Tumgik
#köşeyazıları
elazigsurmanset · 4 months
Text
MALİYET ARTIŞLARI AÇIKLANDI !
Tumblr media
TÜİK: İnşaat maliyetleri yıllık yüzde 70 arttı İnşaat maliyet endeksi martta yıllık yüzde 69.98, aylık yüzde 2.11 arttı. Türkiye İstatistik Kurumu, Mart 2024 dönemine ilişkin İnşaat Maliyet Endeksi verilerini açıkladı. İnşaat maliyet endeksi, 2024 yılı Mart ayında bir önceki aya göre yüzde 2,11 arttı, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 69,98 arttı. Bir önceki aya göre malzeme endeksi yüzde 2,54 arttı, işçilik endeksi yüzde 1,30 arttı. Ayrıca bir önceki yılın aynı ayına göre malzeme endeksi yüzde 55,17 arttı, işçilik endeksi yüzde 108,04 arttı.
Tumblr media
BİNA İNŞAAT MALİYETİ YÜZDE 68 ARTTI Bina inşaatı maliyet endeksi, bir önceki aya göre yüzde 2,14 arttı, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 68,44 arttı. Bir önceki aya göre malzeme endeksi yüzde 2,64 arttı, işçilik endeksi yüzde 1,24 arttı. Ayrıca bir önceki yılın aynı ayına göre malzeme endeksi yüzde 52,77 arttı, işçilik endeksi yüzde 107,45 arttı. BİNA DIŞI YAPILARIN MALİYETİ YÜZDE 75,15 Bina dışı yapılar için inşaat maliyet endeksi, bir önceki aya göre yüzde 2,03 arttı, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 75,15 arttı. Bir önceki aya göre malzeme endeksi yüzde 2,25 arttı, işçilik endeksi yüzde 1,54 arttı. Ayrıca bir önceki yılın aynı ayına göre malzeme endeksi yüzde 62,93 arttı, işçilik endeksi yüzde 110,27 arttı. Read the full article
0 notes
Text
Ali Albay Yazdı... Güzel Oyunla Kaybettik!
Güzel Oyunla Kaybettik!..  
Tumblr media
Haftalardır iyi oynuyoruz. Ama ne yazıkki sonuca ulaşmada hala sıkıntılarımız var.
Göztepe maçında özelikle son dakikalardaki yaşadıklarımıza değinmek istiyorum. Özelikle Adil Gevrek dönemi sona erdiğinde geride kalan enkazı toparlamak kolay olmayacak. Göztepe ile aynı puana sahip olmamız bu maçın mutlaka kazanılması anlamını taşıyordu. Maçın hemen başlama düdüğü ile birlikte takımımız daha derli toplu atak yapan konumundaydı. İlk yarının uzatma dakikalarında defansın hatası ile yedeğimiz gol moralimizi alt üst etti. İkinci yarı daha da atakları yapan bir takım görüntüsü verdiğimiz dakikalarda kazanılan penaltıyı gole çeviremeyen; Rahman Buğra taraftarın tepkisini üzerine çekti. Rahman Buğra penaltıyı değerlendirebilse yani gole çevirebilseydi belki de Göztepe’nin gardı düşecekti. Ama olmadı naapalım şimdi. Gelelim başka önemli bir detaya. Rahman Buğra oyundan alındığı zaman tribünlerden yükselen protestolara el kol yaparak cevap vermemeliydi. Ama o penaltı pozisyonunun kaçmasından itibaren özelikle yedek kulübes arkasında duran taraftarların hoca; Hasan Özer’e bile bağırıp çağırarak hocanın da konsantrasyonunu bile dağıtır derece de yakışmadı. Elindeki kumaş belli. İmkanlar bu kadar sıkıntılı. Daha önce de demiştim buradan sizlere. Oyuncularımızın büyük çoğunluğunun tecrübesi yok. Maç eksiklikleri var. Yeri geliyor; Messi de Ronaldo’da penaltı kaçırabiliyor. Bilmiyorum ama bana göre bazı art niyetli kişilerinde gazına gelenler vardı bu maçta. Galip gelse berabere kalsa hatta ve hatta mağlup olsak bile bizim başka; Yeni Malatyaspor’umuz yok. Yapmayın etmeyin. Biraz daha zaman lütfen. Her şey daha iyi olmak için olsun. Bu şehrin gerçek taraftarları olalım hep birlikte. SİZ, BİZ HEPİMİZ!.. Read the full article
0 notes
gundogdumobilya · 2 years
Text
Tumblr media
Sümela Köşe Takımı Sadece 6.230 TL
Hepsi ve Daha Fazlası Gündoğdu Mobilya'da!
#köşetakımı#köşekoltuk#köşekoltuktakımı#köse#köşe#kose#köşetakımları#köşeyazarı#köşeyazıları#koltuktakımı#koltukyıkama#koltuk#koltukşalı#koltukörtüsü#koltukortusu#koltuktakimi#koltuktakımları#koltuktakımımodelleri#koltuktemizliği#koltuksali#koltukörtüsü#koltukmodelleri
0 notes
justhold-bme · 4 years
Text
Eğer ölseydin,
Birinin umrunda olur muydun?
Tamam belki 1 gün ruhun için yas tutabilirlerdi fakat ya 2. gün?
Kimsenin umrunda değilsin, kimse senin için sabahtan akşama kadar düşünmüyor ve bu yüzden artık şımarıkça davranmayı kes! Etrafındakileri görmüyor musun? Herkes kendi için yaşıyor. Senin için nefes alan biriyle hiç karşılaştın mı?
"ÖLMEK ISTİYORUM!"
"ÖL O ZAMAN!!"
Bu hayatta tek olduğunu unutma, kendin için yaşamalısın ve başkalarını hayatına dahil edip batırmasına izin verme.
"Aman Tanrım bugünde berbat görünüyorsun! Kız/ Erkek olduğunu unutma."
"..."
Bedenini başkalarının kontrol etmesine göz yumma.
Ve son olarak;
Toparlan, o salak saçma insan tavsiyelerini aklından çıkar. Çünkü hiçbir boka yaramıyorlar.
Her nereye gidiyorsan git ve kendinle konuş. Kendini tanı ve ona tavsiyeler ver. Başkalarından akıl almayıda bırak. Unutma, kimsenin umrunda değilsin.
28 notes · View notes
kasimpati · 4 years
Text
SULTAN ABLA Bugün akşam üstü eve dönerken şöyle bir bakındım sultan abla buralarda mı ki diye... Biliyorum ki sultan abla her gün sabahın erken saatinde çarşıya gelir kayalı parkta otobüs bekler. Etrafıma bakınırken Sultan ablayı gördüm. Oturmuş çeşmenin altına elinde bir kaç poşet, alışveriş yapmış dinleniyor. Yaklaştım yanına bir selam verdim. Sultan abla nasılsın? dedim. Sanki kırk yıl muhabbetimiz varmışçasına oda bana selam verip halimi hatırımı sordu 😍Çocukken Sultan abladan korkardım büyüyünce anladım, tıpkı psikiyatristlerin dediği gibi "hiç bir zaman bize gerçek hastalar gelmez, gerçek hastaların hasta ettikleri gelir." Tam olarak aslında olay bu Sultan abladan değil de onu bu duruma getirenlerden korkmalıydık. Sultan abla 12-13 yaşlarında kendinden çok büyük öğretmeni ile evlendiriliyor. Adam ilk başta seviyor Sultan ablayı birde kırmızının ona çok yakıştığını söylüyor, hep kırmızı giyinsin istiyor. Zaman geçiyor Sultan ablanın çocuğu olmuyor. Kocası bunu bir eksiklik görüyor ve çocukları olmadığı için Sultan ablayı terk ediyor. Sultan ablada o günden sonra hep kırmızı giyinmeye başlıyor.
Sultan abla Konya'nın "Kırmızılı Kadın'ı " oluyor..
Sultan abla beni görünce
-bekar mısın sen? diye soru sorup hemen ekleyiverdi arkasına
-ben hiç aşık olamadan evlendim ya , dedi. Aşık olursa insan korur, kollar, sahip çıkar, sever, ezdirmez diyerek sonuna da mesleğide önemli şimdi... diye iliştiriverdi 😊
Ah sultan abla. Bu zamanda gerçek sevgi mi kalmış herkes çıkarı için yanyana kimsenin kimseye tahammülü kalmamış diyemedim.
5 liralık kıyma almış, etli ekmek yaptırmış.
-15 lira bir boğaz benimki ne olacak, dedi. Poşetlerin içinden küçücük bir meyve suyunu çıkardı;
-bayramda eğer yasak olmazsa arkadaşım gelecek birde şurada çalışan kızlar var onlar gelecek onlara aldım , dedi.
-İyi yapmışsın Sultan abla afiyet olsun , dedim.
Kısa bir zaman önce duymuştum ki Sultan abla artık onunla fotoğraf çekinmek isteyenlere 5 lira karşılığında çekinebileceğini söylüyormuş. Niyetim Sultan ablayı kırmadan, incitmeden ufakta olsa yardım etmekti. Ona binaen,
- Sultan abla fotoğraf çekinebilir miyiz? dedim.
- Şoför dedi, 5 lira verirsen çekiniriz. Günde benle kaç kişi fotoğraf çekiniyor biliyon mu? Dedi.
- Şoför doğru demiş,  Sultan abla. Hem yol paran çıkar, dedim.
Çantamdan telefonu çıkarıyorum, fotoğraf çekinmek için; Sultan ablada kendi telefonunu çıkarıyor kulağına doğru götürüp poz veriyor.
- bakıyım nasıl çıkmışız, dedi.
Gösteriyorum fotoğrafı Sultan ablaya.
Oda beğeniyor , hafiften gülümseyerek
- güzel olmuş arkada da yeşillikler çıkmış, dedi.
Sultan abla ile yaklaşık yarım saat muhabbet ettik o anlattı ben dinledim. Ayrılırken yanından iyi bayramlar diledik birbirimize birde söz verdim bir  sonraki karşılaşmamızda kırmızı bir oje almak için... 😊
Onun kırmızılar içinde olması çoğumuz için bir renkten ibaret peki ya onun için?
Aşkın simgesi mi yoksa ayrılığın mı?
Sahi aşk neydi?
Bir gün karşılaşırsanız Sultan ablayla hiç çekinmeden bir selam verip kısa da olsa muhabbet edin derim.😉
Not: Fotoğraf çektirmeye 5 lira alıyor 😂❤
Tumblr media
2 notes · View notes
websitecim · 3 years
Photo
Tumblr media
#Makale #köşeyazısı #köşeyazarı #köşeyazıları #köşeyazarları www.batiakdeniztv.com https://www.instagram.com/p/CSq1MV4KZbh/?utm_medium=tumblr
0 notes
Photo
Tumblr media
Yazlık - Gülse Birsel (kitap yorumu) Yazarın beşinci kitabı olan yazlık da diğer kitapları kadar güzel ve eğlenceli 😊 köşe yazılarından oluşan, yer yer güldüren, düşündüren yazılarıyla okumak için sabırsızlanıyorsunuz 😍 yazlık tadında eğlenceli, beğenilesi bir kitap olduğunu belirtmem gerekir 😊 okumayı düşünürseniz eğer kesinlikle tavsiye ediyorum 😎 sanırım kitabın satışı yok. Varsa güzel o ayrı ama ikinci el kitap satan sahaf vb. Yerlerden temin edebilirsiniz 🙂🍀📖📚📙😊 #gülsebirsel #gulsebirsel #turkuvazkitap #turkuvazmedya #yazlık #köşeyazıları #kitap1sevda #eğlence #köşeyazarı #kitap #kitaplar #okudumbitti #kitapönerisi #kitaptavsiyesi #kitappaylaşımı #kitapayracı #ayraçlar #kitapyorumu #kitapkurdu #kitap #kitaplar #book #books #bookstrammer #bookstagram #neokudum #okumayıseviyorum https://www.instagram.com/p/CL5G52HBYhI/?igshid=17b4ggrebkuy0
0 notes
blogseyir · 4 years
Text
Türk kahvem
Tumblr media Tumblr media
  " T Ü R K K A H V E M " Kahve ... Sonra bir kahve iç en köpüklüsünden ama herkesle kahve içilmez bak , bunu unutma . Sadece aşık olduğun insanla iç kahveni . Onu seyrederken soğusun kahven mesela . Soğuk kahveyi sırf onun yüzünden sev . Ne tadı unutulur , ne de tarifi . . . Read the full article
0 notes
koseyazilari · 4 years
Text
Meclis, ATATÜRK’e hesap soruyor…
#ahmettakan
Sona geldik…
Tekâlif-i Millîye, diktatörlük yasası mıydı?.. Prof. Dr. Hikmet Özdemir’in Türk İdare Dergisi’nin Aralık 2000 tarihli sayısında, “ATATÜRK’ÜN KRİZ YÖNETİMİ TEKALİF-İ MİLLİYE” makalesinden en çarpıcı bölüm;
– 10. MECLİS ÜSTÜNLÜĞÜ
Tekâlif-i Millîye uygulamaları Meclis iradesinin üstünde veya dışında değildir. Bu durumun en çarpıcı örnekleri, Büyük Millet Meclisi’nde uygulamalar üzerine yapılan konuşmalar ve yetkililerin haklı yakınmalar yanında kimi zaman ağır suçlamalar da içeren bu konuşmalara karşılık ibret verici açıklamalardır.
Büyük Millet Meclisi’nde Tekâlif-i Millîye uygulamaları ile ilgili bazı ilginç tartışmalar ve çarpıcı açıklamalar şöyledir:
27 Ekim 1921 günlü gizli oturumda;
“Refet Paşa Müdafaai Millîye Vekili (İzmir) – Arkadaşlar, dünyada yoktan var etmek ancak Allah’a mahsustur. Bu, hiç birimizin kân değildir. Ben Müdafaai Millîye Vekili olduktan sonra biraz bir şey yapabildimse o da ancak Tekâlif-i Millîye’nin akıttığı membadan istifade ettim. Onları kabili istifade bir hale koydum. Ondan sonra istop dedim, durdum.”
“Mustafa Durak Bey (Erzurum) – (..) Bu millet hiçbir şeyi esirgemez. Efendiler, Müdafai Millîye Emirleri’ni de birtakım şubeler vasıtasıyla memleketin her tarafına teşmil ettiler. Oralarda neler oldu, Allah bilir. Yetişir Efendiler, bu Tekâlif-i Millîye’ye de nihayet verelim. Eğer bize para lazımsa bu usulleri bir daha uyarmayalım. Üç aylık, beş aylık olarak bir vergi tarh edelim ve illa bir emirle gayrı makbul ellerle para toplamayalım.(..)”
Tekâlif-i Millîye Emirleri’nin uygulayıcılarından Müdafaai Millîye Vekili Refet Paşa’nın konuşması ise dönemin koşulları üzerine oldukça hazin, fakat, tarihî bir belge kıymetindedir:
“Refet Paşa Müdafaai Millîye Vekili (İzmir) – .(..) Madem ki derdimizi dökeceğiz. O halde bana müsaade ediniz her şeyi söyleyeyim. Sakarya ordusuna 72 bin silahtan 28 bin silah gelmişti. Diğerleri tekmil dağılmış ve firar etmişti. (..) Ayın 5’inci gününde Heyeti Aliyeniz tarafından Müdafaai Millîye Vekaleti’ne intihap edildim. Ayın 13’üncü günü düşman ilerlemeye ve 23’üncü günü de muharebe etmeye başladı. Beni intihap ettikten 20 gün sonra Sakarya boyunda 72 bin kişilik bir ordu toplandı. Millet orduyu teşkil etti ve Heyeti Celilenizin verdiği kuvvetle ben buna vesile oldum. (..) Milletin himmetine müracaat ettik. Koştular, geldiler. Hepinizin insafına müracaat ederim. Buradan her gün cepheye giden askerlerin giyimli gittiklerini gördünüz. Evvelce bir tek matara yoktu. (..) Sonra süngümüz yoktu, süngü yaptık ve Konya’da ve her yerde yaptık ve aynı zamanda parasız yaptık. Demirini yüzde 40’tan aldığımız demirlerden aldık. Ustasını askerlerin içinden ayırdık ve koyduk. (..) Birçok değirmenler ele geçti ve birçok fırınlar yapıldı. 100 bin kişilik ordu buradan yedi, içti ve giyindi. Bugün tekrar arz ediyorum, bu sırf sizin gayretinizle oldu, sizin himmetinizle oldu. Gittiler; matrah, cephaneli ve giyinerek gittiler. Efendiler, bu silahlar ta Batum’dan geldi, Erzincan’dan geldi, Elazığ’dan geldi burada yoktu. Bu kadar az bir zaman zarfında getirilerek bunlarla Sakarya harbini kazandık. Bu, cem’an yekûn 20 gün zarfında oldu. Efendiler, tekrar arz ediyorum, Müdafaai Millîye Vekili huzurunuza çıktığı zaman bir şey yoktu. Batum’da bulunan cephane muharebe hitama ermeden evvel buraya geldi ve harbe girdi ve gelen cephaneyi burada sarf ettik. Sonra Samsun’da bulunan cephane buraya 4 günde geldi ve bunun için yolda insanlar öldü ve bu suretle buraya kadar geldi ve sarf edildi. Efendiler, Sakarya’da bu sayede muzaffer olduk. Beyefendiler, ben bunu haşa sümme haşa halk etmek kudretinde değilim. O elbiseyi giydirebildim ise bana milletin Tekalif-i Milliye suretiyle verdiği kumaştan giydirdim. Ben kendim bir elbise yapmaya muktedir değilim. Bana vermezseniz ben ne yaparım? Her verdiğinizi kullandım, her verdiğinizi yaptım ve doğrudan hak yere kullandım. Ufak tefek suistimaller olabilir. Bunlar belli değildir. (..)”
– Büyük Millet Meclisinde 31 Ekim 1921 günü yapılan Başkomutanlık süre uzatımı görüşmelerinde;
“Hüseyin Avni Bey (Erzurum) – Tabiidir ki orduların idaresi Tekâlif-i Millîyenin alınması verilmesi bir kimse tarafından bir fikre, kabil değil sığmıyor. Tekâlif-i Millîye alınmıştır. Zannederim ki işin içinde bir az nispetsizlik olmuştur. Ölen hayvanlar gözümüzün önünde.”
“Lütfü Bey (Malatya) – (..) Yüzde 40 Tekâlif-i Millîye’yi Paşa, Meclis’in selahiyeti itibariyle emrettiler. Şimdi gerek bu Tekâlif-i Millîye’de vukua gelen birçok suistimalatın tahakkuku ve gerekse ordunun kudretli taarruzu sayesinde nakise olup olmadığı tetkik edilmeli. Bunlardan dolayı tevellüd edecek mesuliyet münhasıran Paşa Hazretlerine aiddir. Böyle bir şey varsa Paşa da mesuldur. (..) Tekâlif-i Millîye’de yolsuzluk yok mudur efendiler? Paşa Hazretleri bunu ya kendisi yapacak veya yaptıracak.”
“Salahaddin Bey (Mersin) – (..) Tekâlif-i Millîye namile yüzde 40’ını fukara verdi. Zengin bir şey vermedi. Tekâlif-i Askeriye gitti, Tekâlif-i Adiye kaldı. (..).”
“Rıza Bey (İstanbul) – (..) Samsun’dan 4 deveciden bir telgraf aldım. Namıma yazıyorlar, diyorlar ki; Tekâlif-i Millîye namı altında memleketin en zenginlerini teşkil eden tüccarlardan yüzde 40 aldınız. Bunların Tekâlif-i Mîlliye suretiyle verdikleri malın yüzde 20’sini mütebaki yüzde 60’ının fiyatlarına zam etmek suretiyle satıyor ve zararını çıkarıyor. Biz hâlâ bu Tekâlif-i Millîye belasından kurtulamadık ve müstemirren bunu bizim hakkımızda tatbik ediyorsunuz. Büyük Millet Meclisi bunu düşünsün ve buna bir çare bulsun(..)”
Tekâlif-i Mîlliye uygulamalarından şikâyet edenler arasında Başkomutan Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine çok yakın Besim Atalay gibi şahsiyetler de vardır:
“O günün Anadolu’sunda zirai ekonominin itici gücü insan ve hayvan emeğiydi. Savaş nedeniyle erkeklerin silah altına alınması ve Tekâlif-i Millîye Komisyonları’nın da askerî nakliyatı sağlamak için halktan öküz toplamış olması, ister istemez ziraatı etkilemişti. Bunu göz önünde tutan Besim Atalay Bey (Kütahya) halktan alınan bu öküzlerin her gün öldüğünü belirterek, askerin elindeki bakımsız öküzlerin bedelsiz olarak köylülere verilmesini önermiştir. (..) Besim Atalay Bey, ‘Gözümüzün önünde ölen öküzleri ölmekten men edemeyen bizler, acaba dünyada hangi inkılabı yapacağız?’ diye sormuş ve öküzlerin ölümünü engelleyemeyen bir yönetimin daha büyük dertlere çare bulamayacağı görüşünü savunmuştur.”
★★★
Yazılacak çok şey var ama… O günlerle bugünleri mukayese etmek mümkün mü?.. Elinizi vicdanınıza koyup cevap verin!..
youtube
0 notes
Text
Ben de bir bulut olmak istiyorum
Tumblr media
İnsanoğlu hep birilerine ya da bir şeylere benzemek ister. Efkârlı olduğu anlarda kurdukları cümlelerin sonu her daim “olsam…” kelimesiyle biter nedense… Sanmıyorum ki bunun aksini söyleyen çıksın. Koronavirüs belası dünyanın gündemine oturduğu günden öncesi büyütmek için çırpınıp durduğumuz bir dünya hedefimiz vardı. Bugün ise bu dünyanın içinde zerre durumunda olan bir eve hapsoluş hayal kırıklığı… Ve artık görmemezlikten geldiğimiz sorgulayacak o kadar çok şeyimizin olduğunun yüzleşme vakti zavallılığı. Ulan bu ölüm korkusu yok mu? En kötüsü de gözümüzle göremediğimiz küçükten de küçük bir virüse yenilmek yok mu; şerefsiz ne parayı tanıyor, ne de paranın gücünü. Buyur anlatın ona da yıllarca bize anlattığınızı. Bu iş o parayı eline alıp parmağını diline yalatıp kasılarak saydığın parayı bugün virüs bulaşır korkusuyla eline bile alamamak var ya işte o sorguların en büyüğü. Güç uğruna bebek, kadın, yaşlı demeden öldürülen insanlar o kadar rahatlar ki. Virüs bulaşacak diye bir dertleri yok. Virüs bizleri, daha doğrusu bilinçli birçok insanı evlerine tıkadı. Her gün vakit geçirmek adına bir şeyler yapıyoruz. Kadınlar temizlik ya da yemek yapma, televizyon seyretmek, erkekler de evde varsa tamirat, yoksa yiyip içip yatma, televizyon seyretme, cep telefonunu kurcalama veya kitap okuma gibi… Birçoğumuz da hayal kuruyoruz günün birçok evresinde; olmak istediğimiz de olamadığımız şeyleri olmak gibi. Ben de bir bulut olmak istiyorum mesela… Biyolojik olarak nasıl olunur biliyorum ama ruhsal açıdan nasıl olunur bilmiyorum… * * * Evimin bahçesindeyim, daha ötesi yasak, çünkü bir elimde bir bardak çay, diğerinde de bir kitap okuyup duruyorum. Arada bir gözümü dikiyorum gökyüzüne… Hava serin, güneş bir var bir yok. Rüzgâr atarlı. Bulutlar bir biri ardına savrulup gidiyor bir taraflara doğru. İçlerinden birini seçtim kendime, “Bir 5 dakika yerinde dur, bir arkadaşa ihtiyacım var” dedim; nereden icap ettiyse artık. Demez olaydım, yüzlerce damla su serpti yüzüme “Benden arkadaş olmaz” der gibi. Haklıydı… Beş dakika bilemedin birkaç saat sonra gözden kaybolacağı aşikârdı. Arkadaş dediğin zor günlerde yanında kalır, ardına bile bakmadan geçip gitmez ve bir de durduk yere ıslatmaz. Ne gariptir ki, insanoğlu ile bulut arasında ne kadar benzerlik mevcut. İnsanoğlu da bulut gibi bir görünür, bir görünmez, bir istenir bir istenmez… Bulut, an gelir berekettir, duygudur damlacıklarıyla, nisan ayında aşkı hatırlatır; an gelir felakettir, şimşekler çakar, şimşekler çaktırır, gürültülüdür… İnsanoğlu gibi sağa sola savrulur ve her ikisini de savuran iyi ya da kötü rüzgârlar vardır… İnsanoğlu gibi içinde bulunduğu çevreye göre pislenir. Temizleyici, bir o kadar da kirletici özelliği vardır… Bir sıcaklık hissettiğinde yerinde duramaz, insanoğlunun mutlu olduğunda ayaklarının yerden kesilmesi gibi… Küçücüktür ama birbirine kenetlenince okyanus olur, insanların bir araya gelerek oluşturdukları devlet gibi... İnsanoğlu nasıl psikolojik durumuyla orantılı olarak yüzünün rengi, şekli değişkenlik gösteriyorsa bulutlar da öyle değil mi? Bir bakıyorsun simsiyah, bir şeylere kızgın gibi; bir bakıyorsun bembeyaz gökyüzünü süslemiş… Gün olur Güneş’e bile kafa tutar görürüz onu; asidir insanoğlu gibi… Günü gününe tutmaz... Bu ve benzeri o kadar çok özellik sayabiliriz ki… * * * Birinin ya da bir şeyin yerinde olmayı istemek aslında kendini istemektir. Kendini tanımayan, tanımayı beceremeyen işin kolayını seçip o bir şeylerin yerinde olmayı tercih etmektedir. Her şey olmak, hiç bir şey olmamaktır. Her yerde olmak bir yerde olmamaktır. Bırakın hayata dair sadece bir şeyiniz ve bir yeriniz olsun… Aksi, durum günümüz dünyasının içinde bulunduğu durumdan ibarettir… Bir virüslük can gibi… Tercih sizin… Read the full article
0 notes
halktelekom · 5 years
Photo
Tumblr media
Çiz & Gim #şiir #karikatür #makale #köşeyazıları (Keçiören, Ankara) https://www.instagram.com/p/Byj9WCPBSPy6cUuFTzelMcxME2Wqz6fPJtUIIA0/?igshid=t85vtjfp6omh
0 notes
elazigsurmanset · 5 months
Text
Şantiye Şefleri Beton Dökümüne Eşlik Edecek!
Tumblr media
4708 Sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun Kapsamında Denetimi Yürütülen Yapılara Ait Taze Betondan Numune Alınması, Deneylerinin Yapılması, Raporlanması Süreçlerinin İzlenmesi Ve Denetlenmesine Dair Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğe göre; 4708 sayılı yapı denetimi hakkında kanun kapsamında, denetimi yapılan yapıların beton döküm esnasında taze betondan numune alınması işlemlerine yapı laboratuvar elemanının yanı sıra ilgili yapı denetim elemanı eşlik ediyordu. Yayınlanan tebliğ ile söz konusu beton dökümüne Şantiye Şefi’nin de eşlik edeceği, Tebliğin 4 dördüncü fıkrasında yer alan “ilgili denetim elemanı” ibareleri ve “ilgili denetim elemanınca” ibaresinden önce gelmek üzere “şantiye şefi ile” ibareleri eklenerek karara bağlanmıştır. Geçmiş bayramınızı kutlar, depremsiz, sağlıklı, huzurlu ve güzel günler diliyorum.   Read the full article
0 notes
Text
Neyzen Tevfik Bu Kadar Naif mi ?
Tumblr media
Neyzen Tevfik Bu Kadar Naif mi ?
Tumblr media
Bugün İzmir devlet tiyatrosunun ‘’Neyzen Tevfik ‘’ adlı tiyatro oyunu malaya ‘ ya geldi .
Bende sahne sanatları bölümü 1.sınıf öğrencisiyim okulda dersimize giren hocalarımız bize söz konusu ilinize gelen devlet tiyatrosu oyunlarını takip edin oyun ile ilgili tabiri caiz ise özet çıkarın diyorlar bizlerde haliyle oyuna gidiyoruz ve özet çıkarmaya çalışıyoruz . bugün takip ettiğim sahnedeki oyun hicivci , rakıyı çok seven hatta rakı masasında Mustafa Kemal paşa ile rakı masasında hicveden tabiri caiz ise rakı masasında ‘Mustafa Kemal Paşa ‘ile atışan bir şair var konumuz Neyzen Tevfik fakat sahnede Tevfik değil de sanki Tevfik bey ile olabildiğince zaman geçirmiş Tevfik beyin bazı özelliklerini almış fakat önemli özelliklerini almamış bir oyuncu vardı neden böyle bir şey söylüyorsun diyeceksiniz şimdi . Şimdi kıymetli okurlar Tiyatro, gerçeği bire bir yansıtan bir aynadır. İnsanoğlunun yarattığı tüm güzellikler ve çirkinlikleri sergilemenin en etkili yoludur. Tiyatro, seyirciye. "Bak bunlardan sen sorumlusun." demenin sanatlı söylenişidir.diyorlar daha doğrusu yansıtır bu oyunda olduğu gibi anlatamasa da altını süsleyerek anlatır altını boşaltarak değil ama Neyzen Tevfik beyi anlatan bu oyun altını boşaltılmış Neyzen Tevfik tarihte tabiri caizse rakı , +18 kelime , hiciv ve tabiî ki kulaklarımızda hoş bir seda bırakan neyi ve neyinin sesiyle biliyoruz bunlardan bir tanesi eksik olur ise ne olur Neyzen Tevfik değilde Neyzen İbrahim olur şimdi bu örnekte bahsettiğim gibi sahnede ney vardı fakat o neyi çalan bir oyuncu yoktu keşke olsaydı da gerçekten canlı kanlı Hüseyni Taksimi dinleseydik neyse bu fondan arka plandan verildi bu açık kapatıldı bir şekilde. rakı da olması gerektiğinden fazla verildi hatta abartıldı sanki söz konusu şair rakı ile bağdaştırldı uzun zamandır görmediği oyunda anlatılan zamanda hayatta olmadığı sevgilsimi eşimi hatırlamıyorum ona ait bir çalgı aleti getiriliyor tevfik beye takdim edilmek üzere bir enstrümanı getiriyor ve söz konusu enstrümanın kutusunun içinde bile rakı şişesi çıkıyor ve partneri bunu tabiri caiz ise seyircinin gözünün içine sokarak şairin neredeyse rakı ile duş aldğını bize söylemeyemi çalışıyordu neydi anlam veremedim oysaki biraz önce söylediğim rakı masası örneği bu davranışı destekliyordu bakın neyzen tevfik rakıyı bu kadar çok seviyor felan diyordu okey burada hemfikir olabiliriz ama bu adam o kadar hiciv yapmış bu adamın 2 sözünden 1 tanesi argoyla karışık hiciv kelimeymiş sadece bir pezevenk kelimesiyle neyzen tevfik ancak bu kadar saf ve olduğundan uzak bir şekilde anlatılır neyzen tevfik demiş ki tarif ederken kendisini meyhane ile tımarhane arasına sıkışmış bir hayat diye tanım yapmış bugün takip ettiğim oyunda bir tımarhane odası ve odada bir meyhane masasına benzetilmiş üzerinde rakı ve mezenin olduğu masa vardı olduğunca güzel anlatılmıştı oyuncu bize Neyzen tevfik beyi verebildimi tam olarak veremedi neden orası devlet tiyatrosu sahnesi ve oynanılan kurum devlet tiyatrosu buraya kadar tamam asıl mesele bundan sonrası çünkü oyunu kaleme alan yazarda devlet personeli ve kalemin ucunda yazması ve yazmaması gereken şeyleri söyleyen birisi var hani bizim sanatımız özgür bir sanattı sorusu geliyor burada aklıma artık tiyatroda özgür değil çünkü artık tiyatrolarada müdahale ediliyor bir özel tiyatro neyzen tevfik beyi oynasaydı emin olun daha güzel ve daha net bir tevfik bey görürdük bunun sebebi de şu özel tiyatrolar emir altında değil tiyatroyu ve tiyatro seyircisinin istediği ne var ise vermekte özgürler tabiî ki önemli mercilere eleştiri mahiyetinde bir şey yapmadan şimdi olayı toplayacak olursam neyzen tevfiği oynayan ve oynatan kişinin aynı kişi olması gözümden kaçmadı çünkü baskı atında oynayan oyuncu aynı zamanda oyunun yönetmeni sevgili Murat Çobangil beyefendiydi sanırım kendileri İzmir devlet tiyatrosu yönetmeni aynı zamanda sevgili yönetmenin tek kusuru şu bu oyunu devlet tiyatrolarında oynarken oynatırken veya oynatmaya çalışırken devlet tiyatrolarında olan oyun denetleme kuruluna sunarken bakın biz bunu bu kadar arındırdık fakat neyzen tevfik böyle bir karaktermiş ama biz böyle oynuyoruz onun belirli bir tiplemesi var halkın bildiği saygı duyduğu ve takip ettiği neyzen teyfik böyle biri fakat eksik özellikleri var bu oyunda bu oyunu böyle oynayamayız demeliydi bence hatta şunuda eklemeliydi halk oyunu izlemeye gelirken neyzen teyfiği araştırıp gelecek youtubeye yazdığı zaman ilk sırada neyzen teyfik argo kelime kullanan bir isim hicveden bir tipleme mademki tiyatroda tipoloji diye bir terim var bunların tam olması lazım deyip bu oyunu bu halde oynaması lazımdı yoksa imkanlardan dolayı zaten bu şekilde oynanır sözlerimi bitirmeden evvel şunuda eklemek istiyorum dekor muhteşem sahneye sığmamıştı neredeyse sahnenin sağ ve sol tarafına duvar dekoru koyulmuş çok sayıda muhteşem bir kargaşa var burada Dekoratör hocama sesleniyorum hocam oyunu sadece kocaman sahnede oynayacağını hayal ederek dekor dizaynı yapma Malatya devlet tiyatrosu sahnesini de göz önünde bulundur çünkü devlet tiyatrolarında aslında kesin bir ölçü boyut olması gerekir diye düşünenlerdenim İstanbula kurduğun dekoru buraya kurduğun zaman sırıtır heleki dekora sinevizyondan görsel verildi başı var sonu görünmüyor dekoru kurup salona geçip 4 5 farklı kadrajdan oyunu izledinmi kıymetli hocam burada şunu anlatıyorum devlet tiyatrosu dekorları her oyun için 1 defa hazırlanıp turne boyunca kullanılması istenir fakat devlet tiyarosu olan bütün illerdeki sahnelerin ölçüleri hesap edilmez bunun hesabını yapmak lazım ziraat sahnesi ile Malatya sabancı kültür sitesi sahnesi aynı ölçüde değil mesela buna uygun ölçülerde bir dekor çalışması yapılmalydı bence ve kendi kendime bütün bunları oyunun fuaye alanında salondan çıkmaya çalışırken sesli düşünürken elimde not defterini gören oyun kadrosundan bir oyuncu düşüncelerime kulak misafiri oldu ve bu sözlerimden sonra söyle bakalım oyunumuz ile ilgili ne notlar aldın dedi bende söyledim ondan sonra dediki biz bu oyunu bu şekilde oynamak zorundayız çünkü biz devlet tiyatrosu olarak sergiledik bizde çzigiler var dedi çizgiler varsa böyle bir insanı alatmayı neden tercih ettiniz diyemedim çünkü onlarda emir kulu ne söylenirse onu yapmak durumundalar kısa ve öz olarak neyzen Tevfik burda normal naif bir şair gibi geldi mesela bilmeyen biri neyzen Tevfik i bu oyuna bakarak öyle biri gibi algılar ama bu adam çokça argo kullanan ağdalı dili olan bir adamdı. sonuç olarak ortada bir emek var emeğe saygı duymak en önemli şey sanatın özgür bırakılması da bir o kadar önemli tabiî ki fakat ben tevfik beyin özel bir tiyatro tarafından sergilenmesi konusunda dualarıma bugünden başlayacağım ve Allah nasip ederse izlemek istiyorum .
Tumblr media
Read the full article
0 notes
gundogdumobilya · 2 years
Text
Tumblr media
Sümela Köşe Takımı Sadece 6.230 TL
#köşetakımı#köşekoltuk#köşekoltuktakımı#köse#köşe#kose#köşetakımları#köşeyazarı#köşeyazıları#koltuktakımı#koltukyıkama#koltuk#koltukşalı#koltukörtüsü#koltukortusu#koltuktakimi#koltuktakımları#koltuktakımımodelleri#koltuktemizliği#koltuksali#koltukörtüsü#koltukmodelleri
0 notes
sebperest · 5 years
Photo
Tumblr media
Kavga Yazıları, Peyami Safa'yı görece daha az bildiğimiz bir yanından, münazaracı bir tarafından bize tanıtıyor. Yeni baskısı var mıdır bilemiyorum. Ben bunu kütüphanede buldum. Nazım Hikmet'e dair yazdıkları ve birbirleriyle şiir yoluyla hicivleşmeye varan kavgaları ilginçti. Safa'nın şair tarafını burada görüyoruz. Nazım'ın kendisine yazdığı şiire bir mukabelede bulunuyor ama neredeyse birebir onun şiirini taklid ederek. Âdeta "Senin bu yaptığında ne var ki?" der gibi. Zaten kendisinin iddiası şu: Nazım'ın şiirleri Mayakovski'den arak. CHP eleştirilerinden bahsettim. Nazım Hikmet'le ilgili olan kısım kitabın en geniş bölümü. Sonra Aziz Nesin var. Sonra tek tek kişilere yazılmış yazılar var. Muhsin Ertuğrul, Hüseyin Cahit, Cahit Sıtkı, Vala Nurettin, Ahmet Emin Yalman, Falih Rıfkı Atay, Çetin Altan vs.
0 notes
kasimpati · 4 years
Text
Tumblr media
1998 yılında Nobel Edebiyat ödülü almış bir kitapla geldim. Yazarın okuduğum ilk kitabı oldu. Ülkemiz de covid-19 görülmeden tam 2 hafta önce bir arkadaşım hediye etmişti. Kitabın kapağını açtığınızda yazarın âdeta noktalama işaretini unutarak yazdığını düşüneceksiniz öyle ki yazar diyalogları aynı cümlede kullanıp sadece virgülle ayırması okurken bir kafa karışıklığına yol açmadı. Bu kitapta geçen konunun ne zamanı ne yeri hiç bir şekilde belli edilmemiş yazar hiç bir karakterin isimlerini de bizimle paylaşmıyor karakterler; doktor,doktorun karısı,ilk kör, ilk körün karısı, koyu renk gözlüklü genç kız, gözü siyah bantlı yaşlı adam ve şaşı çocuk...
Bu kitapla tamda günümüzdeki pandemi sürecinde karşılaşmam oldukça etkileyiciydi. Kitabın konusunda kırmızı ışıkta beklerken birden bire kör olan bir adam ve bunun üzerine salgın başlıyor buna beyaz felaket deniliyor. Kitabı okurken güçlünün güçsüze uyguladığı zorbalığı,vicdanlara inen perdeyi ve tamda yazarın son cümlelerinde kurduğu gibi "Biz zaten kördük, Gören körler mi, Gördüğü hâlde görmeyen körler."
#körlük #josesaramago #kitapkurdu #okudumbitti
1 note · View note