#kablolu beyin
Explore tagged Tumblr posts
Text
Günaydın dostlar☕🍫🌹
Sakın endişelenmeyiniz söz verdiğim üzere eski sayfamdaki kadar kavga, gürültü, din eleştirisi yapmamaya özen göstereceğim. Fakat bugün bi arkadaş yayınında çok sinir olduğum! birşey yapmış demiş ki👉 ( Çok sinir olduğum bişey var! Ölenler için ışıklarda uyusun ne demek! 🤔🤨 Oldu... Bir kablo sarkıtın mezara ışıklar içinde uyusun hasbinallah Ya!)
Be mübarek nur deyince ne anlıyosan ışık deyince de o:) illa arap sevicilik yapıp arapça mı söylemek gerek?! Mesela, Luv, alev, a luvi, a levi vs.de ışık insanı demek ve hatta senin süleyman dediğin herifin adı solomon da yine ışık olan, ışık kaynağı olan, sol yani güneş, om yani güneş, on yine güneş den gelir. anlamadıysan beyninin içine kabloyla bi 💡 sarkıtalım da aydınlansın ki insanların cenazesini nasıl uğurladığına burnunu sokmayasın! Sen şimdi git yorumlarda kim hangi emojiyi koymamışsa arkadaşlıktan çıkar sonra da iki rekat namaz kıl 🧠ine kan gider belki! hadi öptüm kib bye😉
Arkadaşlar dediğim gibi sizi üzmemek için elimden geleni yapıyorum ve inanın bunca yıldır ilk kez başkasının yayınına eleştiri getiriyorum normalde bana ve dostlarıma saldırılmadığı sürece kimseyle dalaşmam, polemiğe girmem, kavga etmem. Işıklar içinde yaşayın😉
Sevgiler, esenlikler💙🌹
35 notes
·
View notes
Text
Şaşkın yakında motor yarışlarına katılacak hazırlık yapıyor😂disney denen para tuzağı kablolu tv Atatürk dizisin yayınlamayacakmış Ermeni lobisinden tırsmış fox gösterecekmiş herşeyden önce eminim dizi iyi olmadı fragmandaki aras bulut iynemlinin bakışları MUSTAFA KEMÂL ATATÜRK bakışı değil mete ve yamaç karakterlerinin ölü balık bakışları sonra ATATÜRKÜN DEHASI-ZEKÂSI GERİZEKÂLI USA VE ERMENİLERİN KUTSAMASINDAN MÜNEZZEHTİR(sakın instagram piçlik yapma👊) YAYINLASA NE OLACAKTI GİNE TÜRK SEYREDECEKTİ USA/İNGİLTERE VS GÖSTERİLMEYECEKTİ BİR DE İŞİN GÜLÜNÇ TARAFI ATATÜRKÜ KISKANAN AYYAŞ DEYİP LEKE ATANLAR ATATÜRKÇÜ OLDULAR ATATÜRK TÜRK EKONOMİSİNİN NASIL MAHF EDİLDİĞİNİ arap şeyhlerine NASIL YALTAKLANIP PARA ALIP ÜLKEYİ SATTIĞINIZI arap afgan pakiye TÜRKKİYEYİ İSTİLÂ ETTİRDİĞİNİZİ GÖRSEYDİ TEK KELİMEYLE AĞZINIZA EDERDİ YAKINIP YIRTINIP TEKRAR AYNI OLUŞUM VE KİŞİLERE OY VERDİĞNİZİ DE GÖRSEYDİ BASTONUNU KIÇINIZA SOKARDI ATATÜRKÜ SAVUNMAK İÇİN ÖNCE BEYİN LÂZIM O DA SAĞCI-SOLCU-MİLLİYETÇİ-DİNCİ-LİBERAL HİÇ BİRİNİZDE YOK KAPAYIN CENENİZİ FİLM YAPIMCISINA REKLÂM OLDU İŞTE ATATÜRKÜN DEYİMİYLE"TUUUHHHH ALLAH CEZANIZI VERSİN "ÜLKEYİ RUS-UKRAYNA -ALMAN ÇİFTLİĞİ arap afgan paki KERHANRSİNE ÇEVİRİN SONRA KIÇIKIRIK TV'YE SİTEM EDİN SİKTİR! HIHIHI DOĞRU GÖRDÜNÜZ TÜM AKILSIZLARA SAYDIRDIM ÜSTÜNE ALINAN POLİS GÖNDERSİN ULAN YAZDIKLARIMIN BİR HARFİ BİLE YALAN MI?HAYIR!O HALDE KIÇINIZA NE BATIYOR KOÇUM😲
instagram
0 notes
Link
Disleksi değişik şekilde organize edilmiş bir beyindir. Beyin organik olarak okumak için kablolu değildir. Bu, beynimizin görüntüyü, sesi ve anlamı denetim edenler de dahil olmak suretiyle değişik alanları harekete geçirmesi için açık talimatlar gerektiren bir görevdir. Akıcı okuyucular için netice, kelimeleri milisaniyeler içinde işlememize müsaade eden - beyaz cevher nöral yollarıyla bağlanan - karmaşık bir okuma devresidir. Sadece bu okuma döngüsü, disleksisi olan kişiler için değişik görünür. Onlarca senedir araştırmalar büyük seviyede bu değişik beyin organizasyonunun okuma, heceleme ve dilbilgisi benzer biçimde alanlarda iyi mi gecikmelere ve zorluklara yol açtığına odaklandı. Ve bugün, bir disleksi teşhisini çevreleyen damgalama ve yanlış anlamalar devam ediyor. Sadece disleksinin zorlukları çoğu zaman resmin başka bir bölümünü gölgede bırakır. Araştırmalar onlarca defa disleksinin belirli bilişsel güçlerle de bağlantılı bulunduğunu göstermiştir. Bunlar, görsel-uzamsal işleme, anlatı belleği, sorun çözme ve akıl yürütmeyi ihtiva eder. Bu faydalar ve iyi mi çalışmış oldukları hakkında öğrenilecek daha oldukça şey olsa da, bu videoda disleksi hakkında bildiklerimizi ve bu kuvvetli yönler hakkında birçok araştırmanın bulduklarını açıklıyoruz. Bu perspektif, bir tek disleksisi olan kişilerin ortalama yüzde 20'si için değil, hem de disleksik düşünceyi daha iyi güçlendirebilen ve nöroçeşitliliği daha iyi anlayabilen akranlar, meslektaşlar ve eğitimciler için de oldukça mühim olabilir. Bu videoyu ve tüm kütüphaneyi şuradan bulabilirsiniz: YouTube'da vox videoları.
0 notes
Text
Düşünegeldiğim süreçler boyunca ve bu zamana dek cebime koyduğum birikimlerin etkisiyle ve onların ardını derinini görmemi sağlayacak görüyü kazandığımı hissedişimle beraber, halihazırda yaşadığım en hüzünlü ve en karanlık süreçlerden birine sahip olduğumu hissediyorum. Sahip olmak diyorum çünkü onu kavrayıp kazanmam gerektiği kanısındayım. Acı çekiyorum. Fiziksel bir yaraya ya da bir aile bireyini, sevgilini kaybetmek gibi bir acı değil. Birikimim ve görümün bana bahşettiği bir kutsal acı hissediyorum. Önümde koskocaman bir dev duruyor ve ben tüm yavuzluğumla ona doğru koşuyorum. O dev aslında benim. Kendimi aşmak istiyorum. Şu an bu sözleri klavyede yazarken bile kablolara gereksinim duyan basit bir mahluk gibi hissediyorum kendimi. Etrafım bu kablolu cihazlarla dolu ve ben onların beni kızgın zincirler gibi bertaraf etmiş olduğunu düşünmeden edemiyorum. Bu kadar aciz olmak zoruma gidiyor. Bir yanımın bu insanlara muhtaç olduğunu bilmek de öyle.Farkındalık sahibi oldukça aslında ne kadar aciz ve basit olduğumu görmek beni deli ediyor. Mastürbasyon yaparak rahatlamak, bir kadının elini tutmayı bu denli istemek, annemden şefkat dolu sözler beklemek, birilerinin aklına geldiğimi bildirecek saçmasapan bir mesaj bildirisini telefondan bekliyor olmak ve daha niceleri. Benim gibiler, düzeltiyorum, bizim gibilerin var olduğunu biliyorum. Fakat gerçekten var mıyız? Bizler ayrı ayrı toplumdan soyutlanmış ve kendi Hira mağaralarına çekilmiş, sessiz sedasız ufuk çizgisinin görünmesini bekleyen en çetin gecenin ardından doğmaya çalışanlar olarak bizler sahiden de var mıyız? Toplumaşkın insanlarız biz. Ve bu aşkınlıkla diğer insanlardan farkımızı keşfettik. Onlar yaşadıklarını sansalar da aslında çoktan ölmüşler. Ölümün salt biyolojik ve beyin ölümü olacağı düşüncesine sahip olmanın ötesine gidememekle bile çoktan öldüklerini tayin edebildik. Bundan da öte, bu sözde varlıklar bizlerin yalnızlıklarını görünce hem merak hem de bilinmeyene duyulan korkudan ötürü ahmakça bize saldırmaya başladılar. Bir müddet evvel bu davranış biçimleri onlara dair bir umut tohumu tutmama sebep olmuştu. Çünkü, onların farkında olarak bu eylemi yerine getirdiklerini sandığım için belki de onlar da bizim gibi zihinlerine sahip ve hakimdirler diye düşünmüştüm. Tıpkı şu anki aymazlık hallerine kendi bilinçleriyle gelmek istediklerini, yani bilinçsizlik halini kendi bilinçleriyle seçtikleri düşüncesi, kanısındaydım. Hal böyle bile olsa (ki bence değil) sırf bilinçli varlıklar olarak bu bilinçsizlik kararını almaları bir suçtur. Üstüne bizler gibi (onların deyişleriyle, mazlum, meczup, piç, yetim, orospu) insanların üstüne bir köpeğin kızgın salyalarını fışkırtması misali saldırılarına maruz kalmamız çağlardan beri devam etmekteydi. Ve bu asla bitmeyecek. Fakat yazının başına dönecek olursak biz zaten toplumaşkın varlıklarız bizler bunu dert edecek bireyler değiliz. Onların çoktan öldüğünü biliyor ve mezartaşları olmadan nasıl gezinebildiklerine hayretle bakıp sessizce kendi dünyalarımıza dönüyoruz. Kendimizde şunu görüyoruz: ben bir ölü değilim (çünkü onlara hiç mi hiç benzemiyorum) ve eğer onlar ölüyse ben bir diri olmalıyım. Fakat ben kendimi bir diri olarak da hissedemiyorum. Sanki toplumaşkın bir evrenöte yüzeydeyiz de bu yepyeni, aşkın yüzeyi keşfetmeye çalışırken çok altımızda kalan sözde toplum artık bize bir hücre kadar ufak geliyor. Bu yolculuğun çok çetin olduğunu biliyoruz. Günümüz evreninde toplum kümesinde biz üstün varlıklar olabiliriz ancak şu var ki biz artık o kümede değiliz. Her birinize tek tek sesleniyorum. Bir yerlerde beni duyduğunuzu biliyorum. Toplumaşkınlar olarak biz. Evrenin anahtarı avuçlarımızda o anahtarın ismi de zihin. Sırada kapıları tek tek denemek kaldı. Öyle ya, bizim gibi insanlar dene-ve-yanıl yöntemini kullanır her zaman. Çünkü biz, şu anda çektiğimiz acı da dahil olmak üzere tüm acılarımızdan kadim dersler çıkarmasını her zaman bildik. “Acı çekiyorsan, sevin. Her daim sevinçli isen, sen bir ölüsün.” derim ben. Muziplik tamamlandı...
0 notes
Text
New Post has been published on AOrhan BLOG
New Post has been published on https://www.aorhan.com/cep-telefonu-guvenli-kullanimi-icin-ipuclari-36335.html
Cep Telefonu Güvenli Kullanımı İçin İpuçları
Cep telefonunu tuvalete bile götürdüğümüz şu günlerde verdiği zararları görmezden gelmek yanlış olur. Bu yazıda sizlere cep telefonunu nasıl güvenli şekilde kullanırsınız konusuna bir kaç ipucuyla açıklayacağız. İlk önce bahsedilmesi gereken cep telefonlarının çalışma esasına dayalı olarak vücudumuza zarar verdiği. Özellikle hassas olan kalp, beyin ve üreme organından uzak tutulması şart. Gelin şimdi basit bir kaç ipucu verelim.
Kulaklık kullanın.
Cep telefonunu özellikle çalışırken kulağımıza götürdüğümüz zaman zararlı sinyallere maruz kalıyoruz. Beynimiz etkileniyor. Bunu engellemek için kablolu kulaklık, bluetooth kulaklık hiç biri yoksa sesi açıp uzaktan konuşmanız tavsiye ediliyor.
Mümkünse mesaj atın
Konuşmak yerine mesaj atabilirsiniz. Bu sayede konuşurken telefonun almak zorunda olduğu sinyallere maruz kalmazsınız.
Zayıf sinyal bağlantılarından kaçının
Telefonunuz çekmiyor ya da az çekiyorsa bu şekilde telefonu kullanmamaya çalışın. Zira telefonunuz baz istasyonuna bağlanmaya çalışırken daha fazla güç harcar ve radrasyon yayar. Sinyal zayıfsa telefonunuzu kullanmamaya çalışın.
Telefon çalarken kendinizden uzak tutun
Bir arama yapıyorsunuz. Karşıdaki telefon çalıyor. Kulağınızda açılmasını beklemeyin. Açılınca kulağınıza götürün. Telefon bağlantıyı kurana kadar daha çok radrasyon yayar. Zaten yukarıdaki maddelerde kulaklık kullanın önerisini sunmuştuk. Kulaklık zaten bu problemlerin çoğunu çözüyor.
Günümüzün sorunu araç kullanırken telefonla ilgilenmek, yapmayın!
Trafikteki çoğu kaza bu nedenle meydana geliyor. Araç kullanırken telefon kullanmayın. Bluetooth kulaklık araç kullanırken telefonla konuşmak için güvenli bir yöntem. Mümkünse arama yaparken sesli komut kullanın. Araç kitleri de araç içinde telefon kullanmak zorunda kalanlar için iyi bir alternatif.
0 notes
Photo
Cep telefonu beyin kanseri yapıyor mu? Sağlık Bakanlığı Kanserle Savaş Daire Başkanı Prof. Dr. Murat Tuncer, cep telefonunda sohbet etmenin sağlık açısından risk taşıdığını belirterek, mümkünse kablolu kulaklık kullanılması gerektiğini söyledi.
0 notes
Text
Güçlü Beyin
Güçlü Beyin Fraser Smith Platform Yayınları
Gece yarısından sabah altıya kadar kablolu televizyonu her hangi bir saatte açın ve vücudun daha iyi işlev görmesini sağlayacak teşvik edici pek çok egzersiz sistemleri programları göreceksiniz. Pek çok topluluğun içinde dolaştığınızda en azından birkaç tane fitnes, yoga sanatları merkezlerine rastlamanız mümkündür. Bu çok iyidir, çünkü vücut hareket ve egzersiz ister. Ama biz yaşlandıkça, vücutlarımızın kullanılmak, gerdirilmek ve güçlendirilmek ihtiyacı duyan bir başka kısmı bulunmaktadır; beyinlerimiz, hatıralarımızı ve düşüncelerimizi barındıran ve vücutlarımızı kontrol eden kısım. Biz çoğunlukla beyinlerimizin işlev ve güvenilirliğini garantiymiş gibi kabul ederiz veya onun yaşlanınca kolayca takatten düşmemesini bekleriz. Bu bir hatadır, çünkü bilişsel beceriler (düşünme ve beyin işlevi) başlığı altında değerlendirilen deneyim ve şekillenme bilimi beynin çalışmaya net bir şekilde cevap verdiğini ortaya koymuştur. Beyni eğitmek onun işlevlerinde değişikliklere neden olmaktadır.
Zihni kaynaklarımız söz konusu olduğunda “kullan veya kaybet” sözü gerçektir, ama burada daha ileri seviyeli bir ayrıntı bulunmaktadır. Bizler yaşlandıkça, yıllarca önce kazanmış olduğumuz davranış ve becerileri sadece tekrarlıyor olma tuzağından kaçınmalıyız. Genç olmak için, genç davranmalıyız – yeni beceriler kazanmalı ve uygulamalıyız, yeni anlayış geliştirmeli ve yeni deneyimler yaşamalıyız. Yenilik gerçek anlamda beyni uyandırır ve en verimli çalışma için ihtiyaç duyduğu verileri sağlar.
Gerçi bilgisayar-temelli beyin eğitimi harika bir kaynak olmasına rağmen, bu kitap daha bütünlükçü bir yaklaşım kullanmaktadır. Sanıyorum bu size bazı yaşayabileceğiniz, çalışabileceğiniz, yiyebileceğiniz, oynayabileceğiniz ve yaşamınız boyunca sevebileceğiniz çok faydalı bazı yeteneklerinizi “nasıl kazanacağınızı” öğreteceğini umuyorum.
devamı burada => https://goo.gl/zKKWoD
0 notes
Text
Teknolojik ve psikolojik açıdan yoğun saldırı altında
İnsanoğlunun kitleler üzerinde güç sahibi olma isteği var olduğundan beri insan davranışları üzerine çalışmalar yapan kişiler tarafından büyük kalabalıklar küçük, elit bir grubun isteklerine boyun eğsin diye kitlelerin zihinlerini kontrol altına almaya dönük çalışmalar yapılagelmiştir. Zihin kontrolünün fiziki ve bilimsel bir boyut kazanmasıyla, bugün tehlikeli bir aşamaya girmiş bulunmaktayız. Çünkü teknokratik diktatörlüklerin kullanımına hazır ve bütün dünyayı etkileyecek araçların farkına varmazsak, bu tehlikeli aşama daimi bir durum olma riskini taşıyor. Modern çağda yapılan zihin kontrolünün hem teknolojik hem de psikolojik bir boyutu bulunduğunu söyleyen Uzman Klinik Psikolog ve Hipnoz Uzmanı Mehmet Başkak, günümüzde yaygın olarak kullanılan 10 zihin kontrolü tekniğini açıkladı. EĞİTİM: Uzun zamana yayılan fakat kalıcı etkiye sahip olmazsa olmaz bir yöntemdir. Bu nedenle liderler, diktatörler, rejimler eğitim sistemleriyle oynar ve körpe zihinleri kendilerine bağlayan ve yıllar süren bir eğitime mecbur ederler. Eğitim, kitlesel hipnoz için kullanılan en belirgin ve açık yöntem olmanın yanında aynı zamanda en sinsi yöntemdir. Gücü elinde tutma ve kitlelere tek başına bir ömür hükmetme niyetinde olan her yöneticinin en büyük hayali zaten doğal olarak zihinleri etkiye açık çocukları eğitmektir. Bu nedenle, tarih boyunca eğitim dikta rejimlerin kullandığı en önemli zihin kontrolü araçlarından biri olmuştur. Ülkemizde sürekli değişen, sürekli vazgeçilen eğitim uygulamaları gençliğin zihinsel gelişimini olumsuz etkilemiş ve etkilenen nesillerde ciddi bir değer kaybı yaşanmasına neden olmuştur. Ülkemizin bağımsızlığı ve menfaatleri için eğitim istikrarlı bir yapıya oturtulmalıdır. REKLAM VE PROPAGANDA: 1930'lardan beri ABD kitlelerin zihnini kendi amaçları doğrultusunda etkilemek ve yönlendirmek üzere ciddi yatırımlar ve çalışmalar yapmaktadır. Sigmund Freud'un bilinçdışı bağlamında, insan davranışlarına özgü keşiflerini kitle hipnozu bilgisine dönüştüren yeğeni Edward Bernays kitle hipnozunun kurumsal başlatıcısı olup ABD'nin bir devlet politikası olarak "propaganda yahut halkla ilişkiler" adı altında kitle hipnozuyla zihin kontrolünü sistematize etmesinin de öncülerindendir. Modern propagandanın öncüsü olarak anılan, kitle psikolojisi ve ikna yöntemlerini kurumlar ve siyasal organizasyonların ihtiyaçlarını karşılamak için kullanmış halkla ilişkiler uzmanı Edward Bernays, bir istek ve arzuyu ihtiyaca çevirmek amacıyla kişinin benliğiyle ilgili algısını hedef almak için tasarlanmış tüketim kültürünün mucidi olarak kabul edilir. Burada öncelikli amaç bazı ürünleri insanların ihtiyacı haline getirmekti, mesela sigara gibi. Ama Bernays 1928 yılında yayımlanan "Propaganda" isimli kitabında, "propaganda hükümetin görünmeyen yürütme organıdır" demişti. Bu çok açık bir şekilde modern polis devletlerinde ve sözde terörle mücadele kapsamında giderek artan vatandaşların birbirlerini ispiyonlaması vakalarında görülebilir. Medyanın artan gücüyle birlikte hükümetler, medyayı bir propaganda/ zihinleri kontrol etme aracı olarak kullanmaya başladılar. Medya kitle hipnozuyla zihinleri manipüle etmenin en önemli sistemidir bugün. Şimdi görsel medya, yazılı medya, sosyal medyada, sinema sektörü ve kablolu TV kanallarının hepsi aynı anda farklı kaynaklardan geldiği için gerçeğin sesi olduğu düşünülen bütüncül bir mesajı izleyiciye aktarmak için sorunsuz bir şekilde çalışıyorlar. Hipnoz bilimi açısından ifade edecek olursak 'mesaj'dan anlaşılması gereken 'telkin'dir. Birisi o ana 'mesajı' okumaya alıştığında, o mesajın aslında her yerde olduğunun farkına varacak ve ciddi bir olasılıkla ister istemez belirli bir süre içerisinde bu, kabule dönüşebilecektir. Burada subliminal mesajlardan bahsetmiyoruz bile. ÖNGÖRÜCÜ PROGRAMLAMA: Görsel ya da basılı yayınlarla çok önceden insanları belirli olaylara hazırlama projelerinden bahsediyorum. 11 Eylül saldırılarının, çok daha önceleri İkiz Kuleler'in infilakını gösteren görsellerin sinemada, afişlerde, çizgi filmlerde tesadüfen(!) yer alması gibi... Birçok kişi hala öngörücü programlamanın gerçekte olmadığını iddia etmektedir. Öngörücü planlamanın kökleri aslında, o koca ekranın toplumun nereye gittiğine dair insana iyi bir fikir verdiği ağırlıklı olarak elitist olan Hollywood'a dayanıyor. Sadece ihtimal dışı ya da bilim kurgu olduğunu düşündüğünüz kitaplar ve filmlere şöyle bir dönüp bakın ve sonra da bugünkü topluma bir bakın. Küresel elit güçler, üçüncü dünya ülkeleri için planladıkları sömürü planlarının aşamalarını önceden romanlarla, filmlerle parça parça belirli bir düzende yayarak kitlelerin bilinçaltına ön telkinler gönderebiliyor. Bu sebeple yayınların, filmlerin bu bakış açısıyla da iyi taranması ve okunması gerekiyor. Devlete ilgili birimleri oluşturmaları anlamında çok iş düşüyor. SPOR, SİYASET VE DİN: Bazıları dinin hatta siyasetin bir zihin kontrol yöntemi olarak sporla yan yana zikredilmesinden rahatsız olabilirler. Bu üç alan, algı yönetimi için altın madeni gibidir. Kitle hipnozu ile kalabalıklar üzerinde uygulanan algı yönetimi için yüzlerce insan görevlendirebilir, milyarlarca dolar yatırım yapabilir. Bu üç alanda da ana tema aynıdır: böl ve fethet. Kullanılan teknikler oldukça basittir: İnsanlardaki hayatta kalmak için doğal olarak var olan karşısındakiyle işbirliği yapma eğilimine ket vurmak ve onlara üstün gelme ve kazanmaya dayalı takımlar ya da gruplar oluşturmalarını öğretmek. Spor her zaman için insanlardaki kabilesel eğilimleri önemsiz bir olay içinde toplayan temel bir dikkat dağıtma aracı oldu. Öyle ki, modern Amerika'da spor taraftarlığı öyle gülünç boyutlara ulaştı ki mesela insanlar şehirlerini terk eden ünlü bir sporcuyla ilgili protesto düzenleyebiliyorlar ama buna karşılık mesela özgürlük gibi insani konular önemsiz görülüp kulak arkası edilebiliyor. Siyaset kolay kontrol altına alınabilen muhalefet ve tamamen sağ-sol paradigmasından oluşan bir şey, dinse neredeyse tarihteki bütün savaşların perde arkasındaki ortaya çıkış sebebi. Ülkemiz üzerine yürütülen psikolojik savaş operasyonlarında küresel güçler, ideolojik ayrımları, mezhep çatışmalarını, çok defa kullanmışlar ve kullanmaya da devam etmektedirler. Bir psikolojik savaş yöntemi olarak yıllara yayılan algı yönetimiyle, saydıklarımıza ek olarak cemaatlerin manipüle edilmesi de eklenmiştir. Cemaatlerin, bir süredir batılı güçlerin ülkemiz üzerinde yürüttüğü kitle hipnozunun nesnesi durumuna getirildiği artık açıkça bilinmektedir. Bu tehdit hala devam etmekte ve cemaatler mevcut durumlarıyla küresel algı yönetiminin oyuncağı haline getirilmeye çalışılmakta ve toplumda bu yolla yarılma, güvensizlik, korku kültürü, düşmanlık ve ihanet tohumları ekilmeye çalışılmaktadır. YİCEKLER, SU VE HAVA: Yiyeceklerdeki katkı maddeleri, toksinler ve gıdalardaki diğer sağlığa zararlı maddeler beynin kimyasını öyle bir değiştiriyor ki, kişide hissizlik ve çevresinde olup bitenlere karşı ilgisizlik başlıyor. İçme suyundaki floridin IQ'yu düşürdüğü bilimsel olarak kanıtlandı. Aspartam ve Mono Sodyum Glutamat (MSG)'taki beyin hücreleri ölene kadar onları uyaran ekstoksinler... Bu sağlığa zararlı maddeleri içeren fast food türü gıdalara insanların erişimi artık kolaylaştığı için, bu gıdalar aktif bir yaşam tarzı sürmek için herhangi bir motivasyonu olmayan ve dikkat eksikliği yaşayan bir toplum meydana getirdi. UYUŞTURUCULAR, İLAÇLAR: İllegal uyuşturucular zaten beyni kör ediyor, bunlar bir tarafa; nerdeyse her insanın biraz farklı bir huyu için ilaç içirecekler. Küresel güç odağı elitlerin hizmetindeki ilaç sektörü insanların beynine boca edercesine kullanılmak üzere beyin kimyasalları üretip duruyor. Bunlar bağımlılık yapan herhangi bir madde olabilir, zihin kontrolcülerinin görevi sizin bir şeye bağımlı olmanızı sağlamaktır. Modern zihin kontrol yöntemlerinin önemli bir kolu da psikiyatri üzerinden çalışıyor. Batıdan sorgulanmadan ithal edilen psikiyatri yaklaşımları tüm insanları, potansiyellerine göre değil, hastalıklarına göre tanımlamayı ve doğru-yanlış hastalıklarla etiketlemeyi hedefler. Tıp alanındaki, ilaç sektörü tiranlığının güç kazanmasıyla şimdi bu durum öyle aşırı boyutlara vardı ki, neredeyse herkesin bir çeşit rahatsızlığı var, ve nerdeyse herkese verilecek bir ilaç var, özellikle de herhangi bir otoriteyi sorgulayan kişilerin. Ülkemizde de ilaç kullanımı maalesef alınan tedbirlere rağmen kontrolsüz. Antidepresanlar reçetesiz satın alınabiliyor... Beyin kimyasıyla oynamak ve gereksiz ilaç kullanımına mahkum etmek, bu yönüyle küresel güç odaklarına hizmet eden kar amaçlı ilaç sektörünün yürüttüğü bir yasal uyuşturucu faaliyeti denilse yerdir. Kitlesel zihin kontrolüne hizmet eder, tepkisiz, uyuşturulmuş ve kimyasala bağımlı kalabalıklar... ASKERİ DÜZEN: Askeriyenin zihin kontrolünün test alanı olarak uzun bir geçmişi var. Belki de askerler zihni en kolay şekle girebilen ve etkiye açık olan kişiler çünkü bu kişiler belli bir hiyerarşi ve kontrol içinde hareket ediyorlar ve kendilerine bir görev verildiğinde onu hiç sorgulamadan, tam bir itaat duygusu içinde yerine getirmeleri gerekiyor. Otorite altındaki her kişi emre koşulsuz itaat eder. Yani sorgulamadan direkt kabul eder, tam bir hipnoz halidir aslında bu. 15 Temmuz darbe girişiminde hiçbir şeyden haberi olmayan erlerin televizyonlardaki görüntülerini hatırlayın: Karşılarında halkı gördükleri halde hala kendini tatbikatta sananlar, sırf üstü emir verdiği için kendi halkına ateş açanlar, komutanın emrine uyduğunu sanarken ihanetin içine düşenler... Askeri ortamlar sorgulamadan itaatin en keskin yaşandığı ortamlardır. Bu anlamda askeri düzen bir nevi kurumsal zihin kontrolü, kurumsal hipnoz sistemiyle çalışır. Bu yüzden askeriye gibi, güvenlikle ilgili hiyerarşik yapılar çok hassas. ve Devletin bu yapıları ciddi bir stratejiyle oluşturması ve kontrol mekanizmalarını çok çevik hale getirmesi olmazsa olmaz bir durumdur. ELEKTROMANYETİK SPEKTRUM: Tv izleyen, bilgisayar karşısında oturan, elinde cep telefonu olan herkes elektromanyetik şiddete ve işgale maruz kalıyor. Hepimiz günlük hayatta işimize yarayan modern cihazların kullanımı nedeniyle elektromanyetik dalgalar tarafından kuşatılmış durumdayız ve bu dalgaların da direkt olarak beyin fonksiyonları üzerinde bir etkisi olduğu bilimsel araştırmalarca kanıtlanmış durumda. Saatlerce elektronik cihazlardan yayılan elektromanyetik dalgalara maruz kalanların zihinsel işleyişi hayatın akışı içinden çıkıp sanal bir zemine oturuyor, küntleşen zombi beyinlere dönüşüyor uzunca süreler elektronik şiddete maruz kalanlar. Günlük hayattaki bu durumun dışında; neler olabileceğinin dolaylı bir işareti olarak, bir araştırmacı, beyne bağladığı kablolarla beynin elektromanyetik alanını değiştirerek beyinde bazı görüntülerin canlanmasını sağlayabiliyor. İçinde yaşadığımız modern dünyada zihne sirayet eden birçok yönteme ek olarak, cihazlar üzerinden zihin-değiştirici dalgalarla da kuşatılmış durumdayız. Mesela baz istasyonları gelecekte insanların zihinlerine direkt etki etmek amacıyla da kullanılabilir. TELEVİZYON VE BİLGİSAYAR: Uzaktan kumandayla erişebildiğiniz TV'de programlanan her şeyin belli bir mühendislik hesabı içinde hazırlanmış olması bile yeterince kötü. Televizyon tam bir hipnoz kutusudur ve kitleleri programlarıyla, reklamlarıyla bir tüketim nesnesine ve evcil sürülere dönüştürür. Kitle hipnozunun en önemli araçlarındandır. TV öyle bir şey ki sizi gerçek manada uyutuyor ve böylelikle psiko-sosyal bir silah haline geliyor. Evet televizyon psiko-sosyal bir silahtır ve programları oluşturanlara hizmet eder. Bilgisayarların video oyunları ve sosyal ağlar yoluyla insan beynini sürekli bilgi bombardımanına tutması kişilerde bir nevi dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğuna sebep oluyor. Video oyunları üzerine yapılan bir araştırma uzun saatler bu oyunları oynamanın beyne giden kan akışını azalttığı ve duygusal kontrolü zor hale getirdiğini gösteriyor. Dahası, gerçek hayattaki savaşa benzeyen oyunlar ya da polislik oyunları kişinin gerçeklikle bağının kopmasına sebep oluyor. NANOBOTLAR: Bilim kurgu filmlerindeki nanobotlar yolda. Beyne direkt müdahaleyi amaçlayan bu sistemler, zaten noro-mühendislik adı altında pazarlanıyor. Bu yolla direkt beyin kontrolü biraz karmaşık ve henüz kanıtlanmamış olsa da bu bir kere başarıldığında, mesela mutsuz bir insanı bir düğmeye basarak anında mutlu etmek mümkün olacak. Nanobotlar bu süreci beyindeki molekülleri tek tek sararak otomatik bir düzleme taşıyorlar. Daha da kötüsü, bu minik akıllı robotlar kendi kendilerini kopyalayabiliyor. İnsan sormadan edemiyor bu cin bir kez lambadan çıktığında tekrar oraya nasıl konabilecek? Nanobotların muhtemel kullanıma girme tarihi, 2020'nin ilk yılları olarak öngörülüyor.
Mehmet Başkak / Uzman Klinik Psikolog ve Hipnoz Uzmanı TÜRKİYE TEKNOLOJİK VE PSİKOLOJİK AÇIDAN YOĞUN SALDIRI ALTINDA "Dünyada insan davranışlarını kontrol ve tahmin edebilmek için çok yoğun çabalar harcanıyor. Psiko-sosyal bilimsel birikimlerin ve teknolojik imkanların kötüye kullanımıyla "algı yönetimi, halkla ilişkiler" adı altında kitle hipnozu ve bu yolla zihin kontrolü yapılıyor. Ülkemiz bu açıdan ciddi bir tehdit altında. Türkiye hem teknolojik hem de psikolojik açıdan yoğun bir saldırıya maruz kalıyor. Bu çabaların amacı sosyal bilimcilerin ve diktatör elitlerin kitleleri kontrol edebilmelerini sağlama, özgür düşünebilen ve tamamen uyanık bir insanlığın elitler için sebep olabileceği birtakım sorunları bertaraf etmek. Ancak onların bizi uyutma girişimlerine karşı uyanık kalarak, kendi özgür irademizi koruma adına bir şansımız olabilir. Bu ise fertlerin gücünü aşan bir durumdur. Hele karşı konulması daha zor olan zihin kontrolü yöntemleri, askeriye ve endüstrinin geliştirdiği ve ilerletmeye çalıştığı fiziksel ihlal içeren yöntemlerdir. Psikolojik savaş saldırıları ile huzuru bozmaya çalışılanlara karşı, Cumhuriyetimiz'in geleceğini teminat altına almak için, devletin acilen bu konuda milli güvenlik politikaları oluşturması gerekiyor."
0 notes
Text
Teknolojik ve psikolojik açıdan yoğun saldırı altında
İnsanoğlunun kitleler üzerinde güç sahibi olma isteği var olduğundan beri insan davranışları üzerine çalışmalar yapan kişiler tarafından büyük kalabalıklar küçük, elit bir grubun isteklerine boyun eğsin diye kitlelerin zihinlerini kontrol altına almaya dönük çalışmalar yapılagelmiştir. Zihin kontrolünün fiziki ve bilimsel bir boyut kazanmasıyla, bugün tehlikeli bir aşamaya girmiş bulunmaktayız. Çünkü teknokratik diktatörlüklerin kullanımına hazır ve bütün dünyayı etkileyecek araçların farkına varmazsak, bu tehlikeli aşama daimi bir durum olma riskini taşıyor. Modern çağda yapılan zihin kontrolünün hem teknolojik hem de psikolojik bir boyutu bulunduğunu söyleyen Uzman Klinik Psikolog ve Hipnoz Uzmanı Mehmet Başkak, günümüzde yaygın olarak kullanılan 10 zihin kontrolü tekniğini açıkladı. EĞİTİM: Uzun zamana yayılan fakat kalıcı etkiye sahip olmazsa olmaz bir yöntemdir. Bu nedenle liderler, diktatörler, rejimler eğitim sistemleriyle oynar ve körpe zihinleri kendilerine bağlayan ve yıllar süren bir eğitime mecbur ederler. Eğitim, kitlesel hipnoz için kullanılan en belirgin ve açık yöntem olmanın yanında aynı zamanda en sinsi yöntemdir. Gücü elinde tutma ve kitlelere tek başına bir ömür hükmetme niyetinde olan her yöneticinin en büyük hayali zaten doğal olarak zihinleri etkiye açık çocukları eğitmektir. Bu nedenle, tarih boyunca eğitim dikta rejimlerin kullandığı en önemli zihin kontrolü araçlarından biri olmuştur. Ülkemizde sürekli değişen, sürekli vazgeçilen eğitim uygulamaları gençliğin zihinsel gelişimini olumsuz etkilemiş ve etkilenen nesillerde ciddi bir değer kaybı yaşanmasına neden olmuştur. Ülkemizin bağımsızlığı ve menfaatleri için eğitim istikrarlı bir yapıya oturtulmalıdır. REKLAM VE PROPAGANDA: 1930'lardan beri ABD kitlelerin zihnini kendi amaçları doğrultusunda etkilemek ve yönlendirmek üzere ciddi yatırımlar ve çalışmalar yapmaktadır. Sigmund Freud'un bilinçdışı bağlamında, insan davranışlarına özgü keşiflerini kitle hipnozu bilgisine dönüştüren yeğeni Edward Bernays kitle hipnozunun kurumsal başlatıcısı olup ABD'nin bir devlet politikası olarak "propaganda yahut halkla ilişkiler" adı altında kitle hipnozuyla zihin kontrolünü sistematize etmesinin de öncülerindendir. Modern propagandanın öncüsü olarak anılan, kitle psikolojisi ve ikna yöntemlerini kurumlar ve siyasal organizasyonların ihtiyaçlarını karşılamak için kullanmış halkla ilişkiler uzmanı Edward Bernays, bir istek ve arzuyu ihtiyaca çevirmek amacıyla kişinin benliğiyle ilgili algısını hedef almak için tasarlanmış tüketim kültürünün mucidi olarak kabul edilir. Burada öncelikli amaç bazı ürünleri insanların ihtiyacı haline getirmekti, mesela sigara gibi. Ama Bernays 1928 yılında yayımlanan "Propaganda" isimli kitabında, "propaganda hükümetin görünmeyen yürütme organıdır" demişti. Bu çok açık bir şekilde modern polis devletlerinde ve sözde terörle mücadele kapsamında giderek artan vatandaşların birbirlerini ispiyonlaması vakalarında görülebilir. Medyanın artan gücüyle birlikte hükümetler, medyayı bir propaganda/ zihinleri kontrol etme aracı olarak kullanmaya başladılar. Medya kitle hipnozuyla zihinleri manipüle etmenin en önemli sistemidir bugün. Şimdi görsel medya, yazılı medya, sosyal medyada, sinema sektörü ve kablolu TV kanallarının hepsi aynı anda farklı kaynaklardan geldiği için gerçeğin sesi olduğu düşünülen bütüncül bir mesajı izleyiciye aktarmak için sorunsuz bir şekilde çalışıyorlar. Hipnoz bilimi açısından ifade edecek olursak 'mesaj'dan anlaşılması gereken 'telkin'dir. Birisi o ana 'mesajı' okumaya alıştığında, o mesajın aslında her yerde olduğunun farkına varacak ve ciddi bir olasılıkla ister istemez belirli bir süre içerisinde bu, kabule dönüşebilecektir. Burada subliminal mesajlardan bahsetmiyoruz bile. ÖNGÖRÜCÜ PROGRAMLAMA: Görsel ya da basılı yayınlarla çok önceden insanları belirli olaylara hazırlama projelerinden bahsediyorum. 11 Eylül saldırılarının, çok daha önceleri İkiz Kuleler'in infilakını gösteren görsellerin sinemada, afişlerde, çizgi filmlerde tesadüfen(!) yer alması gibi... Birçok kişi hala öngörücü programlamanın gerçekte olmadığını iddia etmektedir. Öngörücü planlamanın kökleri aslında, o koca ekranın toplumun nereye gittiğine dair insana iyi bir fikir verdiği ağırlıklı olarak elitist olan Hollywood'a dayanıyor. Sadece ihtimal dışı ya da bilim kurgu olduğunu düşündüğünüz kitaplar ve filmlere şöyle bir dönüp bakın ve sonra da bugünkü topluma bir bakın. Küresel elit güçler, üçüncü dünya ülkeleri için planladıkları sömürü planlarının aşamalarını önceden romanlarla, filmlerle parça parça belirli bir düzende yayarak kitlelerin bilinçaltına ön telkinler gönderebiliyor. Bu sebeple yayınların, filmlerin bu bakış açısıyla da iyi taranması ve okunması gerekiyor. Devlete ilgili birimleri oluşturmaları anlamında çok iş düşüyor. SPOR, SİYASET VE DİN: Bazıları dinin hatta siyasetin bir zihin kontrol yöntemi olarak sporla yan yana zikredilmesinden rahatsız olabilirler. Bu üç alan, algı yönetimi için altın madeni gibidir. Kitle hipnozu ile kalabalıklar üzerinde uygulanan algı yönetimi için yüzlerce insan görevlendirebilir, milyarlarca dolar yatırım yapabilir. Bu üç alanda da ana tema aynıdır: böl ve fethet. Kullanılan teknikler oldukça basittir: İnsanlardaki hayatta kalmak için doğal olarak var olan karşısındakiyle işbirliği yapma eğilimine ket vurmak ve onlara üstün gelme ve kazanmaya dayalı takımlar ya da gruplar oluşturmalarını öğretmek. Spor her zaman için insanlardaki kabilesel eğilimleri önemsiz bir olay içinde toplayan temel bir dikkat dağıtma aracı oldu. Öyle ki, modern Amerika'da spor taraftarlığı öyle gülünç boyutlara ulaştı ki mesela insanlar şehirlerini terk eden ünlü bir sporcuyla ilgili protesto düzenleyebiliyorlar ama buna karşılık mesela özgürlük gibi insani konular önemsiz görülüp kulak arkası edilebiliyor. Siyaset kolay kontrol altına alınabilen muhalefet ve tamamen sağ-sol paradigmasından oluşan bir şey, dinse neredeyse tarihteki bütün savaşların perde arkasındaki ortaya çıkış sebebi. Ülkemiz üzerine yürütülen psikolojik savaş operasyonlarında küresel güçler, ideolojik ayrımları, mezhep çatışmalarını, çok defa kullanmışlar ve kullanmaya da devam etmektedirler. Bir psikolojik savaş yöntemi olarak yıllara yayılan algı yönetimiyle, saydıklarımıza ek olarak cemaatlerin manipüle edilmesi de eklenmiştir. Cemaatlerin, bir süredir batılı güçlerin ülkemiz üzerinde yürüttüğü kitle hipnozunun nesnesi durumuna getirildiği artık açıkça bilinmektedir. Bu tehdit hala devam etmekte ve cemaatler mevcut durumlarıyla küresel algı yönetiminin oyuncağı haline getirilmeye çalışılmakta ve toplumda bu yolla yarılma, güvensizlik, korku kültürü, düşmanlık ve ihanet tohumları ekilmeye çalışılmaktadır. YİCEKLER, SU VE HAVA: Yiyeceklerdeki katkı maddeleri, toksinler ve gıdalardaki diğer sağlığa zararlı maddeler beynin kimyasını öyle bir değiştiriyor ki, kişide hissizlik ve çevresinde olup bitenlere karşı ilgisizlik başlıyor. İçme suyundaki floridin IQ'yu düşürdüğü bilimsel olarak kanıtlandı. Aspartam ve Mono Sodyum Glutamat (MSG)'taki beyin hücreleri ölene kadar onları uyaran ekstoksinler... Bu sağlığa zararlı maddeleri içeren fast food türü gıdalara insanların erişimi artık kolaylaştığı için, bu gıdalar aktif bir yaşam tarzı sürmek için herhangi bir motivasyonu olmayan ve dikkat eksikliği yaşayan bir toplum meydana getirdi. UYUŞTURUCULAR, İLAÇLAR: İllegal uyuşturucular zaten beyni kör ediyor, bunlar bir tarafa; nerdeyse her insanın biraz farklı bir huyu için ilaç içirecekler. Küresel güç odağı elitlerin hizmetindeki ilaç sektörü insanların beynine boca edercesine kullanılmak üzere beyin kimyasalları üretip duruyor. Bunlar bağımlılık yapan herhangi bir madde olabilir, zihin kontrolcülerinin görevi sizin bir şeye bağımlı olmanızı sağlamaktır. Modern zihin kontrol yöntemlerinin önemli bir kolu da psikiyatri üzerinden çalışıyor. Batıdan sorgulanmadan ithal edilen psikiyatri yaklaşımları tüm insanları, potansiyellerine göre değil, hastalıklarına göre tanımlamayı ve doğru-yanlış hastalıklarla etiketlemeyi hedefler. Tıp alanındaki, ilaç sektörü tiranlığının güç kazanmasıyla şimdi bu durum öyle aşırı boyutlara vardı ki, neredeyse herkesin bir çeşit rahatsızlığı var, ve nerdeyse herkese verilecek bir ilaç var, özellikle de herhangi bir otoriteyi sorgulayan kişilerin. Ülkemizde de ilaç kullanımı maalesef alınan tedbirlere rağmen kontrolsüz. Antidepresanlar reçetesiz satın alınabiliyor... Beyin kimyasıyla oynamak ve gereksiz ilaç kullanımına mahkum etmek, bu yönüyle küresel güç odaklarına hizmet eden kar amaçlı ilaç sektörünün yürüttüğü bir yasal uyuşturucu faaliyeti denilse yerdir. Kitlesel zihin kontrolüne hizmet eder, tepkisiz, uyuşturulmuş ve kimyasala bağımlı kalabalıklar... ASKERİ DÜZEN: Askeriyenin zihin kontrolünün test alanı olarak uzun bir geçmişi var. Belki de askerler zihni en kolay şekle girebilen ve etkiye açık olan kişiler çünkü bu kişiler belli bir hiyerarşi ve kontrol içinde hareket ediyorlar ve kendilerine bir görev verildiğinde onu hiç sorgulamadan, tam bir itaat duygusu içinde yerine getirmeleri gerekiyor. Otorite altındaki her kişi emre koşulsuz itaat eder. Yani sorgulamadan direkt kabul eder, tam bir hipnoz halidir aslında bu. 15 Temmuz darbe girişiminde hiçbir şeyden haberi olmayan erlerin televizyonlardaki görüntülerini hatırlayın: Karşılarında halkı gördükleri halde hala kendini tatbikatta sananlar, sırf üstü emir verdiği için kendi halkına ateş açanlar, komutanın emrine uyduğunu sanarken ihanetin içine düşenler... Askeri ortamlar sorgulamadan itaatin en keskin yaşandığı ortamlardır. Bu anlamda askeri düzen bir nevi kurumsal zihin kontrolü, kurumsal hipnoz sistemiyle çalışır. Bu yüzden askeriye gibi, güvenlikle ilgili hiyerarşik yapılar çok hassas. ve Devletin bu yapıları ciddi bir stratejiyle oluşturması ve kontrol mekanizmalarını çok çevik hale getirmesi olmazsa olmaz bir durumdur. ELEKTROMANYETİK SPEKTRUM: Tv izleyen, bilgisayar karşısında oturan, elinde cep telefonu olan herkes elektromanyetik şiddete ve işgale maruz kalıyor. Hepimiz günlük hayatta işimize yarayan modern cihazların kullanımı nedeniyle elektromanyetik dalgalar tarafından kuşatılmış durumdayız ve bu dalgaların da direkt olarak beyin fonksiyonları üzerinde bir etkisi olduğu bilimsel araştırmalarca kanıtlanmış durumda. Saatlerce elektronik cihazlardan yayılan elektromanyetik dalgalara maruz kalanların zihinsel işleyişi hayatın akışı içinden çıkıp sanal bir zemine oturuyor, küntleşen zombi beyinlere dönüşüyor uzunca süreler elektronik şiddete maruz kalanlar. Günlük hayattaki bu durumun dışında; neler olabileceğinin dolaylı bir işareti olarak, bir araştırmacı, beyne bağladığı kablolarla beynin elektromanyetik alanını değiştirerek beyinde bazı görüntülerin canlanmasını sağlayabiliyor. İçinde yaşadığımız modern dünyada zihne sirayet eden birçok yönteme ek olarak, cihazlar üzerinden zihin-değiştirici dalgalarla da kuşatılmış durumdayız. Mesela baz istasyonları gelecekte insanların zihinlerine direkt etki etmek amacıyla da kullanılabilir. TELEVİZYON VE BİLGİSAYAR: Uzaktan kumandayla erişebildiğiniz TV'de programlanan her şeyin belli bir mühendislik hesabı içinde hazırlanmış olması bile yeterince kötü. Televizyon tam bir hipnoz kutusudur ve kitleleri programlarıyla, reklamlarıyla bir tüketim nesnesine ve evcil sürülere dönüştürür. Kitle hipnozunun en önemli araçlarındandır. TV öyle bir şey ki sizi gerçek manada uyutuyor ve böylelikle psiko-sosyal bir silah haline geliyor. Evet televizyon psiko-sosyal bir silahtır ve programları oluşturanlara hizmet eder. Bilgisayarların video oyunları ve sosyal ağlar yoluyla insan beynini sürekli bilgi bombardımanına tutması kişilerde bir nevi dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğuna sebep oluyor. Video oyunları üzerine yapılan bir araştırma uzun saatler bu oyunları oynamanın beyne giden kan akışını azalttığı ve duygusal kontrolü zor hale getirdiğini gösteriyor. Dahası, gerçek hayattaki savaşa benzeyen oyunlar ya da polislik oyunları kişinin gerçeklikle bağının kopmasına sebep oluyor. NANOBOTLAR: Bilim kurgu filmlerindeki nanobotlar yolda. Beyne direkt müdahaleyi amaçlayan bu sistemler, zaten noro-mühendislik adı altında pazarlanıyor. Bu yolla direkt beyin kontrolü biraz karmaşık ve henüz kanıtlanmamış olsa da bu bir kere başarıldığında, mesela mutsuz bir insanı bir düğmeye basarak anında mutlu etmek mümkün olacak. Nanobotlar bu süreci beyindeki molekülleri tek tek sararak otomatik bir düzleme taşıyorlar. Daha da kötüsü, bu minik akıllı robotlar kendi kendilerini kopyalayabiliyor. İnsan sormadan edemiyor bu cin bir kez lambadan çıktığında tekrar oraya nasıl konabilecek? Nanobotların muhtemel kullanıma girme tarihi, 2020'nin ilk yılları olarak öngörülüyor.
Mehmet Başkak / Uzman Klinik Psikolog ve Hipnoz Uzmanı TÜRKİYE TEKNOLOJİK VE PSİKOLOJİK AÇIDAN YOĞUN SALDIRI ALTINDA "Dünyada insan davranışlarını kontrol ve tahmin edebilmek için çok yoğun çabalar harcanıyor. Psiko-sosyal bilimsel birikimlerin ve teknolojik imkanların kötüye kullanımıyla "algı yönetimi, halkla ilişkiler" adı altında kitle hipnozu ve bu yolla zihin kontrolü yapılıyor. Ülkemiz bu açıdan ciddi bir tehdit altında. Türkiye hem teknolojik hem de psikolojik açıdan yoğun bir saldırıya maruz kalıyor. Bu çabaların amacı sosyal bilimcilerin ve diktatör elitlerin kitleleri kontrol edebilmelerini sağlama, özgür düşünebilen ve tamamen uyanık bir insanlığın elitler için sebep olabileceği birtakım sorunları bertaraf etmek. Ancak onların bizi uyutma girişimlerine karşı uyanık kalarak, kendi özgür irademizi koruma adına bir şansımız olabilir. Bu ise fertlerin gücünü aşan bir durumdur. Hele karşı konulması daha zor olan zihin kontrolü yöntemleri, askeriye ve endüstrinin geliştirdiği ve ilerletmeye çalıştığı fiziksel ihlal içeren yöntemlerdir. Psikolojik savaş saldırıları ile huzuru bozmaya çalışılanlara karşı, Cumhuriyetimiz'in geleceğini teminat altına almak için, devletin acilen bu konuda milli güvenlik politikaları oluşturması gerekiyor."
0 notes