#kadınlara yönelik şiddet
Explore tagged Tumblr posts
rayhaber · 1 month ago
Text
İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi'nde Kadın Cinayetlerine Tepkiler Artıyor
İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi’nde Kadın Cinayetlerine Tepkiler İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi’nin ekim ayı olağan toplantısının ikinci oturumu, Meclis Birinci Başkanvekili Altan İnanç başkanlığında gerçekleştirildi. Bu oturumda, bir önceki toplantıda kadın cinayetlerine yönelik “Öldüren kadar ölen de suçludur” ifadesini kullanan AK Partili Meclis Üyesi Latif Aydemir’in partisinden istifa…
0 notes
bilgievreni · 1 year ago
Text
Kadinlaraozel - Gold
Bir kadın sitesi için ele alınan konulardan biri de sağlık ve zindeliktir. Bu bölüm, üreme sağlığı sorunları, gebelik ve doğum komplikasyonları, şiddet ve istismar ve cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar dahil olmak üzere kadın sağlığının çeşitli yönleri hakkında bilgi sağlar. Kadınların ve kız çocuklarının sağlıkla ilgili endişelerini öğrenmeleri ve tartışmaları için güvenli bir alan yaratmayı amaçlar. Site ayrıca, sağlıklı beslenme ipuçları, egzersiz rutinleri ve zihinsel sağlık stratejileri gibi genel refahı korumaya yönelik makaleler içerebilir. Site, güvenilir ve erişilebilir bilgiler sağlayarak, kadınların sağlıklarını kontrol altına almalarına ve bilinçli kararlar vermelerine olanak tanır. Bir kadın sitesi için ele alınan bir diğer önemli konu da moda ve stildir. Bu bölüm, kadınların çeşitli moda tercihlerine hitap eder ve kadın giyiminde ilham, tavsiye ve en son trendleri sunar. Farklı kıyafetlerin nasıl şekillendirileceğine dair makaleler, doğru aksesuarları seçmeye yönelik ipuçları ve moda etkinlikleri ve tasarımcılarla ilgili güncellemeler içerebilir. Site ayrıca kadınların çok çeşitli giyim seçenekleri bulabileceği çevrimiçi alışveriş platformlarına bağlantılar sağlayabilir. Modanın önemini bir kendini ifade etme ve güçlendirme biçimi olarak sergileyerek, site kadınları kişisel tarzlarını benimsemeye ve görünüşlerine güvenmeye teşvik ediyor. İlişkiler ve güçlendirme, bir kadın sitesinde ele alınan bir diğer önemli konudur. Bu bölüm sağlıklı ilişkiler kurmaya, kişisel bakıma ve kişisel gelişime odaklanmaktadır. İletişim becerileri, çatışma çözümü ve güçlü ve destekleyici ilişkileri sürdürmek için ipuçları hakkında makaleler içerebilir. Site ayrıca, zorlukların üstesinden gelen ve başarıya ulaşan, diğerlerine amaçlarının ve hayallerinin peşinden gitmeleri için ilham veren kadınların hikayelerini de içerebilir. Ek olarak, toplumsal cinsiyet eşitliğini ve ekonomik güçlendirmeyi teşvik etmeyi amaçlayan programlar gibi kadınlara özel olarak güçlenmesi girişimleri hakkında kaynak ve bilgi sağlayabilir. Site, bu konuları ele alarak, kadınları anlamlı bağlantılar geliştirmeleri, kişisel bakıma öncelik vermeleri ve kişisel ve mesleki tatmin için çaba göstermeleri için güçlendirmeyi amaçlıyor. Daha fazla bilgi için web sitemizi ziyaret etmeyi unutmayınız.
570 notes · View notes
veganlogicdinamo · 1 year ago
Text
AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan adına yarın da yine sosyal medya hesaplarından kadına şiddeti kınayan birtakım cümleler paylaşılacak.
Hatta güne uygun olarak bir etkinliğe de katılabilir ama sonra yine özüne dönecek...
“Sürtük” diyerek, doğum makinesi gibi görerek, doğurmayanları “eksik, yarım” diye niteleyerek, erkeklerle eşit olmadıklarını iddia ederek, kullandığı dille şiddeti beslediği için, kendine saygısı olan kadınlar ona hiçbir zaman inanmayacak.
Ekonomik, psikolojik ve fiziksel şiddete uğradıkları için haklarını aramak amacıyla yürümek isteyen kadınlar, onun iktidarında “güvenlik adına” şiddet uygulanarak yerlerde sürüklendiklerini hiç unutmayacak.
AKP döneminde kadına yönelik şiddet 14 kat artarken onun cinayetlere “münferit” dediğini de unutmayacak.
Ne kadınlara yönelik hakaretleri...
Ne kadınları aşağılayan tarikat şeyhleri ile muhabbeti...
Ne Yeniden Refah Partisi ve HÜDA PAR gibi laik Cumhuriyet ve kadın düşmanlarını TBMM’ye doldurduğu...
Ne laikliği tasfiye ederken hemen her alanda kadın düşmanı uygulamaların önünü açtığı...
Ne de şiddete karşı en etkili mücadele araçlarından biri olan İstanbul Sözleşmesi’nden, tarikatların baskısıyla, Türkiye’yi geri çektiği unutulacak.
21 yıllık AKP iktidarı, tarihte emekçilerin hakları açısından olduğu gibi kadın hakları açısından da piyasacılıkla el ele veren gericiliğin şahlandığı bir utanç dönemi olarak anılacak.
Ve gerçek sürekli haykırılacak: AKP’nin kendisi, Türkiye’de kadına yönelik şiddeti artıran bir nedendir!
9 notes · View notes
okusana-org · 2 months ago
Text
İstanbul Sözleşmesi Kadın Haklarını Nasıl Koruyor? Detaylı İnceleme
İstanbul Sözleşmesi ya da tam adıyla Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi, Avrupa Konseyi tarafından hazırlanmış ve 45 ülke ile Avrupa Birliği tarafından imzalanmış, İstanbul Sözleşmesi, kadınlara yönelik şiddet ve aile içi şiddeti önleme ve bununla mücadele etme konusunda temel standartları belirleyen ve devletlerin bu…
1 note · View note
seslimeram · 2 years ago
Text
Tabloidleşmiş Ülke Meseli
Tumblr media
Tabloid bir hayat imgesinin rehini kılınıyor koca bir menzil. Muktedirin güllük gülistanlık her şey yolunda, refah içerisinde bir ülke zaman akışının kenarında ekranlardan taşmaya bir biçimde devam eden suç, yıkım, çürüme hali günü tabloid basın denilenin çerçevesine oturtuyor. Tabloid basının envantere, a3 boyutunda, her şeyin renklendirilmiş, sulandırılıp servis edilmiş bir mizansenini takip eden bir ülke var edilmiştir bugün, bu yerde. Tümden, garez ve kinin, aralıksız hiddet hal ve isteminin kıyısında cerahatle boğulan hayatlar birer imgeye dönüşüyor. İzlenme oranı var denilerek köşe bucak kaçırılan her türden yıkım, bir biçimde ekranlardan gayet sade, normal birer meseleymiş kabilinden aksettiriliyor. Bütün o yaygın medyanın haber bültenleri kasap dükkanları gibi kesilen / biçilen insan hayatları ve hikayeleriyle lebalep kılınır. Lebalep bir nefret, topyekun bir cerahat ahvali kuşatırken, otuzar ellişer saniyelik spotlarla hizada durulsun diye emirler yağdırılıyor. Allah esirgesin lafzına sığınıp her şeyin en kötüsü çoktan bir standarda dönüştürülüyor. Adıyla, sanıyla ol biyopolitik tahakküm tabloid basınla bir kılınmış olagelen şablonlarla birlikte günceyi bir biçimde sınırlandırmak her gün yeniden var edilen ataklarla işlevsel kılınıyor.
Göz dağı ve kindarlıkla bir hayat imgesi doğrulanıp test ediliyor. Hayat bütünüyle belirgin bir biçimde cürmün, çürümenin kılınırken bunları görün ve unutun denilerek var edilmiş her türden hamle yıkıcılığı sağlama alıyor. Yirmi bir yıllık bir iktidarın bütün açık özgürlük taleplerini, bağımsız, düşünce ve savunuyu imkansız kılacak derecede yıkıcılığı tek sabit olarak var ettiği ülke temsili güncelleniyor. Cerahatle yıkımı, yalan dolan anlam, hikayelendirme halleriyle cürmü, bütünüyle nobran bir hilebazlıkla çürüme hattını eksiği gediği kalmadan hayat imgesini tarumar etmeye vesile kılınıyor. Tabloid kılınmış bütün o hayat imgesinin fütursuz, belirsiz bir geleceğe rehin olunduğu unutturulmak isteniyor hali hazırda. Var edilmiş sunulan, paylaşılan hallerle bir biçimde çürümenin etrafından geçilip gidildiği zikrediliyor. Oysa her şey yalın bir biçimde sınırın içinde, sınırın ötesine taşarak hep / daimi bir istemle savunuluyor. Yolun da yordamın da çürümeye ilişik kılındığı, her durumda tahakküm ve akla, fikre yönelik tehdidin dillendirildiği, uygulandığı bir zemini hikayesi hakikattir artık. Tabloidleşen gündelik yaşam idesinin mimarı olarak yeni yüzyıl aksiyonunun her nasıl bir biçimde derin bir karanlığın ta kendisi olduğu gözlerden kaçırılır bir hız, bir hışım, binbir taklayla.
Evrensel Gazetesinden aktaralım: “İstanbul Taksim’de 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla düzenlenen eylemde 200 civarında kadının darbedilerek gözaltına alınmasının üzerinden çok geçmeden bu kez de İstanbul Kadıköy’de düzenlenmek istenen 25 Kasım eylemleri polis barikatıyla karşılaştı.
İKD’ye Polis Engeli: Çok Sayıda Gözaltı
İlerici Kadınlar Derneğinin (İKD) İstanbul Kadıköy Süreyya Operası önünde yapmak istedikleri 25 Kasım açıklamasına da polis müdahale etti. Valiliğin yasaklama kararı öne sürülerek açıklamaya müdahale eden polisler aralarında İKD Genel Sekreteri Nuray Yenil ve Türkiye Komünist Hareketi Genel Başkanı Aysel Tekerek’in de aralarında bulunduğu 23 kişiyi gözaltına aldı. Engelleme üzerine basın toplantısı düzenleyen İKD üyeleri, “Mücadelemiz, eşit, özgür, laik ve aydınlık bir Türkiye içindir. Şiddete, yoksulluğa, gericiliğe dur diyelim” dedi.
Kadıköy Rıhtım’da aralarında Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformunun da yer aldığı çeşitli kadın örgütlerinin düzenlemek istediği eyleme de polis izin vermedi. Engellemeye rağmen kadınlar açıklama yapmak istedi. Polis önce kadınları ablukaya aldı; ardından darbederek gözaltına aldı. Kadınlar “Kadınlara değil, katillere barikat” sloganları atarak polis müdahalesini protesto etti.
Müdahale sonrası Kadın Meclislerinden Dilber Sünnetçioğlu, “Her gün kadınlar öldürülüyor, hiç mi üzülmüyorsunuz? Kadın cinayetlerini durduracağız demenin nesi kötü? Bir kişi çıkıp bunu açıklasın” diyerek iktidara tepki gösterdi.”
Yoğun ve duraksamayan bir cendere hali içerisine Türkiye topraklarının örgütlü belki de tek ve doğrudan muhalif kesimi olagelen kadınlar bir kere daha şiddetle baş başa bırakılır. Taksim’in korunaklı, muhalefet için steril bir serbest kürsüsü kılınan İstiklal Caddesinin, önce mimli muhalefet, sonra Kürd siyaseti en sonunda da Kadınlara kapatılmasının bir başka sureti geçtiğimiz pazar günü Kadıköy semalarında var edilir. Bir tabloide dönüşmüş olagelen devlet aklının, dahiliye nazırının emir eri kolluğunun var ettiği psikolojik şiddet ve bütünüyle bariz işkenceci halleriyle bir kere daha sokaklar gözaltı sahasına dönüştürülür. Temel, evrensel hakların bir darbeci anayasasında dahi lafta dahi var edildiği bir zeminde, genelin, küresel müşterek bir itiraz hakkının önü ancak o cendereye tutsak ederek kadınları var edilmek istenir.
Daha birkaç gün önce iki yüzü aşkın insanın gözaltına alındığı bir şehirde, bir deneme de Kadıköy’de bu her şeyiyle biyopolitik bir ezme, biçme, sınırlama çabasında var edilmek istenir. Bir ölçüde de başarılır. Gelecekteki seçim sathı mahallinde tek bir itirazın dahi var edilemeyecek olduğu gözler önünde darp etme hallerinden, görüntü almaya çalışan basın emekçilerini tehdit / linç etmelerden bariz kılınır. Demokrasi ediminden bahis açıldığı vakit mangalda kül bırakılmayan bir zeminde olan biten yıkımdır, basbayağı cürmün paralelinde despotik bir memleketin binasıdır. Bu hallerle bir kere daha demokrasi gibi bir amaçlarının olmadığını da dosta düşmana belirgin bir biçimde sunar akparti-mhp-ip ittifakı. 50 kadının gözaltına alındığı yekpare bir sessizleştirme / susup itirazsız biat ettirme yakında her yerdedir? Bütün o tabloidlerin suna geldiği mükemmel, kıskanılan, yeni yüzyılına koşa duran ülke bu mudur? Vah haline!
Bianet’ten aktaralım: “Diyarbakır Valiliği, kayıp yakınları ve İnsan Hakları Derneği'nin (İHD), 'Kayıplar bulunsun, failler yargılansın' eylemini 720 haftasında, "eylem ve etkinlik yasağı" gerekçesiyle engelledi.
Her hafta Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde yapılan eyleme polis izin vermedi.
Polis ablukasına alınan parkta açıklama yapan İHD Diyarbakır Şubesi Başkanı Abdullah Zeytun, valiliğin yasak kararına karşı dava açtıklarını belirtti.
İHD ve kayıp yakınları bu hafta düzenleyeceği eylemi 28 Kasım 2015'te Diyarbakır Sur'da öldürülen Tahir Elçi 'ye atfetti.
Kayıp yakınlarının açıklaması şöyle:
“1966 yılında Şırnak’ın Cizre ilçesinde doğan Tahir Elçi, orta ve lise öğrenimini Cizre'de tamamladı. 1991 yılında Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun oldu.
"1992 yılından itibaren Diyarbakır'da serbest avukatlık yapan Tahir Elçi, ceza ve insan hakları hukuku alanında yoğunlaştı. İnsan Hakları Derneği (İHD) üyesi, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) kurucularından olan Elçi, 1990'lı yıllardaki yargısız infaz, faili meçhul cinayetler, köy yakma davalarında mağdurların avukatlığını yaparken, Diyarbakır ve bölgedeki hak ihlalleriyle ilgili de birçok çalışmayı sürdürdü.
"Birçok STK'nin kuruluşunda yer aldı"
"Tahir Elçi, 1994 yılında 26 kişinin ölümüne neden olan Kuşkonar ve Koçağılı köylerinin bombalanması, Lice Davası, Temizöz Davası, Roboski Katliamı gibi pek çok davanın avukatlığını yaptı.
"Birçok sivil toplum örgütünün kuruluş ve çalışmalarında yer alan Tahir Elçi, 2012 yılında Diyarbakır Barosu Başkanlığına seçildi. 2014 yılı olağan genel kurulu ile tekrar baro başkanlık görevine seçildi.
"Etkili soruşturma yürütülmedi"
"28 Kasım 2015 tarihinde Diyarbakır Barosu tarafından Diyarbakır Sur ilçesinde yaşanan çatışmalar nedeniyle tahrip olan ve çok ağır zarar gören tarihi eser ve kültürel varlıklara dikkat çekmek amacıyla, Dört Ayaklı Minare önünde basın açıklaması gerçekleştirildi. Basın açıklamasına katılan Tahir Elçi, açıklamanın hemen akabinde aynı yerde meydana gelen silahlı çatışma sırasında, kendisine isabet eden kurşunla katledildi.
"Tahir Elçi’nin öldürülmesine ilişkin soruşturma süreci etkili yürütülmedi. Olaya ilişkin Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma 4,5 yıl sonra TMK ile yetkilendirilmiş ihtisas mahkemesi olan Diyarbakır 10. Ağır Ceza Mahkemesinde kabul edilen iddianame ile davaya dönüştü. Hazırlanan iddianamenin sevk maddesinde Tahir Elçi’nin öldürülmesi olayı hakkında taksirle insan öldürme suçunun oluştuğu değerlendirilmesi yapıldı.
"Avukatların reddi hakim talebi reddedildi"
"21 Ekim 2020 tarihinde görülen ilk duruşmada; pandemi gerekçe gösterilerek duruşma salonuna avukat ve izleyici kısıtlaması getirilmiş ve bu şekilde kamuoyunun davaya olan ilgisi kırılmaya çalışıldı.
"Duruşmanın başlamasından kısa bir süre sonra söz almak isteyen müşteki ve vekillerinin, mahkeme heyeti tarafından duruşma salonundan çıkarılmakla tehdit edilmesi üzerine, mahkeme heyetinin adil ve usule uygun bir yargılama yapamayacağı konusunda kanaat oluşturdu. Elçi Ailesi avukatları tarafından mahkeme heyetinin tümü için ‘reddi hâkim’ talebinde bulundu.
"Müşteki avukatların ‘reddi hâkim’ talebi ise ret edilmiştir. 15 Haziran 2022 tarihli duruşmada tanık olarak dönemin başbakanı olan Ahmet Davutoğlu’nun dinlenilmesine karar verilmişse de duruşma dışı müştekiye ve vekillerine herhangi bir bilgi verilmeden ve görüş alınmadan mahkeme tarafından bu karardan dönüldü.
"Ömrünü cezasızlıkla mücadeleye adadı"
"23 Kasım 2022 tarihinde görülen son duruşmada ise avukatların geri alınan tanıklık kararına itirazlarına karşın mahkeme heyeti salonu terk etti. Aradan geçen 2 yıllık sürece rağmen dava dosyasında herhangi bir ilerleme olmamış ve bir sonraki duruşmanın 5 Temmuz 2023 gününe ertelenmesine karar verilmiştir.
"Derneğimiz üyesi, ömrünü cezasızlık ile mücadeleye adayan hak savunucusu Av. Tahir Elçi’nin katledildiği olaya ilişkin hukuk ilkelerinden ve ciddiyetinden yoksun bu davanın, gerçek anlamda adaletin sağlandığı bir davaya dönüşmesi için mücadele edeceğimizi ve takipçisi olacağımızı kamuoyuna saygı ile paylaşmak isteriz. Tahir Elçi için adalet istemekten asla vazgeçmeyeceğiz.”
Her şey yukarıda anlatıldığı gibidir. Düzenin suna geldiği tabloid görünümün kenarında o yıllardır süre giden mücadelenin bir biçimde susturulmasının anahtarı cinayetlerden birisi vardır. Tahir Elçi, bu ülkede sözünü hakikatten yana kuran, insan haklarının tamamıyla ol Bakur Kürdistan’ı sathı mahallinde var edilmesi, kalıcılaşması için çaba sarf eden bir insan, bir avukattı. Tümüyle devletin ezber ettiği, yıllar geçtikçe yüzsüzleşip, arsızlaştığı, umarsızca sömürdüğü, görmezden geldiği bir memleket meseli olan Kürd sorununa nihai, kesin bir barış tahayyülü için çaba sarf etmenin bedelini önce linç edilip, ardından kırıma sevk ve bir cinayetle yok edilmesine varan süreç hep ortadaydı. Bugünün ülkesindeki tüm o bağnaz nefretin, ötekileştirme halinin kaçıncı kurbanıydı Tahir Elçi. Bugün yedi yılın ardından her neresindeyiz, Kürd sorunundaki çözümlemenin, buralar hep meçhuldur, hep muhayyile!
Tabloid bir hayat imgesinin esiri kılınmış memleket sathı mahallinde yaralara dair tek satır kelam yoktur. Hiçbir yarayı iyileştirmek gibi bir gaile söz konusu değildir, halen sözü edilmeyendir. Duraksamayan, dinlenmeyen, sorgulamayan bir menzilde vahamet içinde seyrüseferin suna geldiği yegane şey bir biçimde tabloid basının suna geldiği bir kırım halinin falsolu tekrarlanışıdır. Bütünüyle yaşamdaki ehven olanın tükettirilmesi hal ve isteminde, sitemsiz, yalın bir çöküş allanıp pullanır. Olmakta olanın suna geldiği belki de doğrudan tek bir düzlem, tek bir sabit, tek bir anlam vardır; enikonu çürüme. Sabitliği ile çıkagelen cerahat, cürüm ve cinai bir şebekeye dönüşen devlet aklının eylediği her şey tabloid kılınmış olanın gerçekliğe geçişini de var eder. İyi de böylesinden bir ülke, sahiden de bir yurt, bir memleket var edilebilir mi, bir ev kalır mı sahiden de geriye! Ya bir hak, bir hukuk, bir hürriyet meseli...
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2022
Görsel İçin Zorunlu Kaynakça: Bianet
2 notes · View notes
gundembuca · 10 hours ago
Text
Buca Belediyesi, şiddeti cezasız bırakmayan avukatın adını ilçede yaşatacak
Tumblr media
Buca Belediyesi, onlarca kadın davasının peşini bırakmayarak katillerin gereken cezaları almalarını sağlayan Avukat Sibel Önder’in adını ilçede bir sokağa verecek. Kadına yönelik şiddet ve cinayet davalarının ısrarlı takipçisi olan Avukat Sibel Önder, Buca’nın Yiğitler Mahallesi 320 Sokak’ta katledilen Rüya Polat’ın delil yetersizliğinden serbest kalan eşinin 8 yıl sonra müebbet hapis cezası almasını sağladı. Buca Belediyesi de adalet arayışlarına umut olması adına cesur avukatın adını söz konusu sokağa vermek için harekete geçti. BUCA BELEDİYE MECLİSİ’NE SUNULACAK Avukat Sibel Önder ile 320 Sokak’ta bir araya gelen Buca Belediye Başkanı Görkem Duman, şunları söyledi: “Bu sokakta yıllar önce çok acı bir cinayet işlendi. Sibel Hanım’ın davadaki ısrarlı takibi sayesinde beraat kararı verilen dosya daha sonra tekrar görüldü ve ceza müebbet hapis cezasına çevrildi. Bu kararla o masum kadının ailesinin içi biraz olsun adalet duygusuyla rahatlamış oldu.  Avukat Sibel Önder, şiddete uğrayan kadınların hak arayışında yanlarında oluyor. Bugüne kadar birçok davada eşine ya da sevgilisine şiddet uygulayan erkeklerin karşısına dikilerek, mahkemede kadınların lehine kararlar aldırmayı başardı. Baktığı tüm şiddet vakalarında, şiddet uygulayan erkeklerin demir parmaklıklar ardına atılmadan emekli olmayacağını söylüyor. Sibel Hanım'ın mücadelesinin, adalet arayan herkese umut, tüm avukatlarımıza da cesaret vermesi adına bu sokağa ‘Avukat Sibel Önder’ adını vermeyi planlıyoruz. Bu konuyu Buca Belediye Meclisimizde gündeme getireceğiz.” “KATLEDİLMİŞ TÜM KADINLAR ADINA KABUL EDİYORUM” Avukat Sibel Önder de adının sokağa verilecek olmasının kendisine onur verdiğini söyleyerek, “Katledilmiş tüm kadınlar adına kabul ediyorum” dedi. Buca Belediye Başkanı Görkem Duman’ın desteğinin kendisini daha da kamçılayacağını ifade eden Sibel Önder, “Sizler benim bu kadar arkamda olursanız, bundan sonra mazlumların sesi daha çok duyulur. Bu şekilde çocuklara daha iyi bir hayat verebiliriz, kadınlara daha güvenli bir hayat verebiliriz. Ölünün dili yok ama benim var, demek ki sizin de varmış başkanım. Çok mutlu oldum gerçekten” diye konuştu. https://www.youtube.com/watch?v=8T-xc26ZICU&t=110s Read the full article
0 notes
sakaryamilat · 1 day ago
Text
Şiddet Tedavi Edilmesi Gereken Bir Hastalıktır
Sakarya Büyükşehir Belediyesi, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde Sosyal Gelişim Merkezi’nde (SGM) “Şiddetle Mücadelede Farkındalık Eğitimi” programında kadınlara önemli aktarımlar yaptı. Programda konuşan sosyolog Esra Uzunoğlu, “Şiddet bir hastalıktır ve nedenlerine odaklanmamız gerekiyor. Bizim için önemli olan merhamet, sevgi, hoşgörü, adalet kavramlarıdır”…
0 notes
darkyayincilik · 1 day ago
Text
Şiddet Tedavi Edilmesi Gereken Bir Hastalıktır
Sakarya Büyükşehir Belediyesi, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde Sosyal Gelişim Merkezi’nde (SGM) “Şiddetle Mücadelede Farkındalık Eğitimi” programında kadınlara önemli aktarımlar yaptı. Programda konuşan sosyolog Esra Uzunoğlu, “Şiddet bir hastalıktır ve nedenlerine odaklanmamız gerekiyor. Bizim için önemli olan merhamet, sevgi, hoşgörü, adalet kavramlarıdır”…
0 notes
lefkosahaberleri · 1 day ago
Text
Başkan Harmancı: “LTB Kadın Sığınma Evi bu ülkenin kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetle mücadelede en büyük kazanımıdır"
New Post has been published on https://lefkosa.com.tr/baskan-harmanci-ltb-kadin-siginma-evi-bu-ulkenin-kadina-yonelik-siddet-ve-aile-ici-siddetle-mucadelede-en-buyuk-kazanimidir-21625/
Başkan Harmancı: “LTB Kadın Sığınma Evi bu ülkenin kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetle mücadelede en büyük kazanımıdır"
Tumblr media
Lefkoşa Türk Belediyesi Başkanı Mehmet Harmancı Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’nde yayınladığı mesajda İstanbul Sözleşmesi olarak da bilinen Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin iç hukukumuzun parçası olmasına rağmen uygulanmadığına dikkat çekti.   “Kıbrıs’ın kuzeyinde her 10 kadından 4’ü fiziksel şiddete maruz kalıyor” Harmancı, Lefkoşa Türk […]
https://lefkosa.com.tr/baskan-harmanci-ltb-kadin-siginma-evi-bu-ulkenin-kadina-yonelik-siddet-ve-aile-ici-siddetle-mucadelede-en-buyuk-kazanimidir-21625/ --------
0 notes
bulancakajans-blog · 2 days ago
Text
Çanakçı'da Kadına Şiddete Dur Denildi
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü tüm yurtta değişik etkinliklere sahne oldu. Çanakçı Ahmet Saliha Yılmaz Özel Bakım evinde, gerçekleşen etkinliğe Bakımevi Müdiresi Asuman Ayağ ve bakımevi çalışanları başta olmak üzere hastalar ve hasta yakınları katıldı. Çanakçı Ahmet Saliha Yılmaz Bakımevi Müdiresi Asuman Ayağ yapmış olduğu açıklamada başta kadınlara yönelik…
0 notes
pazaryerigundem · 2 days ago
Text
Bursa İnegöl'de şiddete karşı anlamlı farkındalık
https://pazaryerigundem.com/haber/193768/bursa-inegolde-siddete-karsi-anlamli-farkindalik/
Bursa İnegöl'de şiddete karşı anlamlı farkındalık
Tumblr media
Bursa’nın İnegöl ilçesinde 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele günü kapsamında anlamlı bir etkinliğe imza atan İnegöl Belediyesi, Kitap Fuarı alanında kurulan stantta kadına yönelik şiddete dikkat çekti. Burada kadınlara çiçek dağıtımı yapan İnegöl Belediye Başkanı Alper Taban, bu meselenin ortak vicdanının bir çağrısı olduğunu söyledi.
BURSA (İGFA) –  İnegöl Belediyesi 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele günü kapsamında anlamlı bir etkinliğe imza attı.
Modef Fuarında bulunan Kitap Fuar alanında kurulan stantta, kadına yönelik şiddetle mücadeleye dikkat çekildi.
“Kadın anadır, yardır, candır… İncitme” ve “Kadına el kaldıran adam değildir” mottosuyla hazırlanan stantta çiçek ve bu sözlerin yazılı olduğu balonlar dağıtıldı. Belediye Başkanı Alper Taban da beraberindeki Belediye Başkan Yardımcısı Derya Uysal, AK Parti Kadın Kolları Başkanı Suna Dardağan Demir ve AK Partili yöneticilerle alana gelerek hem kadına yönelik şiddetle mücadele standına destek verdi hem de kadınlara hediye dağıtımı gerçekleştirdi.
İnegöl Belediye Başkanı Alper Taban, meselenin ortak vicdanının çağrısı olduğunu belirterek, “Bu konuda tarih boyunca kadına verilen değerle öne çıkmış bir şehiriz İnegöl olarak. Bugün de hassasiyeti sürekli yükselen bir farkındalık ve kararlılıkla göstermeye devam ediyoruz” dedi.
“İnegöl’de yürütülen kadına yönelik şiddetle mücadele projelerini arttırmak, bu duyarlılığı en yükseğe çıkarmak bizim de vazifemizdir” sözleriyle konuşmasını sürdüren Başkan Taban, şöyle devam etti: “Yerel yönetimlerimizden sivil toplum kuruluşlarımıza kadar herkesin bu konuda el ele vermesi umut vericidir. Hükümetimiz kadına yönelik şiddeti tamamen ortadan kaldırmayı planlayan, hedefleyen bir dizi politikaları hayata geçirmiştir. Bunlarla ilgili kadınların hukuki ve sosyal haklarını güçlendiren yasal düzenlemeler, şiddeti önlemeye yönelik farkındalık çalışmaları, sığınma evleri ve güvenli evlerin yapılması gibi birtakım çalışmalar hükümetimiz tarafından yapılmaktadır.” dedi.
Şiddetin son bulmasını isteyen Başkan Taban, İnegöl’de de farkındalık çalışmaları yaptıklarını belirterek, “Unutmayalım ki bu mücadele sadece kadınların sorunu değil. Hep birlikte hareket ettiğimizde, dayanışma gösterdiğimizde sevgi ve adaletin de yükseleceğine inanıyoruz. Bu vesileyle kadına yönelik şiddetle mücadele yolunda emek veren herkese teşekkür ediyorum. Bu anlamlı günün farkındalık yaratmasını temenni ediyorum” diye konuştu.
Tumblr media
Öte yandan, İnegöl Belediyesi 25 Kasım gününün anlamını genişletme ve daha büyük kitlelere erişerek farkındalığı arttırmak adına da şehir genelinde bilboard çalışmalarıyla kadına yönelik şiddete dikkat çekti.
Tumblr media
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
rayhaber · 1 month ago
Text
Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı: Kadına ve Çocuğa Yönelik Şiddet, Ekonomi ve Dış Politika Gündemi
Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı Bugün, AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda toplanacak olan Cumhurbaşkanlığı Kabinesi, iki haftalık bir aranın ardından önemli konuları masaya yatıracak. Toplantının gündeminde hem iç hem de dış politika ile ilgili pek çok mesele yer alıyor. Özellikle, son dönemde artan ve toplumda ciddi tepkilere yol açan kadın…
0 notes
hetesiya · 1 month ago
Text
“Inceller kendilerini bir erkeklik hiyerarşisinin en altında görüyorlar"
“Inceller kendilerini bir erkeklik hiyerarşisinin en altında görüyorlar"
Siyaset Bilimci ve Yazar Prof. Alev Özkazanç, Akademisyen Orhan Şener Deliormanlı ve Doç. Dr. Yaşar Suveren anlattı: Inceller, çevrimiçi radikalleşmenin etkisiyle toplumsal bir tehdit oluşturabilirler.
Bu görselde, bir protesto veya eylem sırasında taşınan bir pankart görülüyor. Pankart kırmızı bir zemin üzerine siyah el yazısıyla yazılmış büyük harflerle şu ifadeyi içeriyor: "Sövüp dövüp sevemezsin." Bu güçlü mesaj, kadınlara yönelik şiddeti ve kötü muameleyi kınayan bir uyarı niteliğinde. İfade, hem sözlü hem de fiziksel şiddetin sevgiyle bağdaşamayacağını vurguluyor. Arka planda belirsiz başka pankartlar da görünüyor, ancak ana odak bu kırmızı pankart üzerinde. Protestonun amacı muhtemelen toplumsal cinsiyet eşitliği, kadın hakları ve kadına yönelik şiddetle mücadele gibi konularla ilgili.
Görsel: csgorselarsiv.org
Türkiye’de artan erkek şiddeti, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ve kadın düşmanlığının derinleştiğini açıkça gözler önüne seriyor. Bu cinayetlerin ardında yatan ideolojilerden biri de son zamanlarda dikkatleri üzerine çekti: Incel ideolojisi
Cezasızlık algısının da pekişmesiyle, Incel ideolojisi toplumsal cinsiyet eşitsizliğini daha da körüklüyor ve kadınlara yönelik şiddeti meşrulaştırıyor.
Türkiye’deki kadın ve cinsiyet sorunlarının politik ve sosyal tarih ile ilişkisini inceleyen Siyaset Bilimci ve Yazar Prof. Alev Özkazanç, iletişim akademisyeni ve gazeteci Orhan Şener Deliormanlı ve Sakarya Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nde mizojini (kadın düşmanlığı) üzerine çalışmalar yapan Doç. Dr. Yaşar Suveren, Incel hareketini ve bu harektin kadın düşmanlığı ideolojisini yorumladı.
"Kadın düşmanlığı merkezde duruyor"
Doç. Dr. Yaşar Suveren, Incel’lerin bugün daha çok kadın düşmanı (mizojinist) bir zihinsel tutum ve davranışı temsil ettiğini belirtti. Suveren, Incel kavramını şöyle anlattı:
"Kadınlarla sağlıklı ilişki ve iletişim kuramayan, toplumdan yalıtılmış ve bu yalıtılmışlığın nedenini kadınları suçlayarak meşrulaştırmaya çalışan bir grup bireyle karşı karşıyayız. Özetle, kişisel sorunlarını kadınları merkeze alarak suçlayan, kadınlar hakkında düşmanlığa varan fikirlere sahip, toplumla bağları zayıf ve yalnız erkeklerden söz ediyoruz."
Suveren’e göre, Incel hareketinin merkezinde kadın düşmanlığı bulunuyor. Kadınların onları bilinçli olarak dışladığına inanan bu bireyler, kadınları bir tehdit olarak görerek kendi yetersizlik ve hayal kırıklıklarını dışa vuruyorlar. Suveren, Türkiye’de de son dönemde şiddet vakalarıyla gündeme gelen Incel bireylerin şiddete eğilimli olduklarının açık olduğunu belirtti:
"Bazı ülkelerde, kendilerini Incel olarak tanımlayan bireylerin çeşitli şiddet olaylarına karıştığı bilinmektedir. Bu bireylerin örgütlü ve sistematik hareket ettiklerini söylemek mümkün olmasa da, çevrimiçi radikalleşmenin etkisiyle toplumsal bir tehdit oluşturabilirler."
"Radikalleşiyorlar"
İletişim akademisyeni ve gazeteci Orhan Şener Deliormanlı, sanal ortamların radikalleştirici etkisine değinerek şunları ifade etti:
"Discord odaları gibi sanal ortamlarda benzer düşünce yapısına sahip insanların bir araya gelmeleri, onları daha da radikalleştiriyor. Fiziki bir ortamda toplum baskısı nedeniyle geri çekilebilecekken, sanal bir ortamda bu baskı olmadığı için daha da taşkınlaşarak grup halinde hareket edebiliyorlar."
Deliormanlı, son 20 yılda sokakta büyüyen çocukların azaldığını ve ekran başında büyüyen kuşakların arttığını vurguluyor:
"Sadece evden sosyalleşen, oyunlar ve pornografiyle dışarı çıkmadan tüm biyolojik ihtiyaçlarını karşılayan bir kitle oluştu. Bu kitle, gerçek hayatta kadınlarla karşılaşma fırsatını bile bulamıyor ve buradan kadın düşmanlıklarını artırıyor."
"Kadın düşmanlığı biçimi"
Siyaset Bilimci ve Yazar Alev Özkazanç ise, Incel ideolojisinin özgün bir kadın düşmanlığı biçimi olduğunu belirtiyor. Özkazanç, Incel karakterlerinin oluşumunu şu sözlerle değerlendiriyor:
"Incel ideolojisinin merkezinde kadın düşmanlığı yer alıyor. Türkiye’de yeni görülmeye başlayan bu ideoloji, Kuzey Amerika’da dijital bir topluluk olarak ortaya çıktı. Bu topluluk, kadınların onlara karşı verici olmadığını ve asla olmayacaklarını savunuyor. Bu durum, erkeklerin kendilerini bir erkeklik hiyerarşisinde en altta görmeleriyle ilgili bir algıya dönüşüyor."
Erkeklik krizi ile bağı
Özkazanç, Incel ideolojisinin sadece kadınlarla ilgili olmadığını, aynı zamanda erkeklik hiyerarşisinin dibinde olduklarına inanan bireyler tarafından geliştirildiğini belirtiyor. Incel bireyler, erkeklik krizinin bir göstergesi olarak, kendilerini toplumun en alt basamağında hissediyorlar ve kadınlara ulaşamamanın onları bu hiyerarşide en alt seviyeye düşürdüğüne inanıyorlar.
Özkazanç, erkeklik krizinin en ağır semptomlarından birinin Incel ideolojisi olduğunu vurguluyor ve ekliyor:
"Incel ideolojisi, kaybetmişlik ve umutsuzluk üzerine kurulu bir ideoloji. Bu ideoloji, şiddet içeren bir nihilizmi de beraberinde getiriyor. Türkiye’de siyasi iktidarın uzun süredir cinsel eşitlik fikrinden uzaklaşması, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme gibi adımlar, bu krizi daha da derinleştiriyor ve erkeklere bir tür teşvik gibi geliyor."
https://bianet.org/haber/inceller-kendilerini-bir-erkeklik-hiyerarsisinin-en-altinda-goruyorlar-301105
0 notes
hasanakbal19 · 1 month ago
Text
Kadın cinayetleri neden önlenemiyor?
Türkiye’nin gündemi her gün değişirken, kadına yönelik şiddet, baskı ve katliamlar değişmiyor. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’ndan Tülin Osmanoğulları, toplumsal cinsiyet eşitliğinin olmaması, yasaların uygulanmaması ve hükümetin aile odakları politikalarının kadınları ölüme sürüklediğine dikkat çekti. Türkiye 2021 yılında Cumhurbaşkanlığı kararıyla, Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile…
0 notes
kunyekultursanat · 1 month ago
Text
Kadın cinayetleri neden önlenemiyor?
Türkiye’nin gündemi her gün değişirken, kadına yönelik şiddet, baskı ve katliamlar değişmiyor. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’ndan Tülin Osmanoğulları, toplumsal cinsiyet eşitliğinin olmaması, yasaların uygulanmaması ve hükümetin aile odakları politikalarının kadınları ölüme sürüklediğine dikkat çekti. Türkiye 2021 yılında Cumhurbaşkanlığı kararıyla, Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile…
0 notes
operasyon · 2 months ago
Text
Tumblr media
Sosyal medyada uzunca bir süredir kadınları sokaktan bile korkutmaya yönelik mesajlar görüyorum. O yüzden bu konuyu da yazmak istedim.
---
Yukarıdaki istatistiğin doğruluğundan emin değilim tabii ama gözlemlerimle bana doğru gibi geldi.
Erkeklerin suçlu, kadınların mağdur olduğu olay sayısı toplam suçların içinde %22
Geri kalan kabaca %78 olayda ya suçlular'da kadın yada erkekler erkeklere şiddet uygulamış.
---
Arkadaşlarımdan biri pavyoncudur. Adamın resmen gece hayatı var. Sayesinde ben de bir ara ona takılmışımdır. O sırada arkadaşı olan konsomatrislerle filan da tanışıyordum.
Gençliğinden beri eğelence sektöründe ayıkları sarhoş etmekle, sarhoşları eğelendirmekle görevli o kadınlardan hiç bir şiddet olayı dinlemedim.
Bahsettiğim arkadşaın kendisi barlara girebileccek yaşa eriştiğinden beri aralıksız öyle mekanlara takılır. Kabaca adam 30 yıldır pavyoncu. O'na da sormuştum konuyu: Yıllardır buralara takılıyorsun. Hiç kavgaya dövüşe karışmadın mı? Tabanca çeken filan olmadı mı?
Yanıtı: Bizden pislik mi var? Buralarda bir kavga çıkacak olsa onu biz çıkarırız. Kendi çıkardığımız olaylar hariç hiç öyle bir şey görmedim. Nadiren ağız dalaşı olur. O da o seviyede kalır" dedi.
Yani diyeceğim o ki, siz yatağınızda uyurken şeklen en tehlikeli sayılacak alanlarda çalışanlar dahil binlerce kadın sokakta yada işinde gücünde... ve bir şey olmuyor.
Sokaklar kafa kesen katillerle dolu değil. En azından şimdilik değil.
Tekil örnekler ve haberler üstünden kadınların korkutulmasına hizmet etmemek gerekir.
Tabii şöyle bir durum var ki, şimdilik diyorum. Şimdilik sokaklar katillerle dolu değil ama benim gençliğe bakışımda çok olumsuz. Belki daha geçen haftaydı. Dolmuşta yanımda bir liseli çocuk oturuyor yanında arkadaşları da var. Arkadaşlarından biri de kız. Konuları şöyle şeylerdi: Filan yerde tabanca yakalattık. Fişmekan yerde arabayla kaza yaptık. Şu şunu dövecek bu bunu vuracak, beriki falan yerde hastanelik oldu şimdi hastanede, beni de şu tarihte fena dövdüler kolum kırıldı vs...
Baktım daha sakalı bıyığı yok çocuklar bunlar.
Hayatları mafya dizisine dönmüş halde.
Bu çocukların "normale" dönme ihtimali kalmış mı?
Anlattıkları olaylar gerçekse yarın bir gün kafa da keserler başka her şeyi de yaparlar. Bende bıraktıkları izlenim böyle.
Yanlarında ki kız da bir detay olarak kalmasın. Kız lider pozisyonunda olayları anlatan çocukla sevişmek istediğini belli eden bir şeyler söyledi. Evet bunlar dolmuşta oluyor. Oğlan da zaten sayısı belirsiz sevgilisi olduğunu daha fazlasına ihtiyaç olmadığını söyledi.
E bu kızlar ne kızlar böyle?
Bu kızlar böyle tiplerin yanında güvende olabilir mi?
Bunların anaları babaları yok mu?
----
Gelmek istediğim nokta şu: Kadın çocuk erkek farketmez. Hepimiz ahlaksız bir toplumda sebepsiz, tesadüfi bir şiddete maruz kalabiliriz. Deneyimlemiş biri olarak bunu biliyorum.
Ama...
bir de tesadüfi olmayan, nedenlere bağlı şiddet var. Bahsettiğim dolmuşta o serserilerin yanında dolaşan, onlarla arkadaş sevgili vs olan o kızlar, biraz da başlarına gelecek belayı kendi çağırmıyor mu?
Kadınlar kendilerine her kötülüğü edebilecek adamlarla sevgili olmuyor mu, evlenmiyor mu?
Bu noktada kadınlara büyük bir sorumluk biçiyorum.
Yukardaki istatsitiğe yeniden dönersem, erkeklerin suçlu, kadınların mağdur olduğu o yüzde yirmi ikilik dilimde kadınların tamamen masum olduğu olay sayısı yüzde birin de altına düşer.
Kendinizi istisnai karakterlerle bir tutarak kendinizi korkutmayın.
0 notes