#kakule ve bitkisel tedavi
Explore tagged Tumblr posts
Text
Kakule Nerelerde Kullanılır
Kakule Nerelerde Kullanılır
#KakuleAromaterapi, #KakuleBaharatı, #KakuleBitkisi, #KakuleÇayıNasılYapılır, #KakuleÇayıTarifi, #KakuleÇayınınFaydaları, #KakuleFaydaları, #KakuleHıçkırıkKeserMi, #KakuleKahvesiNasılYapılır, #KakuleKahvesiTarifi, #KakuleKullanımı, #KakuleNedir, #KakuleNerelerdeKullanılır, #KakuleReçeli, #KakuleTohumu, #KakuleVeAyurveda, #KakuleVeBitkiselTedavi, #KakuleVeMutfak, #KakuleVeSağlık, #KakuleYağı, #TıbbiBitkiler, #TıbbiVeAromatikBitkiler https://is.gd/9UYSo6 https://www.tibbivearomatikbitkiler.com/blog/kakule-nerelerde-kullanilir/
Kakule nerelerde kullanılır kakule faydaları nelerdir gibi soruların cevabını bulacağınız yazımız sizi bekliyor. Tıbbi ve aromatik bitkiler arasında önemli bir yere sahip olan ve pek çok alanda kullanılan değerli bir bitkidir. İlk olarak mutfakta baharat olarak kullanılan kakule, yemeklere özel bir lezzet katar ve sindirimi kolaylaştırıcı özelliklere sahiptir. Ayrıca aromaterapi alanında da kullanılır, özellikle kakule yağı cilt bakım ürünlerinde ve masaj yağlarında tercih edilir.
Hindistan kökenli bir baharat olan kakule, yüzlerce yıldır bilinen ve zamanında Osmanlı mutfağında da yerini almış bir baharattır. Sağlık açısından çok faydalı olan bu bitki, özellikle vücuttan toksit maddelerin atılmasını sağlayarak kanseri önlemektedir. Zamanla karaciğerde biriken ağır metaller, vücut yağları içinde çözünmüş olarak saklanan zehirli bileşiklerin vücuttan atılması için etkilidir.
Bunun yanı sıra kakulenin tıbbi kullanımları da mevcuttur; öksürük kesici, balgam söktürücü ve anti-inflamatuar özellikleri sayesinde soğuk algınlığına karşı etkili bir doğal tedavi yöntemi olarak bilinir. Aynı zamanda kakulenin içeriğindeki uçucu yağlar, stresi azaltmaya yardımcı olabilir ve zihinsel rahatlama sağlayabilir. Bu nedenle, kakule hem mutfakta hem de sağlık ve güzellik alanında çok yönlü bir şekilde kullanılan önemli bir bitkidir.
Ayrıca, kakule gibi baharatlar sindirim sistemi için çok faydalıdır. Çok iyi bir gaz söktürücü, diüretik ( idrar söktürücü ), bağırsak parazitlerini öldürücüdür. Yüzyıllardır ağız kokusunun giderilmesi için kullanılmıştır. Bir parça kakule çiğneyerek hem ağız içinde hijyen sağlanmış olur hem de ağız kokusu büyük ölçüde giderilmiş olur. Makul ölçülerde tüketildiğinde midevi sorunlara da iyi gelmektedir. Mide bulantısına karşı çok etkilidir. Ayrıca, mide ağrılarına karşı da kullanılmaktadır.
Kolesterol kontrolü, kanser kontrolü, kalp rahatsızlıklarına karşı ve dolaşım sistemi problemlerine karşı kullanılmıştır. Diş hastalıkları ve sistit, nefrit, bel soğukluğu, idrar yolu enfeksiyonu gibi sorunlarda fayda gösterebilir. Kakule afrodizyak özelliklere sahip ve aynı zamanda iktidarsızlık için kullanılmakta, ereksiyon olamama ve erken boşalma gibi cinsel sorunlarda kullanılır.
Anavatanı Hindistan ve çevresi olan bu baharat, Uzak Asya ve Güney Asya’da da üretilmektedir. Sıcak yemekler içerisine eklendiği gibi tatlılara ve içeceklere de eklenir. Ayrıca, kakule çayı Hindistan’da çok meşhurdur.
Ayurveda ve Çin Tıbbında, Akciğer hastalıkları için kullanılmıştır. Diş eti enfeksiyonları, boğaz problemleri, böbrek taşları, akciğer tıkanıklığı ve akciğer tüberkülozu, göz kapaklarında iltihaplanma, mide bağırsak sorunları ve zehirlenmelere karşı bir panzehir olarak kullanılmıştır.
100 gramı içerisinde enerji (300 kcal), karbonhidratlar (68 gr), protein (11 gr), lif (28 gr) içerir. Kolesterol oranı sıfırdır. Niasin, piridoksin, riboflavin, tiamin, A vitamini, C vitamini, sodyum, potasyum, kalsiyum, bakır, demir, manganez, magnezyum, fosfor, ve çinko içerir.
Yapılan bilimsel araştırmalarda, kakulenin güçlü bir mikrop öldürücü olduğunu ortaya koymuştur. Ayrıca doğal bir spazm-kramp çözücüdür. Aynı zamanda, astım içinde faydalı doğal besinlerden birisidir. Kas ve eklem ağrılarına da iyi gelmektedir. Kan dolaşımını arttırmakta ve bulantı ve kusmayı önlediği bilinmektedir.
Kakulenin bilinmeyen özelliklerinden birisi de hıçkırık kesici özelliğidir. Bir kaç tane kakule suda kaynatılır ve ılıtıldıktan sonra içilirse hıçkırık sorunu geçebilmektedir. Ayrıca çiğnenmesi durumunda nefesi tazelemekte ve ağızdaki mikropları öldürmektedir.
Kakule Nasıl Kullanılır? Kakule Kahvesi ve Kakule Çayı Nasıl Yapılır?
Kakule bildiğimiz çay içerisine katılırsa çok güzel bir aroma vermektedir. Üç dört tane kakule tanesi bir demlik çay içerisine atılırsa mükemmel bir aroma vermektedir.
Ayrıca, kahve içerisine de atılmaktadır. Kakule Kahvesi adı verilen bu kahvenin yapımının normal kahve yapımından bir farkın yoktur. Tek kişilik bir kahve için 1-2 adet kakule havanda dövülür ve kahve ile karıştırılarak cezvede pişirilir. Piştikten sonra isteğe göre gül suyu ilave edilerek servis edilir.
Ayrıca, pilavlarda, reçel yapımında kullanılır.
Not: Kakuleyi alırken, dövülmemiş normal tohum şekilde almanız önerilir. İhtiyaç duydukça bu tohumları havanda ezip kullanabilirsiniz.
#kakule aromaterapi#kakule baharatı#kakule bitkisi#kakule çayı nasıl yapılır#kakule çayı tarifi#kakule çayının faydaları#Kakule faydaları#kakule hıçkırık keser mi#kakule kahvesi nasıl yapılır#kakule kahvesi tarifi#kakule kullanımı#kakule nedir#kakule nerelerde kullanılır#kakule reçeli#kakule tohumu#kakule ve Ayurveda#kakule ve bitkisel tedavi#kakule ve mutfak#kakule ve sağlık#kakule yağı#Tıbbi bitkiler#tıbbi ve aromatik bitkiler
0 notes
Text
İsveç Şurubu Nedir? Neye Yarar?
İsveç şurubu nedir? bağırsakları temizleyerek metabolizmayı düzenlemeye yarayan ve sindirim sistemindeki rahatsızlıkları ortadan kaldıran doğal bir kürdür. İsveç şurubu vitamin ve mineraller açısından oldukça zengin bir üründür. Metabolizmanın sağlıklı bir şekilde çalışmasını sağlayarak kabızlık, şişkinlik gibi sindirim sistemi rahatsızlıklarını da fayda etmektedir. Kabızlık gibi problemleri ortadan kaldırdığı için kilo vermeyi sağlar. İsveç şurubu, sağlıklı bir şekilde bireyin zayıflamasına destek olur ve vücudun metabolizmasını hızlandırarak kilo vermeyi sağlar.
Doğal bir şifa kaynağı olarak gösterilen isveç şurubu, tamamen doğal içeriği sayesinde oldukça beğenilmiş ve herkes tarafından olumlu cevaplar almıştır. Tamamen sağlıklı yollarla insanların kilo vermelerine yardımcı oluyor ve içindeki bitkisel ürünler sayesinde, vücuttaki zararlı maddeleri dışarı atıyor. Vücutta oluşan yaraların daha hızlı iyileşmesini ve egzama, sivilce gibi cilt sorunlarını da ortadan kaldırıyor. Vücuttaki hasar görmüş hücreleri de iyileştirerek olası hastalıklara karşı önlem alıyor.
Tarihi çok eskilere dayanan isveç şurubu, yıllar önce bir doktor tarafından geliştirilmiştir ve bu şurup sürekli olarak faydalarıyla ün salmış bir kürdür. İsveç şurubu ne kadar doğal, ne kadar sağlıklı bir ürün olsa da aşırı kullanımlar yan etkiye sebep olabilir. Her şeyin fazlası zarar. Sadece aşırı kullanım değil, hamile ve hamilelik şüphesi olanların kullanması, çeşitli sağlık sorunlarına sebep olabilir. Emzirme dönemindeki kadınlar, belirli bir süreden sonra kullanabilir. Sürekli bir rahatsızlığı olan ve devamlı ilaç kullanan birisi, önce doktoruna başvurup ondan sonra isveç şurubunu tüketmesi tavsiye edilir.
İsveç Şurubu İçeriği Nelerdir?
İsveç şurubu içeriği biberiye, mayıs papatyası, anason, kekik, zencefil, tarçın, kakule, safran, besbase, sinameki, centiyane, cedvar, elma sirkesi, mirra ve sarısabır içerir. İçeriği bu kadar zengin olan ve tamamen bitkisel ürünlerden oluşan isveç şurubu, gerçek bir şifa deposu ve zayıflamaya birebir ürün.
İçerisinde bulunan biberiye diğer ismi kuş dili otu, ballıbabagiller dendir. Çoğunlukla Akdeniz bölgesinde yetişir ve boyu hemen hemen 1-2 metreye kadar uzayabilir. Yaprakları küçük ve kokuludur. Aynı zamanda çiçeklerinden faydalanılmaktadır. Mavi ve ya eflatun renginde değişen çiçekleri vardır. Renksiz soluk olan çiçek sarımsı bir renge sahiptir ve adı biberiye dir. Bu biberiyenin faydaları oldukça çoktur kansızlık, çarpıntı, baş dönmesi gibi hastalıklarda kullanılır. Kullanımı oldukça basittir. 35-40 gram biberiyeyi 10-15 dakika suda beklettikten sonra tüketilebilir. Aynı zamanda idrar ve adet söktürür. İsveç şurubu içerisinde bulunur.
Mayıs papatyası, yağmurdan sonra hafif ezilmiş yaprakları belirgin bir şekilde etrafa elma kokusu yayar. Bu özelliği sayesinde ispanyolca`sı küçük elma anlamına gelmektedir. Orta çağ`da insanlar evlerinin içlerine mayıs papatyası sapı ve yaprağı koyarlarmış. Ondan sonra sindirim sistemi, kolik, egzama ve ağız ülseri gibi hastalıklarda tedavi olarak kullanılmış. İsveç şurubu içerinde olan mayıs papatyası sindirim sistemini açarak olası kabız hastalıklarını ortadan kaldırıyor ve zayıflamanıza neden oluyor.
İsveç şurubu içerisinde olan bir diğer ürün, anasondur. Anason, ana vatanı Asya olan bir bitkidir ve maydanozgiller dendir. Boyu yarım metreye kadardır ve yaprakları oval şeklindedir. Anasonun faydaları gaz söktürür ve mideyi güçlendirir. İsveç şurubu sayesinde bağırsaklara oldukça iyi gelir ve oldukça faydalı bir bitkidir.
İsveç Şurubu Nasıl Kullanılır?
İsveç şurubu kullanımı oldukça basittir. Günde 2 defa sabah akşam olmak üzere 2 tatlı kaşığı tüketilmelidir. Aç karnına tüketilmesi daha faydalı olacaktır. Her gün düzenli ve aksatmadan kullanılırsa etkisini görürsünüz. Kullanımlarda 2 tatlı kaşığından fazla tüketilmesi çeşitli yan etkilere yol açabilir ve sağlığa zarar verir. Bu nedenle kullanımına dikkat edilmesi gerekmektedir. Kullanım sonrası zamanla bağırsaklarınız da ki sorunlar ortadan kalkacak ve fazla kilolarınızdan isveç şurubu sayesinde kurtulacaksınız.
#isveç şurubu#isveç şurubu nedir#isveç şurubu nasıl kullanılır#isveç şurubu faydaları nelerdir#isveç şurubu kullanıcı yorumları
0 notes
Text
New Post has been published on Kiloverdirirmi.Com
New Post has been published on https://www.kiloverdirirmi.com/zencefilin-faydalari/
Zencefilin Faydaları
Zencefil Faydaları
Kakule, Zerdeçal ve havlıcan ile aynı soydan gelen zencefil, birçok mutfak kültüründe de yer alan özel bir bitkidir. Asya, Arap ve Hint yemek kültüründe sıklıkla kullanılmaktadır. Bunun yanı sıra Çin’de farklı sağlık sorunlarının bitkisel tedavisi yapılırken de etkin şekilde zencefile rastlanmaktadır.
Zencefil Vitaminleri
100 gram zencefil (taze) içerisinde C, E, B6 vitaminleri, nisain, folat, kalsiyum, demir, magnezyum, fosfor, potasyum, sodyum, çinko, bakır, manganez, selenyum, karbonhidrat, protein besin lifleri bulunur.
Özel bir kök bitkisi olan Zencefil sarı renkli, taze ya da kuru tüketilebilen özel tat ve kokuya sahip bir bitkidir.
Özellikle mide bulantısı başta olmak üzere birçok rahatsızlıkta doğal bir şifa kaynağıdır.
Hamilelikte Zencefil Kullanımı
Zencefil faydalı bir bitkidir. Özellikle çayı hamile bayanların sabah yaşadıkları bulantı durumlarında oldukça etkilidir. Ve içilen zencefil çayı hemen bulantıyı keser. Aynı zamanda yapılan araştırmalarda zencefilin mide bulantısını azalttığını ve geçirdiğini doğrular şekilde neticeler vermektedir.
Zencefil Hangi Rahatsızlıklarda Faydalıdır?
Öncelikle sindirim sorunlarında, mide bulantısında, mide arılarında, hazımsızlık durumlarına zencefil oldukça etkili bir bitkidir. Ayrıca artrit, kolik, ishal ve kalp rahatsızlıkları bulunan kişilerin en büyük destekleyicisi olarak kullanılmaktadır.
Son dönemde içeriğinde ki bazı maddelerin daha iyi şekilde belirlenmesi ile güzellik uzmanlarının da sıklıkla kullandığı bir üründür. Özellikle sabun, cilt bakım kremleri gibi ürünlerin içeriğine eklenmektedir.
Bunun yanı sıra ciddi bir iltihap önleyici olarak içeriğinde bulunan ginderol maddesinden yararlanılmaktadır. Ayrıca yaşlılıktan oluşan eklem, diz ve diğer ağrıların giderilmesinde de yardımcı olmaktadır.
Kolon kanserinde düzenli kullanımda zencefilin bu kanserin yol açtığı hücre büyümesini önlediği tıbbende açıklanmıştır. Elbette ki bu konu halen araştırmaların devam ettiği bir konudur. İlerleyen zaman içinde çok daha iyi ve kullanım şekli ile ilgili farklı bilgiler de paylaşılacaktır. Aynı şekilde zencefilin içinde bulunan gingerol maddesinin kanserli yumurtalık hücrelerinde etkili olduğu ve büyümenin durduğu kesindir.
Araç tutmalarında, uçak veya gemilerde oluşan bulantılı durumlarda da zencefil olumlu sonuç vermektedir. Zencefil tozunun yolculuklardan önce alınması sayesinde taşıt tutmasına karşı ciddi bir önleyici olduğu da yapılan testlerde belirlenmiştir.
Bağışıklık sistemi üzerinde ciddi olumlu etkileri olan zencefil, bedenin ısısını da yükselttiği için virüslerin bedenden hızlı şekilde atılmasını sağlar. Bu şekilde grip, soğuk algınlığı gibi durumlarda ciddi bir iyileşme görülür.
Astım hastalığında da bedenin güçlenmesine, alerjik durumlar ile daha etkin şekilde savaşabilecek duruma gelmesi nedeni ile etkili olduğu saptanmıştır. Zencefilin içinde bulunan 6- shogaol adlı madenin, astım ilaçlarında yaygın olarak kullanılan isoproterenol ile aynı etkiye sahip olduğu yapılan araştırmalar sonucunda belirlenmiştir. Ancak bu ve benzeri türevler barındıran zencefilin astım hastalığında ne şekilde kullanılacağını henüz belirleyemediği için, bu tip bir durumda doktorunuz ile görüşmeniz en sağlıklı yol olacaktır.
Diyabet hastalarının da dostu olan zencefil, diyabeti önleyen, tedavi eden, ensülin, üretimi ve kullanımında olumlu bir etkisi olduğu araştırmalarda belirlenmişti. 30 gün süre ile günlük 3 gram zencefil tozunun tüketilmesi şeker hastalarının, kan şekerlerinde, trigliserid seviyelerinde, toplam kolesterol ve LDL kolesterolün düşüşünün tespit edildiği açıklanmıştır.
Kadınlarda ise zencefil, adet ağrılarında oldukça etkili bir maddedir. Bu gibi sorunları olan kadınlar üzerinde yapılan bir araştırmada adet gününden 3 gün önce alınan toz zencefilin ağrıları %83 oranında azalttığı belirlenmiştir.
Zencefil Nasıl Kullanılır?
Boğaz ağrılarında ise oldukça etkili olan zencefilin kullanımı; 1 bardak suyun kaynatıldıktan sonra içine 2-3 dilim taze zencefilden ilave edilerek, 6 ile 7 dakika demlenmesi şeklinde elde edilen yarışımın kullanılması ile oldukça iyi sonuçlar alınacaktır. İçerisine 1 çubuk tarçın ve 1 çay kaşığı kadar bal koyularak etkisi ve lezzeti de arttırılabilir.
#Zencefil nelere faydalıdır#Zencefil neye iyi gelir#zencefil vitaminleri#Zencefilin Faydaları#Zencefilin faydası
0 notes
Text
Ağız Kokusuna Ne İyi Gelir? Ağız Kokusu Nasıl Giderilir? Ağızdaki Kötü Kokudan Kurtulmak için Bitkisel Çözüm Nedir?
Ağız Kokusuna Ne İyi Gelir? Ağız Kokusu Nasıl Giderilir? Ağızdaki Kötü Kokudan Kurtulmak için Bitkisel Çözüm Nedir? Ağız Kokusu Nedir? Ağızdaki rahatsız edici ve kötü kokuya ağız kokusu (halitosis) denilmektedir. Ağız kokusuna hastalık diyebilmek biraz zordur. Fakat ağız kokusu önemli rahatsızlıkların bir işareti olabilir. Ağız kokusunu iki bölümde ele alabiliriz. Birincisi Patolojik ağız kokusu, ikincisi ise Fizyolojik ağız kokusudur. 1- Fizyolojik Ağız Kokusu Her birey uyandığında sindirim kanalında biriken gazlar veya dil sırtında üreyen bakterilerin neden olduğu kötü ağız kokusuyla uyanabilir. Dilinizin sırtını fırçalayarak sürekli olmamak şartıyla çinko içeren gargaralar kullanarak ve sakız çiğneyerek bu kötü kokuya bir son verebilirsiniz. Beslendikten sonra ortaya çıkan nefesteki (ağzınızdaki değil) kötü koku da fizyolojik olarak adlandırılmaktadır. Örnek olarak soğan tüketen bir insanın kanına geçen uçucu aromalı bileşikler, dışarı atılırlar. Kan gazlarının akciğerinizden atılımının neden olduğu bu koku herhangi bir hastalık değildir. Herhangi bir tedaviye gerek yoktur. 2- Patolojik Ağız Kokusu Patolojik ağız kokusu bulunan hastalar diş doktorlarına ağızda bulunan koku sebebiyle şikayette bulunmayabilirler. Bu kötü kokunun büyük ihtimalle farkında değildirdir veya tolere ederek bu durumu kabul etmişlerdir. Patolojik vakalar da kendi içlerinde üçe ayrılırlar; Hastanın kendisinin ağzının kokusunu tespit ettiği durumlardır. Bu hastaların %25 gibi bir oranı diş doktorlarından randevu talebinde bulunurlar. Çoğunlukla farklı bir şikayet ederek diş hekimlerinin önerisi ve uyarması ile tedavi olurlar. Bu defa koku yakınlar tarafından tespit edilerek hasta uyarılmıştır. Bu şekilde uyarılan hastaların %50’si diş hekimine randevu talebinde bulunur. Kötü ağız kokusu hastanın yakınlarının veya kendisinin tespiti değil, şüphelendiği bir durum veya tahmindir. Böyle hastalar daha büyük bir oranda diş hekimlerinden randevu alarak tedavi olmaktadırlar. Ağız Kokusunun Sebepleri Nelerdir? Sinüs ve akciğer kaynaklı olan enfeksiyonlar, Şeker hastalığı olan durumlarda (Aseton kokusu gibi bir ağız kokusu alınır) Böbrek yetmezliğinin olduğu durumlarda (Balık kokusuna benzeyen bir ağız kokusu hissedilir) Hastanın karaciğer yetmezliği olduğu durumlarda Hastanın metabolizmasının bozuk olduğu durumlarda (Zaman zaman kötü bir balık kokusu hissedilir. Teşhisi zor olabilmektedir.) Ağız kuruluğu, diyet, aç olma durumları, oruçlu olmak gibi sıvı gıda eksikliğinde vücuttaki protein ve yağlar çözünmeye başlar. Metabolizmanızın yan etkenleri, kötü bir ağız kokusu olarak ortaya çıkar.) Kötü Ağız Kokusu Önlemek İçin Ne Yapmalıyım? Dişlerinizi ve dişetlerinizi çok iyi koruyun. Çürük dişler ve diş eti iltihapları ağız kokusunun ciddi etkenlerindendir. Eğer var ise daha önceden yapılan protez ve köprülerinizi kontrol ettirin. Eskiyen diş protezi ve köprüleriniz yediğiniz yemekler esnasında gıda birikmesine sebep olacağından kötü ağız kokusunda neden olurlar. Şekersiz sakız çiğneyin. Sakız çiğnemek tükürük salgınızı arttıracağından kötü ağız kokusuyla daha kolay başa çıkabilirsiniz. Tarçın tüketin. Tarçın ağzınızın içerisindeki bakterilerle mücadele edilmeniz için önemli bir doğal silahtır. Sık sık su içmeye özen gösterin. Sık sık su içmek dilinizin ve ağzınızın kurumasını engelleyeceği gibi ağzınızın içinde var olan bakterilerin en aza indirilmesinde önemli bir rol oynar. Tükürük salgınızı arttırarak ağzınızın kurumasını engeller. Yemek yerken lokmalarınızı iyi çiğneyin. Yiyeceklerle birlikte tükürük salgınız iyice karışır ve ağzınızda yemek kalıntısı kalma olasılığı en aza iner. Diş ipi kullanmaya özen gösterin. Diş fırçalarının ulaşamadığı yerlere ulaşabilmeniz için en önemli araçlardan biri olan diş ipi dişlerinizin arasında kalan atıkları temizleyerek kötü ağız kokusu oluşmasının önüne geçer. Sigara içmeyin. Sigara ve tütün türevleri ağız kuruluğuna neden olacağından eğer sigara içerseniz kötü ağız kokusu ve diş eti hastalıklarına davetiye çıkarmış olacaksınız. Sigara tüketmeyi bırakarak hem sağlığınızı koruyabilir hem de kötü ağız kokusunun oluşmasını engelleyebilirsiniz. Kötü ağız kokusu, birçok insanın yaşamını etkileyen, kişisel ve iş ilişkilerini sınırlayan, her dört kişiden birinde görülen bir sorundur. Kötü nefes kişilerde özgüven eksikliğine neden olan, psikolojik sorunlara yola açabilecek olan bir rahatsızlıktır. Ağız kokusunun bir çok nedeni olabilir, Akciğerlerden gelen koku Ağız kokusu değildir, bu bir nefes kokusudur. Nefes kokusu, akciğer enfeksiyonlarının (pnömoni bronşit vs.) yol açtığı yada Sindirim sistemi bozukluklarından kaynaklarınır. Besinlerin gereği şekilde sindirilemediği zaman sindirim kanalında açığa çıkan gazlar kişinin isteği ve bilgisi dışında ağıza yükselir. Şeker, gut ve diyaliz hastalarında ağız kokusu görülür. Bu tür hastalarda kimyası değişen kan gazlarının Akciğerler yoluyla dışarıya atılması kötü nefes sorunlarına yol açar. Ağız Kokusunun Başlıca Nedenleri Bakteriler : Kötü nefesin çoğu bakteri kaynaklıdır, Bakteriler yemek artıklarınında ürememeye başlar, üreme esnasındaki salgılamalar kötü nefese neden olur. Ağız Hastalıkları : Diş eti iltihabı veya diş eti hastalıkları gibi bazı ağız hastalıkları kötü koku nedenidir. Diğer hastalıklar : Diyabet, Karaciğer hastalıkları , mide, duodenum ülseri , böbrek sorunları, ağız yaraları, kanser. Gıda : Bazı gıdalar ağız kokusu nedenidir. Sarımsak, soğan, sosis, fermente peynir, balık. Stres : Duygusal stres, kötü sindirim ve emilime neden olabilir, örneğin stres altında çiğnenmeden yutulan gıdalar sindirim sorunlarına dolayısı ile kötü kokuya neden olur. Tükürük salgısının az olması : Tükürük eksikliği kötü kokuya neden olur. Tükürük ağızda bakterilere karşı asitlik hareket oluşturur, bu nedenle ağız genellikle sabahları daha kötü bir kokusu vardır. İyi bir tükürük salgısı ağız kokusu ortadan kaldırmak için en iyi kaynaktır. Ağız kuruluğu tükürük eksikliği ile karakterize edilen bir ağız hastalıktır, tükürük eksikliği kötü nefesten sorumlu olabilir . Kimyasal zehirlenme : Siyanür ile bazı toksik kimyasallar ağız kokusunda sorumludur , bu nedenle kimyasal zehirlenme ağızda acı badem gibi tanıdık bir koku üretir . Ağız Kokusu Tanısı ve Tedavisi Bu yazıda sözü edilen önlemlerin kabulü ile ağız kokusunda bir yarar sağlanmadığı takdirde, sorun kronik ağız kokusu ile ilgili bir sorundur. Bu anomalinin gerçek nedenleri için bir Uzman Hekime danışmalısınız. Diş fırçası ve diş ipi: Genel olarak dişler, dil ve ağız dahil her yemekten sonra ağızda kapsamlı bir temizlik , gerçekleştirilmelidir. Herhangi bir yerde bunu yapmak için durum uygun olmadığında veya diş fırçası, diş ipi gibi eşyaları olmadığında atık miktarını azaltmak için su ile ağzınızı çalkalayın. Biraz elma veya havuç çiğnemek çok yararlı olabilir. Dilinizi temizleyin : Dil içerdiği yoğun bakteriler nedeniyle ağız kokusundan sorumlu olabilir. Dişlerinizi fırçaladığınız zaman, dilinizide fırçalamayı imhal etmeyin. Diş hekimini ziyaret edin : Diş çürüğü ya da enfekte yara varlığı kötü nefese neden olabilir bunu ancak bir uzman hekim teşhis edebilir. Düzenli aralıklarla diş hekimini ziyaret edin. Ağız kokusuna neden olan yemeklerden kaçının : (Sarımsak ve soğan, biraz maydanoz yenmesi ile nötralize edilebilir. ) Hızlı gıda yeme alışkanlığından kaçının, gıdaları çiğnemek, sindirim sistemine yardımcı olur ve bağırsaklarda fermente gıdalar oluşmasını önler .Ağız bakterilerini ortadan kaldırmak ve tükürük salgısını teşvik etmek için su bol miktarda su için. Vücut sıvıları artırmak ve kabızlık sorununu önlemek için zengin doğal gıdalar ile uygun bir diyet uygulayın. B vitamini eksikliği gibi pek çok besin eksiklikleri, ağız kokusuna neden olabilir . E vitamini içeren gıdalar yemek ağız kokusunu önlemede yardımcı olabilir. Ağız kokusu gizleme : Kötü nefes durumlarında nane şekeri kullanımı ağız kokusunu gizlemeye yardımcı olur. Gıdalar ve Kötü Nefes Uygun bir diyet : Diyet ağız kokusu başlangıcını önleyebilir. Öte yandan ,ağız kokusu önlemek için ilk kural ağız kokusuna neden olan gıdalardan kaçınmaktır. Ağız kokusu olan kişiler içinde , aşağıdaki diyet tavsiyeleri dikkate alınmalıdır. Doğal gıdalar açısından zengin ve bir uygun bir diyet, vücut sıvıları artırmak ve kabızlık sorunu önlemek için bir yoldur . Bazı araştırmalar, B vitamini eksikliğinin ağız kokusuna neden olabileceğini göstermiştir . Bu vitamini içeren gıdalar yemek yardımcı olabilir . Grup B vitaminleri : Tam tahıl (buğday , yulaf , arpa , vb), Kuru meyve (fındık, badem, fındık), Sebzeler (lahana, karnabahar, ıspanak, turp, hindiba, marul, bira mayası) dan elde edilebilir. Bitkiler veya baharat ile ağız kokusunu maskelemek: Ağız kokusu gizlemek için maydanoz uygundur. Yemek sonunda bir miktar maydanoz çiğnemek ağız kokusunu önlemede yardımcı olur. Birçok baharat kokuyu maskelemek için yardımcı olabilir . Tüm bunlar arasında kötü nefesi ortadan kaldırmak için kakule, rezene, anason tohumlarını çiğnemek iyi bir çözüm olabilir. Klorofil açısından zengin gıdalar ağız kokusunu önler : klorofil ağızı canlandırır ve iyi bir koku sağlar . Birçok endüstriyel gargara da klorofil kendi kompozisyonu içinde yer almasının nedeni budur. Ayrıca klorofil bakımından zengin gıdaların alımı da ağız kokusu azaltır. Elma, doğal bir diş macunudur : Eğer dişlerinizi fırçalamak için elinizde bir diş fırçası yoksa, bir parça elma çiğneyebilirsiniz. Kötü nefes varsa bunu önlemek için de bir elma yiyebilirsiniz. Düzenli yiyin : Midede gıda eksikliği ağız kokusu nedenlerindendir. Kısa aralıklarla az öğünler ağız kokusunu önlemede çözümdür. Kötü Nefes Üreten Gıdalar Ağız kokusuna neden olabilen bazı gıdalar vardır. Ağız kokusu sorunu olan kişiler bu tür gıdaları aşırıya kaçmadan yemeli ya da bazı bitkilerin aromatik özellikleriyle bu kokuyu gizlemeleri gerekir. Ağız kokusuna neden olan gıdalar şunlardır: Sarımsak : Sarımsak ağız kokusu üretimi için haklı bir üne sahiptir. Ancak, sarımısak yememek gerçek bir doğal ilaçtan da vazgeçmek anlamına gelir. Sarımsak kapsülleri her durumda kullanabilir veya bir tutam maydanoz çiğneyerek olumsuz kokuları gizleyebilirsiniz. Soğan : Soğan ve sarımsak içeriğindeki uçucu yağlar nedeniyle çok kötü koku üreten gıdalardır. Hatta bu uçucu yağ bileşikleri cildin gözenekleri yoluyla atılır, bu nedenle ağız kokusunun yanı sıra vucut kokusuna da neden olurlar. Ağız kokusu sorunu olan kişilerin bu iki gıdayı tüketirken özenli ve dikkatli olmalıdır. Peynir ve süt : Süt, Peynir ve özellikle tedavi amaçlı peynirler (Cabrales peynir, Camembert, Rocafort, vb ) çok kötü koku üretirler. Diğer hayvansal menşeli diğer gıdalar: Sosis, ton balığı, hamsi ağız kokusuna neden olurlar. Ağız Kokusu için bitkisel Tedavi Yöntemleri Kötü nefes tedavisinde fitoterapinin Ağız bakterileri yok eden Antiseptik bitki kullanımı ve Kötü kokuları maskeleyen Aromatik bitki kullanımını içerir. Nane (Mentha) : Bu sarımsak ve soğan gibi kötü kokulu bitkilerin, soluk vermede ortaya çıkan kötü kokuyu giderir. (Su bardağı başına kurutulmuş bir çay kaşığı nane kaynatılarak günde iki bardak tüketilmelidir.) Maydanoz (Petroselinum crispum) : Nane ile aynı fonksiyona sahiptir. (Maydanozun ezilmesiyle elde edilen suyu günde 3 yemek kaşığı alın) Maydanozun toksisite etkisi olabilir, tüketiminde aşırıya kaçılmamalıdır. Anason (Pimpinella anisum ): Anason ağız bakterilerinin üremesini önleyen bir yeteneğe sahiptir. Ağızda bulunan mikroorganizmaların salgıları ağız kokusunun meydana gelmesinden sorumludur. Anason yirmiden fazla aromatik bileşikler (timol, linalol, geraniol, estragol, limonen, kamfen, alfa pinen, alfa terpinen vs) içermektedir. Bu bileşikler kişiye güzel ve taze bir nefes sağlar, Anasonu kötü kokuları maskelemek için kullanabilirsiniz. Kötü nefese bir çare olarak anason meyveleri bir çok kültürde yaygındır. (Yemeklerden sonra üç veya dört anason meyvesi çiğneyebilirsiniz ) Kamkat (fortunella) : Kamkat portakal, mandalina, bergamot, limon gibi turunçgiller ailesinden bir meyvedir. Kamkatı diğerlerinden ayıran özellik kabukları ile yenmesidir. Kamkat ağzın kötü kokmasına neden olan bakterilerle savaşır. Kamkatın antiseptik özellikleri ağız kokusu tedavisinde çok etkili bir çözümdür. . Ağız Kokusunu önlemek için Harici Kullanılabilecek Bitkiler Adaçayı (Salvia officinalis) : Adaçayı bakterisidal özellikleri ile sıcak bir su bardağına kurutulmuş bir çay kaşığı Adaçayı demlenerek içilmesi ağız kokusuna neden olan bakterileri öldürmek için yeterlidir. Okaliptüs (Okaliptüs globulus): Özellikleri adaçayı gibidir, bileşenlerinde bulunan sineol bakteriler ile mücadele açısından etkilidir ve buı amaç için kullanılabilir. Bir çok ticari ağız gargaraları sineol içerir. Okaliptüs yaprakları İsuda kaynatılarak bu suyla gargara yapılması ağız kokusularını önlemede yardımcıdır. Tarhun (Artemisia Dracunculus) : Tarhun papatyagiller familyasına ait yaygın bir bitkidir. Yaprakları baharat olarak kullanılır. Tarhun ağız kokusunu önlemek için bir çare olarak gösterilmektedir. Tarhun otunda bakterilere karşı etkili bileşenler vardır. Kurutulmuş yaprakları su içinde kaynatılarak hazırlanan infüzyon ile gargara yapılması bakterileri yok etmede etkili olacaktır. Kekik (Thymus vulgaris) : Ağız iltihapları veya yaralar gibi ağız yaralarının neden olduğu ağız kokularıyla mücadele için ek olarak kekik kullanımı yararlıdır. Kurutulmuş kekik çiçekleri su içerisinde kaynatılıp elde edilen bu enfüzyon ile gargara yapılması kötü nefesi önlemede etkili olabilir. Biberiye (Rosmarinus officinalis L.) : Kekik aynı özelliklere sahiptir. Suda kurutulmuş biberiye çiçekleri kaynatılarak bu enfüzyon ile gargara yapılması çözüm olabilir. Rezene (Foeniculum vulgare): Kötü nefes ile mücadele için, yemeklerden sonra rezene bitki tohumlarnı çiğnemek yararlıdır. Kişniş (Coriandrum sativum) : Kişniş ağız kokularını önlemek için bir çok ülkede kullanılmaktadır . Hindistan'da ağız kokuları ile mücadele için yemeklerden sonra kişniş tohumlarını çiğnemek yaygındır. Ayrıca bir su bardağı su içerisinde bir çay kaşığı kişniş tohumu 3 ila 4 dakika kaynatılarak hazırlanan bu enfüzyon ile gargara yapabilirsiniz. Tarçın (Tarçın zeylanicum): Tarçın yaklaşık 50 kadar aromatik bileşenler içerir İçeriğinde bulunan Kumarinler ve vanilya ağızda kalan gıdalrda üremeye başlayan bakteri gelişimini engelleyen bakteriyostatik özellikleri ile ağız kokusunu önler. Bir litre suya rendelenmiş bir yemek kaşığı Tarçın kaynatılarak hazırlanan enfüzyon ile Gargara yapılması ağız kokularına neden olan bakteri gelişimini engeller. Spirulina: Spirulina bir sağlıklı besin veya şifa maddesi olarak Kuzey Amerika ve Avrupa’da gözde bir üründür. Türkiye’de de giderek daha iyi tanınmakta ve tüketimi yaygınlaşmaktadır. Piyasada genelde kapsül, tablet veya toz şeklinde ve diyet ek malzemesi olarak bulunur. spirulina içeriğinde bulunan klorofil ağız kokusu veya kötü koku tedavisi için çok uygundur. Klorofil ağız canlandırır ve iyi bir koku sağlar. Birçok endüstriyel gargara kompozisyon içinde yer almasının nedeni budur. Kakule (Elettaria cardamomum) : Kakule ağız kokuları ile mücadele için yemeklerden sonra Kakule tohumlarını çiğnemek yaygın olarak özellikle Arap ülkelerinde kullanılmaktadır. Dereotu (Anethum graveolens): Kullanımı ve etkisi kakule gibidir. Bu bitki tohumlarını çiğneyerek kötü nefesi önleyebilirsiniz. Maydanoz (Petroselinum crispum): Maydanoz, Sarımsak ve soğan gibi bazı kötü kokulu bitkilerin yol açtığı kötü nefesi giderir. Yemeklerden sonra bir miktar maydanoz çiğnemek etkili olacaktır. Nane (Mentha piperita) : Nane antibakteriyel özellikleri ile ağız kokusuna neden bakterileri öldürmek için yeterlidir. 3 damla nane tentürü ile diş ve diş etleri ile dil fırçalanmalıdır. Taze nane bitki yaprakları çiğnemek ya da bir su bardağı başına kurutulmuş bir kaşık nane bitkisi kaynatılarak hazırlanan infüzyon ile gargara yapılması etkili olacaktır. Zencefil (Zingiber officinale) : Zençefil ağız kokularını önlemede çok iyi bilinen bir bitkidir. Özellikle zencefil turşusu kötü nefesi ortadan kaldırmak ve yemeklerden sonra nefes tazelemek için kullanılmaktadır.
0 notes
Link
Aromaterapi: Aromalı kokan bitkilerin kulanımı çok eskilere dayanır. Kurutulmuş çiçek, odun, reçine, meyve veya kabukların yakılarak tütsülenmesi ile hastalar tedavide, temizlikte veya bazı ilkel kabilelerde batıl inançların tapınmalarında kulanılmıştır. Çiçekler ezildikten sonra sabun, kozmetik madde yapımında ve tedavi maksadıyla kulanılmıştır. Bitkilerin çiçek, kök, gövde, reçine veya kabuklarından özel metotlarla damıtılarak esanslar eldeedilmiştir. Tarihte ilk defa su buharı ile damıtmayı (destilasyon) İbn-i Sina MS: 1000 yılında gerçekleştirmiştir. Büyük bir Türk alimi olan İbn-i Sina batılılar tarafından ya iranlı veya arap olark bilinmeke, fakat asla Türk olduğından baksedilmemektedir. Arkolojik kayılardan destilasyonun MÖ: 3000 yıllarında şimdiki pakistanda kulanıldığı bilinmektedir. Sedir, tarçın ve çam terpeninin MÖ:1400′lü yıllarda Mısırda subuharı ile damıtılarak ve hatta eteryağı sabityağ içinde çözerek, bundan fitil, krem, yakı, ve tozlar imaletikleri tesbitedilmiştir. Filistin, Sümer, Asur, Rom, eski Hint ve eski Çinlerinde bitki esanslarını kulandıkları bilinmektedir. İbn-i Sinanın (980-1037) su buharı ile damıtma (destilasyon) metodunu geliştirmiş ve tarihte ilk efa saf eter yağı (ucucu yağ, eterik yağ veya esans) eldeedilmiştir. Bu buluş tek başına İbn-i Sinaya ayit olmayıp kendinden önce bu alanda islam alimlerinin yüzlerce yillık bir çalışmasınıa son noktayı komuştur. İbn-i Sinanın yazdığı yüzlerce eserden malesef istifade edemiyoruz. Milli Eğitim ve Kültür Bkalıkları ne işe yarıyor. İngiliz asıllı doktor ve astrolog Nicholas Culpeper (1614-16549) aromalı bitkiler üyerine araştırmalar yapmış ve eserler yayınlamıştır. Bir çok alim onu takipetmiştir. Aromaterapinin asıl kurucusu frasız asıllı kimyacı Rene? ?Maurice Gattefosse? olup 1936 yıllında ?Aromaterapi?isimli eserini yazmış ve o günden beri bu ilim dalı Aromaterapi diye anılmnıştır. İmal (üretme) metotları: Eter yağına yağdenmeine rağmen dier yağlara benzemez. Örnerğin ayçiçekyağı, zeytin yağı veya bademyağı gib yağlar sabit yağlardır. Oysa eter yağı yüksek kaliteli ucucu yağlardır. Eter yağı suda çözülmez veya çok kötü karışırken sabit yağlar ve alkolle çok güzel karışır.Eter yağı aromalı bitkilerin genelikle beli bölgelerinde: yaprak, çiçek, kabuk, gövde, kök veya reçinesinde yoğunlaşırlar. Bazı bitkilerden ise aynı anda daha fazla ve farklı eter yağı eldedilebilir. Örneğin portakalın çiçek, yaprak ve meyve kabuğundan üç farklı eter yağı kazanılır. Destilasyon: Destilasyon ok yaygın olarak kulanılan bir metotdur. İnce kıyılan aromalı bitki drogu içi damıtılmış sula dolu olan destilasyon balonuna (topar) konur ve alttan ısıtılınca bitkinin birleşimindeki eter yağı çözülerek gaz haline gelir. Gazhalie gelen et yağı eafında soğuksu akıntısı olan bir borudan (kondensör) geçirilince tekrar sıvılaşır ve özel bir balonda (cam balon) toplanan eter yağı eldeedilir. Su buharı ile damıtmada aşırı sıcak ve yüksek basınç eter yağının kalitesini düşürür. Yağda bekletme (Enfleurage): Bu metot destilasyondan çok farklıdır. Burada çok narin olan çiçekleriden eter yağı elde etmek için bu metot kulanılır. Cam üzerine yayılan tereyağ üzerine bir sıra çiçek dizilirve onun üstüne tekrar tereyağı yayılır ve üzerine çiçek dizilir ve buna 5-6 kat oluncaya kadar devamedilir. Bitki çiçeğine göre bu 1-4 hafta bekletildikten sonra destilasyonu yapılır. Bu metotla eldeedilen eteryağı en kaliteli olanıdır, fakat bu metot çok pahalı olduğundan pek kulanılmaz. Solvenle (eriten, çözücü) eter yağı eldeetme: Solvenle eter yağı eldeetme çok ucuz ve çok basit bir yöntemdir. Eter yağı içeren bitki druğları ince kıyıldıktan sonra içi solvenle dolu cam balona konur destilasyonu yapılır. Solven genelikle heksan veya petroleter gibi zehirli kimyasal çözücüler olduğundan bunların destilasyondan sonra eter yağından ayrılması yüzde yüz mümkün olmadığıdan dahili olarak kulanılmaları mahsurlu olabilir. Soğuk baskı ile eldeedilen eter yağı: Bu metotla meyve kabukları soğuk baskı ile eter yağı eldeedilr. Bunların başında portakal-, greyfurt-, limon-, ve turunç kabukları gelir. Meyve kabuklarının ilaçlanmamış meyvelerden olması gerekir aksi halde faydadan çok zarar verebilir. Günümüzde ilaçlanmamış turunçugiller bulmak adeta imkansızdır, bu nedenle bu konu çok önemlidir. Eter yağının kulanım alanları: Eter yağının kulanım alanları oldukca çoktur ve burda ancak bir kaçına değineceğiz. Bazı eter yağları çok yoğun olduğundan inceltilmeden kulanılması mahzurludur ve özeliklede bu konuya hamilelerde ve bebeklerde dikkat edilmelidir. Yetişkinlerin kulandıkları bazı eter yağları 6 yaşından küçükler için mahsurludur, örneğin okaliptus yağı içeren doğal ilaçlar. Aromalı doğal ilaçlar genelikle 4-6 adet bitki eter yağının karışımından elde edilen iksirler kulanılır. 1-) Aroma yağı: Kişi çok sevdiği eter yağından 8-10 damla aroma lambasının üstündeki suya ilave edilir ve suyun altındaki mum yakılır. Suyun ısdınması ile birlikte içindeki eter yağıda buharlaşır ve odaya yayılarak güzel bir koku verir. Limon ve gül yağından 8-10 damla yeterli gelirken, laden ve topalak yağı çok ağır olduğundan ancak 1-2 damla yeterlidir. 2-) Masaj yağı: Bazı eter yağılarının ise masaj yağı olarak kulanılmasının çok güzel etkileri olur. Eter yağlarından 1 ml alınır ve 49 ml ana yağ ile karıştırılır. Ana yağı zeytin yağı, badem yağı ve jojoba yağı olabilir. Ana yağın seçimi eter yağına göre farklı olabilir. Ana yağdan 49 ml ve eter yağından 1 ml ile karıştırılark masaj yağı eldeedilr. 3-) Enhelesyon yağı: Genelikle nefes yollerı rahatızlıklarına etkili olan eter yağları secilir ve bunların özel karışımı ile iksirler elde edilir. Eter yağından 10 ml 90 ml %96?lık alkolle (etil alkol) karıştırılır ve buna 200 ml damıtılmış su ilave edilerek %32?lük inceltilmiş eter yağı eldeedilir. Bu şekilde inceltilen eteryağı enhelasyonda veya dezodorizan (fena kokuları yok edici) olarak kulanılır. Bu alanda oldukça çok natürel ilaçı eczanelerden teminetmek mümkündür. Mesela: 10 ml nane yağı (Eter yağı) ve 5 ml okaliptus yağı 85 ml alkollü (Etanol) (Fahrenberg, Selg ve ekibi) karıştırıldıktan sonra eldeedilen bu iksirle başağrısı ve migren rahatsızlığı olan hastaların şakaklarına 2-3 damlama günde 3-4 defa sürülmesi ile hastaların rahatladığı tesbitedilmiştir. Eter yağlarını özelikleri: Burada adı geçen hiç bir bitkinin eter yağının etkisi Aloe Vera, Noni ve Aloxi?nin etkisi ile karşılaştırmak mümkün değildir. Örneğin limon tansiyon düşürücü, fakat tansiyonun sebep olan etkenleri ortadan kaldırıcı özeliği yoktur. Budan dolayı etkisi kalıcı değil geçicidir. Oysa Aloe vera, Tahitian Noni veya Aloxi sebebi ortadan kaldırıcı vede vücudun bütün hücrelerini yenileyici (rejenerasyon) özeliğe sahiptirler. Bu nedenle ne kimyasl nede bitkisel hiç bir ilaç bu iki doğal ilaçın yerini alamaz. 1-) Deri bakımı için eter yağları: Antimikrobik: Kekik, adaçayı, mele, karanfil, lavanta, limon, terpentin okaliptus İltihapları önleyici: Papatya, lavanta, civanpercemi Antimikozit (Mantarları yokedici): Lavanta, mirra, mele, civanpercemi Haşerelere karşı: B. Itır, karanfil, sedir, civanpercemi, okaliptus Yara iyileştirici: Lavanta, günlük, gül, neroli, papatya Dezodorizan (kötü kokuyu yok edici): Selvi, ardıç, limonçayırı, kekik, adaçayı 2-) Sindirim rahatsızlıklarında eter yağının etkisi: Krampları çözücü: Nane, kimyon, papatya, turunç, rezene Şişkinliğe karşı: Turunç, nane, reyhan, rezene Safra arttırıcı: Nane, lavanta, kimyon Karaciğeri güclendirici: Nane, lavanta, biberiye İştah açıcı: Turunç, zencefil, anasom, melekotkökü, portakal 3-) Kandolaşımı, kas ve eklem rahatsızlıklarında eter yağını etkisi: Tansiyon düşürücü: Limon, ylang-ylang, mercanköşkü, lavanta Tansiyon yükseltici: Biberiye, kekik, okaliptus, nane Lenefleri çalıştırıcı: Huş, Greyfurt, rezene, limon 4-) İdrar yolları, cinsel organlar ve hormon rahatsızlıklarına karşı eter yağının etkileri: Krampları çözücü: Misk adaçayı, lavanta, yasemin, papatya Antimikrobik: Mela, bergamiye, sandelodunu, papatya Cinsel gücü arttırıcı: Kakule, neroli, yasemin, gül, ylang-ylang, misk adaçayı Süt arttırıcı: Anason, rezene, yasemin, kimyon Rahimi kuvvetlendirici: Mirra, gül, günlük, oğulotu, yasemin Adet düzenleyici: Misk adaçayı, rezene, nane, papatya 5-) Nefesyolları rahatsızlıklarına karşı eter yağının etkileri: Balğam söktürücü: Terpentin (çam yağı ), kekik, mirra, rezene, çam, okaliptus, sandelodunu Antimikrobik: Huş, greyfurt, limon, rezene 6-) Sinir sistemini kuvvetlendirici eter yağları: Teskin edici: Bergamiye, limon, oğulotu, papatya, lavanta Uyarıcı: Neroli, nane, ylang-ylang, yasemin, reyhan Sinirleri güçlendirici: Oğulotu, lavanta, biberiye, ardıç, papatya, misk adaçayı 7-) İmmün (bağışıklık) sistemini kuvvetlendirici eter yağları: Ateş düşürücü: Adaçayı, nane, limon, reyhan Terletici: Biberiye, kekik, papatya Burada adı geçen hiç bir bitkinin eter yağının etkisi Aloe Vera, Noni?nin etkisi ile karşılaştırmak mümkün değildir. Örneğin limon tansiyon düşürücü, fakat tansiyon sebep olan etkenleri ortadan kaldırıcı özeliği yoktur. Budan doayı etkisi kalıcı değil geçicidir. Oysa Gökçek İksir ve Gökçek Tonik sebebi ortadan kaldırıcı vede vücudun bütün hücrelerini yenileyici (rejenerasyon) özeliğe sahiptirler. Bu nedenle ne kimyasl nede bitkisel hiç bir ilaç bu iki doğal ilaçın yerini alamaz. Alternatif Tıp ve Alternatif Tedavi, bitkisel ürünler, sifamarket
0 notes
Link
Ağız hijyeninin sağlanmadığı durumlarda oluşan bakteriler, ağızda istenmeyen kokulara sebep olmaktadır. Sağlıksız diş ve diş etleri ile yenilen yiyeceklerden sonra temizlenmeyen ağızda oluşan bakteriler sebebiyle kendimizi ve çevremizdekileri etkileyen bu kokuların giderilmesi için; Elma – armut – havuç; içerdikleri lifli yapıları sayesinde tükürüğü temizlerler. Limon; yendiği taktirde ağız kokusu önlenilmektedir. Maydanoz – taze nane; soğan sarımsak gibi kokulu yiyeceklerden sonra bir tutam maydanoz çiğnenmesi oluşabilecek ağız kokularını önlemektedir. Tarçın kabuğu; içeriğinde bulunan kendine has yağ sayesinde ağıda oluşan bakterileri yok etmektedir. Ayrıca; kakule, anason, kişniş, karanfil ve rezene gibi bitkiler ağız kokusunu gidermekte oldukça faydalıdır. Alternatif Tıp ve Alternatif Tedavi, bitkisel ürünler, sifamarket
0 notes
Link
Uzmanlar, soğuk havalarda tüketilecek bitki çaylarının hem bağışıklığı güçlendirdiğini hem de hastalıklardan koruduğunu belirtiyor. Kış aylarının vazgeçilmez meyvelerinden biri olan ayvanın öksürüğü azalttığını ifade eden Doktor Diyetisyen Yonca Sevim, ayvanın aynı zamanda boğazın yumuşamasına da yardımcı olduğunu anlattı. Sevim, portakal, zencefil ve karanfilin enfeksiyon ve ağrıları önlemek için faydalı olduğunu kaydetti. Havaların soğuması ve enfeksiyonların çoğalmasının kış aylarında hastalıkların artmasına neden olduğunu söyleyen Beslenme Danışmanı Dr. Diyetisyen Yonca Sevim, kış aylarında hem hastalıklardan koruyan hem de formda kalmaya yardımcı olan bitki çayları hakkında önerilerde bulundu.SOĞUK HAVA VE YANLIŞ BESLENME ALIŞKANLIKLARI HASTA EDİYORDoktor Yonca Sevim, havaların soğuması ve enfeksiyonların çoğalmasının kış aylarında hastalıkların artmasına neden olduğunu ifade ederek, “Ancak özellikle kapalı alanlarda geçirilen uzun zamanlar, beslenme listelerinde ağırlık kazanan şekerli ve hazır içecekler de bağışıklığı zayıflatmakta ve buna bağlı olarak hastalıkları hızlandırmaktadır. Bunun yerine evde ya da iş yerinde hazırlanabilecek sağlıklı bitki çayları ile hastalıklardan korunmak ve sağlıklı kalmak mümkündür.” dedi.AYVA, KAKULE VE IHLAMUR ÇİÇEKLERİ SOĞUK ALGINLIĞI İÇİN BİREBİRAyvanın, kış aylarının vazgeçilmez meyvelerinden biri olduğunu vurgulayan Dr. Dyt Sevim, ayvanın öksürüğün azalmasına ve boğazların yumuşamasına yardımcı olduğunu belirterek “Ayva çekirdekleri kıvam artırıcı olup, çaylara eklendiğinde sakinleştirici özelliğe sahiptir. Sindirimi de kolaylaştıran ayvanın ayrıca, kanserden koruma, kilo kaybı, sağlıklı bir cilt, alerjik reaksiyonlar, bağışıklık sisteminin güçlenmesi ve kan basıncının dengelenmesi gibi pek çok olumlu etkisi de vardır. Fakat fazla miktarda tüketilen ayva çekirdeğinin toksik etki yaratabileceği unutulmamalıdır.” şeklinde bilgi verdi.PORTAKAL KABUĞUNDAKİ YAĞLAR TÜMÖR OLUŞUMUNU ÖNLÜYORDoktor Dyt. Sevim, yüksek C vitamini içeren portakalın ‘kışın baş tacı meyvesi’ olduğunu dile getirdi. Portakal, zencefil ve karanfilin enfeksiyon ve ağrıları önlemek için faydalı olduğunu anlatan Sevim, şunları söyledi: “Portakal kabuğunun ve içindeki beyaz maddenin de en az içi kadar önemli olduğunu bilinmelidir. Portakal kabuğunda bulunan esansiyel yağlar tümör oluşumu önler ve kanserden koruyucudur. Ayrıca portakal iç kabuğun beyaz maddesinde bulunan bir posa (pektin) bağırsak sağlığını olumlu etkiler, midede kıvam sağlayarak midenin boşalmasını geciktirir ve daha uzun süre tok kalınmasını sağlar.” CİHAN Alternatif Tıp ve Alternatif Tedavi, bitkisel ürünler, sifamarket
0 notes
Link
Şişkinlik Şişkinlik sıradan şişkinlikse bu önemli değildir, zira yellenerek dışarı atılıyor ve bir miktar kokuyorsa bu normaldir. Bu şişkinliğe bağırsak bakterilerinin salğıladığı gazlar sebep olur ve bu durum normaldir. Burada korkulacak bir durum yoktur, şayet şişkinligin sebepleri başka ise o zaman teşhis ve tedavisi gerekir. Şişkinlik gastroerteroloji diye anılan mide-bağırsak rahatsızlıklarındandır. Şayet şişkinlik nedeniyle interniste giderseniz ve internistin yapacağı muayenelerle şişkinliğin nedeni analaşılır. Şişkinliğe genelikle mide-bağırsak ülser, kanser, polip ve mantarı varsa veya sindirim organlarıının (pankreas, karaciğer, mide ve bağırsaklar) yetersiz enzim salğılarsa otyaya çıkar. Ayrıca bağırsak hasaslaşması (colon irritabile) ve psikolojik olarak ortaya çıkan rahatsızlıklardada şişkinlik olur. Facesle (dışkı ) yapılan testlerden kana göre daha çok bilgi alınır. Bu nedenle şişkinlik problemi olanların mutlaka feces testi yaptırmaları gerekir. Şişkinliğin sebepleri: Şişkinliğe ilavetten karın ağrısı, kusma ve bulantıda görülürse bunun bir çok sebebi olabilir. 1-) Mide tahribatı 2-) Bağırsak hasaslşması 3-) Alkol 4-) Stres nedeniyle hava yutma 5-) Besin allerjisi 6-) Bağırsak mantarları 7-) Pankreas zafiyeti 8-) Kimyasal ilaçlar, özeliklede antibiyotikler 9-) Bağırsak mukozasının tahribatı Bağırsak mantarlarının önemi: Doğal tedavi uzmanlarına göre şişkinliğin tek sebebi vardır ve buda bağırsak mantarlarıdır. Bağırsak florası faydalı bakteriler, zararlı bakteriler ve mantarlardan oluşur. Bağırsakları sağlıklı olan bir insanın bağırsaklarında faydalı bakteriler % 98?ini oluşturur. Faydalı bakterilerin çeşitli sebeplerden dolayı azalması nedeniyle, onun boşaltığı noktaya zararlı mantarlar yerleşir. Özeliklede antibiyotikler alınınca faydalı ve zararlı bakteriler azalırken mantarlar çoğalır. Bu ise çok tehlikeli bir durumdur. Şayet pankreas ve yeterli ve kaliteri enzimler salğılıyamıyorsa proteinler aminoasitlere, karbonhidratlar disakkaridlere ve yağlar yağasitlerine dönüşmez. Bu dönüşüm (metabolizma) tam olmadığından kalın bağırsaklara ulaşan besinler, bakteriler tarafından ideal olmayan (istenmeyen) şekilde parçalanır. Böylece ortaya aminoasit yerine biyojen aminler çıkar, bunlarsa çok mahzurludur. Örneğin histamin allerjiye sebep olur. Besin artıklarının metabolik değişimlere uğramadan yani tam hazmedilmeden kalınbağırsağa ulaşması çok büyük problemler olduğuna işarettir. Hazmedilmeden kalınbağırsağa geçen karbonhidrat artıkları (nişasta) bağırsak mantarları tarafından zehirli gazlar ve zehirli alkollere dönüştürülür. Bu zehirli maddeler kana karışır karaciğer ve böbrekler bunları elimine etmek için uğraşır ve böylece hem zamanla tahrip olur hemde kendi asli görevini yapamaz Enzimlerin yeterli ve kaliteli olmaması nedeniyle besinler ideal şekilde metabolik değişimlere uğramadığından bağırsaklar moleküllerin geçirgenlik (permeability) katsayısını artırır. Örneğin önce diyelimki 100 atomlu moleküllerin geçmesine sonra bu daha büyük molekül yumaklarının geçişine müsadeeder. Bu duruma vücut alışkın olmadığından yeni ve sindirilmemiş besin artıklarına krşı allerjik reaksiyon gösterir. Buna bağırsakda yırtık veya delik var da denir, fakat slında yırtık veya delik yoktur, sadece geçirgenlik katsayısı büyümüştür. Bağırsak mantarları hemen her insanda olur ve 1 gram fecesde (dışkı ) 100-1000 adet olması normaldir, fakat bu sayı 10.000.000 ile 1 milyon arasında değişirse tehlike arzeder. Bu mantarlardan en hızlı yayılanı candida olup, üretiği zehirli gazlar ve zehirli alkollerle önce alt karında şişkinlik yapar, alt karın diyaframı sıkıştırır, oda akciğeri, akciğierde kabi sıkıştırır. Hasta kalp rahatsızlığı olduğunu zanneder, fakat rahatsızlığının asıl sebebi genelikle bağırsak mantarlarıdır. Bağırsak mantarlarının yayılmasında siyah çay çok önemli rol oynar. Mantarlardan kurtulmak için kesinlikle antibiyotik ilaçlar alınmamalıdır, çünkü antibiyotikler faydalı ve zararlı bakterileri yokederken mantarların azmasına neden olurlar. Bazı hastalar mantara karşı diyet yapmaktadır. Buda mahzurludur, çünkü immün sistemi yeterince vitamin ve mineraller alınmadığından zayıflar. Ve böylece mantarlar daha kolay yayılır. Beslenmeye dikkat edilmelidir ve bunların başında şeker içeren besinler alınmamalıdır. Pankreas zafiyeti: Pankreasın kaliteli ve yeterli enzim salgılıyamaması demek yağ ve poroteinların tam olarak parçalanmadan kalın bağırsağa geçer. Besin artıkları bakteriler ve mantarlar tarafından zehirli gazlara ve zehirli alkolleredönüştürülür. Buda şeytan üçgeninin başlanğıç noktasıdır, yani bir çok hastalığın ana sebebidir. Siyah çayda pankreas zafiyetine neden olur. PMN-Elastazlar bağırsak iltihaplanmasına (enterit ve kolit) işarettir. PMN-Elastaz enzimi sadece akyuvarlarda olan bir enzimdir. Şayet feceste (dışkı ) yüksek oranda PMN-Elestaz enzimi görülürse bu bağırsaklarda bir anormalik olduğuna işarettir. Eğer PMN-Elasta enzimi hafif yükselmişse savunma sisteminin mevcut bakteri ve mantarlara karşı mücadele halinde olduğunu gösterir. Eğer aşırı oranda PMN-Elestaz enzimi yükselmişse o zaman incebağırsak iltihaplanması (enterit) ve kalınbağırsak ülseri (colitis ulserosa, ülseratif kolit) olabilir. Bunedenle emin olmak için kolon endoskopisi ile (kalın bağırsakları muayene için ucu ışıklı alet) muayene edilir. Alfa 1 Antitripsin enzimi besin allerjisine işarettir. Bu enzimin oranı yükselirse bağırsak iltihaplanması (enterit) veya bağırsak mukoza geçirgenliğinin (permebility) artığına işarettir. Normal oarak bağırsak mukozası çok küçük moleküllerin girişine müsade eder, fakat sindirim organlarının kaliteli veya yeterli enzim salğılamamaları besinler yeterince küçük moleküllere ayrılmaz ve böylece bağırsak mukozası büyük moleküllerinde geişine müsade eder. Buna bağırsakta yırtık veya delik var denir, buda allerjiye sebep olur. Besin allerjisi. Şayet kişinin beli besin maddelerine karşı allerjisi varsa, bu besin maddelerinden uzak durulması gerekir. Besin allerjisi olan şahıs allerjiye sebep olan besinler yediğinde ishal yada şişkinliğe sebep olabilir. Allerji testlerinin birçoğu yanlış neticeler vermektedir. Her türlü allerjik reaksiyon TahitianNoni, Aloxi, ve çörekle tedaviedilebilir. Safra asidinin yeniden absorbe edilememesi ve kalınbağısak rahatsızlıkları: Karaciğerin salğıladığı safraasidi safra kesesinde toplanır ve sindirim için bağırsaklara karışan safra asidi görevini yaptıktan sonra ince bağırsağın son kısmında bu safra yeniden absorbe edilir. Şayet kalınbağırsaklardaki bakteriler ince bir hastalık nedeniyle ince bağırsağın son kısmı amaliyatla alınmışsa safra absorbe edilmez. İncebağırsak tarafından absorbe edilmeyen safra asidi kalınağırsağa geçer. Safra asidi kalınbağırsak mukozasını tahripeder ve kanserin oluşması için uygun şartlar oluşturur. Tahribat nedeniyle sık sık ishal ve şişkinlik olur. Şişkinliğin tedavisi: Şişkinliğin sade basit bir şişkinlikse ZYE-, kimyon-, rezene-, çörek-, kakule preparatları, Gökçek Tonik veya Gökçek iksiri iyi gelir. Şişkinliğin sebebi bağırsak florasının bozulmasıdır ve bağırsakalrda faydalı bakteriler yerine mantarlar çoğalır. Bağırsak mantarları zehirli gazalar, zehirli alkoller ve biyojen aminler üretir ve buda vücudun bütün hormon dengelerini bozar, ve çeşitli hastalıklar ortya çıkar. Tedavisi ancak Gökçek İksiri ile mümkündür. Bağırsak florası ve kılcal kan dolaşımı sağlıklı yaşayabilmek için çok önemlidir. Çünkü vitamin, mineral, aminoasit, enzim, glikoz, vb, besleyici maddenin hazırlanması, hücrelere ulaşması ve de mikroplarla mücadele eden makrofaj, T ve B- Hücreleri gibi savunma mekanizmalarının hücre aralarında dolaşması buna bağlıdır.Tabii doğru beslenirseniz tedavi sürecide o oranda kısalır. Asla peynir yememeli, çünkü asidoza ve iltihaplanmaya sebep olur.Siyah çay, kahve ve kola içilmemeli, çünkü bağırsakları kurutur ve vitamin, mineral ve aminoasitlerin alımını (absorbesini) önler.Alkol ve sigaranın zararları belli kanser, damarların yağlanması vb, artı uzun süre bira içilirse cinsel ikdidarsızlık ve hatta kısırlığa sebep olmaktadır.Sucuk salam sosis gibi et mamullerine 5-6 ay ara vermek gerekir (sade temiz et az yenilebilir) çünkü asidoza sebep olmaktadır.Bu da birçok hastalığın ana kaynağıdır.Akşam yemeği yerine yoğurt, meyve veya salata yenilebilir veya sebze çorbası içilebilir.Hayvansal besinler, patates, tahıl (beyaz pirinç), bakliyat ve hamurlu yiyecekler, özelikle de tatlılar akşam yenirse tam sindirilmez ve zamanla problemlere sebep olur.Ne kadar beyaz pirinç, patates, hamurlu yiyecekler, tatlı yiyecek ve içecekler, o kadar yağ oluşturur.Çünkü nişasta glikoza (şekere) dönüşür, şekerde yağa dönüşerek vücutta depolanır.Şeker ve antibiyotikler bağırsak mantarları çoğaltır, mantarlar ise her türlü hastalığı tetikler.Tatlı deyince akıla baklava, çikolata, dondurma vs gelir, kavun, karpuz ve üzümde tatlıdır ve bunlarda mantarı tetikler, çünkü aşırı şeker içeriler. Alternatif Tıp ve Alternatif Tedavi, bitkisel ürünler, sifamarket
0 notes
Link
KİMYON İki-çok yıllık | 0,3-1m | 6-8 Aylar | Ca,Na | Tohumu ve Yağı Kimyon, Kümmel, Carum carvi Karaman Kimyonu Şifalı Kimyon Arap Kimyonu Frenk Kimyonu Familyası: Maydanozgillerden, Doldengewâchse, Apiaceace Drugları: Kimyon meyvesi: Carvi fructus Kimyon eter yağı: Carvi aetheroleum Kimyonun tohumları çay, baharat ve natürel ilaç, eter yağı (sadece yağı olarak geçer) ise Aroma tedavisi ve baharat olarak kullanılır. Giriş: Günümüzde Mısır Kimyonu olarak bilinen Carum carvinin 25 alt türü mevcuttur ve Türk Kimyonu olarak bilinen Cuminum cyminumun ise yetiştiği yöreye göre Polatlı, Eskişehir, Sivrihisar ve Konya Kimyonu diye türleri mevcuttur. Arap Kimyonunun M.Ö 3000 yıllarından beri Mısırlılar tarafından kullanıldığı yapılan kazılarda n anlaşılmıştır. Mısırlılar medeniyeti Sümerlerden, yani Türklerden almıştır. Bütün medeniyetlerin kaynağı Sümerler yani Türkler dayanır. Sümerlerde bu degerleri Orta Asyadaki ANUA Türk Medeniyetinde Ortadoğuya taşımışlardır. Ortadoğu havzasından dünyaya yayıldığı tahmin edilen Kimyonun Frenk Kimyonu diye anılması yanlıştır. Bir Alman bir Türke şaka yapmak için veya alay etmek için olsun Kümmel Türk yani Kimyoncu Türk der. Türklerde Almanlara Kartoftel Deutsche yani Patatesçi Alman gibi lakap¬larla bazen şaka bazen de alay etmek için konuşulurdu. Bu da Türklerin eskiden beri yemeklerinde mutlaka Kimyon bulundurduğunu ve Alman¬larında patatesçi olduğunu gösterir. Botanik: Bitki gebelikle 2 yıllık olup, 30-100 cm boyuna ulaşır ve havuç kökü gibi kökü vardır fakat beyaz renktedir. Altta Rozet yaprakları oldukça büyük uzun bir sap üzerinde kanat yapraklardan oluşur ve kanat yapraklar yine kanatlardan meydana gelir. Gövdedeki yapraklar sapsız yani direk oturmuştur. Rozet yaprakları çok hafif geniş iken en üstteki yaprakları ince ve ipliğimsidir. Çiçekleri oldukça küçük, beyaz, nadiren pembe veya kırmızımsı renkte ve yumurta şeklindeki 5 adet taç yap¬rak-tan meydana gelir. Bir şemsiyecikte 10-20 çiçek bulunur ve 7-15 şem-siyecik bir şemsiye meydana getirir. Bir meyve kapsülünde iki to¬hum bulunur ve 4-6 mm uzunluğunda üzerinde boydan boya uzanan yay şek-linde çıkıntılar bulunur ve genellikle esmer renkte ve orak şeklin¬dedir. Yetiştirilmesi: Türkiyenin hemen her yöresinde yetiştirmek mümkün¬dür ve zaten yetiştirimektedir. Hasat zamanı: Olgunlaşması Hazirandan Eylüle kadar sürer zira ana şemsiyeler olgunlaşırken henüz yan şemsiyeler olgunlaşmamıştır. Bu nedenle hasatı belli sürelerle devam eder. Maydanozgiller birbirine çok benzerler ve bu nedenle de yanlışlıkla zehirli bitkilerin toplanarak Kimyon hasatına karıştırılmaması çok önemlidir. Birleşimi: Birleşimindeki maddeleri önemine göre şöyle sıralayabiliriz; a) eter yağı türevleri %3-7 arasında olup bunu %50-65ini S-(+)-Carvon ve %30-45 R-(+)-Limonen içerir ve geriye kalan çok az miktar ise; Sabinen, 3-Caren, β-Pinen, Myrcen, α-Phellandren, Dihydrocarvon, Carveol ve dihydrocarveoldan oluşur. b) Sabit yağlar %10-15 arasında olup en önemlileri; Petroselinasit %35-50, Oleik asit %20-30 ve az miktarda Palmitasit ve Steariasit içerir. c) Flavonitler ve Flavonitglikozitler %0,05-0,1 arasında olup Quercetin ve Kâmpferol ve bunların glikozitlerinden; Quercetin-3-0-β-0-glikozit (Isoquercitrin) ve Kâmpferol-3-0-β-0-glikozit (Astragalin) içerir. d) Fenolasitlerden; Kafleeasit, Ferulaasit, Syrinasit, Vani,llinasit içerir. e) Cumarinlerden (Kumarinler); Bergapten ve Nanthotoxin içerir. Tesir şekli: Karminatif (gaz söktürücü), krampları (spazm) çözücü, bal-gam söktürücü, annelerin sütünü artırıcı, bakterileri öldürücü, mantarları yok edici, mideyi kuvvetlendirici ve bağırsakları teskin ettiricidir. Araştırmalar: 1) Azerbaycanda Kimyon yağı ile G.G.İbrahimov ve ekibi 1985de bir tedavi denemesi yapmışlardır. Bu deney sonucunda Kimyon yağının Nsytatinde daha etkili bir mantar yok edici öldürücü özelliğe sahip olduğunu tespit etmişlerdir. (Azer. Med. 62.44.1985) 2) Kimyon tohumunu veya yağının (Eter yağı) gaz söktürürcü özelliğinin ise belgelenmeye ihtiyacı yoktur. Hemen hemen herkes tarafından bu özelliği bilinir. 3) H.B.Forster, H.Nikas ve S. Lutzun kobaylar üzerinde yaptıkları araş-tırmalar sonucunda Kimyon tohumu ve yağının krampları çözücü olduğunu belgelemişlerdir. (Planta Med.40(4) 309-319) Kullanılması: a) Araştırmalara göre bağırsak mantarı, şişkinliğe karşı ve kramp çö¬zücü olarak kullanılır. b) Komisyon Eye göre; Alman Sağlık Bakanlığına bağlı olarak çalışan Komisyon E 22a Nolu ve 01.02.1990 tarihli Monografisine (Bildirisine) göre; Kimyon tohumu ve yağı dispepsi (sindirim yetersizliği) rahatsızlıklarından; hafif kramplı mide ve bağırsak rahatsızlıkları, şişkinlik e hazımsızlığa karşı kullanılır. c) Aroma tedavisinde Kimyon yağı şişkinlik krampları ve bağırsaklarda kokuşma ve iştahsızlığa karşı kullanılır. d) Halk arasında mide zafiyeti, mide krampı, karaciğer ve safra rahat-sızlık¬ları, bağırsak bozuklukları, sinirsel kalp ve mide rahatsızlıkları, ağız kokusu ve bebeklerde sindirim zorluğu gibi rahatsızlıklara karşı ve annelerin sütünü artırmak için kullanılır. Şayet bebek ve küçük çocuklardaki şişkinlik ve hazımsızlığa karşı sadece rezene tohu¬mun¬dan çay yapılır ve verilir ise bu çay bebeklerin ve çocukların süt dişlerini çürütür ve bu nedenle Kimyon, Papatya çiçeği, Anason ve Kakule tercih edilir. Çayı: Kimyon tohumunun çayı yapılmadan hemen önce öğütülmesi ve¬ya öğütülmeden çayının yapılması tavsiye edilir. Öğütülmüş olarak satılan kimyonun (tozu) kalite bakımından düşüktür ve hoş olmayan bir kokuya sahiptir. Kimyon tohumu öğütüldükten 24 saat sonra kullanılmaz ise birleşimindeki sabit yağlar bozularak aromasını bozar. Bir kahve kaşığı taze öğütülmüş (günlük öğütmek gerekir) veya hafif ezilmiş Kimyon tohumu demliğe konur ve üzerine 300-500 ml kaynar su ilave edilerek 5-10 dk demlenmesi beklenir ve sonra süzülerek içilir. Çay Harmanları; Gökçek Mide ve Bağırsak çayı(şişkinlik,tıkanma ve sinirsel mide ağrısı) >30 gr Anason tohumu >30 gr Kimyon tohumu >30 gr Rezene tohumu >10 gr Tarçın kabuğu Gökçek Stres çay; >30 gr Kediotu kökü >20 gr Oğul otu yaprağı >20 gr Çarkıfelek otu >20 gr Nane yaprağı >10 gr Meyan kökü Gökçek Mide-bağırsak çayı; >25 gr Kimyon tohumu >25 gr Rezene tohumu >25 gr Kantaron otu >25 gr Papatya çiçeği >25 gr Kaz otu Gökçek Şişkinlik çayı; >20 gr Kimyon tohumu >20 gr Rezene tohumu >20 gr Kakule >20 gr Papatya çiçeği >20 gr Oğul otu yaprağı Gökçek Safra çayı; >20 gr Mübarek otu >20 gr Nane yaprağı >20 gr Pelin otu >20 gr Devedikeni tohumu >20 gr Kimyon tohumu Gökçek Mide ve Bağırsak çayı (tıkanma, şişkinlik) >30 gr Rezene tohumu >30 gr Kimyon tohumu >30 gr Melek otu kökü >10 gr Tarçın kabuğu Gökçek Şişkinlik çayı; >20 gr Melek otu kökü >20 gr Anason tohumu >20 gr Rezene tohumu >20 gr Kimyon tohumu >20 gr Kakule Gökçek Mide çayı; >20 gr Nane yaprağı >20 gr Kantaron otu >20 gr Civanperçemi otu >20 gr Kimyon tohumu >20 gr Papatya çiçeği Gökçek Bebek Gaz çayı; >20 gr Kimyon tohumu >20 gr Rezene tohumu >20 gr Anason tohumu >20 gr Oğulotu yaprağı >15 gr Isırgan otu >5 gr Kılıç otu Gökçek Karaciğer ve Safra çayı; >20 gr Devedikeni tohumu >20 gr K.hindiba otu >20 gr Zerdeçal kökü >20 gr Kırlangıçotu >10 gr Kimyon tohumu >10 gr Nane yaprağı Gökçek Mide asidi yetersizliK çay; >20 gr Papatya çiçeği >20 gr Kantaron otu >20 gr Pelin otu >20 gr Zencefil kökü >20 gr Kimyon tohumu Gökçek Mide ve Bağırsak çayı (şişkinlik,tıkanma) >30 gr Anason tohumu >30 gr Rezene tohumu >15 gr Kişniş tohumu >15 gr Kimyon tohumu >10 gr Ebe gömeci çiçeği Gökçek Stres çayı; >20 gr Kediotu kökü >20 gr Oğul otu yaprağı >20 gr Çarkıfelek otu >20 gr Kılıç otu >10 gr Kimyon tohumu >10 gr Meyan kökü Gökçek Uyku çayı; >20 gr Oğul otu >20 gr Kediotu kökü >20 gr Kılıç otu >20 gr Kimyon tohumu >10 gr Rezene tohumu >10 gr Ihlamur Gökçek Bebek ve küçük çocuklara şişkinlik çayı; >30 gr Anason tohumu >30 gr Kimyon tohumu >20 gr Kakule >10 gr Papatya çiçeği >10 gr Rezene tohumu Gökçek Mide-Bağırsak çayı(şişkinlik ve hazımsızlığa karşı); >40 gr Kişniş tohumu >30 gr Rezene tohumu >20 gr Kimyon tohumu >10 gr Oğul otu yaprağı Gökçek Bebeklerdeki şişkinliğe karşı çay; >25 gr Anason tohumu >25 gr Rezene tohumu >25 gr Kimyon tohumu >15 gr Isırgan otu >10 gr Papatya çiçeği Bah: Kimyon tohumu ve Eter yağı başka her türlü sulu,etli yemekler ve çorbalara, sebze, patates, peynir, salata, ekmek ve özellikle de lahanalı yemeklere katılır. Lahanalı yemekler şişkinlik yapabilir, işte bu durumda yemeğe bir miktar Kimyon tohumu7 katılır ise şişkinlik giderilebilir. Ar: Kimyon tohumu su buharı ile damıtılarak (destilasyon) Eter yağı elde edilir. Bu Eter yağından 2-3 damla yemek ve çorbalara katılır. Eter yağı da başta; antidepresif (depresyonu önleyici), krampları çözücü, şişkinliği giderici, safra artırıcı, iştah açıcı ve hafif cinsel gücü artırıcı özelliklere sahiptir. 2-3 damla bir kesme şekere veya bir parça ekmeğe damla¬tılarak alınabilir. Yan tesirleri: Tarife uyulduğunda bilinen bir yan tesiri yoktur fakat Ete¬rik yağı çok etkili olduğundan 2-3 damla kullanılmalıdır. H.Ş. Peygamber Efendimiz Sizlere Sinameki, Tereyağı, Bal ve Kimyonu tavsiye ederim, zira bunlar Sâmdan başka her derde devadır buyurmuşlardır. Sâm2ın ne olduğu sorulduğunda; ölüm demiştir. B)Mısır Kimyonu, Kreuzkümmel, Cuminum cyminum Bu Kimyonun asıl vatanı Mısır olup buradan diğer ülkelere yayılmıştır ve günümzde genellikle Türkiye, İran, Fas, Hindistan, Pakistan, Çin, Endo-nezya gibi ülkelerde yetiştirilmektedir. Tohumları 4-6 mm uzunluğunda, 1-1,5 mm eninde açık grimsi sarı renkte ve üzeri hafif tüylüdür. Bir-leşiminde %3-6 oranında Eter yağı bulunur ve en önemlileri %25-40 Cuminaldehid, 8-Terpinen 15-20, β-Pinen 10-20 ve diğerinden oluşur. Görüldüğü gibi bileşimindeki Eter yağı çok farklı bir yapıya sahiptir. Su buharı destilasyonu ile damıtılarak elde edilen Eter yağıda aynı Şifalı Kimyon yağı gibi kullanılır. Tohumları da aynı Kimyon tohumu gibi kul-lanılırsa da daha az oranda alınması tavsiye edilmektedir. Alternatif Tıp ve Alternatif Tedavi, bitkisel ürünler, sifamarket
0 notes
Link
Takvim'de yer alan habere göre birçok ciddi problemin hem habercisi olabilen hem yol açabilen horlamaya karşı doğal yaşam şifa sunuyor. Uyku apnesi, solunum durması gibi birçok tehlikeli duruma neden olan horlamaya karşı, uzmanlar, nane, kakule ve zeytinyağının bu soruna çare olduğunu bildiriyor.İşte o bitkisel çözümlerin faydaları:ZEYTİNYAĞI: Alternatif Tıp ve Alternatif Tedavi, bitkisel ürünler, sifamarket
0 notes
Link
Uzmanlar, soğuk havalarda tüketilecek bitki çaylarının hem bağışıklığı güçlendirdiğini hem de hastalıklardan koruduğunu belirtiyor. Kış aylarının vazgeçilmez meyvelerinden biri olan ayvanın öksürüğü azalttığını ifade eden Doktor Diyetisyen Yonca Sevim, ayvanın aynı zamanda boğazın yumuşamasına da yardımcı olduğunu anlattı. Sevim, portakal, zencefil ve karanfilin enfeksiyon ve ağrıları önlemek için faydalı olduğunu kaydetti. Havaların soğuması ve enfeksiyonların çoğalmasının kış aylarında hastalıkların artmasına neden olduğunu söyleyen Beslenme Danışmanı Dr. Diyetisyen Yonca Sevim, kış aylarında hem hastalıklardan koruyan hem de formda kalmaya yardımcı olan bitki çayları hakkında önerilerde bulundu.SOĞUK HAVA VE YANLIŞ BESLENME ALIŞKANLIKLARI HASTA EDİYORDoktor Yonca Sevim, havaların soğuması ve enfeksiyonların çoğalmasının kış aylarında hastalıkların artmasına neden olduğunu ifade ederek, “Ancak özellikle kapalı alanlarda geçirilen uzun zamanlar, beslenme listelerinde ağırlık kazanan şekerli ve hazır içecekler de bağışıklığı zayıflatmakta ve buna bağlı olarak hastalıkları hızlandırmaktadır. Bunun yerine evde ya da iş yerinde hazırlanabilecek sağlıklı bitki çayları ile hastalıklardan korunmak ve sağlıklı kalmak mümkündür.” dedi.AYVA, KAKULE VE IHLAMUR ÇİÇEKLERİ SOĞUK ALGINLIĞI İÇİN BİREBİRAyvanın, kış aylarının vazgeçilmez meyvelerinden biri olduğunu vurgulayan Dr. Dyt Sevim, ayvanın öksürüğün azalmasına ve boğazların yumuşamasına yardımcı olduğunu belirterek “Ayva çekirdekleri kıvam artırıcı olup, çaylara eklendiğinde sakinleştirici özelliğe sahiptir. Sindirimi de kolaylaştıran ayvanın ayrıca, kanserden koruma, kilo kaybı, sağlıklı bir cilt, alerjik reaksiyonlar, bağışıklık sisteminin güçlenmesi ve kan basıncının dengelenmesi gibi pek çok olumlu etkisi de vardır. Fakat fazla miktarda tüketilen ayva çekirdeğinin toksik etki yaratabileceği unutulmamalıdır.” şeklinde bilgi verdi.PORTAKAL KABUĞUNDAKİ YAĞLAR TÜMÖR OLUŞUMUNU ÖNLÜYORDoktor Dyt. Sevim, yüksek C vitamini içeren portakalın ‘kışın baş tacı meyvesi’ olduğunu dile getirdi. Portakal, zencefil ve karanfilin enfeksiyon ve ağrıları önlemek için faydalı olduğunu anlatan Sevim, şunları söyledi: “Portakal kabuğunun ve içindeki beyaz maddenin de en az içi kadar önemli olduğunu bilinmelidir. Portakal kabuğunda bulunan esansiyel yağlar tümör oluşumu önler ve kanserden koruyucudur. Ayrıca portakal iç kabuğun beyaz maddesinde bulunan bir posa (pektin) bağırsak sağlığını olumlu etkiler, midede kıvam sağlayarak midenin boşalmasını geciktirir ve daha uzun süre tok kalınmasını sağlar.” CİHAN Alternatif Tıp ve Alternatif Tedavi, bitkisel ürünler, sifamarket
0 notes
Link
MÜBAREKOTU Bir Yıllık | 0,2-0,5m | 6-7 Aylar | Ça,Ho,Na | Otu Mübarekotu, Benediktenkraut, Cnicus benedictus Mübarek diken Şevket otu Bostan otu Diken otu Peygamber dikeni Acı diken Mide dikeni Familyası: Bileşikgillerden, Korbblütler, Astereae Drugları: Mübarekotu: Cnici benedicti herba Mübarekotu (yaprak, çiçek ve sürgün) çay, tentür ve natürel ilaç yapı-mında kulanılır. Giriş: Akdeniz ülkelerinde Avrupanın ortalarına rahipler tarafından geti¬ril-diği için almanca benediktenkraut diye anılır. Tarihte ilk defa Araplar tarafından kullanıldığı sonra Yunan ve Romalılar ve 16. yüzyıldan itiba¬ren Orta Avrupada yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır. Botanik: Vatanı Akdeniz ülkeleri olup başta Türkiye olmak üzere birçok çevre ülkede yabani olarak yetişen bitki olup üzeri sert dikenlerle donanmış kızıl renkte olup üzeri tüylüdür ve gövde be�� köşeli ve esmerim¬sidir. Yapraklarının kenarı odun testeresi gibi irili ufaklı dişlerle donanmış yer yer dalgalı üzeri tüylü ve dikenli üst yüzeyi grimsi yeşil, alt yüzeyi tüylü yeşilimsi gri renkte, sapsız ve gövdeye oturmuş vaziyet¬tedir. Çiçekleri altın sarısı renkte demet şeklindeki ve onun çevresinde uzun di¬kenlerle donanmış dikenlerin ucu sarı tabanı esmerimsi kırmızı renktedir. Yetiştirilmesi: Mübarekotu Türkiyenin hemen her bölgesinde rahatlıkla yetişir veya yetiştirilebilir. Hasat zamanı: Mübarekotu çiçek açamaya başladığı anadan itibaren toplanarak kurutulur ve özel kaplarda muhafaza edilir. Malesef şifalı bitkiler toplama, kurutma, paketleme ve depolama işlemleri sırasında çok yanlışlar yapılmaktadır. Bitkinin şifalı kısmı yaprak veya çiçekleri ise asla Güneş altında kurutulmaz ve mutlaka gölgede kurutulmalıdır. Ayrı¬ca ör¬ne-ğin bitki 5 günde kurudu ise, 2 gün daha kurumada bırakmak mahzurludur, çünkü birleşimindeki eterik yağları kaybettiğinden kalitesi düşer. Sadece bitki kökleri Güneşte kurutulur ve kurur kurumaz hemen paketlenip depolanması gerekir. Şifalı bitkilerin Aktarlarda açıkta satılması kalitesini kısa sürede düşürür ve etkisini oldukca azaltır. Birleşimi: Mübarek otunun birleşimindeki maddeleri önemine göre şöyle sıralayabiliriz; a) Sesquiterpenlakton türevleri; %0,25-0,7 arasında olup özellikle Cnicin (=Cynisin=Centaurin) ve az miktarda Salonitenolid ve artemisiifolin içerir. b) Lignanlakton türevleri; Trachelogenin, Arctigenin ve Nor-Trachelogenin c) Eterik yağlar %0,05-0,3 arasında olup en önemlileri p-Cymen, Fenchon, Citral, Citronellal, Sinamikaldehid ve Benzoeasiti sayabiliriz. d) Pentasiklik Triterpenler; Multiflorenol, Oleanolasit ve α-Amyrin e) Minerallerden; Potasyum ve az miktarda Kalsiyum ve Magnezyum içerir. f) Ayrıca %8 Tanin, musilaj ve vitamin B içerir. Tesir şekli: İştah açıcı, mideyi kuvvetlendirici, mide asidini artırıcı, saf¬rayı artırıcı, iltihapları önleyici ve antibiyotiktir. Araştırmalar: Modern anlamda klinik araştırma henüz yapılmamıştır. 1) İlk defa 1837de birleşimindeki Cnicin keşfedilmiş ve bu maddenin çok acı olduğu 1800 kat sıvılaştırıldıktan sonra bile acılığı hissedilmektedir. 2) Fransız Dr.Lerclerc 1923de zayıf ve iştahsız çocuk ve yetişkinleri mübarek otunun çayı ile tedavi edilmişlerdir. Kullanılması: a) Üniversite kliniklerinde tedavi denemeleri ve araştırmalar yapılma-mıştır. Bu nedenle bugünkü bilgilere göre 2. sınıf bir şifalı bitkidir. Mübarekotu yerine daha etkili olan başka bitkiler kullanılmalıdır. Örneğin iştahsızlığa karşı Acıyonca, Çentiyan kökü, Kantaron otu preparatları veya Gökçek İksiri daha etkilidir. b) Komisyon Enin 15.10.1987tarih ve 193 nolu monografi bildirisine göre mübarekotunun başta iştahsızlık ve hazımsızlığa karşı kullanılabileceği beyan edilmiştir. c) Halk arasında mide asidi yetersizliği, mi¬de-bağırsak zafiyeti, karaciğer ve safra krampları, pankreas zafiyeti ve böğür batmasına karşı ve karaciğeri temizleyici olarak kullanılır. Haricense iltihap ve yaralara kompresi kullanılır. Çay: İki tatlı kaşığı ince kıyılmış mübarekotu demliğe konur ve üzerine 300-500 ml kaynar su konarak haşlanır 5-10 dakika beklemeye bırak-tıktan sonra süzülerek içilir. Veya soğuksuda 6-8 saat bekledikten sonra kaynatılır ve sonra süzülerek içilir. Çay Harmanları: Gökçek Mide çayı >30 gr Mübarek otu >20 gr Pelin otu >30 gr Kantaron otu >20 Beşparmakkökü Gökçek Safra çayı (safra akışı rahatsızlıkları) >20 gr Devedikeni tohumu >20 gr Mübarek otu >20 gr Nane yaprağı >20 gr Pelin otu >20 gr Kimyon tohumu Gökçek Safra çayı; >20 gr Mübarek otu >20 gr Devedikeni meyvesi >20 gr Kırlangıç otu >20 gr Papatya çiçeği >10 gr Nane yaprağı >10 gr Ravent kökü Gökçek iştah açıcı çayı; >20 gr Kantaron otu >20 gr Mübarek otu >20 gr Çentiyankökü >20 gr Acı yonca yaprağı >20 gr Turunç kabuğu Gökçek Mide asidi yetersizliği ve hazımsızlık çayı; >25 gr Tarçın kabuğu >25 gr Mübarek otu >10 gr Kakule >10 gr Havlıcan kökü >10 gr Civanperçemi otu >10 gr Pelin otu >10 gr Turunç kabuğu Gökçek Mide asidi yetmezliği ve hazımsızlık çayı; >30 gr Mübarek otu >10 gr Pelin otu >10 gr Civanperçemi otu >10 gr Çentiyan kökü >30 gr Tarçın kabuğu >10 gr Havlıcan kökü Ekstresi: Mübarek otu alkol ve su karışımı ile ekstresi (ekstraksiyon) yapılır ve belli oranda alkolle karıştırıldıktan sonra sade olarak veya diğer Şifalı bitkilerle kombinasyonu yapılır. Homeopatide: Mübarek otundan 50gr ince kıyılarak bir şişeye konur ve üzerine %70lik 500ml alkol (etanol) ilave edilir ve şişe güneş ışınlarından uzakta muhafaza edilir. Takriben 4-6hafta sonra süzülerek Homeopatide <<Cnicus benedictus>> ismi ile anılan tentür elde edilir. Bu tentürden 3-4defa 10-15damla alınır. Yan tesirleri: Bilinen bir yan tesiri yoktur, şayet tarife uyulursa, tarife uyulmazsa kusma ve ishale neden olabilir. Alternatif Tıp ve Alternatif Tedavi, bitkisel ürünler, sifamarket
0 notes
Link
Gıda sektörü ile kimya sektörünün bir arada çalışmalar yaptığını ifade eden Doç. Dr. Oğuz Özyaral, enerji içeceklerindeki tehlikeye dikkat çekerek önemli açıklamalarda bulundu. Gıda sektörü ile kimya sektörünün bir arada çalışmalar yaptığını ifade eden Doç. Dr. Oğuz Özyaral, "Kutu içeceklerin içerisinde bulunan, 'şeker tadı veren' tanımı bu ürünlerin birtakım kimyasallar barındırdığını ortaya koyuyor" dedi. Özyaral, ailelere seslenerek özellikle 6 yaş altındaki çocukların enerji içeceklerinden uzak durması ve enerjiyi doğal besinlerden alması gerektiği belirtti. Geçtiğimiz günlerde Amerikan Kalp Derneği tarafından yapılan bir araştırma enerji içeceklerinin 6 yaş altı çocuklarda ölümcül olabileceğini ortaya koydu. 5 bin ayrı olaya ilişkin bulguları inceleyerek, 2010-2013 yılları arasında sürdürülen çalışmalarla ortaya çıkan rapor, olayların önemli bölümünde kalp ritminde düzensizlik görüldüğünü belirledi. Araştırmanın sonucuna ilişkin değerlendirmelerde bulunan İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Oğuz Özyaral, kutu içeceklerin içinde birtakım kimyasalların olduğunu söyledi. Günümüzde kimya sektörünün gıda sektörüyle el ele olduğunu belirten Özyaral, "İçeriğini bilmediğimiz birtakım şeyleri yiyip içiyoruz. Çünkü besin endüstrisi tıbbın çok daha önünde ve hızlı yürüyor. Kimya sektörü 1900'lerden itibaren hayatımızda yer alıyor. Kimya besin ile el ele tutuştu ve inanılmaz işler yapıyor. Besinlerin zararları zamanla anlaşılıyor. Bazı kutu ürünlerde şeker tadı veren tanımı kullanılıyor o kavram girdiğinde kimyasallarla yüzleşiyorsunuz. Doğalı yaşamak varken çocuğun bir kimyasal ile karşılaşmasının hiçbir anlamı yok. Bunun çocuk için zararlı olduğu anlatılmalı" dedi. BİR FİNCAN KAHVE BİR KUTU ENERJİ İÇECEĞİNE EŞİT Bir kutu enerji içeceğinin bir fincan kahvenin verdiği enerjiyi sağladığını belirten Doç. Dr. Oğuz Özyaral, "Enerji içeceklerinin en büyük sorunu ölçüsünün kaçırılması. 'Ben bir kutu enerji içeceği içsem yeterli olacak' mantığı ile hareket edilmiyor. Bunu 5 fincan kahve ile ikame ettiğimizde gerçek sorunu anlamış oluyoruz. Çünkü bir fincan kahvedeki kafein ile bir kutu enerji içeceğindeki kafein eşittir. Yani gereğinden fazla içildiğinde kalp hareketliliği ve damarda kan devir hızı artıyor. Böylelikle bir enerji patlaması yaşanabiliyor. Spor esnasında enerjinizi son noktasına kadar harcıyorsunuz. Damarların genişlemesi kanın fırlaması ya da daralması gibi hareketli oluyor. Kan basıncı ile ilgili reaksiyonlar ortaya çıkıyor" ifadelerini kullandı. Çocukların ve yaşlıların bu içeceklerden uzak durması gerektiğini ifade eden Doç. Dr. Özyaral, "Psikolojik olarak enerji içeceklerinden daha fazla enerji aldığımızı düşünüyoruz. Ama bu yanlış bir varsayım. Çünkü bir fincan kahve bir kutu enerji içeceğine denk geliyor. Bu içecekleri içerken özellikle, yaşlılar, çocuklar ve immün sistemde sorun yaşayanlar dikkat etmeli. Enerji içeceğini, diyet ve spor yapmak için almak yanlıştır. Enerji içeceği kişinin yapısına göre kullanılması gerekiyor. Ayrıca enerji içecekleri bazen de alkol ile birlikte alınıyor. Bu da belli bir kalp ritminin artmasına, tansiyonun yükselmesine neden olmaya başladı. Çocuklara gelecek olursak 6 yaş altı diye tanımladığımız kesimin 14 yaşına kadar immün sisteminin net oturmadığı biliniyor. Zaten çocuklara kahve, enerji yükleyici maddeler verilmiyor. 6 yaş altı çocuklar bu tarz ürünleri satın da alamayacağından anne ve babaların bunları ulaşılabilir yerlerde bırakmaması gerekiyor" diye konuştu. ENERJİYİ DOĞAL ÜRÜNLERDEN ALMAK MÜMKÜN Ailelerin çocukları ile mutfağa girerek doğal ürünler hazırlaması gerektiğinin altını çizen Özyaral, "Çocuk sütün aromasını kendisi bilmeli. Aileler aromalı sütleri paketlenmiş şekilde almak yerine, evde çocuklarıyla birlikte yapmalılar. Balla karıştırılan her içeceğin çok ciddi enerji verdiğini biliyoruz. Dolayısıyla mevsim meyvelerini enerji sağlamada kullanabiliriz. Eğer spora çıkacaksanız, bir litre suyun içerisine sıkacağınız bir limon ve bir tatlı kaşığı bal enerji sağlayacaktır. Gün içinde içeceklerimizin 12 bardağın altına düşmemesi gerekir. Kahvaltıdan sonra içilecek bir fincan kahve büyük bir enerji verir. Enerji için sabah uyandığınızda bir elma yiyebilirsiniz. Öğle saatinde yemekten önce yenecek elma, ya da komposto olarak tüketilirse bu kabızlığı önlemeye yardımcı olacaktır. Bu karışımların içine tarçın, kahve, kakule çeşitli baharatları koyabilirsiniz. Önemli olan meyveleri mevsime göre tüketmek ve kimyasallardan uzak durmaya çalışmaktır" dedi. ENERJİNİZİ BU İÇECEKLE SAĞLAYIN Enerji içeceklerinin mevsim meyveleriyle evde hazırlanması gerektiğinin önemine vurgu yapan Özyaral, bu içeceğin nasıl hazırlanacağını da şu sözlerle anlattı: "Mevsim meyveleri büyük enerji deposu diyebiliriz. Hazırlayacağınız bir bardak doğal enerji içeceği ile günlük enerji ihtiyacınızı karşılayabilirsiniz. Bu içecek için öncelikle yarım narı katı meyve sıkacağından geçireceksiniz. Ardından maden suyu ile karıştıracağınız bu karışıma bir mandalina, limon, elma, kivi, portakal, havuç, ananas, armut, üzüm gibi meyveleri ekleyerek tüketebilirsiniz. Arzu edilirse üzerine zencefil, tarçın gibi baharatlar ve bir tatlı kaşığı da bal kullanılabilir. Yazın da bunun içine buz koyarak tüketebiliriz. Bun tarifin yanı sıra süt ve bir muzu karıştırıp enerji için kullanabiliriz. Yulaf ezmesi bal ceviz ve sütle yaptığımız karışım da yüksek enerji verecektir." Alternatif Tıp ve Alternatif Tedavi, bitkisel ürünler, sifamarket
0 notes
Link
Soğuk havalarda içinizi ısıtacak bir bardak bitki çayı, hem bağışıklığı güçlendiriyor hem de hastalıklardan koruyor. Bitki çaylarına eklenecek bir tutam tane karabiber de metabolizmayı hızlandırarak, kilo almayı önlüyor. Memorial Wellness Beslenme Danışmanı Dr. Dyt. Yonca. Madem ki ıstırap içimizdedir; çaresiz katlanacağız.Ahmet Hamdi Tanpınar Soğuk havalarda içinizi ısıtacak bir bardak bitki çayı, hem bağışıklığı güçlendiriyor hem de hastalıklardan koruyor. Bitki çaylarına eklenecek bir tutam tane karabiber de metabolizmayı hızlandırarak, kilo almayı önlüyor. Memorial Wellness Beslenme Danışmanı Dr. Dyt. Yonca Sevim, kış aylarında hem hastalıklardan koruyan hem de formda kalmaya yardımcı olan bitki çayları hakkında önerilerde bulundu. Soğuk hava ve yanlış beslenme alışkanlıkları hasta ediyor Havaların soğuması ve enfeksiyonların çoğalması, kış aylarında hastalıkların artmasına neden olmaktadır. Ancak özellikle kapalı alanlarda geçirilen uzun zamanlar, beslenme listelerinde ağırlık kazanan şekerli ve hazır içecekler de bağışıklığı zayıflatmakta ve buna bağlı olarak hastalıkları hızlandırmaktadır. Bunun yerine evde ya da iş yerinde hazırlanabilecek sağlıklı bitki çayları ile hastalıklardan korunmak ve sağlıklı kalmak mümkündür. Ayva, kakule ve ıhlamur çiçekleri soğuk algınlığına birebir Ayva, kış aylarının vazgeçilmez meyvelerinden biridir. Öksürüğün azalmasına ve boğazların yumuşamasına yardımcı olur. Çekirdekleri kıvam artırıcı olup, çaylara eklendiğinde sakinleştirici özelliğe sahiptir. Sindirimi de kolaylaştıran ayvanın ayrıca, kanserden koruma, kilo kaybı, sağlıklı bir cilt, alerjik reaksiyonlar, bağışıklık sisteminin güçlenmesi ve kan basıncının dengelenmesi gibi pek çok olumlu etkisi de vardır. Fakat fazla miktarda tüketilen ayva çekirdeğinin toksik etki yaratabileceği unutulmamalıdır. Ayva çayı Malzemeler: Ayva kabuğu, elma kabuğu, ıhlamur çiçekleri, 3 adet kakule, 3 adet ayva çekirdeği Yapılışı: Tüm malzemeler kaynatılmış suda ağzı kapalı olarak 10-15 dk. demlenir. Çekirdekler sayesinde hafif pembe bir rengi olacaktır. Sabah, öğle ve gece yatmadan 40 dk. önce bir fincan alınmalıdır. Tatlı bir tat isteyenler içerisine 1 çay kaşığı çiçek balı ekleyebilir. Enfeksiyonları ve ağrıları önlemek için portakal, zencefil ve karanfil Portakal, yüksek C vitamini içerdiği için kışın baş tacı meyvelerindendir. Ancak kabuğunun ve içindeki beyaz maddenin de en az içi kadar önemli olduğunu bilinmelidir. Portakal kabuğunda bulunan esansiyel yağlar tümör oluşumu önler ve kanserden koruyucudur. Ayrıca portakal iç kabuğun beyaz maddesinde bulunan bir posa (pektin) bağırsak sağlığını olumlu etkiler, midede kıvam sağlayarak midenin boşalmasını geciktirir ve daha uzun süre tok kalınmasını sağlar. Yaseminli portakal çayı Malzemeler: Portakal, zencefil, karanfil, yasemin çiçeği Yapılışı: Portakal kabukları, 3 halka dilim zencefil, 10 adet karanfil ve bir tutam yasemin çiçeği kaynatılmış suda ağzı kapalı olarak 10-15 dk. demlenir. Sabah, öğle ve gece yatmadan 40 dk. önce bir fincan içilir. Tatlı bir tat isteyenler içerisine 1 çay kaşığı çam balı ekleyebilir. Kuşburnu Yüksek oranda C vitamini içeriği sayesinde güçlü bir antioksidandır. Soğuk algınlığı, ateşli hastalıklar, mide-bağırsak hastalıkları ve zayıflamada da kullanılmaktadır. Kuşburnu çayı Malzemeler: Kuşburnu meyveleri, ekinezya kabuk tarçın Yapılışı: Kuşburnu meyveleri ağzı kapalı bir çaydanlıkta suda kaynatılır. Ocaktan alındıktan sonra içine ekinezya ve kabuk tarçın eklenip, ağzı kapalı olarak 10-15 dk. demlenir. Sabah öğle ve gece yatmadan 40 dk. önce bir fincan alınmalıdır. Bitki çaylarının tüketimi konusunda özellikle kronik hastalığı olan bireyler, hamileler ve alerjisi olan kişiler mutlaka doktora danışmalıdır. Alternatif Tıp ve Alternatif Tedavi, bitkisel ürünler, sifamarket
0 notes
Link
Aromalı kokan bitkilerin kullanımı çok eskilere dayanır. Kurutulmuş çiçek, odun, reçine, meyve veya kabukların yakılarak tütsülenmesi ile hastalar tedavide, temizlikte veya bazı ilkel kabilelerde batıl inançlarında tapınmalarında kullanılmıştır. Çiçekler ezildikten sonra sabun, kozmetik madde yapımında ve tedavi maksadıyla kullanılmıştır. Bitkilerin çiçek, kok, gövde, reçine veya kabuklarından özel metotlarla damıtılarak esanslar elde edilmiştir. Tarihte İlk defa su buharı ile damıtmayı (destilasyon) İbn-i Sina MS: 1000 yılında gerçekleştirmiştir. Büyük bir Türk alimi olan İbn-i Sina batılılar tarafından, İranlı veya Arap olarak bilinmekte, fakat asla Türk olduğundan bahsedilmemektedir. Arkeolojik kazılardan destilasyonun MO: 3000 yıllarında şimdiki Pakistan'da kullanıldığı bilinmektedir. Sedir, tarçın ve çam terpeninin MO: 1400'lü yıllarda Mısırda su buharı ile damıtılarak ve hatta eter yağı sabit yağ içinde çözerek, bundan fitil, krem, yakı, ve tozlar imal ettikleri tespit edilmiştir. Filistin, Sümer, Asur, Roma, eski Hint ve eski Çinlilerinde bitki esanslarını kullandıkları bilinmektedir. İbn-i Sina'nın (980-1037) su buharı ile damıtma(destilasyon) metodunu geliştirmiş ve tarihte İlk defa saf eter yağı(uçucu yağ, eterik yağ veya esans) elde edilmiştir. Bu buluş tek başına İbn-i Sina'ya ait olmayıp kendinden önce bu alanda İslam alimlerinin yüzlerce yıllık bir çalışmasına son noktayı koymuştur. İbn-i Sina'nın yazdığı yüzlerce eserden maalesef istifade edemiyoruz. “Milli Eğitim ve Kültür Bakanlıkları ne işe yarıyor.” İngiliz asıllı doktor ve astrolog Nicholas Culpeper (1614-1654) aromalı bitkiler üzerine araştırmalar yapmış ve eserler yayınlamıştır. Birçok alim onu takip etmiştir. Aromaterapinin asil kurucusu Fransız asıllı kimyacı Rene',Maurice Gattefosse' olup 1936 yılında ,Aromaterapi isimli eserini yazmış ve o günden beri bu ilim dalı Aromaterapi diye anılmıştır. İmal (üretme) metotları: Eter yağına yağ denmesine rağmen diğer yağlara benzemez. Örneğin ayçiçeği yağı, zeytinyağı veya badem yağı gibi yağlar sabit yağlardır. Oysa eter yağı yüksek kaliteli uçucu yağlardır. Eter yağı suda çözülmez veya çok kötü karışırken sabit yağlar ve alkolle çok güzel karışır. Eter yağı aromalı bitkilerin genellikle belli bölgelerinde: yaprak, çiçek, kabuk, gövde, kok veya reçinesinde yoğunlaşırlar. Bazı bitkilerden ise aynı anda daha fazla ve farklı eter yağı elde edilebilir. Örneğin portakalın çiçek, yaprak ve meyve kabuğundan üç farklı eter yağı kazanılır. Destilasyon: Destilasyon çok yaygın olarak kullanılan bir metottur. ince kıyılan aromalı bitki drogu içi damıtılmış suyla dolu olan destilasyon balonuna (toplar) konur ve alttan ısıtılınca bitkinin birleşimindeki eter yağı çözülerek gaz haline gelir. Gaz haline gelen et yağı etrafında soğuk su akıntısı olan bir borudan (kondensör) geçirilince tekrar sıvılaşır ve özel bir balonda (cam balon) toplanan eter yağı elde edilir. Su buharı ile damıtılmada aşırı sıcak ve yüksek basınç eter yağının kalitesini düşürür. Yağda bekletme (Enfleurage): Bu metot destilasyondan çok farklıdır. Burada çok narin olan çiçeklerinden eter yağı elde etmek için bu metot kullanılır. Cam üzerine yayılan tereyağı üzerine bir sıra çiçek dizilir ve onun üstüne tekrar tereyağı yayılır ve üzerine çiçek dizilir ve buna 5-6 kat oluncaya kadar devam edilir. Bitki çiçeğine göre bu 1 - 4 hafta bekletildikten sonra destilasyonu yapılır. Bu metotla elde edilen eter yağı en kaliteli olandır, fakat bu metot çok pahalı olduğundan pek kullanılmaz. Solvenle (eriten, çözücü) eter yağı elde etme: Solvenle eter yağı elde etme çok ucuz ve çok basit bir yöntemdir. Eter yağı içeren bitki drogları ince kıyıldıktan sonra içi Solvenle dolu cam balona konur destilasyonu yapılır. Solven genellikle heksan veya petrol eter gibi zehirli kimyasal çözücüler olduğundan bunların destilasyondan sonra eter yağından ayrılması yüzde yüz mümkün olmadığından dahili olarak kullanılmaları mahsurlu olabilir. Soğuk baskı ile elde edilen eter yağı: Bu metotla meyve kabuklan soğuk baskı ile eter yağı elde edilir. Bunların başında portakal-, greyfurt-, limon-, ve turunç kabuklan gelir. Meyve kabuklarının ilaçlanmamış meyvelerden olması gerekir aksi halde faydadan çok zarar verebilir. Günümüzde ilaçlanmamış turunç bulmak adeta imkansızdır, bu nedenle bu konu çok önemlidir. Eter yağının kullanım alanları: Eter yağının kullanım alanları oldukça çoktur ve burada ancak bir kaçına değineceğiz. Bazı eter yağları çok yoğun olduğundan inceltilmeden kullanılması mahzurludur ve özellikle de bu konuya hamilelerde ve bebeklerde dikkat edilmelidir. Yetişkinlerin kullandıkları bazı eter yağlan 6 yaşından küçükler için mahsurludur, örneğin okaliptüs yağı içeren doğal ilaçlar. Aromalı doğal ilaçlar genellikle 4-6 adet bitki eter yağının karışımından elde edilen iksirler kullanılır. 1-) Aroma yağı: Kişi çok sevdiği eter yağından 8-10 damla aroma lambasının üstündeki suya ilave edilir ve suyun altındaki mum yakılır. Suyun ısınması ile birlikte içindeki eter yağıda buharlaşır ve odaya yayılarak güzel bir koku verir. Limon ve gül yağından 8-10 damla yeterli gelirken, laden ve topalak yağı çok ağır olduğundan ancak 1-2 damla yeterlidir. 2-) Masaj yağı: Bazı eter yağlarının ise masaj yağı olarak kullanılmasının çok güzel etkileri olur. Eter yağlarından 1 ml alınır ve 49 ml ana yağ ile karıştırılır. Ana yağı zeytinyağı, badem yağı ve jojoba yağı olabilir. Ana yağın sepimi eter yağma göre farklı olabilir. Ana yağdan 49 ml ve eter yağından 1 ml ile karıştırılarak masaj yağı elde edilir. 3-) Enhelesyon yağı: Genellikle nefes yolları rahatsızlıklarına etkili olan eter yağlan seçilir ve bunların özel karışımı ile iksirler elde edilir. Eter yağından 10 ml 90 ml %96'lik alkolle (etil alkol) karıştırılır ve buna 200 ml damıtılmış su ilave edilerek %32'lük inceltilmiş eter yağı elde edilir. Bu şekilde inceltilen eter yağı enhelasyonda veya dezodorizan (fena kokuları yok edici) olarak kullanılır. Bu alanda oldukça çok natürel ilacı eczanelerden temin etmek mümkündür. Mesela: 10 ml nane yağı(Eter yağı) ve 5 ml okaliptüs yağı85 ml alkollü (Etanol) (Fahrenberg, Selg ve ekibi) karıştırıldıktan sonra elde edilen bu iksirle baş ağrısı ve migren rahatsızlığı olan hastaların şakaklarına 2-3 damlama günde 3-4 defa sürülmesi ile hastaların rahatladığı tespit edilmiştir. Eter yağlarının özellikleri: Burada adı geçen hiç bir bitkinin eter yağının etkisi Aloe Vera, Noni ve Aloxi'nin etkisiyle karşılaştırmak mümkün değildir. Örneğin limon tansiyon düşürücü, fakat tansiyonun sebep olan etkenleri ortadan kalıcı özelliği yoktur. Budan dolayı etkisi kalıcı değil geçicidir. Oysa Aloe Vera, Tahitian Noni veya Aloxi sebebi ortadan kaldırıcı ve de vücudun bütün hücrelerini yenileyici (rejenerasyon) özelliğe sahiptirler. Bu nedenle ne kimyasal nede bitkisel hiç bir ilaç bu iki doğal ilacın yerini alamaz. 1-) Deri bakımı için eter yağları: Anti mikrobik: Kekik, adaçayı, mele, karanfil, lavanta, limon, terpentin, okaliptüs İltihap önleyici: Papatya, lavanta, civanperçemi Antimikozit (Mantarları yok edici): Lavanta, mırra, mele, civanperçemi Haşerelere karşı: B. Itır, karanfil, sedir, civanperçemi, okaliptüs Yara iyileştirici: Lavanta, günlük, gül, neroli, papatya Dezodorizan (kötü kokuyu yok edici): Selvi, ardıç, limon çayı, kekik, adaçayı 2-) Sindirim rahatsızlıklarında eter yağının etkisi: Krampları çözücü: Nane, kimyon, papatya, turunç., rezene Şişkinliğe karşı: Turunç, nane, reyhan, rezene Safra arttırıcı: Nane, lavanta, kimyon Karaciğeri güçlendirici: Nane, lavanta, biberiye İştah açıcı: Turing, zencefil, anason, melekotu kökü, portakal 3-) Kan dolaşımı, kas ve eklem rahatsızlıklarında eter yağının etkisi: Tansiyon düşürücü: Limon, ylang-ylang, mercanköşkü, lavanta Tansiyon yükseltici: Biberiye, kekik, okaliptüs, nane Lenfleri çalıştırıcı: Huş, Greyfurt, rezene, limon 4-) İdrar yolları, cinsel organlar ve hormon rahatsızlıklarına karşı eter yağının etkileri: Krampları çözücü: Misk adaçayı, lavanta, yasemin, papatya Anti mikrobik: Mela, bergamiye, sandelodunu, papatya Cinsel gücü arttırıcı: Kakule, neroli, yasemin, gül, ylang-ylang, misk adaçayı Süt arttırıcı: Anason, rezene, yasemin, kimyon Rahmi kuvvetlendirici: Mırra, gül, günlük, oğulotu, yasemin Adet düzenleyici: Misk adaçayı, rezene, nane, papatya 5-) Nefes yolları rahatsızlıklarına karşı eter yağının etkileri: Balgam söktürücü: Terpentin (gam yağı), kekik, mırra, rezene, cam, okaliptüs, sandelodunu Anti mikrobik: Huş, greyfurt, limon, rezene 6-) Sinir sistemini kuvvetlendirici eter yağları: Teskin edici: Bergamiye, limon, oğulotu, papatya, lavanta Uyarıcı: Neroli, nane, ylang-ylang, yasemin, reyhan Sinirleri güçlendirici: Oğulotu, lavanta, biberiye, ardıç, papatya, misk adaçayı 7-) Immün (bağışıklık) sistemini kuvvetlendirici eter yağlan: Ateş düşürücü: Adaçayı, nane, limon, reyhan Terletici: Biberiye, kekik, papatya Alternatif Tıp ve Alternatif Tedavi, bitkisel ürünler, sifamarket
0 notes
Link
Sindirim Sistemiz İsyanda Mı ?
İshal, kabızlık, şişkinlik ve gaz gibi şikayetleriniz varsa, beslenme alışkanlıklarınızı gözden geçirmeniz gerekir. Günlük hayatta sık tüketilen bazı gıdalar, vücudunuza dost olmayabilir Sindirim sistemi şikayetleri, insanı, sosyal hayatını etkileyecek kadar mutsuz ve tedirgin hale getirebilir. Siz de, sindirim zorluğu çekiyorsanız, doğru besinleri seçmeyi öğrenin. Şişkinlik, gaz ve bağırsaklarda tembellik, pek çok bireyin ortak sorunu. Bazı danışanlarım bana bu şikayetle geliyor ve sorunu çözmek için her türlü yöntemi denemeye hazır olduklarını söylüyor. Toplumun önemli bir kesimini ilgilendiren bu durumu çözmek için bazı besinlere daha yakından bakmak lazım. Süt ve süt ürünleri Süt ve süt ürünlerinde bulunan ‘laktoz’, sindirimi zorlayabilir. Eğer bunların tükettikten sonra gaz ve şişkinlik yaşıyorsanız laktoz intoleransınız var demektir. Fazla miktarda laktoz tüketimi, ishale sebep olabilir. Bu nedenle sütü ‘laktozsuz‘ tercih etmek veya yerine yoğurt ve sert peynir tüketmek alternatif olabilir. Baharatlı besinler Mide bulantısı, kusma ve ishal gibi durumlarda sindirim sistemini uyaran baharatlı, yağlı besinlerden uzak durmak gerekir. Baharatlı besinler, bazı bireylerde hiçbir olumsuz etki göstermezken bazılarında ciddi yan etkilere yol açar. Genel olarak, sindirim sorunları yaşıyorsanız baharatsız ve yağsız yemeye özen gösterin. Asidik gıdalar Domates sosu ve limon, portakal, greyfurt gibi turunçgiller asidiktir. Özellikle reflü hassasiyetiniz varsa hemen şikayetleriniz artar. Yağlı yiyecekler Yağlı besinler, sindirim sistemini uyararak ishale yol açabilir. Bu etki, yağın çeşidi ve kabızlık/ishal yatkınlığına bağlı olarak değişir. Hazımsızlık şikayetiniz varsa, mideye baskı yapmamak için az yağlı besinleri seçmeli, gün içinde az ve sık beslenme prensibini benimsemelisiniz. Sindirimi rahatlatmak için doymuş yağlar, kırmızı et ve tam yağlı peynirden uzak durmanızda fayda var. Kızarmış besinler Kızarmış besinlerin sindirim sistemi üzerindeki etkisi yağlı besinlere benzer. Hızlı sindirilemezler ve ishale sebep olabilir veya şişkinlik yaparlar. Birçok kızarmış yiyecek, düşük lif içerir ve sindirimi uzun sürer. Bu nedenle kabızlık veya ishal şikayetiniz varsa kızarmış besinlerden uzak durmanız gerekir. Diyetinizi düzenleyin Dereotu, kimyon, yaban turbu, maydanoz, rezene, tarhun, mercanköşk, tarçın, zencefil, kakule gibi bitki ve baharatları kullanmayı deneyebilirsiniz. Kuru baklagilleri tüketirken üzerine kimyon eklemeniz, sindirime çok yardımcı olacak ve gaz şikayetinizi azaltacak. Yemeklerden sonra bir fincan rezene ve anason çayı içmek de sindirimi rahatlatıp gaz şikayetlerini azaltmaya yardımcı olabilir. TOKSİK ETKİ GÖSTERİYOR Mideniz bulanıyorsa yapılacak en son şey, alkollü bir içecek almaktır çünkü sizi daha da kötüleştirebilir. Alkol, midede toksik etki gösterir ve karaciğer metabolizmasını zorlar. Fazla miktarda tüketmek, sindirimi zorlaştırmanın yanı sıra farklı sorunlara da zemin hazırlar, bu yüzden ılımlı için. KAFEiN iSHAL YAPIYOR Kafein, gastrointestinal bölgedeki hareketliliği uyarır ve aşırı tüketimi ishale sebep olabilir. İshalseniz kafeinden uzak durmalısınız. Kahve, çay, çikolata ve gazlı içeceklerin bazıları kafein içerir, bu nedenle mideniz rahatlayana kadar kafeini kısıtlayın. Gökçek gıda,gökçek ilaç,gökçek iksir Alternatif Tıp ve Alternatif Tedavi, bitkisel ürünler, sifamarket
0 notes