#karda yürümek
Explore tagged Tumblr posts
ay-simay · 9 months ago
Text
Tumblr media
Dizine kadar karda yürümek zor mu?
Hiç bile!
Bazıları boğazına kadar pisliğe batmış, onlar bile yürüyor...
... ☕...
56 notes · View notes
bluesidee · 10 months ago
Text
Tumblr media Tumblr media
karda yürümek gibisi yok.
47 notes · View notes
gozlerindekiay3 · 1 month ago
Text
Tanıştığım insanlarla biraz vakit geçirdikten sonra sonumuzu hissediyorum. Nasıl yollarımızın ters düşeceğini görüyorum ve o şey tıpatıp hissettiğim gibi oluveriyor. Bundan dolayı insanlarla ters düşünce olayın şoku hariç pek şaşırmıyorum çünkü zaten biliyordum. Ve inanın bu şey karda çıplak ayak yürümek gibi, acıtıyor önce ama sonra uyuştuğun için hissetmiyorsun bir şey.
11 notes · View notes
selin-n · 11 months ago
Text
Adamo - Her Yerde Kar Var
youtube
🌨️🌨️🌨️🌨️
(sözleri)
Her yerde kar var
Kalbim serin bu gece
Her yerde kar var
Kalbim senin bu gece
Belki gelirsin sen
Bakarken pencereden
Gözler yalnız özler
Karda senden izler
Yürümek karda zordur
Gelirsen bak aşk budur
Dönsen köşeden şöyle
Şarkı söylerim böyle........
Tumblr media
💙🥀🕊️
25 notes · View notes
gurbets-world · 1 year ago
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Karda yürümek, insana terapi gibi geliyor.
47 notes · View notes
backtooblack · 2 years ago
Text
canım karda yürümek çekti
24 notes · View notes
temkinlifuturist · 8 months ago
Text
Masal Masal Matitas
Tumblr media
Doktor sordu, sigara kullandın mı hiç?
Yani ilk gençlikte büyüdüm havasıyla bir-iki tüttürmüşlüğüm vardı ama sevememiştim mereti o nedenle içmedim. Ama içmeye ne hacet, o dumanın içinde büyüdük. Doktorların bile hasta bakarken sigara içtiği bir kuşaktandım. Ana baba komşular kimse sakınmazdı sigara içmekten yanımızda çocuk var diye. Babamla fotoğrafımız var, ben kundakta babamın kucağındayım, o da keyifle evladının keyfini çıkarıyor sigarasının dumanını tüttürerek. Bütün aile yemekleri, toplantıları yoğun sigara dumanı altında yapılırdı o zamanlar. Hatta saatler süren otobüs ve trenler yolculuklarında seyahatin tamamı kesif duman altında gerçekleşirdi. Ben sigara içmemiştim ama içirilmiştim.
Tumblr media
Sormaya devam etti doktor, nemli rutubetli yerlerde bulundun mu?
Benim kuşağımdaki çocukların hepsi öyle yaşıyorduk. Nemli ve rutubetli. Evin bir odasında soba vardı, diğerleri soğuktu. Okul servisi filan yok ki. Karda kışta yağmurda yürüyerek okula gidip gelirdik. Sabah karları ezerek gittiğimiz yolda ayakkabılarımız ve çoraplarımız ıslanırdı. Az ısıtılabilen sınıfta kuruyamazdık. Akşam eve dönerken aynı ıslaklığı perçinlerdik karları eşelerken. Çocukluk aklıyla bir de karların içinde oyun oynardık. Eve geldiğimizde günün bütün ıslaklığı ayaklardan ciğerlere çoktan işlemiş olurdu. Benim dönemin çocuklarında zatürre geçirmemiş olan yok gibiydi. Ana baba da ne bilsin işte. Onlar bizden daha da beter koşullarda büyümüştü, bizim koşullar onlar için çok konforlu bile sayılırdı. Açlıkla yoklukla terbiye olmuşlardı. Üşümeyi, rutubeti , ısınınca gelir geçer diye düşünürlerdi, o soğuğun vücudumuzda izi kalacağını ne bilsinler.
Tumblr media
Biz gene ana baba ocağında büyüyorduk. Bizden önceki dönemde çok çocuklu ailelerin çocukları akrabaya dağıtılırmış geçim yüzünden. Teyzem hala acısını taşır, o günleri anlatırken hırstan gözleri yaşarır. Annem, akraba evinde kendisinden sakınılan bir dilim elmanın, baba evinde turşuya uzattığı elinin tokatlanmasına bir anlam yükleyemeden büyümüşlerdi. Neydi ki soğuk, birazcık üşümek, karda okula yürümek…  
Askerde soğuk suyla yıkandık, eksili derecelerde dikenli tel nöbeti tuttuk, koştuk terledik, terimiz üzerimizde soğudu. Tatbikatlarda donumuza kadar ıslandık, çamura bulandık, sonra buz gibi rüzgarda kurudu asker elbisemiz. Ne diyeyim doktora şimdi, biz soğuğun, rutubetin içinde büyüdük mü diyeyim?
Tumblr media
İlk okulda zorla süttozu içirdiler. Kantin tuvaletin yanındaydı, yalak gibi sıralı çeşmeden ellerimizle su içerdik. Yiyecekler açıkta, herkes ellerdi simiti ve bisküviti seçerken. Sağlıklı beslendik diyebilir miyim? Bütün okul aynı tastan su içtik, aynı şırıngadan aşı olduk. Hastalıktan uzak durabildik diyebilir miyim?
Bir sürü çocuk adı konulamamış hastalıklardan, görünmez kazalardan öldü gitti; bizler kaldık ve biraz şansına yaşadık bunca yılı.
Bir sürü genç, çocukluğundan taşıdığı marazlardan öldü, siyaset ve umursamazlık ve şanssızlık ve kader ve fakirlik ve bilinmezlikler içinde büyüyemedi.
Bir sürü orta yaşlı, çocukluktan ve gençlikten taşıdığı marazlardan öldü. Yaşam ağırdı, kalpler yorgun ve damarlar tıkalı… Kiminin ciğerinde maden tozu, kiminde asbest ve araba ekzosu ve elbette biraz cigara tortusu.
Bir sürü yaşlı, çocukluğundan, gençliğinden ve orta yaşından taşıdığı marazlardan öldü. Bari sonu güzel bitsindi filmin, pek çoğunda olmadı.
Şeker, tansiyon, kalp
ve daha bir sürü marazla
ve yaşama içgüdüsünün iteklemesiyle
pencere önü çiçeklerine döndüler.
Tumblr media
Neyse ki alzaymır, demans denen perde inince beyinlere filmin sonunun da pek önemi kalmadı. Tuzu eksik bir yemek, tamamlanmamış bir tablo, torunla gidilememiş park ve boğaza düğümlenmiş masum istekler. 
Filmi çeken ne düşünüyor bilemem de oyuncuların damağında buruk acı bir tat kalıyormuş gibi geliyor.
Doktor sordu, geçmişten gelen bir rahatsızlığın var mı?
Dedim ki geçmişten dedemin paslı kılıcı, bayat ekmekten yaptığı tatlısı, birkaç sarı fotoğraf ve ezberlettiği şu tekerleme kaldı.
Eveleme develeme
Deve kuşu kovalama
Çengi çember
Misk-i amber
Tazi tuzi Mürekkeb’in kızi
Ne zaman geldin
yazın geldim
Yazılalım çizilelim
bir sıraya dizilelim
İncik boncuk, lebbey a çocuk…
0 notes
ibretliksozler · 2 years ago
Text
İyi ve kaliteli insanlarla oturun kalkın. Yalancı, vicdansız, cahil, cimri, sürekli geçmişi ile ilgili boş hikaye anlatanlardan egosu yüksek ve her şeyi olumsuz bakan kişilerden uzak durun! Merhametesiz ve katı kalpli insanlarla gününüzü de zamanınızı da heba etmeyin.
Tumblr media
5 notes · View notes
melissaakoc · 8 years ago
Quote
Şuan seninle yağan karın altında saatlerce yürümek isterdim.
🌨🚶🏻‍♀️🌨🚶🏻
16 notes · View notes
golgendekikadin · 3 years ago
Text
Tumblr media Tumblr media
Karda yürümek x2 zayıflama sağlayabilir mi ? Tşklr
11 notes · View notes
hosgeldinhuzun · 3 years ago
Text
Sevgili Dost,
Her sabah yeni bir manzara görecekmiş gibi camlara koşup,değişen hiçbir şey olmadığını görmek ne soğuk.
Düşüp yuvarlanan bir bozuk paranın peşinden koşarken, kelimelerin üzerine basa basa yürümek ne soğuk!
Dizlerine kadar gömüldüğün karda yürümekte ne var?
Boğazına kadar battığın kelimelerin içinde yüzmek ne soğuk!
58 notes · View notes
andythemightymouse · 2 years ago
Text
Bu sabah uyandım. Herşey dünkü gibi muhtemelen. Hayatımın kadını ile aram nasıl bilmiyorum. Henüz kabuslarımla gerçekleri birbirinden ayırt edemiyorum. Canım büfe sosislisi çekiyor. Günler ben planlarımı yaparken kendi yollarında ilerliyor. Ben de ilerliyorum. Korkmuyorum kabuslarımdan. Temmuz'un ortasında kar yağdığını gördüm rüyamda. Bana kim bilir ne anlatmak istiyor içimdeki sebepsiz ve derin tedirginlik.
Tecrübeyle sabit. Yürümek insana iyi gelir. Yıllarca yumurta yedirdiler zorla. Midem yanardı. Yıllarca ekmeğe margarin sürdüler de yedirdiler. Yıllarca bayramlarda dişlerimi çürüttüler. Kuruyana kadar pişmiş etler yedirdiler. Yıllarca büyüklere saygı öğrettiler. Yürümek böyle bir şey değil. Yürümek insana dair. İnsan için bir eylem.
Yürümekten vazgeçtim. Ben insana dair miyim? Sayıklayarak uyudum. Hoşuma gitti. Kendimi bir verem pavyonunda hayal ettim uyurken. Sayıklarsam belki elinden hiçbir şey gelmeyen birisi şevkatle yaklaşır bana diye düşündüm. O palyaço benmişim meğerse der belki birisi. Başıma iş gelecek hissinden yoruldum.
Rüyamda kasaba gittim. Kasabın kızı bana uzun uzun Noel Baba'nın kökenini anlattı. Kağıt kebabı istedim, yani kız bir türlü lafını bitiremedi. Benim masama oturdu. Uzun anlattı. Sonra kar yağdı Temmuz'da. Tarlamız gitti. Ben ama karda çıplak kalmışım. Halam yumurta istiyor. Bana uzun uzun anlatıyor evlerinde kırdıkları yumurta çılık çıkmış. Rüyamda kokusunu duydum. Üzerime kıyafet arıyorum. Uzun bir karanlık. Sonra kardeşim sigara var mı diyor. Var diyorum ama eski evde.
Terk edesim var buraları. Ama insanoğlunun Mars'a gitmeyi istemesi gibi bu his. Ben bu ihtimali yeteri kadar tecrübe ettim. Görülebilecek tüm rüyaları gördüm. Bu ihtimalin elinden gelenleri yaptım. Ben bu cenneti tükettim. Bana yeni bir cennet gerek.
Kısa cümleler daha güzel. Erken kalkmak daha güzel. Zıddını açıkça belirten ifadeleri ne kadar da özlemişim. Mantıklı olmayı özledim. Bir park var yürüdüğüm. Sabahları elinde çivili bir sopayla spor yapan amca var. Selam verince mutlu oluyorum ona. Parkta çocuklara top oynamak için bir alan yok. Parkta sadece yaşlılar için spor aletleri var. Sevgililer yakın otursunlar diye banklar var. Bebekten biraz büyük çocuklar için eşyalar var. Fakat biraz daha büyük çocuklar için top oynama yeri yok. Ben yer yer yaşlılara yer yer bebekten hallice insanlara uyuyorum. Erken uyuyorum. Bakıyorum gecenin bir saatinde belki yüreğimi serinletecek bir haber gelmiştir diye.
Bir köpek var. O da her sabah yürüyüşe çıkıyor. Beni görünce hiç pas vermiyor. Evel zaman çocukları gibi bir köpek. Bizim zamanımızda organ mafyası vardı. Ama biz hiç korkmadık. Mahallenin mafyası bizdik. Bir enkazın içinde kurulu karargahımız vardı. Pirelenmiştik. Bir bayram günü ablam beni dilendirdi. Gelip geçen her adamın elini öpüp, elimi açtım. Şimdiki çocuklar tanıdıklarının bile ellerini öpemez. El öpmek sağlığa zararlıdır. Tıpkı büyüklere saygı gibi. Bir köpeğim olsa.
Evimi seviyorum. Beni destekliyor kokusu. Bazen kapıyı kilitledim mi kestiremiyorum. Çalışırken kendimi güvende ve rahat hissediyorum. Çok yaramaz bir insanım. Birilerinin beni yargılamasından yıkılıveriyor gönlümün kubbesini tutan sütunlar. Evet gönlüm kubbeli bir yapı. Kumrular artık kombi bacalarında yaşıyor. Kışın şehrin türküsünü kombiler söylüyor. Yazın ise müteahhitler delici, yıkıcı ve yapıcı aletlerini konuşturuyorlar sokaklarda. Eskiden kışın şarkısı sessiz bir kara dumandı. Ben kardeşimi okula götürürken söylerdik kışın şarkısını.
Tercihim pembedir seçenek sunulduğunda. Benim elime fırsat geçse inanın tercihim bir çocuğun kaliteli kahkahası olurdu. Bir çocuğun kaliteli kahkahası üzerine çocuğun ebeveynleri ile konuşmaya korkar oldum. Başıma iş gelecek hissinden yoruldum. Birileri beni ele verecek sanki. Benim yaşama sevincim olan çocukların ebeveynlerinin ömür törpüsü olmaları üzerine fikir yürütmek istemiyorum. Korkuyorum. Birçok şeyden korkuyorum. Hepsi de korkulacak şeyler. Toplumun tokadı suratımda cehennemliklere vurulan damga gibi iz bırakıyor. Acısı ayrı dert. Ne zaman gelecek bilmiyorsun. Hep en güvendiğin anda kendine kapatıyor tokadı, bir toplum mühendisi. Benim mühendislik bilgim zayıf. Tasarım planım sadece çocukları güldürmeye yarıyor. Ve kendimi, gerçekten ne hissettiğimi birileri ile keşfetmek için yaşıyorum. Sabit bir zeminde ilerlediğim heran o tokat suratıma patlıyor. Temkinli başlamalıyım ki güvenliğin kıymeti olsun.
Yazları hiç sevemedim. Karnemi aldığım gün içimde tedirginlik başlardı. Camiide dövüyordu beni benden biraz büyükler. İmam da döverdi. Yani yıllarca korku ile öğrenemediğim alfabeyi onbeş dakikada öğrendim. Sorun bende değil tedirginlikteydi. Sonra inanarak gittim insanları ziyarete yazları. Annemler de öyle gittiler. Bize sığıntı gibi hissettirmeyen bir kapı olmadı. Bana da. Kabusumda yağan kar, bana yazın misafirlikte kötü davranıldığında hissettiğim duyguyu hatırlattı.
Nasıl yaşanır düşünmemişler ki hiç en az yüz elli yıldır. Tanıdığım kimse bunu düşünmemiş. Annemin ananesi yüz yirmi yaşında öldü. Bizimle minder kavgası yapardı. Dedem altmış yaşında öldü. Biz oyun oynarken çıkarttığı bir ses vardı ki, insanı tüm büyüklerden soğutucu. Yangın söndürücüydü dedem. O çıkarttığı sesi bir çiçeğe doğru çıkartsa çiçek solardı. Hani bir hikaye varya güzel şeyler söylenen su kristalleri güzelleşiyormuş. Dedem bizi kuantum fiziği kullanarak kristallerimizin şeklini bozdu. Diğer dedem bir özür dilemediği için çocuklarına hasret gitti. Babanem bizi çok sevdi. Ama kaygılarını bizden daha çok sevdi. Ağlamak istiyorum yaşadıklarım aklıma geldikçe.
Ben cenneti bulamadan tükettim. Hayatımın kadını ile aram nasıl bilmiyorum. Yani ne yaptığımı biliyorum. Neden yaptığımı bilmiyorum. Uzun zamandır iyileşen öfkem neden geri geldi? Hayatımın kadını, onunla yaşamaya dair bir sürü şey düşündüm. Onunla ölmeye dair hiçbir şey düşünmedim. Çünkü ölüm tek seferlik ve tek kişilik bir tecrübe. Kim bilir nasıl öleceğiz. Korktuğum gibi ölmek istemiyorum. Ummadığım bir anda ölmek te istemiyorum. Ölmeyi istiyorum.
Ne güzel yapmışım kahveyi. Ruhuma bir serinlik geldi. Çiçeklerim sanki biraz daha açmışlar bu sabah. Kaktüslerime pembe ve grinin ülkesinde şarkısını açtım. Neşelendiler. Bulutlara baktım kar yağmaz bu havada. Kabusumdan arındı ruhum. Serinlik geldi ruhuma.
Fenalıkların başında hep insanlığımı bilmemem vardı. Ben bir insanım demeyi öğretirken bir sürü başka cümlelerle kirlettiler zihnimi. Birgün bir arkadaşımla bir adamın posterlerini yırttık. Kim olduğunu bile bilmiyordum. O biliyordu. O birçok şeyi biliyordu. Bir zamanlar herkes herşeyi biliyordu ben hiçbir şey bilmiyordum. Bilmemek üzere yetiştirmeye çalıştım kendimi. Bilmenin yükünü bilmeden taşımak istemedim. Bile bile yapmak istedim herşeyi. Ama o gün o posterleri yırttık ve o küfür etti diye ben de ettim. Şimdi düşününce farkettim soğuk savaş bitmeden öncesinden kalma bir hareketmiş. Halbuki ben doğduktan ya biraz sonra ya biraz önce bitmişti soğuk savaş. Soğuk savaş artık sadece cümle başında büyük harfle yazılmalıdır.
Nereden geldiğini bilmediğim tedirginlikle soğuk savaşın birçok ilgisi var. Bir sürü insan her an bir nükleer tehdit varmış gibi kızıyorlar herşeye. Kendilerini kendi içlerinde bir sığınağa dışarıdan kilitlemişler. İsteseler de çıkamayacaklar gibi. Hiçbir çilingir açamıyor kapılarını. Yeniden sevmeyecekler gibi. En son ne zaman kırıldı gerçekten kalbiniz. Yaşlandıkça taşlaşmasın kapılar, gönlümün kubbesi devrildikçe yerine koyarım. Uzaylılar, Ruslar, faşistler, Amerikalılar, feministler, işçi emekçi kadınlar ve adamlar neyi neden dediğini unutmuş.
Bir su kenarına gidecek gücüm olsa da suya anlatsam. Issız bir paranoya hapsediyor ruhumu. Başıma iş gelecek korkusu var içimde. Sanki birileri ele verecekmiş gibi beni. Kanım çekiliyor korkumun şiddetiyle. Korktuğum şeyler korkmaya değer.
Bir su kenarı, mesela İstanbul boğazı. Mesela Aşiyan yokuşundan aşağı inmişim, ya da yukarı çıkmadan önce biraz dinlenmek için oturmuşum. Korku beni orada da buluyor. Kimlik soruyorlar, yanındaki kim diyorlar. Sevgilim diyorum. Onun kimliğini alıyorlar. Altından girip üstünden çıkamıyorum artık yanımda sevgilimle.
Bir gölge arıyorum altında ağlayacak. Ağaçlar dallarını çekiyor sanki gerisin geri. Bir başka suyun kenarı olsun hayalimdeki. Mesela Mercan dağları, kimse orada bulamaz beni. Hem telefon da çekmez. Ruhuma işleyen derin sevgi. Orada da şu var. En güzel su. Acıtmamalıyım onu. Onun derdi ona yeter. Ona bir şey anlatılmaz, derdimle dertlenir.
Duşa girdim. Ses etmeden duşumu aldım. Ama anlamış olsa gerek soğudu birden su. Kendime gelmem için kuruğumdan enseme boşaldı buz gibi.
Ben hem annemin hem babamın oğluyum. Problem çözüldükten sonra kahramanlar işsiz kalır. Belki sekiz milyar insan dertsizlikten bu kadar tedirginiz. Neler geldi başımıza. Geçen hafta selde hiç görmediğim kuzenim öldü sularda boğularak. Bir başka hiç görmediğim kuzenim dört yıl önce öldü motosikletiyle bir minibüsün altında kalarak. Kafası kopup yuvarlandı kardeşinin ayaklarının dibine.
Ihlamur kokuyor sokaklar. Köy sütü arıyorum. Sanki grip olmuşum gibi yapıyor beni bu koku. Maya da var mıdır? Bulanık görüyor gözlerim. Hava kapalı. Bir tanıdık görmez inşallah beni. Neden güneş gözlüğü taktığımı açıklamak zorunda kalmak istemiyorum. Bu gözlük çıplak gösteriyor bana şeyleri.
Ağzımın tadını hep bildim. Lezzetli eşyaların olduğu sofralarda rahat edemedim. Korkum beni tedirgin etti hep. Kim kaç tane köfte yiyecek. Evin kızını çıplak görmek istemedim. Ben kendi halimde durup duruyorum.
Hayatımın kadınının hayatının erkeği değilim büyük ihtimalle. Ben bilmiyorum nasıl bulunur hayat kadını. Hayatımın kadını ve hayat kadını bir iyelik eki değil sanki vaftiz suyu. Kadın kadındır hem. Aramız nasılsa nasıl? Mutlu olsundu.
Noel Baba hediyeler getirir hep, kendisi bir aziz. Çam ağacı altında sen beni sattın ben de seni. Bir özgürlük türküsü dilime dolanan. Tanıdığım herkes tetikliyor içimdeki derin tedirginliği. Ben nerede yanlış yapmadım ki?
Yel değirmenlerini rahat bırakıp devlere döndü yüzüm. Kan çanağı oldu gözüm. Millet yerken hamamda üzüm. Ben suyunu içtim en ucuzundan.
3 notes · View notes
sardunya16 · 4 years ago
Text
Tumblr media
Ben artık karda yürümek istiyorum.
153 notes · View notes
sozgezegeni · 4 years ago
Quote
“ben artık karda yürümek istiyorum.”
30 notes · View notes
aygultopal35 · 4 years ago
Text
1
Süleyman'a karısı telefon etti :
- Konuşan ben,
ben, Fahire.
Tanımadın mı sesimden?
Demek çok bağırdım birdenbire.
Çığlık mı?
Belki...
Hayır,
çocuklar hasta değil.
Dinle beni :
İşini bırak da gel,
çabuk ol ama.
Telefonda anlatamam,
olmaz.
Daha kıyamet kadar vakit var akşama.
Saatlar, saatlar,
kıyamet kadar.
Sorma.
Dinle beni...
Hemen vapur bulamazsan
Üsküdar'a kayıkla geç.
Bir taksiye atla.
Paran yoksa
patrondan avans al.
Yolda hiçbir şey düşünme,
mümkün mertebe yalansız gelmeye çalış.
Yalan kuvvetliye söylenir
ben kuvvetsizim.
Alay etme kuzum.
Evet kar yağacak,
evet
hava güzel.
Koynuna girdiğim adam gibi
kocam gibi değil,
büyüğüm, akıllım,
babam gibi gel...
2
Geldi Süleyman,
Fahire, kocası Süleyman'a sordu :
- Doğru mu?
- Evet.
- Teşekkür ederim Süleyman.
Bak işte rahatladım.
Bak işte ağlamıyorum artık.
Nerde buluşuyordunuz?
- Bir otelde.
- Beyoğlu tarafında mı?
- Evet.
- Kaç defa?
- Ya üç, ya dört.
- Üç mü, dört mü?
- Bilmiyorum.
- Bunu hatırlamak bu kadar mı güç Süleyman?
- Bilmiyorum.
- Demek ki bir otel odasında.
Kim bilir çarşaflar nasıl kirliydi.
Bir İngiliz romanında okudum,
bu işlere yarayan otellerde
kırık küvetler varmış.
Sizinkinde de var mıydı Süleyman?
- Bilmiyorum.
- Hele düşün,
toz pembe çiçekli, kırık bir küvet?
- Evet.
- Hiç hediye verdin mi?
- Hayır.
- Çukulata, filân?
- Bir defa.
- Çok mu seviyordun?
- Sevmek mi?
Hayır...
- Başkaları da var mı Süleyman?
- Yok.
- Olmadı mı?
- Hayır.
- Bunu sevdin demek...
Başkaları da olsaydı
daha rahat ederdim...
Çok mu güzel yatıyordu?
- Hayır.
- Doğru söyle, bak ne kadar cesurum...
- Doğru söylüyorum...
- Zaten gösterdiler bana.
İnek gibi karı.
Belimden kalın bacakları...
Fakat zevk meselesi bu...
Bir sual daha, Süleyman :
Niçin?
- Bilmiyorum...
Karanlıkta pencerenin hizasında
karlı, ağır bir çam dalı.
Bir hayli zaman oldu
sofada asma saat on ikiyi çalalı.
3
Süleyman'ın karısı Fahire
şunları anlattı kocasına ertesi gün :
- ... Dayanılmaz bir acı halindeydi
kendime karşı duyduğum merhamet,
ölmeye karar verdimdi, Süleyman...
Annem, çocuklarım ve en önde sen
bulacaktınız karda ayak izlerimi.
Bekçi, polisler, bir tahta merdiven
ve bir kadın ölüsü çıkaracaktınız
arka arsada bostan kuyusundan.
Kolay mı?
Gece bostan kuyusuna doğru yürümek,
sonra kenarına çıkıp durarak
baş aşağı atlamak karanlığına?
Fakat bulmadınızsa eğer
karda ayak izlerimi
sade korktuğumdan değil.
Bekçi, merdiven, polisler,
dedikodu, kepazelik,
aldatılmış bir zevcenin intiharı :
komik.
Niçin öldüğümü anlatmak müşkül.
Kime? Herkese, sana meselâ.
İnsan, ölmeye karar verirken bile
insanları düşünüyor...
Sen yatakta uyuyordun
yüzün rahat,
her zaman nasıl uyursan
ondan evvel ve o varken.
Dışarda kar yağmaya başladı.
Bir tek gecelikle çıkmak balkona :
Zatürree ertesi gün,
nümayişsiz ölüvermek.
Hayır,
hiç aklıma gelmedi nezle olmak ihtimali.
Yaktım sobamızı.
İyice ısınmak lâzım ilkönce.
Ciğer bir çay bardağı gibi çatlarmış.
Pencereye, kara bakıyorum :
«Eşini gaip eyleyen bir kuş
gibi kar
geçen eyyamı nev baharı arar...»
Babam bu şiiri çok severdi.
Sen beğenmezsin.
«Sağdan sola, soldan sağa lerzânı girizan...»
Lambayı söndürmeden balkona çıktım.
« ... gibi kar
düşer düşer ağlar...»
Oturdum balkonda iskemleye.
Havada çıt yok.
Karanlık bembeyaz.
Uykudayım sanki.
Sanki çok sevdiğim bir insan
korkarak beni uyandırmaktan
yumuşacık dolaşıyor etrafımda.
Üşümüyordum.
Kederim duruluyor
berraklaşıyor.
Odanın camlı kapısından balkona vuran ışık
sıcak bir kumaş gibiydi üstünde dizlerimin.
Ben rehavetli bir mahzunluk içinde
acayip şeyler düşünüyordum :
Feneryolu'ndaki çınar
150 yaşındaymış.
Ömrü bir gün süren böcekler.
Gün gelecek
insanlar çok uzun
çok bahtiyar yaşayacaklar.
İnsanın yüreği ve kafası var...
İnsanın elleri...
İnsan?
Ne zamanki,
nerdeki,
hangi sınıftan?
Onların insanları,
bizim insanlarımız.
Ve her şeye rağmen
yeni bir dünya için yapılan kavga.
Sonra sen
ben
bir kırık küvet
ve benim
kendime karşı duyduğum merhamet...
Kar durdu.
Sökmek üzre şafak.
Utanarak
odaya döndüm.
O anda uyansaydın
sarılıp boynuna...
Uyanmadın.
Evet,
çok şükür nezle bile değilim.
Şimdi?
Zaman zaman hatırlayıp
zaman zaman unutacağım.
Yine yan yana yaşayacağız
beni sevdiğine emin olarak.
4
Altı ay kadar geçti aradan.
Bir gece karı koca denizden dönüyorlardı.
Gökte yıldızlar, ağaçlarda yaz meyveleri vardı.
Fahire birdenbire durdu
baktı muhabbetle kocasının gözlerine
ve suratına tükürür gibi bir tokat vurdu.
Nazım Hikmet
7 notes · View notes
mutecevvil · 5 years ago
Text
“Her sabah yeni bir manzara görecekmiş gibi camlara koşup değişen hiçbir şey olmadığını görmek ne soğuk. Düşüp yuvarlanan bir bozuk paranın peşinden koşarken, kelimelerin üzerine basa basa yürümek ne soğuk! Dizlerine kadar gömüldüğün karda yürümekte ne var! Boğazına kadar battığın kelimelerin içinde yüzmek ne soğuk!”
299 notes · View notes