#katledilme
Explore tagged Tumblr posts
Text
Hrant Dink'in Katledilmesi Davası: Karar Duruşması Gerçekleştirildi
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in Katledilmesi Davası Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in, tetikçi Ogün Samast tarafından gazete binası önünde katledilmesiyle ilgili olarak kamu görevlilerinin yargılandığı davanın karar duruşması, bugün İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde gerçekleştirildi. Duruşmaya, tutuklu ve tutuksuz sanıklar SEGBİS (Ses ve Görüntü Bilişim…
#adli kontrol#Agos Gazetesi#davanın kararı#Hrant Dink#katledilme#kumpas dosyası#Mahkeme#Muharrem Demirkale#Ogün Samast#savunma#SEGBİS#Yavuz Karakaya
0 notes
Text
20 yaşında fidan, bir kahpe evlâdı tarafından 25 bıçak darbesiyle,acımasızca katledildi.
O kahpe çocuğu ve tüm ailesi, soyu, sopu kısasa kısas usulüyle katledilmeli. Herkesin yüreği ancak böyle soğur bir nebze o da.
Allah'ım ailesine sabırlar versin, mekânı cennet olsun güzel evlât.
0 notes
Text
Platon’un Mağara Alegorisi
✍🏻 Ufuk Çetin, 25 Ocak 2019
https://www.gundemarsivi.com/platonun-magara-alegorisi/
Alegori
Bir düşünceyi, davranışı ya da eylemi, daha kolay kavratabilmek için onu, yerini tutabilecek simgelerle, simgesel sözlerle, benzetmelerle göz önünde canlandırma işi.
Bir görüntü, bir yaşantı veya bir davranışın daha iyi kavranmasını sağlamak için göz önünde canlandırıp dile getirme, yerine. 2. ed. Bir sanat eserindeki ögelerin gerçek hayattan bir şeyleri temsil etmesi durumu.
Çocukluğundan itibaren yüzleri mağaranın duvarlarına, sırtları mağaranın dışarısına bakacak şekilde zincirlenen kahramanlarımız dışarıdan duvara vuran gölgeleri kendilerine göre anlamlandırırlar ve doğru olduğuna inandıkları bir yaşam biçimine dönüştürürler, aslında Platon kendi yarattığımız (dogmaları) yorumlama tarzımızın hüküm sürdüğü bir yaşamı, gölgelerin anlamlandırılmasına benzetir, gölgeler kendi yazdığımız hikayelerdir. Mağaranın dışında ise gölgeler değil somut varlıklar gerçektir. Zincirlerinden bilerek özgürlüğüne kavuşturulan ve aydınlığa eren kahramanımızı, özgürlüğe kazandıran yine aydınlardır (dışarıdakilerdir). Dogmaların, inançların prangasından kurtulanların, inananlara (prangadakilere) gerçek yaşamı anlatmalarının zorluğunu ve maalesef sonunda neler olabileceğini anlatmıştır.
Akıl ve düşünme yetisine erdiğimiz andan itibaren yine bizlerin eseri olan bu dogmatik yaşam biçiminden kurtulmanın zorluğu, maalesef hâlâ yaşanmaktadır ve çok az sayıda aydınımız olması da belki katledilme korkusundandır. Aslında tarih katledenleri değil, katledilenleri yazar Hypatia bunun en acı örneklerinden biridir.
MÖ 427 ile MÖ 347 yılları arasında yaşamış olan Platon bu alegoriyi o dönemde yaşayan pagan toplumuna bakarak tarihe kazandırmıştır, Platon bugün tekrar dünyaya gelse toplumu hâlâ mağarada görmek onu şaşırtır mıydı, bilemiyoruz. Aydınlık günlere uyanmak dileğiyle, sağlıcakla kalın.
0 notes
Text
Konu sisteme dek gitmeli - Özkan Yıkıcı
Bundan onyedi yıl öncesinDeenkin katledilme yılıydı. Cinayet sonrası Deenkin eşi tarihi sözlerini beyinlere kazdı. Katiliği bir genç çocuğa yaptırılması ve eşin çığlığı önemliydi. “insan doğarken katil değildir. Sistem, bir bebekten katil yaratıyorsa, durup düşünmek gerekir. Bebek katil değildir. Onu katil yapan karanlık sistemdir” diyordu. Bu tarihi sözler çğlık gibi yayıldı. Bir genel sistemin…
View On WordPress
0 notes
Text
Ukraynalı gazeteci: İntikam almamaları için Rus halkının tüm çocuklarının katledilmesi gerekir
Ukraynalı gazeteci: İntikam almamaları için Rus halkının tüm çocuklarının katledilmesi gerekir
Ukraynalı gazeteci: İntikam almamaları için Rus halkının tüm çocuklarının katledilmesi gerekir Ukrayna 24 TV kanalının muhabiri, ‘intikam almamaları için Rus halkının tüm çocuklarının katledilmesi gerektiğini’ savundu. Yahudi soykırımının mimarlarından, Hitler’e sunduğu ‘Yahudi Sorununun Nihai Çözümü’ önerisiyle Holokost’un en büyük organizatörlerinden biri olan Alman-Avusturyalı faşist Adolf…
View On WordPress
#dünya#Gündem#haber manşet#Neo-nazi#Rus halkının tüm çocukları katledilmeli#Ukrayna Rusya savaşı#Ukraynalı gazeteci#video
0 notes
Text
Nasıl başlayacağımı bilmiyorum. Kelimeler parmaklarıma inene kadar acı çekiyorum. Bu nasıl bir acımasızlık? Azra'nın yerinde ben de olabilirdim. Bu, bu nasıl olur bilmiyorum. Bir insan evladı nasıl bir insana, daha gencecik bir hayata bunu yapabilir bilmiyorum. Bu katlanılmaz bir durum. Normalleştirilmemesi gereken bir durum. Benim kulaklarım uğuldadı sevgili arkadaşlar. İsmini daha az önce gördüğüm, onu tanımaya vahşice katledilme haberini alarak başladığım bir genç kızın çığlıklarını duydum ben. Ben hissettim ya, bir çaresizlik hissettim. Empati kuramadım. Onun yerinde olmayı düşünürken bile hıçkırıklara boğuldum ben, o genç beden buna nasıl dayandı..? Biz bu ülkede ölüyoruz sevgili arkadaşlar, bize bu ülkede rahat uyku haram ediliyor. Anneler babalar ağlıyor ya, yüreği evlat acısıyla sızlıyor insanların. Dökülen gözyaşları almıyor insanların derdini ki ya da o teselli cümleleri. Bir can alınıyor, bin can alınıyor ve daha görmediğimiz milyonlar belki, ha?
36 notes
·
View notes
Text
İstediğimiz kadar konuşalım.Tag açıp tredlerde kalalım isyan edip yeter diyelim ve içimiz parçalansın sonra storylerimizi haksızlıklara karşı çıkan sözlerle süsleyelim duyarsız kalmayalım....Gerçek bir şey yapabilecek gücü olanlar bu düzeni değiştirmeye karar verip harekete geçmedikçe "her gün her saniye ve her dakika "yeni bir varyant virüs yada ne bileyim bölgesel birbiri ardına yeni bir yangın,ani sel-taşkınları mesela kadın-çocuk taciz ve istismar katledilme haberlerinin olduğu bugünleri yaşayacağız biz!
Kitlesel ölümler, mağduriyetler,çaresizlikler bunu değiştirebilicekler tarafından görmezden geliniyor,ciddiye alınmıyor.Biz daha çokkkk çokkk zor günler görürüz.
Eğitim adalet yaşam hakkı özgürlük yeşillik alan güvenlik huzur mutluluk hiç bir şey bırakmadılar çok üzgünüm.
4 notes
·
View notes
Text
Anladık her şey sizin;
Vatan, sizin, millet sizin, al bayrak, gök bayrak, bu topraklar falan hepsi sizindir.
Din de sizin. En çok o sizindir zaten.
Hiç sevmediniz bizi. Ateist olduğu için, başka dinden olduğu için, solcu olduğu için , az Müslüman olduğu için, Alevi olduğu için...
Nefretinizin sebepleri saymakla bitmez. Alnınız secdede, fikriniz talanda eliniz bıçakta satırda paladaydı.
İslamı küçültüp cüzdanınıza, şarjörünüze, nefretinize sığdırdınız.
Yediniz, içtiniz kustunuz.
Astınız, yaktınız, kestiniz, döverek öldürdünüz. Hapislerde açlıktan, işkenceden öldürdünüz. Askere götürüp kurşun yağdırdınız.
Dağları, ormanları, köyleri talan talan ettiniz. Şehirleri yağmaladınız,
Köle gibi çalıştırıp, ne yapacağımıza, ne söyleyeceğimize, ne düşüneceğimize karar verdiniz. Yediğimiz içtiğimizin hepsinin hesabını tuttunuz.
Sokak hayvanlarını zehirlediniz.
Kız arkadaşlarımıza tecavüz edip öldürdünüz.
Okuduğumuz kitapları yaktınız, yasakladınız, yazarları içeri attınız. Yetmedi hepsini bir otel odasına koyup ateşe verdiniz.
Nereye gitsek sizden uzaklaşırız?
Derdimiz; altı üstü birkaç on yıl olan şu hayatı sessiz sedasız, yaşamak biraz okumak, şarkı türkü söylemek.
Zamanı dolunca da terk- i diyar edip, birkaç iyi sözle hatırlanmak.
Zamanı gelince...
13, 15, 18, 20, 35 yaşlarında bir vahşinin ellerinde, bir polisin hiddetiyle, bir tecavüzcünün iğrenç salyaları altında, bir mollanın katil fetvasıyla, linç edilerek değil.
Ne de bir devletin üç beş günlük çıkarları için.
Sadece biyolojik süremiz dolunca...
Anladık her şey sizin. Dünya da, ahiret de, cennet de. Plazalar, köşkler saraylar, şehir sokakları, apartmanlar, kasabalar hepsi sizin?
Biz nereye gidelim?
Öyle bir yer gösterin ki sizin olana dokunmayalım.
Nefretinizden uzak kalalım,
Para, pul, mevki, devlet, hükumet, bayrak... Uğrunda bize kıyacağınız ne varsa hepsi sizde kalsın.
Öldüğümüzde Kürt' tü, solcuydu, zaten ateistti, iyi olmuş da gebermiş pezevenk demesinler.
Allahınızın rızasi için bir yer gösterin!
Bombalanma, vurulma, katledilme korkusu olmadan; çocuklarımızın gülüşünü, ezgimizi, cümlelerimizi alıp gidelim. Bu coğrafya da dünyanın sonuna kadar sizlerde kalsın. Dilediğinizce tepişin üzerinde.
Anonim
7 notes
·
View notes
Photo
Nihal Atsız'ın Almanya'dan 1939'da Sabahattin Ali'ye yolladığı kartpostal (Berlin ve Ankara Cebeci damgalı) Ulus gazetesi kısa bir süre sonra Sabahattin Ali'nin İçimizdeki Şeytan romanını tefrika edecek... İçimizdeki Şeytan tefrikasında ilk gün, Ömer (S. Ali) ile Turancı karakter Nihat (N. Atsız) arasındaki ilk diyalog (Ulus, 3 Nisan 1939). İçimizdeki Şeytan, Sebahattin Ali'nin katledilme sürecini başlatmıştı. Roman, Nihal Atsız ve şürekasını ifşa ediyordu *** // The postcard Nihal Atsız sent to Sabahattin Ali in 1939 from Germany (stamped in Berlin and Ankara Cebeci) Ulus newspaper will soon be serializing Sabahattin Ali's novel The Devil in Us... The first dialogue between Ali) and the Turanci character Nihat (N. Atsız) (Ulus, 3 April 1939). The Devil Within us had started the process of Sebahattin Ali's murder. The novel was revealing Nihal Atsız and her company //
0 notes
Text
canlı sohbet hattı
Ormanların an büyük özelliği oksijen kaynağı olmasıdır.Bunu hepimiz artık algılayabiliyoruz.Ağaçların oksijen yayması insanlığın yaşaması için var olması bir detaydır.Doğayla,ağaçlarla içiçe olmak bol oksijeni tenefüs etmek canlıların sağlığı açısından önem teşkil edecektir.Havada ki karbondioksitialarak oksijen vermesi hava kirliliğini de ortadan kaldıracaktır.Ormanlar ve ağaçlar doğal su depolarıdır.Yağışların dengesini sağlayarak ,canlılar tek önemli şey olan su ihtiyacını sağlamakla görevlilerdir.Kuraklığın olma sebeplerinin başında ormanlarımızın ve ağaçlarımızın azalması yer almaktadır.Ağaçlarımızın ve ormanlarımızın fazla olması erozyona karşı da etklidir.Toprak kaymalarını durdurarak can kayıplarının yaşanmasına engel olduğunu biliyoruz.Yeşil olan herşeyin insanların ruh sağlığının iyileşmesinde yardımcı olacak ve bir çok rahatsızlığın önüne geçmesini sağlayacaktır.İnsanların son zamanlarda yeşil alanlara olan talebinin en büyük nedeni budur.Antistres özelliğine sahip olan yeşil alanların ,ormanların ruh sağlığı açısında büyük öneme sahiptir.Bunun haricin de ormanların geçim kaynağı olarak kullanılıyor olması ve ülke ekonomisine katkı sağlayacak olması ormanlarımızın korunması açısında önemlidir.Ormanlarımızı korumak biz insanların elindedir.Çoğu ormanlarımızın katledilme sebepleri ,yasak olan bir çok yerde ateş yaklıması oluşan yangınlardır.Bilinçsizce yakılan ateşlerin hektarlarca alan ormanların yok olmasına neden olduğu biliniyor.Bu konu da kişilerin biliçlenmesi ve aydınlatılması adına canlı sohbet hattı ,arayanlarına detaylı bilgiler verecek onları bu konuda duyarlılığa davet edecektir.İnsanların bu konu da hassas olması ,insanlık görevidir.Bu bilinç ile çocuklarımızı yetiştirmemiz ise geleceğe yapılan büyük yatırımdır.Bizden sonra gelecek nesillerin ,çocuklarımızın daha temiz bir dünyada yaşamasını istiyorsak öncelikli olarak ,kendimizi bu yönde geliştirmesini öğrenmeliyiz.Bir çok hastalığın da önüne ancak ormanlarımızın ve ağaçlarımızın korunması ile olacaktır.
0 notes
Text
6 aylık hamile Nemet hastaneden çıkarılıp katledilmiş
6 aylık hamile Nemet hastaneden çıkarılıp katledilmiş
HABER MERKEZİ – Efrîn’de katledilen hamile Neimet Behcet Şexo’nun akrabası E.M., Nemet’in muayene için gittiği hastaneden çıkarılarak katledildiğini söyledi. Türkiye ve desteklediği grupların 2018 yılında gerçekleştirdikleri saldırılarla kontrolünü ele geçirdikleri Kuzey ve Doğu Suriye’nin Efrîn Kantonu’nda kadına yönelik tecavüz, kaçırılma ve katledilme olayları yaşandı. Son iki ayda…
View On WordPress
0 notes
Text
İSLAMCI NAZİZMİN BOĞDUĞU MÜSLÜMAN
Tarih: 4 Mart 2001.
Taliban, dünyaya duyurdu. İnsanlığın ortak mirası, Bamiyan’daki dev Buda heykellerini yıktılar. Denizden 2 bin 500 metre yüksekte inşa edilmiş, 53 ve 36 metrelik iki heykel, 6. yüzyıldan beri ayaktaydı.
Kısıtlamayı deldi, maskesiz yakalandı, savunması pes dedirtti!
Tarih: Mayıs 2015.
Suriye’de Palmira’yı ele geçiren IŞİD, 2 bin yıllık tarihi eserleri kameraların önünde parçaladı. Hayatını antik kente adayan arkeolog Halid el Esad’ı başını keserek idam etti.
Uzatmayayım...
Geçen hafta bu köşede, AKP’li vekil Ahmet Hamdi Çamlı’nın babasının yıktığı, yerine apartman diktiği I. Mahmut Çeşmesi’nin hikâyesini belgeleriyle okudunuz. Çeşmenin aslı nerede sorusuna yanıt veremeyen Çamlı, “çeşmeyi çalan kılıfını hazırlar” misali, musluğunun çalındığı haberiyle milleti oyalıyordu.
Açık konuşmamız lazım...
Dinin siyasete alet edilmesini tarif etmek için kullandığımız İslamcılık; insanlığın tarihini, birikimini, varlığını tehdit ediyor. İktidarı, ekonomiyi, gücü eline aldığında; her türlü medeniyeti yerle bir ediyor. Üstelik buna, üstüne oturduğunu iddia ettiği “İslam medeniyeti” dahil.
‘İki kadın eşittir bir erkek’
Son kurbanı mı?
Bu kez heykel, anıt ya da çeşme değil, bir insan, ilahiyatçı Profesör Mustafa Öztürk.
“Tarihselci” diyorlar, Kuran’ı tarihle ve akılla yorumluyor. Haliyle inancını hikâyelerle değil, mana ile tarif ediyor. Peygamberin etrafındaki Mekke toplumunun 6. yüzyıl insanları olduğunu hatırlayarak; dini, zamanın ve mekânın ötesinde tanımlamaya çalışıyor.
Ancak bizim İslamcıların bu yorum pek de hoşuna gitmiyor. Sakalla, bıyıkla, saçla uğraşanlar; felsefi derinliği olan bu yorumu “kâfirlik” sayıyor. Çoğu zaman söylediklerini cımbızlayarak Mustafa Öztürk’ün üzerine çullanıyor.
Yakınındakilere göre, Mustafa Öztürk gibi düşünenlerin kendisini halka anlatması çok zor. Zira İslamcılığın kuşattığı inanç dünyası, o derinlikte bir tartışmaya izin vermiyor.
Bazı konferanslarını dinledim. Bana sorarsanız imkânsız değil...
Örnek mi?
Yüzyıllar önceki sosyolojide, 2 kadının şahitliğinin 1 erkeğinkine eşit olduğunu hatırlatan Öztürk, 15 asır sonra İslamcıların yorumuna karşı çıkıyor:
“Sen bunu kalkıyorsun, mutlaklaştırıp sosyolojiyi ontoloji yapıyor, 2 kadın eşittir 1 erkek denklemini kuruyorsun. Allah’ın sana verdiği akılla dalga geçer gibi Mülkiye’den Maliye Bölümü’nden mezun olan kadın yarım ediyor, sokaktaki maraba erkek tam ediyor.”
Kısacası Mustafa Öztürk, bir Müslüman olarak inancını çağının içinde yeniden yaratıyor.
Peki, bu kadar anlaşılır bir fikri savunan Öztürk’ü bizim İslamcılar nasıl karşıladı?
Hepsinin özeti, bir cemaatin Öztürk’ü “zındık” ilan eden ünlü hocası şöyle yanıt verdi:
“Bir erkek şahit karşılığında iki kadın şahit getirilmesi, Allah’ın emri olmakla haktır ve dindendir. Bu emrin ve hükmün sayısız illet, sebep ve hikmetleri bulunabilir.”
Öztürk, dünyaya siyah-beyaz bakanlara gök mavisini anlatmaya devam etti:
“El, Orion Takımyıldızı’na bakarak Allah’ı görüyor, sen ‘bizim 2 karıdan bir erkek eder mi’yi din zannediyorsun.”
İslamcıları neden kızdırıyor?
Bana sorarsanız, Mustafa Öztürk’ün en büyük hatası, halen kendisini “bizim mahalle” dediği İslamcı kesim içinde tarif etmeye devam etmesi. Halen çözümü oradan çıkarmaya çalışması. Halen doğru bir yorumla İslamcılığı düzeltebileceğine inanması.
Peki, kendi ifadesiyle “öbür mahalle”nin içindeki Öztürk ne diyor? Ne söylüyor da bizim İslamcıları bu kadar kızdırıyor? Özetleyelim:
“Bizde din, insanın aynaya bakıp kendisiyle muhasebesini yapmayı gerektiren bir ilahi mesaj değil, başkalarına dikte edilmesi, bir kötek olarak kullanılıp başkalarının kafasının kırılması gereken bir ideoloji olarak bugün kullanılıyor.”
“Ben bazen empati kuruyorum. Laikçi seküler kesimden, söz-gelimi Bebek’ten, Etiler’den, Caddebostan’dan, Moda’dan baktığımda ‘bizim mahalle nasıl görünüyor’ diye, kıs kıs gülüyorum; ‘şunların rezilliğine bak’ diye.”
“Dünya görüşü bizim gibi değil, Kuran’ı okumuyorlar, eşleri, hanımları kapalı gezmiyor. Ama şehre, çevreye hayvan haklarına falan bakışlarına baktığınızda bizden kat be kat daha duyarlılar.”
Mustafa Öztürk, Halidi Bağdadi tasavvuf geleneğinden gelen bütün cemaatleri eleştirerek:
“Şimdi bu geleneğe bakarsanız, birinin bir sanatla estetikle meşgul olması, boş işler olarak görünür. Peki, dolu olarak uğraştığınız işler nedir sizin? Ben söyleyeyim, boş kaldığınızda dedikodu, haset, gıybet... Ürettiğimiz ne var Allah aşkına!”
“Türkiye’de istismar edilen ne yok ki başta din edilmiyor mu? Laiklik en azından bir kesim tarafından istismar ediliyor. Dini; paraleli ediyor, öteki ediyor, beriki ediyor. Yahu bu ülkede şeyhlik namıyla gezen, cinsel uzvunu öptüren adam var. Siz ne diyorsunuz?”
“Modernitenin dibine kadar emerek yaşıyoruz, modernitenin sunduğu bütün imkânları telef edercesine silip süpürüyoruz, ama iş retoriğe gelince gelenek retoriği üretiyoruz.”
“Arap bedevisisiniz. Hâlâ da bedevisiniz. Eğer bu İslam size kalsaydı çoktan Hicaz coğrafyasına gömülmüştü.”
Dinleyicilerine, “Ankara’da Ulus’ta köle pazarı olsun ister misiniz” diye soran Öztürk, köle pazarlarının Cumhuriyet ile birlikte ortadan kalktığını söyleyerek:
“Kusura bakmayın, bütün sevaplarına, günahlarına, hatalarına rağmen ben Atatürk’e minnet ve şükran borçluyum. İster beğenin ister beğenmeyin.”
‘Katli vaciptir’ fetvası
Yıllardır “mağduruz” diye ağlayan İslamcılar, kendi içlerinden bir çuvaldıza dayanamadı. “Kâfir”, “zındık” sözlerini, “susturun şunu” takip etti. YÖK’e “atın üniversiteden” yazıları yazıldı. Verdiği konferanslar bin bir yöntemle durduruldu. Hedef gösterildi. Hakaretlere uğradı.
Yaşadığı ruh halini şöyle anlatıyordu:
“Siz bunu yaşıyor musunuz, ben yaşıyorum. Benim çocuğum akşama geldiğinde ‘Twitter’da birisi babama kâfir demiş’ diye yaralanıyor. Kâfir diyenin de Ehl-i Sünnet diye başladığını görüyor, çenesinde sakalı var. Babasının 6 ay içinde 60 adet civarında CİMER’e ‘bu adamı kamu görevinden ihraç edin’ diye şikâyet dilekçelerine cevap yazmakla meşgul olduğunu, benim çocuğum görüyor. Ve şöyle diyor: ‘Müslümanlar birbirlerine bunu yaptırıyorsa, adı batsın öyle Müslümanlığın, dinin.’ Siz hiçbir şey söylemeden, sizin dünyanızdan uzayıp gidiyor.”
Sonunda iş Mustafa Öztürk’e “katli vaciptir” fetvalarına kadar geldi. Öyle gizli saklı da değil. Açık açık “Ulema sorgulasın. Tövbe etmezse katledilmeli” yazıldı.
Mustafa Öztürk, geldiği noktayı özetliyordu:
“Ben laik biri değilim, ben seküler biri değilim. Ben sosyal demokrat biri değilim. Ben İslamcı bir dünyanın içine gözlerini açmışım, duvarlara, Tek yol İslam, diye yazı yazmışım. Ben artık kendi Müslüman camiamın içinde nefes alamıyorum.”
Sonunda “pes” etti. Üniversitesine emeklilik dilekçesini verdi. Gazetesine, son mu bilmiyorum ama bir veda yazısı yazdı. “Artık balık tutup, fındık toplayacağım” açıklaması yaptı. “İslamcı engizisyon” dediği, “İslamcı Nazizm” dediği düzen onu boğmuştu. Sahneden çekildi.
Mustafa Öztürk’ün hikâyesi; dini, kendi vicdanındaki gibi yaşamak isteyenleri aslında kimin engellediğini gösteriyor. “Din ve vicdan hürriyeti”nin düşmanlarını anlatıyor. Tarikatların ve cemaatlerin kontrolündeki İslamcılığın, Türkiye’yi Arap çöllerine çevirme stratejisine ayna tutuyor.
Hangi renkten, hangi inançtan, hangi ideolojiden olursak olalım sorunumuz ortaklaşıyor. Lüks arabalarla gezen, beton ve demir kuleli adamların, medeniyetimizi yıkmasına izin verecek miyiz?
Vermeyeceğiz!
ARALIK 7, 2020 | CUMHURİYET*
BARIŞ TERKOĞLU | İSLAMCI NAZİZMİN BOĞDUĞU MÜSLÜMAN
#Barış Terkoğlu#Cumhuriyet Gazetesi#Köşe Yazıları#İslamcılık#Nazizm#Ortadoğu#İslamcı Örgütler#İslamcı Hareketler#Radikal İslam#Taliban#İlahiyat Fakülteleri#İmam Hatipler#Tarihselcilik#Akademik Özgürlük#Mustafa Öztürk#İstifa#Cemaat ve Tarikatlar#Sekülerlik ve Dindarlık
0 notes
Text
bakın zaten durum şu ki bana göre katledilme durumu söz konusu. araştırmadan veya bir konu hakkında belli bir fikrim olmadan yorum yapmadım zaten. isteyen kessin kurbanını yesin etini dediğim gibi kendi fikrimi paylaştım sadece
bugün yüzlerce hayvan öldürülecek gerçekten çok mutluyum 🥰😍☺️ bu mutluluktan dolayı bir de bu katliamı bayram olarak kutluyoruz çok hoş değil mi ya mükemmel 2 gram et uğruna yüzlerce hayvan kesen herkesin bayramını tüm içten dileklerimle kutluyorum (ノ´ヮ`)ノ*: ・゚
33 notes
·
View notes
Text
Özetleme teknikleriyle anlatmaya çalışma - Özkan Yıkıcı
Bugün 24 Ocak. Hem Uğur Mumcunun katledilme hem de tarihi Türkiye Neoliberaleşme başlangıç kararları günü. Şimdi günümüze geldik. Her iki olay da buraya etkileriyle altüstler yaratma örnekleriyle doldu. Siyasetin geliş mesajları ordan iyice okunur. Uğur Mumcu: en önemli gazetecilik dersleri mafya üzerinden yazdıklaryla da anlaşılmalı. Türkiyedeki gelişen mafya siyaset ilişkilerini derinliğine…
View On WordPress
0 notes
Text
Under Fire – Ateş Altında
Under Fire – Ateş Altında
Under Fire – Ateş Altında
Bir Amerikalının ölümü yarım asırdan fazladır süren bir savaşı durdurabilir mi, ki o zaman kadar ellibinden fazla insan hayatını yitirmiş olsun? Soru işareti, isteyen istediği gibi yanıtlasın ama bir ünlü gazetecenin filmdeki gibi katledilişi? O da zor bir soru. Katledilme anını tesadüfen objektifi ile yakalayabilen dünyaca ünlü dergilere kapak olacak fotoğraflar çeken…
View On WordPress
#Alma Martinez#Clayton Frohman#Ed Harris#Frente Sandinista de Liberación Nacional#FSLN#Gene Hackman#Holly Palance#Jean-Louis Trintignant#Jenny Gago#Joanna Cassidy#Jorge Santoyo#Jorge Zepeda#Leonor Llausás#Lucina Rojas#Martin LaSalle#Monica Miguel#Nick Nolte#politik filmler#Roger Spottiswoode#Ron Shelton#Sandinista Ulusal Kurtuluş Cephesi#Süleyman Deveci#Under Fire#Under Fire – Ateş Altında#Víctor Alcocer
0 notes
Text
Terör örgütü korkudan cinnet halinde
https://haberoldu.com/dunya/teror-orgutu-korkudan-cinnet-halinde-43993.html
Terör örgütü korkudan cinnet halinde
Türkiye’nin operasyonundan korkan PKK elebaşıları Münbiç’ten kaçtı ancak bölgedeki terörist sayısı, son dönemde ilçeye getirilenlerle birlikte 7 bini buluyor. Türk savaş uçaklarının dün alçak irtifada hava devriyesi icra ettiği Münbiç, teröristler için tam bir korku diyarına dönüştü. Uçakları gören rejim birlikleri de Arime’yi terk etti.
Rejim unsurlarının bazı binalara bayrak çektiği Münbiç’te herkes diken üstünde. ABD’nin zırhlı araçlarla devriye atıp helikopter havalandırdığı kentte terör örgütü PKK da sokağa çıkma yasağı ilan etti. ABD, Fransa, rejim ve PKK’nın rol kapma yarışına sahne olan ilçenin merkezi ve çevresinde 7 bine yakın terörist bulunuyor.
TERÖR ÖRGÜTÜ CİNNET HALİNDE
Bunların 2 bini son birkaç haftalık zaman diliminde ağır silahlarla Münbiç’e getirildi. Öte yandan Türkiye’nin bölgeye yönelik operasyonu öncesi başta Şervan Derviş olmak üzere çok sayıda PKK elebaşı kenti terk etti. Örgütte ciet hali ise devam ediyor. PKK, cuma gecesi kentte terör estirdi. Birçok eve baskın düzenleyen teröristler, rejim ve PKK/PYD karşıtlarını alıkoydu. Türkiye ve ÖSO lehine faaliyetlerin önüne geçmek için de Münbiç merkezde sokağa çıkma yasağı koydu.
ŞEBBİHALAR GİRDİ
PKK’nın ev baskınlarıyla eşzamanlı olarak yayılan “Esed rejimi Münbiç’e geldi” haberleri, kent sakinleri üzerinde büyük korkuya neden oldu. Katledilme korkusu yaşayan halkın tedirginlik nedenlerinden biri de son birkaç gündür çok sayıda Şebbiha milisinin Münbiç’e rejim-PKK işbirliği halinde sızdırılması.
Sivil kıyafetler giyerek kente sokulan Esed’e bağlı katliamcı çetelerin burada bir vahşete imza atacağı endişesi hakim. Şebbiha-PKK ortaklığıyla amaçlanan hedeflerden biri de, bölgeye Türk ordusu ile ÖSO güçlerinin gelmesini isteyen halkı sindirmek. Münbiç batısındaki Arime’de bulunan rejim güçlerinin önemli bir kısmı güneye çekilirken Türkiye ise bölgedeki gelişmeleri yakından takip ediyor. Ankara-Moskova temaslarının ardından başlaması beklenen operasyonda ilk hedef, Münbiç ve kırsalındaki 7 bina yakın teröristi etkisiz hale getirmek.
TERÖRİSTLER DURUYOR
Münbiç’ten çekileceklerini ve kenti rejime bıracaklarını iddia eden teröristler bölgenin her yanında görülüyor. Sürekli olarak Türkiye tarafı ile Fırat Kalkanı bölgesindeki Özgür Suriye Ordusu güçlerinin bulunduğu alanları dürbünlerle izlemeye çalışan PKK’lılar, mevcut mevzi ve siperlerini güçlendirip yeni hendekler kazıyor. Ayrıca tünelleri kullanarak Türk insansız hava araçları ile uçaklarından korunmayı hedefliyor. Kimi PKK üyeleri ise Fırat Kalkanı bölgesiyle sınır hattında bulunan yerlerde toplan��p adeta gövde gösterisi yapıyor. Dün bir grup terörist daha, Sacu Çayı civarında kazdıkları hendeğin çevresinde toplantı halinde görüldü.
TÜRK JETLERİ MÜNBİÇ’TE
Harekâtın an meselesi olduğu Münbiç’te teröristleri iyice panikleten bir gelişme yaşandı. Türk savaş uçakları kentin üzerinde alçak irtifada uçuşlar yaptı. Zaman zaman ABD helikopterlerinin havalandığı bölgede bu kez Türk F-16’ları görüldü ve o anlar sırasında Amerikan helikopterlerinin sırra kadem basması dikkat çekti. Uçuşların, Rusya’nın başkenti Moskova’da heyetlerarası görüşmenin bitimiyle birlikte gerçekleşmesi de göze çarpan unsurlardan biri oldu. Türk Hava Kuvvetleri’nin icra ettiği uçuşlar sonrası rejim unsurlarının Münbiç batısındaki Arime’den güneye kaçtığı öğrenildi. Önceki gün yüzlerce araçla Münbiç sınırına intikal eden ÖSO savaşçıları ve binlerce Mehmetçik, bölgeyi teröristlerden temizlemek için emir bekliyor. Fırat Kalkanı bölgesinde bu amaçla hazırlığını tamamlayan asker sayısının 45 binlere ulaştığı ifade ediliyor.
SEVKİYAT SÜRÜYOR
Türkiye’nin çeşitli birliklerinden Suriye’ye cephane, silah, tank, zırhlı akışı sürüyor. Karayolu ya da demiryoluyla Gaziantep, Kilis, Hatay ve Şanlıurfa’ya gönderilen savaş malzemelerinin bir kısmı buradan muhaliflerin elindeki Fırat Kalkanı bölgesine geçirilerek Münbiç’teki operasyon alanına konuşlandırılıyor, bir kısmı da Ayn el-Arab-Tel Abyad hattının karşısında mevzileniyor.
Yeni Şafak
Kaynak: HABER7.COM
0 notes