#kabul etmiyorum
Explore tagged Tumblr posts
sinekkapan · 1 year ago
Text
bu arada bir ara yıllar geçecek herkes gidecek ve hayatınız nasıl siz nasılsınız bilemiycem nasıl ya
6 notes · View notes
sadovv · 2 years ago
Text
bugunku deneme sinavi o kadar notrdu ki
3 notes · View notes
bozusuruz · 2 years ago
Text
Artık ona aşık olmamak güzel bi his
3 notes · View notes
ikdlin · 10 months ago
Text
sanırım twitterı tekrar indiricem
1 note · View note
kamtarir · 1 month ago
Text
Umursamaz yanımı meydana çıkardınız ve şimdiden söylüyorum yaşanacaklardan mesuliyet payı kabul etmiyorum
108 notes · View notes
sillagen · 2 months ago
Text
"sigara kullanmıyorum" cümlesi yerine Muhsin Yazıcıoğlu'na sigara uzattıklarında " ben hürriyetine düşkün bir adamım esareti kabul etmiyorum" demesi gibi cevap vereceğim.
90 notes · View notes
yasamasancisi · 3 months ago
Text
- gitmeyi sever misin?
+ evet
- ben de severim ama gitmem. kolan bitince ayrılacaz. istersen kolanı bekle bitir git. istiyorsan bitirerek git al yanına ya da al git, gittiğin yerde bitir o beni ilgilendirmez, ben hepsine açığım. hesabı da fifti fifti yaparız ya da sixti forti senin aleyhine yaparız. kabul etmiyorum mu diyorsun? naynti tenti benim aleyhime olsun hiç önemli değil. ben hayatımda parayı bir kere bile sorun etmedim. 96 senesinde dayımın vefatında oldu bir kere, masada beş lira vardı, dedim yenge ben bununla kola aldırayım mı çocuğa, yok dedi dokunma, dursun. allah kahretsin dedim, masaya geri fırlattım beş lirayı, hâlâ daha görüşmeyiz. sen buraya açık bir kalple gelseydin, cesurca seveceğini bana bakışlarınla belli etseydin anında, dakikasında evi senin üzerine yapardım. ben bu kadar yürekli seven bir insanım. karşımda çırılçıplak kendini aşka soymuş bir sevda çiçeği ararken senin gibi bir beton yığınıyla karşılaştım. işte bu yaşadığım en büyük hayal kırıklığı. yazıklar olsun sana, yıkıl karşımdan. eğer burada biraz daha durursan seni rezil ederim. cümle aleme seni rezil ederim. sosyal medyada adın çıkar. kaybol! hesabı da komple bana bırak. sor insanlara, nasıl severdi diye sor. o nasıl severdi diye sor, gittiğin herkese sor. benim sevdam şiirseldir.
53 notes · View notes
kadir01sblog · 4 months ago
Text
Tumblr media
Biri gider biri gelirde. Hani bu elleri senin gibi tutacak olur mu bilmiyorum. Daha güzelide bulunurda, senin gibi güzel sevecek bulunur mu sanmıyorum. Hani göz bakarda, kalbim senden başkasını kabul eder mi, imkanı yok kabul etmiyorum..❤
57 notes · View notes
sinekkapan · 8 months ago
Text
kırmızı biber ❤️
0 notes
bilmece · 2 months ago
Text
Ruh halimden hiç haz etmiyorum şu anda -belki de kabul etmeliyim. Girdim yine sarıp sarmalanmak isteyen minik ceylan moduna. Ruhuma iyi gelecek birine ihtiyacım var.
22 notes · View notes
japonyamesken · 4 months ago
Text
27 Temmuz. Hollanda'da ilk polis şikayetimi yaptığım tarih oldu.
Tren istasyonundaki bisiklet parkından çıktım, birkaç dakika sonra yanımdan bir bisikletli geçti ve üstüme bir sıvı sıçradı. Bir yerden geliyor sandım önce ama baya rahatsız edici miktardaydı. Sonra onun arkasından gelen bir motorlu geçerken tekrar daha fazla miktarda fışkırtıldı. O zaman onların yaptığını anladım. Beni geçip gittiler ve ışıkta bekleyen iki yayanın üstüne daha sıktıklarını görünce emin oldum. Arkalarından bağırdım ama çoktan gitmişlerdi.
Aşırı sinirlendim. O sıvı saçıma ve şakağıma yüzüme geldi. Ve içeriği ne bilmiyoruz, idrar mı su mu başka bir şey mi??? Benim bu ülkede güvende hissetme hakkıma en ufak bir ihlalde bulunanı çıplak ellerimle boğabilirim. Şakaymış gençlermiş vs hiçbir şey kabul etmiyorum.
Eve gelince hemen polisi aradım ama acil hattan aramadığım için telefonda bekledim bir sürü. Beklerken durumu anlatan mail de yazdım.
Sonra kadın bir yetkiliyle konuştuk. Uzun uzun anlattım. Arada ben yükseldikçe beni sakinleştirdi sağolsun.
THEY ATTACKED ME WITH LIQUID, AND THE SUBSTANCE IS UNKNOWN!!! IS IT URINE, WATER OR A HARMFUL CHEMICAL?? I DONT KNOWW. I URGE YOU NOT TO ALLOW THESE PEOPLE TO TAKE AWAY MY RIGT TO FEEL SAFE IN THIS CITY diye biraz abartmış olabilirim ama olsundkdlddlld
Almanya'da sokakta video kayıtlarına ulaşmanız neredeyse imkansız, privacy privacy diye saçmalıyorlar. O yüzden buradq da polisin istasyon kayıtlarına ulaşma yetkisini sordum', yok dedi. Belediyeninmiş kayıtlar... Hayy privacy kadar başınıza taş düşsün. Privacy over security diye bir mantık nasıl kurulabilir ya?
Kadın bütün Hollandalı netliğiyle sorularıma cevap verdi, kamera kayıtlarına bakamıyoruz ve bulunmaları çok zor dedi. Adresimi falan aldı. Sonuçtan da beni haberdar etmeyeceklermişfkffklf.
Neyse duş aldım, sakinleştim ve şimdi belediyeye mail göndereceğim. En ufak bir rahatsız edilmeye dahi tahammülüm yok, evet.
Tüm bunları yaparken bi anda aklıma Engin Günçe'nin şiiri geldi, edebiyat çok tuhaf bi şey gerçekten.
"Poliste kaydım varmış hohho,
Poliste kaydı olmanın çiçeği"
Hollanda polislerinin muhteşem ingilizce becerilerine de şapka çıkartıyorum. Hiç tereddüt etmedim İngilizce konuşurken. İnsanın anlaşılmak diye bi ihtiyacının olduğunu ay başında Almanya'da feci şekilde idrak etmiştim.
Neyse... 50 dakika içinde yaşadığım duygular, öfkeyle başlayıp şimdi elimden geleni yapmış olmanın rahatlığı ve telefondaki "bi de bayıl istersen feriha" dedirtecek yükselmelerimin komikliğiyle son buldu.
44 notes · View notes
venusunruhu · 4 months ago
Text
Einstein'ın ABD üniversitelerinde konferans verdiğinde öğrencilerin ona sık sık sordukları soru:
-Tanrı'ya inanmıyor musun?...
Einstein hep şu cevabı verirdi:
“Spinoza'nın tanrısına inanıyorum”.
Spinoza'yı okumayan kişi aynı yerde kalır...
Şöyle özetleyebiliriz:
*Baruch de Spinoza*, 17. yüzyıl felsefesinin üç büyük "Rasyonalist"inden biri olarak kabul edilir, Fransız *Descartes* ile birlikte.
*Spinoza'nın tanrısı ya da doğasına göre
Tanrı şöyle derdi:
Dua etmeyi ve boşuna göğsüne yumruk atmayı bırak!
Yapmanı istediğim tek şey, dünyaya çıkıp hayatının tadını çıkarmandır.
Eğlenmeni, şarkı söylemeni ve senin için yaptığım her şeyin tadını çıkarmanı istiyorum..
Kendi inşa ettiğin tapınaklara gitmeyi de bırak. Oraların benim evim olduğunu söylüyorsun !
Benim evim dağlarda, ormanlarda, nehirlerde, göllerde, plajlarda ve senin kalbindedir..
Sefil hayatın için beni suçlamayı bırak;
çünkü ben sana hiçbir zaman yanlış bir şey olduğunu ya da günahkar olduğunu ya da cinselliğinin kötü bir şey olduğunu söylemedim!
O yüzden seni inandırdıkları her şey için beni suçlama..
Benimle hiçbir ilgisi olmayan ve anlamadığın halde sözde kutsal yazıları okumayı da bırak;
Gün doğumunda, bir manzarada, arkadaşlarının dostluğunda, küçük bir çocuğun gözlerinde beni okuyamıyorsan, henüz yazının bilinmediği devirlerde benim adıma yazıldığı iddia edilen hiçbir kitapta beni bulamazsın !
Bana güven, ama önce kendine güven ve herşeyi benden istemeyi bırak;
Bana işimi nasıl yapacağımı sen mi söyleyeceksin?
Benden korkmayı da bırak; Çünkü ben öcü değilim ve seni yargılamıyorum, seni eleştirmiyorum, sana sinirlenmiyor, seni rahatsız etmiyorum, asla seni cezalandırmıyorum. Beni sadece sevmen yeterlidir..
Benden özür dilemeyi de bırak;
çünkü affedilecek bir şey yok. Eğer seni ben yarattıysam... Seni özgür iradenle donattım. Sana verdiğim akıl ve iradeni kullanarak yaşıyorsan seni nasıl suçlayabilirim?
Seni sen olduğun için nasıl cezalandırabilirim?
Bir yaratıcı bunu nasıl yapabilir?
Her türlü emirleri unut, her türlü yasayı unut; bunlar seni manipüle etmek için, seni kontrol etmek için, senin suçluluk hissetmeni isteyenlerin kurgusudur. Bunlara inanma, sadece kendi aklını kullan..
Kendine saygı göster ve kendin için istemediğin şeyi başkalarına da yapma. Senden tek istediğim hayatına dikkat etmen. Çünkü bu hayat ne bir test, ne bir basamak, ne bir adım, ne bir prova ne de cennete giden bir yoldur....
Ben seni tamamen özgür kıldım;
Ödül yok, ceza yok, günahlar yok, erdem yok, kimse skor taşımıyor, kimse kayıt tutmuyor.
SADECE SEVGİ VAR..!!!
Ancak hayatında bir cennet veya cehennem yaratmak için kesinlikle özgürsün.!!
Bu hayattan sonra bir ne olup olmadığını söyleyemem, ama sana bir tavsiye verebilirim ; Bu hayattan sonra bir şey yokmuş gibi yaşa. Düşün ki bu hayat senin zevk alman, sevmen ve var olman için vardır, yani hiçbir şey yoksa, sana verdiğim bu yaşama fırsatından zevk almış olacaksın. Ama eğer bir şey varsa, orada da sana iyi mi kötü mü diye sormayacağım.. Sana soracağım tek şey, beğendin mi? Eğlendin mi? En çok neyi beğendin? Yaşamında ne öğrendin ve hangi güzel işleri yaptın olacaktır..
Bana inanmayı bırak; inanmak tahmin etmek, hayal etmektir. Bana inanmanı istemiyorum, beni kendinde hissetmeni istiyorum. Beni sevmen yeterli..
Övülmekten sıkıldım, teşekkür edilmekten bıktım. Minnettarlık hissediyor musun? Bunu kendine, sağlığına, ilişkilerine ve dünyaya göz kulak olarak ifade et. İzlendiğini mi hissediyorsun?... Neşeni ifade et! Beni övmenin doğru yolları bunlardır..
İşleri zorlaştırmayı bırak ve benim hakkımda birilerinin öğrettiklerini papağan gibi tekrarlamaktan vazgeç..
Emin olabileceğin tek şey burada olduğun, ve yaşadığındır..Nitekim bu dünya harikalarla doludur.. Etrafına baktığında beni görecek ve hissedeceksin.. Neden daha fazla mucizeye ihtiyacın var ki?
Beni dışarıda ararsan bulamazsın.
Beni sadece kendi içinde bulursun.
SPİNOZA
19 notes · View notes
siirlendikalbimiz · 1 month ago
Text
Bu benim hayatım, ne kadar ağladığımı, uykusuz geceler geçirdiğimi, her şeyin farklı olmasını ne kadar arzuladığımı bir tek ben biliyorum, bu yüzden kimsenin yargılamaya gelmesini kabul etmiyorum, çünkü kimse başıma gelenleri bilemez. Bu beni ruhumun derinliklerine kadar incitirken yanımda kimse yoksa kimsenin yargılamaya hakkı da yok..
13 notes · View notes
okuryazarlar · 1 year ago
Text
Tumblr media
Bugün ilmin, fennin, bütün kapsamıyla medeniyetin yaydığı ışık karşısında filan ve falan şeyhin yol göstericiliğiyle maddi ve manevi saadet arayacak kadar ilkel insanların Türkiye medeni camiasında varlığını asla kabul etmiyorum.
Türkiye Cumhuriyeti'nde bilumum tekkeler, zaviyeler ve türbeler kanunla kapatılmıştır. Tarikatlar kaldırılmıştır. Şeyhlik, dervişlik, çelebilik, halifelik, falcılık, büyücülük ve türbedarlık yasaktır. Çünkü bunlar irtica kaynağı ve cehalet damgalarıdır.
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet; İyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ve meczuplar (mensuplar) memleketi olamaz. En doğru en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır."
Mustafa Kemal Atatürk
85 notes · View notes
epifizz · 1 year ago
Text
Farklı bir fikre saygı duymak ile insanların farklı fikirlere sahip olabilmesine saygı duymak iki farklı şeydir. Şahsen ben hiçbir fikre saygı duymuyorum. Çünkü saygı, "saymak" kökünden geldiği üzere o şeye olduğu gibi itibar etmeyi ifade eder. Bu itibar ise bir dokunulmazlığı imler. Bir şeye hakim ya da yalnızca farklı olması sebebiyle saygı duyarsam bu onu eleştirme olanağımı elimden alır. Bu da fikri köhneleştirir ve o farklı fikirler arasındaki diyaloğu kapatarak aslında kopuk düşman hatları yaratır (ki bu oldukça saygıdan yoksun bir ortam demektir). Oysa ben diyalog istiyorum ve yanında yıkım dolayısı ile inşa ve ayrılmalar kadar birleşmelerle bir gelişimin, çarpışmanın verimli doğasını arzuluyorum.
Bir fikre saygı duymamak ile, o fikre sahip insanın kellesini istemek arasındaki fark da bir insanın herhangi bir fikre sahip olabilmesine duyduğun saygı noktasında askıya alınıyor. Bir fikre sahip olabilirsin, herkes olabilir ve bu farklı olabilir. Benim söylediğim yalnızca bu fikrin doğasını tartışmamız ya da tartışabilmemiz gerekliliği. Zararlı ve saygısız bir fikre de sahip olabilirsin, o zaman o fikre eleştirimiz bizi bu karara getirdiğinde o fikri toplum yapısına uygunsuzluğunda ötürü bozuma uğratabiliriz, çünkü fikrin dokunulmazlığını zaten savunmuyoruz.
Bu günümüzün toksik duyarcılığı bu, "fikr-i saygınlığın" aslında ne denli saygısız, radikal ve şiddet eğilimli bir doğasının olduğunu bize gösteriyor. "Bu şey vardır ve onu olduğu gibi kabul edeceksin/saygı duyacaksın, etmezsen gerici ve yobazsın veyahut x'sin". Değilim, o şeyin varlığını ya da savunulurluğunu inkar etmiyorum ama kesinlikle onun dokunulmazlığını inkar ediyorum. Her fikir, her değer ve her ideoloji eleştiriye, değişime ve hatta hicve tabidir dolayısı ile hiçbir saygınlığı hak etmezler. Bu elbette hakareti meşru kılmaz, hakaret bir iletişim değildir zaten doğası itibariyle tek taraflı bir sindirme girişimidir hakaret, ben yalnızca diyaloğu savunuyorum. Bu benim değerlerim için de geçerli. Bu duyar çılgınlığı yüzünden iyice iletişimsiz kaldık ve her kanatta daha çok öfke kusan aynı radikallikte farklı kanatlar yükselmeye başladı.
Bir örnekle somutlaştırarak kapatmak gerekirse: Bir insan haşerelerin yaşam hakkını savunabilir, bunu savunmasına sonsuz saygım var. Ancak örneğin yaşamın kutsallığı kavramına saygım yok. Bu kavramın eleştiriye açık olduğunu, üzerine espiri yapılabileceğini ve üzerine tartışırsak çeşitli noktalarda feragat etme ihtimalimiz olduğunu, kısacası dokunulmaz olmadığını düşünüyorum. Mesela artan fare nüfusuna karşı yaşamın kutsallığı sebebiyle savaşmazsak, bir hijyen ve sağlık krizine maruz kalabiliriz. Buna karşılık insan yaşamının diğer yaşamlara üstün görülmesi fikri eleştirilebilir ve oldukça verimli ve yerinde bir eleştiridir bu. Öte yandan yaşamın kutsallığı bizi bakteri ve virüslerin yaşamını da savunmaya götürebilir. Ama bunun zıddı da sokak hayvanlarının toplanıp öldürülmesini savunanlara yaklaştırabilir ve yaşam kutsallığını eleştirmem, bunu savunduğum anlamına gelmemektedir. Farklı fikirler vardır ve bunlar çarpışmalıdır, birbirlerini yontarak kusurlarından arınarak ve güçlenerek ilerlemelidir ki onların en sağlıklı hallerini bulalım.
Türkiye'nin gördüğüm kadarıyla en büyük sorunu da kim ne kadar aydın geçinirse geçinsin, dokunulmaz gördüğü hassasiyetleri olması sebebiyle bir şekilde herkesin ötekiyle iletişimi kesmesi ve kendi görüşünün yobazı haline gelmesidir. Türkiye'de herkes diktatörlüğü eleştirir ama aynı zamanda herkes kendi diktatörlüğünü arzular.
69 notes · View notes
tevfiz · 15 days ago
Text
Dağınık
İlan edilmemiş bir aşkın hüznünü taşıyorum sanki boynumda. Oraya ve buraya taşıyorum bavulumu kendimle beraber. Yerleşemedim bu dünyaya. Şu evrene bu odaya bu yatağa. Ben kendimi taşımak gibi ben kendimi sırtlanmak gibi ben hep gibilerle aslında. Bi kendim olamadım. Hep ânda kaldım. Ne ileri ne bir adım geri. Ayaklarıma çivi çakıldı sanki. Ne bir ileri ne geri. Uykusuzluğuma hep bir kılıf uydurdum. Gözaltlarımla göz çanağım göz damarlarımla. Hep birlikte tasımla tarağımla ve aklıma gelen ve gelmeyenle hep bir kılıfa sığmaya çalıştım. Kırıtmamaya çalıştım yüksek sesle ağlamamaya hıçkırarak ve de. Çalıştığım şeyler hep ezberimi bozdu. Kimyamı bozdu ellerimi bozdu saçlarımı bozdu. Hislerimi bozdu hislerimi mahvetti his diye bir şey kalmadı. Onanmıyorum hiç. Hiç. Teesür ediyorum. Hiç toplamıyorum gökyüzünden kayan yıldızları. Ellerimi duaya açmıyorum. İçimde,içimin gölgesinde diliyorum kendim bile duymuyorum. Sen duyarsın biliyorum. Ben kendimi duymuyorum. Ben kendimi bile bilmiyorum artık ama sen bilirsin biliyorum. Biten bir şiir gibi söz gibi. Yazık olan birkaç cümle gibi. Dudaklarımın arasında alev gibi. Boğazımı yakan duman gibi. Ben sahici olan hiçbir şeyi kabul etmiyorum gibi artık. İtiraz ediyorum istemiyorum hâlâ ve hep. İstemek de istemiyorum. Bir hiçliği ipekten yorganlarla üzerime alınıyorum sanki. Ama ellerim yine üşüyor. Hep. Hep üşüyor. Halbuki ben üşümüş değil de kirlenmiş hissediyorum. Bu yalnızlığımı birine,birilerine benzetmeye çalışıyorum sanki. İtekliyorum benden öteye. Hınca hınç doluyum.Hemde bile isteye. Ama çok yorularak. Yorulmuşluğumu bahane ederek. Belki de bahane değil o sebeple. Ne kadar fark ederse işte. Eder mi?
9 notes · View notes