#izlediğim filmler
Explore tagged Tumblr posts
Text
🎬 Sararmış Yapraklar (2023)
"Aki Kaurismäki, yeni filmi Sararmış Yapraklar’la Cannes’da Jüri Ödülü’n�� kazandı ve pek çoklarına göre 2023’ün en iyi filmlerinden birine imza attı."
"Tutunamayan, yalnız, kendi hâlinde ve mutluluğa uzak iki karakteri takip ediyoruz: Ansa ve Holappa’yı. Biri bir süpermarkette, diğeri inşaatlarda çalışan, güvencesiz hayatları yalnızlıkla geçen iki orta yaşlı karakter. Birçok Kaurismäki karakteri gibi kendi başlarına var oluyor, kendi hallerinde sessizlikle yaşıyorlar. Birbirlerinden ayrıksı, farklı görünen hayatlarını ortaklaştıran tek şey yalnızlıkları."
"Yine Kaurismäki evreninin aşina olduğu işçi sınıfı öykülerinden biri bu. Mecbur oldukları güvencesiz işlerinin kendilerine yaşattığı akıl almaz yok sayılma, dışarıda bırakılma vaziyetlerine omuz silkip devam ediyorlar hayatlarına. "
- Ekrem Buğra Büte - Altyazi.net
.............
"Biz’den insanlar birbirini görünce tanır. İşçiler, işsizler, bohemler, tutunamayanlar birbirini tanır. Kaurismäki’nin severek resmettiği bir karakter bir diğerini görünce tanır. (…) Derin dostlukların öyle pat diye, tuhaf bir hızla, kolaylıkla ve doğallıkla gelişmesinde gizli zaten bu filmlerin sırrı biraz da."
- Ayça Çiftçi
(Altyazı Dergisi 177. Sayısındaki ‘Ait Oldukları Yerde’ isimli yazısından.)
#sararmış yapraklar#fallen leaves#kuolleet lehdet#film önerisi#izlediğim filmler#aki kaurismaki#alma poysti#jussi vatanen#film#sinema#cinema#yalnızlık#hüzün#melankoli#alone#loneliness#melancholia#melancholy
18 notes
·
View notes
Text
aralık 2022, izlediğim filmler.
11 notes
·
View notes
Text
#animeka7an#izlediğim filmler#film listesi#film dolu 2023#sinema#indina jones and the kingdom of the crystal skull#the menu
0 notes
Text
Genel
Sanırım uzun zaman sonra ilk defa bir ayda bu kadar fazla kitap okudum. Ve daha da okumak gibi bir niyetim var. Ayrıca ilk defa aynı anda 2 kitap okuma olayına da giriştim ve fena gitmiyor. Ama okunan iki kitabın da tamamen farklı olmasına çok önem veriyorum. Mesela bir kitap fanstik yada ütopya tarzındaysa eğer diğeri daha çok klasik, modern klaksşk yada yeraltı edebiyatı. Şuan Ursula'dan bir ve Chuck'dan bir kitap okuyorum. Ama sanırım Ursula'nın kitabı daha erken bitecek gibi. Ayrıca İş Bankasının Modern Klasikler Dizisini ve Ayrıntı yayınlarının Yeraltı Edebiyatının serisini okuyacağım. Daha doğrusu bu seri altında çıkar farklı farklı yazarların kitaplarını. Modern Klasikler Dizisi serininden baya bir kitap okudum aslında ve daha yeni bir tanesini bitirdim.
Ayrıca dün bir dizimi bitirdim ve çok sevdim. Bu diziye sıfırdan başladım ve sevdiğim tarz ve sevdiğim oyuncular olunca hemen bitti. Tabii ki Kore dizisinden bahsediyorum. Ayrıca Sex and the City dizisinin çıkan 2 filmini de bitirdim ve şuan boşluktayım. Ama sanırım bu serinin devamı niteliğinde olan bir dizi serisi başlamış ama çok fazla yeni oyuncular ve tarz değişiklikleriyle. Seveceğime pek emin değilim ama izlemeden duramayacağım. Ayrıca yeniden Vintage filmlere düşmeye başladım ama bu sefer dönem olarak daha çok doksan sonu ve iki bin başı filmleri. Bundan önce yetmişler ve seksenler başı, seksenler sonu ve doksanlar başı süreçler geçirdim. Şimdi daha çok çocukluğumun ve ergenleğimin geçtiği doksan sonu ve iki bin başına gidiyorum. Zaten bir süre sonra daha çok daha eski zamanlara ışınlanacağım. Ama maksatım bu sefer elliler ve altımışlara ışınlanmak ve bir kere az süreliğine de olsa filmlerini izleme fırsatım olmuştu.
Ayrıca bu dönem filmlerini izlediğim zaman sadece film olarak değil şarkı ve genel tarihsel olarak da o dönemlere gidiyorum ve içli dışlı oluyorum. Bu bana çoğu konuda iyi geliyor ve çoğu şeyi geliştirmeme neden oluyor. İlk önce kültürel farklılıkları görmek, tarihi daha iyi kavramak ve o dönemin soyal, kğltürel, siyaset ve bir sürü şeyi görmüş ve okumuş oluyor insan. Ve bir süreden sonra onları şimdi ki zamanlarla eşleştirme fırsatı oluyor insan da. Belki bunların bazıları bana hiç lazım olmayacak ama bunları hiç düşünmüyorum.
Ayrıca artık daha fazla bir şeyler yazmam ve paylaşmam gerektiğinin farkındayım. Ama hayatın zamanla daha da karışık ve bunaltıcı hal alması bunları da etkiliyor. Ama benim artık bunlara bir dur demem gerekiyor ve artık somut adımlar atmam lazım. Bir süredir yine hayatım da terslikler devam ediyor ama hiç eskisi kadar dertli bir şekilde karşılamıyorum konuları. Artık bunlara ya alıştım yada artık görmezden gelmeye başladım. Bilmiyorum ama bu iyi gibi geliyor bana ama bunun toplanıp toplanıp daha sonra hiç ummadığım bir yerde patlamasından korkuyoryorum. Bunları böyle yazar ike insana yavaştan da olsa rahatlama geliyor ve bu hissi seviyorum. Hakikaten bazı şeyleri içeride tutmak insana aşırı bunaltı veriyor. Zaten zamanla bunlar eskidiğin de ve dönüm bunları okuduğumda eski bana her şey daha iyi olacak diyeceğim, kim bilir. Ama hep umutlu biri oldum ve hala umutluyum ve umutlu olmaya devam edeceğim.
Ayrıca yeni ilaç değişimim ve hani mevsim geçişi yüzünden bir haftadan çoktur aşırı kötü durumdayım. Sürekli astım alerjimin kabarsını geçtim de, diğer alarjilerim de tetiklenmeye devam ediyor. Ayrıca bunları yüzünden sürekli halsiz, uykulu, yorgun ve hasta hissediyorum. Bu süre zarfında doğru dürüst odaklanıp Almanca bile çalışmaya fırsatım olmadı. Sadece internet haber kanallarından felan ne okursam o. Odakla ilgili aşırı zorluk çekiyorum ama bir mekan değişikliği bana çok iyi geleceğini düşünüyorum. Şimdilik bu kadar gevezelik yeter ve ben gidip biraz almanca hikaye felan okumaya çalışayım. Ya da olmadı Heratstopper devamına başlarım.
22.10.2024
9 notes
·
View notes
Text
merhabalar!! 2 senedir wattpadta hayran kurgular yazan bir acemi yazar olarak artık bu uygulamayı kullanma kararı aldım. (malum, wattpad ne yazik ki ülkemizde yasaklandı..) dediğim gibi çoğunlukla hayran kurgu yazıyorum. (kendi karakterlerimle yazdığım yazılar da var ama onları burada paylaşmayı planlanıyorum. en azından şuanlık) isteklerinizi yazmaktan zevk duyarım. aşağıda izlediğim/yazmayı sevdiğim animelerin listesi ve kendim hakkında ufak bilgiler var.
en sevdiğim anime: bungou stray dogs (sadece bu anime hakkında yazmayı planlıyorum desem yalan olmaz)
izlediğim diğer animeler: vanitas no carte, moriarty the patriot, jujutsu kaisen, classroom of the elite, kakegurui, my hero academia, demon slayer, death note, angel of death (dahasını hatırladıkça eklerim)
sevdiğim diziler/filmler/seriler/oyunlar: percy jackson ve olimposlular, hazbin hotel, helluva boss, esrarengiz kasaba, doki doki literature club, project sekai, persona 5, alien stage
en çok sevdiğim bsd shipleri (sıralama olmaksızın): kunizai, fyozai, ranzai, sigzai, odango, atsulucy, taniatsu, shin soukoku, kunichuu, kunichuuzai, siglai, sigatsu, fyolai, ranchuu, ranpoe, kuniran
sevdiğim şeyler: çizim yapmak, kitap okumak, bir şeyler yazmak, şiir okumak, müzik dinlemek, pinterest, yağmur, yıldızlar, mor ve mavi renk, psikoloji, mitoloji
kinlediğim karakterterler: osamu dazai, ranpo edogawa, fyodor dostoevsky
istekte bulunma şartları:
pro-ship olmadığı sürece her türlü rarepair veya poly shipe açığım. isteğinizi yazarken hangi karakterlerin olduğunu ve ne tarz yazmamı istediğinizi belirtirseniz sevinirim. örnek olarak fluff, angst, crack, hurt comfort vb. yazmayacağım tek tür smut/nsfw
pro-ship: €nsest, p$dofili ve/veya ağır derecede toxic shipler için kullanılan tabir.
poly ship: üç veya daha fazla kişiden oluşan shipler.
fluff: romantik, içinizi yumuş yumuş eden tatlış hikaye türü.
angst: üzücü. zırlatan tarzda.
crack: komik. texting olması olası.
hurt/comfort: önce angst sonra fluff.
smut/nsfw: 18+
diğer bloglarım:
@fyodorsushankaaa ana hesabım. çizimlerimi ve bsd ile ilgili rastgele şeyler paylaşıyorum.
@14yo-dazai 14 yaş dazai roleplay
@fyodor-dostoyevsky-rp fyodor roleplay
@the-coming-storm-verlanie verlanie roleplay
@akira-thelilone bsd oc roleplay
#bsd#bsd fanfic#bsd turkce#bsd türkçe#bsd türkçe fanfic#tumbrldaki turk bsd fandomunu toplamayi planliyorum hadi hayirlisi bakalim
6 notes
·
View notes
Note
Ecevit, kendi iç dunyan nasıl bir yer
İnsanlara yer yok orada. Kitaplar, hayvanlar, izlediğim filmler ve öğrendiğim bilgilerle dolu büyük bir kafes gibi orası. Bazen ben de o kafesin tutsağı mıyım yoksa sahibi mi, hiç anlamıyorum.
-Ecevit
77 notes
·
View notes
Text
bazen boşluğa dalıp gidiyorum ve aklıma izlediğim filmler geliyor. godfather'ı izlicem tekrardan ama havaların biraz daha soğumasını bekliyorum.
4 notes
·
View notes
Note
Bir kaç kitap önerisi verir misiniz? yada film yada herhangi birşey hiç fark etmez 😅
Tabi ki. Kitap, film ve dizi olarak üç kategoride önerilerim olacak. Umarım faydalı olur.
Kitap:
Kur'an: Bu ülkede yaşayıp inanan inanmayan herkesin okuması gereken bir kitap. Çünkü din artık bu ülkede bir kültür haline de geldi ve en azından kültürel anlamda ve verilen evrensel mesajlar açısından okunmalı diye düşünüyorum.
Nutuk: Ülkemizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün bize özel bir mirası. Ülkenin kuruluş dönemine dair birinci ağızdan önemli bir kaynak. Yine Atatürk'ü sevmek ve sevmemekten bağımsız okunup incelenmesi gerek diye düşünüyorum.
Monte Cristo Kontu: Ezel dizisinin de uyarlandığı kitap. Benim favori kitabım. Çok özel bir hikayesi var ve okunmasını mutlaka öneririm.
Senin de Canın Yanacak: Önay Yılmaz'ın seri katil romanı. Okuduğum en zekice yazılmış Türk romanı. Mutlaka tavsiye ederim.
İyi Hissetmek: Psikolojik olarak insana terapi olabilecek özel bir kitap. Kitap resmen size bir psikolog gibi yaklaşıyor. Bence psikolojik açıdan önemli bir kitap. Bana da Psikoloji okuyan bir tanıdığım önermişti.
Kitaplar şimdilik bu kadar olsun. İlerde sadece kitap önerisi üzerine bir yazı yazarım belki.
Film:
Soul: Ruhlar ve dünyadaki amaç üzerine mükemmel bir film. En sevdiğim filmlerden biri.
Coco: Yine çok özel bir senaryoya sahip bir film. Hikayesi çok özel ve unutulmanın gerçek ölüm olduğunu çok güzel anlatmış.
Onward: Kendine güven ve yetenek keşfi üzerine çok değerli bir film.
Wall E: Dünyadaki tüm bitkilerin yok olduğu ve insanlığın bir gemide yaşadığı bir son. Başrolümüz wall e dünyada kalan tek robot ve görevi sadece bir yaprak bile olsa yeşile dair bir şeyler bulmak. Bence farklı senaryosu ve mesajlarıyla değerli bir yapım.
Tersyüz: 2 filmi de çok iyi. Duyguları o kadar güzel işlemişler ki. Özellikle 2. Filmde kaygının işlenişine hayran kaldım.
Evet biliyorum hepsi animasyon filmi oldu ama animasyon filmlerini diğerlerine göre daha çok sevdiğim için böyle bir tercih yaptım. Sadece filmlere özel bir yazı da gelebilir ilerde.
Dizi:
Şahsiyet: Dijitale yapılmış en iyi Türk dizisi. Emmy ödüllü zaten. Ama sadece ilk sezonunu izleyin çünkü 2. Sezonun bu başyapıta ihanet olduğunu düşünüyorum.
Prens: Orta çağda absürt komedi fikri inanılmaz iyi. Giray Altınok müthiş performans sergiliyor zaten. Komedi olsun diye saçmalamayan durumdan komedi çıkaran mükemmel bir iş.
Gibi: Yine komedi yapıyoruz diye zorlamadan olay üzerinden komediyi oluşturan bir dizi. Son yıllarda yapılmış en iyi işlerden biri net.
Öğretmen: Pandemi ve reyting kurbanı olan bir dizi. O kadar sürükleyici ve heyecanlıydı ki acaba değeri bilinse neler olurdu diye düşünmeden edemiyorum. İlker Kalelinin Poyraz Karayelden sonraki en güzel rolüydü bence.
Kuzgun: Bana kalırsa Barış Arduç'un zirve performansı. Dizi hem hızlı ve sürükleyici senaryosu ile izleyiciyi sıkmıyor hem de senaryo akmasına rağmen asla tıkanmıyor ve belli bir çizgide devam ediyor. Yine reyting kurbanı oldu 2. Sezonunda.
Ezel: Anlatmaya gerek yok. En iyisi. Başyapıt. Daha iyisi gelmeyecek.
Burda da hep Türk dizisi önerdim çünkü yabancılardan pek izlediğim yok. La Casa de Papel ve Stranger Things izlemiştim sadece. Hadi bunlar da bonus öneri olsun. Dizilerle alakalı da bir yazı düşünüyorum ilerde.
Bu güzel yazıya sebep olan ve bana yazı konusunda ilham olan anonim arkadaşa teşekkürler. Umarım verimli olmuştur.
#yalnzadam#kitapkurdu#film#film önerisi#film önerileri#dizi#dizi önerisi#kitap#kitap önerileri#kitap önerisi
3 notes
·
View notes
Text
ben galiba okuduğum kitaplar ve izlediğim filmler yüzünden insanlara karşı olan beklentimi fazla yükselttim… neyse kurgusal karakter sevdama devam
45 notes
·
View notes
Text
🎬 Perfect Days / Mükemmel Günler (2023)
" 'Hayatı çekilir kılan' detaylarla ilgili mükemmel bir film. Ağaç hışırtısı, yaprakların arasından süzülen güneş huzmesi, kaldırımdaki insanların yansıyan gölgeleri, iyi bir müzik, iyi bir kitap. sade ve basit yaşamın ne kadar güzel olduğunu bir kez daha hatırlatan..."
Alıntı Kaynağı: https://eksisozluk.com/entry/163995033
#izlediğim filmler#film önerisi#movie#film#sinema#cinema#tokyo#japonya#japan#perfect days#mükemmel günler#wim wenders#koji yakusho
12 notes
·
View notes
Text
Düşünmeye ve Düşüncelere Yazılmış Bir Şiir: Dün Gibi
Bazen özellikle bir şeyler yazmak istediği anlar oluyor insanın. Hangi dilde olursa olsun buraya yazdığım düşüncelerimin anlamı değişmeyecek. Ama en güzeli de benim düşüncelerim olmaları, bana ait olmaları.
Her şeyin geçici olduğu bir dünyada kendine ait bir şeylerin olmasıdır belki de beni mutlu eden. Çünkü sanki sahip olduğum hiçbir şey benim değilmiş gibi. Şu tuttuğum kalem bile, defterim, notalarım ve arada bir unutmamak için yıllardır aynı şarkıyı çaldığım kemanım. Onu her elime aldığımda farklı şekilde çalmam öyle tuhaf gelir ki... Her gün farklı duygularla uyanması gibi insanın, hayatımızın olmazsa olmaz bir parçası olan değişim gibi tıpkı, benim de her keman çalışım, farklı bir "ben" in dünyaya seslenme çabası belki de. İzlediğim filmler, okuduğum kitaplar, karşılaştığım, hayatın debdebesi içinde nereye gideceğini bilemeyen şaşkın insanlarla dolu topluluklar... Hepsi kendini ifade etmeye çalışan insanlarla dolu. Peki benim yapmaya çalıştığım şey de bu mu? Ya da... Tüm dünyanın beni anlamak içi çok aciz olduğunu ima edecek kadar kibirli miyim? Bunun cevabını veremiyorum. Ama hepimizin içinde biraz kibir olduğu kesin. Kendimizden küçükleri küçümsediğimiz zamanlar ya da onca yıl okuyup kendimizi ifade etmeye çalışırken bu kadar zorlanan zavallı halimizle okumamış insanları küçümsediğimiz o zamanlar. Kibir en büyük günahtır der inandığımız dinler. Çoğu günahtan kaçınırken nasıl oldu da göz ardı ettik bunu?
Sürekli değişen dünyada göz ardı ettiğimiz şeyleri toplamaya kalksak başımız göğe erer de herkes ne kadar yüksekte olduğunu ve etrafında tanıdığı pek çok insanı görünce yüzü kızarır mı bilemem. Utanmayı bile unuttuk zaman içinde. Küçükken annemize yalan söylediğimizde ya da birini incittiğimize içimizde beliren o utanma duygusu, kalp kırıklığının getirdiği derin sızı, kendini beğenmişliklerin ve insanları incitmenin yetenek sayıldığı bir dünyada kendi benliğini bulmaya çalışmanın ve bu dünyaya sığamamanın verdiği o acı... Küçükken hepimiz yaşamışızdır bunu. Her insan iyi doğar derler. İyi doğduk ama iyi olamadık hiçbir zaman. Etrafımızda gördüğümüz haksızlıklara, yanlış bulduğumuz şeylere ve kalbimizi kıranlara ne zaman karşı durabildik? Ne zaman sesimizi çıkarabildik? Ghibli Studio'nun herkes tarafından unutulmuş ve sinemanın büyüsünü izleyiciye hakkıyla veren bir film izledim yakın zamanda; Only Yesterday. İzledikçe daha da anlamlı gelen asıl ismiyle film, düne dair bir anı defteri ve geçmişteki benliğimizin bize kattıklarıyla bizi biz yapan bugünün düşünceleri arasında gidip gelen Taiko'yu anlatmaya çalışıyor. Taiko'nun ara sıra çiftçilerle buluşup birkaç gün şehirden uzaklaşmak için tarım yapılan bir köye gittiği bir zaman diliminde geçiyor hikaye.
Şehrin yoğun ve yorucu düzeninden biraz uzaklaşmak için gittiği bu yerde karşılaştığı, tanıdığı veya tanımadığı pek çok insanın ona kattıkları, Taiko'nun bu insanlarda bıraktığı etki, köye yaptığı yolculuk sırasında yanında on yaşındaki halini de götürmesi, köyde insanlarla yaptığı sohbetlerle sürekli geçmişe dönük anılarını hatırlamasıyla farkına vardığı, hayatın her gün önümüze sunmak için debelendiği ama bizim elimizin tersiyle ittiğimiz küçük detaylar.
Bu film beni oturup düşünmeye sevk eden sayısız ögeyle doluydu ama içlerinde üzerimde en çok etki bırakanı, Taiko'nu geçmiş benliğine sorduğu sorular, geçmişte hissettikleri ve bugününe olan yansımaları üzerine oturup düşündüğü saatlerde farkına vardığı gerçekliklerdi. Köyde yaşayan insanlarla paylaştığı ortak şeyler üzerinden hayata dair farklı bir açısı kazanırken, geçmiş hesaplaşmalarıyla da yüzleşen Taiko, yavaş yavaş değiştiğini ve perspektiflerin hayata yön veren en önemli şey olduğunu keşfetmeye başlar.
Sadece Taiko için mi geçerli pek bu? Hayatta farklı perspektiflerden bakmanın belli konularda bize yön verdiğini pek çok defa fark etmemiş olamayız. Şu geçen yıllara bakınca, ne kadar hızlı geçtiğini düşünüp hüzünlendiğimiz zamanlar, olaylara verdiğimiz tepkilere de bakıp hüzünleniriz. Bizi üzen şey yılların, zamanın ve insanların nasıl geçip gittiği değildir. O yılları nasıl yaşadığımızdır. Seçimler, verilen sözler ve farkındalıklarla dolu geçirdiğimizi bir ömür... Oturup bakınca hala 22 olduğuma inanamadığım saatler... Zamanın çok hızlı geçtiğini ve hiçbir şeye yetişemediğimi düşündüğümde, bir zamanlar yapmaktan en çok keyif aldığım şeyleri yönelmek istiyorum; Resim yapmak, şarkı söylemek, sevdiğim bir şarkının sözlerini defterime yazmak, yeni bir dil öğrenmek, keman çalmak, piyano çalmak, fantastik hikayelerde büyülü yerlere giden karakterlerin yaşadığı maceraları yaşadığım hayallerin müziğini çalmak kafamda... Ama en çok gereken de yarın olmazsa ondan sonraki gün olacağı umuduyla yaşamak. Zaman kimseyi umursamaz, istediği gibi akar durur. Peki biz neyi umursuyoruz da akamıyoruz gönlümüzce?
#only yesterday#dün gibi#tränen der erinnerung#anime inceleme#film inceleme#anime review#anime#anime movie#ghibli studios
4 notes
·
View notes
Text
#animeka7an#izlediğim filmler#film listesi#film dolu 2023#sinema#aaahh belinda#guardians of the galaxy vol 3
0 notes
Text
Howl's Moving Castle ☆
İzlediğim en iyi Ghibli filmi. Anlatmaya kelimelerim yetmez. Her dublajını onlarca kez izlemişimdir. Konusu, çizimleri, karakterleri o kadar güzel ki yani anlatamıyorum. Bıkmadan usanmadam her gün izlerim.
Ghibli filmlerine zaten aşığım. Hepsini ayrı ayrı seviyorum fakat Yürüyen Şato çok farklı benim için. Her izlediğim de farklı bir detay yakalıyorum. En sevdiğim de filmin ilerisin de Sophie'nin Howl'a "I know how to help you, find me in the future" demesi ve filmin başında Sophie iki asker tarafından rahatsız edilirken Howl'un onu kurtarmak için gelip "There you are sweetheart, sorry im late. I was looking everywhere for you" demesi. Bu harika detaylardan bir tanesiydi.
Diğer sevdiğim ise, Sophie Howl'un şatosuna girip; Howl ile anlaşmaya girip hem Howl'un kalbi hem de şatoyu yürüten Calcifer'la kahvaltı hazırlayacaktı. Calcifer normalde sadece Howl'un emirlerini yerine getirir fakat Sophie 'e boyun eğiyordu. Sophie yemeği yaparken Howl geliyor tavayı elinden aldıktan sonra Calcifer'e "Calcifer you have been so obedient" diye dalga amaçlı söylüyor. Calcifer, Howl'un kalbi ve bir tek Sophie'ye bu şekilde davranıyor. Calcifer'a söylediği "You have been so obedient" lafında da demek istediği, kalbim Sophie'ye itaatkâr. Bunu öğrenince aşırı şaşırmıştım. Muhteşem bir detay. Ve böyle daha çokları.
Ghibli filmleri her yaşa uygun. Bütün Ghibli Studio filmleri aile ile izlenebilecek filmler. Herkese tavsiye ederim.
11 notes
·
View notes
Text
neredesin, blog aç falan diye darlamayın diye baştan bildiriyorum na buradayım. ama sadece izlediğim filmler üstünden gevgevlerim var, aşırı amatörcedir, kendimi geliştirmeye çalışıyor ve düşünce olarak gelişimimi gözlemlemek için arşiv gibi kullanıyorumdur bydır.
4 notes
·
View notes
Text
Genel
Uzun bir aradan sonra yeniden yazmaya başlamak iyi gelecek sanırım. Dün çok kötü bir ağlama krizi geçirdim ve gece 1'den sabah 5'e kadar baya baya hıçkırarak ağladım. Aslında ağlamama izin verdim kendimde ve bunun beni rahatlatacağını düşündüm. Son zamanlar da yine duygusal olarak üst üste gelen şeyler yüzünden duygusal bir patlamaya hazır şekilde geziyordum. Ama ağlamak hakikaten çok iyi geldi ve hakikaten içimde dolup taşan bazı şeylerin azaldığını hissettim. Duygusal yorgunluk hayata olan inancı mı kaybettiriyor ve sık sık çok boş yaşıyorum diye düşünüyorum.
Stres ve duygusal yük yüzünden uzun süredir ağzım felan da yara içinde ve yemek bile yiyemeyecek hallere geldim ama şimdi iyi gibiyim. Ama yeni yılın yaşlaşması ve benim hala yerimde saydığımı görmek boğulmama neden oluyor. Zaten bunlar yüzünden bazı boğuşmalar bile yaşıyorum ve bunların hepsi stres kaynaklı. Ben astım hastasıyım ve sürekli ilaç kullanan biriyim ama bu astım kaynaklı bir boğulma olmadığını anlıyor insan. Eskiden kalp krizi geçirir gibi panik ataklar geçirirdim, bazende gün boyu süren konuşma yetisini kaybetme gibi sorunlar ortaya çıkardı ve sanırım yeni bedensel tepkim boğulma.
Daha yeni Pretty Woman filmini izledim yeniden. Çocukluk zamanı izleyip sevdiğimi hatırlamıyordum ama şimdi olğun halimle izlemek istedim. Ve bence şimdiki duygusal halimde bana çok iyi geldi. Duygusal olarak sakinleştiğimi ve daha az kaygılı hissettiğimi fark ettiim. Böyle özel eski yapım film ve dizileri aşırı çok seviyorum. Normal de romantik film izlemeyi sevmem ama eski yapım romatik komediler o kadar güzel ve duru ki. Ayrıca yeni yıl şerefine Home Alone filmlerini izleyeceğim (aslın da ilk 2 film). Ben Kasım ve Aralık ayların da eski çocukluk zamanı izlediğim neol temalı yada bana o zamanları anımsatan dizi ve filmleri izlemeyi severim.
Ayrıca bu süre zarfında İngilizceye çok ağırlık verdim ama bu dilimin gelişmesine yardımcı olmasına rağmen Almancama biraz kötü etki etti gibi. Zaten son zamanlar da kendi ana dilim de ve Türkçe de aşırı bozukluklar ortaya çıktı ama bunu pek dert etmiyorum. Almancayı ilk öğrenmeye başladığım zaman bir şey demiştim, eğer Almancam ve İngilizcem yüzünden Türkçemi ve Ana dilim de sorunlar yaşayacaksam kabülümdür dedim. Bu iki dili öğrenmek benim için artık bir prensip meselesine dönmüş durumda. Ve daha da ilerleyip ikisini de en iyi seviyeye çıkrmak zorundayım ve yapacağımda.
Son zamanlar da dizi ve filmlere hiç ilgim yok ve bu beni biraz üsüyor. Genel de hep 1 tane de olsa takip ettiğim bir Kore dizisi olurdu ama artık yok. Bu ders çalışma motivasyonuma da kötü bir etki etti. Genel de sabah derç çalışınca akşam bir bölümde olsa dizi izleyeceğimi düşünürdüm ve bu beni ders çalışmak için motive ederdi. Ayrıca başarıya ulaşmanın zevkinden dolayı izlediğim diziyi de daha çok severdim. Eski wolkman aletimi buldum ama biraz daha modern versiyonunu (2000 ortaları gibi). Ve ondan müzik dinlemek çok iyi ve içinde olan eski şarkılar biraz dugulanmama neden oldu. Ayrıca bugün eski arşıv fotolarıma baktım ve eski bazı hayat dolu anlarımı ve güzel zamanlarımı görünce gözlerim doldu ve ağlamamak için zor direndim. Artık yeter ağlamak sanırım ve ben gidip yatmam gerek.
15.11.2024 (03:00)
4 notes
·
View notes
Text
Filmin yapımcılığını Mustafa Uslu üstlenirken yönetmenliğini ise bütün yönettiği filmleri defalarca izlediğim Ömer Faruk Sorak üstleniyor. Filmin baş rollerini ise Alina Boz ,Deniz Can Aktaş, Aslı Bekiroğlu, Atay Yıldız paylaşıyor. Filmin 2021 senesinde çekimleri gerçekleştirilirken de Bandırma da çok ses getirmişti.
Bu film Bandırmalılar başta olmak üzere herkesin tüylerini diken diken edecek gözlerini yaşartacak bir film aslında bizi böyle gururlandıracak filmlere elbette çok ihtiyacımız var.
Film Bandırma da yaşanmış gerçek bir hikaye, benim de mezun olduğum Bandırma’nın en köklü liselerinden biri olan Şehit Mehmet Günenç lisesinde okuyan bir grup gencin başarı hikayesini anlatıyor.
1957 yılında uzaya ilk gönderilen uydu olan sputnik, gönderildikten sonra büyük ses getiriyor ve gencimiz bundan etkilenip ufak çaplı çalışmalar yapıyor maalesef önceleri beklediği desteği alamıyor yıl kaç olursa olsun her gencin işittiği ‘aman icat çıkarmayın başımıza’ sözlerini işitiyor.Fakat yılmıyor ve arkadaşlarının da desteği ile inancı artıyor evet bazı denemelerde başarısız olsa da hatta birkaç füze atışı hasara sebep verse de gençler yılmıyor ve sonunda başarılı oluyorlar.
Bandırma Füze Kulübü yarım asırı geçik bir zamandır Bandırma Havacılık ve Uzay Araştırma Derneği olarak çalışmalarını sürdürüyor.
Bugün bu filmin beyaz perde de olması böyle ilham verici bir hikayenin gizli kalmamasını sağlamış oldu .
Azmin,dayanışmanın filmini hala izlemediyseniz mutlaka izleyin.
3 notes
·
View notes