba semt pazarı vardı, Sevgi pazara gideceğini söyledi. Saat 17:00'ye gelirken telefonum çaldı. Arayan Sevgi idi. Şaşırmıştım, ilk kez arıyordu. "Hayırdır?" dedim. Cevap olarak, "Nerdesin?" diye sordu. "Dışardayım!" dedim. "Acil bana gelir misin?" dedi. "Tamam!" dedim.
Telefon ettiği andan 1 sokak öteye parkettiğim arabamdan evlerine ulaşmam toplam 8 dakika sürmüştü. Apartmana 2 metre kala otomata basıldı. Burası 20 daireli, 5 katlı, kalabalık bir apartmandı. Yukarı çıktığımda kapı aralıktı. İçeri girdim. Kapı arkasında bekleyen Sevgi hemen boynuma atladı. Her yerimi yalayıp öperken, "Sik beni Orhanım, sik beni, çok özledim!" diyordu. Merakla ve zorla uzaklaştırdım kendimden ve "Anlat, ne oldu?" dedim. "Gel!" dedi, misafir odasının penceresine gittik. Tül perdenin arkasından, aşağıda sokağın başında dikilen bir adamı gösterdi. "Kim o?" dediğimde anlatmaya başladı.
Pazar girişinde gayri ihtiyari adamla göz göze gelmişler, sonrasında adam bunu takibe başlamış. Yanaştığı iki kalabalık tezgahta da adam yanaşıp götünü avuçlamış. "Acayip korktum, ama çok da heyecanlandım, fena ıslandım, ilk defa başıma geldiği için de çok fena tahrik oldum!" dedi. Sonra, sırf denemek için daha kalabalık bir tezgaha yanaştığını, adamın yine arkasına gelip bu sefer abandığını, manto ve eteğinin üstünden bile adamın yarağını göt yanakları arasında hissettiğini, sonra da alelacele pazardan çıktığını, adamın eve kadar kendisini takip ettiğini, canının fena sikişmek istediğini ve beni aradığını söyledi.
"O zaman vakit kaybetmeyelim!" dedim. Sevgi'yi pencerenin yanında domaltıp arkasına geçtim, eteğini yukarı kaldırıp külotlu çorabının ağını yırttım ve külotunun yanından amına sokup pompalamaya başladım. O kadar ıslaktı ki amı, külotunu geçip çorabının ağını bile ıslatmıştı suları. Ben siktikçe daha çok azıyordu. Sevgi bir ara, adam halen bekliyor mu diye merak edip, benim görünmeyeceğim şekilde tül perdeyi hafifçe aralayıp baktı. Adam da Sevgi'ye kafasıyla gel işareti yapınca tekrar kapadı perdeyi. Ben de piçliğine, "Çağıralım mı adamı?" dedim. "Ohhhh!" diye derin bir ses çıkardı ve ardı ardına orgazm olmaya başladı. Kasılmaları bittiğinde kendini öne çekip, külotlu çorabını ve külotunu sıyırdı, yarağımı eliyle tutup göt deliğine hizaladı. Ben götünü sikerken, yine piçlik olsun diye, "İki deliğin de dolsun mu aşkım?" dediğimde, parmaklarını amına soktu. Ben, "Şimdi çağırıyorum adamı!" dedikçe, Sevgi'nin Ah'ları Oh'ları havada uçuşuyordu. Bu beni de müthiş tahrik etmişti, döllerimi götünün içine nerdeyse böğürerek boşalttım.
Sevgi dönüp dudaklarıma yapıştı ve "Aşkım sayamadım ama en az 5 kez boşaldım ardı ardına!" dedi. Ben de, "Ben gidiyorum, Hikmet gelir falan rezil oluruz, ama bu konuyu konuşacağız!" dedim. "Tamam aşkım!" dedi, beni yolcu etti merdiven boşluğunu kontrol ettikten sonra. Aşağıya indiğimde adam köşede yoktu. Ama arabayı parkettiğim sokağa gittiğimde, orda turlamaya devam ediyordu. Eve gittiğimde yazdım, "Adamı çağırmadın değil mi aşkım?" diye. "Yok, ama başka odanın camından baktım çaktırmadan, adam 1 saat dolaştı yukarılara bakarak!" yazdı. Ben, "Çok zevk aldım!" yazınca, "Bir de bana sor, kudurdum sen çağırıyorum dedikçe, merak ve zevkten öldüm!" diye yazdı.
Ertesi sabah temizlik için odama geldiğinde, kocasının akşam kendisini sikmek istediğini, yıllar sonra Perşembeden vazgeçmiş olmasının nedenini sorduğunda, "Sürekli gözümün önüne o yabancı adamın seni domaltmış sikerken gördüğüm rüya geliyor, gün içinde bile aklıma geldikçe canım seni sikmek istiyor karıcığım!" demiş. Sevgi de bunun kendisini de tahrik ettiğini, rüyayı söylediğinden beri amının karıncalandığını söylemiş. Kocası tam amına girdiğinde, Sevgi, "Şimdi beni o adam mı sikiyor kocacığım?" demiş usulca ve en şuh sesiyle. Zaten çabuk boşalan Hikmet daha ikinci saniyede boşalmış içine. "Çıkaramadı bile!" dedi.
Cuma akşam üstü iş çıkışı buluşup, ilk seviştiğimiz ağacın altına gittik. Kocasının Perşembe akşamı da siktiğini biliyordum. Sevgi hayatının son bir aydaki değişimden başı dönmüş halde anlatıyordu. İşe girmiş, kendisini çok mutlu eden harika bir sevgilisi olmuştu. Kocası bunca yıl sonra yatak odasında çok daha istekli bir hale gelmişti. Sevgi yıllar boyunca nerdeyse senede anca 3-4 kez orgazm olurken, şimdi sadece dokunmalarım değil mesajlarımla bile onu boşalttığım için yılların acısını çıkararak orgazm üstüne orgazmlar yaşıyordu. "Mutlu musun?" dediğimde, "Deli misin, uçuyorum, ayaklarım yere basmıyor aşkım!" dedi dudakları dudaklarımda.
Fermuarımı açıp yarağımı kökten başa sıvazlamaya başladığında, ben de parmaklarımı amcığına soktum. Diğer elimizde sigaralarımız vardı ve birbirimize gözgöze masturbasyon yapıyorduk. "İki erkek arasında sikişmeye ne dersin aşkım?" dedim tepkisini bilmeme rağmen. Gözleri kapalıydı, o hayali kurduğunu biliyordum. Derin bir, "Ohhh!" çekti, kasılıyordu, orgazm oldu daha cümlem yeni bitmişken. Sonra da, "Nasıl olacak?" dedi ve yarağımı ağzına aldı. Ben de en kolayının kocasının üzerine oynamak olduğunu söylediğimde, sadece, "Immm, ımmm!" dedi yarağımı emmeyi bırakmadan...
"Nasıl yapacağız peki?" dedi döllerim dudaklarının arasından gırtlağına kaymış ve yutmuşken. Konuştuk. Sürekli kocasıyla cilveli konuşmalar yapacak, sürtünecek, gerekirse her akşam aynı konuyu açıp gelişmeleri de bana yazacaktı. Biraz dinlenip, "Arkaya geçelim mi aşkım?" dediğimde, bagaj kapısını açıp dizlerinin ve ellerinin üzerinde dört ayak olup amına aldı yarağımı. Ben sikerken, "Aşkım nerelerimi dolduracaksınız kocamla?" diye soruyor, ben de kocasıyla birlikte onu nasıl sikeceğimizi anlatıyordum. Amının suları yarağımdan taşaklarıma akıyordu. Ben amına pompalarken o da kendini geriye yarağıma bastırıyor, daha derinlerine girmemi sağlıyordu. "Sikin, amımı, götümü, ağzımı sikin, heryerime döllerinizi attırın aşkım!" diye inliyordu. Titreye titreye içine akıttım yine döllerimi.
Bu arada ilk sevişmemizden sonra eczacı kadınla konuşup yeni bir doğum kontrol hapı almış ve şimdilik yan etkisi görülmemişti. Kocası bilmese de, ben biliyor ve rahatça içine boşalabiliyordum. Dönüp amından çıkardığım yarağı yalamaya başladı. 10 dakikada yarağım tekrar keser sapı gibi dimdik hazırdı. Bana, "Aşkım hafta sonu göt deliğim öksüz kalmasın, ordan sik!" dedi. Canıma minnetti. Hemen götüne geçirip sikmeye başladım. Daracık göt deliği artık yarağımı rahatça alıyor, hatta ben içindeyken kalçalarını kıvırıp aldığım zevki katlıyordu. Kendi parmakları amında, benim avuçlarım göğüslerini okşarken, ona, "Aşkım farzet çoban geliyor, çağırayım ağzına versin mi kocaman kıllı yarağını?" dediğimde, çığlıklarla cevap veriyor, "Çağır aşkım, çağır!" diye bağırıyordu. Sevgi orgazm olmasına rağmen devam ediyorduk. Ben de döllerimi götünün içine salmama rağmen, etrafa bakıp gerçekten bir çoban gelse çağıracak haldeydim ve halen pompalıyordum. Sevgi ise, "Aşkım geliyor mu çoban, amım, götüm, ağzım hazır!" diye bağırarak orgazm olmaya devam ediyordu. 20 dakikaya yakın nefeslerimizin düzelmesini bekledik. Sonra evlere dağıldık.
Gece saat 24:00 civarı mesaj geldi. Kocasının birahaneden ayık ve elinde biralarla geldiğini, beraber içmeye başladıklarını, sonra üçlü koltukta kocasının yanına oturup yarağını eline aldığını ve "Aşkım anlatsana şu rüyanı yeniden!" dediğinde, kocasının (Karanlıkta adamın beni makyaj masasına ellerimi dayatmış halde götümden siktiğini, benim inlememek için parmaklarımı ağzıma almış ısırdığımı gördüğünü, ama gözlerinin açılmadığını) söylediğinde, "Aşkımın hoşuna gitti mi öyle sikilmem?" diye sormuş. Kocası (üçüncü biranın keyfiyle), normalde cinnet geçirmesi gerektiğini, ama rüyasında yarağının kalktığını ve kalkıp o adamla beni aralarına alıp sikmek istediğini söylemiş.
Sevgi kocasının tepkisini ölçmek için yarağının başını ağzına almış ve "Adamın yarağını da böyle yalayıp kaldırdım kocacığım!" demiş. Hikmet de ilk kez Sevgi'nin kafasını yarağına bastırıp, ağzını sikmeye başlamış. Birkaç dakika geçince, Sevgi, "Ama biliyor musun, adam da beni bu koltuğa yatırıp amıma dilini gömdü!" demiş. Hikmet sanki hipnoz olmuş gibi karısının amını yalamaya başlamış, "Çok tatlı!" diye diye emmiş. Amından iğrenen kocası göt deliğini de dillemiş. Sevgi sonra da elinden tutup kocasını yatak odasına götürmüş ve "Nerde sikti aşkım beni o adam?" demiş. Kocası gösterince de oraya domalmış. Kocasının da deliler gibi amına pompalayıp boşaldığını, kendisinin sadece amının yalandığında boşaldığını yazdı.
Ama mesajın finali güzeldi. "Aşkım bug��n eve gidince amımdaki ve götümdeki senin döllerini temizlemedim. Amımı ve götümü dilledi, çok tatlı diye diye!" yazıp bir gülücük kondurmuştu. Bunları okuyunca gidip karıma sarıldım ve yarı uykulu kadını kötü emellerime alet ettim :)
Pazartesi sabahı Sevgi'nin yüzünde gülücükler açıyordu. "Ne oldu?" diye sordum. Cumartesi akşamı kızın evde olduğunu, Pazar akşamı yemekten sonra kızı kaynanada bırakıp geldiklerini, kocasının Cuma akşamı getirdiği biralardan kalanları beraber içtiklerini, sonra gidip sarı elbisesini giydiğini söyledi. Hikmet de gözlerini yarım kısarak, "Bu elbiseyi hatırlamıyorum, yeni mi aldın?" diye sormuş. Sevgi de, "İki hafta önce Orhan beyin seni birahaneden eve getirdiğinde de üzerimdeydi, ama sen sarhoştun!" demiş. Hikmet, "Orhan bey seni böyle gördü mü?" diye sormuş. "Evet!" demiş Sevgi. Hikmet gülüp, "Ben olsam bu kıyafetle karşılayan kadını kaçırmazdım!" demiş. Sevgi de, "Adam hiçbir hareket yapmadı, işyerinde iki haftadır o akşama ilişkin tek birşey ima etmedi!" demiş. Hikmet de, "Sağlam adammış, ağzı sıkı, saygılı! Bir akşam çağıralım mı?" demiş. Sevgi de, "Zaten ayıp oldu o akşam adama!" diye kocasının ağzını yoklamış. Kocası da, "Konuştuğumuz, hayalimizdeki o adam Orhan mı olsun istiyorsun? Yapamayız hayatım!" demiş. Sevgi yarım ağızla, "Ya zıvanadan çıkarsak?" deyip gülümsemiş hafiften :)
Kocası Sevgi'yi belinden tutup kendine çekmiş ve "Fantazimize katkı olur, adamın yanında biraz frikik verirsin, biraz içeriz, o gidince azıp sikişiriz!" demiş ve Sevgi'nin amını yalayıp, bir posta da sikmiş, benim de yanlarında olduğumu, en azından izlediğimi birbirlerine anlatarak. Sevgi, "İşte böyle aşkım, Cuma akşamı Hikmet seni bira içmeye çağırıyor :)" dedi.
Ben de kocaman bir tebessümle, "Sadece bira mı, amının suyunu da içemez miyim?" deyip götünü avuçladım masa altından :)
[Orhan]
166 notes
·
View notes
Text
bakın ben boşuna zaman kaybetmeyelim insanıyım yoksa ömür boyu bir köşede ağlatırım sizi
335 notes
·
View notes
Text
Nuh tufanı bitmiş sular çekilmişti.
Gemide bulunanlar karaya çıkmışlardı ama yiyecek hiçbir şeyleri yoktu çünkü Tufan süresince hepsi gemide tüketilmişti.
Nuh Aleyhisselam herkesin yanında kalan yiyecekleri toplamalarını söyledi, herkes kalan yiyeceklerini getirdi aklınıza ne gelirse hepsi pişirildi büyük bir kazanda ve orada bulunanlara dağıtıldı.
Günlerden Cuma'ydı.
Hz Havva ve Adem'in Arafat dağı'nda ilk buluştukları gün Cuma günüdür.
Hz Adem'in yaratıldığı gün de Cuma günüdür.
Cuma günü Allah'ın en sevdiği gündür ve tarihte birçok olaylar Cuma günü olmuştur.
Bugün Resulullah efendimizin torunu Hz Hüseyin'in şehit edildiği gündü yine.
Kıyamette bir Cuma günü kopacaktır, hatta Cuma günü hava bozulduğunda Resulullah efendimizin yüzünü endişeli bir hal kaplar, alnındaki damar kabarır, gökyüzüne bakardı kıyametmi kopacak diye.
Cuma günü ikindi ile akşam arasında öyle bir an vardır ki yapılan dualar asla geri çevrilmez .
Resulullah efendimiz iki elini çırpıp bırakmıştır işte o an'da bu kadardır diye!
Bu vakitleri kaybetmeyelim arkadaşlar.
47 notes
·
View notes
Text
Boykot konusunda hassasiyetimizi kaybetmeyelim.
Siyonist teröristler Gazze'de her 10 dakika da bir çocuk öldürüyor.
33 notes
·
View notes
Text
arkadaşlar öyle bir aşk yaşıycaz ki dönüp birdaha bakıcaklar inancımızı kaybetmeyelim
8 notes
·
View notes
Text
ahmet ümit türkiye'yi zümrüdüanka kuşuna benzetir, küllerinden yeniden doğacak bu ülke diye de ekler sonunda. her şey tam bitti derken başlamıyor mu zaten? şimdi daha bi umutlu olmamız lazım. umudumuzu kaybetmeyelim lütfen🫶🏻
24 notes
·
View notes
Text
aga her şey bi şekilde düzelir Allah'ı kaybetmeyelim de
4 notes
·
View notes
Text
Sudan sebeplerle kaybetmeyelim su gibi aziz saydığımızı....
14 notes
·
View notes
Text
arkadaşlar lütfen sadece olumsuzlukları paylaşmayalım 500 afad görevlisi hataya gitmek üzere yolda 300 soma maden işcisi adana için yolda umudumuzu kaybetmeyelim
28 notes
·
View notes
Text
Anasayfayı kaybetmeyelim diye telefonu öyle kapatıyorum yemek yedikten sonra geri devam ediyorum mxjfkxmf
14 notes
·
View notes
Text
"Pijamalarımızla, çıplak ayakla sokağa fırladık gece yarısı. Binalar yıkılmış, nereye kaçacağımızı bilemedik. Ayaklarımız kesildi, üşüdük.
Artçılar oldukça, ayakta kalan binalarda yıkılmaya başladı.
Sağa koşuyoruz, oradaki bina üstümüze geliyor.
Sola koşuyoruz binalar yutuyor bizi.
Yer ayağımızın altında durmuyor.
O ses öyle ürkütücü ki, insanın aklını kaybetmemesi mümkün değil.
Ve her yandan çığlık sesleri geliyor.
Açık bir alan bulduk.
Sonra annemiz, babamız, dostlarımız aklımıza geldi.
Ama onlara gidemiyorsun.
Yollar yarık, parçalanmış. Arabalar enkaz altında.
Ölmemiş olmanın sevincini bile yaşayamadan aniden iliklerine kadar işleyen bir soğuk sarıyor bedenini.
*Ve işte o zaman anlıyorsun "O gün anne çocuğunu, çocuk annesini düşünmeyecek. Herkes kendi derdine düşecek..." Bizim cüzi aklımızla hayal edebileceğimiz kıyamet ancak bu şekilde olabilirdi ve işte şimdi biz kıyameti yaşıyoruz diyoruz..*
Burada insanlar çok çaresiz.
Çıkanları saracak bir kefen bile bulamadığımız için, enkazlardan bulduğumuz çarşaf, perde gibi şeylere sarıyoruz onları.
Köşemize çekildik ve Rabbimizin bize merhamet etmesini bekliyoruz.
Bir Adapazarı depremi gibi değil bu deprem.
Orada tek bir bölgeydi ve insanlar nereye ulaşacağını bildiler.
Ama bugün yüzlerce ilçe, ve köyler yok oldu.
Yollar yok oldu.
Yardımların ulaşması daha zor.
Devlet BURADA , Lakin heryer yıkıldı.
Hangi birine yetişsin ki...
*Bize kefen gönderin, ölülerimizi saralım. Bize iş makinesi gönderin, ailelerimize ulaşalım. Bize dua edin, aklımızı kaybetmeyelim..."*
😢😔😢😔
Safiye Çetinkaya
İçim yanıyor böyle mesajları gördükçe
Rabbim bir daha yaşatmasın güzel Ülkeme 🤲
26 notes
·
View notes
Text
Maraş ve Hatay'dan son görüştüğüm dostların anlattıkları;
"Pijamalarımızla, çıplak ayakla sokağa fırladık gece yarısı. Binalar yıkılmış, nere kaçacağımızı bilemedik. Ayaklarımız kesildi, üşüdük.
Artçılar oldukça, ayakta kalan binalarda yıkılmaya başladı.
Sağa koşuyoruz, oradaki bina üstümüze geliyor.
Sola koşuyoruz binalar yutuyor bizi.
Yer ayağımızın altında durmuyor.
O ses öyle ürkütücü ki, insanın aklını kaybetmemesi mümkün değil.
Ve her yandan çığlık sesleri geliyor.
Açık bir alan bulduk.
Sonra annemiz, babamız, dostlarımız aklımıza geldi.
Ama onlara gidemiyorsun.
Yollar yarık, parçalanmış. Arabalar enkaz altında.
Ölmemiş olmanın sevincini bile yaşayamadan aniden iliklerine kadar işleyen bir soğuk sarıyor bedenini.
Ve işte o zaman anlıyorsun "O gün anne çocuğunu, çocuk annesini düşünmeyecek. Herkes kendi derdine düşecek..."
Bizim cüzi aklımızla hayal edebileceğimiz kıyamet ancak bu şekilde olabilirdi ve işte şimdi biz kıyameti yaşıyoruz diyoruz.
Burada insanlar çok çaresiz.
Çıkanları saracak bir kefen bile bulamadığımız için, enkazlardan bulduğumuz çarşaf, perde gibi şeylere sarıyoruz onları.
Köşemize çekildik ve Rabbimizin bize merhamet etmesini bekliyoruz.
Bir Adapazarı depremi gibi değil bu deprem.
Orada tek bir bölgeydi ve insanlar nereye ulaşacağını bildiler.
Ama bugün yüzlerce ilçe, ve köyler yok oldu.
Yollar yok oldu.
Yardımların ulaşması daha zor.
Devlet burada. Lakin heryer yıkıldı.
Hangi birine yetişsin ki...
Bize kefen gönderin, ölülerimizi saralım.
Bize iş makinesi gönderin, ailelerimize ulaşalım.
Bize dua edin, aklımızı kaybetmeyelim..."
😔😔😔
30 notes
·
View notes
Text
Birbirimizi kaybetmeyelim balım ne olursa olsun.
2 notes
·
View notes
Text
Kudret Sahibi Yalnızca Râbbîlâlemîmizdir... Umudumumuzu Kaybetmeyelim !
7 notes
·
View notes