#kısırdöngü
Explore tagged Tumblr posts
Text
Sabah 6 da kalk, hazırlan, 7 de işe başla. Çalış, çalış, çalış. Saat 16ya kadar çalış eve git, ye iç yat dinlen sonra tekrar uyu. Sonra tekrar kalk sonra tekrar uyu….. bu kısır döngüden tahmini ne zaman çıkarız? Ara sıra tatil, ara sıra değişiklik olsun diye arkadaşlar ile buluşmalar ama hiç birşeyin değiştiği yok.
Yine yorgunluk, yine uykusuzluk, yine huzursuzluk yine mutsuzluk.
Birşeyler eksik gibi ama ne?
1 note
·
View note
Text
OKUMAYA DEĞER BULDUM...
Eşimle kötü bir dönemden geçiyorduk. 1 haftadır birbirimizin gözüne bakmadan kısa konuşmalarla geçirdik günlerimizi. Gün geçtikçe ilgiye ihtiyacım arttı, gelse bir sarılsa hemen karşılık verecektim ama görünüşte dik duruyordum, hiç taviz vermeden davranıyordum.
Bir haftanın sonunda enerjim iyice düştü. Hayattan soğudum. Gittim koltuğa uzandım. Eşim işten geldiğinde gözlerimi kapatıp uyur gibi yaptım. Eşim içeri girdi, yanıma geldi, biraz başımda bekledi, hiçbir şey söylemeden yatak odasına gitti yattı. Saatlerce orada öylece bekledim. Gelmedi.
O gün koltukta uyuya kaldım. Ertesi gün eşimin yanına gittim 'Ben artık dayanamıyorum, ayrılmak istiyorum' dedim. Amacım ayrılmak değildi, eşimin bir şey yapmasını teşvik etmekti. Eşim beklediğim gibi bir cevap vermedi 'Sen bilirsin, zorla tutamam seni' dedi. Elim kolum kesildi sanki. Çaresizlikten ağladım.
Sonunda bir aile dostumuzun araya girmesi ile yeniden konuşmaya başladık. Dün eşimle konuşurken 'Biliyor musun ben küs olsam da hep senin gelmeni bekledim' dedim. Eşim de bana 'Ben de öyle, bir gelsen sarılsan seni çok özlemiştim' dedi. Çok şaşırdım 'Yaaa' dedim 'Evet' dedi.
Eşime 'O gün koltukta yatarken uyumuyordum, sabaha kadar bekledim, belki gelir ilgilenirsin diye' dedim.Eşim 'Ben de içeride seni bekledim, belki aç yattığımı düşünür, belki konuşmaya bir fırsat bulursun, 'yemek yer misin ?' diye sorarsın diye bekledim' dedi. Çok şaşırdım 'Gerçekten beni mi bekledin?' dedim 'Evet, hem de sabaha kadar' dedi.
Eşime, 'O gün senden ayrılmak istiyorum dediğimde, gerçek değildi’ dedim. Eşim şaşırdı 'Ben de ayrılmazdım ki zaten senden!' dedi. 'Peki neden sen bilirsin dedin o zaman' dedim. 'Korktum, ne diyeceğimi şaşırdım' dedi. Şaşırdım eşimin bu haline. Yumuşadım, sarıldım, o da bana sarıldı.
Eşimle uzun uzun konuştuk. Yıllardır bu kısırdöngü içinde birbirimize acı çektiğimizi anladık. O gün bir karar aldık; Artık 'Duygularımızı davranışlarımızla değil, sözel iletişim ile dile getirmeye çalışıyoruz.' Sizin deyiminizle eşimle 15 yılın sonunda 'konuşmayı öğreniyoruz."
UZMAN PEDAGOG
Adem Güneş.
17:20🌸
18 Ağustos 2024
35 notes
·
View notes
Text
HAYATIMDA TEKRAR EDEN OLUMSUZ DÖNGÜLERDEN KURTULUYORUM
Bazen bir olumsuz döngüye takılırsın. İnsanlar değişir. Mekanlar değişir. Yine aynı sorunlar tekrarlanır. Bu kısırdöngü hangi konuda ise bundan kurtulman için sana bir yazı vereceğim. Bunu 21 gün boyunca her gün 3 kere sabah güne başlamadan ve akşam uykuya geçmeden oku.
Döngüler ve tekrar eden olumsuzluklar hayatından yavaşça silinecek. Tüm sürece güven ve kalbini ferah tut.
Yorumlara "Olumsuz döngülerden kurtuluyorum ve özgürüm" yazarak süreci başlat.
Bu günden başlayarak hayatımda tekrar eden olumsuz döngülerden kurtulmak adına ilk adımı atıyorum. Bu döngülerden kurtulmayı seçiyorum.
Bilinçaltımda yer alan ve hayatımı zorlaştıran olumsuz inançlarımdan arınıyorum. Hayatımda yeni ve temiz sayfalar açıyorum. Kendimi özgür ve her şeyi başaracak güçte hissediyorum.
Hayatım sakinlikle akan bir nehir gibi ilerliyor. Tüm sürece güvenim tam ve olanın beni ruhsal olarak büyüteceğini biliyorum. Hayatımın akışına kendimi sevgiyle bırakıyorum.
#kısırdöngülerdenkurtulmak #olumsuzdöngülerdenkurtulmak #yenilenmek #akışabırakmak #hayatagüvenmek #olumlama #meditasyon #mistikyol #mistikyolyoutube #kişiselgelişim #ruhsalgelişim #didemçiloğlu #cemçiloğlu
#mistikyol#kişisel gelişim#mistikyolyoutube#çekim yasası#meditasyon#olumlama#youtube#farkındalık#düşünce gücü#ruhsal gelişim#didem çiloğlu#cem çiloğlu
2 notes
·
View notes
Text
"neresinden tutsan elinde kalırdı bazı şeyler. öngörülebilen tüm seçenekler aynı sonucun farklı tezahürlerine dönüşür, içine sıkışılan kısırdöngü her yeni gün farklı bir uzvunu kaybettirirdi insana. uzuvlar yeniden oluşur ama istek ve arzu aynı ritimle devam etmezdi yolcusunun yanında."
18 notes
·
View notes
Text
Neden ölüme bu kadar takmış durumdasın sence? • Ben olsam ‘takmak’ kelimesini kullanmazdım. - Sen ne derdin? • Takmak fiilinin yargılayıcı bir özelliği var, değil mi? Sanırım ‘kararlı’ kelimesi daha iyi betimliyor durumu. Periyodik tabloda, alttaki elementlerin en sevdiğim özelliği ne biliyor musun? Bazıları sadece saniyeden de daha kısa, anlık olarak var oluyorlar, bazıları ise hiçbir zaman gözlemlenmemiş, ama yine de buradalar diğerleri gibi. Demek istediğimi anlıyor musun? Madem anladın, o halde söyle bana, elementlerden biri olacak olsan, tablodan herhangi biri, hangisi olurdun? - Rutherfordyuma ne dersin, olabilir miyim? • Belki, belki de yanlış düşünüyoruzdur. Bence sen o en alttaki elementler gibi değilsin, belki sen daha çok iyot ya da uranyum gibisin. - Nedenmiş o? • Onlar sonsuza kadar duruyorlar çünkü. Senin istediğin de bu. Ama benim böyle bir isteğim yok. Çoğu zaman neden başımın döndüğünü anlıyorum. Düz bir çizgi değil, bir kısırdöngü bu: Dünya kendi etrafında dönüyor, bu sırada diğer güneş sistemiyle birlikte güneşin etrafında da dönüyor, yani kısaca her şey anlamsız bir yığın halinde hareket ediyor, daha en başından binmemiş olmam gereken bir atlıkarınca bu ve her turu bana fazla geliyor. Eğer çok uzun yaşarsam, korkarım öleceğim. Demek istediğim, ölümden korkar hale geleceğim. Yeterince güçlüyken, şimdi ayrılmak istiyorum bu hayattan. Ya bir işe girersem, evlenirsem, çocuk sahibi olursam? Yaşlandığımda yaşamak istediğim halde yaşayamayacak olursam? Ben hayatımın, hala yaşamak isterken bitmesini istemiyorum. - Ne istiyorsan yapabilirsin elbette. Ama sırf bir şeyi yapabiliyor olmak, onu yapman gerektiği anlamına gelmez. Senin yaptığın işte böyle bir şey. Kendine zarar veremiyorsun, bu yüzden de çevrendeki herkese zarar veriyorsun. • Sen bu cümleyi söylerken birkaç kişi öldü ve şimdi birkaç kişi daha. Ölmeye devam ediyorlar ve biz de bir gün bunun bir parçası olacağız, belki saniyeler sonra, belki dakikalar ama mutlaka bu yığına ekleneceğiz. Biliyorum bunun üstüne çok düşünüyorum, birçok insandan daha fazla ama kimse bunun hakkında konuşmak istemiyor. Kendimi yok etme isteğim ve bunu başarmaktaki yetersizliğim, sorunum bu benim.
2 notes
·
View notes
Text
TANRI NE İSTER ? BÖLÜM 1 Evreni yaratmış bir gücün, değersiz insanlara sonsuz bir gelecek sunmak için insanlardan neden bir beklentisi olsun? üstelik sonsuz evren için sadece bir ''hiç'' kadar olan''dünya'' içindeki ''İnsan'' düşünüldüğünde...Tanrı ne ister? Tanrı iyilik mi ister yoksa iyi olma seçeneğini seçmemizi mi? Kötülüğü seçen bir insan, kendisine iyilik dayatılmış bir insandan daha üstün de olabilir mi? Yoksa ne olursa olsun iyilik mi? Peki iyilik nedir? Kime göre, neye göre iyilik? Bu dünyaya sırf Tanrı’yla bağlantı kurmaya mı getirildik? İyiliğin sebebini kimse aramıyor. Peki öyleyse niye tersi merak ediliyor ki? Neden sürekli iyiliğin kaynağı değil de kötülüğün kaynağı konuşuluyor, soruluyor? Thomas Aquinas, Ortaçağ felsefesinin en önemli düşünürlerinden biridir. Aristoteles felsefesi ile Hıristiyan teolojisini uyum içinde kaynaştırmaya çalışır. Thomas Aquinas, Summa Theologiae adlı kitabında Tanrı’nın akılla kanıtlanabileceğini öne sürer. Thomas Aquinas’ın 13. yüzyılda ortaya koyduğu Tanrı’nın varlığına yönelik beş kanıt, esasen herhangi bir şeyin kanıtı olmaktan çok uzaktır. İlk üç maddesi zaten aynı şeyin farklı söyleniş biçimleridir. Her üçünde de bir sorunun cevabı yeni bir soruyu doğuruyor ve bu bir kısırdöngü gibi sürekli devam eder gider. Bu kanıtlardan ilki; Hareketsiz Hareket Ettirici olarak geçer. Buna göre hiçbir şey ilk hareket ettirici olmadan harekete başlayamaz ve bizim için bu ilk hareket ettirici Tanrı’dır. Bu kanıt da bizi tek çıkışın Tanrı olduğu bir kısırdöngüye sokar. İkinci kanıt; Sebepsiz Sebep olarak geçer. Buna göre de her şeyin bir sebebi vardır ve bizim için ilk sebep Tanrı’dır. Bu kanıt da bizi her sonucun bir sebebi olacağı bir kısırdöngüye sokar. Üçüncü kanıt; Evrensel İspat olarak geçer. Buna göre maddesel nesnelerin var olmadığı zaman diliminin ardından onları var eden maddesel olmayan varlık Tanrı’dır. Dördüncü kanıt; Dereceden İspat olarak geçer. Buna göre dünyadaki şeylerin farklılıklarını ortaya koyan özelliklerinin birbirlerine göre dereceleri vardır ve ihtiyaç duyulan kusursuzluk standardını belirleyen mükemmel varlık Tanrı’dır. Son kanıt Teolojik İspat ya da Tasarıdan İspat olarak geçer. Dünyada yaratılmış her şey biri tarafından tasarlanmıştır ve bu biri de Tanrı’dır. Thomas Aquinas’ın kanıtları, yeryüzünün gözlemlenmesine dayanan kanıtlardır. Thomas Aquinas, Tanrı’nın birliğinin akıl yoluyla kanıtlanmasının mümkün olduğundan hareketle tamamen felsefî bir temellendirmeye girişir. Bunları söylerken amacı, Tanrı’nın tek ve mükemmel varlık olduğunun ispatlamasıdır. Tanrının adını bilip söylemek ile tanrıyı tanımak farklı şeylerdir..Mesela tanrı, İnsansı duygulara sahip olmamalı, ahlak, kızgınlık, sevin., üzüntü ve hatta merhamet..NEDEN?-> Şimdi aklımızı işletip düşünce yapımızı çalıştıralım, farz edin ki birine çok sinirlendiniz hatta onu öldürecek kadar ama yapmadınız size engel olan şey sizi kısıtlar şimdi bu kısıtlılık halini tanrı için düşünelim devam edecek
6 notes
·
View notes
Text
Yeni Makale
Hikayemiz belli, akıbetimiz de... Yeni yazım yayında... Keyifli okumalar...
Kendinden kaçış / Murat Tali
Mutsuzluk ve mutluluk aynı anda aynı yerde. Mutsuzluğun kaynağını görmezden gelmek için mutluluk alanı yaratacak bir yere geçiyoruz. Bunun büyük resimde bir faydası yok. Kısır döngüde içsel boşluk ve mutsuzluk devam edip duruyor.
#ruhsohbetçisi #ikiliilişkiler #travma #kişiselgelişim #farkındalık #içacılarıntoplamı #kısırdöngü
0 notes
Text
"- Neden ölüme bu kadar takmış durumdasın sence?
• Ben olsam ‘takmak’ kelimesini kullanmazdım.
- Sen ne derdin?
• Takmak fiilinin yargılayıcı bir özelliği var, değil mi? Sanırım ‘kararlı’ kelimesi daha iyi betimliyor durumu. Periyodik tabloda, alttaki elementlerin en sevdiğim özelliği ne biliyor musun?
Bazıları sadece saniyeden de daha kısa, anlık olarak var oluyorlar,
bazıları ise hiçbir zaman gözlemlenmemiş, ama yine de buradalar diğerleri gibi.
Demek istediğimi anlıyor musun?
Madem anladın, o halde söyle bana, elementlerden biri olacak olsan, tablodan herhangi biri, hangisi olurdun?
- Rutherfordyuma ne dersin, olabilir miyim?
• Belki, belki de yanlış düşünüyoruzdur.
Bence sen o en alttaki elementler gibi değilsin, belki sen daha çok iyot ya da uranyum gibisin.
- Nedenmiş o?
• Onlar sonsuza kadar duruyorlar çünkü. Senin istediğin de bu. Ama benim böyle bir isteğim yok.
Çoğu zaman neden başımın döndüğünü anlıyorum.
Düz bir çizgi değil, bir kısırdöngü bu: Dünya kendi etrafında dönüyor, bu sırada diğer güneş sistemiyle birlikte güneşin etrafında da dönüyor, yani kısaca her şey anlamsız bir yığın halinde hareket ediyor, daha en başından binmemiş olmam gereken bir atlıkarınca bu ve her turu bana fazla geliyor.
Eğer çok uzun yaşarsam, korkarım öleceğim. Demek istediğim, ölümden korkar hale geleceğim. Yeterince güçlüyken, şimdi ayrılmak istiyorum bu hayattan.
Ya bir işe girersem, evlenirsem, çocuk sahibi olursam? Yaşlandığımda yaşamak istediğim halde yaşayamayacak olursam? Ben hayatımın, hala yaşamak isterken bitmesini istemiyorum.
- Ne istiyorsan yapabilirsin elbette. Ama sırf bir şeyi yapabiliyor olmak, onu yapman gerektiği anlamına gelmez. Senin yaptığın işte böyle bir şey. Kendine zarar veremiyorsun, bu yüzden de çevrendeki herkese zarar veriyorsun.
• Sen bu cümleyi söylerken birkaç kişi öldü ve şimdi birkaç kişi daha. Ölmeye devam ediyorlar ve biz de bir gün bunun bir parçası olacağız, belki saniyeler sonra, belki dakikalar ama mutlaka bu yığına ekleneceğiz. Biliyorum bunun üstüne çok düşünüyorum, birçok insandan daha fazla ama kimse bunun hakkında konuşmak istemiyor. Kendimi yok etme isteğim ve bunu başarmaktaki yetersizliğim, sorunum bu benim."
0 notes
Text
Tutuklanmayı göze alıp gine sizleri rahatsız etmeye geldim Sultanın sayfasından geliyor size daha önce 4 olmuştu gine Sultan var🌻Vatandaş olarak üzgünüm ülkem çıkar uğruna gine kadavra masasına yatırılmak isteniyor diyorlar ki Amedspor kendi sahasında bize karşı apo görüntüsü yansıttı o zaman futbocu ve seyirciyi yönetim maçtan çekip sahayı terk etseydi Türk seyircisinin kalbinde taht kurardınız lig düştünüz ceza almışsınız umursamadan korkmadan rest çekseydiniz önce Taksim patlatıldı pkk dendi iş daeş özgür suriye ordusuna uzanınca unutuldu Meral hanım masadan çekildi halk durumu çakınca eski Kürt-Türk kavgası diriltilmek isteniyor bu aynı zamanda pkk - pyd-ypg ve cıa'ye yarar apo görüntüsüne kızamayız değilmi ki örgüt içinde işlevi kalmamış adam halâ Kürt halkının sözcüsü gösterilip osman öcalana seçim mektupu okutuluyor Selahattin Demirtaşa"Edirnedeki İmralıdakine hesap verecek"tehditi yapılıyor o halde o siyasi muhataptır Kürt halkının kahramanı yapılmak istenmektedir benim anladığım budur👈Bu anlayışla pkk konusunda hep bu kısırdöngü yaşanır ama Hdp'nin bir çabası var deprem bölgesi çalışmaları "Halkımız-Ülkemiz"tabirlerini kullanmaya başladılar bilemem cıa-pkk taktiği mi yoksa örgüt içindeki bazı gruplar Türkiye ile anlaşmanın daha yararlı olduğunu mu gördüler ama zaten yüksek olan oy potansiyelleri vardı daha da arttı bu tür girişimler bu oyları baltalamaya yönelik sanki?Ölüler diriltilemez eski defterleri açmak ülkeye halka yarar getirmez bu arada Akşener halk adına konuşamaz o Chp'yi bölmeyi kafasına koymuş bu şartlarda İmamoğlu da Yavaş da fazla oy alamazlar Millet ittifakı seçim kazansın istemiyor başka açıklaması yok ben siyasi değilim çok şükür ama halkın midesi geniş değil sus masaya dönme zaten yakındır istifa ettirileceksin onu düşün sen biz başımızın çaresine bakarız öyle ya da böyle😤😠😈Türkiye -Türk halkı üzerinde her kim bu oyunları oynuyorsa vazgeçsin dünya değişti cıa pis işlerinden Rus kara parasından pay alacaksınız diye biz zorluk çekmek zorunda değiliz kendinize bağladığınız rantçı siyasiler de beslediğiniz gazeteci-tv'ciler de umurumuzda değil bu devran sürmez Rusya Ukrayna barışır Rus kara parası gider kalırsınız!
instagram
0 notes
Text
Ben: kitap okurum
Ailem:çok kitap okuyosun ders yap
Ben: ders yaparım
Ailem:yeter bu kadar çalıştığın annene yardım et
Ben:anneme yardım ederim
Ailem:evde hiçbir şey yapmıyorsun
Ben:evde hiçbir şey yapmam
Ailem: ...
1 note
·
View note
Photo
🔜🔛🔚🔜🔛🔚🔜🔛🔚 Hiç kalkmadan ölü gibi yatasım var. Konuşasım da pek yok içim dar. Bir çay demlesem düzelir miyim acaba? Sen de gel istersen, 'kısır döngü' yaptım koyarım sofraya. Gerçi sen 'temcit pilavı' seversin, Yanına da 'kızılcık şerbeti' yapayım içersin. Karşılıklı oturur ruhsuzca sohbet ederiz, Belki geleceğe sünger çekip geçmişe küfrederiz. Anlaşamamanın dayanılmaz ağırlığıyla gözlerimizi kaparız, Boş boş dünyaya bakıp yaşıyor takliti yaparız. 🔜🔛🔚🔜🔛🔚🔜🔛🔚 #iklimdora #edebiyat #kooplog #nergaltürkiye #anlamak #anlaşmak #iletişim #hayatagülümse #hayat #bookstagramturkey #huzur #şiirhayattır #psikoloji #evlilik #ilişkiler ler #temcitpilavı #kısırdöngü #kızılcıkşerbeti #çayvariçersen #ölügibi #yaşamak #şiirlerim #tartışma #depresyondayım 🔜🔛🔚🔜🔛🔚🔜🔛🔚 https://www.instagram.com/p/CY12QcDN747/?utm_medium=tumblr
#iklimdora#edebiyat#kooplog#nergaltürkiye#anlamak#anlaşmak#iletişim#hayatagülümse#hayat#bookstagramturkey#huzur#şiirhayattır#psikoloji#evlilik#ilişkiler#temcitpilavı#kısırdöngü#kızılcıkşerbeti#çayvariçersen#ölügibi#yaşamak#şiirlerim#tartışma#depresyondayım
0 notes
Text
Bazen çok gevezelik yaptığımın farkındayım
Bu yüzden konuşmaktan çok yazmak gelir içimden
Her sabah bahçede gördüğüm ateşböceklerini anlatmak istiyorum sizlere
Yeşermeye başlayan asma dallarının büyüsünü…
Apartman kapısından girmeden önce dallarını çekiştirip kopardığım yeni dünyaları…
Başka yerlerde henüz çıkmamışken karşı komşunun bahçesindeki büyüyen erikleri.
Yapraklarından önce çiçeğe duran Morsalkımları.
Leylakların kokusunu arkadaşlarına götürmek için birkaç çiçek dalını koparıp yola koyulan kadınları…
Şakayıkların narin yapraklarını…
Normal bir yerde bunlardan bahsedince ruhum bir bulutun üstünde rahatlıkla yolculuk edebilir.
Ama ben her okuduğum haberle yüzümü buruşturduğumda yavaşça kendimi kapattığımı fark ettim.
Aç bir çocuğun haberini izlerken yediğim yemekten utanıp boğazıma dizilen lokmaların acısını hissederim.
Karda kışta okula hırkasız kabansız giden çocuklarla birlikte üşürüm.
Hayatı biraz uzunca adımlamış olanların, henüz adımlarının sayısı onlardan daha az diye yadırgadıkları genç hayatlara haksızlık yapıldığını düşünürüm…
Geçmişe özlem duyarak yaşamak isteyenleri de her zaman yadırgarım.
Özge can cinayetinden ne kadar üzüntü duymuşsam benimle aynı gök kubbeyi paylaşan herkesin aynı acıyı duyduğuna inanırım.
Malatya katliamında dilim dilim keserek işkence yaparak öldürülenleri düşündüğümde Allah ‘ın yarattığı canı sadece Allah alabileceğine inanan herkesin rahatsızlık duyacağına inanırım.
Darbelerle lekelenmiş ülkemin tarihinin yeni darbelerle yazılmasından herkesin rahatsızlık duyacağına.
Üniversitelerin evrensel bilgiye erişmek için bir bahçe olduğuna inanırım.
Evrensel bilgiye ulaşan herkesin evrenin anlaşılmasına bir damlacık bilgi eklediği için mutlu olacağına.
Ergenekon soruşturmasının sağlıklı yapılmasını isterim ve sonucunun ülkemden gurur duymama neden olacak, bir şekilde hukukun evrensel ilkelerine bağlı bir soruşturma yürütüleceğine yürekten inanarak sonucu gönül rahatlığıyla beklemek isterim.
bahar,cemal süreya,çiçek,ergenekon,memleket Kendini tanımlamak için hiçbir çaba harcamadan sadece doğuştan getirdiği özellikleri övünmek için kullanmamak gerektiğine inanırım.
Kısacası benzeşmenin kısırdöngü olduğuna zenginliğin benzeşmemekten geldiğine inanırım.
Aynı türküyü dinleyen, aynı mekânda eğlenen, aynı tarzda giyinen kısacası birbirinin aynısı olanların yoksul olduğuna inanırım.
Ve ben işini en iyi yapanın en vatansever olduğuna inanırım.
Eğer musluk tamircisiysen ve yaptığın işi severek ve hakkıyla yapıyorsan ülkeni en çok senin sevdiğine inanırım.
İşte o zaman ruhum huzur bulur ve ben Ateşböceklerinin eşini çağırmak için yakıp söndürdüğü ışığın peşine düşer, mevsimin ilk eriğini dalından koparmanın dünyanın en büyük mutluluğu olduğuna, sabah işe giderken delirmişçesine açan portakal çiçeklerinin kokusunu daha iyi duymak için, daha da yakınında yürümenin enfes bir his olduğuna inanırım.
Morsalkımları gülümseyerek selamlar ve işyerimin merdivenlerinden tırmanırken dışarıda bıraktığım hayatı ertesi sabah yeniden adımlayacağım için mutlulukla güne başlamanın keyfiyle günaydın derim.
128 notes
·
View notes
Text
KISIRDÖNGÜDEN KURTULMA İÇİN ADIM ADIM YAPILACAKLAR: #mistikyol
DÜN YAYINLADIĞIMIZ GÖRSEL İÇİN ÇÖZÜM ÖNERİSİ
1- Yaşamında tekrarlanan ve seni üzen konunun ANA TEMASINI tespit et.
Örneğin farklı insanlarla ilişkiye girdin ve hepsinde aldatıldın. Ana tema "ALDATILMAK"tır.
2- Yaşadığın durumun ardındaki kök inancı tespit etmen lazım. ALDATILMA durumunun ardındaki kök inanç "HAYATA GÜVENSİZLİK, AİLEDEN DESTEK GÖREMEME, BABA İLE SORUNLAR"dır.
3- Bu aşamada kök inancını temizlemeye çalış. Bunun için en etkili yöntemler "KENDİNİ VE İLGİLİ KİŞİLERİ (BABAYI) AFFETME, BAĞ KESME, OLUMLAMA VE MEDİTASYONLA" bilinçaltını yeniden programlamaktır.
4- Bu arada sürekli OKUYARAK VE ARAŞTIRARAK kendini ruhsal anlamda geliştir ve güçlendir. Hayata farklı ve pozitif bir bakış açısı edinmene yardım edecek tüm kaynakların YAKIN TAKİPÇİSİ OL.
İllüstrasyon: https://www.instagram.com/pau.zamro/
#mistik#mistik yol#mistikyol#kısırdöngü#kısırdöngülerden kurtulmak#bilinçaltı programlama#kök inançlar#kök inançları temizleme#kişisel gelişim
3 notes
·
View notes
Text
Yarasız çocukluk yoktur.
"Bunları düşündükçe çok soru dönüyor kafamda! İnsan bir çocuğu incitebilecek kadar kötüleşmeyi nasıl becerebilir? İnsan diğerinin canını yakarken nasıl gülebilir? İnsan bir hayvana nasıl zarar verebilir? İnsan nasıl bu kadar kötüleşebilir? Biliyorum ben de sütten çıkmış ak kaşık değilim. Zaten her hatam bir suçluluk kuyusu açtı içimde. Çıkmaya çalışıyorum. Ama vicdanımı da kaybetmedim be hocam. Kaybetmedim değil mi? İnsan vicdanını nasıl kaybedebilir?"
" Vicdanı körelen her insan bir zamanlar çocuktu Umut. Umutları paramparça edilmiş ve o parçalarla hiç barışamamış insanlar yaşıyor bu dünyada. Canı yanan can yakıyor. İncinen incitiyor. Kirlenen kirletiyor. İnsanın karanlık yanında bir kısırdöngü varlığını sürdürüyor. Öyle olunca da o insanlar vicdanlarının yerini bulamıyor."
4 notes
·
View notes
Photo
"bir sabah üniversiteye geldiğimde kapıdaki görevliler birinin benimle görüşmek istediğini söylediler. mütevazı ve saygılı halinin beni uzaktan etkilediğini hatırlıyorum. ne istediğini sordum, ilk iki kitabımı okumuş olduğunu, benden bir dileği olduğunu iletebilmek için istanbul'dan kalkıp geldiğini söyledi. odama davet ettim oturmayıp isteğini ayakta dile getirdi. 'sizden bir ricam var lütfen bizler için de yazın' ardından veda etti, bende o an fark edemediğim bir iz bırakıp giderek."
psikiyatr engin geçtan, yaklaşık 40 yıl önce kaleme aldığı bu kitap insanı tanıma sürecinde çok önemli kazanımlar elde ettiriyor.
"insan, varolduğu günden bu yana sürekli olarak içinde yaşadığı dünyayı ve evreni tanımaya ve anlamaya çalışmış, ancak bu çabası içinde en az tanıyabildiği varlık yine kendisi olmuştur."
‘‘davranışlarımızın gerisindeki dinamik mekanizmalar..’‘
‘‘..insan çevresini algılarken seçicidir, yalnızca seçtiklerini görür, diğerleri algı alanının dışında kalır.’‘
‘‘samimiyetsizlik uygarlıkla gelişmiştir.’‘
‘‘bir insanın kendine güvenmesi çocukluk yıllarında çevresine duyduğu güvenle başlar.’‘
"kişiliğin bireyleşebilmesi için, insanın kendisine ilişkin gerçekleri olabildiğince bilinçlendirebilmesi gerekir. ne var ki, birçok insan kendini tanımak için çaba göstermeksizin yaşamına anlam katabilmeyi umar ve beklediklerini bulabilmek için bir mucizenin gerçekleşmesini bekler. oysa insan, gerçeklerini tanıyabildiği oranda kendisiyle uzlaşır ve çevresine karşı da daha hoşgörülü olur. bunu başaramayan biri ise hoşlanmadığı ve kabul etmediği bilinçdışı benliğini diğer insanlara yansıtır, onları eleştirir ve kınar. bunu yaparken, aslında, tanımadığı gerçek benliğini seyretmekte olduğunun farkında değildir."
‘‘sevecen tutumlar karşılığında sevgi alabilme umudu..’‘
‘‘bir insanın kendisinde var olan düşmanca eğilimleri başkalarına mal etmesi biçiminde yaşanan bu duyguya alınganlık denir.’‘
‘‘eğer bir insan, abartılmış bazı davranışlar gösteriyorsa gerçekte o davranışların tam karşıtı duygular yaşamakta olduğunu da düşünmek gerekir.’‘
...
birey ve toplum, anne-baba ve çocuk, insanlardan korkmak, öfke ve düşmanlık, değersizlik duygusu, kaygı, sorumluluktan kaçış, yalnızlık, ortakyaşam ilişkisi, nevrotik kısırdöngü, yaşam ve ölüm, kendini yaşamak, epilog bölümlerinden oluşuyor.
muhakkak okunması gereken kitaplardan.
kitabın isminin bi sırrı olduğunu varsayarsak, o delphi tapınağındadır belki:
“nosce te ipsum!”/“gnothi seauton!”/”know thyself!”
“kendini bil / kendini tanı!’‘
19 notes
·
View notes
Text
Ne iş yaparsınız? Monoloğum efendim.
Ertan Yavuz
Kaç gecenin uyanık geçen kaçıncı saatine kaç peri kurban ettiğimi henüz hesaplamış değilim. Zira çoğu zaman saatin kaç olduğundan haberim bile olmuyor. Kaldıki peri sayısı, o an ki düşüncelerimin hiç birisi ile bağdaşmayan bir konu.
Peri demişken bak yine aklıma geldi. Ne olacak şu bizim Eko’nun hali? Hani şu dünyanın en meşhur kendi beğenmişlerin en beğenmişi, Narkisos’a sırılsıklam aşık olan? Narkisciğim, tanrıların gazabına uğramadan önce ona nasıl bir aşkla bağlanmış ki, sadece çığlıkları kalmış şu aksi seda da? Acaba neyi cezbetti de kendine bu denli kör oldu Eko? Bak gördün mü durduk yere gecenin bu saati gitti bir ilham perisi daha...
Aklıma gelenleri olduğu gibi söyleyen biri olmadım bu güne kadar ama aklıma geldiyse olduğu gibi düşünmeden de edemedim. Geçenlerde yine böyle aklıma gelen ve başıma gelmeden önce düşünmeye çalıştığım bir gece arkadaşlarımla adının sevenler kıraathanesi odugunu sonradan öğrendiğim bir kenar mahalle kahvesinde oturuyorduk. Her zaman ki lakırdıların edildiği yani Nietzche’nin Zerdüşt’tü, Sokrates’in savunuşu falan laflamaya başladık. Yok efendim Niçe (adını yazması bu kadar zor ama söylemenin kolay olduğu başka bir kişi daha tanımıyorum.) Neden tanrı artık öldü demişmiş, Sokrates idam edilmemek için azıcık ağzını tutamaz mıymış falan. Kah, Platon’un dedikodusunu yapıyor, Sokrates Atina’daki agoradan, Platon onun arkasından konuştu diye, kah Mashlow ’un ihtiyaçlarını kim karşılardı? Peki o acaba kendini tam anlamıyla gerçekleştirebilmiş miydi? Diye fasit daireler (kısırdöngü) içinde Brainstorm kasırgasında boğuşurken, içeriye giren kısa güdük sevimsiz bir adamın (ki sevenler kıraathanesine sevimsiz girilmez.) çakmak gözlerinden alev saçarak müthiş edepsiz ağzından sert ünsüzlerin saçtığı tükürükler eşliğinde okkası kendinden ağır küfürler etmesiyle irkildik. “Onun ben ta yanına koyayım. Geçmişini silkeyim. Pelesengin çocuğu...” gibi didaktik ve edebi içerikli sözlerini duyup, bu kısa ve tıknaz abinin yapmış olduğu teşbihlere hayran kalmamak elde değildi. E, bu kadar hayran kitlesi bulmuşken devam etmemek ayıp sayılırdı. Ve tabi tahmin ettiğiniz üzere daha gerisi de vardı. Hayatın içinde sansür kurulu olmadığı için amcamız avam kamarasında halk tarafından seçilmiş bir vekil edasıyla sözlerini devam etti. “Lokumu yiyesiceler.” Ağzımız bir karış açılmış zihnimiz bizden bağımsız karşımızda ki adamın sanal mı yoksa gerçek mi olduğunu sorguluyordu. (Şaşkınlık anında üst dudağın alt dudakla arasına mesafe koyması beynimizin yeterli oksijeni alabilmesi için hava kanallarını bir müddet açık bırakması içindir.)
Neyse ki, adama doğru seri adımlarla gelenin mekân sahibi olduğunu öğrenmemiz kısa sürdü. “Ne oluyor bilader, az sakin ol. Bak burada bir sürü insanı rahatsız ettin. Hele gel otur şöyle, bi çay vereyim de sakinleş.” demesi kendinden boyca kısa olan Hiddetman’i sakinleştirmişti.
Yanımızdaki boş masaya adamın yaşadığı hadiseyi ve olay anını anlatırken ki coşkuyu en net biçimde izlememize olanak verdiği için sizlerin huzurunda çok teşekkür ediyorum. Locada oturmuş mütevelli heyeti gibi konuya iştirak etmiş ve yargılarımızı çoktan oluşturmuştuk bile...
Demsiz çayından bir yudum alan olması gereken demi kendisi sağlayan Hiddetman biraz olsun sakinleşmiş Müsekkin kıvamını almaya başlamıştı artık. Başladı anlatmaya;
Ulan ne biçim kepazeliktir anlamadım gitti. Adama ana avrat asfaltta koşuyorum banamısın demedi. Hayır namluyu vericem eline o olucak. Bi'görsen kıtıpiyozun önde gideni.(kendinden daha değersiz ve sevimsiz anlaşılan) Bak bilader, dedi benim yüzüme üflediği sigara dumanını bana da ikram edercesine. Ben Laleli’de esnafım, binbir çeşit mal gelir geçer elimden Afyonu kaymağı anlarsın ya deyip göz kırpması kahvedeki diğerlerinin kafasında yerimi birden bire ön sıralara taşıdı. Adama mis gibi mal verdim, arızalı diye geri getirdi. Ulan Angutyus, sen kendine boy abdesti alırken son suyunu dökmeyi bilir misin?
Hepimiz adamın anlattıklarından bir anlam çıkarmaya çalışıyorduk. Ne diyor bu adam yahu, birisi şu adamın ne iş yaptığını ve ne anlattığını söyleyebilir mi acaba? Ama hiçbirimiz bu soruyu soramıyor nefes almadan konuşmanın nereye varacağını merak ediyorduk. Adeta bizleri onu dinlemeye mecbur bırakıyordu. (Bazı insanların içi boş lafları dolu gibi göstererek anlatma becerileri vardır. Hatta bu durumu anlatan bir çalışma da mevcuttur. Dunning- Kruger Etkisi/ yani cahille etme sohbet küstürürsün...)
Düşüncelerimin arasından sıyrılmamı sağlayan o çatal ses tekrar başladı anlatmaya; Yahu bunlar anasından evvel yatağa giren tipler, Hayır yanlışlıkla.. tövbe estağfirullah! Bilader sana soruyorum, diyerek tekrar bana yöneldi. (Allah'ım neden ben başka adam mı yok etrafta.) Suçlanmış ve sorulan soru çalıştığı yerden çıkmamış okul talebesi gibi bakakaldım adama. Gereksiz bir buyur abi cümlesi çıktı ağzımdan. Buyur mu? (Bir monoloğun en can alıcı noktası çok nadir de olsa karşıya atılan pasın alıcı tarafından karşılanıp herhangi bir sözcükle geri iade edilmesidir. Çünkü monoloğun devamını sağlayan bu kısa paslardır.)
Verdiği mangırı geri istiyor iyi mi? Lan fiyonk makarnası, bizim lakabımız "Dülgerler" bizde iş tam yapılır, parası peşin alınır. Keresteden anlarız icabında, iyi de oyarız. (Bu adam sanırım marangoz, baksana odun ve türleri konusunda epey bilgisi var.) Bak kardeş diyerek yanımda ki arkadaşımın omzuna elini atmasıyla derin bir nefes aldım. Artık ne olduğunu bilmediğim konunun tek muhatabı ben değildim. Anlaşılmaz bir dehlizin ortasındaydık ama kimseden çık çıkmıyordu. Bu adam varya bu adam, bana geldi diyerek hepimizi tekrar odak noktasına geri çevirdi. Başladı tekrar anlatmaya; Dedik ya esnafız diye. Abi dedi bana acil lazım hemen getirebilir misin? Paranı hemen veririm. Bizde söz senet hemen aport ettim tak getirdim. Buyur kardeş istediğin gibi kullan. Yanlız ayarını kaçırma, sonra malum başkaları da kullanıyor. Hem ben bunların bakımını yapmasam, yemini suyunu, arpasını otunu vermesem nasıl böyle yeni gibi olur dimi ama... (Tanrım! yalvarırım bu adam ne iş yapıyor? Lütfen bi ipucu ver bari)
Anlaşmamızı yaptık malı verdim. Güle oynaya gitti. Bak dedim Emaneti iyi kullan yoksa karışmam diye de ufak bir tehdit de savurdum arkasından. Tamam abi dedi gözüm gibi bakarım saatinde de geri getiririm. Aa bi baktım on dakka sonra bu geri gelmedi mi? Elinde de benim mal! Kardeş ne iş? Cafer’in bezini mi unuttun? Yok abi ben vazgeçtim, al bu da emanetin paramı geri istiyorum diye. Dinime imanıma çektir git diye bağırdım. Lan oğlum demin konuşmadık mı biz seninle?
Böyle böyle olacak demedik mi? Şey evet ama.. Ne şeyi lan! Ne şeyi? Sen kaçırdın tadımızı tuzumuzu neşemizi. Usulca içtiğimiz çayların parasını ödeyip, adamla bir daha göz göze gelmemek, anlattıklarını bir daha düşünmemek üzere sessizce sevenlerin ortamından ayrılmak zorunda kaldık.
Garip olan neydi biliyor musunuz? Bu adamın ne iş yaptığını hiçbirimiz anlayamadık. Çözümleyebildiğimiz tek bir şey vardı o da bu adam çok iyi bir monolog ustasıydı.
3 notes
·
View notes