#kanamasa
Explore tagged Tumblr posts
Note
Alright hear me out.
Masachika x Kanae first meeting where they both get introduced to each other by Sanemi and Masachika is just head over heels.
ily
Masachika couldn’t be more obvious. Even Sanemi with his apparent lack of knowledge over things like this, he could see as clear as day that Masachika was absolutely head over heels for Kanae. Sanemi had introduced the two to each other a while back, mostly because there was no getting around being treated by Kanae for his constant injuries and Masachika was bound to meet her eventually. Also, he and Kanae had become something he could possibly put the term ‘friends’ on, and after mentioning her once, Masachika had jumped onto the idea of meeting her (supposedly, Sanemi wasn’t good at making friends). So with all due time, Sanemi introduced Kanae to Masachika.
He’d mostly forgotten about it, truthfully, only to be reminded when Masachika asked, casually, after a mission: “So… when are you seeing Kanae again?”
Startled by the random question, Sanemi took a moment to understand. Then another moment to place Masachika’s uncharacteristic shyness and the way he seemed to be avoiding eye contact.
“…Why do you ask?” Sanemi said suspiciously, narrowing his eyes.
“Just wondering if I could tag along,” came the idle response that seemed much too deliberate. “She seemed nice.”
“Ooookay…?” Sanemi frowned. “This isn’t random.”
Masachika laughed—nervously. “Sorry.”
“Why do you want to see her?” Fully expecting it to be a jab at Sanemi about how Kanae somehow managed to ‘charm the uncharmable’ (Masachika’s words, not his), he was instead given a quiet:
“Just wanted to see her again, I dunno. Do I need a reason?”
No, he didn’t necessarily. But the way he was all but avoiding Sanemi in the process of asking said that this was much more than wanting to meet Sanemi’s friend again. It was something like—
“Hey,” Sanemi said slowly, inspecting Masachika. “Do you like her?”
“What? No! I just met her! That’s ridiculous,” Masachika said, head snapping up so he could meet Sanemi’s gaze. “She just seems like good company! Much nicer than you, anyway.”
Sanemi scowled. “You can tell me if you like her.”
“I don’t! I mean, I do, but not how you’re implying,” Masachika hurried to correct. “That’s… not it.”
“Okay. Sure.” Sanemi shook his head. “I don’t see what you see in her.”
“I don’t see what you don’t see in her!”
Masachika froze. Sanemi smiled.
“Gotcha,” he said, pulling out a roll of bandages to patch himself up.
“Asshole.”
#fun fact: idk how to write masachika#btw this is rushed so im sorry D:#asks#asked and answered#masakana#or whatever we’re calling them#I DIDNT MAKE IT THEIR FIRST MEETING IM SORY#i misresd the ask and then realized#😔#iyw i can write their first meeting but idk#pls im so tired today#kny#masachika kumeno#kanae kocho#sanemi shinazugawa#masachika x kanae#kanae x masachika#funny bc i only just realized this ship existed yesterday#good timing ig#kimetsu no yaiba#demon slayer#hashira#fluff#kanamasa#?#WHATRE THEY CALLED#rarepair#sanemi as unintentional cupid or smth#lmao
21 notes
·
View notes
Text
Kış mevsimini seviyorum da soğuktan el çatlamalarına ne ben yetişebiliyorum ne de krem yettirebiliyorum bir de çatlayan yerler kanamasa çok iyi olurdu ama şükür ki Şafiiyim yoksa işim daha zor olurdu. Çözüm olarak nem maskelerimi bir leğene boşaltıp elimi içine yatırasım geliyor ama sonra maske fiyatları aklıma gelince bunu yapma yetkisine sahip olmadığımı düşünüp usulca yerime oturuyorum.
30 notes
·
View notes
Text
İyi olmak yetmiyor
Tamamlamıyor beni
İyi olmak, sadece bir başlangıç yaratır
Yarım bırakır, uzunca baktırır arkasından
Kanımda yetimlik, kanımda sürgün var
Dağından
Bin yıldır yuva olan dağlarından ovalara sürülmüş
Ovada yetim kalmış bir soydan geldim
Ev nedir, kök nedir bilmem
Bilemem yapraklarımın nerden sulanacağını
Bilemem kalplerin neden bana ısınmadığını
Ben olmak yetmiyor
Ben olmak, sadece bir başlangıç yaratır
Bazen sonunu bilirim bu başlangıcın
Sonrasında
Hep üşürüm insanlar bana bakarken
Bilemem nasıl sevilir, gözlerimi ayırmadan
Gözlerinden, ellerinden, yüreğinden
Ellerim parçalanmasa
Bu yetimlik hakkına
Bir kez okşardım saçlarını
Her sözüm, bir söz olsa
Kanamasa kelimelerim bu kadar
Bu sürgünün hakkına
Bir kez öperdim gözlerinden
11 notes
·
View notes
Text
Dump Buckets and Buckets of Water Back into this Dry EVIL Well. "Ring Shark" reviewed! (SRS Cinema / DVD)
“Ring Shark” Now Curses the DVD Market! Own It Here! For the subscribers of her Youtube show, vlogging social media influence Kanamasa and her co-host search for a stone well rumored to be in a haunted forest surrounded by unfriendly villagers who aggressively ward off unwelcomed visitors. Upon discovering the well, a shark-like creature emerges suddenly and bites Kanamasa, scaring them off. A…
View On WordPress
#Amity Island#Big Summer#Black Story Kuro#Blair Witch Project#broken lizard#Chichiro Nishikawa#comedy-horror#curse#Daiki Mizuno#dvd#found footage#Hideo Nakata#Hiroshima Freddy#Honey Trap#horror#Ido Shark#Issei Kunisawa#Japan#japanese#Lil Jon#Maya Mineo#Mockumentary#Momoka Asahi#MVD#MVDVisual#Ring Shark#Shark of the Dead#Sharksploitation#SRS Cinema#Steven Spielberg
0 notes
Text
Büyümenin ne olduğunu şimdi anlıyorum
Büyümek, geçirdiğin her günü, yaşadığın her yaşı içinde şu an gibi hissederek devam etmek.
Hem 20 yaşındasın hem 40. 20 yaşında hissettiğin de yaşıyor, artık aynı şeyi hissetmeyen 40 yaşın da.
Bu yüzdendir ki o eski aşklar aslında hiç eskimiyor ama aslında bitiyor.
Seni tir tir titreten korkuların seninle yolculuk ediyor, değişti dönüştü sanıyorsun. Hem değişiyor hem değişmiyor!
Seninle yaşıyor tüm seçimlerin.
Koca bir fotoğraf arşivi gibi hissettiklerin kalbinde.
Bu yüzdedir ki çocukken düşünce acıdığı gibi acıyor dizlerin artık kanamasa da, sen artık ağlamasan da.
Arşivdeki şarkılar, elini tutup seni binlerce anıya götürüyor ve binlerce duygunun elini tutuyor.
Bu yüzdendir ki iki şey beni iyi hissettiriyor, müzik ve yazmak… o ilk yazdığım şiir kadar saçma, ablamın gitarını kurcalayışım kadar heyecan verici…
0 notes
Text
28 Şubat 1997.. Post modern darbe, bundan tam 27 yıl önce yapıldı. O utanç günleri unutulmadı.
Bugün milletin inancına, değerlerine, hürriyetine ve gelişimine pranga vurmak için, milletin tanklarının namlusunu millete çevirenlerin, dipçik zoruyla ülkeyi karanlığa sürüklemek isteyen zihniyetin yıl dönümüdür.
“Postmodern Darbesi” olarak adlandırılan 28 Şubat; milletimizin inancına, iradesine, değerlerine, insan haklarına, demokrasiye ve özgürlüklere yapılan fiili bir darbedir.
28 Şubat’ı hatırlamak sadece tarihi bir hikâyeyi anlatmak değildir. #28Şubat’ı hatırlamak sadece geçmişte yaşananlar üzerinden siyasal kamplaşmaları gündeme getirmek de değildir.
28 Şubat; Anayasa’nın, hukukun, kanunların, milli iradenin ve demokrasinin çiğnendiği bir kara gündür, haksız ve hukuksuz karanlık bir sürecin başlangıcıdır.
Öyle ki bu dönemde, çorbacılar dahi fişlenmiş, ikna odalarıyla başörtülü öğrencilerimize psikolojik baskılar yapılmış, üniversite kapılarında polis zoruyla başları açtırılmaya çalışılmıştı. Zamanın büyük medya kuruluşlarının destekleriyle kamuoyunda irtica geliyor algısı oluşturularak büyük bir infial meydana getirilmiş, bankalar hortumlanmış, devletin ekonomisi çökertilmiş ve milletimizin sosyal ve manevi hayatına doğrudan müdahale yapılmıştır.
Her darbe döneminde olduğu gibi bu dönemde de birçok vatandaşımız inançları nedeniyle haksız uygulamalara maruz bırakılarak din ve vicdan hürriyetleri ihlal edilmiştir. En küçük sermaye sahipleri dahi kategorize edilerek üretim ve mülkiyet hakkı sınırlanmıştır. Yapılan fişlemeler ile özel hayatın gizliliği yok edilmiştir.
28 Şubat Postmodern Darbesi, sadece dönemin Refahyol Hükümeti’ne karşı yapılmadı. Aynı zamanda inançlı ve geleneklerine bağlı iş dünyasına karşı da yapıldı. “Yeşil Sermaye” isimleri altında her türlü engelleme, karalama ve iftiralara maruz bırakılmıştır.
28 Şubat’ın insanların hayatlarında ve ruhlarında açtığı derin yaraların pek çoğu artık kanamasa da izleri çok ama çok derin, hâlâ sızlıyor. Hatta bazıları tam olarak iyileşmedi, iyileşemedi, ne yazık ki bir türlü iyileştirilememiştir.
Malumunuz olduğu üzere Özel Akça Hastanesi ve Doğumevi’nin, 29/07/1993 gün ve 5695 sayılı ruhsatnameye dayalı olarak başladığı hizmet sunumu, “Postmodern bir darbe” olarak muhafazakar kesime yönelik hak ihlallerinin yapıldığı ve inançlara engel olunma gayretinin son çırpınışlarının sahnelendiği “28 Şubat Döneminde” yaşanan siyasal gelişmelerin oluşturduğu malûm husumetlerin belli çevreler tarafından zamanın kamu yöneticilerine, kasıtlı ve yanlı biçimde kullandırılması sonucunda kamu imkanları seferber edilerek, hukuka aykırı zorlamalar neticesinde 19/12/2000 tarihinde Özel Hastane Açılış Ruhsatı’nın iptal edilmesi ile Türkiye'nin tüm personeli bayan kadın hastalıkları ve doğum ünitelerini ilk açan, çok düşük karşılıklarla hasta bakarak hizmet sunan, her gece sekiz branşta uzman doktor istihdam eden, büyük emeklerle geliştirilen ve başörtülü sağlık çalışanlarının istihdam eden ilk özel hastanesi; bu haksız, kadir kıymet bilmez yaklaşımla kapatılarak zulümler edilmiş, büyük haksızlıklar yapılmıştır.
28 Şubat Postmodern Darbesi döneminde İstanbul Valiliği görevini yürüten Erol ÇAKIR’a hitaben yazılan, Fatih Kaymakamlığı'nın 19/03/2001 tarih ve 215 sayılı 'GİZLİ' ibareli cevabi yazısı incelendiğinde Özel Akça Hastanesi ve Doğumevi’nin faaliyetine hukuka aykırı bir şekilde son verilmek istenilmiş olduğu görülmektedir.
Başbakan Sayın Bülent Ecevit başkanlığında 28 Mayıs 1999 tarihinde kurulan 57. Hükümet döneminde, Özel Hastane Açılış Ruhsatı’nın iptal edilmesinin yanı sıra eş zamanlı olarak da kiracı olarak kullanımımızda olan Vakıflar idaresine ait taşınmazın kira sözleşmesinin yenilenmemesi ve tahliye edilmemiz için Vakıflar Genel Müdürlüğü’nden sorumlu Devlet Bakanı olarak görev yapan Yüksel YALOVA tarafından İstanbul Vakıflar Bölge Müdürlüğü’ne gerekli talimatın verildiği malumatının, DSP İstanbul Milletvekili Ahmet GÜZEL’e bildirildiği Devlet Bakanı imzalı Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün 02/01/2001 tarih ve 6 sayılı yazısında hukuka aykırılık açıkça görülmektedir.
27. yılına giren 28 Şubat darbesinde hesaplaşılmayan kişiler, giderilmeyen mağduriyetler ve kâmilen huzur bulmamış bir toplumsal vicdan olduğunu da söylemek zorundayız. 28 Şubat defterini tamamen kapatacak olan ise sorulmamış hesapların sorulması, giderilmemiş mağduriyetlerin giderilmesidir.
28 Şubat Postmodern Darbesinin neden olduğu insan hakları ihlalleri ve halen devam eden mağduriyetlerin bir an önce giderilmesinin de bir insan hakkı talebi olduğuna inanıyorum.
Bu kapsamda, 28 Şubat darbesini gerçekleştiren ve katkı veren asker ve sivil bürokratlardan hesap sorulmalı. Bu sürece doğrudan ve dolaylı destek veren medya ve sözde sivil toplum kuruluşları millet huzurunda hesap vermeli. Yerli işbirlikçilerinin tamamından millet adına, hukuk önünde hesap sorulmalıdır.
Üstelik bu darbe döneminde yaşatılan zulüm, yalnızca belirli bir kesimin eliyle yapılmamış; askerin başı çektiği süreç, siyaset, medya, iş dünyası, üniversite ve meslek örgütleri tarafından da profesyonel bir organizasyonla yürütülmüştür.
Darbenin sivil ayağının yargılanmaması en büyük eksikliktir. Bu kişiler, maalesef ki bugün aramızda “itibarlı kişiler”miş gibi yaşamaya devam ediyorlar. Eksik kalan adaletin tesisi ve kamu vicdanının kâmilen rahatlatılması için sivil ayağı yargıdan medyaya, bürokrasiden siyasete, ekonomiden STK ayağına kadar bütün yönleriyle yargıya taşınmalı, süreçte yer alan herkesten hesap sorulmalıdır.
Diğer bir mağduriyet kitlesini de brifingli yargının verdiği keyfi kararlarla mahkûm edilen insanlar oluşturmaktadır. Bu nedenle devam eden mağduriyetlerin giderilmesi ve tazmini için de mutlaka yeni bir çalışma başlatılmalıdır. Zira adaletin gecikmeye tahammülü yoktur.
Hukuk devletinde benzeri hukuksuzluk ve hak ihlallerinin giderildiği yer normalde yargı mercileri olmaktadır. Ancak bu süreç yargıyı da yozlaştırarak adeta ihlalleri onayan noter konumuna getirmiştir. Brifing ve talimatlarla harekete geçirilen yargı erki silah olarak kullanılmış; adalet dağıtması gereken hâkimler ve mahkemeler hukuk dışı kararlara imza atmışlardır.
Bu dönemde verilen yargı kararlarının neredeyse tamamı sübjektif ve ideolojik temelli olmuştur. Gerçekten de bu dönemde yargıçlara Genelkurmayda brifingler verilmiştir. Tüm bu gelişmeler Yargının açıkça nasıl baskı altına alındığını, bu şartlar altında gerçekleştirilen yargılamanın da adil ve tarafsız olamayacağını göstermektedir. Gerçekten de süreç mağdurlarının bu dönemde açtığı davaların istisnalar dışında tamamına yakını reddedilmiştir.
28 Şubat Postmodern Darbesi’nin mahkeme tarafından mahkûm edilmesine, bu süreçte görülen yargılamanın tarafsız olmadığı açık delillerle ortaya konulmasına rağmen bu sürecin mağdurlarından büyük bir bölümünün hala mağduriyetleri giderilmiş değildir.
Bu nedenle 28 Şubat sürecinde maddi ve manevi kayba uğrayan bütün kesimlerin mağduriyetleri bir an önce giderilmelidir. Bunun için gerekirse yasal düzenlemeler yapılarak en azından baskı altında taraflı yargı tarafından yargılananlar için yeniden yargılama yolu açılmalıdır. Sosyal hukuk devletinin gereği de budur. Zira her sene 28 Şubat'ın yıldönümünde hamasi nutuklar atarak darbecileri lanetlemenin mağdurlar için hiçbir yararı bulunmamaktadır.
Kısacası hakları ihlal edilen tüm 28 Şubat mağdurlarının taleplerine kulak vermek ve bu talebin gereğini yerine getirmek başta yargı, iktidar ve TBMM olmak üzere herkesin üzerine düşen önemli bir görevdir.
Bu düşüncelerle milletimizin ve ülkemizin gelişmesini ve kalkınmasını geciktiren, her alanda mağduriyetler ve travmalar oluşturan 28 Şubat Postmodern Darbesi’ni, 27. yıl dönümünde bir kez daha esefle kınıyor ve Türk Demokrasi tarihine kara leke vuranları lanetliyorum.
0 notes
Text
Nefes alıyorum.
Nefesimi durduramıyorum.
Kalbim acıyor.
Kalbimi durduramıyorum.
Gözlerim her yerde seni arıyor,
Bende gözlerimi kapatıyorum ama
Asıl o zaman her yerde seni görüyorum.
Sen beni görmüyorsun.
Çünkü sen rüyadasın ama
Benimkinde değil.
Güldüm.
Çünkü denizin ufkunda
Güneş doğuyor,
Ve ben mesudum.
Aklımdan kovalıyorum köhne karanlıkları
Artık senden kurtuluyorum.
Artık seni unutuyorum
Artık biliyorum, hiç iyileşmeyecek bir yara, göğsümün üzerinde.
Acımasa sızlıyor,
Sızlamasa kanıyor.
Kanamasa acıyor.
Bu boktan halimle, halihazırda zortlatmaya talibim amma, fıttırmaya ramak kala şaklattım parmağımı.
Belli ki aklıma hain bir halin takıldı. Takılan yerlerini teker teker, dikkatlice kurtardım, beynimin dikenrinden.
Ak pak, bembeyaz, ter temiz bir yatağa yatırdım ruhunu, çünkü bedenin orda yoktu.
0 notes
Text
Alsam başımı gitsem uzaklara, kimselerin beni tanımadığı bilmediği yerlere gitsem. Her şeye yeniden başlasam yeni bir isim, yeni bir kimlik, yeni bir ben. Canım sıkılsa ormanda yürüyüşe çıksam. Bi köpeğim olsa, ahşap bir evim, sıcacık şöminem. Eskileri yâd etsem ama hiç acıtmasa, kapansa tüm yaralar kanamasa hatırladıkça. Biraz huzur, çokça mutluluk istiyorum çok mu ?
Denemeler, 60
1 note
·
View note
Text
bedenimdeki kesikler diyorum, zafer. o kesikler şuan kanamasa da hep çok kanıyorlar. görmüyorsun. bilmiyorsun. boğuluyorum, zafer. nefes alamıyorum. her aynaya bakışımda ağlamaktan kaçamıyorum. her bir kesik, gülümsüyor bana. ağlıyorum, zafer. onlar gülüyor, ben ağlıyorum. saçlarım var zeminde. kesiklerim ve kesilmiş saçlarım. üşüyorum, zafer. kapatma ışıkları, korkuyorum. çok korkuyorum. sarılma, sevme. hak etmiyorum hiçbirini. sigaram yanıyor, zafer. boğazım ağrıyor. gözlerim acıyor. hasta hissediyorum. ölümcül bir hastalığa yakalanmış gibiyim. kalbim ağrıyor. üzerimdeki her şey ağırlık yapıyor, bedenime. bu kâbustan uyandır beni. ölüm çağırıyor, kâbusun sonunda. ölümden korkuyorum, zafer. uyandır beni. ölmek istemiyorum.
79 notes
·
View notes
Text
Her seferinde geçecek diyorlar ama geçse de kalan yara izlerini görmüyorlar. Her gün kanayan, kanamasa da hiç bir zaman izi geçmeyecek yaralarını kimse bilmiyor.
Aynaya baktığında gözlerinin içindeki çocuksu neşeyi göremeyince o yaraların hala bir yerlerde kanadığını fark ediyorsun. Bunu kime nasıl anlatacaksın ki. Anlatsan da kim anlayacak.
#yalnizgokyuzu#kar küresi#spotify#aşk#gece#alıntı#uykusuzlukbelirtisi#ay ve gece#keşkeler#karantina#fyp#egeninizmiri#sevgili#postlarım#keşfet#karanlık#ayrılık
68 notes
·
View notes
Text
Çoğu İnsanların aşk sandıkları şeyleri karda ki ayak izlerine benzetirim.
İzi sadece üstüne yeni karlar yağana kadardır, üstü kapanır izi gider.
Ama aşk benim gözünde derin bir kesik yarası gibidir, ne kadar iyileşirse iyileşsin, kanamasa dahi izi daima kalır.
37 notes
·
View notes
Text
"Unutsam ve kanamasa artık düşlerim. Uyansam bu kabustan, şaka olsa tüm gidişler. Ve ben yeniden mutlu olsam senin varlığından bihaber."
7 notes
·
View notes
Text
`Küçücük bir firar gerek ruhuma.. Sonrası belli, unutsam ve kanamasa artık düşlerim. Uyansam bu kabustan. Şaka olsa tüm gidişler. Ve ben yeniden mutlu olsam senin varlığından bihaber.✨
6 notes
·
View notes
Text
unutsam ve artık kanamasa düslerim uyansam bu kabustan, saka olsa tüm bunlar ve ben yeniden mutlu olsam senin varligindan bihaber
2 notes
·
View notes
Text
Unutsam ve artık kanamasa düşlerim... Uyansam bu kabustan, şaka olsa tüm gidişler. Ve ben yeniden mutlu olsam senin varlığından bihaber...
2 notes
·
View notes